19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 14 AĞUSTOS 2011 PAZAR 6 HABERLER EMEKL TUĞGENERAL ESLEN Radyoya konuşan emekli Tuğgeneral Nejat Eslen, “Oyunun henüz bitmediğini ve laik ordu ve siyasi slam arasındaki güç mücadelesini n devam edeceğini” söyledi. Halil Gündoğan’ın cezaevindeyken yazdığı kitabın ilk cildi 2005’te yayımlandı. 2011’de yazılan 2. cilde, cezaevi disiplin kurulu sakıncalı bularak el koydu Kitap taslağı da hapis AYKUT KÜÇÜKKAYA Gazeteci Ahmet Şık’ın basılmamış kitabının toplatıldığı Türkiye’de bir basılmamış kitap vakası da geçen hafta Ankara Sincan 1 No’lu F Tipi’nde yaşandı. TKP (ML)TİKKO davasından hükümlü Halil Gündoğan’ın 200 sayfalık kitabının tamamı “sakıncalı” bulundu. 2005 yılında cezaevinde yazdığı “Metris’ten Munzur’a / Bir Firarinin Öyküsü” başlıklı kitabı serbestçe okunan Gündoğan’ın kaleme aldığı kitabın ikinci cildine Cezaevi Disiplin Kurulu’nca “el konuldu”. 200 sayfalık kitabı hükümlünün mektubu olarak değerlendiren Disiplin Kurulu, İnfaz Tüzüğü’nün 123/2. maddesine göre “mektubun yok edilmesine” yönelik işlem yapılmasına karar verdi. Gündoğan’ın 5 Ağustos’ta kendisine tebliğ edilen söz konusu disiplin kurulu kararına 20 Ağustos’a kadar infaz hâkimliğine itiraz hakkı bulunuyor. Gündoğan’ın itirazı kabul edilmezse “el yazısıyla kaleme alınan ve fotokopisi çekilerek görüşüne gelecek ziyaretçisine verilmek üzere cezaevi idaresine teslim edilen 200 sayfalık kitap” imha edilecek. Kardeş Gündoğan’ın tepkisi Gündoğan’ın kardeşi Kazım Gündoğan kararı şöyle değerlendirdi: “Oysa suç ve sakıncalı denilen konuların hepsi ve daha fazlası şu anda kitabevlerinin raflarında ve Sincan Hapishanesi dahil pek çok hapishanede serbestçe bulunan, ağabeyimin ‘Metris’ten Munzur’a’ isimli kitabında var. O kitap hakkında hiçbir soruşturma ve engelleme kararı olmadığı halde, aynı kitabın ikinci cildinin basılmamış taslağı hakkında Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi Müdürlüğü son derece keyfi bir uygulamayla ‘Mektubu Yok Et’ kararı alabiliyor. Bu yasakçı zihniyeti demokratik kamuoyunun dikkatine sunuyorum...” Halil Gündoğan 7 yıl sonra okunabilecek Kitap imha edilirse Gündoğan’ın kitabının ikinci cildini yeniden kaleme alması gerekecek. Kitabı yeniden yazsa bile Gündoğan 2018 yılında cezaevinden çıkacağı için “sakıncalı” kitabın ikinci cildi ancak 7 yıl sonra okunabilecek. 12 Eylül darbesinden sonra 1981 yılında gözaltına alınan Gündoğan, TKP(ML)TİKKO davasından idam cezası istemiyle yargılandı. 1988 yılında Metris Askeri Cezaevi’nden tünel kazarak firar eden 29 kişiden biri olan Gündoğan, 1995 yılında Erzincan’da yakalandı. TKP(ML)TİKKO davasından ikinci kez idam cezası istemiyle DGM tarafından yargılanarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırıldı. Hapishanede “Metris’ten Mun zur’a / Bir Firarinin Öyküsü” ismiyle yayımlanan kitabı kaleme aldı. Kitap 2005 yılında yayımlandı. Ankara Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde kitabın ikinci cildini kaleme alan Gündoğan, el yazısıyla 200 sayfa tutan kitabın fotokopisini çektirmek üzere cezaevi yönetimine başvurdu. Gündoğan’ın, kardeşi Kazım Gündoğan’a gönderdiği 3 Ağustos 2011 tarihli Cezaevi Di siplin Kurulu kararı şöyle: “Gereği düşünüldü: Disiplin Kurulumuzca adı geçen hükümlü Halil Gündoğan’ın 26 Temmuz 2011 tarihinde ziyaretçisi Naime Öztürk’e vermek istediği 200 sayfa el yazısı dokümanın incelenmesi sonucunda, dokümanın tamamında terör örgütünü ve üyelerinin yasadışı faaliyetlerini övücü nitelikte sakıncalı ifadeler bulunması sebebiyle 5275 sayılı Kanun’un 68/3 maddesi ve Tüzük’ün 91/3 ve 123. maddesine göre yukarıda yazılı sayfaların disiplin kurulumuzca sakıncalı görüldüğünden alıcısına verilmeyerek alıkonulmasına karar verilmiş olup; kararın adı geçene tebliğine, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde infaz hâkimliğine itiraz edebileceğinin hatırlatılmasına, itiraz edilmemesi halinde disiplin kurulu kararının kesinleşeceğinin ve mektup hakkında İnfaz Tüzüğü’nün 123/2. maddesine göre işlem yapılacağının hatırlatılmasına, kararın bir suretinin hükümlünün dosyasına, bir suretinin de açılan özel kartona konulmasına oybirliğiyle karar verildi.” Türkiye’nin jeopolitik ekseni kaydı BERLİN (ANKA) Alman yayın kuruluşu Deutche Welle, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen aylardaki seçim zaferinin Erdoğan ve hükümetini hiç olmadığı kadar güçlendirdiğini belirterek, “Türkiye, Batı’nın vazgeçilmez ortağı olmaya sürdürürken Erdoğan’ın gücü ve ihtirasları kaygı yaratıyor” iddiasında bulundu. DW, orduya yapılan üst düzey atamaların sivillerin ordunun üzerindeki kontrolünü güçlendirdiği gibi göründüğü ve bunun da ülke için “tarihi bir gelişme” olduğu yorumunu yaparak, AKP’nin Türkiye’yi daha çok demokratikleştirmekle birlikte son gelişmelerin Türkiye’deki hassas kontrol ve dengelerin geleceğine ilişkin soru işaretleri de yarattığını öne sürdü. Radyoya konuşan emekli Tuğgeneral Nejat Eslen, “Oyunun henüz bitmediğini ve laik ordu ve siyasi İslam arasındaki güç mücadelesinin devam edeceğini” söyledi. Türk ordusunun demokratikleşmeyi ve günlük siyasete müdahale etmekten kaçınmayı sürdüreceği tahmininde bulunan Eslen, siyasi muhalefetin ve demokratik kurumların demokrasiyi ve rejimin laik karakterini savunmada daha güçlü bir sorumluluk alacağı beklentisi içinde olduğunu dile getirdi. “Türkiye’nin jeopolitik ekseni Ortadoğu ve Müslüman ülkelere doğru kaydı” diyen Eslen şöyle devam etti: “Bu genellikle ılımlı bir İslam modeli ve daha geniş Ortadoğu için bir demokrasi modeli olarak tanımlanan yeni bir Türkiye sunuyor. Türkiye ve onun siyasi kimliği böyle bir modele dönüştürülürken Türk Silahlı Kuvvetleri ve pozisyonu, işlevi ve kimliği de hedef alındı. Bu amaca yönelik siyasi bir araç haline geliyor.” Türkiye’de “jeopolitik megolomani” nin sinyallerinin alınmaya başladığını öne süren Eslen, giderek artan biçimde Türkiye’nin küresel bir oyuncu olarak, yeni girişimlere ihtiyacından söz edildiğini belirterek, “Bunlar gerçeklerden uzak ve bu eğilim Türkiye’yi risk altına sokabilir” sözlerine ekledi. ‘Mektubu yok et’ Cezaevi Disiplin Kurulu’nun kararı Gündoğan’a 5 Ağustos 2011 tarihinde tebliğ edildi. Halil Gündoğan, kardeşi Kazım Gündoğan’a hitaben yazdığı mektupta, kendisine iletilen karar tebliği evrakında “Mektubu Yok Et” kararının not düşüldüğünü de yazıyor. Etik Kurul’da görev alan YÖK üyesinin kendi kurum mevzuatını çiğnediği ortaya çıktı Şikede etik tartışması HSYK KARARNAMES FIRAT KOZOK 342 yargıcın yeri yeniden değiştirildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), adli ve idari yargıdaki yaz kararnamesine yapılan “yeniden inceleme” istemlerinin ardından, 342 hâkim ve savcının görev yeri ve görevlerinde değişikliğe gitti. HSYK, yaz kararnamesinde yaptığı atamalardan, bazı adli yargı hâkim ve cumhuriyet savcıları ile idari yargı hâkimlerinin atamalarını iptal ederek bir başka yere atanmalarına karar verdi. Kurulun kararına göre, Malatya İdare Mahkemesi Üyeliği’nden Adana İdare Mahkemesi Üyeliği’ne atanan Kadir Yıldız’ın ataması iptal edilerek, Trabzon İdare Mahkemesi Üyeliği’ne atandı. İstanbul İdare Mahkemesi Üyeliği’nden, Hatay İdare Mahkemesi Üyeliği’ne atanan Sönmez Taşkın’ın ataması iptal edildi. Tekirdağ İdare Mahkemesi Üyeliği’nden, Muğla İdare Mahkemesi Üyeliği’ne HSYK, yaz atanan Fikri Bedir’in kararnamesinde ataması iptal edilerek ilyaptığı atamalardan, gili Danıştay Tetkik Hâbazı adli yargı hâkim kimliği’nde görevlendirildi. Tekirdağ Vergi ve cumhuriyet Mahkemesi Üyeliği’nden, Muğla Vergi savcıları ile idari Mahkemesi Üyeliği’ne yargı hâkimlerinin atanan Aysel Bedir’in atamalarını iptal etti. ataması iptal edilerek Danıştay Tetkik Hâkimliği’ne atandı. HSYK Birinci Dairesi’nin kararına göre atamaları iptal edilen yargıç ve savcıların yeni görev yerleri şöyle: Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı’ndan, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na atanan Mehmet Mahir Kara’nın ataması iptal edildi, Sincan Cumhuriyet Savcılığı’nda görevlendirildi. Ankara Cumhuriyet Savcılığı’ndan, Malatya Cumhuriyet Savcılığı’na atanan Ali Eker Yasan’ın ataması Gölbaşı (Ankara) Cumhuriyet Savcılığı’na alındı. Ankara Hâkimliği’nden, Büyükçekmece Hâkimliği’ne atanan Emine Ünal’ın ataması iptal edildi. Ankara Cumhuriyet Savcılığı’ndan, Sivas Cumhuriyet Savcılığı’na atanan Kâzim Şingar’ın ataması iptal edilerek Adana Cumhuriyet Savcılığı’na atandı. Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı’ndan, Gaziantep Hâkimliği’ne atanan İdris Taşcan’ın ataması iptal edilerek, Kartal Cumhuriyet Savcılığı’nda görevlendirildi. ANKARA Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar’ın futbolda şike iddialarıyla ilgili önümüzdeki hafta karar vereceklerini açıklamasının ardından gözlerin çevrildiği Etik Kurul’da “etik tartışması” başladı. Kurulda görevlendirilen YÖK Denetleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. İlyas Doğan’ın Dünya Ahıska Türkleri Birliği’nde (DATÜB) Genel Başkan vekili olduğu ortaya çıktı. YÖK Yasası, Denetleme Kurulu üyelerinin hiçbir özel ya da kamu kuruluşunda ücretli ya da ücretsiz görev alamayacaklarına hükmederken Prof. Dr. Doğan, “Bu bir sivil toplum kuruluşu. Ben o insanların arasından çıkan birisiyim. 8. madde vesaire gibi bir gerekçeyi mazeret uydurmayı hiç düşünmedim” dedi. Şike operasyonuyla belgeleri haftalardır inceleyen Etik Kurul, önümüzdeki günlerde Türk futbolunun geleceğini yönlendirecek bir karara imza atacak. Kurulun aldığı kararın ardından, bazı kulüplerin ligden düşmeleri, yöneticilerin ceza almaları ya da farklı yaptırımlar uygulanabileceği gibi konuyu yalnızca yargı sürecine de bırakabilecek. İşte bu derece kilit bir konumda olan Etik Kurul’da bugünlerde farklı bir “etik” tartışması yaşanıyor. Talep üzerine YÖK tarafından kurulda görevlendirilen YÖK Denetleme Kurulu Baş Gazeteci Karakaya’ya meslektaş desteği SEL N GÖRGÜNER kanı Prof. Dr. İlyas Doğan’ın, YÖK’teki görevinin yanı sıra Dünya Ahıska Türkleri Birliği’nde de başkanvekili olarak görev yaptığı ortaya çıktı. YÖK Yasası’nın 8. maddesinde yer alan “Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeleri, Bakanlar Kurulu ve Yükseköğretim Kurulu tarafından verilen istisnai geçici görevler dışında hiçbir kamu kuruluşu veya özel kuruluşta ücretli ve ücretsiz çalışamazlar” hükmü, yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi. YÖK, Doğan’ın kurul onayıyla şike dosyası üzerinde çalışan Etik Kurul’da görevlendirildiğini, YÖK’teki görevine başladıktan sonra da Dünya Ahıska Türkleri Birliği’ndeki görevlerini bıraktığını belirtirken Prof. Doğan’dan farklı bir açıklama geldi. DOKUZ EYLÜL ADL TIP B R M Adli Tıp yükü paylaşmıyor OZAN YAYMAN STANBUL Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) Dönem Sözcüsü ve Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Ahmet Abakay, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Ercan pekçi ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu Üyesi Recep Yaşar, yazdığı bir haber nedeniyle 375 gün meslekten men edilen gazeteci Havva Karakaya’yı ziyaret etti. AKP’li Kırşehir Belediyesi hakkında yazdığı haberler nedeniyle 375 gün meslekten men edilen Kırşehir Postası Gazetesi Sahibi ve Yazıişleri Müdürü Havva Karakaya’ya gazeteci örgütleri ve meslektaşları destek verdi. GÖP Dönem Sözcüsü Ahmet Abakay, TGS Başkanı Ercan pekçi ve TGC Yönetim Kurulu Üyesi Recep Yaşar, süreç hakkında Karakaya’dan bilgi alarak desteklerini iletti. Görüşmenin ardından bir açıklama yapan GÖP Dönem Sözcüsü Ahmet Abakay, Karakaya’ya verilen cezayı kesinlikle kabul edemeyeceklerini belirterek, “Türkiye’de böyle zorlama bir karar olmaz. Bu Türkiye’de bir ilk. Bu ga zeteciler üzerinden büyük bir terör olabilir. Türkiye de böyle bir kararı kabul etmeyeceğiz” dedi. TGS Başkanı Ahmet pekçi ise “Gazetecilere yönelik cezalar on binlere ulaştı. Bunun yanında ceza alan sayılarını bilmediğimiz yerel gazeteler var. Havva Hanım’a destek için buradayız. Bu mücadeleyi başarıya ulaştıracağız” diye konuştu. TGC Yönetim Kurulu Üyesi Recep Yaşar da “Bu bir ilk. Gazeteciliği izne bağlayan bir karar. Demokrasi olan ülkelerde böyle bir karar olmaması gerekir” dedi. Gazetemize konuşan gazeteci Karakaya ise meslek örgütlerinin ziyaretinin kendisini çok mutlu ettiğini belirterek, “Burada birçok insan yaşanan olayın ardında korkarak geri adım attı. Mali baskı yaşıyorum ve yalnızlaştırılmak istendim. Meslek örgütlerinin ziyareti beni çok mutlu etti, onurlandırdı. Bu karara sadece benim için değil gazeteci olan herkesin meslek onuru için karşı çıkmasını istiyorum. Bu Sayın Başbakan’ın deyimiyle ‘ucube’ bir karardır. Herkesten destek bekliyorum. Kimsenin kalemimizi elimizden almasına izin vermeyelim” dedi. maddeyi mazeret gösteremem’ Dünya Ahıska Türkleri Birliği’ndeki Genel Başkan vekilliği görevinden ayrılmadığını kesin bir dille ifade eden Doğan, ortada YÖK Yasası’na aykırı bir durum olmadığını savundu. Anayasa Mahkemesi’nin tamgün yasasıyla ilgili kararında, hekimlerin mesai saatleri dışında istedikleri gibi çalışabileceklerine karar verdiğini anımsatan Doğan, kendi durumunun da bu çerçevede ele alınması gerektiğini söyledi. Doğan, “Ayrıca bu bir hemşeri derneği. Ben o bölgeyle ilgilenen bir ailenin çocuğu olarak, çocukluğumdan beri ilgileniyorum ve bunda da bir mahsur görmüyorum. Burası bir sivil toplum kuruluşu” dedi. Birlikteki görevinden bir ücret almadığını ifade eden Doğan, şöyle devam etti: “Beni ısrarla istemelerinin sebebi şu; Ahıskalılar dünyada ezilmiş insanlar. Kendileri açısından önemli bir şahsiyet çıkınca, onun aralarında olmasını, vitrinde olmasını istiyorlar. Ben o insanların arasından çıkan birisiyim. 8. madde vesaire gibi bir gerekçeyi mazeret uydurmayı hiç düşünmedim.” ‘8. İZMİR Adli Tıp Kurumu’nun iş yükü nedeniyle birçok olayı çözmede yetersiz kaldığı, üniversite bünyesindeki adli tıp birimlerinden ise yararlanılamadığı belirtiliyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Adli Tıp birimine son 10 yılda, aydınlatılması amacıyla sadece 91 dosya gönderilmesi dikkat çekiyor. Adli tıp biliminin aile içi şiddet olaylarının azaltılmasında önemli bir unsur olduğu ancak bu bilim dalından yeterince yararlanılamadığı vurgulanıyor. Adli tıbbın, ülke koşullarına göre daha etkin hale getirilmesiyle suç işleyenlerin, caydırıcılık ilkesiyle karşılaşacakları belirtiliyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Akça Toprak Ergönen, birimlerine, son 10 yıllık süre içerisinde adli merkezlerDoç. Dr. Ergönen den 91 dosya gönderildiğini söyleyerek “Kolluk güçleri ya da hukukçular üniversite bünyesindeki adli tıp anabilim dalını ihmal ediyorlar” dedi. Doç. Dr. Ergönen, DEÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’nın, 1998 yılında kurulduğunu ve ilk vakanın 2001 yılında geldiğini söyleyerek “O tarihten bu yana karakol, savcılık ya da mahkeme tarafından bize yönlendirilen vaka sayısı sadece 91. Bu duruma etkenin, bir an önce rapor alma istemi olduğunu düşünüyoruz. Biz anabilim dalı olarak bir vakaya ortalama 50 günlük süre içerisinde rapor hazırlıyoruz. Bu süre makul bir zamandır. Ancak öyle örnekler var ki polis daha biz hastaya tanı koymadan rapor istiyor. Adli tıp aceleye gelecek bir iş değildir” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle