16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 16 PAZAR KONUĞU CUMHURİYET 5 HAZİRAN 2011 PAZAR [email protected] ABDTürk Konseyi (ATC) direktörü Richard Armitage yeni bir Mavi Marmara gemisi olayından endişeli: Yanlış adım yeni sorun çıkarır SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Türkiye’yle ABD ilişkilerinde etkin bir kuruluş olan ABDTürk Konseyi’nin (ATC) Direktörü Richard Armitage’la Arlington’daki Armitage Inc. adlı şirketinin bürosunda konuşuyoruz. Armitage gerçi ABD’yle Türkiye arasındaki ilişkilerin geçen yıla kıyasla daha yumuşadığını söylüyor, ancak bu ay sonunda Mavi Marmara gemisinin ikinci kez Gazze’ye gidecek olmasından da kaygılı. Bunun sonuçlarını şimdiden kestirmenin zor olduğuna işaret ediyor. “Türkiye İsrail’in karasularına saygı göstermeli” diyor. Arap baharı adı verilen Ortadoğu’daki rejim değişikliklerine ilişkin olarak da “Bu halk hareketlerinin yansımalarını ancak beşon yıl sonra anlayabileceğiz” diye görüşlerini dile getiriyor. Türkiye’nin ise bu hareketlerden etkilenmemesini mümkün görmüyor. Geçen yıl, ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi’nde Ermeni soykırım tasarısının kabul edilmesine Başbakan Erdoğan’ın gösterdiği sert tepkilerden sonra 1213 Nisan’da yapılması gereken American Turkish Council (ATC) genel kurulu ertelenmişti. Daha sonra Erdoğan’ın ATC yerine başka bir AmerikanTürk iş konseyi kurulması için çalışmalar yaptığı duyulmuştu. Bugün durum nedir? A. Keşke daha çok AmerikanTürk iş konseyi kurulsa. Bugün ABD’yle Türkiye arasındaki ilişkilerin bir yıl öncesine kıyasla daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Bir kere Temsilciler Meclisi’nden bu yıl o zamanki gibi iyi ilişkiler içinde olan iki ülke yoktu. ama Filistin sorunu, bunun üzerine o feci Mavi Marmara gemisi olayı her şeyi altüst etti. tatsız bir karar çıkmadı. İkinci olarak, Başkan Obama’nın Ermeni Günü olan 24 Nisan’da kullandığı dil çok daha temkinliydi. Üçüncü olarak da ABD ve Türk Silahlı Kuvvetleri arasındaki ilişkilerden iyi haberler var. Uzun zamandır teslim edilmesi beklenen C130 savaş uçaklarının, firkateynler ve hatta üç helikopterin de önceki Savunma Bakanı Gates’in Türkiye’ye gönderilmesi kararı çok olumludur. Türkiye’ye gelince, dış politika hedeflerinde hafif bir ılımlılık gözleniyor. Komşularla 360 derece sıfır sorun politikasını kastediyorum. Bunu geçen yıl konuşmuştuk. Burada araya Suriye girmiş gibi görünüyor. Çünkü Tunus’ta başlayarak bölgenin öbür ülkelerine yayılan halk hareketleri Başbakan Erdoğan’ın yaklaşımlarında daha temkinli olmaya itti. Bugün Başbakan Erdoğan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’la ilgili Başkan Obama’nın söylemlerine çok benzer söylemler kullanıyor. Bunlara ek olarak Türkiye’nin İran’a destekle ilgili istekliliği yavaşlamış görünüyor. Sizce bu, tabiri caizse frene basmanın nedeni ne olabilir? Sanıyorum Suriye, Bahreyn’deki gelişmeler ve İran’ın apaçık yaptıkları buna neden oldu. Görebildiğim kadarıyla bugün ikili ilişkilerde Bir zamanlar Türkiyeİsrail kadar tükettiler. Önerim Erdoğan’ın seçim kampanyasına odaklanmasıdır. Büyükelçi Ricciardone de ABDTürk ilişkilerini geliştirme çalışmalarını sürdürecektir. Erdoğan ve Ricciardone şimdilik sözlerini sonuçları görmek için beş ila on yıl beklememiz gerektiğini söylüyorum. Batı’da Türkiye’nin o ülkelere model oluşturabileceği çok konuşuluyor... Ben bunu Ortadoğu’da daha sıklıkla duyuyorum. Çok belirgin bir tanımlama yapmadan hep Türkiye modelinden söz ediliyor. Bence Türkiye modelinden o ülkeler şunu anlıyor: Bir kere Türkiye’de artık asker siyasetten elini çekti. O ülkelerin halkları da kendi ülkeleri için bunu istiyor. Tabii ki Türkiye’nin ekonomik büyümesini gıptayla izliyorlar. Ama artan cari açığı bunun dışında tutmak lazım. Ayrıca Arap ülkeleri, Türkiye’nin Avrupa, Ortadoğu, ABD, her yer için önemli bir ülke olduğunu görüyorlar. Son olarak da Türkiye’de büyük ölçüde barış içinde evrilen bir demokratik hareket olduğunu izliyorlar. Ancak Washington’da konuştuğum kimi çevreler, Türkiye’nin Ortadoğu’daki rejim değişikliklerinden pek de olumlu etkilenmeyeceği, özellikle Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’ye yansımalarının sancılı olabileceği görüşünü savunuyorlar. Buna ne diyorsunuz? O ülkeler de, Suriye de sizin komşunuz. Bence Suriye’nin sorunu dışarıya dönük değil, içeriye dönük. Yani Suriye’de olanların Türkiye’ye fazla bir zararı olacağını düşünmüyorum. Yine de son gelişmelerin Kürt nüfusu için ne anlama geldiğini bilmiyorum. Ama ne olursa olsun, yansımaların Türkiye’nin o ülkelerdeki devrimlere benzer bir devrimle karşı karşıya gelmesi olasılığını doğurmayacağını düşünüyorum. Peki, bu Arapİran sürtüşmesi yakın gelecekte Ortadoğu’nun ciddi bir savaş alanına dönmesine yol açar mı? Kısa ve orta vadede yol açabilir. Ama uzun vadede koşullar çok daha iyileşecektir, diye düşünüyorum. Uzun vadede artık yolsuzlukların en azına indirileceği, iyi eğitimli genç kuşağın istihdam sorununun kalmayacağı koşullar oluşacak. Ama bu uzun zaman alacak. Sanıyorum, kısa ve orta vadede bölgede ciddi karışıklıklar olacak. Bunların bir kısmından Türkiye muaf olmayacak. Ama Türkiye’de çok radikal olaylar olacağını sanmıyorum. İyi de Türkiye’de de işsizlik giderek artıyor, cari açık tırmanıyor. O zaman ne olacak? Evet. Bunlar tehlike. Seçimlerden sonra Başbakanınızın önüne birtakım halledilmesi gereken konular gelecek. Başbakan acaba yeni anayasa konusunda ne yapmak isteyecek? Ayrıca yine seçimlerden sonra ekonomik olarak kemer sıkma politikasına gidilmesi kaçınılmaz olacak. Aksi halde cari açık sorunu halledilemez. Siz ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Frank Ricciardone’ye Başbakan Erdoğan’ın pek de tatlı olmayan, ekşimsi yaklaşımına ne diyorsunuz? Bundan haberim var. WikiLeaks gibi belgelerde Büyükelçi Ricciardone’yle ilgili çıkan yazılar nedeniyle Başbakanınız Erdoğan, daha büyükelçi Ankara’ya gelmeden bu atamadan memnun değildi. İkinci olarak, Türk kamuoyu pek çok nedenden ABD hakkında olumlu düşünmüyor. Bu nedenlerden bir tanesi de İsrail. Üçüncü olarak, Frank Ricciardone birtakım çıkışlara pabuç bırakacak bir büyükelçi değil. Dolayısıyla her zaman bizim, yani ABD’nin görüşlerini savunacaktır. Geçenlerde Başbakanınız gayet kızgın olarak ABD’nin terörle, özellikle de PKK’yle savaşında müttefiki Türkiye’ye yeterince yardımda bulunmadığını söyledi. Büyükelçi Ricciardone ise ona şöyle karşılık verdi: “Bütün bu söylenenler efsane. ABD’den başka hangi ülke size bu kadar yardımcı oldu? Entelijans bilgileri ve her şeyi temin etmek için günde bir milyon dolardan fazla para harcadık.” Ama sanıyorum gerek Başbakanınız Erdoğan gerekse de Büyükelçi Ricciardone en azından şimdilik söyleyecekleri sözleri tükettiler. Önerim, Başbakan Erdoğan’ın seçim kampanyasına odaklanmasıdır. Büyükelçi Ricciardone de ABDTürk ilişkilerini geliştirmek için çalışmalarını sürdürecektir. O tartışmanın ekşimsi olduğuna katılıyorum. Ama en azından bir ölçüde içlerindekini boşalttılar. Ben hiçbir zaman, hangi ülkenin büyükelçisi olursa olsun, hiçbir başbakana her konuda hak vermesini olumlu karşılamam. Bir büyükelçi ABD’nin siyasetinin ne olduğunu anlatmalıdır. Eğer ileri giderse zaten Dışişleri Bakanı tarafından görevden alınır. Ama ABD’nin siyasetlerini savunduğu sürece kendisine “Aferin” derim. Türkiye ve İsrail arasındaki ciddi sürtüşmenin Washington’da kaygılara yol açtığını işitiyorum. Bu sürtüşme nasıl aşılabilir? Bir zamanlar Türkiyeİsrail kadar iyi ilişkiler içinde olan iki ülke yoktu. Ama Filistin sorunu, bunun üzerine o feci Mavi Marmara gemisi olayı her şeyi altüst etti. Ricciardone’ye ‘Aferin’ durum yakın geçmişe kıyasla daha iyi. Peki, sizce yakın gelecekte Arap baharı bölgede nelere yol açar? Burada kimileri bunun bahar değil, buz kesecek bir kışa dönüşeceğini söylüyor... Kişisel görüşüm şu: Şu anda Arap baharının nelere yol açabileceğini, bunun yansımalarının neler olacağını söylemek için çok erken. Bunu ancak aradan beş ila on yıl geçtikten sonra anlayabiliriz, diye düşünüyorum. İkinci olarak, Ortadoğu bölgesinde halkın bir demokrasi arayışı vardı. Ama bundan da önemlisi, insanların gözleri artık yolsuzluklara, adam kayırmalara, enerjik ve iyi eğitimli genç kuşağın iş bulmakta iyice zorlanması sorunlarına iyice açılmıştı. Yani bu halk ayaklanmaları sadece demokrasi arayışı için meydana gelmedi. Her devrimde olduğu gibi eski rejimin insanları gitti, yeni rejimin insanları işbaşına geldi. Büyük olasılıkla da o ülkelerde devlet mekanizmasını bilen kişiler artık yoklar. O nedenle her şeyin yerli yerine oturması için zaman geçmesi gerekecek. Tunus ve Mısır gibi ülkelerde işbaşına gelen yeni hükümetlerin halkın beklentilerine hemen cevap vermeleri çok zor olacak. O nedenle Araplara Türkiye modeli El FetihHamas anlaşması olumsuz gelişme Şimdi yeni bir gemi Gazze’ye gönderilecek. Bu sizce benzer bir sorun çıkarır mı? 12 Haziran seçimlerinden sonra geminin yola çıkacağını duydum. Bakalım bu yeni sefer olayı nasıl yönetilecek. Türkiye, Filistin sorununu, Türkler ve Amerikalıların canlarına mal olacak bir olay çıkmadan savunabilirdi. İşte, Türkiye bu noktada bir karar vermelidir. Bugün Türk hükümeti İsrail’den bir özür beklediğini söylüyor. Bana göre İsrail’in özür dileme olasılığı yok. Türkiye artık daha dikkatli davranıyor. Bu sürtüşmenin nasıl aşılabileceğini sordunuz. Bilmiyorum. Ama bunun günün birinde mutlaka aşılacağını da düşünüyorum. AKP hükümeti Filistin’in haklarını savunur, Hamas’la çok yakın ilişkileri korurken her nedense El Fetih ve Hamas’ın Mısır’ın arabuluculuğuyla anlaşmaya varmalarını ve Türkiye’nin bunun dışında tutulmasını nasıl karşıladınız? Bence bu olumsuz bir gelişme. Hamas şiddeti kınadığını, şiddetten vazgeçtiğini açıklasaydı bu anlaşma olumlu olacaktı. Bu durumdan birileri, belki de İran yararlanmaya çalışacaktır. New York merkezli ADL isimli Yahudi lobisi geçenlerde bir açıklama yaparak, “Türk lider Erdoğan’ı Hamas’la ilgili görüşlerini yeniden değerlendirmeye ve Hamas’ın terorizme karıştığını inkâra devamdan vazgeçmesi çağrısında bulunuyoruz” dedi. Ama 2005’te aynı ADL, Başbakan Erdoğan’a en yüksek Yahudi nişanını vermişti. O zaman bu nasıl bir çelişki? Türkiyeİsrail ilişkileri o yıllarda en iyi dönemini yaşıyordu. Ama Türkiye’nin siyasi yapısı değişince ADL’nin de Türkiye’ye olan duyguları değişti. Şunu da söylemeden geçmeyeceğim; bugünkü ilişkiler geçen yıl Ermeni Günü sırasındaki ilişkiler kadar kötü değil. P RICHARD ARMITAGE O ABD Deniz Kuvvetleri Akademisi’nden 1967’de mezun oldu. Vietnam Savaşı’na denizci olarak katıldı. R Vietnam’ın başkenti Saygon’da ABD Savunma Güney Ataşeliği’nde yaptı. Saygon’un Vietkong’un T düşmesindengörev Vietnam kuvvetlerinin ülkedeneline önce R boşaltılması operasyonunu yürüttü. 198389 arası Uluslararası Güvenlik İşlerinden Sorumlu ABD Savunma E Bakan Yardımcılığı görevinde bulundu. 1991 Körfez Savaşı sırasında ABD Başkanı Bush’un Ürdün Kralı Hüseyin’e özel elçiliğini yaptı. 199293 arası büyükelçi payesiyle eski Sovyet cumhuriyetlerine ABD yardımlarını gönderme operasyonunu yönetti. Bir süre devlet görevlerine ara vererek 19932001 arası Armitage Associates Şirketi’nin yönetim kurulu başkanı oldu. 2001’de yine devlete dönerek ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görevlendirildi. 2005’te yeniden şirketinin başına döndü. Pek çok düşünce kuruluşu ve şirketin de yönetim kurulu üyesi. Aynı zamanda da AmerikanTürk ilişkilerinde etkin kuruluş olan AmerikanTürk Konseyi’nin (ATC) Başkanı. İsrail’le Türkiye arasındaki sürtüşmeye çözüm bulmak ABD’ye düşüyor Peki, Washington’dan bakınca seçimlere doğru Türkiye nasıl görünüyor? AKP seçimleri alacak gibi görünüyor. Tabii buradan çok kesin bir tahmin yapma olanağım yok. Demin söylediğim gibi AKP ve Başbakan Erdoğan, 1982’den kalma bu anayasayı değiştirebilecek mi? Öte yandan CHP liderinin Kürt bölgesi kökenli olması da olumlu bir gelişme. Yine demin dediğim gibi, seçimlerden sonra hükümetin mutlaka cari açığı indirmek için kemerleri sıkması gerekecek. Yakın gelecekte TürkAmerikan ilişkileri nasıl bir yol alır? Bir kere askeri ilişkiler iyi yolda gider. Ortadoğu’daki gelişmeler ABD ve Türkiye arasında çok yakın görüş alışverişini gerektirecektir. Bu da iki ülkeyi birbirine yaklaştıracak. Yapmamız gereken en önemli iş, Türkiyeİsrail ilişkilerinin yeniden düzelmesini sağlamak olacaktır. Meselenin halledilmesi her iki tarafın da iradesine bağlıdır. Tek taraflı olmaz. ATC Yönetim Kurulu Başkanı Büyükelçi James Holmes’a göre iki ülkedeki iki hükümet de halklarına, seçim kampanyalarında birbirleriyle iyi geçinme sözü verdikleri için seçilmediler. Üstelik bugün iki taraf da birbirleriyle uzlaşmamakta direniyor. Buna ne diyorsunuz? Diplomatlara meseleleri halletmeleri için maaş ödeniyor. Bazı durumlarda, açık açık “Özür dileriz” demeden de özür dilenebilir. Biliyorum, bu İsrail ve Türkiye arasındaki ikili bir sorun. Ama bu mesele ABDTürkiye ilişkilerini de etkiliyor. O zaman da her ikisi de müttefik olan iki ülke arasındaki meseleyi çözmeye çalışmak ABD’ye düşüyor. Neyse ki Başbakan Erdoğan İsrail’e kapıları tam olarak kapatmadı. Ama bu yeni geminin haziran seçimlerinden sonra Gazze’ye doğru yola çıkmasıyla neler olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz? İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da kapatmadı. Geminin yola çıkarılmasının amacı, dünyadan soyutlanmış Filistin halkına yardım götürmek olabilirdi. Türkiye’nin bu isteği anlaşılabilir. Ancak Türkiye’nin bunu yapmak için seçtiği yöntemin İsrail’in onayıyla karşılaşıp karşılaşmayacağını göreceğiz. İsrail’in karasuları var. Türkiye de bu karasularına saygı göstermek zorunda. Eğer konu yanlış yönetilirse sorun çıkar. Ankara’yla ilişkileri en çok ATC savunuyor ATC’nin geleceği ne olacak sizce? Temmuzda ben ATC direktörü olarak bir Amerikalı işadamları heyetiyle Türkiye’ye gideceğim. Türkiye’nin Sikorsky helikopterlerini seçmiş olması bizim için çok iyi haberdir. Sonbaharda da yıllık konferansımızı düzenleyeceğiz. Bu yıl geçen yıldan daha kolay geçiyor. ATC’nin geleceğini çok parlak görüyorum. Kendi hesabıma ben ATC’nin başarılarının devam etmesi için çalışmalarıma devam edeceğim. Ama demin sorduğum soruya net cevap vermediniz. Başbakan Erdoğan’ın ATC’nin yerine başka bir AmerikanTürk konseyi kurmak istemesine ne diyorsunuz? ABDTürkiye ilişkilerini destekleyen yüzlerce AmerikanTürk konseyimiz olabilir. Hiç itirazım yok. Bu ilişkinin gelişmesi için her iki taraftan da olabildiğince desteğe ihtiyacımız var. Türki Konseyi isimli bir konsey kurulduğunu duydum... Ben de duydum ama herhangi bir faaliyette bulunduğu konusunda bilgi almadım. ABDTürk ilişkileriyle ilgili anlamlı sözler söyleyen tek kuruluş ATC. Geçen yıl Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi’ne Ermeni tasarısı geldiği zaman bununla yönetim değil ATC mücadele etmiş, engellemeye çalışmıştı. Komitede bir oyla kaybettik. Ama ABD çok şey kaybetti. Ankara’da, İstanbul’da, Türkiye’nin her yerinde insanlar televizyondan ne olup bittiğini izledi. “ABD demokrasisi bu mu?” diye tepkilerini dile getirdiler. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle