17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 1 HAZ RAN 2011 ÇARŞAMBA 4 HABERLER CHP 9 yıl aradan sonra Diyarbakır’da ilk mitingini gerçekleştirdi. Kılıçdaroğlu kardeşlik mesajları verdi ‘Bu sorunu ben çözerim’ CHP’N N ANAYASA V ZYONU ‘Yeni Rüzgârlar’ İspanya’ya, Yunanistan da katıldı geçen hafta. Pazar günü, Atina, Madrid, Milano, Paris, Londra ve yaklaşık 100 Avrupa kentinde protesto gösterileri vardı (Athens News). The Independent, Londra’da 1516 yaşında gençlerin dahi protesto gösterilerine katıldığını aktarıyordu. “Öfkeleniniz” başlıklı kitapçığın Avrupa çapında milyonlarca satması yeni rüzgârların habercisiydi. Mısır, Tahrir Meydanı herkesi heyecanlandırdı, kitle eyleminin gücüne olan güveni tazeledi. Artık her meydan Tahrir Meydanı’nı yansıtıyordu. “Öfke”nin artık bir simgesi de vardı... ‘MGK ve YÖK kalkacak’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum, partisinin anayasa vizyonu çerçevesinde vicdani nedenlerle askerlik yapmak istemeyenlere bu hakkın tanınmasının tartışılabileceğini söyledi. Batum, MGK’nin anayasal bir kurum olmaktan çıkarılması, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin de seçmeli olarak okutulması önerisinde bulundu. CHP, anayasa vizyonunda cinsel yönelim nedeniyle ayrımcılığın da önüne geçileceğini belirtildi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır’daki mitingi başlamadan hemen önce Batum, partisinin anayasa vizyonunu açıklarken “Genel Başkanımızın Diyarbakır’daki konuşmasıyla bizim bu çalışmamızın birbirini tamamlayacağını düşündüğümüz için aynı günü seçtik” dedi. “10 Başlıkta CHP’nin Anayasa Vizyonu” 35 akademisyenle birlikte hazırlandı. Yeni anayasa için Anayasa Meclisi kurulması öngörülen çalışmada bu Meclis’te baraj olmaması ve bütün partilerin katılabilmesi düşünüldü. Çalışmada dikkat çeken unsurlar şöyle: Dinsel baskı engellenecek: Anayasanın ilk 3 maddesinin değiştirilemezliği benimsenecek. Başlangıç metninde bir arada yaşama arzusuna dayalı ulus tanımı ve yurttaşlığın ırk, etnik köken veya dine dayanmayan hukuksal bir bağ olduğu vurgulanacak. Laik devletin anayasadaki yerinin anlaşılması bakımından din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin anayasa hükmü yeniden kaleme alınacak. Dinsel sömürü yasağı ve devletin temel düzenini dine dayandırma yasağı korunacak. Din dersi seçmeli olacak: Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi zorunlu olmaktan çıkarılacak. Kadın erkek eşitliği: Devlete “bir cinsiyetin üstünlüğüne ya da dezavantajlı konumuna ilişkin kültürel kalıpları değiştirme ödevi” verilecek. Cinsel yönelime koruma: Anayasada “ayrımcılık yasağı” açıkça yer alacak ve “yaş, etnik ya da sosyal köken, cinsel yönelim, engellilik ve benzeri nedenlere dayalı ayrımcılık” da yasaklanacak. Alevilere anayasal güvence: Değişik din ve mezheplere mensup yurttaşların tüm hakları güvence altına alınacak. Vicdani ret adımı: Vicdani nedenlerle askerlik hizmeti yapmak istemeyen yurttaşlara bu hakkın tanınması tartışılacak. Anadilin de öğretim: Türkçe resmi dil olarak korunacak. Devlet okullarında anadilin öğretilmesi imkânı tanınacak. Irka dayanmayan yurttaşlık: Yurttaşlık, siyasi bir hak olarak tanımlanacak. “Devlet ile birey arasındaki hukuksal bağı” ifade eden ve dine, dile, ırka ya da etnik kökene gönderme yapmayan bir yurttaşlık anlayışı benimsenecek. MGK değişecek: Bağımsız İdari Otoriteler, Eşitlik Kurulu, Kamu Denetçiliği Kurumu kurulacak, YÖK kaldırılacak. MGK, anayasal bir kurum olmaktan çıkarılacak. Yerel yönetim reformu: Bir bölgeye özgü değil, tüm Türkiye için planlanacak bir yerel yönetim reformu yapılacak. Merkezi idare ile yerel yönetimlerin yetki ve ilişkileri yeniden düzenlenecek. Üniter devlet korunacak. Yargı reformu: Anayasa Mahkemesi kuruluşu, faaliyeti ve seçimleriyle liyakate uygun, etkili ve adil denetim yapabilecek bir yapıya kavuşturulacak. AYM üyelerinin seçimi yeniden düzenlenecek. OHAL KHK’leri, YSK ve YAŞ kararları yargısal denetime açılacak. HSYK kararları da Danıştay’ın denetimine açılacak. Askeri Yargıtay kaldırılacak. Diyarbakır’da coşkulu bir kalabalığa seslenen Kemal Kılıçdaroğlu, “Aramıza giren, bizi yabancılaştıran unsurları bir tarafa bırakacağız. Ayrılık gayrılık bizim kitabımızda yok” dedi. Erdoğan’ı en büyük bölücü ilan eden CHP lideri, Erdoğan’ın kente cezaevi vaadini hatırlatarak, ‘’Ama ‘Biz fabrika istiyoruz’ diyorsanız AKP’ye sırtınızı döneceksiniz karşınızda 6 oku, yeni CHP’yi göreceksiniz’’ diye konuştu. ERDEM GÜL/MAHMUT ORAL DİYARBAKIR CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’dan bir gün önce gittiği Diyarbakır’da AKP’yi Diyarbakırlı şair Ahmed Arif’in “Bunlar, engerekler ve çıyanlardır” dizeleriyle eleştirdi. “En büyük bölücü Erdoğan” diyen Kılıçdaroğlu, Kürt sorununu CHP’nin çözeceğini söyledi. CHP tarafından bilboardlara asılan afişlerde “tarihi” diye nitelenen Diyarbakır izlenimi Önce esnaf ziyareti alanına yaklaşırken, şüpheli bir paket nedeniyle güzergâhı değişti. Bunun üzerine Kılıçdaroğlu’nun otobüsü, kentin en işlek yeri olan Ofis’ten geçti. Kılıçdaroğlu burada esnafı ziyaret ederek, taksiciler ve esnafla sorunlarını konuştu. Kürtçe müzik yapan bir grubun sahne aldığı miting öncesinde, bitişikteki camide okunan ezan ve ardından kılınan namaz bitene kadar, müzik susturuldu. Açılan pankartlarda AKP’ye yönelik tepkinin yansımaları görüldü. Kılıçdaroğlu dün öğlen saatlerinde DiKemalhalkı selamlayan Kılıçdaroğlu’nun, miting yarbakır’a uçakla geldi. Parti otobüsüne binerek yolda ılıçdaroğlu Diyarbakır izlenimlerini bir grup gazeteciye anlattı: Her gelişimde havaalanının taksi durağındaki Reşo ile sohbet ederim. O da “Başbakan da gelsin ikinizi karşı karşıya dinleyelim” diyor. Ama o da biliyor gelmeyeceğini. Eskiden buralardan otobüsle bile geçemezdi CHP. Şimdi ise coşku var. Kılıçdaroğlu miting sonrasında simitlerini yere deviren bir simitçinin polis tarafından tartaklanmasına müdahale ederek simitçiyi otobüse aldırdı. Simitlerinin parası Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak tarafından ödendi. K üzgârlar öfkeyi düzenin dışına taşıyor Yaklaşık beş yıldır bir mali krizden bir türlü çıkamayan dünya ekonomisinde koşullar yeniden bozulmaya başlıyor. Bu sırada Avrupa’da gençler ve halkın giderek genişleyen bir kesimi, bankacıları uluslararası mali sermayeyi kurtarmanın yükünü sırtlarına yıkmaya çalışan hükümetlerin, “sağlı sollu” “düzen partileri”nin (artık düzen partileri kavramını yeniden kullanmaya başlayabiliriz) ekonomik programlarına karşı öfkeyle sokaklara dökülüyor, meydanları dolduruyor. Meydanları dolduranlar “gerçek demokrasi”, taleplerini dile getirdikçe düzenin sınırlarını aşmaya başlıyor. 19. yüzyılın başında ‘liberal demokrasi’ye karşı şekillenen ‘sosyal demokrasi’nin hemen ‘ekonomi politiğin’ eleştirisini gündeme getirmiş olması gibi... Meydanlardakiler, taleplerini ifade edecek siyasi programları, hareketi ifade edebilecek yeni örgütsel yapıları bizzat hareketin içinden yaratmaya çabalıyor. Siyasi partilerin ve sendikaların meydanlara uyum sağlayamamış olması, bu yeni “muhalefet dalgasının”, “mantığının”, arayışlarının hem düzenin hem de düzenin geleneksel muhaliflerinin oluşturduğu “yapının” sınırlarını zorlamaya, kapitalizmin geleceğini sorgulamaya başladığını da gösteriyor. Meydanlardakiler tam olarak ne istediklerini bilmiyor. Ama ne istemediklerini çok iyi ifade etmeye başladılar. Bir “negatif diyalektik” ve “olumsuzlama”, “katılmama” arzusu durumuyla karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor. Meydandakilerin, olumsuzladıkları her şey, bu olumsuzlamanın kapitalizmin ekonomik mantığını (“kâr makinesi”), bunu yeniden üreten siyasi yapıyı (yönetimi seçkinlere teslim eden parlamenter demokrasiyi), kitle inisiyatifini sınırlayan bürokratik, merkezi siyasi örgütlenmeleri ve sendikaları hedef aldığını gösteriyor. Bu “olumsuzlamanın” (negativity) ne zaman ve nasıl bir “yükselterek aşmaya” (aufhebung) dönüşeceğini, hatta dönüşüp dönüşemeyeceğini bugünden bilmek olanaklı değil. Ancak bu hareketlere ve meydanlara, “kendiliğinden hareketler”, dolayısıyla, tarihin maddesi, yeni olasılıkları gündeme getiren bir “durumun” yaratıcısı olarak bakarsak, bilincin (öznenin) önemini, siyasetin ama daha önce felsefenin görevlerini düşünmeye ve omuzlamaya başlayabiliriz. R miting öncesi havaalanından İstasyon Meydanı’ndaki mitinge kent turu atarak geldi. Coşkulu bir kalabalığa seslenen Kılıçdaroğlu, “Umuyorum kısa ama güzel, kardeşçe bir söyleşi yapacağız. Aramıza giren, bizi yabancılaştıran unsurları bir tarafa bırakacağız. Ayrılık gayrılık bizim kitabımızda yok” sözleriyle başladı. Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: Gelemez diyorlardı: “Siz efendim Hakkâri’ye, Siirt’te, Di yarbakır’a gidemezsiniz” diyorlardı. İşte geldik arkadaş. Ama bir şey de haklılar, biz yeteri kadar Diyarbakır’a gelmedik, derdinizi dinlemedik, Ankara’da oturup “Bize oy verin” dedik. Şimdi bunu değiştiriyor, ayağınıza geliyoruz. OHAL her yerde: Bunlar “OHAL’i kaldırdık” dediler. Şimdi OHAL her yerde var. “Faili meçhuller bitti” diyorlar oysa 7 yılda 110 faili meçhul var. “Dur ihtarına uymadı” diye öldürülen 315 ALANDA TÜRK BAYRAKLARI CHP mitinginde kara çarşaflı kadınlardan, türbanlı genç kızlara, kent merkezinden gelenler ile köylü ve çiftçilere kadar her kesimden insanın buluştuğu gözlendi. Katılanlar ellerindeki Türk bayrakları ve parti sembollerini sallayarak müziğe eşlik etti. (Fotoğraf:AA) ‘Üniter yapı içinde özerklik’ Kemal Kılıçdaroğlu, Kürt sorununun çözümü için tüm siyasi partilerin önereceği isimlerden kurulacak bir komisyon önerdi UTKU ÇAKIRÖZER DİYARBAKIR CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kürt sorununu Meclis Başkanlığı tarafından oluşturulacak ve tüm siyasi partilerin önereceği isimlerden oluşacak bir “akil adamlar komisyonu” ile çözeceklerini açıkladı. Seçim mitingi için Diyarbakır’a giderken Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada CHP lideri şu değerlendirmelerde bulundu: Başbakan hükümet edemiyor: Başbakan’ın mitingleri sırasında Türkiye’nin bazı illerinde kepenklerin kapanmasının anlamı çok açık? Başbakan artık bu bölgede hükümet edemiyor. Erdoğan’ın bunu iyi düşünmesi gerekir. Kürt meselesine akil adamlar: Kürt meselesini çözmeye biz talibiz. İktidar olduğumuzda uygulamaya koyacağımız Toplumsal Bütünleşme projemizin en önemli ayağı ve altyapısı Akil Adamlar Komisyonu olacak. Bu komisyon tek partinin ya da hükümetin komisyonu olmayacak. Meclis Başkanı’nın çağrısı ile kurulacak. Tüm partilerin önereceği isimler aynı anayasa hazırlar gibi bu konuyu ele alacak. Her parti eşit sayıda akil adam önerecek. Bu uzlaşma birikimi ve deneyimi aslında Türkiye’de var. Çekinceleri kabul, üniter yapıyı bozmaz: Yerel yönetimler özerklik şartının çekincelerini kaldıracağız derken bunu üniter devlet yapısı içinde gerçekleş tireceğiz. Eyalet falan istemiyoruz. BDP’nin söylediğinden farklı bizim dediğimiz. Zaten TBMM kabul etmiş bu belgeyi ve Bakanlar Kurulu’na da çekinceyi kaldırma yetkisi vermiş. Biz de iktidar olunca kaldıracağız. Erdoğan’ın kaset açıklaması: O kasetleri var dediği bakanları çıksın açıklasın. Ben başbakan’ın söylediklerine bakarım. Bakanlar diyor. Demek ki bu hükümetin bakanları. (Başbakanlığın, Erdoğan’ın sözünü ettiği bakanların bu hükümetin bakanları olmadığı yönündeki açıklamasıyla ilgili olarak) Başbakanlık ne yapacak? Mecbur düzeltecek. Daha önce yolsuzluk yapan bakanları milletvekili listesine almadım demişti. Şimdi bir itiraf daha... kişi. Cezaevlerinde olup, tedavi izni verilmeyen ve hayatını kaybeden 212 kişi. Tutuklu sayısı 2005’te 28 bin kişi 2009 58 bin kişi. Taş attı, diye yüzlerce çocuk tutuklandı. Engerekler çıyanlar: Ahmed Arif’in dediği gibi “Bunlar, engerekler ve çıyanlardır, bunlar, aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır, tanı bunları, tanı da büyü...” Ben çözerim: Şimdi Recep Tayyip Erdoğan, geliyor, “Efendim Kürt sorunu var. Sorun benim sorunumdur” diyor, eyvallah. Sonra bir bakıyoruz “Böyle bir sorun yoktur” diyor. Böyle bir sorun var mı? (Var sesleri) Peki siz mi, millet mi doğruyu söyler, Recep Tayyip Erdoğan mı? Millet, doğruyu söyler. Ben de millete inanıyorum böyle bir sorunu çözmek de Kemal kardeşinizin görevi olacaktır. En büyük bölücü Erdoğan: Başbakan, “Sizin mitinginizde neden bayrak yok?” diyor. Bayrak üzerinden siyaset yapılmaz. Onun üzerinden siyaset yapmak bölücülüktür, en büyük bölücü de Recep Tayyip Erdoğan’dır. Kimse bölmek istemiyor: “Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı kabul edeceğiz. Yerel yönetimlerin daha güçlü olması gerekir” dedim. Hemen “Sen Türkiye’yi bölüyorsun, sen özerklik istiyorsun, sen eyalet sistemi istiyorsun” dedi. Buradan söylüyorum Türkiye bütündür kimse bölmek istemiyor. Bu güzel coğrafyada hepimiz kardeşçe yaşayacağız. Cezaevi müze olacak: Başbakan Erdoğan Diyarbakır’a geldi ve iş isteyen Diyarbakırlı gence “Biz burada fabrika yapmayacağız” yanıtını verdi. Daha sonra geldi “Eski hapishaneyi yıkacak ve size modern bir hapishane yapacağız” sözü verdi. Kemal kardeşiniz ise size yeni hapishane sözü değil, fabrika sözü veriyor. O hapishaneyi müze haline getireceğiz ve Diyarbakır’a her gelen yurttaş Diyarbakırlı gençlerin çektiği acıları hapishaneyi gezerek tanıyacak. Güzel bir gelecek için önce geçmişimizle yüzleşeceğiz. KCK operasyonları: Halkın iradesiyle seçilen belediye başkanları aylarca hapiste tutuluyor. O insanlar aylarca neden tutuklandıklarını bile bilmiyor. Bu özel yetkili mahkeme ucubeliğini hukuk sisteminden kaldıracağız. Hapishane istiyorsanız AKP’ye oy verin: Size sözüm var. Bedeli ne olursa olsun barışı getireceğim Türkiye’yi bir cennette çevireceğim. Bütün Diyarbakırlılara da sesleniyorum; eğer hapishane istiyorsanız eyvallah. Recep Tayyip Erdoğan, gelir size sıcak soğuk suyu olan bir hapishane yapar. Ama “Biz fabrika istiyoruz” diyorsanız AKP’ye sırtınızı döneceksiniz karşınızda 6 oku, yeni CHP’yi göreceksiniz. Dayan rüsva etme beni: Kılıçdaroğlu, Ahmed Arif’in bir başka şiiri “Anadolu” ile konuşmasına son verdi. Kılıçdaroğlu şiirin “Öyle yıkma kendini / Öyle mahzun, öyle garip... / Nerede olursan ol / İçerde, dışarda, derste, sırada / Yürü üstüne üstüne / Tükür yüzüne celladın / Fırsatçının, fesatçının, hayının... Dayan kitap ile / Dayan iş ile / Tırnak ile, diş ile / Umut ile, sevda ile, düş ile / Dayan rüsva etme beni” dizelerini okudu. ürültüden uyananlar ve uyanamayanlar Porte del Sol meydanında, üzerinde “Yunanlılar bize, gürültüyü kesin bizi uyandıracaksınız diyor” yazılı bir pankart varmış (Kathimerini 25 Mayıs). Gerçekten de Yunanistan’da gençlik, çalışanlar, halk, bir süre muhteşem bir direnişle kemer sıkma politikalarına karşı tüm Avrupa halklarına umut verdikten sonra siyasi partilerin, sendikaların durumu kabullenmeye başlamasıyla, medyanın şiddet olaylarını çarpıtmasıyla, abartmasıyla umutlarını yitirmiş ve evlerine dönmüştü. İspanya’dan gelen rüzgârlar, Yunanistan’daki isyan ateşini yeniden alevlendirdi. Salı ve çarşamba günü başlayan hareketlenme giderek yoğunlaştı, polis de gönülsüz bir müdahale denemesinden sonra duruma teslim oldu. “Öfke” cuma günü parlamento binasının önündeki Syntagma Meydanı’nı doldurmaya başladı. Pazar günü Yunan basını meydandakilerin sayısının 100 bine ulaştığını aktarıyordu. Yunan basını da gururla “Avrupa’da yüz kentte benzer eylemlerin yapıldığını” vurguluyor. İnsan düşünmeden edemiyor. Avrupa Birliği sürecinde tüm çabalara karşın yaratılamayan “Avrupalılık ruhuna” karşı sakın bu öfke, “olumsuzlama” ve isyan yaratmaya başlamış olmasın? Yunanistan halkı uyandı ama düzenin iktidarı da muhalefeti de hâlâ uyuyor. Başbakan Yardımcısı Pangalos geçen hafta Ethnos gazetesine verdiği bir demeçte, “Bu ideolojisi, örgütlenmesi olmayan bir hareket, yalnızca tek bir duyguya, öfkeye dayanıyor” diyormuş. Pangalos’u, Heiddeger’in, en ufak hışırtıya tepki verirken yanında patlayan tüfeğin sesini, tüfek onun dünyasına ait olmadığı için, duymayan ‘kertenkelesine’ benzetebiliriz. “Yapıya” ait olan bu adamın yapıya “sığmayan” bu “öfke”nin arkasındaki “bu düzen çürüdü!”, “bize hizmet etmiyor” bilgisini, 100 bin insanın nasıl olup da evlerinden çıkıp meydana gelebildiğini anlaması zor. Sendikaların ve sol (“komünist”, sosyalist) partilerin de bu kalabalıkların neden onların bayrakları altında yürümediğini... Geçen hafta cuma günü yüz binlerce Mısırlı, “ikinci devrim” talebiyle, “Mısır devrimi bitmedi” sloganıyla Tahrir Meydanı’ndaydı. İlk turda devrime ihanet ettikten sonra cuntanın eteğine yapışan Müslüman Kardeşler bu kez daha baştan Tahrir Meydanı’nın karşısında tavır alıyor; meydandakileri “komünistler”, “laikçiler”, “bunlar halka karşı” nitelemeleriyle, orduya hedef gösteriyorlardı. “Eşya” tabiatına uygun davranıyordu, ama “yeni rüzgârlar” da esmeye devam ediyordu... G Kilis ve Şanlıurfa’da miting Selçuk Üniversitesi’nde gerginlik Yurt Haberleri Servisi Selçuk Üniversitesi Alaeddin Keykubat Kampusu’nda dün öğlen saatlerinde ülkücü ve BDP’li bir grup öğrenci arasında gerginlik çıktı. Birbirlerine taş ve sopayla saldıran öğrencilere başta çevik kuvvet ekibi olmak üzere çok sayıda polis müdahale etti. Polisin biber gazı müdahalesiyle öğrenciler kaçmaya başladı. Öğrencilerden bazıları gözaltına alındı. Polis, olayların tekrar başlamaması için kampus içinde geniş güvenlik önlemi aldı. Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’ın ardından geçtiği Kilis’te düzenlenen mitingte, sadece çiftçi için değil emekli, esnaf, sanatkâr, taksi şoförü, çöpte kâğıt toplayan çocuk için de mücadele edeceklerini söyledi. Şanlıurfa’da da halka seslenen CHP lideri, “Traktörde kullandığınız mazotun litresi halkın iktidarında 1.5 lira olacak unutmayın” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle