18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 TEMMUZ 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 9 Wall Street Journal, Türkiye büyüdükçe liranın değerinin düştüğünü ve bu kayıpların süreceğini yazdı Türk Lirası risk altında Ekonomi Sevrisi ABD’nin borsa ve iş dünyasının gazetesi Wall Street Journal (WSJ), Türkiye büyüdükçe liranın değerinin düştüğüne dikkat çekti. WSJ haber analizinde yeni hükümetin, hızla yeniden yapılandırma planı sunmaması ve Merkez Bankası’nın alışılmamış para politikasını rafa kaldırıp kilit faiz oranlarını arttırmaya başlamaması halinde liranın kayıplarının süreceğine işaret etti. Haberde görüşlerine yer verilen Capital Economics’in kıdemli ekonomisti Neil Shearing, “Ger Bataklığa Çekme Tamtamları... Siyaset Meclis yemini kaosuna, sokaktaki seçmen futbol, şike depremine takılıp kalmışken, Davutoğlu’nun Bingazi çıkarması satır arası haber olarak kaldı.. Dünyayı daha etkin yönetebilmek, terörle kaynağında savaşmak gerekçeleri ile Afganistan, Irak, Pakistan bataklıklarında saplanıp kalan, çıkabilmek için akla karayı seçen, alternatif stratejiler üzerine strateji üreten ABD, NATO güçlerinin, bütün İslam dünyasındaki çatışmaların içine Türkiye’yi çekme, öne geçirme atakları.. bizim için giderek daha vahim bir tehdit boyutu kazanıyor. Irak işgalini, Ortadoğu petrollerini paylaşma, savaş ganimetleri olarak düşlemiş ülkeler, durumun vahametini sezip ilk fırsatta kaçmanın yollarını bulmuşlardı. İspanya, İngiltere’nin işgal suç ortaklığı, bataklıktan sıyrılma öyküleri kendi siyasal, toplumsal hesaplaşmalarına kalsın. Başroldeki ABD Bush’u götürüp, Obama’yı getirmenin siyasi manevrasında yaptığı çekilme planlarından ödün vermemeye bakıyor.. Kimi zorunlu gecikmeler bir yana, adı geçen ülkelerin içindeki iç savaş içeriği kazanmış mezhepler, cemaatler, ırklar, aşiretler çatışmalarına, şiddeti hiç düşmeyen terör eylemleri görüntüsündeki ölümlü şiddete aldırmaksızın, bu ülkelerdeki denetim gücünü yitirmemek üzere yoğun güvenlikli askeri üsler bırakarak, askeri gücünü çekme planını uyguluyor. Ya AKP Irak işgaline karşı çıkan Ecevit koalisyon hükümetinin yıkılışı sürecinde güvence sözünü vererek, kuruluş iktidara geliş sürecinden borçlu olduğu 1. tezkereyi Meclisimizden çıkarabilmiş olsaydı? Komşu İslam ülkesi olarak Irak’ta akan milyonun üstünde insankanı, katlayan sayıda yaralanma, ağır savaş bedellerinden sorumlu tutuluyor olsaydık. Biz o bataklıktan diğerleri gibi kolaylıkla çıkabilir miydik? Irak’ı işgal sürecinde Güneydoğu topraklarına yerleşmiş on binlerle ABD askeri, yeni üsleri de unutmadan bölgede programlanmış, oluşturulmuş fiili sonuçların, karabasanın düşüncesi bile tüyler ürpetici değil mi? Türkiye’yi NATO güçleri çerçevesinde Afganistan’da, Pakistan’da doğrudan terörle savaşın, çatışmanın içine sokmanın önerisi az mı yapıldı? İktidarlarımız, TSK istenen kararlar doğrultusunda zorlandılar. Kuzey Irak’ta askerimizin başına geçirilen çuvalın açıklaması bu direnişimiz, bataklığa saplanmama duruşumuz değil miydi? Ne zamandır biz seçimler, iç siyaset gündeminde boğuşurken, ABD, AB ülkelerinin öngörmediklerini itiraf ettikleri, Arap Baharları ekseninde, İslam dünyasının içindeki ülkeleri çok geniş bir biçimde kapsayan patlamalar, sokak başkaldırıları üzerine geliştirilen siyasetlerin, bize yönelik hesapların ne kadarı ile ayrımındayız? Ne ölçülerde aymazlıktayız? Türkiye için giderek daha yaygın kullanılmaya başlanan İslam demokrasisi, İslam dünyasına rol model oluşturma, Yeni Osmanlı.. Batı’nın giderek güçlenen stratejik ortağı kavramları ile Batılı düşünce kuruluşları, siyasi kurumları neleri kotarmak istiyorlar? Türkiye’ye dönük ekonomik, siyasi kararlarda en yetkin ağızların, “saklı kalmak koşulu ile” verdikleri bilgilendirmelerde maksatlarını çok daha çıplak ifade ederlerken, İslam dünyasının lideri olmamızı tavsiye ederlerken, iç savaş batağına düşmüş, çok çaresiz İslam ülkelerinde etkin rol almamıza ilişkin, birbirinden parlak(!) önerilere ne demeli? ABD’nin dünyaya, 2. Dünya Savaşı sonunda Marshall yardımları ile etkin elini uzatabildiği de anımsatılarak, eski Osmanlı toprakları üzerindeki İslam dünyasının her tür yardımla içine alınması önerilerinin anlamı ne? Biz Başbakan Erdoğan’ın önce çok sert bir çıkışla “NATO’nun Libya’da işi ne, iç işlerine karışmasın..” deyip, sonra NATO şemsiyesinde Libya müdahalesine doğrudan askeri güç verdiğine, İncirlik’in merkez üs olduğuna tanıklık ettik. Davutoğlu’nun 300 milyon dolarlık mali destek paketi ile Bingazi çıkarması, Libya muhalefetinin ortasında meydan söylemi bizim için bir oldubitti mi? Çünkü meydan konuşmasının önceden programlanmadığı, Türkiye’nin arabuluculuk yapma isteminden vazgeçmediği gibi bir açıklama da geldi. Zayıf bellekli bir toplum olarak İran’a yönelik füze kalkanları projesine önce sert karşı duran Başbakan’ın çıkışından sonra, istenen, dayatılan NATO projesini kabul ettiğimizi, anlamını düşünmek zahmetine bile katlanmadan çoktan unuttuk gittik bile. Her gün bir yeni boyutu ile gündemimize dayatılan en uzun sınırlı komşumuz Suriye’ye yönelik oldubittilerin neresindeyiz? İktidarı elinden alınmak istenen Suriye hükümeti, Esad’la tek devletmişiz gibi yapılan ortak kabine toplantısı üzerinden yıl geçti mi? Gümrükleri, vizeleri kaldırmışken, sınır boyu beyaz dizili, BM çadırları gerçeği ile yüz yüzeyiz. Dışardan, içerden Suriye’ye girelim diye çalan savaş tamtamları. İran’ın en güçlü mezhep iktidarı müttefikinin karşısında durursak, kendimizi İran’la savaşın içinde bulacağımızın senaryoları. Dün kişiye özel yasa ile CHP desteğinde Başbakanlık’a gelen Erdoğan’ın, bugün seçilmiş milletvekillerinin Meclis’e gelmelerine sırt çeviren, çatışmacı siyaseti nerelere oturuyor? WSJ: Ekonominin kilit zayıflığı olan, hızla çoğalan cari işlemler açığına vurgu yapıyor. Açığın önemli bir bölümünün, potansiyel olarak istikrarsızlaştırıcı olan sıcak para ile finanse edilmesi ülkeyi sert inişe açık bırakıyor. Gazeteye göre, ülkede ekonomik kısıtlamaya gidilen bir program açıklanmalı. çek budur ki, mali kısıtlamaya odaklanan yeni bir ekonomik plan olmadan, lira, büyük baskı altında olmaya devam edecek” değerlendirmesini yaptı. ‘Türkiye Büyüdükçe, Para Birimi Düşüyor’ başlıklı haber analizinde “Türk politika yapıcılarının cari açığı ele almak ve liranın düşüşünü durdurmak için hâlâ zamanlarının olduğunu söylüyor. Türk bakanları da Türkiye’nin dengesizliklerini çözmek için önemli eylemler yapmayı taahhüt ediyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi bile liranın güçlendirilmesi çağrısında bulundu” denildi. Analistler, piyasaların, Türkiye’nin finans açığının yakında giderilemeyecek kadar büyük olmasından artan biçimde tedirgin olduklarına da dikkat çekiyorlar. Kilit zayıflık: Cari açık Haberde Merkez Bankası’nın alışılmamış para politikasının pek etkili olmadığı savlarına da yer verildi. ABD’li gazete, Türkiye’de özel tüketimin, önemli ölçüde düşmüş olan faiz oranları ve hızla artan kredilerin desteğiyle birinci çeyrekte yüzde 12 büyüdüğüne vurgu yaparken hızla tırmanan iç tüketimin, ilk çeyrekte ihracat gelirlerinden adeta dört kat daha yüksek olan ithalatı yukarıya çektiği yorumunu yaptı. Haberde “Bu da, ekonominin kilit zayıflığı olan, hızla çoğalan cari işlemler açığına vurgu yapıyor. Açığın önemli bir bölümünün, potansiyel olarak istikrarsızlaştırıcı olan sıcak para ile finanse edilmesi ülkeyi sert inişe açık bırakıyor” ifadesini kullandı. TEPAV: Büyümeye rağmen üretimde geriledik ANKARA (ANKA) Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Türkiye’nin yüzde 11’lik büyüme performansına rağmen üretim düzeyinde bir basamak gerileyerek 9’uncu sıradan 10’uncu sıraya düştüğünü açıkladı. “Büyüme Rekoruna Rağmen Üretimde Bir Basamak Geriledik” adı altındaki notunda TEPAV şu ifadeleri kullandı: İhracat halen kriz öncesi düzeyini yakalayamadı. Krizden toparlanma süreci Türkiye açısından iç tüketime dayalı olarak gerçekleşti. Avrupa ülkeleri arasında ise en iyi büyüme performansını Türkiye gösterdi. Türkiye, krizde en çok küçülen ülkelerden biri olmasına rağmen toparlanma performansı ile eski üretim düzeyini yakalayarak krizden etkilenmeyen Polonya’yı geride bıraktı. Fener tepetaklak Şike nedeniyle spor klüplerinin MKB’deki hisseleri de değer kaybetti. Fenerbahçe hisseleri yüzde 19.3 kayıpla taban fiyat olan 57.5 liradan, Beşiktaş hisseleri yüzde 6.73 kayıpla 9.56 liradan, Galatasaray hisseleri yüzde 3.72 düşüşle 362 liradan ve Trabzonspor hisseleri de yüzde 7.56 düşüşle 16.50 liradan kapandı. Kaddafi’nin bankasına TMSF el koydu Ekonomi Servisi Türkiye, BM Güvenlik Konseyi’nin kararları çerçevesinde Libya lideri Muammer Kaddafi’ye yönelik yaptırımlarını hayata geçirmeye başladı. Libyan Foreign Bank’ın mülkiyetinde bulunan Arap Türk Bankası’nın (A&T Bank) yüzde 62.37 oranındaki hissesinin temettü dışındaki ortaklık haklarına Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından el konuldu. TMSF, A&T Bank nezdinde Libyan Foreign Bank’ı temsilen görev yapan yönetim kurulu üyeleri ve genel müdürün görevden alındığını, bunların yerine Yönetim Kurulu üyeleri olarak Feyzi Çutur, İsmail Güler, Oğuz Kayhan, Hikmet Aydın Simit ve Yusuf Dağcan ile Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür olarak Osman Arslan’ın atandığını açıkladı. A&T Bank’tan yapılan açıklamada ise “FaaliTasarruf yetlerimize aynı şekilde deMevduatı vam ediyoruz” denildi. Libyan Foreign Bank Sigorta Fonu, (yüzde 62.37), Türkiye İş Birleşmiş Milletler Bankası (yüzde 20.58), kararı uyarınca Libya’nın Ziraat Bankası (yüzde Türkiye’deki finans 15.43) ve Kuwait Investment Co’nun (yüzde faaliyeti Arap Türk 1.62) ortak yatırımı olan Bankası’na el A&T Bank’ın Türkoydu. kiye’de 6 şubesi bulunuyor. Aktiflerinin değeri 18 milyar doları aşan, Libya Merkez Bankası’nın yüzde 100 sahibi olduğu The Libyan Foreign Bank, A&T Bank’ın en büyük ortağı konumundaydı. Futboldaki hızlı gelişme yolsuzlukları arttırıyor Ekonomi Servisi Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA), Birleşmiş Milletler (BM) ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) göre, futbol ekonomisindeki hızlı gelişme, şike ve diğer yolsuzlukların da artmasına neden oldu. Türkiye’de futbol ekonomisinin büyüklüğü 500 milyon Avro’yu bulurken, bu ekonominin yakın bir zamanda 1 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Dünyada futbol ekonomisinin toplam büyüklüğü 150 milyar Avro’yu buluyor. Türkiye’de 2010’da, üç büyük futbol takımının toplam gelirleri 600 milyon lirayı geçti. Futbolda, etkin ve caydırıcı önlemlerin alınması, özellikle de emsal cezaların etkin olmasının, şike ve benzeri yolsuzlukları azaltabileceği belirtiliyor. Futbol ekonomisindeki yolsuzlukların azaltılması için internet ortamındaki bahislerin daha etkin denetlenmesi, daha profesyonel ve kurumsal hale gelmelerinin teşvik edilmesi, en iyi ülke uygulamalarının örnek alınması, iyi yönetişim sisteminin sağlanması, uluslararası işbirliğinin sağlanması ve yaptırımlarda uluslararası standartlara uyulması öneriliyor. Maç sonuçlarının organize edilmesine imkan verebilecek yasal boşlukların giderilmesi önerilirken, özellikle futbol bahis oyunlarındaki artışa dikkat çekiliyor. Bahis oyunlarıyla, spor faaliyetlerinde maç sonuçlarının ayarlanabildiği, bunun da daha çok kazanç amacıyla, para akışını artırırken, kontrolün de sağlanamadığı vurgulanıyor. Kazandıkları çok, vergileri az Transfer sezonunda milyonlara imza atan yeşil sahaların yıldızları, Türkiye’de herkesten çok kazanıyor ama herkesten de az vergi ödüyor. Türkiye, futbolcular için ‘vergi cenneti’ özelliği taşıyor. Transferde birçok büyük Avrupa kulübünün ödediği rakamlardan aşağı imza atmayan futbolcular, vergi sonrası net kazançlar dikkate alındığında Avrupa liglerinde oynayan birçok yıldızı geride bırakıyor. Transferde şu ana kadar en yüksek ücrete imza atan futbolcu Selçuk İnan. Galatasaray’ın yeni transferi, yılda 8.7 milyon lira kazanacak. Futbolcu İnan’ın 8.7 milyon lira karşılığında ödeyeceği vergi, 1 milyon 311 bin lira. Aynı kazança ücretli Selçuk İnan 3 milyon 50 bin lira vergi verecek. Göstergelerin büyüsüne kapılıp göremediğimiz gerçekleri unutmamak için tarihe bakmak gerektiğini hepimiz biliyor ama yapmıyoruz. Kırım Savaşı Osmanlı’nın saadet zincirinin bitip borçlanmalara başladığı bir tarihin başlangıcıdır. Bu savaşın bilinen sonucu “Rusya faktörü”nün veya “Rusya baskısı”nın bir süreliğine de olsa kalkması ve Osmanlı’nın ferahlamasıydı. Osmanlı Avrupa devletlerinin yardımı ile bu beladan uzaklaştığını sanırken siyasi Batı’nın (bu tanım Prof. Dr. Özer Ozankaya’nın tanımıdır. Hocamız Batı’yı Uygar Batı, Siyasi Batı olarak ikiye ayırıyor. Siyasi Batı sömürgeci, emperyal, güvenilmezdir) kucağına düştü. Prof. Dr. Özer Ozankaya’nın Osmanlıcadan günümüz Türkçesine çevirdiği Celal Nuri’nin “Türk Devrimi” adlı kitabında Osmanlılığın ve imparatorluğun Türk ulusu için zararlı, uzun ve yorucu bir boş oyundan başka bir şey olmadığı belirtiliyor. Tarihçilerin Osmanlı saltanatı için yayılma ve çöküş dönemi olarak bir ayrım yapmalarının yanlış olduğunu, Osmanlı saltanatının yükselirken düştüğünü söyleyen Celal Nuri egemen ulus olan Türklerin kurdukları imparatorlukta hep azınlıkta kaldığını, savaşlarla sağlanan gelirlerin tüm savurganlığa rağmen yettiğini, ancak kapı kapanıp yokluk başlayınca Kırım Savaşı’nın imdada yetiştiğini vurguluyor “1854 Kırım Savaşı’ndan sonra borçlanmalar yardıma yetişiyor. Eğer o da olmasaydı Osmanlı devleti ekonomik ve mali çırpınmalar arasında daha o zaman can verecekti” diye görüşünü ortaya Kırım Savaşı ile Başlayan Bağımsızlığımıza Konulan potekler koyarken yaşadığımız dönemdeki çılgın tüketim, tüketimle büyüme ve bunu borçla finanse etme durumumuzu görünce Siyasi Batı işbaşında demekten kendimizi alamıyoruz. 2010 yılının ilk çeyreğine göre 2011 ilk çeyreğinde büyümenin % 11 olması yeni fabrikaların açılmasını, tarımsal sanayiye geçildiğini, mevcut fabrikaların kapasitelerini ve verimliliklerini arttırdığını, yeni yeraltı kaynaklarının bulunduğunu, işsizliğin azaldığını mı işaret ediyor; yoksa ekonomik bağımlılığımızın arttığını mı? Bilindiği gibi Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) üç türlü hesaplanır. Üretim açısından GSYH= Sanayi, inşaat, tarım, hizmetler sektörlerinden elde edilen katma değerlerin toplamıdır. Ayrıca (GSYH= Ücret+Kâr+Rant+Faiz) olarak da hesaplanır. Tüketim açısından (GSYH= Özel tüketim giderleri+özel yatırım giderleri+devlet harcamaları+ihracatithalat) şeklinde de hesaplanır. Ekonomik büyüme de bir ülkenin GSYH’nin reel olarak bir önceki yıla veya döneme göre artması demektir. İşte bu artış kadar, bu artışın neden kaynaklandığı ve ciro artışının neyle finanse edildiği de çok önemlidir. Çünkü biliyoruz ki büyümenin kalıcı olabilmesi için iç ve dış talebin artması gerekir. Talep artışları ise birçok değişkene bağlı olarak artar, azalır. Kredi kartlarının limitlerinin arttırılması, bireysel kredilerin artması ve çeşitlendirilmesi iç talebi arttırır. Kredi faizlerinin yükseltilmesi, kredi kartı kullanımına sınır getirilmesi, munzam karşılıkların arttırılması gibi önlemler iç talebi azaltır. İç talebin artması enflasyonu körükler. Dış talebin artması da elimizde olan ve olmayan bir sürü değişkene bağlıdır. Örneğin, Yunanistan’a daha önce ihracat yapanlar şimdi ihracat bedellerini tahsil edemediği için ihracat yapmaz veya yapamaz. Libya’da inşaatçılarımız artık üretimden çekilmek zorunda kaldıklarından yeni pazarlar bulmak zorundadırlar. Bu nedenle büyüme rakamlarına bu gözle bakmamız ve analiz etmemiz gerekir. Yukarıdaki formülde görüldüğü gibi ithalat milli geliri azaltan bir kalem olarak yer alır. İthalatınız diğer artı kalemlerin artışına yol açacak bir eksi kalem olmadığı takdirde verimli bir harcama değildir. İthalatınız 50 birim iken özel yatırım giderleriniz 70 birim ise, ithalatınız 80 birime çıktığında yani % 60 arttığında, özel yatırım giderleri 126 birime çıkıyorsa yani % 80 artıyorsa o zaman ithalat milli geliri arttırıyor demektir. İşte bağımsız bir ekonomi için rakamların büyüsüne kapılmamayı ve aşağıdaki gerçekleri akıldan çıkarmamız gerektiğini hatırlatmayı bir vatandaşlık borcu sayıyoruz. Büyük Osmanlı Rusya’nın baskısından geleceğini batıya ipotek ettirerek kurtuldu. Siyası Batı’ya dün de bugün de güvenilmez. Sizi sıcak paraya boğar, size borç verir, sırtınızı okşar, derecelendirme kuruluşları ile notlarınızı yükseltir, sizi kandırır; ama tarımsal sanayiye geçmenize, sanayiye dayalı kalkınmaya, borçsuz, harçsız kalmaya izin vermez. Biz üretelim siz tüketin, der. Ekonomik yönde bağımlı yapar ve sonra da içimizi dışımızı karıştırır da karıştırır. Her gün vatandaşın gündemi değiştirir de değiştirir; düşünmeye, araştırmaya, sorgulamaya vakit bırakmaz. Uykudan uyan Ey Halkım/bu yurt bizim evimiz. Yunanlı büyük söz ustası İsokratis, “Yunanlı kimdir” sorusuna bakın ne demiş? “Yunanlı, Yunan kültürüne sahip ‘herkes’tir.” Türk de binlerce yıldır Anadolu kültürüne sahip herkestir. Geleceğimizi Siyasi Batı’nın tercihlerine bırakmayalım. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle