23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 TEMMUZ 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Cem Yıldız, DJ Smadj ve Kolektif stanbul, Montreux Caz Festivali’nde Roland Petit’den son dans 150’nin üzerinde özgün esere imza atan Fransız dansçı, Paris Operası’nın da emektar koreografıydı UĞUR HÜKÜM Montreux’de ‘Hü’ diyecekler İstanbul Haber Servisi Dünyanın en prestijli caz festivallerinden biri sayılan Montreux Caz Festivali’nin bu yıl 45’incisi gerçekleştiriliyor. 16 Temmuz’a kadar sürecek festivalde bu akşam Kolektif stanbul ise Türkiye’den sesler duyulacak. Halk müziğine getirdiği farklı yorumuyla dikkatleri çeken Cem Yıldız, festivale geçen yıl DJ Smadj’ın elekronik altyapılardaki katkılarıyla çıkardığı Alevi türkü ve deyişlerinden oluşan “Hü” albümündeki şarkılarla katılıyor. Tunus asıllı Fransa yurttaşı, elekronik ve caz müziği üzerine denemeleriyle tanınan Smadj (JeanPierre Smadja) ülkemizde de dikkatleri çekti. Yıldız ve Smadj bu akşam yerel saatle 18.00’de Parc Vernex’de sahnede olacak. Ardından Kolektif İstanbul saat 20.00’de müzik tutkunlarını BalkanRumeliAnadolu hattında bir gezintiye çıkaracak. 1 Temmuz’da başlayan ve bugüne kadar cazdan popa kadar uzanan çeşitli müzik tarzlarında dünyaca tanınmış müzisyenleri ağırlayan festivalin konukları arasında Carlos Santana ve Ricky Martin de vardı. (www.montreuxjazz.com) PARİS 70 yıllık dans kariyerinde 150’nin üzerinde özgün esere imza atan Fransız dançı ve koreograf Roland Petit, 87 yaşında, Cenevre’de yaşamını yitirdi. Kaybı Fransa’da büyük üzüntü yaratan Petit için Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy taziye mesajında “Kendini sürekli yenileyen dev yaratıcı” sözlerini kullandı. Geçen yıl İstanbul’da da sahnelenen ‘Pink Floyd Balesi’nin de koreografı olan Petit, 13 Ocak 1924’te Paris’in banliyölerinden Villemomble’da dünyaya geldi. Petit, 8 yaşında Paris Opera Dans Okulu’na, 1940’ta Paris Opera Balesi’ne katıldı. Dönemin önde gelen koreograflarından Serge Lifar ile çalışan sanatçı, uzun boyunun getirdiği engele karşın kısa sürede kendini kanıtladı. 1943’te Paris Operası’nın ana kadrosuna seçilen Petit, yönetimle yaşadığı sorunlar sonucunda 1944’te Paris Operası’ndan istifa etti. Beraberinde genç bir dansçıyı, Renée Jeanmaire’i de sürükleyen sanatçı, daha sonra “Zizi” adıyla Fransa’nın sevilen dansçılarından biri olacak Jeanmaire ile evliydi. Yaklaşık 70 yıllık profesyonel kariyerinin ilk büyük adımlarını Sarah Bernhardt Tiyatrosu’nda Irene Lidova’nın düzenlediği “Dansın Geceleri”nde atan Petit, 1945’te “Les Ballets des Champs Elysées Balesi”ni kurdu. 1946’da sahneye koyduğu “Genç Adam ve Ölüm” adlı eseriyle dans tarihine geçti. 1970’te Paris Operası’nda dans bölümünün başına getirilen Petit, bir süre görevi yürüttükten sonra Casino de Paris’yi satın alarak eşi, yıldız dansçı Zizi ile popüler bale ve dans gösterileri sahneledi. 1972’de dönemin sosyalist belediye başkanı Gaston Defferre’in önderliğinde kurduğu ve 1998’e kadar yönettiği Ulusal Marsilya Balesi bugün hâlâ dans tarihinin en verimli ve yaratıcı kurumlarından biri sayılır. Çok sayıda sinema filminin koreografisini de yapan sanatçı, geçen sonbaharda Paris Operası için üç klasiği, “Randevu”, “Kurt” ve “Genç Adam ve Ölümü”nü yeniden yorumlamıştı. Ömer Vargı, şu sıralar Konya’da ‘uçma aşkı’nı anlattığı ‘Anadolu Kartalları’ filmini çekiyor Anadolu’da gökyüzü daha mavi “Belli bir sosyal yapıyı yansıtan filmlerin içinde var oldum hep. Bu filmde enterasan uçaklar ve çekimler olsa da insani duygular, bu toplumda pilotların nasıl yetiştiği ve yaşadığı yansıtılıyor.” CEREN ÇIPLAK KONYA “Kabadayı”, “Her Şey Çok Güzel Olacak” filmleriyle de tanınan yönetmen Ömer Vargı, şu sıralar Konya 3. Ana Jet Üs Komutanlığı’nda “Anadolu Kartalları” filmini çekiyor. Türk Hava Kuvvetleri’nin 100. kuruluş yılı nedeniyle çekilen, “uçma aşkı”nın anlatıldığı filmde savaş uçağı pilotu olmaya hazırlanan beş genç teğmenin hikâyesi ele alınıyor. Görüntü yönetmenliğini zor sahnelerin mimarı Uğur İçbak’ın üstlendiği film için Ömer Vargı, öncelikle Türkiye’de arabayla takip sahnesi bile pek çekilmemişken uçaktan uçağa çekimin zorluklarına değiniyor: “Çekimler uçağın gövdesine özel olarak yerleştirilmiş üç kamerayla yapılıyor. Boyumuzundan büyük bir işe mi kalkıştık ne, bunu zaman gösterecek” diyor. Yapımcılığını Fida Film’in üstlendiği filmin senaristi ise aynı zaman da “Nefes” filminin de senaryosunu yazan Hakan Evrensel. “Fotoğraf gerçektir… Sinema ise saniyede yirmi dört kere gerçektir” der JeanLuc ‘Anadolu Kartalları’nda smail Filiz ve Engin Altan Düzyatan da rol alıyor. Ömer Vargı Godard. Filmin senaristi Hakan Evrensel senaryo hazırlık sürecinde binlerce fotoğraf çekmiş. Bir yönetmen olarak binlerce karenin aktığı filminiz için o fotoğraflardan ya rarlandınız mı? Hangi filmi çekerseniz çekin, konusu ne olursa olsun, o dünyayı tanımanız gerekir. Elbette Hakan’ın konuyla ilgili yaptığı çalışmalardan yararlandık. Pilotların yaşamını gördük, onları tanıdık... Tabii görselliğin ötesinde her filmde ilişkiler ve duyguların da çok önemli olduğunu göz ardı etmeden... Öyleyse bu filmde ağır basan duygular neler? Belli bir sosyal yapıyı yansıtan filmlerin içinde var oldum hep. İnsanların hangi sosyal yapı içinde varlarsa o şekilde temsil edilmelerinin bir filmi film yaptığına inanıyorum. Bu filmde de enterasan uçaklar ve çekimlerinden çok insani duygular, bu toplumda pilotların nasıl yetiştiği ve yaşadığı yansıtılıyor. “Anadolu Kartalları” adını Anadolu Kartalları Tatbikatı’ndan mı alıyor? Hayır. Kartal çok güçlü bir kuş ve birçok şeyin sembolü. Anadolu Kartalı adında bir kartal cinsi var, boz bir kartal… Oyunculara film hazırlık aşamasında senaryonun yanında bir de kitapçık göndermişsiniz, bu oyuncuların çok hoşuna gitmiş... Ben sinemaya Yeşilçam’da başladım. Klasik Yeşilçam düzeninin hem Fransız hem de Amerikan sinemasından geçerli yöntemleri özümsemiş bir düzeni vardı. Ben de ne yapacağımı bilerek çalışmaktan hoşlanıyorum. Bu ağır bir film. Oyuncular nerede, ne yapacaklar, biz filmi nasıl çekeceğiz bunu detaylı bir şekilde çalıştık. Kitapta, set ekibinde çalışanların cep telefonundan oyuncunun saat kaçta sette olup makyajını saat kaçta bitireceğine, ışıkçının hangi ışığı nereye asması gerektiğine kadar pek çok bilgi yer alıyor. Filmde Konya’ya dair izler de görecek miyiz? Burada çekim yapmamızın nedeni teknik bir sebep; hava üssünün ve uçak çeşitlerinin olması. Gökyüzü çekimleri için de iyi bir yer. Konya’da Anadolu’nun ortasında, gökyüzü daha mavi, sahil şehirlerinde pus olduğu için gökyüzü bu kadar mavi olmaz. ‘Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne son başvuru tarihi 31 Ağustos Kültür Servisi Bu yıl “DenemeİncelemeAraştırma” dalında verilecek olan Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne başvuru süresi 31 Ağustos 2011 günü sona eriyor. Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne Eylül 2010Eylül 2011 tarihleri arasında yayımlanmış yapıtlar aday olabiliyor. Katılmak isteyen yazar, yayınevi ya da edebiyatla ilgili kuruluşların, önerdikleri kitapları 6 nüsha olarak, yazarın kısa özgeçmişi ve adaylık başvurusu ile birlikte ‘Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri, Amiral Fahri Engin Sok., Vaizoğlu Apt., No: 8/5, Rumelihisarı, İstanbul’ adresine posta ile 1 Eylül 2010 tarihine kadar iletmeleri gerekiyor. Raşit Kara Şiir Yarışması bitti Kültür Servisi Adalı şairyazarçevre gönüllüsü Raşit Kara adına düzenlenen şiir yarışması ödülleri 20 Temmuz saat 15.00’te Kınalıada Kültür Sanat Alanı’nda düzenlenecek etkinlikte sahiplerini bulacak. Birincilik ödülünü Nursel Aras’ın “Gece ve Kör Ebe” adlı şiiri ile Alpaslan Akdağ’ın “K/özlenmiş Bahar S/ezgileri” adlı şiiri paylaşırken, ikincilik ödülünü Burak Tokcan’ın “Göç” adlı şiiri, üçüncülük ödülünü ise Yavuz Demirci’nin “Acının Koynundaki Yaşam” adlı şiiri alacak. DEN Z GÜL’ÜN LK K Ş SEL SERG S Arter’de ‘5 Kişilik Bufet’ Kültür Servisi “Sanat için alan” sloganıyla hayata geçirilen Arter’in sergi katlarından birisi, geçmişe açılan bir kapıya dönüşüyor. Emre Baykal küratörlüğünde gerçekleştirilen ve Deniz Gül’ün ilk kişisel sergisi olan “5 Kişilik Bufet” projesi, Arter’in üçüncü katında ‘süt kokusu eşliğinde’ deneyimleniyor. “5 Kişilik Bufet”, Gül’ün 2009’da yazmaya başladığı aynı başlıklı şiir performansından yola çıkarak hazırlanmış. Projenin taşıyıcı gövdesini, izleyicinin içine girebileceği beş parça mobilya oluşturuyor; vitrin, gardrop, Kasa, tabut ve odalaştırılmış bir kapı. Sanatçının içlerine yerleştirdiği nesneler ve küçük dokunuşlarla mahremiyetlerini güçlendirdiği bu mobilyalara, ortasındaki haznede süt kaynatılan sıra dışı bir masa eşlik ediyor. Projeyi ‘canlandıran’ bir diğer öğe ise sergi mekânının camları. 80’li yıllarda evlerimizdeki vitrinlerin baş konukları olan kristal kül tablaları, şekerlikler ve bardak takımlarının üzerindeki kesme motifleri sergi mekânının pencere camları üzerine uygulayan Gül, doğal ışığı bu motiflerle kırarak içeri alıyor. Ziyaretçilerini küçük detaylarla kendi çocukluklarına götüren “5 Kişilik Bufet”, 21 Ağustos’a kadar görülebilir. Cem Yıldız C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle