22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 12 HAZ RAN 2011 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Kıyamet günüyle randevu Krallığa ıyamet günüyle bir hafta sonu kızımla gezerken tanıştım. Sokakta iyi giyimli, orta yaşlı bir adam elime sarı bir broşür tutuşturdu ve “21 Mayıs’ta dünyanın sonu geliyor, hazır olun” gibisinden bir şeyler söyledi. İki sayfalık broşürde İncil’den paragraflar vardı ve kıyamet gününde İsa’nın dünyaya nasıl döneceği anlatılıyordu. Bir de büyük bir deprem sonucu dünyanın yerle bir olacağı ve hepimizin öleceği gibisinden zırvalar. O tarihe kadar biz ölümlülere Tanrı’ya ve onun oğluna yönelme ve günahlarımızdan arınmak için çalışma çağrısı da yapılıyordu. ABD’nin bu kendine has dini saçmalıkları artık beni şaşırtmadığından olsa gerek broşürü ilk gördüğüm çöp kutusuna gönderdim. O gün yapmamız gereken bir dizi dünyevi işimiz vardı ve kıyamet günüyle uğraşacak halim pek yoktu. Ama kısa bir süre sonra ülke çapında çılgın bir K kıyamet günü kampanyası çocuklar sabah kalktıktan WASHINGTON sonra yataklarını düzeltmeyi başladı. İnsanlar sokaklarda dünyanın sonunun geldiğini reddediyor, “nasılsa hepimiz söyleyen pankartlar taşıyor, öleceğiz” diye anne ve otobüs ve metro duraklarında babasına zorluk ve reklam panolarında benzer çıkarıyorlarmış. ABD’de ilanlar dünyanın sonunu kıyamet günü kampanyasını ELÇİN “müjdeliyordu”. Haberlerden başlatan kişi ise POYRAZLAR kimi dini fanatiklerin Hıristiyanlıkla ilgili yayınlar bankadaki hesaplarını yapan “Aile Radyosu”nun boşalttıklarını, kimilerinin mallarını başkanı Harold Camping. Evanjelik dağıttığını veya sevdikleriyle birlikte Camping kendi yaptığı hesaplamalara olmak için işleri ve yaşadıkları yerleri dayanarak uzun bir süredir 21 Mayıs terk ettiklerini öğreniyorduk. Benim bu 2011’de dünyanın sonunun geleceğini haberler arasında en komiğime giden ise anlatıp duruyormuş. Bundan önce de ABD’nin orta eyaletlerinden birinde Eylül 1994’te kıyamet kopacağını yaşayan aşırı bir dindar ailenin kıyamet söylemiş ama tutturamamış. 21 Mayıs günü için hazırlık yapması ve bu yüzden herhangi bir cumartesi günü gibi gelip de buluğ çağındaki çocuklarıyla çatışma geçince gözler yeniden Camping’e yaşaması oldu. Dünyanın sonunun geleceğine inanan bu çevrildi. Camping büyük bir pişkinlikle 21 Mayıs’ta “Ruhani karar gününün başladığını, ancak fiziksel kıyametin 21 Ekim’de geleceğini” savundu. Kıyamet gününe inanan pek çok dindarın yüz binlerce dolar akıttığı bu adamın radyosunun mali değeri 120 milyon dolar civarında. Camping ayrıca pek çok kişinin yaptığı gibi kıyamet günü geliyor diye mal ve mülklerini dağıtmayı düşünmüyormuş. İnsanların korku ve dini duygularını sömürerek kazanç sağlayan bir şarlatandan farklı bir şey beklenemezdi. Eğer 21 Ekim’de işim olmazsa kıyamet geliyor mu diye gökyüzüne bir ara bakacağım. Camping’e söz! elcpoy@yahoo.fr veda hazırlığı... İ Ölümcül bakterinin yarattığı panik çıktığı inancı ise herkeste ünlerdir Almanya yaygın. Ancak İspanyollar bakteri korkusuyla hop bunu kabul etmiyor. oturup hop kalkıyor. Ülkede Almanya’da bir anda EHEC bir anda ortaya çıkan ve uzmanı (!) olarak TV özellikle domates, marul ve ekranlarında açıklamalarda İspanyol salatalıklarından bulunan Prof. Helga Karch yayılan ölümcül bakterinin ise “Meslek yaşantımda bu yarattığı panik havası kadar çabuk yayılan ve sürüyor... Çok hızlı yayıldığı ürkütücü bir bakteri için halkı ve doktorları türüyle karşılaşmamıştım” dehşete düşüren ve ölümlere derken birçok doktorun ise neden olan EHEC adlı bu bu bakteriden dolayı bakteri önce teşhis yüzlerce kişinin edilememişti. ölebileceğini iddia etmesi Ardından Hamburg Hijyen insanlarda korku yarattı. Enstitüsü’nce tespitler doğrulandı... Günde ortalama Almanya’da 12 Mayıs’tan başlayarak günde ortalama 12 kişinin yakalandığı bu 12 kişinin ölümcül koli basili salgında ilk işaretler bakterisine yakalandığı Hamburg’dan gelmişti... gerçeğinin altını tekrar Robert Koch Enstitüsü’nce çizelim. ortaya çıkarılan bu salgının İnsanlar evlerine salatalık ve ilk günlerinde 467 örnekle domates sokmama kararı olay patlak verdi... Bugün almışken EHEC bakterisinin 1900’ün üzerinde. Münih ve Danimarka’dan sonra çevresinde toplam 23 olayın İsveç’te de can aldığını görülmesinin ardından 1 duymuşsunuzdur. kişinin de hastanede ölmesi doktorları geceli gündüzlü İsveç’in Boras kentinde çalışmaya yöneltti. İzinler Almanya’ya turistik bir gezi kalktı ve kriz masaları yaptıktan sonra, hafta sonu kuruldu. Tonlarca yeşil hastaneye kaldırılan 50 sebze ise çöplere yaşlarında bir kadın hayatını dökülüyor... kaybetti. Hollanda’da 3 kişi Bu arada bakteri taşıyan tedavi altına salatalıkların alınırken MÜN H Avusturya, İspanya’da ise iki Macaristan ve olay salgının komşu ülkelere boyutunu satıldığı da doğruluyor. Sözün belirtilirken bu kısası Almanya arada “bakteri haftalardır mercek dedektifleri”de EROL ÖZKAN altında ve ne yazık piyasaya çıktı... ki bu durum Ülkede bakteri sürecek gibi... alarmı verilmiş olmasına Bu arada Münih’in ünlü açık karşın, hijyenik önlemlerin hava pazaryeri Viktualien’e ötesinde başka bir tavsiyede de gitmeden yapamıyorum. de bulunamıyor uzmanlar. Hafta sonlarında her Durum endişe verici! Kusma milletten insan buradaki ve mide bulantısıyla kahvelerde dinleniyor. Bu başlayan enfeksiyon daha sene kapkara bulutlar ve sonra kan damarlarının kasvetli yağmurlar altında ilk tahribi ve böbrek yazın keyfini çıkaramayan yetmezliğiyle hastanın ve haziran ikindilerinde yaşamı da bir anda sona kahvelerini höpürdeterek erdirebiliyor. Bu koli basili gazetelerine dalan pek çok salgınının aşısı yok. canı sıkılan insan ise güneşli TV ekranlarından gazete deniz kenarlarının özlemini manşetlerine kadar sürekli ve düşlerini kuruyorlar Almanya’yı paniğe sokan olmalı, kim bilir... Kiraz EHEC kâbusunun mevsiminin başladığı şu haberleriyle yatıp kalkılıyor günlerde manavların bugünlerde ülkede. önünden hızla ve hüzünle Kaç kişi hayatını kaybetti geçiyorum... diye sorulursa kesin bir sayı belirtmek zor. Zira bugün 30 Siz siz olun İspanyol salatalığı almayın diyor olan sayı yarın değişiyor. insanlar birbirine. Bakalım Sadece hastalığın oluşması Almanya bu ölümcül için 100 taneden az bakteri bakterinin etkisinden ne yeterlidir diyen uzmanlar, zaman kurtulacak, onu da hastalığın ortaya çıkmasının merakla bekliyoruz. İyi 3 gün sürdüğünü belirtiyor. pazarlar... Çoğunlukla kadınların yakalandığı bu salgının erolozkan66@hotmail.com İspanyol salatalığından G Viyana’da Ermeni asıllı bir Suriyeli B ir meslektaşım var, adı Basema’nın cep telefonuna gelen Hermin. Hermin Suriye “Müslümanlar sizi katledecek, Ermenilerinden. Anne Ermeni direnin ve başınızın çaresine asıllı, baba ise Ortodoks bakın” biçimindedir. Basema Hıristiyan. Anadilinin Arapça mesajı aldığı gün kızı Fadua’yı olduğunu söylerdi hep. arar. Fadua “Anne aynı mesaj Suriye’yi, Avusturya bana da geldi” der. Mesajın vatandaşlığına geçmiş olmasına içeriğinden biraz da korkan rağmen “benim vatanım” Fadua üniversiteden eve gelir. diyerek, o içten sahiplenmesi Ardından Fadua samimi olduğu beni hep şaşırtmıştı. Zira Müslüman bir kız arkadaşı Ortadoğu ülkelerinden gelip de Mona’yı da telefonla arayıp, Avusturya’da yaşayan ve gelen mesajı okuyup, ona kendisine aydınım diyenlerin kendilerinden ne istediklerini ortak noktaları geldikleri sorar. Müslüman Mona ise ülkelere cepheden karşı Hıristiyan Fadua’ya aynı içerikli durmalarıydı. Hermin gibi bir mesajın da kendisine istisnalar hariç. iletildiğini, bu mesajın anlamının Hermin Şam’da hukuk eğitimi ne olduğunu sormak ister. almış, Avusturyalı birisiyle Müslüman Mona’ya da evlenerek Viyana’ya gelmiş. “Hıristiyanlar sizi katledecek, Diploma eşitlemesi direnin” yaptırdıktan sonra çalıştığım denilmektedir. V YANA kuruma hukukçu olarak Neden girdi. Uzun zamandır hukuk kendilerini danışmanı olarak seçildiklerini çalışmakta. Hermin bir birbirlerine çocuk annesi, 14 yaşındaki sorarlar, ancak kızının dışında ailesinden cevap KADİM ÜLKER bulamazlar. hiç kimse Viyana’da bulunmamakta. Anne, Mona ve Fadua babası, kardeşleri, hepsi çevrelerine sorarlar, Suriye’de yaşıyor. Yaz izinlerini araştırmalarının sonucu hem hep vatanı Suriye’de geçirmekte. Müslümanların hem de Kendisine Suriye’de olan Hıristiyanların aynı içerikte bitenler hakkında ne mesaj almış olduklarıdır. düşündüğünü sordum. Sanki bu Kışkırtma olduğu ortaya çıkarılır soruyu bekliyormuş gibi başladı ve SMS ile yapılmak istenen anlatmaya. Heyecanlı, duygulu provokasyona kimse ve gözleri çakmak çakmak, ama gelmemiştir. Hermin’in nemli, o anlattı, ben dinledim. anlattığına göre anne, baba ve İlginç şeyler anlatıyordu. amcası Şam’ın merkezinde eski Anlattıkları ailesinden, şehirde ikamet etmektedir. arkadaşlarından telefonla Amcası Gorg’un ikamet ettiği öğrendiği bilgilerdi. Suriye’de sokakta çoğunlukla gayri olan olayların günü gününe nasıl müslimler, yan sokakta ise başlatılmak istendiğini başladı Müslümanlar yaşamaktadır. sıralamaya. Batı basınının Sokaklarında bir akşam maskeli gerçekte Suriye’ye karşı savaş şahıslar ortaya çıkar, Şam’ın dar ilan ettiğini de sürekli belirtmeyi sokaklarına girerler ve teker ihmal etmedi. Yapılan teker kapıları çalarlar. haberciliğin, doğru habercilik “Müslümanların olmadığını, Suriye’ye karşı katledecekleri, kendilerini açılmış savaş olduğunu söyledi. savunmaları” iletilir ve ortadan Hermin bir SMS tarafiğini kaybolurlar. Kapısı çalınan benimle paylaştı. Anlattığına Hermin’in amcası Gorg göre, kız kardeşi Basema ve kapısının önünde maskeli onun üniversite öğrencisi kızı kişilerden birisiyle burun buruna Fadua cep telefonlarına düşen gelir. Maskeli şahıs amca Gorg’a mesajları Hermin ile paylaşır. da “Müslümanların kendilerini katledeceklerini ve direnmeleri gerektiğini” söyler ve o da ortalıktan kaybolur. Amca Gorg sayılan sevilen bir kişidir, sokağında insanları yatıştırmaya çalışır. Kendi sokağında belli bir sükuneti sağladıktan sonra, ağırlıklı olarak Müslümanların ikamet ettikleri sokağa gider. Orada Müslümanların önde gelenlerinden olan arkadaşı Ebu Muhammed’i bulur. Gorg, Ebu Muhammed’e kendilerini neden katletmek istediklerini sorar. Ebu Muhammed de aynı soruyu Gorg’a sorar, “Bizim kapılarımız maskeliler tarafından çalındı, bize Hıristiyanlar sizleri katledecek, direnin denildi, sizler bizden ne istiyorsunuz” diye sorar. Her iki arkadaş ve komşu durum değerlendirmesi yaparlar ve bir kışkırtmayla karşı karşıya olduklarını anlarlar. İki arkadaş sokağı yatıştırdıktan sonra, bir kahvanede oturur, nargile içerek koyu sohbete koyulurlar. Suriye’de olan olayların bir kışkırtmadan ibaret olduğunu söyleyen Hermin, aramalarda ele geçen ABD Dolarlarını ve silahlarını anlattı. akalananların elinde ABD Doları ve silahı vardır hep. “Suriye geleneksel olarak ABD silahlarına sahip değildir, olsa olsa Rus veya eski Sovyet silahlarıdır” diyor Hermin. Suriye’de olan olayların nasıl bir kışkırtmadan ibaret olduğunu Avusturya’nın Dışişleri Bakanlığı’na ve Cumhurbaşkanı’na yazılı iletir. Bu arada yaklaşık 2 hafta önce Viyana’nın şehir merkezinde Esad lehine bir miting düzenlediler. Hermin çoğunluğu kadın olan mitinge katılanların yüzde 80’inin Hıristiyan kökenli olmasını ise Suriye’deki laiklikle açıkladı. “Suriye’de Hıristiyanların yaşamları laiklikle garanti altında bulunmaktadır” sözlerinden sonra, mitingde kendilerinin bir grup tarafından rahatsız edilerek ölümle tehdit edildiklerini anlattı. kadimuelker@hotmail.com alinergis@yahoo.se C MY B C MY B sveç’in en büyük gazetelerinden Dagens Nyheter’de yayımlanan bir makale, toplumda uzun süredir gözlenen İsveç Krallığı ile ilgili bir eleştiriyi de dile getirdi. Tutucu partilerin iktidarda bulunduğu ülkede işsizliğe, ekonomik sorunlara çare bulunamıyor. Gençler başta olmak üzere toplumun çeşitli kesimleri gelir dağılımından yeterince pay alamıyor. Bu durum, ülkede zaten bir hayli aşınmış olan moral değerlerin iyice yıpranmasına neden oluyor. Bir zamanlar bütün İsveçliler için vazgeçilmez bir kurum olan Krallığa karşı tepkiler de giderek artıyor. Halkın önemli bir kesimi, ödenen vergilerle lüks içinde yaşayan bu “sembolik” kurumun varlığını daha fazla sürdürmesini istemiyor... Lasse Granestrand, Dagens Nyheter gazetesindeki makalesinde bu düşünceleri dile getirerek “İsveç Krallığı toplumun gözünde hızla değer yitiriyor. Artık daha çok kişi, kralın görevini bırakmasını istiyor” dedi. Granestrand’a göre, “Son 5 yılda, Kral Carl Gustaf’ın popülaritesi daha da düştü. Kral hakkında bugün yapılan kamuoyu yoklamalarının sonuçları 5 yıl öncesine göre daha kötü...” İsveç’te, son yıllarda, makale yazarını haklı çıkaracak neler olmuştu? 2009 dünya ekonomik krizinden İsveç de payını aldı. Kral Carl Gustaf, sarayın harcamalarını karşılamak için borsada hisse senedi alıp satmaya başladı. Ancak, bizim deyişimizle, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da oldu” ve 1 milyon Avro kaybetti. Aksilikler bununla da sınırlı kalmadı. Geçen yıl piyasaya çıkan ve ülkede büyük yankı uyandıran bir kitapta, kralın gönül maceralarıyla ilgili özel bilgilere yer verildi. Carl Gustaf’ın, kraliçeyi aldatttığı, gizli ortamlarda sıradan kadınlarla ilişkiye girdiği ayrıntılarıyla anlatıldı. Kral, öne sürülen savları yalanlamadı. “Yaşanan yaşanmıştır ve geride kalmıştır” şeklindeki ifadelerle geçiştirdi... Son yıllarda, kralın kızlarının eğlence yerlerinde neden oldukları skandallar da güvenlik polisi Säpo’nun gizleme çabalarına karşın basına yansıdı. Göteborg Üniversitesi doçentlerinden Lennart Nilsson’un yaptığı en son araştırmaya göre, Kral’ın özel yaşamıyla ilgili kitabın yayımlanmasından sonra, kamuoyunun Kraliyet ailesine verdiği destek ciddi oranda azaldı. MALMÖ Kraliyet ailesine duyulan güven yüzde 62’den 54’e düştü. İsveç Kamuoyu Araştırmaları Enstitüsü’nün (SİFO), 1820 Nisan 2011 ALİ HAYDAR tarihleri arasında yaptığı NERGİS araştırmaya göre ise İsveçlilerin yüzde 39’u Kral’ın görevi bırakmasını istiyor. İsveç Sol Partisi uzunca bir süreden beri monarşinin kaldırılmasını ve ülkedeki yönetimin adının Cumhuriyet olarak değiştirilmesini savunuyor. Bu çağrıya son günlerde Sosyal Demokratlar da katıldı. Sosyal Demokrat Parti’nin mart ayında seçilen yeni lideri Håkan Juholt, İsveç televizyonuna yaptığı açıklamada, “artık sembolik” bir anlam taşıyan Krallık kurumunun kaldırılmasından yana olduklarını söyledi. Tarih araştırmacılarının ortaya çıkardıkları, “Kral ailesinin Nazilerle bağlantıları”na ilişkin yeni belgeler ise tartışmanın tuzu biberi oldu. İsveç sarayında erkek nesli tükendiği için, bugünkü kralın dedesi Jean Buptiste’nin, Napolyon’dan ödünç alınan bir Fransız generali olduğu biliniyordu. Şimdiki Kraliçe Silvia ise Almanya doğumludur. Babası Alman, annesi Breziyalı’dır. “İsveç Kraliyet ailesinin 2. Dünya Savaşı yıllarında Nazilerle yakın işbirliği içinde olduğu” yolundaki yeni bilgiler ülkede şok etkisi yarattı. Öne sürülen yeni sava göre, Kraliçe Silvia’nın babası, 1934’te Brezilya’da Nazilere katılmıştı. Kraliçe’nin dedesi de Nazi partisinde yüksek bir bürokrat olarak çalışmış, 19371945 yılları arasındaki Alman Meclisi’nde görev almıştı. Zaten, İsveç hükümetlerinin 2. Dünya Savaşı yıllarındaki sicilleri de pek parlak değildi... Hitler’in, Danimarka, Norveç ve Finlandiya’yı işgal ettiği yıllarda, İsveç Nazilere silah endüstrisinde kullanılan işlenmiş demir madeni satıyordu. O yıllarda, 117 ton altınla dolaşan “Nazi vagonları” da İsveç’te hâlâ tartışma konusudur. Bir sava göre, vagonlar dolusu altınlar, Nazi işgaline yardım eden ülkeler arasında paylaştırıldı. İsveç de payına düşen 40 ton altın karşılığında, Hitler ordusuna ülkesi üzerinden Norveç ve Finlandiya’ya geçiş izni verdi. Açılan koridor boyunca, sarışın İsveç güzellerinin Nazi subaylarına arkadaşlık etmeleri de unutulmadı. Nazi subaylarına sunulan İsveç kızlarının isim listeleri yıllar önce İsveç gazetelerinde yayımlandı... Demokrasi havarisi görünen, her fırsatta bize, “geçmişinizle yüzleşmemiz gerektiğini” anımsatanlara da bakın hele...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle