18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 TEMMUZ 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA [email protected] DIŞ HABERLER 11 Almanya’nın İstanbul Başkonsolosu ile sanattan, bisiklet turundan, Feriköy pazarından ve biraz da siyasetten söz ettik Wagener’in stanbul’u ÖZGÜR ULUSOY/ M NE ESEN Yasaklamak değil tartışmak Almanya’nın eski Merkez Bankası yönetim kurulu üyesi Sarrazin’in Türkiye kökenlileri de hedef aldığı göçmenlere ilişkin görüşlerini paylaşmıyorsunuz belli ki. WAGENER Hayır, paylaşmıyorum. Üstelik “Onlar köşedeki sebze satıcıları...” şeklindeki sözlerini yanlış ve rahatsız edici buluyorum. Ayrıca bu dükkânlara hepimiz uğruyoruz, onların sebze, meyve dükkânlarını seviyoruz. Onlar Alman toplumunun bir parçası. Tepkilere karşın Sarrazin’in Sosyal Demokrat Parti üyeliği sürüyor... Partiden ihraç süreci gündemdeydi ama vazgeçildi. Bu konu Almanya’da da tartışılıyor. Üyesi olduğu parti, düşünce özgürlüğüne yönelik bir tartışma içine girmek istememiş olabilir. Sanırım partide, “çok tartışmalı başlıklar bile olsa her türlü konu özgürce tartışılabilmeli, üyelerimizin ne düşüneceğine karar veremeyiz” görüşü buluyor. Ben de yasaklamanın, tartışmayı kesmenin iyi bir yol olmadığı düşüncesindeyim. Tartışmak her zaman daha iyidir. Bunu Türkiye’ye uyarlarsak, burada ne açıkça tartışılamıyor? Kürt meselesi konusunda uzun yıllar hiç kimse konuşamıyordu. Şimdi konuşuluyor. Geçmişle kıyaslandığında artık daha özgürce tartışılabiliyor. Ermeni meselesi de öyle. Bu sürecin devam etmesini umuyoruz. İnsanlar özgürce tartışabilmeli. Tabular var, eşcinsellikle ilgili mesela. Bu konuların da özgürce tartışılabildiğini görmek isterim. Avrupa’da da bu konular kısa süre öncesine kadar tartışılamıyordu. İstanbul’un sevdiğim bir diğer yönü de, her türlü yaşam tarzından insan görebiliyor olmanız. İnsanlar istedikleri gibi yaşayabiliyorlar. Bu İstanbul’u Avrupalılar için de ‘Israrlı ama çekici hale getiriyor. Yalnızca tarihi barışçıl anıtlarıyla değil, tabii gösteriler’ bunlar önemli, ama böylesine yaşam dolu, açık bir şehir olması onu Diplomat olarak Tel daha çekici kılıyor. Aviv ve Kahire’de Sanatsal etkinlikleri görev yaptınız. izleyebiliyor musunuz? Ortadoğu’da bugün Evet izlemeye yaşananları, “Arap çalışıyorum ancak bu baharını” ve konuda uzman değilim. Türkiye’nin rolünü Bu arada Türkiye’den nasıl görüyorsunuz? Almanya’ya göçün bu Mısır ve Tunus halkının yıl kutlanacak 50. ısrarlı fakat barışçıl yıldönümü çerçevesinde gösteriler yoluyla elde kültürel ve sanatsal ettikleri karşısında etkinliklerimiz var. hayranlık duydum. Sergiler ve konserler Gerçekten özgür, olacak. Ekim sonunda demokratik, istikrarlı Tarabya’da Alman sistemler geliştirmeyi Büyükelçiliği’nin yazlık başarmalarını rezidansında bulunan umuyorum. Aynı kültür binasını iki ülke dileğim, bölgede arasındaki değişim otokratik rejimlerden programları kurtulmak için hâlâ çerçevesinde ressam, mücadele veren bütün heykeltıraş, yazar, ülkeler için geçerli. besteci gibi sanat ve Bölgede önemli bir ülke edebiyat dünyasından olan Türkiye’nin de bir kişilerin buraya yandan söz konusu geldikleri zaman ülkelerle iyi ilişkileri kalmaları amacıyla sayesinde, bir yandan da açmayı planlıyoruz. hukuka ve insan Almanya’daki Türk haklarına saygı kökenlilerden ikinci ve gösterilen gerçek bir üçüncü kuşaktan demokrasi örneği teşkil sanatçılar da ederek, barışçıl geçişlere Türkiye’deki 50. katkısı olabileceğini yıldönümü etkinliklerine düşünüyorum. katılacaklar. lmanya’nın İstanbul Başkonsolosu Brita Wagener, neredeyse İstanbul âşığı sayılabilecek kadar bu şehri seviyor ve şehrin sunduğu güzellikleri (ve sıkıntıları) özgürce yaşayabilmek için çoğu zaman diplomat giysisini çıkararak sıradan bir vatandaş gibi kalabalıkların arasına katılmayı tercih ediyor... İstiklal Caddesi’nden tarihi yarımadaya, Boğaz’a, Adalar’a uzanan, her türden insanın sokaklarını doldurduğu İstanbul’un, yaşayan bir şehir olarak bu canlılığı ve aynı zamanda taşıdığı tarihi kimliğiyle Avrupalılar tarafından son derece çekici olduğu düşüncesinde. İstanbul’u dolaşmayı seviyor sevmesine ama yine bir İstanbullu gibi, bu şehirden zaman zaman yoruluyor. İngilizce yaptığımız söyleşide, Türkçe öğrenmek için ders aldığını ama zorlandığını ifade ediyor. Bildiğiniz bir Türkçe ifadeyi söyler misiniz, sorumuza yanıtı ise “Çok zor” oluyor. Hemen her İstanbullu gibi trafik kâbusundan yakınırken birçok “hemşerisinden” farklı olarak bisiklet tutkunu olan, doğa ve sanata ilgisiyle dikkat çeken Wagener’le “onun İstanbul”unu konuşmak üzere, ucundan da olsa azıcık siyasete bulaşacak bir söyleşi için konsolosluğun kapısını çalıyoruz. Güleryüzü ve sadeliğiyle, bahçedeki asırlık ağaçlara ve Boğaz’ın enfes manzarasını sırtına alan ofisinde yaptığımız söyleşide, Wagener AB sürecinden ifade özgürlüğüne, kadın haklarına uzanan sorularımızı yanıtlarken Türkiye’deki basın özgürlüğüne ilişkin yorumu ise “Yakından izliyoruz” oluyor. Ne kadar zamandır İstanbul’dasınız ve bu şehirde iş dışındaki günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz? A B rita Wagener, Feriköy’deki doğal ürünler pazarında çay içip gözleme yemeyi, Cihangir’deki galerileri dolaşmayı, ( stanbul’da binmek zor olduğu için) adada bisiklet turuna çıkmayı seviyor. stanbul’un tarihi dokusu kadar, her türlü yaşam tarzından insanı barındırmasının da turistleri çektiğini düşünüyor. stanbul’da yaşayan herkes gibi bazen şehirden yoruluyor. Siyasete gelince, AB’nin basın özgürlüğüyle ilgili gelişmeleri yakından izlediğini söylüyor, Kürt meselesinin, Ermeni meselesinin özgürce tartışılabilmesini olumlu buluyor. WAGENER Neredeyse iki yıl oldu. gidiyorum ya da Asya tarafına. Bazen de arkadaşlarla buluşuyorum. Ağustos 2009’da geldim. Önce işe çok vakit ayırdığımızı söylemeariyer ve aile... liyim. Hafta sonları bile çalıştığımız oluyor. Hem anne hem diplomat olmak bir Diplomatsanız, işle boş vakit, özel etkinlik, faaliyet arasında net bir ayrım yapmak çoğu yandan zor, bir yandan eğlenceli gibi gözaman o kadar kolay değil... Öncelikle bu rünüyor. Çocuklarınızla birlikte ülke ülke dolaşmak nasıl bir deneyim oldu? rada yaşamayı seviyorum. Konsolos Aynı anda hem aile hem luk binasında oturuyorum. kariyer sahibi olmak, hem Çok güzel bir manzaeşim hem de benim ram var. Sık sık dıiçin her zaman koşarıya, sözgelimi lay değildi, ama Cihangir’deki nihayetinde iyi galerileri turidare ettik. İyi lamaya çıkıorganize olyorum. Bamanız ve çozen, dostlacuklarınıza rım ziyareiyi bakılması te geldiğiniçin para harde, turist gicamayı göze bi geziyoalmanız gerek. rum. AyasofÇocuklar sağlıkya, Sultanahlıysa, özel bir somet, Kapalı Çarrunları yoksa, o vaşı’ya gidiyoruz. kit onlar da başka Bazen, hava güzelülkelerde bulunmase ve çok kalabalık nın getirdiği fırsatdeğilse, o zaman rita Wagener’le, başkonsolosluktalardan yararlanıyoradaya gidip, dolaki ofisinde başlayan sohbetimiz, telar, farklı diller öğşıyorum. Kimi zarasta da sürüyor. Başkonsolos Wagereniyorlar. İşin seman da bisikletimi ner, Cihangir’de galerileri dolaşmakyahat ve dolaşmak alıyorum. İstantan hoşlanıyor, “Geceleri dikkatli ol” kısmını ele alırsak, bul’da bisiklete telkinlerine karşın yakın yerlere yürübizim çocuklarımız binmek çok zor. yerek gitmeyi tercih ediyor. başka türlüsünü bilOnun için ya adaya mediklerinden duruma iyi uyum sağladılar. Üç çocuğumuzun olmasının bize büyük bir avantaj sağladığına inanıyorum. Böylelikle, hep birlikte seyahat ederken kardeşler de birbirlerine göz kulak oluyordu. Organik pazarda gözleme keyfi Alışveriş konusuna gelirsek... Pazarlara gidiyor musunuz? Bazen organik pazara gidiyorum, Feriköy’dekine. Orayı seviyorum, çünkü hem alışveriş yapıyorsunuz hem de oturup çay içip gözleme yiyebiliyorsunuz. Bu çok hoş. Bazen Kapalı çarşı’ya gidiyorum. Kimi zaman da vitrin bakmaya çıkıyorum. İstanbul’la ilgili sevdiğiniz şeyler nelerdir? Çok fazla şey var. Boğaz, şehrin man zarası, saklı köşeleri, çeşitliliği... İstanbul’da her şeyi bulabilirsiniz, her türlü insan görebilirsiniz. Bundan çok hoşlanıyorum. Hep mi, arada bir mi? Tabii sonunda evime dönebilme olasılığım bulunduğuna çok mutluyum diyelim. Kültürel aktivitelerin çeşitliliği de hoşuma gidiyor. Klasik müzik, caz konserleri, pek gitmesem de pop konserleri... Sanatsal aktiviteler, sergiler... Çok çeşit var. Galerilere gittiğinizi söylemiştiniz. Sanatla çok ilgilisiniz... Ben sanat konusunda uzman değilim ama çok seviyorum. Kentte çalışan, sergiler açan gençler var. Bazıları değişim programlarıyla olmak üzere, Almanya’dan buraya gelen, Türkiye’den Almanya’ya giden sanatçılar var. Ayrıca Almanya’da yıllarca yaşadıktan sonra Türkiye’ye dönen sanatçılar da bulunmakta. Kültürel yaşamı nasıl buluyorsunuz, mesela Berlin’le karşılaştırılınca? İstanbul, Berlin’le bazı yönlerden karşılaştırılabilir. Berlin’de birleşmeden sonra, sahne sanatlarında hareketlilik çoğaldı. Ancak oturması için daha yapılacak çok şey var. Aslında bu da çok ilginç yapıyor kenti. İstanbul’da da böyle. Bu yüzden sanırım daha canlılar. K B ‘Türk kökenli biri başbakan olabilir’ Özdemir’den A lmanya’da CemYeşiller’in iki de söz ediliyor deyince Wagener şunları söylüyor: Kendisi ‘Merhaba ben başkonsolosum...’ İstanbul’da bir kadın olarak zorluklarla karşılaşıyor musunuz? Zorluk var diyemem. Pek çok Türk kadını da benim gibi dolaşıyor. Bazen insanlar bana, güvenlik gerekçesiyle geceleri sokakta yürümememi söylüyor. Aslında bu yönde bir güvensizlik hissetmiyorum. Mesala iki blok uzaklıkta bir yemek daveti varsa, o zaman tabii ki yürüyorum, yürümeyi seviyorum. Ama bazı insanlar arabayla gitsen iyi olur diyor. Bazen gerçekten ciddi bir risk var mı, size söylediklerini dikkate almalı mısınız, yoksa yalnızca aşırı koruyucu olduklarından mı kaynaklanıyor, bilemiyorsunuz. Ben bugüne kadar son derece rahat hareket edebildim. Zaten ofisimle evim aynı binada. İşte de bir problemle karşılaşmadım. Tabii bir yere gidip “Merhaba ben başkonsolosum” dediğinizde belki işler rahatlıkla yürüyordur. Ama burada gerçekten takdir ettiğim bir şey varsa o da başkonsolos kimliğimi çıkardığımda da rahatça dolaşabilmem. Yani istediğim zaman özel bir alana da geçebiliyorum. Buradan çıktığımda herkes gibiyim. Yeşiller’in eşbaşkanından birisi. Tabii eğer partisi kazanırsa, federal hükümette herkes gibi o da başbakan veya bakan olabilir. Almanya’daki siyasi gelişmelere gelirsek; Yeşiller’in yükselişi söz konusu. Türk kökenli bir kişinin başbakanlık koltuğuna gelme olasılığını nasıl değerlendiriyorsunuz? WAGENER Bence kesinlikle olabilir, bu konuda olumlu düşünüyorum. Göç, uyum gibi konularda gelişmeler zaman alıyor ancak şu anda 2 eyalette kabinede Türkiye kökenli iki bakan var. Almanya’da Cem Özdemir’den de söz ediliyor. Evet, kendisi Yeşiller’in iki eşbaşkanından birisi. Tabii eğer partisi kazanırsa, federal hükümette herkes gibi o da başbakan veya bakan olabilir. Alman halkının buna hazır olduğunu düşünüyor musunuz? Bence evet, çünkü Özdemir gibi isimler kamuoyunda biliniyor. Federal hükümette ekonomi bakanı ve aynı zamanda Liberal Parti’nin başkanı (Philipp Rösler) Vietnam kökenli. Ancak kendisi göçmen değil, Alman bir çift tarafından evlat edinilmiş. Uyum ve göç konusunda yapılacak çok iş var ama şimdiden epey yol kat ettik. Almanya’da entegrasyonda zorluklar yaşayan, toplumda kendine yer bulamamış olan yabancı kökenlilere ki aslında bu yabancı kökenliler kadar Almanlar için de geçerli bakışla, iyi uyum sağlamış, başarılı yabancı kökenlilere bakış arasında fark var. Ayrıca bu başarılı yabancı kökenlilerin sayısı da hiç azımsanamayacak kadar, her alanda yer alıyorlar. Parlamentoda, sanatta, akademik platformda ya da doktorluk, avukatlık gibi birçok alanda varlar. Bu kişiler bizim göçmen, uyum konusuyla ilişkilendirdiğimiz gruplar değiller. önde gelen iki ismi Roth ve Özdemir geçen yıl Berlin’de düzenlenen nükleer karşıtı eyleme katılmıştı. (Fotoğraf: AA) Yaşayan kentin iki yüzü Yani İstanbul’u güvenli buluyorsunuz. Genel olarak evet. Tabii hiç gitmediğim ve çok tekin olmayan yerler var olabilir ama zaten gitmiyorum, oralar nasıl bilmiyorum ama merkez güvenli. İstanbul’da yaşarken sizi zorlayan şeyler nelerdir? Bisiklete binmek. Trafik gerçekten büyük bir problem. Bazen yollarda çok fazla zaman kaybettiğim için kızgınlık duyuyorum. Ben şanslıyım tabii, çünkü işe arabayla gitmem gerekmiyor. Ama bu bütün İstanbulluların sıkıntısı. İstanbul’un böylesine yaşayan bir kent olması da iki farklı durum ortaya çıkarabiliyor. Canlılığının yanı sıra İstiklal Caddesi’ne gittiğimde kimi zaman çok gürültülü, çok kalabalık buluyorum. Bazen bu şehirden çıkmam lazım gibi bir duygu geliyor. Ama genel olarak beni çok zorluyor diyemem. Herhalde İstanbul’da yaşayan herkese arada bir bu duygu geliyordur... Aslında rahatsız bulduğum bir şey de bazen lokantalarda, kafelerde sürekli müzik olması. Müziksiz pek bir yere oturamıyorsun, bir gürültü oluyor hep arka planda. Bazen sesi makul oluyor ama bazen de çok yüksek. Türkçe konuşabiliyor musunz? Tam anlamıyla değil, bazı kelimeleri anlayabiliyorum, ders alıyorum. Belki yeterince çaba göstermedim, hâlâ konuşmakta zorlanıyorum. Öğrenmekten henüz vazgeçmiş de değilim. Türk yemekleriyle aranız nasıl? Kendim pek yemek yapmıyorum. Ama yemeklerinizi, özellikle de mezeleri çok seviyorum. Balık ve köfteyi de... Türkiye’de kadın hareketi konusunda ne düşünüyorsunuz? WAGENERÇok yakından izlemiyorum ama tabii ki ilgiliyim. Çok sayıda kadın örgütü, sivil toplum örgütleri olduğunu biliyorum. Siyasette de kadın hakları, bu çerçevede aile içi şiddet gibi konular tartışılıyor. Bu çok önemli. Kadınların siyasi temsili hâlâ çok düşük. Ama KaDer gibi örgütler bu oranın artması için çaba gösteriyor. Tabii ki daha fazla çaba lazım. Siyasi alanda kadının daha fazla temsiliyeti için siyasi partilerin daha fazla çaba göstermesi gerek. Almanya’da da kadınların parlamentoda temsil oranı yüzde 30. Evde de çok iş var sizin anlayacağız. Kadın meselesi, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği için önemli mi? Bir anlamda evet; çünkü kadın hakları, insan haklarıyla bağlantılı. Kadın erkek eşitliği, fırsat eşitliği, önemli bir konu; tıpkı basın özgürlüğü, inanç özgürlüğü gibi, diğer insan hakları meseleleri gibi. Basın özgürlüğü deyince, bu özgürlüğü vurgusu Basın konuda Türkiye’ye ilişkin yorumunuz ne? Basın özgürlüğü Avrupa Birliği (AB) için çok önemli bir konu. Basın, medya özgürlüğü özel olarak ve geniş olarak da ifade özgürlüğü demokratik sistem açısından son derece önemlidir. Bu yüzden Türkiye’de de önemli. Umarım Türkiye’de gazetecilere yönelik bazı davalar kısa sürede sonuçlanır ki ifade özgürlüğü atmosferi zarar görmez. AB artık Türkiye’nin gündeminde değil, seçim kampanyalarında siyasiler bu konuya pek değinmedi. Sizin görüşünüz nedir? Kampanyalarda yok ama bence hükümet için hâlâ gündemde ve şahsen de öyle kalması gerektiği düşüncesindeyim. Görüşmelerin, sürecin devam etmesi hem Türkiye hem de AB açısından önemli. Bütün negatif işaretlere rağmen... Resmi Alman politikası görüşmelerin ve sürecin sürmesi yönünde. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle