16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 HAZİRAN 2011 PAZAR KÜLTÜR CUMHURİYET SAYFA [email protected] 23 Nâzım Hikmet, ölümünün 48. yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anıldı ‘Aşkıyla, kavgasıyla Nâzım’ Yurt Haberleri Servisi Dünyaca ünlü şair Nâzım Hikmet, ölümünün 48. yıldönümünde etkinliklerle anıldı. Antalya’da Cumhuriyet gazetesi ve Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen etkinliğe gazetemizin İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, gazetemiz yazarları Hikmet Çetinkaya ve Ümit Zileli, İzmir Büro Temsilcimiz Serdar Kızık, Antalya Büro Temsilcimiz Ahmet Oruçoğlu ile Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Rutkay Aziz, Başkanvekili Tarık Akan, Arif Keskiner katıldı. Karaalioğlu Parkı’ndaki Nâzım Hikmet anıtına çelenk konulduktan sonra bir konuşma yapan Erinç, “Biz, kitaplarının şiirlerinin gizli gizli okunduğu, metinler ele geçmesin diye ezberlenerek aktarıldığı bir süreci yaşadık. Ama sonra Nâzım Hikmet, vatan sevgisi konusunda önlenemez bir yükselişle bugünlere ulaştı. Bugün artık herkes Nâzım’ın Türkiye’nin önemli kazançlarından biri olduğunu kabul ediyor” dedi. Rutkay Aziz ise “Sağcı iktidarlar Nâzım’a çok acı çektirdi, yıllarca hapiste çürüttü, açlık grevine gitmesine neden oldu, yurttaşlık hakkını elinden aldı. Nâzım, ölüm tehditleri ve planlamaları sonucunda da uzaklara kaçmak zorunda kaldı. Ama o uzakta da Türkiyeliydi. Hem dava adamı olarak, hem barış, insanlık ve emek adına, aşkıyla, tutkusuyla, kavgasıyla bir Türkiyeliydi. Onun bu topraklarda doğmasından her zaman onur duyduk. O sadece Türkiye’nin değil, dünya şiirinin baş tacıGazeteci şair Okan Yüksel, Nâzım Hikmet’in şiirlerini seslendirirken, İzmir’i Sevenler Platformu Başkanı Sancar Maruflu, “Orhan Kemal’ler, Nâzım Hikmet’ler bu ülkenin aydınlık yüzlü insanlarıdır. Sahip çıkıp unutmamak lazım” diye konuştu. Nâzım Hikmet’in Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinin Doğançayır beldesindeki sembolik mezarından sonra bir sembolik mezarı daha Mihalıççık ilçesinin Çalcı köyüne yapıldı. 70 yaşındaki Halil Kılıç, Çalcı köyündeki arazisine Nâzım Hikmet’in vasiyetini yazdırarak, yanına da sembolik mezar yerini yaptırdı, sembolik mezarının yanına bir de çınar ağacı dikti. Mersin 68’liler Derneği üyeleri de Nâzım Hikmet’i anıtı başında andı. 68’liler Barış ve Kardeşlik Ormanı’ndaki Nâzım anıtı önünde bir araya gelenler, şair için saygı duruşunda bulundu ve anıtı karanfillerle donattı. Türkiye’ye de ‘B Planı...’ Bir hafta değil! Topu topuna iki buçuk gün ayrıldım Türkiye’den, Venedik Bienali’ne gidebilmek için! Dün akşam İstanbul’a dönerken, THY uçağında, Türkiye gazetelerini kucağıma alıp baktığımda neye uğradığımı şaşırdım! Bu ne kin, bu ne öfke, bu ne şiddet! Bu ne düşmanlık! Ölmeye ve öldürmeye hazır insanların ülkesine geri dönüyordum sanki… İki olasılık vardı: 1) Ben yokken ülkede savaş çıkmıştı ya da doğal afetler birbirini izlemişti. 2) Her zamankinden farklı bir durum yoktu, sadece alışkanlığımı kaybetmiştim! İki gün bile Türkiye haberlerini izlememek, sadece Bienal’le ilgilenmek, “başka dünyalar mümkün” düşüncesini içime yerleştirmişti. Yaşanan şiddeti kanıksamaz olmuştum! Birinci varsayım yanlıştı: Savaş ya da doğal afet değil, önümüzdeki pazar seçim vardı, hepsi bu! İkinci varsayım ne acıdır ki doğruydu! Kavgadan, hakaretten, gerilimden geçilmiyor... Başbakan’ın giderek arttırdığı şiddet dozu insan yaşamını yok saymaktan hakaretlerin en ağırına; gazetecilere, işadamlarına uzanan tehditten çevresine saldığı korkuya, inanılmaz boyutlara ulaşıyor… Kucağımda duran sözcükler “Edepsiz! Alçak! Ahlaksız!”, “İçlerinden biri kalp krizinden gitmiş” genzimi yakıyor… Kucağımda yalaka basının methiyeleri utancımı büyütüyor… Beni en ama en çok güldüren ise seçime 9 gün kala darbeci Evren’in ifade vermeye çağrılmış olması! Günaydııııııııııııııııııııın! 9 yıl boyunca değil, 9 gün önce! Hiçbir padişah tebasını bunca aptal yerine koymamıştır! Durdurun bu uçağı, gerisin geriye Venedik’e dönmek istiyorum! Dün açılan dünyanın en büyük ve en köklü sanat sergisi Bienal’e… Derhal Türkiye Antalya’daki etkinliğe katılanlar arasında Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Ümit Zileli, Tarık Akan, Rutkay Aziz ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın da vardı. dır” diye konuştu. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Kültürpark İzmir Sanat’ın bahçesindeki Nâzım Hikmet heykeli önünde düzenlenen tören de Nâzım Hikmet dostlarını bir araya getirdi. Be rin Taşan, Hüseyin Yurttaş, Hidayet Karakuş’un da aralarında bulunduğu şairler Nâzım şiirleri okudu. Şiirlere, İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik Senfoni Orkestrası elemanlarından oluşan “Nâzım Hikmet Quartet” grubu eşlik etti. Bayraklı Belediyesi de Nâzım Hikmet’i Yamanlar’daki heykeli önünde andı. Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ yurttaşlarla birlikte şairin heykeline kırmızı karanfil bıraktı. KARS BELEDİYESİ KENTE KAŞAR VE BAL HEYKELİ YAPTIRIYOR ‘İnsanlık’ gidiyor kaşar geliyor Kültür Servisi Kars Belediyesi’nin Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraş Derneği başta olmak üzere üniversitelerin güzel sanatlar bölümlerine gönderdiği yazıda Kars’ın bal ve kaşarını tanıtıcı heykel yaptıracağını duyurmasını, yıkımı süren “İnsanlık Anıtı”nın heykeltıraşı Mehmet Aksoy, “hakaret” olarak nitelendirdi. Aksoy, “Bu tavırlar sanata ve sanatçıya hakaret içeriyor. Ortada bir heykel cehaleti ve küçümseme var. Düşünceleri çok basit, kendi kafa yapılarını yansıtıyor” dedi. Kentin girişinde yolun iki yanına konulacağı belirtilen heykellerden kaşar heykelinin polyester dökümden beton kaide üzerine 1.5 metre yükseklikte ve 2.1 metre genişlikte; bal heykelininse 3.30 metre yüksekliğinde ve 1 metre genişliğinde olması planlanıyor. Habertürk’e konuşan Kars Belediye Başkanı Nevzat Bozkuş, iki heykelle birlikte sanata karşı olmadıklarını göstereceklerini belirterek “Heykellerin nasıl olacağını iyi kötü tasarladık, çok güzel olacak. Görenler ‘Demek buranın kaşarı meşhurmuş’ diyecek. Şehri tanıtan şeyler yapmakta fayda var. Kars’taki ürünlerin pazar sorununu çözebilmek için proje geliştirmemiz lazımdı. Bu nedenle Kars ile özdeşleşmiş heykeller yapalım, insanların dikkatini çekelim istedik” diyor. Pavyonu’na gidip, Ayşe Erkmen’i bulmak ve ona “İmdaat! Yalvarırım Türkiye için de bir B Planı yarat!” demek istiyorum! “B Planı”, biliyorsunuz, Türkiye Pavyonu’nda yer alan Ayşe Erkmen’in eseri. (Bilmiyorsanız, cuma günkü Cumhuriyet’te yazıma bakın.) Venedik kanalından aldığı pis suları, rengârenk borulardan geçirtip kademe kademe arındırıyor. Mor borularda dolaşan kanal suyu, pembe borularda kireçten ve tuzdan arınıyor, mavi borularda değişime uğruyor, en sonunda pırıl pırıl içme suyu oluyor. İlk planı, (sonunda tüm ziyaretçilerin musluktan su alıp içmeleri) bürokratik engele takılınca, “B planı” uygulamış: Tertemiz içilebilir su yeniden kanala dökülüyor. (Bir itiraf mühendis denetiminde ben o sudan içtim. Harikaydı. Gördüğünüz gibi hâlâ yaşıyorum!) Hayır uçak durmadı, geri dönmedi, Ayşe Erkmen’e ülke için bir B planı ısmarlayamadım. Venedik Bienali’ne önümüzdeki hafta yazılarımda döneceğim. Ama oradan ayrılmadan şunu vurgulamalıyım: Bu yıl Türkiye Pavyonu’na çok büyük bir ilgi olmasının nedeni sadece usta bir sanatçı, usta bir küratör (Fulya Erdemci) değil… Çok yönlü destek (Tofaş, Dışişleri Bakanlığı, Tanıtma Fonu)… Çözümleyici, işlevsel, deneyimli organizasyon (İKSV)… Mükemmel bir sergi kataloğu (Bülent Erkmen tasarımı, Edhem Eldem ve Gregory Volk yazıları, Yapı Kredi Yayınları)… Koca bienalin en ilgi gören, izleyicilerin kapıştıkları sergi çantası (Konstantin Grcic)… Tüm uluslararası eleştirmen ve koleksiyoncuları bir araya getiren buluşmalar… Dört bir yandan hepsi bir arada, bir bütün olarak düşünüldüğü için bu yıl Türkiye Pavyonu bunca ilgi çekiyor ve çekecek… Ah ben yine de bir iki açıklayıcı cümle içeren göze görünür bir pano olsun isterdim. Hani, sıradan bir izleyici de pavyona girdiğinde tüm kataloğu okumadan da anlayabilsin gördüğünü diye… Gelelim benim Türkiye için B planıma: Önümüzdeki pazar, korku, hakaret, şiddet, baskı, tehdit imparatorluğuna son vermek! Borusan Müzik Evi Adları da matrak, kendileri de. Şarkılarının da matrak olması kaçınılmaz. Adları Meksika’ya Sevgilerle. Gelgelelim, Meksika ile hiçbir alakaları yok. İstanbul, New York ve California üçgeninde yaşıyor, gidip geliyor kendileri. Yaptıkları müziği ise “punk, zunk, zop, pop” olarak telaffuz ediyorlar. Birbiri ardına çıkan iki albümleri var; biri kendi isimlerini taşıyan ve Türkçe şarkılardan oluşan “Meksika’ya Sevgilerle”, diğeri de İngilizce şarkılardan oluşan “To Mexico With Love”. Her açıdan ilginçler; biraz tuhaflar, çoğunlukla komik; hatta arada bir sinir bozucular, ancak toplamda çok keyifliler ve kafalarına göre takılıyorlar. En dark gitarların inlediği anlarda bile bir şeylerle dalga geçiyorlar. Söylentiye göre tüm topluluk bir psikiyatrist olan Cevdet’in hastasıymış. Albümü dinledikçe doğru gibi geliyor insana. Topluluk üyelerinin birer mahlası var, ama aslında yakından tanıyoruz onları; davulcu Serkan Özkaya (Kapitan Futuro), gitar, bas, piyano ve akordeon çalan Mavi Sakal’dan Genç Osman Yavaş (Young Man Slow), vokallerle birlikte bir dolu çalgıyı sırtlanan Mavi Sakal ve Karapaks’tan Cevdet Tosyalı (Kapitan Savor). Ayrıca kapak tasarımı, sanat yönetmenliği ve grafik çalışmalarını gerçekleştiren Neslin Tosyalı’ya da bir “yıldızlı pekiyi” vermek gerek. Gün doğmadan yataktan kalkmayan, anneleri kovalamadan okula gitmeyen, sınav gelmeden kitap açmayan, damlatmadan dondurma yemeyen, top önüne düşmeden vurmayan, gün batmadan eve dönmeyen tipler hepsi. Biz onları öyle seviyoruz. [email protected] Meksika’ya Sevgilerle / Meksika’ya Sevgilerle /Velvemon Jazz Roots, Amerikalı besteci, piyanist ve orkestra şefi Dave Grusin’in sanat yaşamını kutlamak için güzel bir konser albümü yayınladı. Sayısız ödül sahibi, unutulmaz film müziklerine imza atan saygın bir müzisyen için yapılan kutlama da elbette müzik dünyasının önde gelen isimlerini bir araya getirdi. Jon Secada, Patti Austin, Monica Mancini, Gary Burton, Arturo Sandoval, Sammy Figueroa, Nestor Torres! Hepsi Dave Grusin için verilen konsere katılmayı kabul edince, muhteşem bir Dave Grusin / An Evening with Dave Grusin / Jazz Roots kadro oluşmuş. Ama albümün güzelliği bununla da kalmıyor; Miami Üniversitesi Frost Müzik Okulu’nun 75 kişilik Henry Mancini Orkestrası da bu görkemli ekibe eşlik ediyor. Larry Rosen ve Phil Ramone’un prodüktörlüğünde yayımlanan albümde yer alan şarkı listesi iki temel gruba ayrılabilir: Grusin’in besteleri ve onun en sevdiği besteciler Gershwin, Bernstein, Mancini’nin eserleri. Albümün konser kaydı olmasının en iyi yanı, dinlerken insanı adeta Miami’deki salona götürüp o atmosferi yaşatması. Grusin’in şanına yakışır, dinlemesi çok zevkli bir konser albümü. www.zulalkalkandelen.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle