25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER nini ortaya attı, o zamandan beri bütün toplum “yeni anayasa” diyor. Sanki sorun çözmek anayasayla olurmuş ve bütün sorunlar anayasayla çözülecekmiş gibi. Şimdi seçime girerken de herkesin ağzında “seçimden sonra yeni anayasa” sözü var. Bu “proje”yi ortaya atanın da Sayın Başbakan olduğunu unutarak. iyelim ki önemli sorunlarımızdan biri, Güneydoğu ya da Kürt sorunudur. O sorunu çözmeye gerçekten niyetliyseniz, anayasa tartışmasıyla mı başlarsınız, yoksa sizce en temel ya da kritik olan konulardan birini ele alıp onun için önemli olanı yapmaya başlamakla mı? Bu, kimimize göre toprak reformunu başararak feodaliteyi yıkmaktır, kimimize göre “demokratik özerklik”, kimimize göre şöyle ya da böyle eğitim ya da başka bir şey. Bunlardan birini öne alıp ona el atmak varken, yeni anayasa yapmak gibi kocaman ve çok geniş bir işe girişerek mi? Bu bir tek soru bile yetmiyor mu anayasa değişikliğiyle sorun çözmeye kalkışmanın aldatıcılığını göstermeye? O zaman göz boyayıcı anayasa lafıyla seçime girmenin anlamı ne? CUMHURİYET 8 HAZİRAN 2011 ÇARŞAMBA ONUR ÖYMEN’İN beş yüz sayfaya yaklaşan son kitabı “Demokrasiden Diktatörlüğe” adını taşıyor. Rejimler tarihini mutlak yetkili hükümdarlardan özgürlükçü ve katılımcı yönetimlere geçiş süreci olarak öğrenmeye alışık olanlar için şaşırtıcı bir ad. Ama yapıtın özünü, Antik Yunan’dan beri şöyle ya da böyle kurulmuş demokrasileri “iktidar uğruna feda edenler”in hikâyesi oluşturuyor. O bakımdan, son eğilimlerin ışığında, bu ülke için güncel sayılabilir bu kitap. Elbet otoriterliğin her çeşidini şunun bunun iktidar hırsına bağlamak tarih bilgisini yanlış özetlemek olur. Nitekim, Öymen de iktidar hırsından söz ederken öyle bir kolaylığa kaçmamış ve gelip geçmiş bütün diktatörleri yaşadıkları dönemin ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel çerçevesine oturtmaya çalışmış. Ama, “diktatör” denen kişinin kendini o çerçeveye niçin, neden, nasıl ve ne ölçüde yerleştirdiği pek belli olmaz. Genlerden mi gelir, anababadan, yürekten mi, mideden mi, beyinden mi, eğitimden mi? Bazı durumlarda, böyle titizlenmek bile yersizdir ve bu zor sorunun çok basit bir tek yanıtı vardır. olayısıyla, otoriterlik eğilimi var diye Sayın Başbakan’ı tarihin ünlü diktatörleri Anayasa Aldatmacası ne benzetip ülkenin sorunlarını büsbütün büyütmek yanlış olur. Ondaki başarının sırrı, yerel yöneticilikten gelen bir üstünlük: Ülkenin insanını zayıf ve güçlü yanlarıyla, kusurları ve erdemleriyle iyi tanımak: Bu bilgi yerel yönetimde beceri ve başarı kazandırınca ülke yönetme hırsı kendiliğinden doğmuş: Başardıkça öğrenen, öğrendikçe üste çıkan bir Erdoğan var. Yöneten böyle olunca, yönetilenlerin de öyle olması gerekmez miydi? Hayır, öyle olmadı. Onu olduğu gibi öğrenmek yerine, yapılması gerekeni ondan öğrenmek tercih edildi. O ortaya bir düşünce atıyor; anamuhalefet de dahil, herkes onun peşinde. Son genel seçimin hemen ardından daha önce hazırlattığı anayasa met D D ir memlekette dünyaca ünlü bir heykeltıraşın çok anlamlı bir heykeli o ülkenin Başbakanı tarafından ucube ilan edilip yıkılıyorsa, o ülkede üniversite giriş sınavlarına şifreler, şaibeler karışıp 1 milyon 750 bin öğrenci mağdur ediliyor ve yine aynı Başbakan haklarını arayan gençlere, “Biz de 5 bin 10 bin kişi ile onlara karşı çıkarırız” diyor, arkeolojik eserleri çanak çömlek diye küçümsüyor, yurdumuzda hapisteki gazeteci sayısı dünya rekorları kırarken, kitaplar taslak halinde suçlu bulunup toplatılırken “Şu anda gazetecilik faaliyeti yüzünden tutuklanmış gazeteci yoktur” diyebiliyor ve bütün bunlar bir salon dolusu AKP’li tarafından alkışlanıyor, ortalama 45 yıl eğitim görmüş insanlarımızın, Kıbrıs’ın, Kuzey Irak’ın yerini, Türkiye’nin üstünde bulunduğu kıtayı, ilk cumhurbaşkanını, 29 Ekim’i, 23 Nisan’ı bilemediği, günde üç beş cinayetin işlendiği, ülkenin dört bir yanında vahşetin kol gezdiği, ilahiyat profesörlerinin örtünmeyen kadınları fahişe ilan ettiği, hukukun altüst edildiği, yargının kuşatıldığı, çok sayıda yurtseverin hapiste olduğu bu ülkede, demokrasiden söz edilemez, o ancak bir illüzyon olabilir. B Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR İleri Demokrasi(!) Bunama... Biraz daha, Kenan Evren 100 yaşında... Bir asır... Tam 31 yıl sonra “Niye darbe yaptın” diye sordular ona... Ne desin?.. Bunamıştır derseniz... Televizyonda Mehmet Ali Birand Başbakan’a sordu: “Hopa’da ölen öğretmeni sonradan aradınız herhalde değil mi?..” İletişim çağı tabii ki... Öbür dünyayı arayıp rahmetliye “Öldün mü?.. Sana Allah rahmet etsin...” dememiş olsa, televizyonlarda dönüp duran “Aynı dağın yeliyiz biz” şarkısının havasına uymayacak... Zaten Başbakan olumlu yanıtladı: “Arkadaşların özel kalemden şey yapmış olmaları lazım...” Kenan Evren ise bunamamış... Takır takır yanıtlıyor: “Bugün de yaparım...” “Neyi?...” “Darbeyi... Bugün olsa yine yaparım... O sabah baktık ki olmuyor, netekim sonra......” Nasıl karar alındı, hangi yasa maddesine göre, kimlerle konuşuldu, neler denildi?.. Darbe öncesi kaç kişi öldü, tek tek hatırlıyor... Bu?.. Hopa’da bir kişi öldü.... Hatırlamıyor... Ölüyü aradı mı, aramadı mı?.. Belki de telefona çıkmadı rahmetli... Emin olmadığı için “Özel kalem şey yapmış olmalı” diyor... Yani ben şimdi kafamı stüdyoya uzatıp desem ki: “Mehmet Ali Birand ve Başbakan... Rahmetli cevaben sizi arıyor...” Yeridir... Birisi 31 yıl öncesi 12 Eylül Türkiyesi... Birisi geçen gün Hopa ilçesi... Hopa’da arkadaş gazlayıp kaçtı... Polis otobüsten düştü... Emekli öğretmene biber gazı sıkıp öldürdüler... Vali gitti geldi... Emniyet müdürü görevden alındı... Jandarma komutanı gitti... Öğretmeni öldürenler tüydü... Başbakan rahmetliyi aradı mı, aramadı mı, hatırlamıyor... Bir de 31 sene sonra, 94 yaşındaki Evren’i sorguluyorlar... Bunadınız valla... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle