19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 14 MAYIS 2011 CUMARTES 18 Halit Çelenk Mühendisler ve Mimarlar da Ayakta yarın Ankara’da miting Mühendisler ve mimarlar yapacaklar. Niçin? Ellerinden alınan hakları, düşük ücretleri ve insanlık onurları için... Açıkçası, bu memlekette mühendisler ve mimarlar bile aç, açıkta! Kanıt isteyene, kanıt: Mühendis, mimar ve şehir plancıları arasında işsizlik veya meslek dışı işte çalışma oranı ortalama yüzde 25. Elektrik mühendislerinde işsizlik oranı yüzde 10’larda kalırken jeofizik mühendislerinde meslek dışı işlerde çalışanlar da eklenirse aynı oran yüzde 41’e değin yükseliyor. Ücretlere gelince: Makina Mühendisleri Odası’nın verilerine göre, bu alandaki mühendislerin yüzde 50’sinin ücreti 12002 bin, yüzde 28’inin ücreti 2 bin 1003 bin 800, yüzde 12’sinin ücreti 3 bin 9006 bin lira arasında. Ancak yüzde 10’unun ücreti 6 bin liradan fazla. Elektrik mühendislerinin ise, yüzde 45.8’i 15002 bin 500 lira arasında ücret alırken ancak yüzde 2.1’i 6 bin 500 lira üzerinde gelir elde ediyor. Toplum mühendislerinin yarattıkları eşitsizlik çarkı herkesi eziyor, herkesi... Oysa; Halit Çelenk, örgütleri baskı altına alınmış, kapatılmış öğretmenlerin de, kanları yerde kalmış savcı Doğan Öz’ün de, 7 TİP’li gencin de, yayıncı İlhan Erdost’un da hukukunu arayan gözü pek insan evladıydı. 12 Eylül karanlığında işkence odalarında çığlık çığlığa bırakılmış çocukların yaralarını sarmaya çalışan adalet hekimiydi. Çok duruşmasını izledik Halit Çelenk’in... Cunta mahkemeleri karşısında bile öyle dik dururdu ki; ileriden baktığınızda, ak saçlı başının, herkesten yüksekte duran heyetle aynı düzeyde olduğu sanısına kapılırdınız. Savunmasını yapmak, sözünü söylemek için ayağa kalktığında, mahkeme salonlarına saygınlığın ağırbaşlı havası siner, yalnızca onun kısık gibi gözüken gür sesi duyulurdu. Halit Çelenk’in gençliği, Fransız işgali altındaki Hatay’da geçmişti. O yüzden bağımsızlık bayrağını dorukta tutmak benliğinin bir parçasıydı. Bir nar ağacının altında Jean Jacques Rousseau’yu okurken öğrenmişti 1789 devriminin kazanımlarını. 1917 devriminin Çelenk, miş ve arkadaşlarının savunmanı Halitbilinir, öyleyalnızca Deniz Gezolarak tanıtılır. CUMHURBAŞKANLIĞI’NA SORU saldırı sonucu öldürülen Abdullah Gül, silahlı ve katilleri yakalanan Hrant Dink’in eşi Rakel Dink’e, Devlet Denetleme Kurulu üyelerini göndermiş ve ailenin sıkıntılarını aktarmalarını sağlamış. Bilindiği gibi, Necip Hablemitoğlu, Abdullah Gül’ün Başbakanlık yaptığı dönemde 18 Aralık 2002’de Ankara’da öldürülmüştü. Aradan geçen 9 yılı aşkın süreçte suikastla ilgili hiçbir gelişme olmamış, Hablemitoğlu’nun katil ya da katilleri bulunamamıştır. Abdullah Gül’e sorumuz şudur: Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, Necip Hablemitoğlu’nun eşi Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu’nu da ziyaret ederek, 9 yıl boyunca yaşadığı sıkıntıları dinleyecek, notlar alacak ve suikastın çözümü için çaba harcayacak mı? Piyasa Ekonomisinin Geleceği Dr. Alev Coşkun’un yeni yayımlanan “Küresel Kriz” kitabının temel öngörüsü, kendi sözleriyle şöyledir: “Kitabın temel iddiası şudur: Artık, istense de bundan sonra dünyada tam bir piyasa ekonomisi olamayacaktır. Krizden kurtuluş için devletler ekonomiye müdahale etmektedirler. Bu müdahaleler sürecektir. Artık devlet piyasayı denetlemek için harekete geçmek zorundadır. Bu nedenle, ister istemez ‘devlet müdahalesi’ ve ‘devlet yönlendirmeleri’nin dünyada tekrar ‘denetlenen kamusal ekonomiye’ doğru gelişen yollarını açacağı belirtilmiştir.” Son küresel krizden sonra, bu görüşe doğru yönelen ekonomi uzmanlarının sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Dr. Coşkun, belki bu düşüncelere yeni bir renk katarak, insanlığın 1929 bunalımından sonra yarattığı ve uzun yıllar başarıyla uyguladığı bir ünlü ekonomik ve sosyal kalkınma yolunun varlığını anımsatması olmuştur. “Uzun Vadeli Planlara Dayanan Karma Ekonomi Modeli” olarak tanımlanan ve devlet işletmelerinin (Kamu İktisadi TeşebbüsleriKİT’ler) öncülüğünde gerçekleştirilen bu ekonomik ve sosyal kalkınma örnekleri, birçok kalkınmış Batı ülkesinde uygulanagelmiştir; bu konudaki somut başarı örnekleri ortadadır. Yazara göre, devlet işletmeleri öncülüğünde gerçekleştirilen büyük başarı örnekleri ortada dururken, kapitalistlerin zoru ve kalkınmış Batılı ülke uzmanlarının öncülüğünde, gelişmekte olan ülkelere serbest rekabete dayalı kalkınma modellerinin salık verilmesi ve devlet işletmelerinin hızla özelleştirilmelerinin önerilmiş olması, büyük bir şanssızlık olmuştur. Oysa geçmiş zaman içinde gelişmiş ülkelerde başarıyla uygulanmış ve onları kalkındırmış olan bu karma ekonomik kalkınma modelinin somut başarı örnekleri ortadadır ve devlet işletmelerinin öncülüğünde gerçekleştirilen karma ekonomik yapıların başarılı örnekleri, Batı’daki kalkınmış ülkelerin kendileridir. Dr. Coşkun, bu görüşünde de yalnız değildir. O biraz daha ileri giderek, ulusalcı ekonomik kalkınmanın başka bir yolunun bulunmadığını da söylemektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk 20 yıllık ekonomik uygulamaları da somut örneklerden biridir. Kitapta anlatılan ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya kamu iktisadi teşebbüslerinden (KİT’lerden) örnekler ve kendi devletimizin kuruluşunun ilk 20 yılında yarattığı beş yıllık planlara dayalı KİT yönetim modeli, bugünün azgelişmiş ülkelerine de model olabilecektir. Dr. Coşkun’a göre dünya ülkeleri, son ekonomik krizden kurtulmuş değildirler. Aslında birçok ülke, birçok büyük özel kesim ilşletmesini, devlet parasıyla “kurtarmışlar”, yani birçok verimsiz ve pazar kurallarına göre batması gereken işletmenin, sanki kriz olmamış gibi yollarına devam etmelerini sağlamışlardır. “Kurtarma” adı verilen bu devletleştirme işlemleri, birçok verimsiz işletmeyi, dökme suyla yaşatmaya çalışmaktadır. Kitabın İstanbul’da “Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı” nın toplandığı günlere rastlaması, bugünün az gelişmiş ülke liderlerine, 1930’larda ülkemizin azgelişmişlik kaderine çözüm ürettiği büyük örneği yeniden anımsattığı için de değer kazanmıştır. Dr. Coşkun’un, kitabına aldığı, ünlü Fransız bilim adamı Prof. Maurice Duverger’nin aşağıdaki sözleri, azgelişmiş ülke liderlerine çok şey söylemektedir: “Azgelişmiş ülkelerin Moskova ve Pekin etkisinde kalmamış olanları için doğrudan doğruya ve dolaylı biçimde Kemalist sistem çok güçlü sonuçlar uyandırmıştır. Kemalizm, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa rejimlerinde bulunmayan nitelikleri ile Marksizmin gerçekten alternatifidir. Marksizm uygulamasına girmek istemeyen ülkeler, Batı demokrasisi karşısında saptadıkları yetersizliklere çözüm getiren Kemalist modeli tercih edebilirler.” Dr. Coşkun’a bize bunları yeniden anımsattığı için de teşekkür etmeliyiz. toplumcu evrenselliğinin, 1923 devriminin ulusal aydınlanmacılığının kıvılcımını bilincinde söndürmeden ışıtan ender aydınlarımızdandı. Töreye karşı türenin (hukuk), köleleştirmeye karşı tüzenin (adalet) çelebi yolcusuydu. Gönül anıtımıza konulmuş bir çelenktir şimdi o... Başkanı Ahmet Abakay, Çağdaş Gazeteciler Derneğigeçen hafta Brüksel’de yapılan “Batı Günaydın bütün bunları doğal karşılıyor. Strazburg’da yaptığı konuşmada, Türkiye’deki tutuklu gazetecileri haksız şekilde suçladı ve bunların terörle ilişkili kişiler olduğunu söyledi. Bu doğru değil. 67 tutuklunun tümü gazetecidir.” Abakay, Avrupa Birliği’nin tutumuna da değindi ve noktayı koydu: “8 yıl süresince tırmandırılan gazeteciler ve medya üzerindeki baskılara AB kurum olarak karşı çıkmadı, açık olmadı, çifte standart uyguladı. Biz gazeteciler ve gazeteci örgütleri 8 yıldır baskılara karşı çığlık atıyoruz, direniyoruz. Bu sesimizi duyuramadık. 6 aylık AB ilerleme raporlarında, Türkiye’deki gelişmeler takdir edildi, medyaya yapılan Balkanlar’da ve Türkiye’de Medya ve İfade Özgürlüğü” konulu konferansta konuştu: “Türkiye’de halen 67 gazeteci cezaevindedir. Bazılarının tutukluluğu 3 yıla yaklaşmıştır. Bu tutuklu gazetecilerin tümünün ortak özelliği iktidara muhalif görüşleri taşımalarıdır. Cezaevinde olmayan başka gazeteci yazarlar için 2 binden fazla dava açıldı. Türkiye Başbakanı baskılar ayrıntı, küçük işler olarak kabul edildi. AB’nin bu tutumu hükümete, belirttiğim baskılar için cesaret verdi. AB’nin desteğinin arkasında olduğunu gören Başbakan Erdoğan ve hükümeti, baskılarına hız verdi. AB özellikle son iki aydan beri Türkiye’deki gazeteci ve yazarlara yönelik tutuklamalara karşı açık tutum alıyor. Eleştiriyor. Bu doğrudur ve gereklidir. Ancak, aynı zamanda geç kalmış bir tepkidir. Ben bu tutum için ‘Günaydın’ demek istiyorum.” Koruma leti, Yavuz Atay’dan: İ“Etkili ve yetkili kişi ‘Biz baştan kefenimizi giydik’ demiş. Bir türlü şu soruya cevap bulamadım: Kefenle gezenler, korumasız korumalar mı? Yoksa korumasız korumalar tarafından korunan kişiler mi?” Kasetli Siyaset SADIK ÇEL K K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] CHP Kurultayı’na 15 gün kala Deniz Baykal’ın genel başkanlıktan istifa etmesine neden olan videonun internete düşürüldüğü 7 Mayıs 2010 tarihinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen kamuoyu bu komplonun failleri kimlerdir, bu işin arkasında kim vardır gibi soruların yanıtını hâlâ alamamışken “kasetli siyaset mühendisleri” bu sefer de MHP’nin “zamanı seçime endeksli” kasetlerini aralıklarla siyaset arenasına servis etmeye başladı. 12 Haziran seçimlerine 28 gün kala, 1990’ları anımsatan bir “söylemsel boşluk”la karşı karşıya kaldığımızın somut emaresidir bu durum; çünkü internette yayımlanan “seks görüntüleri” aracılığıyla bir haftadır MHP’li adaylar üzerinden yürütülen kaset siyaseti, her türlü fikrin, düşüncenin özünü kapatıyor. Seçimlere doğru geri sayıma başladık ve ortalık kasetten geçilmiyor. Kasetler güçlü birer seçim bombası olarak kullanılıyor. Liderler, dünyada çoktan modası geçmiş ve Batı demokrasilerinde miadı dolmuş olsa da henüz kentleşme sürecini tamamlayamadığımızdan, sözel kültürden yazılı kültüre geçemediğimizden olsa gerek ülkemizde devam eden meydan mitinglerinde gerçek sorunları teğet geçen “bel altı vuruşlar” yapıyor. Hiç de uygun ve ahlaki olmayan malzemelerle “toplumsal ahlakı” sorguluyorlar. Konunun toplum yapısına aykırılığı, aile hayatına uymazlığı gibi boyutları bir yana, esas ahlaka aykırılık, özel hayatların çeşitli organize gruplar tarafından takip altına alınıp “yeri ve zamanı uygun görüldüğünde” birer tehdit ve şantaj aracı olarak kullanılmasıdır. Siyasette üstün gelme çabası ve rekabet öylesine had safhada ki bu uğurda kullanılan Dünya Çiftçiler Günü yöntemlerin ahlaki boyutta değerlendirilmesine lüzum bile görülmüyor. Kişilerin özel hayatları kolaylıkla birer siyaset malzemesi, birer komplo mekanizması hatta bubi tuzağı olarak kullanılabiliyor. Bu şekilde nitelikli, dürüst, temiz siyasetin de izleri günbegün yok oluyor. Kasetle beslenen bir siyaset anlayışının toplumları taşıyacağı yer barış ve demokrasiden çok uzaktadır. Kasetli siyaseti okyanus ötesindeki Fethullah Gülen’e indirgemek ise okyanus ötesinde ve karaçörün arkasında esas kimin olduğunu bilmemektir. Saflıktır. [email protected] C MY B C MY B Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin de üyesi olduğu Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu’nun kuruluş tarihi 14 Mayıs 1946. Bu tarih yalnız bizde değil kuruluşa üye bütün ülkelerde Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanmaktadır… Dünyada var olan açlığın ve beslenme sorunlarının çözümü esas olarak, her ne kadar şehir efsanesi olarak görülse de tarımsal üretimde “kendi kendine yetmek”le mümkündür. Tarım, ekonomik yönü dışında sosyal, toplumsal ve politik yanıyla da hayati öneme sahip bir alandır. Bu gerçeği ne görmezden gelebilir ne de yok sayabiliriz. V.S Naipaul “Nehrin Dönemeci” isimli kitabının girişinde; “Dünya böyledir; bir hiç olanların, hiç olmaya boyun eğenlerin dünyada yeri yoktur” der. Bu ifadeyi doğru bir şekilde okursak bunun, ülkemiz çiftçilerini, uluslararası AŞ’lerin saldırısı karşısında savunmasız bırakıp cehalete, yoksulluğa, yalancı modernleşmeye teslim edenlerin günahı olduğunu görebiliriz. Cumhuriyet yazarlarından, çiftçi dostu rahmetli Sadullah Usumi’yi saygıyla anar, tüm çiftçilerimizin Dünya Çiftçiler Günü’nü kutlarım. HARB SEM H POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K [email protected] KADIKÖY İFLAS DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN ADÎ TASFİYE VE İFLASIN AÇILMASININ İLANI DOSYA NO: 2010102 İFLAS Müflisin adı,soyadı ve adresi: TÜRKİM ENDÜSTRİYEL ÜRÜNLER SOĞUTMA SANAYİ VE TİCARET A.Ş. İflasın açıldığı tarih: 30.12.2010 Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesince iflasına karar verilmiş olan yukarıda ismi ve adresi yazılı müflis hakkında tasfiyenin şimdilik ADİ TASFİYE şeklinde icrası tensip kılınmış olduğundan: 1 Müflisten alacaklı olanlarla, taşınır ve taşınmazlar üzerinde istihkak iddiasında bulunanlar ilandan itibaren BİR AY içinde Kadıköy (3. İcra) İflas Dairesine yazılı olarak alacak ve istihkak iddialarını kaydettirmeleri ve delillerinin (Senet, Defter hülasası vesaire) asıl veya onaylı örneklerini tevdi etmeleri, 2Müflise borçlu olanların aynı süre içinde kendilerini ve borçlarını bildirmeleri, aksi halde icra ve iflas kanununun 336.ncı maddesi uyarınca cezai sorumluluğu gerektirecektir. 3Müflisin mallarını her ne suretle olursa olsun ellerinde bulunduranlar, o mallar üzerindeki kanuni hakları saklı kalmak şartıyla bunları aynı süre içinde iflas dairesi emrine tevdi etmeleri ve etmezlerse geçerli mazeretleri bulunmadıkça cezai sorumluluğa uğrayacakları ve rüçhan haklarından mahrum kalacakları. 407.06.2011 günü saat 14:00’te Kadıköy Adliyesi C Binası Yemekhanesinde ilk toplantı yapılacağından alacaklıların bu toplantıya gelmeleri veya yetkili bir vekil göndermeleri ve aynı zamanda müflis ile müşterek borçlu olanlar ve kefillerinin ve borcu tekeffül edenlerin veya bunların vekillerinin bu toplantıda hazır bulunmaya hakları olduğu ilan olunur. 09.05.2011 (Basın: 32660) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Ege Bölgesi’nde 1 ayçiçeğine verilen ad... Akım şiddeti 2 birimi kiloamperin 3 kısa yazılışı. 2/ İlkel 4 benlik... Başı benekli hayvan. 3/ 5 “Tembel hayvan” 6 da denilen ve hep 7 ağaçların üstünde asılı olarak yaşayan 8 memeli bir hay 9 van... Bir içki. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Bir şeyin yıkılmaması için konulan destek... Kızıl 1 S İ V R U Ş K A tüylü bir kuş. 5/ Bir orga 2 A M A T İ A R A nımız... Müzikte, bir tam 3 R A N T F R İ Z seslik aralığın bir kesirini 4 I R R İ A N E oluşturan çok küçük aralık. 5 G E NOM N A R 6/ Bir tür börülce... Kuzu 6Ö T A N A Z İ İ sesi... Tarla sınırı. 7/ Son 7 Z K A L OME L derece kavgacı olan gözde E N E Z E bir akvaryum balığı... Rüt 8 O F A T A R besiz asker. 8/ İskambilde 9 A Y A Ş bir renk... Birbirine yakın adalar topluluğu. 9/ Kuş yuvası... Lantan elementinin simgesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Soğanlı bir süs bitkisi... Eski Mısır inanışında insan ruhu. 2/ Eski dilde bayram... Etli, yuvarlakça ve şişkin olan sap kısmı yenen lahana çeşidi. 3/ Bir zaman birimi... Şeriatla ilgili olan. 4/ Bir insanı ya da hayvanı dövme işi... Eski Türklerde, toplumsal ve örgütsel içerikli büyük ziyafet. 5/ Yabancı... Tam bilinç yitimi. 6/ Tahıl, kepek ve keten tohumu karışımından oluşan at yemi... Eylemleri olumsuz yapmakta kullanılan ek... Lahza. 7/ Boğaza ya da bademciklere yerleşen ve anjin türü hastalıklara neden olan mikrop... Koca. 8/ Dört köşe döşeme taşı... Asya’da bir göl. 9/ Tevfik Fikret’in, şimdi müze olarak kullanılan evinin adı... Bir nota.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle