18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 TEMMUZ 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA 15 Kadir Has Üniversitesi lise öğrencileri için yaz kampları düzenleyecek Gençler yeteneklerini keşfedecek Başarılı gençlere staj “Pfizer’de Gelecek Var” ekariyer etkinliği içerisinde düzenlenen pazarlama vaka yarışmasında 1. ve 2. olan takımların 4 üyesi, Pfizer’de 3 ay boyunca staj yaptı. Kariyerlerini planlama sürecindeki gençlere destek olmak amacıyla düzenlenen etkinlik, 5 Kasım 201015 Haziran 2011 tarihleri arasında www.gelecekvar.com adresinde farklı üniversite ve kurumlardan 14 bin genci bir araya getirdi. Sanal kampusta hayata geçirilen etkinlikte, pazarlama vaka yarışması Marketing Expediton’a katılan gençler, pazar, rekabet, ekonomi gibi tüm dış dinamikleri göz önüne alarak ilaç sektöründe çalışan bir ürün müdürü gibi pazarlama planları hazırladılar. Yarışmada birinciliği “Üçkâğıtçılar”, ikinciliği “Big Three”, üçüncülüğü de “Campaign” takımları kazandı. Kadir Has Üniversitesi, öğrencilerin kendilerini keşfetmeleri ve ilgi duydukları alana yönelmeleri amacıyla bir dizi yaz kampı düzenliyor. Tasarım, Enformasyon Teknolojileri (IT) ve Tiyatro Kampları ile öğrencilere yeteneklerini fark etme olanağı sağlanması amaçlanıyor. Ücretsiz düzenlenecek Yaz Kampları, üniversitenin Cibali kampusunda gerçekleşek. Kadir Has Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından, 18–21 Temmuz 2011 tarihleri arasında düzenlenecek olan Tasarım Kampı; tasarıma ilgi duyan gençlere yaratıcılıklarının sınırlarını aşma ve Kadir Has Üniversitesi öğrencisi olma deneyimini yaşatacak. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Tasarım Kampı, kendini keşfe hazır 10, 11 ve 12. sınıf öğrencilerini ağırlayacak. Tasarım Kampı’nın öncelikli amacı, yaratıcılık ve kavramsal düşünme yetisinin önemini vurgulayarak, ufuk açıcı bir eğitimle öğrencilerin tasarım becerilerinin büyük oranda geliştirilebileceğini göstermek. Katılımcılar, atölye çalışmalarında, tasarım becerilerini eğlenceli bir şekilde keşfetme imkânı bulacak ve üniversite atmosferini hissederek tasarımla iç içe 4 gün geçirecek. retim üyeleri ile sektörden uzmanlar seminerler verecek. Kampa, liselerin 101112. sınıf öğrencileri ile mezun olup herhangi bir yükseköğrenim programına kayıtlı olmayanlar başvurabiliyor. ‘ lk Hasat’ Beyoğlu’nda Bahçeşehir Üniversiteli fotoğrafçıların açtığı “ lk Hasat” adlı fotoğraf sergisi, 15 Temmuz’a kadar Beyoğlu Fotografevi Allianz Galerisi’nde olacak. Sergide, Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Fotoğraf ve Video Bölümü’nün ilk mezunlarının bitirme projelerinden seçmeler yer alacak. Yeni PKK’nin Sırrı! Dört ay önce, benim Umre Hacısı olmamı sağlayan bizzat CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu idi. Acaba, onun Umre’ye gitmesini de PKK lideri Abdullah Öcalan mı istemişti? Bu soruyu hem Mekke Kâbe’yi tavaf sonrasında, hem de Riyad’da Suudi Arabistan Kral Naibi’nin huzuruna çıkmak üzere Kraliyet Sarayı’nın muhteşem avizeleri altında beklerken sordum. Yanıt alamadım. Dönünce TBMM Lokantası’nda da üsteledim. Israr edince de gülerek “Başkanlık” demekle yetindi. Hafta başında kalp krizinden vefat eden, geçen dönem BDP Muş milletvekili merhum Nuri Yaman’dan söz ediyorum. TBMM Başkanı M. Ali Şahin başkanlığındaki Suudi Arabistan gezisine BDP adına o katılmıştı. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce ve bendeniz de CHP’yi temsil ediyorduk. AKP’den Bekir Bozdağ ve Mustafa Elitaş, MHP’den Mehmet Şandır, 6 kişilik bir gruptuk. Seyahatler hep dostlukların oluşması, derinleşmesine vesile gösterilir. “Kutsal topraklara” yapılan bu gezi de öyle oldu. Altı kişilik heyet arasında TBMM çalışmaları sırasında söz konusu bile edilemeyecek bir samimiyet ve yakınlık kurulmuştu. Ehrama girip (Kâbe’yi tavaf için zorunluluk olan özel beyaz örtülere sarılıp) dualar ettikten sonra otele dönünce birlikte resimler çektirdik, şakalaşıp durduk. Kim ne dua etmişti? M. Ali Şahin elbette yeniden listeye girmek ile Meclis Başkanlığı ve ileride Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasıyla boşalacak Başbakanlık için! AKP’liler yeni kabinede görev almak için. Geri kalanlar ise elbette yeniden seçilmek için. Nuri Yaman yaşıbaşı, devlet deneyimi, hepsinden önemlisi mizah duygusu ve engin hoşgörüsü ile, dahası derin İslami bilgisi ile herkesi şaşırıyordu. Muharrem İnce, Yaman’a takılıyordu: “Biz yeni CHP’yiz; siz de yeni BDP, pardon PKK misiniz?” Yaman, “Herkes ve her kurum kendini yenilemeli! Yenilik şart!” diyor, ardından basıyordu kahkahayı! Nuri Yaman’la ikimiz, heyetteki “grup başkanvekili olmayan” iki milletvekiliydik. Dahası Mülkiyeli olmaktan doğan doğal bir ahbaplığa sahiptik. Mekke’de Kâbe’yi tavafta ve Medine’de Hz. Muhammed’in türbesinde, öncelikli dualarımızın ne olduğunu daha sonra birbirimize soracak kadar içli dışlı, senli benli, hatta ağabey / kardeş gibiydik. O kutsal gezi heyetinde “duaları kabul görmemiş” sadece ikimizdik. Bu yüzden yakın zamana kadar Meclis’te karşılaşınca ahbaplık ediyorduk. Büyükada’da bir küçük daire almak hayali vardı. Ama eşinin İstanbul’u pek sevmediğini söylüyordu. Bendenizin anlamaya çabaladığı muamma, Yaman’ın nasıl olup da PKK’ci, Apocu olduğu idi. Devlette 40 yıla yakın, Mülkiye Müfettişliği, Kaymakamlık, Vali Yardımcılığı dahil en kritik ve en yüksek kamu görevlerinde bulunup da 2007 yılında nasıl olup da PKK çizgisini benimsediği idi. Bunu TBMM Lokantası’nda baş başa yemek yerken de muhalefet kulisinde otururken de sorup öğrenmek kolay değildi. Daha sonra seçimlerde ikimizin de liste dışı kalmamız bu fırsatı verdi: “Üstat, belli ki Kâbe’de duamız kabul edilmedi. Acaba PKK’nin günahları karşısında BDP olarak sessiz kaldığınız için Allah’tan bağışlanmanızı istediniz mi?” Gülerek, “Önce sen söyle!” dedi: “TC’nin işlediği günahlar için tövbe ve istiğfar ettin mi?” “Üstat, dedim, ben Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etmedim. Ama sen hem 3 Şubat günü TBMM’de kürsüde Apo’ya ‘sayın’ dedin, hem de partinin geçici genel başkanlığı gibi çok yüksek bir görev yaptın! Benim tövbem olsa olsa kendi günahlarım için olabilir!” Güldü. “Haklısın!” dedi ve “Liste dışı kalmama bakılırsa benim durumum da biraz öyle”... Nuri Yaman, Halide Edip Adıvar’ın evlatlığı Zeynup Yaman’ın oğluydu. Ama bunu iki ay önce NTV’den Özden Erkuş’a açıklayıncaya kadar kimse bilmiyordu. Belki de yeni PKK’nin ilk işaretini bu tür gerçeklerin bilinmesiyle vermek istemişti! Tiyatro Kampı Kadir Has Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü’nün düzenlediği Tiyatro Kampları da, tiyatroyu ve oyunculuk eğitimini daha yakından tanımak, oyunculuk mesleğiyle tanışmak ve Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde nasıl bir eğitim yapıldığını yaşayarak öğrenmek isteyen gençlere ev sahipliği yapacak. Kadir Has Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü’nün düzenleyeceği kamplardan ilkinin çalışmaları dün tamamlandı. Müzebüs turunu tamamladı Rahmi M. Koç Müzesi koleksiyonundan seçilmiş 60 objenin bulunduğu gezici müze Müzebüs, 20102011 öğretim yılı turunu tamamladı. 25 il ve 34 okulda 44 bin 399 öğrenciye ulaşan Müzebüs ve eğitmenler, 60 bin kilometre yol kat ederek 498 saat eğitim verdi. 7 yılda 80 il ve KKTC’deki toplam 1180 okulda, 200 bin 857 öğrenciye ulaşan Müzebüs, 20112012 öğretim yılında da yoluna devam edecek. 36 bin öğretmene eğitim Garanti Bankası’nın kurduğu Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV), öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimini desteklemeyi hedefleyen Öğretmenin Sınırı Yok projesinin başladığı Mart 2009’dan bu yana, 65 ilde 36 bin 667 öğretmene yüz yüze eğitim verdi. Eğitim sistemimizin, uluslararası değerlendirmelerde geçer not alamadığını belirten ÖRAV Genel Müdürü Kayhan Karlı, “Bu olumsuz tabloyu ancak öğrenmeye liderlik eden öğretmenlerle değiştirebiliriz” dedi. Karlı, eğitim almaya istekli olup sırada bekleyen 20 bin öğretmen bulunduğunu da sözlerine ekledi. IT kampı Kadir Has Üniversitesi’nin bu yıl ikincisini düzenleyeceği IT Yaz Kampı ise 4– 15 Temmuz 2011 tarihleri arasında gerçekleşecek. Temel amacı öğrencilere meslekle ilgili iş fırsatları ve iş girişimleri hakkında yol göstermek olan IT Yaz Kampı’nda Fen Edebiyat Fakültesi öğ ‘Çelik’ten Çığlıklar! MER Ç VEL DEDEOĞLU K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] [email protected] C MY B C MY B Geçen hafta Devlet Bakanı Faruk Çelik adeta çığlık çığlığaydı. “Ağabeyimin 5 gün tutuklu kalmasının hesabını kim verecek? Bunu nasıl temizleyeceksiniz? Biz hata yaptık, yanlış yaptık diyecek ‘kim’ var? Maalesef kimse yok!” diyerek “hesap” soruyor, “yanıt” istiyordu. Yer yer daha da öfkelenerek: “Ağabeyim suçsuz, ama yine tutuklandı” diyor, bir “sorumlu” arıyor; bir bakıma “Emniyet”ten, “savcı”dan, “mahkeme”den, kısacası “yargı”dan “şikâyetçi” olduğunu yana yıkıla belirtiyordu. Cumhuriyet’te bu haberin daha ilk tümcelerini okurken; “öfke”si bakışlarından fışkıran, “isyan”ı saçlarından taşan gencecik bir insan, Volkan Çelebi beliriverdi karşımda. O da tıpkı Bakan Çelik gibi “Ağabeyim suçsuz!” diye haykırmıştı, hem de bir kez, bir gün değil; günlerce, aylarca. “5 günlük” tutuklamayı “200” kez aşan yaklaşık “1000” gün için... Volkan’ın 2. Ergenekon davasından tutuklu ağabeyi, Kara Pilot Teğmen M. Ali Çelebi’ “32 ay” sonunda serbest bırakıldı. Peki bu durumda, “yurttaş” Osman Çelik’in “5 günlük” tutukluluk hesabını bir “Devlet Bakanı” sorabiliyorsa, “yurttaş” M. Ali Çelebi’nin “1000 günlük” hesabını “da” sorması gerekmez mi? Ne ki, M. Ali Çelebi’nin salıverilmesinin üstünden kırk gün geçtiği halde, “Devlet Bakanı” böyle bir soru sormadı. Faruk Çelik, yalnızca “Çelik ailesi”nin “bakanı” mıdır? Bir ülkede “hukuk”u; “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” anlayışıyla algılayan bir “Devlet Bakanı”nın varlığı; o ülkenin anayasasında yer alan “hukuk devleti” ilkesinin ne denli “ciddi”ye (!) alındığının bir örneğini oluşturmuyor mu? Aslında bu “ikinci” bir örnek oluyor; biliyorsunuz, Ergenekon Davası’nın “Başsavcı”sı, Başbakan R.T. Erdoğan. Ülkenin yönetimin başında böyle bir “Başbakan”ın olması; böyle bir “Devlet Bakanı”nın yönetimde yer alması, görevlerini sürdürebilmeleri; “hukuk devleti” ilkesinin “koruyucu”su olan “yargıç”lar arasında da, bu ilkeye yeterince bağlı olmayanların varlığının bir “gösterge”si gibidir. Dolaysiyle bu durumun, yargıçların karara varmasında büyük bir payı olan ve anayasada yer alan “vicdani kanaat”in de “çoğu kez” devre dışı bırakılmasına neden olduğundan söz edilebilir. İşte bu tutumu ortaya koyan onca “örnek”ten birini de; Balyoz Davası”nın, 17 Haziran’da yapılan duruşmasında, Türkiye’nin NATO’daki kordiplomatik bir görevlisi olan tutuklu Tuğgeneral Hakan Akkoç’un savunması oluşturdu. Şöyle diyordu Tuğg. Akkoç: Brüksel’de “NATO Savunma Direktörü” görevimi sürdürürken, şahsıma “resmi bir tebligat yapılmasını beklemeden”, hakkımda “yakalama” kararı olduğunu avukatımdan duyar duymaz ve de “tutuklanacağımı bile bile” mahkemenize geldim. Oysa, hakkında “yakalama kararı” ve “kaçma niyeti” olan bir şüpheli veya sanıktan beklenen normal bir davranış, en kısa zamanda “yurtdışı”na kaçmasıdır. Eşim ve çocuklarımla birlikte yurtdışında olan; tutuklanmam halinde ise “yaşam hakkım” ve “mesleğimin sona ereceği”ni bilen; oysa, yurtdışında yaşamak için maddi ve manevi çevre, dost, arkadaş ve “iş gibi” her türlü olanağa sahip olan “ben”, vatanıma dönüyorsam; neye dayanarak “kaçma şüphem” olduğuna “karar” verdiniz? Kuşkusuz yanıt verilmesi zor bir soru... Zaten yargıçlardan da bir “yanıt” gelmedi. Üstelik yalnız buna değil; Tuğg. Akkoç’un neredeyse bütünü sorulardan oluşan savunmasının hiçbir sorusuna yanıt verilmedi. “İddia makamı” derseniz; onlara yönelik onca soruya karşın oradan da bir “ses” çıkmadı. İnsanın içini titreten bu “sessiz”liği, Tuğg. Akkoç şöyle değerlendirdi: Gördüğüm kadarıyla mahkeme heyeti de iddia makamı da “susma hakkı”nı kullanıyorlar... Evet, “susma hakkı”nı... Sekizon dakikalık savunmasını, Tuğg. Akkoç yine bir soru ve buna verdiği yanıtlarla noktaladı: “Neden mi buradayım!” “Çünkü suçsuzum!”; “Çünkü burası benim vatanım; toprağım; burada doğdum, burada öleceğim!” Kuşkusuz Tuğg. Akkoç’un yüreği yana yana verdiği yanıtlardı bunlar. Ve bu kez, Başkan’dan bir “ses” geldi: “Sorusu olan var mı?” Kimin olabilirdi ki... Oysa bütün bu olup biteni, “vicdani kanaat” ilkesinin önleyebileceğini insan düşünmeden edemiyor. Ne yazık ki Ergenekon duruşmaları, bu “ilke”nin kullanımının yitirildiğini gösterdi. Dolaysiyle “vicdan” anayasadan çıkarılmalı; “vicdansız” bir “anayasa” yapılmalı; sanırım R.T. Erdoğan’ın anayasasına da yakışır; uygun da olur gelecekteki Ergenekon’lar (!) için... Ne dersiniz? Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] BULMACA OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] SEDAT YAŞAYAN T.C. GELİBOLU İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2010/652 TAL. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1TAPU KAYDI: Çanakkale ili,Gelibolu ilçesi, Bolayır Köyü, İmam Kaynağı Mevkii. 1209 parsel sayılı 3.000.00m2 yüzölçümlü, bağ nitelikli taşınmazıın tamamının satışına karar verilmiştir. ÖZELLİKLERİ: Taşınmaz hissesizdir. Her ne kadar vasfı bağ olarak yazılmış ise de tarla olarak kullanılmaktadır. Etrafında yapılaşmalar mevcuttur. Deniz manzaralıdır. Taşınmaz yörenin karekteristik tarım ürünlerinin yetiştirilmesine uygun olup bölgede kuru şartlarda buğdayayçiçeğinden oluşan ikili ekim nöbeti uygulanmaktadır. Arazinin emsal koşullarda metrekare birim raiç değeri: 8.00TL olup toplam değeri 24.000,00TL’dir. İMAR DURUMU: Taşınmaz Bolayır Belediyesi İmar durumuna göre 1/1000 ölçekli uygulamalı imar planında, ayrık Nizam iki katlı konut alanında kalmakta, yola ve yeşil alana terki yapılmadan inşaat izni verilemez. SATIŞ SAATİ: 10.10 10.15 Arası MUHAMMEN BEDELİ: 24.000,00 YTL Satış Şartları: 1Satış 05.09.2011 günü yukarıda belirtilen saatler arasında HÜKÜMET KONAĞI SATIŞ SALONU GELİBOLU açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bur arttırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış ve paylaştırma giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedele alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak şartıyla 15.09.2011 günü aynı yer ve saatler arasında ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da rüçhanlı alacaklıların alacakları toplamını, satış ve paylaştırma giderlerini geçmesi ve arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması lazımdır. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde Türk Lirası peşin para veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tapu alım harcı, damga vergisi, ile KDV alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaştırmadan hariç bırakılacaktır. 4Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve %10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur.İşbu ilan tebligat yapılamayan ilgililere tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur.15.06.2011(İİK.m.12) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 43559) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Parmaklara takı 1 lıp çalınan zil ya da buna benzer ses çı 2 karıcı araç. 2/ Kırk 3 pınar güreşlerini dü 4 zenlemeyi üstlenen kişiye verilen ad... 5 Kütahya’nın Emet 6 ilçesinde bir kaplı7 ca. 3/ Mızrapla çalınan bir çalgı... İs 8 yankâr. 4/ Halk di 9 linde küçük bazla1 2 3 4 5 6 7 8 9 maya verilen ad. 5/ Bir aygıtın gereken işi yapabil 1 Y A Ğ L I K U Ş mesi durumu... Radyum 2 O D O S İ R İ S elementinin simgesi. 6/ 3 K A R S R A T E Bir nota... Küçük su ka 4 O K U T M A N L nalı... Yahya Kemal’in 5 Z A H R A Ü Y E hece ölçüsüyle yazdığı tek 6U R O L A S I şiiri. 7/ “Varılmak iste7N A RMA N L A nen bir amaca doğru ge8A S OM D A K çilmesi gerekli dönemlerI R A NON S den her biri... Bir zaman 9 birimi. 8/ Bir peygamber... Düzen, hile. 9/ Hekim adaylarının hasta başında ders gördükleri koğuş... Hangi şey. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ağları keserek balıkçılara zarar veren bir çeşit çağanoz. 2/ Kırsal kesimde büyük toprakları olan, varlıklı ve sözü geçer kimse... “ pencerenden bir gül at bana / Işıklarla dolsun kalbimin içi” (A. M. Dıranas). 3/ Doğacak çocuğu ana rahminden çekmeye yarayan aygıt... Hatay ilinde bir ırmak. 4/ Tombul, iri yapılı. 5/ Değerli madenlerin saflık derecesi... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 6/ Renyum elementinin simgesi... İki iletken arasında meydana gelen son derece ışıklı elektrik boşalımı... İlkel bir silah. 7/ Rütbe, paye... “ doğmadan şavkı düşmez ovaya” (Karacaoğlan). 8/ Vasiyet etme, vasi tayin etme... Piyes. 9/ Hasta bakılan yer... Neon elementinin simgesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle