19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 14 AĞUSTOS 2011 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Tatilcilere hırsızlık uyarıları urtdışındaki tur şirketleri, eylül ve ekim aylarında yılın ikinci büyük turizm atağına hazırlanıyor. Türkiye’yi yakından izleyen seyahat acentaları, ramazan ayı ve onu izleyen bayram günleri için durağan bir tatil dönemi öngörüyor. İsveç’te çalışan nüfus, ağustos ayının son haftasında okulların da açılıyor olması nedeniyle, yavaş yavaş tatilden dönmeye başladı... Eylül ve ekim aylarında ise kalabalıklardan uzak, dinginlik arayan orta ve yaşlı kuşak İsveçlilerin tatile çıkması bekleniyor. Tur şirketleri, tatile gideceklere sadece otel ve uçak organizasyonu yaparak rahat bir tatil ortamı hazırlamakla yetinmiyor, turistlerin gidecekleri yerlerde güvenlik içinde tatil yapmalarına da önem veriyor. Bu bağlamda, bazı turizm şirketleri “tatilcilere uyarılar” adıyla el kitapçıkları hazırladı. Kitapçıklarda, karşılaşılabilecek hırsızlık olayları üzerinde duruldu ve alınacak önlemler sıralandı. Turistler, daha havalimanından kalacakları otellere götürülürken bozduracakları dövizin TL karşılığı ve nerelerde bozduracaklarına ilişkin bilgilerle donatılıyor; karşılaşabilecekleri sağlık sorunlarıyla ilgili pratik bilgiler sıralanıyor, gerektiğinde aranacak hastane, polis ve jandarma telefonları da yazılı olarak dağıtılıyor. Sadece seyahat acentaları değil, bazı Türk büyükelçilikleri ve Türk dernekleri de tatile gideceklere öneri ve uyarılarda bulunuyor. İsveç Türk İşçi Dernekleri Federasyonu’nun aylık yayın organı Yeni Birlik dergisi de sayfalarında ilginç saptama, bu öneri ve uyarılara yer veriyor. Yazıda, özellikle tatile çıkacak kadın sürücülerin, soygunculara ve tecavüzcülere karşı uyanık olmaları isteniyor. Geçmişte yaşanan ve gazetelerde yer alan olaylar hatırlatılarak “Özellikle kadın sürücüler, otoyolda giderken aracınıza arkadan çarpan olursa, dikkatli davranın, tek başına iseniz, aracınızdan inmeyin ve mümkünse hemen polis çağırın” uyarısında bulunuluyor. Seyahat acentaları MALMÖ ve Türk derneklerinin uyarılarından bazıları şöyle:  Tatile çıkmadan ALİ HAYDAR önce kapı ve NERGİS pencerelerinizi kapatın. Elektrikli eşyaların fişlerini prizden çekin.  Kapı komşunuza gideceğiniz yerin adres ve telefon numarasını verin. Dolu posta kutuları hırsızların ilgi odağıdır. Komşunuza posta kutunuzun anahtarını verin ve kutuyu sık sık boşaltmasını söyleyin.  Değerli eşyalarınızı evde saklamak yerine bir banka kasasına koyun. Evinizi belirli saatlerde otomatik olarak açılıp kapanan lambalarla aydınlatın.  Tatile çıktığınızda kalabalık yerlerde yürürken ceplerinizi kısa aralıklarla kontrol edin. Otobüs ve minibüslere inip binerken cüzdanınızı yoklayın.  Banka, vergi dairesi gibi yerlerde, size yardımcı olmak istediklerini söyleyen kişilerden uzak durun.  Çantalarınızda para ve değerli eşya bulundurmayın.  Döviz ve altın alırken döviz bürolarıyla kuyumcuları tercih edin.  ATM’lerden para çekerken yanınızda kimsenin bulunmamasına dikkat edin.  Hastanelerde röntgen çekimi öncesi, sizi başka odalara alarak takılarınızı çıkarıp orada bırakmanızı isteyen görevli görünümündeki kişilere karşı dikkatli olun.  Gece uyurken eve hırsız girdiğini fark ettiğinizde onu yakalamaya çalışmayın. Yüksek sesle öksürün veya biriyle tetefonda konuşuyormuş gibi yaparak kaçmasını sağlamaya çalışın.  Ev anahtarlarınızdan herhangi birini kaybettiğinizde, yenisini yaptırmak yerine kapı kilidini değiştirin.  Özellikle cuma namazı, ramazan ve bayram günlerinde, camilerde abdest alırken veya namaz kılarken para ve değerli eşyalarınızı ceketinizin cebinde, yanınızdaki çantada bırakmayın. Bütün bu önlemlere karşın, bir hırsızlık olayıyla karşılaştığınızda hemen polise haber verin. Hırsızlık evde gerçekleşmişse, hiçbir yere el sürmeden polisin gelmesini bekleyin... [email protected] Çok rahatsız edici polis: VIP elçika’da 3 Ağustos’ta gösterime giren gerçek oyuncularla canlandırma karakterlerinin beraber oynadığı “Şirinler / The Smurfs” adlı film geçen hafta sonu kapitalizmin gözdesi “Harry Potter and the Deathly Hallows Part II”yi de geride bırakarak yaklaşık 240 bin sinemasever tarafından seyredildi. Şirinler ABD’de de iyi gişe yapıyor. Paylaşımcı (Marksist oldukları bile öne sürülen) “Şirinler”in tüketim toplumunun tüketimi teşvik aracına dönüşmesi 1992 yılında aramızdan ayrılan minik kahramanların yaratıcısı Belçikalı karikatürist Peyo’nun (Pierre Culliford) kemiklerini sızlatıyor mudur acaba? Borsaları diplere gidip gelen, sokaklarında B Y söyledi. isyanlar başlayan bir sistemi BRÜKSEL Sallanan neoliberal sistemlerin, “Şirinler”in de şirin göstermesi işsizden ve yoksuldan çekeceği var. kolay olamayacak artık. Yiyecek ekmek bulamayanlar, İngiltere’de işsiz ve yoksulun eninde sonunda kendi alın terleri ile sokaklara dökülmesi Avrupa’nın yaptıkları pastadan payını diğer ülkelerini de rahatsız ediyor. isteyecekler. Yağmalamayı anlıyor, Brüksel Bölgesi MR (Frankofon ERDİNÇ UTKU onaylamıyorum ama Londra’daki Liberalleri) milletvekili Alain Türklerin yaptığı gibi vatandaşın Destexhe, La Capitale gazetesine polis ve savcı hatta yargıç yerine “kundaklama ve yağma geçmesini de savunacak değilim! olaylarının kısa süre içerisinde Brüksel’de Hafta içinde Anvers kent merkezinin de gerçekleşebileceğini” açıkladı. kuzeyinde bulunan Seefhoek semtinde çoğu “Brüksel’de gençler arasında işsizlik Fas kökenli olan esnaf ile uyuşturucu oranının yüzde 35 hatta bazı semtlerde satıcıları arasında kavga çıktı. 300 kişinin yüzde 50 olduğunu” ifade eden Destexhe karıştığı olayda esnaf 3 uyuşturucu satıcısını göçmen sorunsalının yıllardır çözülemediğini Kuzgun A dilli insanların topraklarında laska’ya yolculuğum 1992 yılında İzmir’de başladı. Suyun üzerinde, dirimbilim okumaya kararlı bir lise öğrencisi olarak ziyaret ettiğim Greenpeace gemisi Sirius’un güvertesinde. O yıllarda ülkemizde yaban hayatıyla ilgili çalışma yapan kurumların sayısı çok azdı. Greenpeace ofisi de henüz açılmamıştı. Alsancak Pasaport’un gün gelip de görememekten korktuğum o güzelim siyah beyaz taşlarının üzerine kurulan iskelesinden Sirius’a adım atarken bu nedenle çok heyecanlıydım. Doğayla ilgili çalışmalar yapan insanlarla tanışarak bilgi ve deneyimlerinden bir şeyler kapmayı umuyordum. Adını gökyüzünün en parlak yıldızından alan bu güzel geminin beni bayrağının üzerinde yıldızlar olan Alaska’ya götüreceğini tahmin bile edemezdim. Sirius’da görevli Alaskalı Irene ile aramızda ilk andan itibaren güçlü bir iletişim kurulmuştu. Doğayı algılayış biçimimiz çok benziyordu ve kültür, yaş farkına rağmen eskiden beri tanışıyormuş gibiydik. Bir ara gemiyi gezmeye gelenlere birlikte açıklamalar yaptığımızı hatırlıyorum. Sonra çizmeyi aşmaktan korkarak yanından ayrılmıştım. Tekrar güverteye çıktığımda, adresimi vermeden gittiğimi zanneden Irene’in telaşla beni aradığını görünce çok şaşırmıştım. Irene’in içinden balina, ayı, kartal... kısaca Alaska’ya ait tüm yaşamın geçtiği mektupları, dostluk yanında meslek hayatım için de büyük bir itici güç oldu. Alaska’yı ikinci evim olarak hissetmeye başlamıştım ve görmek için sabırsızlanıyordum. ODTÜ Biyoloji Bölümü’nde okurken ailenin ekonomik nabzını tutan babam bir gün heyecanla gelip Alaska’ya gidebileceğimi müjdeledi! etkilemişti beni. Bu topraklara kök 1998 yazında düşlerimi sırtlayıp saldığımı hissettiğim bu ziyarette Alaska’nın başkenti Juneau’nun yolunu Alaska’ya bir kere daha geleceğimden tuttum. Kelimenin tam anlamıyla çarptı beni Alaska. Irene ve Bill’in mükemmel ev emindim ancak birkaç yıl içinde bir “Kuzgun” ile evleneceğimi aklımın sahipliği ve mesleki deneyim kazanmam ucundan bile geçiremezdim! için harcadıkları çaba sayesinde turistlerin Tlingitler kuzgun ve kartal olarak iki ana büyük paralar vererek yaptıkları bazı klana ayrılıyor. Ne zaman bir kuzgun şeyleri (örn. yüzen uçağa ALASKA görse seslenmeden duramayan eşim binmek) ve teğet Jno bir “kuzgun”. Tlingit dilindeki geçebilecekleri pek çok pek çok ses de zaten kuzgunun şeyi (örn. 4 yavrusunu çıkardığı seslere benziyor. Bir gün bu ağzıyla, yüzen evin sesleri çıkarmayı başarabilecek platformuna çıkaran bir su samurunu izlemek) ÖZGÜR KEŞAPLI miyim bilmiyorum ama ben artık kuzgun dilli insanların topraklarında neredeyse bir Alaskalı gibi DIDRICKSON yaşıyorum. Kuzgun, tanışmış yaşama şansım oldu. olmaktan onur duyduğum sevgili Bu ziyaret sırasında Gürhan Uçkan’ın deyişi ile Alaska’nın etkileyici kültürlerinin ve sanatlarının izlerini (örn. totemler) her yerde gördüğüm kalıcı kuşlarından. Yıllarca bu köşeden, kuzeyde başka bir yerden bizlere tadına bu toprakların esas sahipleri Tlingitler ile doyulmaz denemeleri ile seslenen bu güzel tanışmam mümkün olmamıştı. ve zarif insanı bu vesile ile özlemle Üniversitede kuşlarla ilgilenmeye anıyorum. başlamıştım ve kuzgunun ne kadar zeki bir kuş olduğunu biliyordum. Tlingit yerlileri [email protected] için kuzgunun büyük önem taşıması da çok yakalayarak polis karakoluna teslim etti. Cadde esnafı polisin uyuşturucu satıcılarına gerekli müdahaleleri yapmadığını iddia ediyor, polis karakolunun hemen karşısında açıktan uyuşturucu satıldığını söylüyor. Benzeri bir olay Charleroi’da yaşanmış ve Türk esnaf uyuşturucu satıcılarıyla yaptığı mücadele sonunda caddeyi uyuşturucu satıcılarından temizlemişti. Brüksel’de 11 Ağustos gecesi Molenbeek polis karakolu önünde toplanan Fas kökenliler, bir Faslıyı bıçakladığı gerekçesiyle gözaltına alınan 2 Cezayirliyi “kendileri cezalandırmak üzere” polisten istedi. “Şirinler”le şirinleştirilmeye çalışılan neoliberal sistemin hukuku ve adaleti sorgulanır hale geldi. Polise güvenmeyen vatandaş “her şeyi devletten beklemeyip kendi güvenlik gücünü oluştur”uyor neredeyse! Ama bekleyin biraz! Acele etmeyin! Belçikalıların, Hollandalılardan esinlenerek oluşturduğu bir uygulama var ki, al işte sana çözüm! Hollanda’da özellikle Rotterdam’da yabancı kökenli “problemli gençlerin” yoğun olduğu semtlerde bu gençleri denetim altına almak, silah ve uyuşturucu aramaları, kimlik kontrolleri ve yıldırma operasyonlarıyla neredeyse bu gençleri taciz etmek için başlatılan VIP yani Very Irritating Police (Çok Rahatsız Edici Polis) uygulaması, polis devletine geri dönüşte önemli bir adım olabilir! Etrafı rahatsız edeni daha da rahatsız ederek sindir vaziyeti! Belçika’nın batı sahilinde (Koksijde, De Panne ve Nieuwpoort) ilk kez bu yaz denenen ve nisan ayında ilk duyurulduğunda büyük tepki çeken uygulamanın başarılı sonuçlar verdiği açıklandı. Batı sahilleri polis yöneticisi Nico Paelinck, “antisosyal gençlerin takip edildiği ve düzenli olarak silah, uyuşturucu ve kimlik denetimine maruz kaldığı uygulamanın bu 3 turistlik yerleşim biriminde yaşayanların ve turistlerin hayatını kolaylaştırdığını ve güzelleştirdiğini” söyledi. Koksijde, De Panne ve Nieuwpoort’ta temmuz ayı boyunca iki kişilik ekiplerce 38 kez devriye gezildi ve 3 kez de operasyon düzenlendi. Bu uygulamanın gençleri damgaladığı ve ters tepeceği söylenmişti ama polise göre hiçbir sorun yaşanmadı ve her şey yolunda gitti. “Amacımız çevreyi huzursuz edenlerin kimliklerini tespit etmek” diyen Paelinck “yörenin sorunlu gençlerini tanıdıklarını ancak VIP uygulması ile dışarıdan gelen ve geceyi sahillerde geçiren, kabinleri kırıp döken, olay çıkaran ve çevreye rahatsızlık verenleri hedeflediklerini” söylüyor. Yaşlıları taciz eden, yabancı kökenlileri tramvaya bindirmeyen, çeyreye işeyen veya Nazi selamı veren birçok “rahatsız edici unsur” VIP sayesinde etkisiz hale getirilmiş! (Sahi VIP uygulaması yakında Brüksel’de de başlarsa, polis, İşeyen Çocuk – Manneken Pis’i de takip altına alır mı dersiniz?) Dikkat, olaylar karşısında pek meraklı olmayan ve gözleri yarı kapalı olan “Uykucu Şirin” yazılan senaryonun dışına çıkarak uyanmaya ve gözünü açmaya başladı. Bu VIP uygulaması derhal tüm Avrupa’ya yayılmalı! Hatta bu konuda Türkiye uzmanlık ve deneyimini Avrupa ile paylaşmalı. Herkes denetlenmeli, kuş uçurulmamalı, gerekirse internet bile yasaklanmalı! Tek yol VIP! [email protected] kültürleri yansıtan konserler, sergiler ve gösteriler çoğaldı. Bu yıl 27 Ağustos’da Paris Parc de la Villette çayırlarında ikincisi düzenlenen bedava “Le Grand Ramdam” eğlencesinde Cezayir, Fas, Mısır ve Tunus’tan tanınmış sanatçılar sahneye çıkacak. Müslüman kökenli Fransız dayanışma kuruluşu “Chorba Pour Tous” kışın yaptığı gibi her iftarda ayrım gözetmeksizin “Herkese Bir Çorba” kampanyası gerçekleştiriyor. Fransa cumhuriyetçi ilkelerinden pek taviz vermeden Müslüman cemaatini topluma kazanma mücadelesi veriyor. Bunu kundaklamaya çalışan yalnızca aşırı sağcı ve milliyetçi muhafakâr faşizan hareketler değil. Birtakım aklı kıt, takiyyeci ulema da durumu fırsat bilip yangına körükle gidiyor. “Fransa Müslüman olacaktır” gibi sloganlar altında “ilmi” izahlar getirmeye çabalıyor. Efendim, “Din karşıtlığı zaten 1789 Devrimi’nden beri süregeliyormuş. 1905 Laiklik Yasası, İslam karşıtı eğilimleri perçinlemiş. 1930’lu yılların antisemitizminin yerini ırkçılık ve İslamofobi almış. Veba basili ölmezmiş, saklanırmış”. Gelecek yazımızda bu zatı muhteremle Fransa İslamı ve ramazana ilişkin birinci elden gözlemlerimizi ileteceğiz. [email protected] ransa’da yaşayan Müslümanların sayısı bir kaynağa göre 3.5 ile 10 milyon arası değişiyor. Cumhuriyetçilik ilkeleri adına nüfus sayımlarında dini ve milli kökenler kayda düşülmediğinden resmi bir rakam mevcut değil. Aklıselim sahipleri 56 milyon rakamında buluşuyor. Ancak özel IFOP (Kamuoyu Araştırma Enstitüsü) veya INED (Ulusal Demografik İncelemeler Enstitüsü) ve INSEE (Ulusal İstatistik ve Ekonomik İncelemeler Enstitüsü) gibi kamu kuruluşları gerçekleştirdikleri bazı araştırmalarda ülkede 1850 yaş arası 2.1 milyon Müslüman olduğunu tespit etmişler. Fransa’nın ikinci büyük dini çıkışlı insan sayısı toplam nüfusun yaklaşık olarak yüzde 5.8’ini oluşturuyormuş. İslam cemaatinin yüzde 35’i Paris ve banliyölerinde, yüzde 20’si Marsilya ve Güneydoğu Akdeniz PACA bölgesi, yüzde 15’i Lyon ve RhônesAlpes bölgesi ve yüzde 10’u da Kuzey Fransa’da yerleşikmiş. Sayılabilen 2000 civarında cami veya ibadethane var. Hani her vesileyle böbürlenerek vurgulanan Müslümanların birliği diyecek olursanız!... Yerel birkaç istisna dışında her horoz kendi kümesinde! Başta bizimkiler olmak üzere neredeyse her milli, etnik takımın ibadethanesi, hatta imamın cemaati ayrı! Fransalı Müslümanların yaklaşık üçte biri Fransız vatandaşı. Bunların toplam Fransız nüfusuna F Fransa Müslümanları ve ramazan oranı yüzde 5.8, yani yaklaşık 3.5 önem taşıyor. Hayatında camiye milyon kişi. Fransız olmayan gitmemiş gençler dahi oruç Müslümanlar büyük oranda dört ana tutuyorlar. Zaten 1989 yılına oranla gruptan oluşuyor: 1.5 milyon oruca en çok niyetlenen 1824 ve Mağripli (Cezayir, Fas ve Tunus), 2534 yaş grubundaki gençler 310 bin Türk (TC İçişleri olmuş. Bu tarihlerde Müslümanlar Bakanlığı’na göre toplam Türkiye arasındaki oruç tutma oranı 60 iken, kökenliler 500 binin gençler yüzde 50’yi ancak üstünde) çoğunluğu geçiyormuş. Ortalama PAR S Fildişi Sahili, Mali ve 2001’den itibaren yüzde 70 Senegal kökenli 350 ve son olarak da (Temmuz bin Kara Afrikalı ve 2011) yüzde 71 şeklinde yine çoğunluğu belirlenmiş. 90’larda hızla Endonezya, Hint ve yükselen genç oruçlular Pakistan kökenli 2001’de sırasıyla yüzde 74 Asyalılar. UĞUR HÜKÜM ve 65, 2007’de 70 ve 72’ye 1989’dan beri beş ulaşırken, bu yıl her iki yaş kez yapılan grubu için de (1824 ve 25karşılaştırmalı bir kamuoyu 34) yüzde 73 olmuş. 3554 grubu araştırması son 20 yılda ciddi istikrarlı biçimde hep yüzde 6664 boyutlarda değişen Müslüman arasında seyretmiş. 1989 ve 1994’te cemaati hakkında ilginç ipuçları en fazla oruç tutan dilim olan 55 veriyor. Müslümanların sosyal yaşın üstündekiler 2001 ve 2007 konumlarına, çeşitli meslek yıllarında yüzde 84 ve 85 ile tavan gruplarına dağılımını başka bir yaparken, 2011’de yüzde 73’e yazıya bırakıp ramazan ayı düşmüş. Oruç tutmayanlarsa 22 vesilesiyle dinin farzını yerine yılda yüzde 32’den yüzde 20’ye getirme eğilimine bakalım. Bu inmiş. Bir kısım sosyal bilimci verileri, işsiz ve sorunlu bir kesim topluluk için oruç, dini anlamının ötesinde geleneksel, kültürel, hatta gençlik ulusal kimlik tartışmalarının kimlik belirleme noktasında büyük ateşlediği toplumsal ve kişisel çözüm arayışlarını din ve geleneksel değerlerde deniyor şeklinde değerlendirse de, Fransız Müslüman toplumunun dörtte üçüne yakını dünyadaki yeni muhafazakâr rüzgârlardan kendi payına düşeni alıyor. Bundan en etkilenen de “en alttakiler” oluyor. Uzman basına göre Fransa’da yılda 5 milyar Avro’ya yaklaşan “helal” gıda ürünleri pazarı ramazan ayında şenlik ediyor. Hiper marketlerden süper bakkallara, pazar tezgâhlarından internet esnafına oruç tutan Müslümanlarda tüketim ortalama yüzde 1015 oranında artıyormuş. Paris civarındaki Auchan, Carrefour gibi dev satış mağazalarının ciroları 4 hafta süresinde üç misli fırlıyormuş. Bagnolet belediyesindeki Auchan’ın gıda ürünleri reyonu şefi, “Yılda topu topu 2000 adet giden hazır tatlı hamurundan günde 20 bin adet sattığımız oluyor” diyerek ramazan olgusunun altını çiziyor. 45 yıldır Paris ve çevre belediyelerinde her yıl ramazan eğlenceleri yapılmaya başlandı. Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Asya, Müslüman veya geleneksel C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle