19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 14 AĞUSTOS 2011 PAZAR 2 Nadi... Ama bu konuda yazdığı yazılarda suç buldular, askeri mahkemeye verdiler, Nadir Bey’i üç ay hapisle cezalandırmaya kalktılar. 12 Eylül döneminin ünlü bir Hava Kuvvetleri Komutanı vardı, onun önerisiyle kapatıldı Türk Dil Kurumu. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER TL Kimin Gölgesi? Israrla ihmal edilen hukuk ve diğer kurumsal altyapı iyileştirmeleri yapıldığında, doğru tasarlanmış sanayi politikalarının Türkiye’nin on yıllardır uğraşageldiği sorunsaldan kurtulup, başta AB pazarına yakınlığı olmak üzere bölgesinin sağladığı avantajlarla bambaşka senaryolarla büyümesi imkânsız değil. Prof. Dr. Çelik KURTOĞLU BD Doları, Avro ve yen geleneksel olarak yatırımcıların esas aldığı üç para birimi. Bunları G3 paraları olarak adlandıran UBS döviz kuru stratejisi yöneticisi Mansoor Mohiuddin 3 Ağustos 2011 günü Financial Times’da yayımlanan yazısında bu paraların bir kur blokunun sahip olması gereken mükemmeliyeti yitirdiğini söyleyerek gölge paraların geleceği üzerinde yorumlar yapıyor. Kim kimin gölgesi? Neden yatırımcılar Kanada Doları’na, İsviçre Frankı’na, Avustralya Doları’na itibar etmeye başladı. İsviçre Frankı’nın ulaştığı değer bu ülkenin tarih boyunca bağımsız politika sürdürmesinden mi kaynaklanıyor, yoksa bir başka neden mi var? Mansoor Mohiuddin’in G3 paralarına karşılık S3 paraları olarak adlandırdığı bu paraların likiditesi G3 paraları kadar değil, ama her biri değişik G3 ülkesi ile ayrıcalıklı ekonomik/ticari ilişkiye sahip. Kanada’nın ihracatının dörtte üçü ABD’ye gidiyor. Böylece ABD ekonomisinin seyri Kanada’yı doğrudan doğruya gücünü yansıtıyor. Buna karşılık S3 ülkelerinin hiçbiri burada değinildiği bağlamda değerini yansıttıkları G3 ülkelerinin zaaflarına sahip değil. Yani adeta her biri bir G3 ülke parasının gölge parası! 25 Yıldır Dil Devrimini Savunmak.. “Türk Dili Dergisi” 25 yaşına girmiş... Önce bu dergiyi bunca yıl yaşatan Ahmet Miskioğlu’nu kutlamak isterim. Atatürk devrimlerinin en güçlülerinden biri olan dil devriminin başlıca savunucusu olup nice zorlukları atlatarak dergiyi bugüne getirmek, olanca canlılığıyla... Devrim kaleleri bir bir yıkılırken, Atatürk Cumhuriyeti’ne karşı düşmanlıklar her gün biraz daha yaygınlaştırılırken... Ne kaldı bu devrimden? Dil Derneği ve ‘Türk Dili Dergisi’... Evet, bir de Dil Kurumu var! Adı var, kendisi yok!.. Atatürk, Türk dil ve tarih kurumlarını 1933’te kurmuştu. Bu iki kurum, Evren Paşa döneminde kapatıldı. Yerine Atatürk adını taşıyan akademiye benzer uydurma bir örgüt ortaya çıkarıldı. O gün bugün dil devrimi de tarihe karıştı ya da karıştırılmak istendi. Ben Türk Dil Kurumu’nun son yönetim kurulundaydım. Kapatılma kararını hapishanede öğrendim. Pek çok yazar Türkçe düşmanlığına karşı çıktı. Yazılar, kitaplarla... En başta Cumhuriyet başyazarı Nadir Santrafor Koyun... Sivasspor sahaya bir koyunla çıktı... Misafir takım Sırbistan’ın FK Rad Belgrad oyuncuları onu Sivasspor’un maskotu sandılar, okşayıp sevdiler... Kaptanları arkadaşlarına “Eeee... Herkesin bir maskotu vardır” dedi... O sırada iki adam da çıktı sahaya, kırmızı önlüklü, ellerinde bıçak... Aslında mangalcının da mangalı getirmesi lazımdı ya, maç gecikmesin maksat... O iki adam koyunu ayaklarından yakaladıkları gibi ters çevirip boğazını kestiler... Çimlere fışkıran kanı birbirlerinin alnına sürdüler... Bu normaldir... Uçak iyi uçsun diye amcaları deve kesmişti... Top iyi gitsin diye de koyun kesildi, uçacak şeyin boyuna göre demek ki... Tenis olsaydı; tavuk... Misafir oyuncular şaşırdılar, maskotlarını yiyenleri ilk kez görüyorlardı... Nitekim misafir takım 41 yenilmesini bu şoka bağladı... Takım kaptanları maç sonrası “Kuzuyu maskot sandık... Keşke bizim de bir maskotumuz olsa böyle diye konuştuk kendi aramızda... Kafasını yerde ayrı görünce bir anda şok geçirdik, hâlâ titriyorum...” dedi... Olsun... Niye bunu yaptılar?.. Takım kazansın diye... Koyun santrafor çünkü... Gol atmaya bir faydası yoksa niye sahaya çıksın?.. Her ne kadar; insanlar odalara doldurulup yakıldığında binlerce kişi toplandı... Ama ünlü insanlık anıtı yıkılırken üç kişinin bile sesi çıkmadıysa da... Ben Sivas’ı severim... Bu nedenle dilerim; Sivasspor dünya sahalarına çıkamasın... Ki yeşil sahada yatırılıp kesilen koyunla, yüzü kanlı oyuncularla, Sivas’ı dünyaya tanıtmasınlar... Aslında biz sporla çocuklarımıza barışı, sevgiyi, hoşgörüyü, insani duyguları öğretmeyi umarız... Medeniyeti... Çağdaşlığı... Diyelim ki bu nedenledir; bir Sırp futbolcu bir Türk futbolcuyu ittirdiğinde, hakem düdük çaldı, ona kırmızı kart gösterdi... Cana saygı çünkü... Ve birisinin burnu kanasa maç durdurulur... Eeee... Dostluk, barış, hoşgörü, sevgi, saygı sahasının tam ortasında bir canlıyı boğazlayıp kafasını gövdesinden ayırırsan... Kanını yüzüne sürersen... Ne denir ki sana?.. Ekonomik güç İsviçre Frankı satın alanlar AB bölgesinin borç zaaflarına bulaşmadan bu bölgenin ekonomik gücünü portföylerine dahil ediyorlar; Kanada Doları satın alanlar, ABD’nin devasa kamu borcunu üstlenmeden bu ülkenin ekonomisinden pay alıyorlar; Avustralya Doları ise sermaye kontrollerinden bağımsız, Çin hükümetinin yuanın değeri üzerindeki denetiminden etkilenmeyen bir gölge para kimliğine sahip. Bunun sonucu olarak İsviçre Frankı, ABD Doları’na karşı en yüksek değerine ulaştı, Avustralya Doları, ABD Doları’na karşı son otuz yılın en yüksek değerine sahip, Kanada Doları rekor düzeye ulaştı. Bir başka yasayla Atatürk’ün Türk Dil Kurumu’nu yeniden canlandırmak olasıydı. Nice hükümetler, başbakanlar geçti, ama biri bile bu konuda bir çalışma yapmadı. En başta Bülent Ecevit’ten beklenirdi böyle bir güzel eylem.. Hem bu kurumun üyesiydi de, bir süre yönetimde de bulunmuştu! Ama o da bu büyük yanlışı düzeltmedi. Gerçek bir Türkçe sevdalısı, gerçek bir aydın ve edebiyat adamı Ahmet Miskioğlu ve Türk diline içtenlikle bağlı dostları, yirmi beş yıldır bu savaşı veriyor!.. Bunca karşıt görüşlere, engellere karşın dil devrimini, Türkçenin güzelliğini, etkinliğini duyurmaya çalışıyor!.. Bu arada, Agâh Sırrı Levend’in “Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri” adlı kitabının da yeniden yayımlandığını duyurmak istiyorum. “Türkçem benim ses bayrağım” diyen Dağlarca’yı da sevgiyle anarak... A etkiliyor. Almanya, İsviçre’nin ihracatının beşte birini satın alıyor. İsviçre’nin gayrı safi yurtiçi hasılası açıkça Almanya ekonomisindeki güven endeksi ile paralel hareket ediyor. Asya kıtasında ise Çin Avustralya’nın ihracatının dörtte birini talep ediyor. Çin’in sınai üretimindeki değişiklikler Avustralya’yı etkilemeye başladı. Gerçek değerler Kim kimin gölgesi derken kastedilen şu; iktisatta piyasalar hiçbir zaman mükemmel olmadığı, fiyatlar gerçek değerleri yansıtmadığı için gölge fiyat adı verilen ve eğer piyasalar mükemmel işleseydi geçerli olacak büyüklükler hesaplanıyor. Yani aslında bulunmayan ama piyasalarda geçerli fiyatların yanında göz önünde tutulması gereken, ulusal kalkınma planlarında başvurulan değer ölçüleri bunlar. Buna göre Kanada Doları, ABD ekonomisinin durumunu yansıtıyor, İsviçre Frankı adeta artık bulunmayan Alman Markı’nın değerini, Avustralya Doları ise Çin ekonomisinin ürkiye’nin ticaret ortakları Mansoor Mohiuddin’nin yazısı döviz kuru politikası, güçlü para kavramları konusunda farklı bir pencere açıyor. Türkiye’nin en önemli ticaret ortakları Almanya ile İtalya, ticaretimizin yarıdan fazlası AB ülkeleri ile. Her ne kadar Türk ekonomi tarihinde uzun yıllardır ilk defa olsa da, kamu bütçesi AB ülkelerinden daha sağlıklı durumda. Buna karşılık AB üyesi olmadığımız için bu blokun ekonomik zaaflarını taşımıyoruz. Bulunduğumuz coğrafyanın sağladığı önemli avantajlar var. TL elbette ne İsviçre Frankı, ne Kanada Doları, ne de Avustralya Doları türünden bir para birimi. Ne İsviçre’nin hukuk ve yönetim kalitesine ve geleneğine, ne Kanada’nın, Avustralya’nın hukuk ve diğer kurumsal kalitesine ve doğal kaynaklarına sahip değiliz. Ama nelerin eksik olduğunu bilmek önemli, üstelik Türkiye doksan yıldır bunları yapmaya gayret ediyor. TL’nin İsviçre Frankı gibi Avro’nun gölgesi olma iddiası yok. Tersine, düşük faiz oranları ile fonlanan dış talep, TL’yi spekülatif hedef haline getirdi. TL talep edenler, Kanada Doları, Avustralya Doları, İsviçre Frankı talep edenlere benzer saiklerle hareket etmiyorlar. Uygun politika desteğinden yoksun ve stratejik hareket etme alışkanlığına önem vermeyen imalat sanayi ithal bağımlı hale geldi. Üstelik bunu önlemenin yolu da TL’nin değerini düşürerek ithalatı zorlaştırmak değil. Israrla ihmal edilen hukuk ve diğer kurumsal altyapı iyileştirmeleri yapıldığında, doğru tasarlanmış sanayi politikalarının Türkiye’nin on yıllardır uğraşageldiği sorunsaldan kurtulup, başta AB pazarına yakınlığı olmak üzere bölgesinin sağladığı avantajlarla bambaşka senaryolarla büyümesi imkânsız değil. T C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle