19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 15 MAYIS 2011 PAZAR 2 konuşurken, yürürken, hatta öpüşürken hemen kasete alıyor. Sonra da dosta düşmana “işte sizin sevdiğiniz, beğendiğiniz kişinin iç yüzü” diye ortalığa bir çamur fırlatıveriyor. Kalk işin yoksa temizle... Bir erkeğin bir kadınla baş başa olması özel yaşamdır. Öyledir, kişinin istediği gibi yaşaması, istediğiyle görüşmesi, sevişmesi, sevişmemesi! Bundan kime ne? Politik rekabetlerde türlü oyunlar oynanır. Şimdilerde bir de bu kaset dalaveresi çıktı. Ama kurbanlar hep muhalefetten! Sanki iktidar partisininkiler özel yaşamlarında aynı serüvenleri yaşamıyorlarmış gibi! Geçen gün bir adayın dediği gibi, “Yakında AKP’lilerin de özel yaşam serüvenleri sergilenirse alırsınız siz de ağzınızın payını!..” İnsan karısıyla sevişir, öpüşür, bu özel hayattır. İnsan bir sevgilisiyle konuşur, buluşur, gerekirse yakınlaşır. Bu, onun özgürlüğünün gereğidir. Kimseyi, hele toplumu, hele politikayı, hele AKP’nin seçimlerde puan almak hesabını hiç mi hiç ilgilendirmez. Bir Başbakan’ın seçim alanlarında, bağıra çağıra, karşısındakileri yere vurmak için, uydurma kaset dalaverilerini açıklamaya kalkışması, en azından ayıptır, çirkindir, utanç vericidir!.. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Özel Yaşam Suç mu? Özel yaşam!.. Nedir? Kişinin en doğal hakkıdır özel bir yaşama sahip olması... İstediği gibi, tam bir özgürlükle!.. Anayasalar, tüm yasalar, çağdaş uygarlığın gerektirdiği bir düzende... Ama bırakmıyorlar! Ama karışıyorlar. Ama senin özel yaşamın olmaz diyorlar. Peşine adam takıyorlar. Evinin en gizli odasına kadar alıcı makinelerini sokuyorlar. Eşinle misin ya da sevgilinle misin, kasetliyorlar... Sonra o kaseti bilgisayarlarla dosta düşmana gösteriyorlar. Özel yaşam diye bir şey yokmuş!.. Kişinin kendine ait bir evi, bir yakını, bir eşi, bir sevgilisi, bir dostu, bir yakını olamazmış!.. Durup dururken bir de bakıyorsun, evinde, odanda otururken ya da biriyle dertleşirken çekivermişler; “işte bu adam böyle işler yapıyor, görün, tanıyın” diye... Kolay değil bu işler! Ustalık gerek, deneyim, kurnazlık, ayrıca masraf, zahmet!.. Demek bu işin ustaları var, dernekleri var, bu yolda yetiştirilen becerikliler var. Takıyorsun bir ünlü adamın, bir politikacının, bir yazarın peşine, en mahrem anını bekliyor, kolluyor, sen bir kahvede, bir gazinoda biriyle Asırlık Türk Hava Kuvvetleri ve 15 Mayıs Türk Hava Kuvvetleri bugün dünyanın sayılı hava kuvvetleri arasındadır!.. Bu yıl 100. yılını kutlamakta olan Türk Hava Kuvvetleri’nin tarihi, dünyadaki büyük hava kuvvetlerinin tarihi kadar eskidir!.. Prof. Dr. Cengiz KUDAY ugün 15 Mayıs!.. Daha önceleri 15 Mayıs, “Hava Şehitlerini Anma Günü” olarak biliniyor ve etkinlikler yapılıyordu. Son yıllarda, Silahlı Kuvvetler’de tüm şehitlerimiz için “Anma Günü” olarak, 18 Mart kabul edildi ve “15 Mayıs” Türk Hava Şehitleri için resmi “Anma Günü” olmaktan çıktı. 1911’de kurulan Türk Hava Kuvvetleri’nin ilk şehitleri İstanbul Kahire uçuşunda 25 Şubat 1914’te şehit olan Yüzbaşı Sadık Bey ile aynı mesafe uçuşun da 11 Mart 1914’te şehit olan Teğmen Nuri Bey’dir. Onlar için İstanbul Fatih Saraçhane semtinde inşa edilen anıt 1916’da törenle açılmış ve bu tören aynı zamanda şehitlerimiz için ilk “Anma Töreni” olmuştur. Daha sonra Hava Şehitlerimiz için “27 Ocak” anma günü olarak kabul edilmiştir. Bunun nedeni; Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı’nda cephelerde pilot olarak görev yapmış ve Kurtuluş Savaşı döneminde Türk Havacılığı’nın kurucusu, öğretmeni ve hem de üstün niteliklere sahip bir pilotu olan Binbaşı Fazıl Bey’in, 27 Ocak B 1923’te, bir görev uçuşu esnasında şehit olmasıdır. Atatürk’ün emriyle kurulmuş olan Türk Hava Kurumu’nun bir kararla 1935’ten sonra katılım için hava koşullarının daha uygun olması nedeniyle törenleri 15 Mayıs’ta yapılmaya başlanmıştır. modern havacılık 20. yüzyılın başlarında, Avrupa’daki havacılık alanındaki gelişmeleri yakından izleyen ve önemini değerlendiren Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa’nın direktifleriyle ülkemizde Genelkurmay Başkanlığı’nda askeri havacılıkla ilgili görevler yapacak bir bölüm ilk kez 1911’de teşkil edilmiştir. Çalışmalar devam ederken 1912’de İstanbul’da Yeşilköy’de bir “Hava Uçuş Okulu” açılmış ve iki subay pilot öğrenimi için Fransa’ya gönderilmiştir. Havacılıkta ileri giden ülkelerde inceleme yapmak, uçak ve balon satın almak, uçuş öğrenimi sağlamak maksadıyla bir heyet de ayrıca Avrupa’ya gönderilmiştir. Fransa’ya gönderilen subaylar pilot diplomasını alarak Türkiye’ye döndükten sonra, Fransa’dan satın alınan uçaklarla Türkiye’de “Hava Uçuş Okulu”nda pilot ve rasıt (gözleyici) yetiştirilmesine başlanmış ve ayrıca Fransa ve İngiltere’ye yeniden pilot ve bakım elemanı yetiştirilmek üzere personel gönderilmiştir. Balkan Savaşı sırasında eldeki uçak ve pilotlarla keşif ve gözetleme hizmetleri yerine getirilmiştir. Savaş sonrasında, Enver Paşa’nın Harbiye Nazırlığı sırasında temeli atılmış olan Askeri Havacılık Teşkilatı’nın geliştirilmesine önem verilmiş, Fransa’dan uzmanlar getirilmiştir. Ne var ki, Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin Almanların yanında harbe katılması üzerine Fransız uzmanlar ülkelerine döndüğünden çalışmalar yarıda kalmıştır. Almanlarla ilişki kurularak uçak, yedek malzeme ve yardımcı uzmanlar istenmiş ve gelen yardımlarla “Hava Uçuş Okulu”nda Türk ordusu için pilot ve yardımcı eleman yetiştirilmeye başlanmıştır. Savaşın başlangıcında Hava Uçuş Okulu’nda 6 uçak bulunuyordu. Bunlardan “Edremit”ve “Tarıkbinzeyat” adındaki uçaklar, Doğu Cephesi’ne, 3. Ordu emrine gönderilince, okulda 4 uçak kalmıştı. 1914 yılında Almanya’ya gönderilen subaylardan uçuş diplomasını alanlar, Almanya’dan satın alınan uçaklarla ülkeye dönmüşlerdi. Bu suretle “Yeşilköy Uçuş Okulu”nun öğretmen kadrosu güçlenmişti. Türk cephelerindeki uçak sayısı zamanla artınca ve de yedek malzeme ihtiyacı çoğalınca uçakların bakım ve onarımı için yeni bakım ve onarım tesisleri açıldı ve teşkilat genişledi. Harbiye Dairesi’nde hava işleriyle ilgilenmek üzere bir şube kuruldu (9. Şube). Başkomutanlık karargâhına bağlı Hava Şubesi ise büyütülerek “Müfettişlik” haline getirildi. Cephelerdeki komutanlıklar emrine ve önemli bölgelere birer “Tayyare Bölüğü” verildi. Savaş süresince Türk ordusunun Başkomutanlık Karargâhındaki hava teşkilatı durmadan gelişti ve genişledi. 1917’ye gelindiğinde, cephelerdeki bölük ve müfreze sayısı 18’e ulaştı. Türk havacıları, Kurtuluş Savaşı’nda da üstlendikleri tüm görevleri başarıyla yerine getirdiler. Siyanür Şerbet Siyanür aslında zehirdir... Bir damlası ineği öldürür... Onun için Hitler önce Yahudiler için, sonra da sığınağında kendisi ve sevgilisi için siyanürü tercih etti... Bir bardak siyanür içme suyuna karıştığında, bir kasabayı yok etmeye yeter... Siyanür bir kez toprağa karıştığında ise artık geri alınamaz. Er geç bir yerde insana rastlar... Kütahya’daki gümüş madeninde ne kadar siyanürlü su var?.. 25 milyon ton... Peki, bu tehlikeli mi?.. Değil... Faydalı... Çıkan gümüşaltını avuç avuç köylüye dağıtacaklar çünkü!.. “Çevreye ve insanlara hiç mi zararı yok?” derseniz... Söylendi ya size; mutfak tüpü yani... Nükleer santralın mutfak tüpü ile kıyaslandığını düşünürsek... Çukurdaki siyanür de diyelim ki; sahanda yumurta... Ya da o mantığa göre; parmak tatlısı... Tatlısını yerseniz tehlike yok... Parmağı yerseniz... Bankalar, şirketler, haberleşme, koylar, limanlar, fabrikalar bitti... Yerin üstünü bitirince altını yemeye sıra geldi... Yerli ve yabancı şirketler saldırıyorlar; orman, dağ, ova, yayla, doğa, cennet, vatan, yurt demeden... Hiç merhametleri yok... Vicdansızlar... Yurdun dört bir yanından çevre katliamı haberleri geliyor... Tarihi boyunca Anadolu toprakları hiç bu kadar saldırıya uğramamıştı... Düşman dahi bu topraklara böylesine zarar vermedi... Siz sadece Kütahya’nın farkına vardınız... Siyanür seti çökünce... Onu da zar zor duydunuz... Arka sayfada, son haber, arada, kısacık, öylesine... Niçin?.. Çünkü medya patronları da maden, altın, gümüş, kömür, HES, ocak, kaz, kazan işine girdiler... O zaman kim seni savunacak ey vatan?.. Kim?.. Bir damla suyun için, bir dal ağacın için, bir tek taşın için, bir avuç toprağın için canımızı verirken... Şerbet mi saysak siyanürü?.. Sen ölü, biz ölü... 5. BASKI 00. Yılında Türk Hava Kuvvetleri Bugüne gelindiğinde Türk Hava Kuvvetleri, dünyanın sayılı hava kuvvetleri içinde yerini aldı!.. Bu yıl 100. yılını kutlamakta olan Türk Hava Kuvvetleri’nin tarihi, dünyadaki büyük hava kuvvetlerinin tarihi kadar eskidir. 3 Kasım 1945’te, Baltımaz 5329 sayılı bombardıman uçağıyla babasını kaybeden biri olarak, Hava Kuvvetlerimizin 100. kuruluş yılını kutluyorum. Ve bu vesileyle bütün hava şehitlerimizin hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Her 15 Mayıs’ta olduğu gibi yine bir hava şehitliği anıtının kaidesine bıraktığım bir çiçekle, duygularımı sessizce ifade ederek tek kişilik bir anma töreni yapıyorum. 1 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle