22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 1 TEMMUZ 2011 CUMA 4 HABERLER Başbakan, seçim sonrası partisinin ilk grup toplantısında CHP’yi ‘Meclis’i tehdit etmek’le suçladı Çareler Var Başbakan Tayyip Erdoğan’ın CHP’yi suçlayan konuşması bütün çözümlere kapıyı kapatıyor mu? Bu konuda kesin bir şey söylemek zor. Çünkü aklın yolu, uzlaşmayı, uzlaşma ile birlikte haksızlığın ortadan kaldırılmasını, sakıncalı durumun giderilmesi gerektiğini amir. Ama Türkiye’nin siyaset arenasında her zaman aklın egemen olduğunu söylemek mümkün değil. Her neyse, eğer sorun çözülmek isteniyorsa, çözüm için çare, hatta çareler var. Dün burada belirttik, ama bir kez daha da vurgulayalım. Çözüm herhalde, yasama ya da yürütmenin yargıya talimat vermesi değil. Bunu kimse istemiyor. Ayrıca, HSYK aracılığıyla, yargıya yürütmenin sultası altında tutma operasyonunu yürütmüş ve hayata geçirmiş olan AKP’nin, şimdi herkese kuvvetler ayrılığı ilkesinden söz etmesinin içtenlikli olduğunu söylemek mümkün değil. Dün bu sütunda, sorunun tutukluluk kurumunun kötüye kullanılmasından kaynaklandığını, bu durumdan herkes gibi kimi AKP’lilerin de şikâyetçi olduklarını yazmıştık. Yine aynı yazıda, tutukluluk kurumuyla ilgili kötü uygulamanın Türkiye’nin yıllardır kanayan yarası olduğu, ama özellikle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun çıkmasıyla birlikte “katalog suçlar” uygulamasıyla durum daha da ağırlaştığı belirtilmekteydi. Durum böyle olunca çözümü de CMK’nin 100. maddesinin yeniden düzenlenmesinde aramanın doğru olduğunu vurgulamıştık. Bizler bunları tartışırken, Adalet Bakanlığı’nın Sapanca’daki çalıştayında, TCK ve CMK’nin ilgili maddelerini ele alan öneriler ileri sürülmekteydi. Haberleri dünkü gazetelerde de yayımlanan bu çalıştayın, yemin krizinden de önce kararlaştırılmış olduğunu da vurgulayalım. Yani, bu krizden de bağımsız olarak, Adalet Bakanlığı bu konuyu zaten ele almıştır. Bu durum krizin çözümüne çare olacak gelişmeleri başlatabilir ve CMK’nin 100. maddesi değiştirilebilir. Sürecin başlaması veya başlatılacağı sözünün verilmesi bile krizin çözümünü sağlayacaktır. Ama bunun için her şeyden önce uzlaşma iradesinin bulunması şarttır. Tabii ancak bu iradenin çoğunluk partisinde olması halinde kriz çözülebilecektir. Bir noktayı tekrar vurgulayalım. Çözüm tutukluluk kurumunun yeniden düzenlenmesindedir, yoksa milletvekilleri için bir hüküm getirilmesinde değil. Dünkü Cumhuriyet’in 15. sayfasında değerli hukukçu Av. Fikret İlkiz’in son derecede ilginç bir makalesi yayımlandı. İlkiz söz konusu yazısında, her şeyden önce masumiyet karinesi gereğince, anayasanın 14. maddesindeki hükmün, Balbay, Haberal ve KCK tutuklularına uygulanamayacağını belirtmekte, kaldı ki 14. maddedeki ibarenin bir suçu tarif etmeyip, bir niyeti tarif ettiğini açıklamaktaydı. Değerli hukukçu ayrıca, anayasanın 14. maddesindeki sınırlamanın Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 2’nci ve 25’inci maddelerine aykırı olduğunu belirtmekteydi. Bu durumda, yani uluslararası sözleşmeler ile anayasa arasında bir çelişki olduğunda, anayasanın 90. maddesi gereğince, uluslararası anlaşmalara uygun davranılır. Hemen belirtelim ki ileri sürdüğümüz görüşler, haklarında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunmayan CHP’li ve BDP destekli bağımsız milletvekilleri için söz konusudur. Hatip Dicle’nin durumu ise daha farklıdır. Görülüyor ki, hiç değilse tutuklu milletvekilleri açısından, sorunun çözümü için çareler vardır, yeter ki sorun uzlaşma ile çözülmek istensin. Erdoğan yine rest çekti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmaması nedeniyle oluşan yemin krizinin çözümü için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün devreye girip liderler turu çerçevesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştüğü saatlerde partisinin grubunu toplayan Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP’yi çok sert ifadelerle suçladı. Erdoğan, yemin etmemesinin “CHP’nin tarihine kara bir leke olarak geçtiğini” söylerken, “Muhalefet ister gelsin ister gelmesin, parlamento bal gibi çalışacak” dedi. Erdoğan, CHP’nin “Başbakan’ın tutuklu milletvekillerinin çıkması için hâkimlere talimat vermesini istediğini” belirterek “AKP döneminde yargı kimseden emir ve talimat almaz, millet adına karar verir” dedi. Başbakan Erdoğan, parti genel Başbakan Erdoğan, AKP Genel Merkezi’ndeki ilk grup toplantısında “yemin krizi” üzerinden ana muhalefete yüklendi. CHP’yi sert ifadelerle suçlayan Erdoğan, yemin etmeme eyleminin CHP tarihine kara bir leke olarak geçtiğini savundu. “Muhalefet ister gelsin ister gelmesin, parlamento bal gibi çalışacak” diyen Erdoğan, tutuklu milletvekilleri ile ilgili olarak da “Başbakan bu işi çözsün diyenlere sesleniyorum. Başbakan ne yapacak? Hâkimleri, mahkemeleri arayıp talimat mı verecek?” diye konuştu. merkezinde toplanan AKP’nin ilk grup toplantısında şunları söyledi: Hukuk zorlanamaz: Milli irade üzerinde vesayeti kabul etmiyoruz. Demokrasi ve hukuk dışı uygulamalara asla tevessül etmiyor, asla göz yummuyoruz ancak en az bunun kadar, hukukun zorlanmasını, hiçe sayılmasını, demokrasinin istismar edilmesini de tasvip etmiyor, bunu da asla onaylamıyoruz. Dayatmalarla, tehditlerle netice alınamayacağını çok iyi biliyoruz. Meclis’i boykot ederek Meclis’in meşruiyetini tartışmaya açarak ulaşılabilecek bir hedef olmadığını çok iyi biliyoruz. Hâkimlere talimat mı vereceğim: Yargının kararlarından dolayı, doğrudan AKP’yi, doğrudan hükümeti itham edenler, eski alışkanlıkları nüksedenlerdir. Onların zamanında yargı, yasamadan veya yürütmeden talimatlar almış olabilir ama AKP hükümetleri döneminde yargı, millet adına karar verir, hiç kimseden de emir ve talimat almaz. Başbakan bu işi çözsün diyenlere sesleniyorum. Başbakan ne yapacak? Hâkimleri, mahkemeleri arayıp talimat mı verecek? Başka iktidarlar döneminde bunlar yaşanmış olabilir, yaşandığını da biz çok iyi biliriz, kayıtlarda var. Öyle anladığınız anlamda kayıt değil ama yaşayanlarla konuştuk biz. Bizzat mağduriyetini yaşayanlar olarak biliriz ama bizim dönemimizde bunlar yaşanmaz ve yaşanmayacak. Kanunlar hiçe sayılamaz: Hiç kimsenin hukuku da kanunları da hiçe sayma, yok sayma, çiğneme hakkı yoktur. Türkiye muz cumhuriyeti değil, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. “Nasıl olsa kanunları esnetiriz, hukuku çiğneriz” anlayışıyla, sonuçları bilerek, keyfice adaylar ‘Yemin krizi CHP için kara leke’ Grupta konuşan Erdoğan ‘Yemin krizi’ konusunda ise şunları söyledi: Bu ana muhalefetin tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. CHP ontolojik sorunlar içerisindedir. CHP’nin Meclis’e gelip yemin etmemesi, boykot kararı alması da işte aynen milli iradeye yönelik çarpık bakış açısının bir tezahürüdür. Biz yaşanan bu süreci, en hafif tabiriyle bir kafa karışıklığı olarak değerlendiriyoruz. CHP’nin, bir an önce bu kafa karışıklığından, fikir karmaşasından, şaşkınlıktan kurtulup, ana muhalefet görevini devralmasını bekliyoruz. Biraz önce de ifade ettiğim gibi, hiç kuşkusuz Meclis normal şekilde çalışacak, yasama görevini yerine getirecektir. Buna mani hiçbir hal yoktur. lk adım da salı günü yeminle atılmıştır. Bak Meclis çalışıyor demek ki. şte bak çalışıyor. Hani çalıştırmazdınız? gösterenler, bugün yargının kararlarına herkes kadar saygı duymakla mükelleftir. Millet iradesi ile adalet duygusu karşı karşıya getirilemez. Milli iradenin yüceliği ile hukukun üstünlüğü ilkesi çarpıştırılamaz. Demokrasi, bu ikisini bir arada tutarak yükselir. Türkiye’nin karşılaştığı her sorun, hepimizin sorunudur. Sorun, TBMM’nin yani Türkiye’nin sorunudur. Dolayısıyla çözüm de kaçınılmaz olarak ortak olacaktır. Azınlığın çoğunluğa tahakkümünü istiyorlar: AKP iktidarını, çoğunluğun azınlığa tahakkümü olarak sorgulamak isteyenler, acaba bugün azınlığın çoğunluğa tahakkümünü sorgulamayacak mı? Şu anda aradıkları bu; azınlık çoğunluğa tahakküm etsin. O zaman bu milletin iradesini nereye koyacağız? Gelseniz de gelmeseniz de: Muhalefet ister gelsin ister gelmesin, parlamentonun çalışmasına mani bir hal yoktur. Ana muhalefet, “Biz olmadığımız sürece komisyonlar çalışmaz” diyor. Maalesef kılavuzu yanlış. Parlamento hukukunu bilen bir tane yanında adamı yok. Çünkü demokrasinin, özellikle Türkiye’deki, bizim parlamentomuzun çalışmasına yönelik iktidar güçlü kılmıştır. Neden? Azınlık çoğunluğa tahakküm etmesin diye. “Komisyona muhalefet gelmediğinde komisyon çalışmaz” diye bir şey yok. Televizyonlarda diyor ki; “Eğer biz komisyonlarda olmazsak komisyon çalışmaz.” Sayın Kılıçdaroğlu, komisyon bal gibi çalışır. Yeter ki bizim arkadaşlarımızın katılımında bir eksiklik olmasın. Herkes katılsın bak nasıl çalışıyor, göreceksin. Çünkü, AKP’nin sayısı, bir iktidar partisi olarak, bugün toplantı yeter sayısı için de, karar sayısı için de yeterlidir ama gönlümüz, demokrasi muhalefetle güç kazanır, onun için sizin de orada olmanızı istiyoruz, gelirsiniz gelmezsiniz o sizin bileceğiniz iş. BÜLENT ARINÇ’TAN CHP’YE ‘YEM N ED N’ ÇAĞRISI TUTUKLU M LLETVEK LLER ‘Bir bahane bulup gelsinler’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP’li milletvekillerinin yemin etmemelerine ilişkin, “Bence yarın bir bahane bulup, ‘Biz pazartesi günü Meclis’e geleceğiz’ demeleri çok doğru olur, çok uygun olur” dedi. Milletvekili seçilen bir kişi hakkında tahliye kararı verilmesi gerektiğini belirten Bülent Arınç, “Ben hukukun yanına biraz da vicdanı ekliyorum. Yani verilen karar hukuki ve vicdani olmalı” diye konuştu. Katıldığı televizyon programında gündemi değerlendiren Arınç, “CHP bu tutumunu sizce ne kadar sürdürür” şeklindeki bir soru üzerine de Arınç şöyle konuştu: “Uzun süre gidemez, ama bu sözümle onları tahrik etmek istemiyorum. Çünkü kendimi onların yerine koyuyorum, empati yapıyorum, bence yarın bir bahane bulup, ‘Biz pazartesi günü Meclis’e geleceğiz’ demeleri çok doğru olur, çok uygun olur.” Arınç, geçici Meclis Başkanlığı görevini alan Oktay Ekşi’yi de konuşması nedeniyle eleştirdi. Ekşi’nin, konuşmasında “Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun asıldığı darbe günlerinde yapılan bir anayasa gibi bir anayasa yapmaya kendilerini davet ettiğini” belirten Arınç, “Sizi bilmem ama bu söz alkışlanacak bir söz değil. İmkân olsaydı yuhalardım” diye konuştu. Tahliye yolu açık LHAN TAŞCI D CLE VE KCK TUTUKLULARI ‘Kara Perşembe’de 74. oturma eylemi MAHMUT ORAL 600 aydından imza kampanyası İstanbul Haber Servisi Çok sayıda akademisyen, gazeteci, yazar ve sanatçı, YSK tarafından Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesine ve seçilmiş milletvekillerinin hâlâ cezaevinde tutulmasına karşı imza kampanyası başlattı. Kampanya kapsamında düzenlenen toplantıda aydınlar, “Halkın iradesine saygı gösterin, tutuklu vekilleri serbest bırakın” çağrısında bulundular. Aralarında Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Prof. Dr. Baskın Oran, Prof. Dr. Taner Timur, Prof. Dr. İzzettin Önder, Prof. Dr. Mehmet Türkay, Doç. Dr. Nuray Mert, yazar Faik Bulut, Aydın Çubukçu, Jülide Kural, Derya Alabora’nın da olduğu 600’ü aşkın akademisyen, gazeteci, yazar ve sanatçı, tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması için imza verdiler. Beyoğlu’ndaki Cezayir Restaurant’ta düzenlenen toplantıya Prof. Dr. Önder, Dr. Banu Kavaklı Birdal, Doç. Dr. Sezai Temelli, Ragıp Zarakolu ve sanatçı Yusuf Çetin’in de aralarında olduğu çok sayıda kişi katıldı. Aydınlar adına ortak açıklamayı okuyan Dr. Banu Kavaklı Birdal, bu tavrın Türkiye’de barış sürecini baltaladığını söyledi. Birdal, “Biz bu metne imza koyanlar, halkın iradesine yönelik bu tutuma hemen son verilerek Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin iadesini ve seçilmiş vekillerin serbest bırakılmasını talep ediyoruz” dedi. DİYARBAKIR Diyarbakır’ın Kayapınar Belediyesi çalışanları, cezaevinde bulunan BDP’li belediye başkanları Zülküf Karatekin ve diğer siyasi tutuklular için her perşembe hizmet binası önünde yaptıkları “kara perşembe” oturma eyleminin 74.’sünü gerçekleştirdiler. Eylemde, YSK tarafından milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle ve 5 KCK tutuklusu bağımsız milletvekilinin serbest bırakılması istendi. Batman, Mardin, Şanlıufa’da da tutuklu ba ğımsız milletvekillerinin serbest bırakılması için eylemler yapıldı. Kayapınar Belediyesi hizmet binası önünde yapılan eyleme başkanvekili Fevzi Yetkin, İHD Bölge Temsilcisi Şevket Akdemir, Genelİş Sendikası işyeri temsilcileri, il genel meclis üyeleri, belediye meclis üyeleri ve çalışanlar katıldı. Eylemde açıklama yapan DİSK Genelİş Sendikası işyeri temsilcisi Mehmet Şah Sarıkaya, belediye başkanları ve Kürt siyasetçilerinin tutuklanmasını protesto ettiklerini belirtti. Dr. Banu Kavaklı Birdal (solda) , aydınlar adına hazırlanan ortak açıklamayı okudu. Açıklama yapanlar arasında zzettin Önder de yer aldı. ANKARA Meclis’te yemin bunalımına dönüşen tutuklu vekillerin tahliye edilmemesi sorununun, yasal ve anayasal değişiklik yapılmadan özgürlükler lehine geniş yorumla aşılması olanaklı görünüyor. TBMM Başkanlığı’na aday olan Cemil Çiçek’in Adalet Bakanlığı döneminde yayımladığı genelgedeki “eşitlik” vurgusu. Genelge, temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararlar için yasaların “eşit” uygulanması talimatını içeriyor. Tutuklu iken milletvekili seçilen gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, Prof. Mehmet Haberal, emekli Korgeneral Engin Alan ve KCK davasının beş tutuklusuyla ilgili tahliye yolunun kapanmasıyla birlikte yaşanan krizin yasal değişikliğe gidilmeden, Adalet Bakanı’nın atacağı adımlarla çözülebileceğine dikkat çekildi. Çiçek’in 1 Ocak 2006 tarihinde, Adalet Bakanı olarak yayımladığı “kanun yararına bozma taleplerinde uyulması gereken usul ve esaslar” konulu genelge, yaşanan tartışmaların çözümüne ışık tutabilecek nitelikleri taşıyor. Genelgede Ce za Muhakemesi Kanunu’nun “kanun yararına bozma” hükümlerinin düzenlendiği 309 ve 310. maddelerinden hareketle, bu yola “hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlere karşı” başvurulacağı belirtiliyor. Genelgede bu yola başvurulmasıyla hedeflenen amacı “Bu olağanüstü kanun yolu ile kanunların eşit biçimde uygulanması, Yargıtay denetiminden geçmeden kesinleşen kararlardaki hukuka aykırılıkların giderilmesi” olarak açıklanıyor. Genelgede vurgulanan yasaların eşit biçimde uygulanması amacı Sebahat Tuncel olayı gözetildiğinde tutuklu vekiller açısından gerçekleşmediği görülüyor. Tuncel “terör” suçundan tutukluyken milletvekili seçildikten sonra tahliye edilmişti. Tuncel hakkında, kaçmayacağı ve delilleri karartmayacağı gerekçesiyle verilen tahliye kararının “yasaların eşit biçimde uygulanması” ilke ve talimatı doğrultusunda sekiz tutuklu vekil için uygulanması önünde bir engel bulunmadığı gibi halen yürürlükteki genelgenin de gereği olarak öne çıkıyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle