17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 11 HAZ RAN 2011 CUMARTES [email protected] 16 KÜLTÜR ‘İstanbul Yaz Sergisi’ 15 Temmuz’a kadar Sanat Limanı’nda Bu sergide demokrasi var Kültür Servisi Dünyanın önemli sanat kuruluşlarından Royal Acedemy’nin desteğiyle Time Out İstanbul ve Beyaz Art’ın organize ettiği ve gelenekselleşmesi amaçlanan “İstanbul Yaz Sergisi”nin ilki Karaköy Sanat Limanı’nda açıldı. Türk çağdaş sanatının tüm dallarında etkin olan sanatçıların da eserlerini bir araya getiren sergi için “sanatta demokrasi” hedefiyle yola çıkıldı. 243 yıldır her yıl yaz aylarında düzenlenen ve dünyanın en önemli sanat etkinliklerinden biri sayılan “The Royal Academy Summer Exhibition” ile aynı anlayışla düzenlenen serginin bir İstanbul geleneğine dönüşmesi amaçlanıyor. Sergiye katkıda bulunanlardan Beyaz Art Başkanı Aziz Karadeniz, serginin en önemli özelliğinin genç sanatçılarla yaşayan ustaların aynı platformda buluşması olduğunu belirterek “Bu sergi, genç, orta kuşak ve yaşayan ustaların yanı sıra dünyanın da önde gelen sanatçılarına ait eserlerin yer aldığı bir sergi. Sanatta demokrasi derken bunu söylemek istiyoruz. Buradaki bazı sanatçıların galerisi dahi yok. Burası sadece koleksiyonerler için değil galeriler için de önemli bir platform” diyor. “İstanbul Yaz Sergisi”ne başvuran eserler; Baskı Sanatçısı ve Royal Academy Okulları Başkanı Eilen Cooper, Seydi Murat Koç’un “Teğet 6” adlı çalışması. Royal Akademisyeni Ressam Stephen Chambers, Heykeltıraş Ann Christopher ve Fotoğraf Sanatçısı Tristan Hoare gibi önemli sanatçıların oluşturduğu seçici kurul tarafından incelendi. 200’ü aşkın sanatçıya ait 500’e yakın resim, heykel, fotoğraf, mimari proje nin ilk kez bir araya getirildiği sergide Bubi, Bedri Baykam, Adnan Çoker, Burhan Doğançay, Devrim Erbil, Seydi Murat Koç gibi bildik isimlerin yanı sıra Berke Yazıcıoğlu, Nesli Türk, Mükerrem Tuncay gibi genç sanatçılar, Oliver Dorfer, Gunter Damisch gibi yabancı sanatçıların yapıtları da yer alıyor. Sergi, 15 Temmuz’a kadar devam edecek. Falcı Sevdiye Ali Dilber’le kaç yıl önce tanıştık, dost olduk, hatırlamıyorum. Ben İkinci Yeni sularında kulaç atarken, o Sartre’larla, Genet’lerle uğraşıyordu. Kimi akşamlar evinde toplanır, film seyrederdik. O zamanlar video, DVD nerede! 8 milimetrelik bir projeksiyon makinesi vardı Ali’nin. Ben Sirkeci’ye iner, Cemil Cevizli’nin fotoğrafçı dükkânından kısacık, bilemedin onar dakikalık sessiz filmler alırdım. LaurelHardy’ler, Charles Chaplin’ler, Buster Keaton’lar… O filmler nasıl da can verirdi bize… Zaman zaman Ali’nin projeksiyon makinesini alır, okula götürürdüm. Yedek subay öğretmen olarak yapıyordum askerliğimi. Beni Okmeydanı’nda bir okula vermişlerdi. Sınıfta göstericiyi kurar, pencere camlarını gazete kâğıtlarıyla kapatır, film seyreder, sonra da seyrettiklerimizi tartışırdık. Sonra yıllarca görüşemedik Ali’yle. Yaşam beni Cağaloğlu’na, Ali’yi Yeşilçam’a savurdu. Gazetemizin yarışmasında, Roman dalında ben de Seçiciler Kurulu üyesiydim. Bir baktım, Ali Dilber imzalı bir roman: “Falcı”. Hemen okudum; çok da sevdim. Yine Seçiciler Kurulu üyesi Konur Ertop’un iki adayından biri olduğunu, Tahsin Yücel’in de kitaba ilgisiz kalmadığını görünce sevindim. Demek kitabı özel nedenlerle sevmemişim diye. Geçenlerde kitap olarak yayımlandı roman (Ozan Yayıncılık). Adı değişmiş, “İstanbul Falcısı” olmuş. Yapıt, Anadolu’dan İstanbul’a göç eden bir aileyi anlatıyor. Yedi kardeşten beşincisi olan Kambur Bekir’in ağzından. Sevdiye’ye odaklanarak. Sevdiye kim? Kambur Bekir’in ortanca ablası. Altıncı hissi son derece güçlü. Küçük yaştan kardeşinin aklından geçenleri de, mahallede olacakları da söyleyen bir kız. Büyük kente göç edince de… İstanbul’un falcısı. Elbette öyküyü anlatmayacağım burada. Zaten son derece renkli. Aileden yola çıkarak “70’li yılların manzarası” çiziliyor. Sokak kavgaları, sağsol çatışmaları, cemaatlerin serpilmesi… Ama bunlar, daha önce örneklerini gördüğümüz gibi, öykünün dışına çıkılarak kalın çizgilerle değil, alttan alta akan bir “olağanlık”la veriliyor. Anlatım yalın, içten. Baştan sonra gülümsemeyle okuyorsunuz. İşte bir örnek, kitabın başında yer alan kısa giriş: “Bu eserde yer alan metin bir romandır. Gerçek hayat ve kişilerle benzerlikleri varsa da bu sadece hoş bir rastlantıdır…” Ama benim asıl ilgimi çeken, ayrıntılar oldu. İnsanı bıktıran “laf kalabalıkları” değil. Hani, Çehov’un bir sözü var: “Duvarda bir tüfek asılıysa patlamalı.” Romandaki bütün ayrıntılar yapıta katkı sağlıyor. Bunda sanırım Ali’nin Yeşilçam serüveninin büyük katkısı var. “İstanbul Falcısı”nı zaman zaman alıp karıştıracağım kitaplar arasına koydum. Sıra şimdi de Herakles heykelinde ET Arkeoloji Müzesi’ndeki çıplak Herakles heykelinin açılışta ‘Başbakan görmesin diye’ kaldırıldığı iddia edildi. Kültür Servisi Başbakan Erdoğan’ın 28 Mayıs’taki Eskişehir mitingi sonrası, açılışını yapmak üzere gittiği ETİ Arkeoloji Müzesi’ndeki çıplak Herakles heykelinin, “Başbakan görmesin diye” kaldırıldığı iddia edildi. Eskişehir’de yayın yapan Milli İrade gazetesinde fotoğraflarıyla yer alan haberde, müzenin bahçesinde yer alan heykelin açılıştan önce yerinden kaldırılarak bir paravanın arkasına saklandığı öne sürüldü. İddiaları yalanlayan Müze Müdürü Dursun Çağlar, “Heykelin, Başbakan Erdoğan’dan saklanması söz konusu değil. Başbakan Erdoğan’ın müzemizin açılışını yapacağı gün Herakles heykelinin üzerinde durduğu kaide çöktü. O halde sergileyemezdik, geçici olarak kaldırdık. Heykelin kaidesinin düzenlenmesi için acil yazı yazdık. En kısa sürede müzemizin bahçesinde tekrar sergilenecek” diye konuştu. Çağlar, müzenin açılışını Erdoğan’ın Eskişehir ziyareti öncesine yetiştirmeye çalıştıklarını anlatarak, “Son bir hafta 70 kişi gece gündüz çalıştık. Ancak son gün böyle bir aksilik oldu. Bunun başka bir nedeni yok” ifadelerini kullandı. Venedik Bienali’nde Azerbaycanlı sanatçı Aydan Salakhova’ya ait iki eserin kaldırılmasına ilişkin Beral Madra’dan açıklama Sansürün nedeni politik Kültür Servisi Bu yıl 54.’sü düzenlenen Venedik Bienali’nde, Azerbaycan’ın öncü sanatçılarından Aydan Salakhova’ya ait iki eserin önce üstünün örtülmesi, ardından da eserlerin kaldırılmasına ilişkin Beral Madra pavyon yetkilileri, “eserlerin nakil sırasında zarar gördüğü için kaldırıldığını” iddia etmişti. Ancak Azerbaycan Pavyonu Küratörü Beral Madra’dan yetkililerin yaptığı açıklamanın gerçeği yansıtmadığını belirten bir başka açıklama geldi. Madra, “Salakhova’nın söz konusu iki eserinin ülkenin saygınlığını tartışılır hale getireceği” düşüncesiyle, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in emriyle kaldırıldığını söySalakhova’nın bienaldeki çalışmaları lediği açıklamada, sanatçı ve küratörleri, çağdaş sanat üzerindeki baskılara karşı tedbir almaya çağırdı. Eserlerin, aylar önce basılan katalogda yer almasına ve yerel küratör Cengiz Farzeliev’in de söz konusu eserleri bilmesine karşın açılışta böyle bir olayla karşılaştıklarına dikkat çeken Beral Madra, “Heykellerin kaldırılmasının bir büyük skandal olacağı için önce üzerleri örtülmüş. Ancak sonuçta, tüm çabalarımıza rağmen heykellerin kaldırılmasını engelleyemedik” dedi. Salakhova’ya ait heykellerden birinde, Kâbe’deki kutsal taş ve vajina figürleri birlikte yer alıyordu. Bir diğer eser ise bir kadını siyah bir peçeyle tamamen örtünmüş bir şekilde tasvir ediyordu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle