17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 HAZ RAN 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR DERG N N LK SAYISI EK M’DE P YASADA 17 39. ULUSLARARASI STANBUL MÜZ K FEST VAL 4 HAZ RAN’DA BAŞLIYOR Paros’un ışığı yandı Kültür Servisi İlk sayısı ekim ayında yayımlanacak Paros dergisi “tanışma” sayısıyla okurlara merhaba dedi. Sosyal, kültürel, sanatsal ve siyasi pek çok konuya ışık tutmayı hedefleyen dergi, ismini Ermenicede “fener” anlamına gelen Paros sözcüğünden alıyor. Çokkültürlü bu toprakların her kesimine hitap eden, ayrımcılık yapmayan ve azınlıkları kucaklayan bir yayın izleyecek dergi, toplumun her kesimine ulaşmak için Türkçe olarak yayımlanacak. Paros’un ücretsiz bu özel sayısında ise Sarkis Paçacı’nın çizgileri, Vortvots Vorodman Kilisesi’nin restorasyonuna ışık tutan “Gökgürültüsünün Çocukları Hayata Dönüyor” yazısı, Kezban Hatemi’nin Heybeliada Ruhban Okulu değerlendirmesi, Alin Taşçıyan’ın İstanbul Film Festivali üzerine izlenim yazısı yer alıyor. Yüzyıllardan beri bu toprakların gelişimini aktaran zengin bir geçmişe sahip azınlık basınının giderek fakirleştiğini söylüyor Paros’un Genel Yayın Yönetmeni Mayda Saris: “Türkiye toplumu azınlık nüfusundaki azalmanın bir kültür kaybına da yol açtığının farkında. Şimdi geçmişte yapılan hatalar telafi edilmeye çalışılıyor. Bu bağlamda Paros’un çok önemli bir işlevi olacak.” (0544 208 76 99 0544 208 79 67) Benim 20 yıllık Bu benim stanbul Müzik Festivali’ndeki 20. yılım! 1991’de AKM’deki açılış töreninin ardından nasıl bir coşkuyla konseri izlediğimi ve ilk yazımı nasıl bir sevinçle yazdığımı çok iyi anımsıyorum. O günden bugüne stanbul’daki müzik etkinlikleri ne kadar artsa da stanbul Festivali’nin her ilkyaz geldiğinde uyandırdığı coşku bir başka. rinde Adnan Saygun’un “Yunus Emre Oratoryosu” seslendirilecekti. Saygun henüz birkaç ay önce ölmüş, o yıl da “Yunus Emre Yılı” olarak ilan edilmişti. Oratoryonun o güne dek her icrasında binbir sorun yaşandığını duyardık. Ona uzun yıllar sahip çıkan Hikmet Şimşek değil de bu kez Alexandr Schwinck yönetecekti. İDSO bu yapıtı ilk kez ve tek provayla çıkartacaktı. Notaların fotokopisi okunaksız olduğundan ve Hagacantare adlı Hollanda korosu işin üstesinden gelemediğinden son dakikada İDOB korosundan destek alınmıştı. AKM’deki açılış töreninin ardından nasıl bir coşkuyla bu konseri izlediğimi ve ilk yazımı nasıl bir sevinçle yazdığımı çok iyi anımsıyorum. Solistler: Rahmetli soprano Zehra Yıldız, mezzo soprano Jaklin Çarkçı, Azeri tenor Lütfiyar İmanov ve operamızın en deneyimli solistlerinden bas Ayhan Baran. Gazetemizin fotoğrafçısı İbrahim Günel konserden harika resimler çekmişti. Benim de böylece Cumhuriyet gazetesindeki müzik yazarlığım 16 Haziran 1991 tarihindeki “Karanlıkla Işık İç İçe” başlıklı bir yazıyla başlamış oldu. O günden bugüne kesintisiz sürmesinden kıvanç duyuyorum. O günden bugüne İstanbul’daki müzik etkinlikleri ne kadar artsa da İstanbul Festivali’nin her ilkyaz geldiğinde uyandırdığı coşku bir başka. Ne çok sanatçıyla, ne çok yöneticiyle söyleşi yapmışım. Ne çok perde arkası olaya tanık olmuşum. Ne çok yeni parlayan yıldızın sonradan dünya çapında olduğunu izlemişim. Ne çok yapıtı ilk kez İstanbul Festivali’nde dinlemişim. Rahmetli Nejat Eczacıbaşı ve rahmetli Aydın Gün ile ne çok şey paylaşmışım! Şimdi onların hepsini ve Atatürk Kültür Merkezi’ni de özleyerek yazıyorum bu satırları. Bu benim İstanbul Müzik Festivali’ndeki 20. yılım! 1991 Haziranı’nın ilk günleriydi. Cumhuriyet gazetesinin sanat sayfası yönetmeni Celal Üster aradı. Onunla lise yıllarından arkadaştık. Robert Kolej’de “İzlerimiz” adlı edebiyat dergisinin editörlüğünü yapmıştık. Bu kez 19. İstanbul Müzik Festivali’yle birlikte Cumhuriyet’in müzik yazarlığını öneriyordu. Festivalin açılış konsePatricia Petibon 39. festivalin programı Gelelim 39. festivalin programına: Doğal ki ben de herkes gibi bu yılın en heyecan dolu solisti Renee Fleming’i beklemekteyim: Müthiş bir soprano, müthiş bir sahne, müthiş bir karizma. Bu arada Goetzel yönetimindeki BİFO’yu da kutlamak gerek. Zira bu düzeydeki operacılar dünyadaki belli sanat merkezlerinin dışında, dinletilerine kendi orkestraları ve/veya kendi şefleriyle katılırlar. BİFO’nun işi çok yüklü bu festivalde: Son zamanlarda dünyanın en ünlü kemancılarından birisi haline gelen Hilary Hahn’a da Mozart’ın Türk konçertosunda eşlik edecek; açılış konserini de gerçekleştirecek. Bence festivalin ikinci büyük olayı SchleswigHolstein Festival orkestra ve korosunun sunacağı “HaydnYaratılış” oratoryosu. Aynı topluluğun ikinci konserini zamanımızın ünlü şeflerinden C. Eschenbach yönetecek ve genç çellist A. Weilerstein’a Saint Saens’in 3. konçerto Bir Zamanlar Anadolu’da Altyazı’da Kültür Servisi Altyazı aylık sinema dergisinin haziran sayısının kapağında, Nuri Bilge Ceylan’ın merakla beklenen yeni filmi Bir Zamanlar Anadolu’da yer alıyor. Altyazı okurları, Ceylan’ın geçen ay 64. Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü Dardenne Kardeşler’le paylaşan filmiyle ilgili ilk değerlendirmeyi Vecdi Sayar’ın kaleminden okuyabilecekler. Dergideki Cannes dosyasında Altyazı yazarları, başta Altın Palmiye’yi alan “The Tree of Life” olmak üzere, festivalde beğeni kazanan ve önümüzdeki yılın sinema gündemini belirleyecek olan pek çok filmi de değerlendiriyor. sunda eşlik edecek. Bu yıl iki büyük festivalimizde, Ankara ve İstanbul’da “festival onur ödülleri” Muammer Sun’a verildi. Bu bağlamda, açılış konserinde onun İzmir Rapsodisi’ni dinleyeceğiz. Açılışın solisti, BBC yarışmasının birinciliğiyle yıldızı parlayan 17 yaşındaki piyanist Lara Melda. Ve ikinci gün, harika çocuk deyimiyle özleşmiş piyanistimiz İdil Biret’ten bir Liszt resitali var. Kremarata Baltica’nın kurucusu Gidon Kremer’e “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” sunuluyor. Bu konserde neden Glenn Gould’a saygı gösterdiğimizi anlayamadım! Eğer ünlü bir Bach yorumcusu olduğundan ötürüyse, birçok Bach uzmanı tarafından da aynı zamanda tartışılan bir piyanistti Glenn Gould. Demek ki Kremer için özel bir yeri varmış! Yuri Bashmet’in şef ve solistliğindeki Moskova solistlerine katılan ünlü Rus piyanisti Leonskaja, Mozart’ın dantel işlemeli “Jeunehomme Konçertosu”nu çalacak. Yılların eskitemediği piyanist Stephen Kovaçeviç, Beethoven’in 4. piyano konçertosuyla Cem Mansur yönetimindeki Akbank Oda Orkestrası’na solist olacak. Aynı dinletide İlhan Usmanbaş’a festivalin ısmarladığı yeni orkestra yapıtı da seslendirilecek. Festivale katılan toplulukların hepsi kendi içlerinde tutarlı ve keyifli programlar hazırlamışlar: Venedik Barok Orkestrası eşliğinde soprano Patricia Petibon’dan Barok aryalar dinleyeceğiz. Bilkent Senfoni Rus bestecilerden örülü bir program hazırlamış. Ünlü klavsenci Trevor Pinnock’un grubu olgun Barok döneminden örnekler verecek. Festivalde yer alan Türk sanatçıları yakından tanıyoruz. Onların yabancılarla kaynaştırılması da rengârenk programlar yaratmış. [email protected] Gidon Kremer Renee Fleming ‘YANIK SARAYLAR’IN YAZARI TRINITY COLLEGE’DAYDI Trestikova filmleri Documentarist’te Kültür Servisi Documentarist İstanbul Belgesel Günleri’nde bugün festivalin onur konuğu olan Helena Trestikova’nın belgesellerinden bir seçkiyi takip edebilirsiniz. Fransız Kültür Merkezi’nde saat 14.00’te “Carmen Hikâyesi” ve “Hitler, Stalin ve Ben”, saat 18.00’de “Rene” filmi; Akbank Sanat’ta ise saat 20.00’de “Katka” filmleri izlenebilir. Film gösterimlerine yönetmen Trestikova da katılacak. Ayrıca festivalin yan etkinlikleri kapsamında saat 18.00’de Akbank Sanat’ta Uğur Kutay’ın düzenlediği “Kameranın Yan Etkileri” isimli bir atölye de düzenlenecek. Sevim Burak’ın Dublin’de yaşadığı gün... ZEYNEP AVCI Semaver’de yaz kursları Kültür Servisi Semaver Kumpanya’nın “herkes için tiyatro” ve “konservatuvara hazırlık” olmak üzere iki ayrı sınıf şeklinde yürüttüğü yaz kursları 4 Haziran’da başlıyor. Volkan Sarıöz tarafından verilen yaz dönemi kurslarının amacı; oyunculuğa başlangıç adımlarına öncülük etmek ve sahne ile ilgili temel bilgileri aktarmak. (0 212 585 59 35) DUBLİN Dublin’de yeşil bir mayıs günü. Kâdim Trinity Üniversitesi’nin nevzuhur binalarından birinin üst katında loş bir salon. Adı Long Room Hub. Kapının karşısındaki duvara gerilmiş kara perdeye portresi yansıyan Sevim Burak iri gözlerle sandalyelerde oturanlara bakıyor. Önünde duran kızıl örtülü masanın üstünde pirinç şamdanlarda iki mum yanıyor. Masanın başında sırtı Burak’a dönük Tilbe Saran benzersiz sesiyle, hem de İrlandalıların İngilizFotoğraf: ELFE ULUÇ cesiyle yazarın “Yanık Saraylar” adlı yapıtından Bilal Bey’in çılgın öyküsünü okuyor. Salondakiler kınity Üniversitesi Drama, Film ve Müzik Okulu Başkanı Prof. Steve Wilmer, Tripırtısız, biraz şaşkın, biraz çarpılmış, tıpkı Sevim Burak gibi gözlerini kocaman açmış, nity’den akademisyenler, ikisi de aramızda olmayan Sevim Burak ile Ömer Uluç’un Saran’ı dinliyor. kızı Elfe Uluç, çevirmen Maureen Freely, Az önce Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih başka dil uzmanları, elçilik mensupları, Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nden Doç. Dr. Beliz Güçbilmez ve İstanbul Bilgi Türkiye’den gelen konuklar Güçbilmez’in ve Erdem’in bildirileri sayesinde Sevim BuÜniversitesi öğretim üyesi Nilüfer Erdem rak’ın özgün yapıtlarının önemini, başta salondakilere Sevim Burak’ı tanıttılar. Tri Tilbe Saran, benzersiz sesiyle “Yanık Saraylar”ı okuyor. Salondakiler kıpırtısız, biraz şaşkın, tıpkı Sevim Burak gibi gözlerini kocaman açmış, Saran’ı dinliyorlar. Joyce ve Beckett olmak üzere İrlanda edebiyatı ile ne denli ilgilenmiş olduğunu öğrendiler. Trinity Üniversitesi’nin işbirliğini sağlayarak bu etkinliği düzenleyen Türkiye’nin Dublin Büyükelçisi Ahmet Altay Cengizer Burak’ın İrlanda’ya tanıtılmasının gereği ni vurguladı. Kara perdenin üstünde Burak’ın çeşitli görüntüleri kâdim İstanbul’un sokak görüntüleriyle, Ara Güler’in unutulmaz fotoğraflarıyla karışarak geçip duruyor. Tilbe Saran’ın bir drama heyecanıyla aktardığı Bilal Bey’in öyküsü ilerledikçe salondakiler nefeslerini tutuyor. Sonunda Bilal Bey günlerdir kabarttığı öfkeyi içinde yaşadığı Kuz guncuk ile birlikte ateşe veriyor. Kara perdeye alevlerin görüntüsü yansıyor. Tilbe Saran mumları söndürüp susuyor. Birkaç saniyelik heyecanlı bir sessizlikten sonra alkışlar Trinity’nin duvarlarını çınlatıyor. Dublin Büyükelçiliği’nin girişimiyle, Elfe Uluç’un yardımlarıyla ve Yapı Kredi Yayınları, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği ve Koç Vakfı’nın katkılarıyla yapılan etkinlikte okunan Sevim Burak metnini ABD’nin Ohio Eyalet Üniversitesi’nde doçent olarak görev yapan Victoria Holt Holbrook çevirdi. Tilbe Saran’ın okuması bittikten sonra verilen kokteylde hemen hemen herkes aynı şaşkınlık içinde: Sevim Burak’ın yapıtları bugüne dek nasıl olmuş da İngilizceye çevrilmemiş? Neyse ki artık elde Holbrook’un çevirdiği “Yanık Saraylar” ile Freely’nin çevirdiği “Everest My Lord”un İngilizce versiyonları var. Hem de Mas matbaasının güzel baskısıyla. Sevim Burak yaşasaydı 80 yaşında olacaktı demesek de olur. Bu da bir tür yaşamak. Belki de hayatta olanlardan daha iyi yaşamak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle