23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 AĞUSTOS 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 11 Tarım dışı işsiz sayısı 42 bin arttı, mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı işsizlik yüzde 13.2’ye yükseldi İşsiz için iyileşme yok BETAM’ın hesaplamalarına göre, bir taraftan son iki dönemde tarım dışı işgücü artışının normal trendine dönmesi, diğer taraftan tarım dışı istihdam artışlarının zayıf kalması, tarım dışı işsizliği olumsuz etkiliyor. Ekonomi Servisi Bahçeşehir Üniversitesi, Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) hesaplamalarına göre, mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı işsizlik oranı endişe verici biçimde artıyor. Söz konusu oran, son üç dönemde yüzde 12.8’den yüzde 13.2’ye çıktı. BETAM’ın konuyla ilgili açıklamasında iş piyasasında şu gelişmelere dikkat çekildi: Mevsim etkilerinden arındırılmış verilere göre mayıs döneminde nisan dönemiyle kıyaslandığında tarım dışı işgücü 74 bin artışla 20 milyon 513 bine yükseldi. Mevsimsellikten arındırılmış tarım dışı işgücünün de trendine dönerek yıllık 649 bin kişi artış kaydettiği görülüyor. Buna karşın tarım dışı istihdam sadece 32 bin artarak 17 milyon 815 bin oldu. Bu gelişmeler sonucunda tarım dışı işsiz sayısı 42 bin arttı, mev 4.5 milyon işsiz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’de mayıs döneminde işsiz sayısı 2 milyon 550 bin kişi, işsizlik oranı yüzde 9.4 oldu. “İş aramayıp çalışmaya hazır olan” 1 milyon 912 bin kişinin de eklenmesiyle, işsiz sayısı 4 milyon 462 bin kişiye, işsizlik oranı da yüzde 15.4’e çıktı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hanehalkı İşgücü Araştırması, “2011 Mayıs Dönemi (Nisan, Mayıs, Haziran 2011) Sonuçları”na göre, Türkiye’de nüfus bir önceki yılın aynı dönemine göre 979 bin kişilik artışla 72 milyon 218 bin kişiye, çalışma çağındaki nüfus da (15 yaş ve daha yukarı yaştaki nüfus) 1 milyon 8 bin kişi artarak, 53 milyon 439 bin kişiye ulaştı. İşgücünün eğitim ve yaş dağılımlarına bakıldığında, toplam işgücünün sadece yüzde 16.6’sını 1524 yaş grubundakiler oluşturdu. Lise altı eğitimlilerde işgücüne katılma oranı, erkekler için yüzde 70.1, kadınlar için yüzde 26.5 olarak hesaplandı. Yükseköğretim mezunu erkeklerde yüzde 85.4 olan işgücüne katılma oranı, kadınlarda da yüzde 70.8 düzeyinde gerçekleşti. Liberal Müdahalecilik Yeni dünya sömürü düzeni, çarklarının işletilmesinde en azından “küreselleşme” kadar ne niyetine yutturulur, yedirilirse geçerli olan bir kavram.. Bal gibi de güçlünün çıkarları adına gerçekleştirilen, insanlığa, demokrasiye katkıları zararları yanında cılız kalan, yeni sömürgeciliğin askeri güç de kullanılarak ağır insanlık suçlarının işlenmesinde bir sakınca görülmeyen işgallerinde kullanılan bir kavram “liberal müdahalecilik”.. Bilindiği üzere, aslında günümüzün en etkin silahı medya gücünün satın alınması, çok etkin kullanılması sayesinde, milyarlarla dünyalıya “liberal” sözcüğü görüldüğü her yerde, evrensel ilkeler, insan hakları, demokrasi.. güvenceleri söz konusu olabilecekmiş gibi algılatılıyor.. Zaten sos, inandırıcılık katmak üzere de, liberal müdahaleciliğin söz konusu olduğu durumlarda genellikle MB kararları, NATO ortak gücü, dünya kamuoyuna yutturulacak insancılığı, demokrasi algılatılması ağır basan gerekçelendirilmeleri, güçlü devletlerin siyasi iradesi en azından sessiz desteği anlamına gelen duruşları ile.. bir öykü yazılmış oluyor.. Liberal müdahalelerin söz konusu olduğu bütün örneklerde askeri işgale de hedef olan ülkelerin halklarının ödedikleri ağır bedeller, kan dökülmesi akıl almaz yoksullaşma, yoksunlaşmanın, iç savaşların, kaosun üretilmesi sonuçlarının sonradan çok çıplak görülmesi önemli değil. İnsan hakları, demokrasi adına diktatörlüklere, haksızlıklara, yine insan hakları ihlallerini durdurma adına insani gerekçelerle gündeme gelen bu işgallerin hemen hepsinde çok ağır yalanların, milyarlarla dünyalının aldatıldığının belgelerinin sonradan ortaya çıkması, odağında uluslararası tekellerle, emperyal güç odaklarının çıkarlarının oturduğunun görülmesi de fazlaca bir anlam taşımıyor. Liberal müdahalenin istenen zaman ve koşullarda geçerli kılınabilmesinin koşullarını yaratmak önemli. Rejimi demokrasi olan ülkelerde liberal müdahale için gerekli siyasi iktidar iradesi uygulanabildikten sonra, gerçeklerin ortaya çıkması, olumsuz sonuçlar ile sonradan yargılamanın nasılsa bir anlamı, fiili sonucu yok.. At alınmış, Üsküdar geçilmiş oluyor.. Liberal müdahalecilik tartışmalarının yapıldığı medya yayınlarında, bugünden düne bakarken..“Afrika’nın zengin doğal kaynakları paylaşımında, zengin kuzey dünyası ülkeleri askeri güçle doğrudan savaşların içinde rol alırlarken, bugün kuraklığın tırmandırdığı büyük açlıkta çocukların ölümlerine nasıl duyarsız kalabilirler?..” diye sorgulamanın anlamı var mı?. Ya da Bosna, Kosova da önce parçalanmaya özellikle de Müslümanlara yönelik kırılmalara seyirci kalınıp sonra tam kıvamında bir noktada devreye girmenin, katliamlar, ağır insan hakları ihlalleri, bugünkü çıplak olumsuz sonuçları üzerinde hayıflanmanın.. Afganistan, Irak işgallerinde Batı odaklı büyük yalanlar üzerine milyonlarla insanın canına, yaşamlarının yüzyıllar geriye püskürtülmesine mal olan ağır insan hakları ihlallerine, kaosun, bataklığın üretilmesinin bugün sorgulanabiliyor olmasının.. sonuçta anlamları var mı? Erdoğan hükümeti üzerinde dış odaklı, “İslam dünyasının liderliğine, Arap baharlarının yönlendirilmesine doğrudan taraf olmalısınız.. Bir zamanlar ABD’nin yaptığı gibi Marshall yardımı türünden yardımlarla İslam halkları üzerinde etkili, sempatik olmalısınız” önerilerinin etkisini bilemem.. Bildiğimiz, görebildiğimiz “liberal müdahalecilik” politikalarının artık zengin kuzey dünyası ülkelerine pahalıya mal olduğu. Sistemin kendi iç krizlerinin daha boyutlu yaşanmasında, piyasalar düzeninin silah ekonomisinin getirisi odaklı olmasının olumsuz rolünün artık ciddi ciddi tartışıldığı.. Bir adım ileri liberal müdahalecilik politikalarının etkin uygulandığı tüm önemli örneklerde, götürülerin getirilerin üstüne çıkar olduğu.. İşgal edilen hızla tüketilen ülkelerdeki kaos, iç savaşlar, anormal yoksullaşma, yoksunlaşmanın, enerji gibi yaşamsal varlıklarına el konulmasının bile getirilerini götürür olabildiği.. “Afrika’nın getirisi yok, insanlarının başlarına gelenler, açlığı, çaresizliği uzaktan da seyredilebilir..” insafsız yaklaşımları, çok süslü söylemlerle liberal politikaların üretildiği merkezlerde yıllardır dillendiriliyor; daha da ötesi ülkelerin politik davranışlarına doğrudan yansıyor.. Balkanlar, Afganistan, Irak için henüz bu türden söylemler geliştirilemese de doğrudan, askeri güç müdahalesi ile kendi ülkelerine dönük bedellerden kaçınma, savaşın odağından çekilme, bölge halklarını iç savaşlar, çıkar çatışmaları kaosunda bırakma kararları peş peşe uygulanıyor.. Daha yeni müdahale edilmiş Libya’da bile işin içinden sıyrılma, sorumluluktan bedel ödemeden kaçma yarışı gözlemleniyor.. Erdoğan hükümeti “liberal müdahalecilik” siyasetleri, tuzağının ne kadarı ile içinde? Enerji yataklarının üzerinde olsalar da, vurguncuları çok zengin İslami diktatörlüklerin, halklarının yoksulluk, yoksunluk batağında, en altta kalmamak adına, ırklar, mezhepler, aşiretler, feodalizmin kıskacındaki ilkelkör çıkar savaşlarında Türkiye’nin işi ne? sim etkilerinden arındırılmış tarım dışı işsizlik oranı ise yüzde 13.2’ye yükseldi. Bir taraftan son iki dönemde tarım dışı işgücü artışının trendine dönmesi, diğer taraftan tarım dışı istihdam artışlarının zayıf kalması, tarım dışı işsizliği olumsuz etkiliyor. Mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı işsizlik oranı son üç dönemde yüzde 12.8’den 13.2’ye yükseldi. Sanayi istihdamı düşüyor Mevsim etkilerinden arındırılmış rakamlara göre Mayıs 2011 döneminde sanayi istihdamında 65 binlik bir düşüş kaydedildi. Bu dönemde hizmetler ve inşaat sektörlerinde kaydedilen 74 binlik istihdam artışı sanayi istihdamındaki düşüşleri ancak karşıladı. Tarım dışı istihdamdaki yavaş artış, BETAM’ın açıkladığı ikinci çeyrek büyüme tahminiyle (yüzde 0.1) uyumlu. Tarım istihdamı ise Mayıs 2011 döneminde 18 bin kişi azaldı. Nisan 2011 döneminde de 86 binlik bir düşüş kaydedilmişti. Bu gelişmeler, tarım istihdam artışının sonuna gelindiğinin sinyali olabilir. Google, Motorola’yı 12.5 milyar dolara alıyor Ekonomi Servisi İnternet arama motoru Google, ABD’li cep telefonu üreticisi Motorola Mobility’i 12.5 milyar dolar nakit karşılığında satın alacak. Her iki şirketten de yapılan ortak açıklamaya göre, yönetim kurullarınca oybirliğiyle kabul edilen anlaşma gereğince Google, Motorola’nın yüzde 63’lük hissesine sahip olabilmek için Motorola’ya hisse başına 40 dolar ödeyecek. Anlaşma, Google’a Android işletim sistemini güçlendirme imkânı sağlayacak. Motorola Mobility ayrı bir birim olarak işletilecek. stihdamın lokomotifi yurtdışı inşaat Ekonomi Servisi Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu etkisi altına alan “Arap Baharı” nedeniyle yurtdışı yatırımlarını Doğu Afrika ve Hindistan’a kaydıran Türk inşaat sektörü, istihdamın lokomotifi oldu. İnternette faaliyet gösteren insan kaynakları platformu Kariyer.net verilerine göre Cubuti’den Komorlar’a, Hindistan’dan Ukrayna’ya kadar geniş bir coğrafyada iş yapan Türk inşaat sektörü, 2011 yılının ilk 8 ayındaki istihdam oranını geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 40 oranında arttırdı. Bu dönem içerisinde sektörün yurtdışı yatırımlarında çalıştırılmak üzere beyaz ve mavi yakada toplam 4 bin 500 kişiye yeni iş fırsatı doğdu. Kariyer.net Genel Müdürü Yusuf Azoz, tercüman ve aşçı meslek gruplarının arandığını belirtti. Verilere göre, oldukça geniş bir coğrafyada faaliyetlerini sürdüren Türk inşaat şirketleri için, 2011’in ilk 8 ayında en çok istihdam fırsatı sunan ülkeler Suudi Arabistan ve Sudan oldu. Irak, Rusya, Türkmenistan, Afganistan, Cezayir, Azerbaycan, Zambiya, Komorlar, Cibuti, Umman, İran, Hindistan, Kazakistan, Katar ve Ukrayna pazarı da büyüdü. Libya’da ise istihdam yüzde 80’in üzerinde düştü. Şimşek: Elektrikte üçüncüleri de çağırırız Ekonomi Servisi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, elektrik dağıtım özelleştirmelerinde şimdi sıranın ikincilerde olduğunu belirtti ve “Bu işe büyük önem veriyoruz. Şimdi sıra ikincilerde, onlar yükümlülüklerini yerine getirmezse üçüncüleri çağırırız. Gerekiyorsa ihale sürecini yeniden başlatacağız” dedi. Batman ve Van’da incelemelerde bulunan Şimşek, AA’nın sorularını yanıtlarken “Enerji dağıtım özelleştirmelerinde geri adım yok” dedi. nşaat sektörü için yurtiçinde en çok aranan beyaz yaka pozisyonu inşaat mühendisi oldu. Mısır’ın en büyük ihalesi Limak’ın Ekonomi Servisi Mısır’da 25 Ocak halk ayaklanmasının ardından yapılan en büyük ihaleyi, Türkiye’den Limak Firması 387 milyon dolarlık teklifi ile aldı. Türkiye’nin Kahire Büyükelçiliği yetkililerinden edinilen bilgiye göre, Limak ile Kahire Havalimanı Şirketi arasında, 3 No’lu terminalin yıllık yolcu kapasitesinin yükseltilmesi, pistlerin A380 uçaklarına hizmet verebilmesi için genişletilmesi ve ilave tesislerin yapılmasını kapsayan proje imzalandı. Dünya Bankası’nın kredi sağla Petkim’e 5 milyar 15 Ocak’ta başlayan halk ayaklanmasının ardından Mısır’da yapılan en büyük ihaleyi dolarlık rafineri Türkiye’den Limak kazandı. Limak’ın 387 Ekonomi Servisi İzmir Aliağa’da milyon dolarlık teklifi, havalimanında Petkim sahasında 5 milyar dolar yatırım kapasitenin arttırılmasına dönük ihalede en düşük teklif oldu. bedelli yeni bir rafineri inşa edilecek. SOdığı projeye, teminat mektubunun verilmesi için 31 Ağustos tarihi son gün olarak belirlendi. Kahire Uluslararası Havaalanı 3 No’lu terminalin yıllık yolcu kapasitesinin 3.5 milyondan 7.5 milyona çıkarılması planlanıyor. Proje, 340 bin metrekarelik alanda apron, taksi yolu ve bağlantı yollarının yapımını, 3 No’lu terminale entegre edilecek yeni terminal ve otel ile yeni bir iskele bloku inşasını kapsayacak. İnşaatın 31 Ocak 2012 yılında başlayarak 3 yıl içerisinde tamamlanması planlanıyor. CAR &Turcas Grup Şirketleri Başkanı ve Petkim Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Yavuz AA’ya, 2015’te devreye almayı planladıkları Ege Rafinerisi’nin temelinin ekimde atılacağını söyledi. Yaklaşık 1500 dönüm arazide inşa edilecek, yılda 10 milyon ton kapasiteli rafineride, Petkim’in ana hammaddesi Nafta’nın yanı sıra Türkiye’nin net ithalatçı olduğu jet yakıtı, ultra düşük kükürtlü motorin, LPG, petrokok gibi mamuller üretilecek. IMF heyeti geliyor Bu arada Uluslararası Para Fonu (IMF) Türkiye masası heyeti, “Program Sonrası İzleme” çalışmaları için eylülde Türkiye’ye gelecek. IMF heyeti, özel sektör ve ekonomi kurumlarını ziyaret ederek ekonomik gelişmeler konusunda görüş ve resmi verileri toplayacak. Geçen hafta dünyada ve Türkiye’de ekonomi patronlarının açıklamalarını analiz ettiğimizde durumun pek içi açıcı olmadığını görüyoruz. Ancak Türkiye’de yapılan tespitlere göre Türkiye’ye krizin gelmesi söz konusu değil. Ali Babacan şu açıklamayı yaptı. “Küresel konjonktüre bakıldığında sıra dışı dönemden geçiyoruz, dünya daha önce görülmemiş türden ekonomik ve finansal sorunlarla karşı karşıya. Yani bu dünyada yaşadığımız hele hele yanı başımızdaki Avrupa’da yaşananlar, daha önce belli bir tarih diliminde yaşanmış sonuçları da ‘şöyle olmuş’ diyerek mukayese edebileceğimiz gelişmeler değil. Bu, neredeyse ilk örneği diyebileceğimiz türden gelişmelerdir.” Babacan sorunun çözümünde şu tespiti yapıyor: “Yangın var, yangını söndürelim; karar alınamadığı zaman bu adımlar atılamadığı zaman problemler büyüyerek tekrar tekrar önünüze geliyor, karşınıza çıkıyor. Bir yangın küçükken bir kova su ile söndürebilirsiniz. Bir kova su ufak bir yangını söndürmeye yeter ama 1 saat beklerseniz, 3 saat beklerseniz, 1 gün beklerseniz o yangın bütün binayı sarar. Arkadan yüzlerce ton su getirseniz, havadan su boşaltsanız, 10 tane itfaiye aracını boşaltsanız o yangını söndürmeye kâfi gelmeyebilir.” Bu açıklamaya baktığımızda dünyadaki gelişmelerin vahim bir hal aldığını, Türkiye için sıkıntılı günler olacağını düşünüyorsunuz, değil mi? Ama Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise ilginç ve iddialı bir tespit yapıyor. “Şu anda ABD ve Avrupa’da sorun yaşanıyorsa, Türkiye gibi bir ülkeyi örnek almamalarından kaynaklanıyor.” Bu açıklama ile Türkiye’nin küresel ekonomide bir belirleyici güç olduğunu anlıyoruz ve ferahlıyoruz. Bakan Türkiye’ye olası etkiler için de şunu söylüyor: “Türkiye’nin temellerinin sağlam olduğunu, kalıcı bir tahribatın yaşanmayacağını, krize karşı büyük dayanıklılık göstereceğini” ve alınan tedbirlerin “içerdeki ateşi söndürmeye yönelik” olmadığını vurguladı. Bu açıklamalar Maliye Bakanı ile Ali Babacan’ın tespitinde önemli farklılıkların olduğunu gösteriyor. Dünya Bankası Başkanı Zoellick, Türkiye’ye Kriz Gelmeyecekmiş içinde bulunulan dönemi “Farklı bir fırtınanın erken aşamalarından biri” olarak nitelendirip 2008’de insanların daha az borçlu, piyasaların ise daha az duyarlı olduğunu ve Avrupa borç sorununun, geçen hafta kredi derecelenmesi düşürülen ABD’nin orta ve uzun vadedeki ekonomik sorunlarından çok daha kaygı verici olduğunu söyledi. Bu durumda bizim Maliye Bakanımız Zoellick’ten daha iyimser ve Türkiye’nin bu tehlikelerden uzak kalacağını düşünüyor. Ali Babacan cari açığı tehlikeli sınırda görüyor. Maliye Bakanı cari açığı bir kırılganlık olarak nitelendiriyor. Başbakan “Lüks harcama yapmayın”, Ali Babacan “Geliriniz 2.000 TL ise 3.000 TL kredi kartı borcunuz olmasın” diyerek yıllardır bu konuya hassasiyetle yaklaşan iktisatçıların uyarısını yapmaya başladılar. İlginç bir durum. Ekonomi Bakanı Türkiye’nin geleceğin Detroit’i olacağını şevkle Güney Korelilere anlatırken “Türkiye’de 140 kişiye bir araç düşmektedir. Sizleri Türkiye’ye daha fazla yatırım yapmaya davet ediyorum” diyerek bir gün arabaların trafikte hareket edemeyeceği(!) bir ülke olacağımızın altını çizdi. Peki Türkiye’de son açıklanan rakamlar ne durumda? Döviz kısa bir sürede yüzde 17 değer kaybetti (devalüasyon oldu). Cari açık 2010 ilk altı aylık döneminde 20.2 milyar dolar iken 2011 ilkyarısında 45 milyar dolara ulaştı. Artış yüzde 123. 2011 yılı cari açığının 70 milyar doları geçeceği tahmin ediliyor. 2011 büyümesinin ancak yüzde 4.5 olabileceği öngörülüyor. Nüfusun yüzde 17’si yoksulluk sınırında, işsizlik oranı yüzde 10 (nispi düşüşe seviniyoruz). Nüfusumuzun yaşam koşullarını TÜİK açıkladı: Kurumsal olmayan nüfusun; Yüzde 60.8’i kendilerine ait konutta oturmaktadır. Yüzde 42.2’sinin konutunda “sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi vb.” sorunlar söz konusudur. Yüzde 42.9’unun oturduğu konutta “izolasyondan dolayı ısınma sorunu” yaşanmaktadır. Yüzde 59.3’ünün hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları dışında) bulunmakta, bu borç ödemeleri, yüzde 29.3’ünün hanesine çok yük getirmektedir. Yüzde 87.4’ü “evden uzakta bir haftalık tatili”, yüzde 62.5’i “beklenmedik harcamalarını” ve yüzde 82.1’i “yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını” ekonomik nedenlerle karşılayamamaktadır. Türkiye bir krizde mi, kriz gelir mi gelmez mi? Veriler bizden, cevaplar sizden… GÜNÜN Ç NDEN... 3. Köprü ihalesi ertelendi Ulaştırma Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü 3. Boğaz Köprüsü’nü de kapsayan Kuzey Marmara Otoyolu Projesi’nin ihale tarihini şartname alan firmaların talebi üzerine 10 Ocak 2012’ye erteledi. Brisa ciroyu katladı Brisa, yılın ilkyarısında, geçen yılın aynı dönemine göre cirosunu yüzde 39 arttırarak 603 milyon 815 bin lira net satış geliri elde etti. 6 aylık dönemde Brisa’nın net kârı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 29 artışla 27 milyon 240 bin liraya ulaştı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle