18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 16 TEMMUZ 2011 CUMARTES 2 GERÇEĞİ görmek ve gereğini yapmak için daha ne bekleniyor? Gerçek, Türkiye Cumhuriyeti topraklarının bir köşesinde başka bir devletin ilan edilmiş olmasıdır. Dünyaca tanınmış egemen bir ulusal devletten koparak “demokratik özerklik” etiketiyle kendi bağımsızlık statüsünü belirleyen bir başka devlet. O devletin sınırları, şimdilik resmen ilan edilmemiş olmakla birlikte isyancıların zihninde vardır ve az çok bellidir. Organları ise, devlet başkanı, yasama meclisi, hükümeti, silahlı kuvvetleri, propaganda bakanlığı olarak fiilen vardır ve görev görmeye, kararlar almaya çoktan başlamıştır. Hatta, renkleri bilinen, her fırsatta dalgalandırılan bir bayrağı, devletin başkanıymış gibi adı hep anılan bir kurucu “ata”sı bile var. Sıra, vatandaşlık kimlik kartlarıyla pasaportların dağıtılmasına, bunların isteneceği hudut kapılarının ilan OLAYLAR VE GÖRÜŞLER siyasal kimliğini ve toprak bütünlüğünü koruma hakkı. Üstelik yalnız ulusal ve uluslararası hukuku değil, etkili gücünü de kullanarak. Türkiye Cumhuriyeti’nin şimdi yapması gereken işte tam budur. Dolayısıyla, iktidar ve ana muhalefet partilerinin tutarlı bir politika belirlemek yerine her tarafa çekilebilir sözler söylemekten vazgeçmesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın bu başkaldırışa karar veren kuruluşlara öncülük eden siyasal partinin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’nde dava açması, o yüksek mahkemenin ülkedeki anayasa hukukunu doğru uygulaması, TBMM’nin böyle durumlarda başvurulması gereken olağanüstü yönetim hallerinden birini ilan ederek güvenlik kuvvetlerinin ve silahlı kuvvetlerin önünü açması artık kaçınılmazlaşmış demektir. Eğer devlet devletse. Değilse, o başka, tabii. Anayasa ve Atom Santralı Yüksel PAZARKAYA Hıyanetin Sonu edilmesine ve zaten sinsice sürdürülmekte olan dış ilişkilerin açıkça kurulmasına gelmiştir. endine “halk” diyen her topluluğun, uluslararası hukukta belli belirsiz kabul gören “selfdetermination” ilkesine dayanıp bağımsızlığını ilan ederek “ulusdevlet” kurma hakkı var sayılır. Türkiye’nin bir bölgesindeki halk adına karar verme iddiası taşıyanların şimdi gerçekleştirmek istedikleri tam bu haktır. Ama, yine uluslararası hukukta çok daha kesin kabul gören bir başka hak var: Her devletin kendi A K vusturya Anayasası atom enerjisini bırakma maddesini içeriyor. Ülkede atom santrallarının devamı ya da yeni santrallar için anayasanın değişmesi gerekiyor. Almanya da bugünlerde atom enerjisini bırakıp, salt yenilenebilir enerji kaynaklarına geçme kararını anayasa maddesi yapmayı tartışıyor. Kısacası bu ülkeler nükleer enerjinin önüne bundan böyle anayasal bir engel koyuyorlar, bunu tartışıyorlar. İsveç de nükleer enerjiden vazgeçen ülkelerden. İtalya’da yapılan halkoylamasında atom santrallarına hayır çıktı. Japonya yaşadığı felaketin ardından felaketin boyutu ve oylumu belli değil atom santrallarından vazgeçme gösterileriyle çalkalanıyor. Dikkat edilirse, bu ülkelerin hemen hepsi, doğal kaynaklar açısından yeterli olmayan ülkeler. Nükleer ener jinin bugün bilinen son risklerinin, henüz yeterince görülmediği yıllarda gelişmiş teknolojileriyle enerji gereksinimleri için atom santralları yapmışlar. Bugün bu ülkelerin hepsi, kalan son risklerin insanlık açısından göze alınamayacağını bilimsel açıdan kavradılar. Bunun yerine güneş ve rüzgâr enerjisi çağını başlatma kararı aldılar. Çığır açıcı bir karar. İlerde insanlık tarihinde belki böyle bir çağdan söz edilecektir. Japonya’da yaşanan Fukuşima felaketinden sonra, eski yapı sekiz atom santralını hemen devreden çıkaran Almanya, riskler konusunu yaşanabilecek en aşırı koşullara göre araştırdı. Bu kararı alan, aslında atom lobisinin iktidarı sayılan Hıristiyan DemokratLiberal koalisyon. Devamı 8. Sayfada Şu Soruya Yanıt Lazım... Hem referandum öncesi, hem seçim öncesi PKK neden ateş kesti?.. Referandum ve seçim biter bitmez neden bıraktığı yerden kurşun sıkmaya başladı?.. Bu sorunun yanıtı lazım... Bugün niçin kan aktığının yanıtı, dün kana ara verilmesinde gizlidir... Kim, kiminle anlaşmıştı?.. Ve ne için?.. Yani; seçim öncesi ateş durduruldu, insanlar biraz olsun huzur hissettiler, seçmenin gözü boyandı... AKP’ye oy verdiler... Seçim bitti, AKP kazandı... Kan akmaya başladı... Neden?.. Kanlı oyunun senaryosunun sonu, bu sorunun yanıtında gizli... Aktörleri biliyoruz... Sahne belli... Şimdiye kadar oynanan kısmını ise işte izlediniz; terörle mücadele edecek tek güç ordu sindirildi... Komutanlar hapishanelere dolduruldu... Karayılan’ın iddiasına göre Başbakan’ın istemi ile otobüsün üzerinde teröristler zafer işaretleri ile geldiler... Terörist başı ile görüşmelere başlandı... Referandum ve seçim öncesi ateş kesildi... Ve AKP güçlenerek kazandı... Şimdi ne var sahnede?.. Bir: PKK, seçim kıyakları ile demek ki bu iktidarın sürmesini istiyor... Niçin?.. İki: Birinci ortak kazandı... Sıra ikincisinin kazanmasında mı?.. Tüm bu yanıtları istiyorsanız zorlayın; Tayyip Erdoğan İmralı görüşmelerini ve seçim öncesi ateşkesin nasıl sağlandığını açıklasın... Türkiye bunu öğrenirse, terörün gücünü nereden aldığını da öğrenir... Ülkenin üzerinde oynanan oyunları da... 13 şehidin gerçek katillerini de... Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın bildik terörü lanetleyen, insanları aptal yerine koyan o laflarını artık dinlememeli kimse... O soruyu sormalı: Referandum ve seçim öncesi o ateşkesler... Niçin, nasıl ve neye karşılık?.. Bu kez yüreğinle değil, beyninle ağla Türkiye... Ve sor... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle