18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 TEMMUZ 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Festivaller birbirini izliyor, herkese pay düşüyor… Aya İrini’de Kuşlar Mucizesi... ayat mucizelerle dolu… Bunlardan birine daha tanıklık ettim. Aya İrini’de. İstanbul Müzik Festivali’nin son konserlerindeydi. Sahnede, şef Rolf Beck yönetiminde SchleswigHolstein Festival Orkestrası ve Lübeck Korosu Haydn’ın başyapıtı sayılan “Yaratılış”ı yorumluyordu. John Milton’un “Kayıp Cennet” ve din kitaplarından alıntılarla ama en çok, en çok müziğin gücüyle ve üç solistin (hele hele Slovak soprano Simona Saturova’nın) mükemmel sesiyle, Tanrı’nın evreni yoktan var edişi anlatılıyordu… İsteyenler, program dergisinden sözleri izleyebiliyordu… Tanrı ilk gün hiçlikten ışığı yarattı, 2 gün, gökkubbeyi, sonra, suları, rüzgârı, geceyi gündüzü, mevsimleri, ovaları, dağları, ağaçları… Herkes soluğunu tutmuş o muhteşem havaya kaptırmıştı kendini: Müzik sanki resim çiziyordu. Sözleri anlamasanız okumasanız da olurdu; müzik ve sesler “anlatıyordu” her şeyi… Tanrı “Ve gök kubbenin üstünde kuşlar uçuşsunlar… Çoğalsınlar” deyip, kanatlı kuşu yarattığında, 5. günde ve eserin ise 2. bölümündeydik. Soprano ve koro karşılıklı kuşları ve onların ezgilerini yüceltirken… İşte o anda, tam o anda Aya İrini’deki kuşlar birden hareketlendi, (her zamanki gibi bir yandan öte yana uçmakla yetinmediler) sahnenin üzerinde dolandılar dolandılar, ötmeye başladılar, müzikteki kuş seslerini taklit ettiler… İnanılmazdı… Görkemli koroya şimdi de kuşlar katılmıştı. Benim gördüğümü, solistler, koro ve orkestra da gördü, gözleriyle ve yürekleriyle gülümsediler… Aralarındaki kusursuz uyuma bu da eklendi. Bu, bir mucizeydi… Bu konseri yaşayanlar, bir daha asla unutmayacaklar! H ğıma… Bana kalırsa, tüm sanatlar birer mucize… Milletimiz kriz çıkarmakta birbiriyle yarışırken bir avuç insan da yeryüzünü ve ülkemizi daha güzel, daha yaşanabilir kılmaya çalışıyor. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü atakta: Rengim Gökmen ve Başrejisör Yekta Kara kolları sıvadılar: İstanbul Uluslararası Opera Festivali… Haberi, programları okudunuz… Beni etkileyen programın yaygınlığı: Yerli yabancı, klasik çağdaş, operadan müzikale, konsere uzayan bir seçim… Şu İstanbul şehrinde nasıl ki, her ama her keseye, her ama her birikime ve zevke göre müzik etkinliği varsa, aynı geniş yelpazeyi Opera Festivali de sağlamış! Tiyatro severler, Brecht tutkunları! Niye önceden söylemedin, demeyin! Münih’ten gelen “Mahagony Kentinin Yükselişi ve Düşüşü”nü kaçırmayın! Festival sponsoru Denizbank’a koca bir teşekkür! Genel Müdür Hakan Ateş’in de vurguladığı gibi, bankacılık sektöründe nice olaylar gelir geçer ama bu sanatsal katkılar geleceğe yönelik iz bırakır. Acıdan öte utanç verici Mucizeler yaratabilmek Bir akşam sonra aynı orkestranın, çok karizmatik şef Christoph Eschenbach yönetimi ve solist Alisa Weilerstein (viyolonsel) katılımıyla verdiği konserle uluslararası İstanbul Müzik Festivali sona erdi. Bu yıl geniş bir yelpazeye yayılan mükemmel bir program vardı. IKSV ve emeği geçen, katkıda bulunan herkesi kutluyorum. Sevgili Okurlar, bakmayın rastlantı ya da müziğin gücüne uyup dört kuşun uçuşunu size uzun uzun anlattı Akbank Oda Orkestrası kapatıldı! Tamam bitti bu kadar! 16 Haziran 2011 günü “son” konserini verdi. 1992’den bu yana niteliğinden hiç ama hiç ödün vermeden çalıştı. Gençlerden oluşuyordu, müthiş dinamikti. 1998 yılında Cem Mansur’un daimi şef olmasından sonra, topluluk daha da önemli bir ivme kazandı. Konser sayısını çoğalttı. Birbirinden kaliteli ve dünyaca ünlü solistlerle çaldı. Tematik konserlere, programlara yöneldi. Onların olayı adeta kendi içlerinde başlı başına birer festival gibiydi… Kültür ve tarihi bir araya getiren, evrensel müziği yerel kültür ve tarihimizle harmanlayan, Cem Mansur’un açıklayıcı konuşmalarıyla bütünlenen, “Bach, Caz ve Lale Devri” , “Alla Turca”, “1789, Aklı Selim’in Müziği”, “İstanbul’da Erguvan Zamanı” gibi muhteşem olayları unutmak olası mı! Tanıtımlarda vurgulandığı gibi “dinleyicisine yeni ufuklar açarken eğlendiren, eğiten ve düşündüren bir topluluktu”. Şimdi yok. Bitti. Müzisyenlere “Haydi evinize!” deniyor. Gerekçe ekonomik koşullar! Bence acı verici! Akbank ve Sabancı Holding adına acıdan öte, utanç verici! Bu haber internet ortamında ilk dolaştığında, Sakıp Sabancı’nın kemikleri sızlıyordur dedim. Cem Mansur’u arayıp sordum… Sadece “Bankanın bir strateji değişikliği” demekle yetindi. Akbank CEO’su Sayın Suzan Sabancı ve sanata verdiği destekle öne çıkan Güler Sabancı ne diyor bu işe, doğrusu çok merak ediyorum… Bostancı Hatay Lokantası’nda Refik Durbaş, Aydın Hatipoğlu, Eray Canberk, Naci Çelik, Egemen Berköz, Mustafa Öneş, Necati Tosuner ve Hulki Aktunç. Kuşları kokladı, çiçeklerle uçtu REF K DURBAŞ Şair, romancı, öykü ve deneme yazarı, ressam Hulki Aktunç’u yitirdik Akbank Oda Orkestrası, Cem Mansur’un şefliğinde 16 Haziran 2011 günü ‘son’ konserini verdi. C MY B C MY B lü’nü de kazandı. Sonrasında ilgisini şiire yöneltti. “Islıkla TaDaha dündü konuştuğumuzda, rihçe”, “Sır Kâtibi” (1989), “Her ayın 14’ünde, saat “Adresim Aynalar” (1991), 14.00’te buluşalım” demişti, “Şarkılar” (1992), “İnsan Aşk“60’lardan gelen arkadaşlığıların Külüdür” (1993) ve “Istımız adına…” Bostancı Hatay raplar Ansiklopedisi” (1994) Lokantası’nda buluşmuştuk. şiir kitapları yayımlandı. “İnsan Masanın bir ucunda ben, Aydın Aşklarının Külüdür” ile 1994 Hatipoğlu, Eray Canberk, NaHalil Kocagöz; “Istıraplar Anci Çelik; karşıda Egemen Bersiklopedisi” ile 1995 Cemal Süköz, Mustafa Öneş, Necati Toreya Şiir Ödülü’nü kazandı. suner ve Hulki Aktunç... Selim 1981 tarihli “Bir Çağ Yangını” İleri’yi beklemiştik hasretle… romanı ile edebiyatta ustalığını Bu fotoğrafiden, önce Aydın kanıtladı. Bu romanıyla Abdi Hatipoğlu’nun sureti silindi, dün İpekçi Ödülü’nü aldı. Ardından de sevgili Hulki Aktunç’un… ikinci romanı “Son İki Eylül” Uzun aralıklarla görüşsek de geldi. arkadaşlığımız 60’lı yılların Ve tabii 1990’da tamamladığı sonlarına dayanıyordu. Halil İb“Büyük Argo Sözlüğü”… Son rahim Bahar’ın çıkardığı “Sokişisel resim sergisini “Yoldayut” dergisine gelmişti üç arkaşım 40 Yıl” etkinlikleri kapsadaşı Selim İleri, Naci Çelik ve mında gerçekleştirdi. Taylan Altuğ ile… “Genç kuSon olarak, 2010’da “Sönmeşak” olarak düşlerini, düşüncemiş Dizeler”iyle hem Necatigil lerini yansıtacaklardı, birkaç sahem de Metin Altıok Şiir Ödülyı da birlikte yazdılar. Sonra da lerine değer görülmüştü. Son yabirlikteliklerini, kurucusu oldukzılarını, Cumhuriyet’te, “Arı ları “Türkiye Defteri”nde sürDüşünce” köşesinde yazdı. dürdüler. Şimdi hayatının pro1985’te Cumhuriyet Kitap filine bakıyorum. 62 yıla sığKulübü dergisinde “Ten ve dırdığı yaşamı bir “merak” Gölge” üzerine konuşurken hianıtı olarak edebiyat sözlüklekâye üzerine şunları söylemişti: rinde… “Ne yazarsam yazayım, ‘bitHikâye, roman, şiir, resim ve ti’ demekte çok zorlanan bir incelemearaştırmadan oluşan yazarım ben. İnanamıyorum Kültür Servisi Çağdaş Türk edebiyatıbir “merak” olarak… 1949’da bir hikâyenin daha bittiğine. nın saygın yazarlarından, Türk dilinin İstanbul’da dünyaya gelmişti. Hikâye benim yolumdur, büyük ustalarından, reklamcılık dünyasıKadıköy Moda İlkokulu’nda evet, kişi niçin yürüdüğünü nın duayenlerinden ve gazetemiz yazarbaşladığı öğrenimini 196063 düşünür mü? Yolda attığı her larından Hulki Aktunç’u, önceki gün arasında Selimiye Askeri Ortabir adım, kişinin kişi olduğu saat 17.00 sularında yitirdik. 62 yaşında okulu’nda sürdürdü, ardından için eylediği sayısız edimden yaşama veda eden Aktunç’un cenazesi, Kuleli Askeri Lisesi’ni bitirdi. biridir. Ben de hikâyeyi öyle bugün Erenköy Galip Paşa Camii’nde Lisede okurken ressam Turyazıyorum. Hikâye vardır, kılınacak öğle namazının ardından han Vecdi Karal’dan, resim olay onu yüklenir ve götürür. Karacaahmet Mezarlığı’nda babasının dersleri aldı ve ilk kişisel serHikâye vardır, onu da söz yanına defnedilecek. gisini “Lacivert ile Bordo” yüklenir ve sürdürür. Hiçbir adıyla 1965’te açtı. Resme ilyazar, ben ille birinci yolu ya gisini ömrünün son günlerine da ikinci yolu seçeceğim, seçkadar sürdürecektir. tim, başkasını yazmam, diyemez.” Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk FakülteDile çocukluğundan beri merakı vardı. Yaşamı bosi’ne girdi; bu dönemde yazı çalışmalarına ağırlık veryunca sözcüklerin şifresini çözmeye çalıştı. Şiirleri, di. 1968’de “Yeni Ufuklar” dergisinde yazdıkları, bu denemeleri, hikâyeleri, romanları, resimleri ile bir dönemin başlangıcı sayılabilir. 196972 arasında ise hayli narin, imgelerle dolu bir dünya çizdi. Kendine Meydan Larousse’ta redaktörlük yaptı. Bu dönem de özgü bir üslup geliştirdiği öyküleri ve romanlarında, “sözlük” yazarlığının miladıdır. Ardından da uzun yıl bir yandan anlatı geleneklerini günümüze doğru gelar sürecek reklam sektöründe çalışması başladı, hatta liştirirken, bir yandan da öncü anlatım denemelerine bir ara sektörün başkanlığını da yürüttü. girişti. 1976’da yayımlanan “Gidenler Dönmeyenler” ile Yazdıklarını pek beğenmedi, en beğendiği huyu da 1977’de TDK Öykü Ödülü kazandı. Ardından “Kurbuydu. Uykunun düşmanı, kedilerin sadık dostu idi. tarılmış Haziran” (1977), “Ten ve Gölge” (1985), Bir konuşmamızda “Kuşları kokluyorum, çiçeklerin “Bir Yer Göstericinin Hayatı” (1989) ve “Güz Her uçuşunu da izliyorum” demişti. Bundan sonra da Şeyi Bilir” (1998) öykü kitapları geldi. “Bir Yer Gös kuşların kokusunda, çiçeklerin uçuşunda sürdürecek tericinin Hayatı” ile 1990 Yunus Nadi Öykü Ödüyaşamını… ([email protected]) Sonsuzluğa
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle