19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 MAYIS 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR ÖDÜL D L B RET’E SUNULDU 17 Ölümünün üçüncü yılında Leyla Gencer’i bir kez daha anmak ‘Altın Orfeo’ Leyla Gencer’e Kültür Servisi Fransız Académie du Disque Lyrique tarafından verilen “Altın Orfeo Ödülü”ne bu yıl, ünlü soprano Leyla Gencer değer görüldü. Paris’te Bastille Operası’nda gerçekleşen törende, akademinin başkanı Pier Bergé, Gencer’e verilen “Altın Orfeo” ödülünü, İdil Biret’e takdim etti. Biret ise ödülü, İstanbul’daki Leyla Gencer Müzesi’ne iletecek. Törende konuşan Biret, Gencer’in, bel kanto tarzı şarkılarda 20. yüzyılın en büyük temsilcilerinden biri olduğunu belirterek şunları söyledi: “Gencer’e vefatından sonra Fransız Académie du Disque Lyrique tarafından kariyerinin bütünü için verilen Altın Orfeo Ödülü’nü almak benim için şereftir. Bugün, Leyla Gencer’in devrinin en büyük opera şarkıcıları ile beraber başrol alarak doldurduğu, 40’tan fazla opera kaydına sahibiz. Ne yazık ki bunlar korsan kayıtlardır. Fakat, bu kayıtların var oluşu bir mutluluk kaynağıdır. Bu korsan kayıtlar sayesindedir ki bizler ve ümit ederim ilerideki nesiller, bu eşsiz sesi dinleme ve onun şarkı söyleme tekniğini takdir etme imkânına sahibiz.” Hayatı opera olan kadın Dün, Leyla Gencer’in üçüncü ölüm yıldönümüydü. Ölümünün ardından dünya basınında onun için yazılanlar soluk kesiciydi: “O, son kraliçeydi... Ölümüyle opera tarihinde bir dönem kapandı...” deniyordu. Bu yazıyı hazırlarken Leyla Hanım’ı 1950’lerden bugüne taşımayı ya Leyla Gencer bugün da bugünün koşullarını onun yaşadığı döneme götürmeyi düşündüm. 20. yaşasaydı ve kariyerine yüzyılın ikinci yarısı başladığında yeni başlamış olsaydı, yola koyulan bir opera sanatçısını 21. yine aranan yüzyılın ilk çeyreğine taşısak, hangi sanatçılardan birisi, konularda şanslıdır, hangi konularda şanssızdır acaba? bugünkü opera Günümüz elektronik ortamın günü. nelere sunulan opera sasahnelerinin aranan Bir tık ile dünyanın öbür ucunda natçılarının sayısı da çok başkadını olurdu. hangi opera evinde kim hangi rolü oyazdı. Bu durumun şanslı nuyor, hangi tiyatroda hangi rol için yönü ortaya çıkan operaDağarcığına sığdırdığı sanatçı aranıyor, hangi sanatçı hangi yetmişten fazla operayı cının gerçekten değerli bir eleştirileri almış, bir anda ulaşıyoryıldız oluşuydu. Leyla yıllar boyu taze sunuz. Emprezaryolar, konser ajanları Gencer’in Türkiye sınırlason derece örgütlü bir şekilde sanattutabilmişti. rını aşan ilk büyük sanatçı çılarını opera evlerine sunuyorlar. olarak kalkıp İtalya gibi taArtan yarışmalarda parlayan sanatçırih boyu operanın beşiği olyı keşfetmek an meselesi. Artık opera sanat muş bir ülkeye gidişi, orada tutunmak bir yana çısı da bir işadamı gibi opera evlerine başvu parlamak için verdiği savaşlar, unutulmuş operuyor ve kontrat imzalıyor. raları araştırıp ortaya çıkarması ve onların ilk tem1950’li yıllarda ise belli başlı opera evlerindeki sillerinde yer alması olağanüstü çabalardı. ünlü opera şefleri sanatçıları tanıyıp onları çevBugün opera temsillerine daha geniş izleyici reye takdim ediyordu. Emprezaryolar yine sanatçı kitlesi çekebilmek için görselliğin boyutları zoravındaydı ama sayıları çok azdı. Dolayısıyla sah lanıyor, opera solistleşarkı söyleme kültürünü kolay elde etmemişti. Bu işin kolay olmadığını gençlere de anlatıyordu. Onun seminerlerini izlediğimde ne denli acımasız olduğunu görmüştüm. Müziğe, oyunculuğa, opera sanatçılığına büyük bir saygısı vardı. Bütün gençlerden bu saygıyı bekliyordu. Hayatı opera olmuştu. Bu mesleğe atılacakların opera için kendilerini arındırması, mesleğine özveriyle bağlanması, Leyla Hanım gibi işini son derece ciddiye alması gerekiyordu. Bugünkü opera sahnelerinde o yine aranan başkadın olacaktı. Şöyle ki dağarcığına sığdırdığı yetmişten fazla operayı yıllar boyu hep taze tutabilmişti. Bu konuda kaç benzeri vardır ki? Daha sahneye adım atar atmaz izleyiciyi avucunun içine alabilen, dört dilde kusursuz opera söyleyebilen kaç operacı vardır ki? Leyla Gencer ve kayıtları Leyla Gencer bugünün sahnelerinde bir Diva olsaydı, onun zamanıyla karşılaştırılacak en büyük değişiklik, kayıtlarına sahip çıkması olabilirdi. Bugün kayıt şirketleri, yeni çıkan kayıt hakları yasaları onu koruyabilirdi. Leyla Hanım yüzlerce korsan kayıttan bir kuruş bile almamıştı. Oysa onun korsan kayıtlarını CD ve DVD’ye dönüştürenler milyoner oldular. Bugün yurtdışındaki müzik dükkânlarında Leyla Gencer kayıtlarından oluşan bölümler, hatta odalar var. Herhalde bugünün sanatçısı olarak yaşasaydı istemediği kaydın yayından kaldırılmasını sağlayabilecekti. Kayıtları üstüne söz sahibi olabilecekti. Onun elinde internet ulaşımları, konser ajanları, yayın hakkı avukatları yoktu ama herkeste olmayan sihirli bir güç vardı: Tutku. Zeynep Oral’ın “Tutku’nun Romanı” bugünlerde İtalyanca çevirisiyle İtalya’da yayımlanıyor. Onca yıl emek verdiği ülkede Leyla Gencer böylece hiç gündemden düşmüyor. [email protected] ‘Atatürk’ün halısı’ dokundu İstanbul Haber Servisi Mustafa Kemal Atatürk’ün, İstanbul’da evi gibi kullandığı Pera Palas’taki 101 No’lu odanın halısı, Atatürk’ün sevdiği renkler kullanılarak, orijinaline bire bir benzeyen şekilde yeniden dokundu. Atatürk’ün şahsi eşyalarının da sergilendiği, “müze oda” haline getirilen oda için dokunan el halısının tanıtımı dolayısıyla düzenlenen toplantıda konuşan Has Halı’nın sahibi Ahmet Hasoğlu, halının sanat tarihi uzmanlarının danışmanlığında dokunduğunu söyledi. rinde ses yeteneğinin yanı sıra oyunculuk ve fiziksel uygunluk aranıyor. Sonuçta o kadar çok operacı arasından star olabilen ve her yerde arananların sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor. Leyla Gencer bugün yaşasaydı ve kariyere yeni başlamış olsaydı, bugünün değerlerine göre zarif ve iyi oyunculuğuyla, sahneye yakışan fiziksel görünümüyle yine aranan sanatçılardan birisi olurdu. Bütün bunlara ek olarak o, opera şarkıcılığı tarihinde yarattığı ekol ve stille bir simgeye dönüşmüştü. Sesini kullanmadaki ustalığı, her zaman dinleyeni hayran bırakan o nazlı küçük sesleri, sesiyle dramayı birleştirmesi ve şarkı söyleme kültürü onu yine ayrıcalıklı kılacaktı. Onun ardından “Şarkı söyleme kültürünü bilen en son Diva” diye yazılmıştı. Leyla Hanım FEST VAL YARIN KARNAVAL YÜRÜYÜŞÜYLE BAŞLIYOR ‘Puduhepa’ ödülleri verildi ADANA(Cumhuriyet Bürosu) Adana Kültür Sanat Derneği’nin (AKSD) “Puduhepa Kültür Günleri” çerçevesinde verilen “BilimSanat ve Başarı Ödülleri” sahiplerine sunuldu. Ödül, edebiyat ve kültürsanat dallarındaki çalışmaları nedeniyle gazetemiz Adana temsilcisi Çetin Yiğenoğlu’na, tıp tarihi üzerindeki çalışmaları, nedeniyle Prof. İlter Uzel’e, kadın ve çocuk hakları konusundaki çalışmaları nedeniyle eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dr. İmren Aykut’a ve kalıcı ve değerli eserler ortaya koyduğu için ressam ve seramik sanatçısı Güngör Arıbal’a verildi. stanbul’da bir ‘mizah sokağı’ ‘Bire Bir’ müzik, ‘birebir’ Genç Klasikçiler mücadele ‘UluslararasıMayıs’ta başlıyor Festivali’ 19 S BEL ÇORBACIOĞLU The Charlatans stanbul’da Kültür Servisi İngiliz rock grubu The Charlatans 20 Mayıs’ta Ghetto sahnesinde olacak. 90’lı yılların ilham verici topluluklarından olan grup Martin Blunt (Bas), Jon Brookes (Davul), Tim Burgess (Vokal), Mark Collins (Gitar) ve Tony Rogers (Klavye) ile yoluna devam ediyor. Weiwei’den haber yok Kültür Servisi Muhalif işleriyle tanınan Çinli sanatçı ve aktivist Ai Weiwei’den 37 gündür haber alınamıyor. 3 Nisan’da Hong Kong’a gitmek için uçağa binmek üzereyken Çinli polisler tarafından Pekin’de gözaltına alınan sanatçının avukatı da ortadan yok oldu. Heykeltıraş Anish Kapoor Çin’in “barbarca” tutumunu kınayarak protesto için dünya çapında galerilerin bir gün kapatılmasını talep etti. Pandomim ustaları Bodecker ve Neander. Tepki toplayan fotoğraf Kültür Servisi Bu yıl 64.’sü düzenlenen Cannes Film Festivali’nde gösterilecek Prenses Diana’nın ölümünü anlatan “Unlawful Killing” adlı belgesel film tepkilere neden oldu. Belgeselde Diana’nın yaşamını yitirdiği kazaya ilişkin daha önce görülmemiş bir fotoğrafı yer alıyor. Kültür Servisi Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen “Uluslararası Mizah Festivali” yarın saat 16.00’da İstiklal Caddesi’nde Avanak Avni, Nasreddin Hoca gibi Türk mizahının önde gelen figürlerinin dev maskotları ve bando eşliğindeki “karnaval yürüyüşü” ile başlıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Beyoğlu Belediyesi’nin desteğiyle, Hayalgücü Organizasyon tarafından düzenlenen festival, Beyoğlu’nda yaklaşık 30 mekânda gerçekleştirilecek. Festivalin en önemli ayağı ise sokakta yapılacak etkinlikler. Bu kapsamda İstiklal Caddesi’ne bağlı Erol Dernek Sokak ve Tomtom Sokak, “Mizah Sokağı” olarak kullanılacak. ABD’li karikatüristler Fred Harper ve Pe ter Kuper, Fransız çizer Christophe Delvallé, İspanyol çizer ve animasyon ustası Pernan Goni’nin yanı sıra; Almanya’dan pantomim ustaları Bodecker& Neander’in konuk olacağı festivalde katılımcılar Tan Oral’dan Erol Günaydın’a, Meral Çetinkaya’dan Kaan Sezyum’a, Mehmet Çağçağ’dan Zihni Göktay’a pek çok sanatçıyla söyleşme olanağı da bulacak. 14 Mayıs’ta saat 20.30’da Haliç Kongre Merkezi’nde, “Büyük Komedi Gecesi”nde ise Bodecker&Neander, Mahşeri Cümbüş ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin gösterilerinin yanı sıra Ahır Kapı Roman Orkestrası da bir konser verecek. Festival, 15 Mayıs’ta İndigo’daki kapanış partisiyle son bulacak. (www.mizahfest.org) Seyrantepe Sanayi Mahallesi’nin çehresi, iki yıl önce, yani 2009 yılında Şafak Taner ve StüdYOYO ekibinin hayata geçirdiği “Uluslararası Genç Klasikçiler Festivali”nin etrafa asılan posterleriyle birlikte değişmeye başladı. Bu yıl 1929 Mayıs tarihleri arasında üçüncüsü düzenlenecek festivalin yaratıcısı Taner, yaşanan değişim ve gelişimi şu olayla anlatıyor: “Posterleri sanayinin duvarlarına yapıştırmaya başladığımızda bir işçi ‘Abi burada ne yapacaksınız’ demişti. Müzik festivali yapacağımızı söylediğimde de ‘Niye böyle şeylerle uğraşıyorsun’ diye sormuştu. O işçi neredeyse bütün konserleri takip etti ve sonra yanıma gelip ‘Bizim tamirhane büyük, istersen bundan sonra sanatçı kulislerini buraya kuralım’ dedi. İşte bu, yaşananları çok güzel özetliyor”. Dün bir basın toplantısıyla bu yılki programın tanıtıldığı festivalde artık ‘akademik müzik’ olarak adlandırılan bir çerçevede, klasik Batı müziğinin yanı sıra klasik caz, Türk sanat müziği, Türk halk müziği gibi türlere de yer verilecek. Festivalin bu yılki onur konukları ise Gülsin Onay, Tuluğ Tırpan, Rüdiger Opperman, Volkan Hürserver, Derya Türkan, Murat Aydemir, Sumru Ağıryürüyen, Anıl Eraslan, Cengiz Özkan, Burcu Karadağ, Golden Horn Brass, Çiğdem Erken ve Ecevit Tunalı. Bu yıldan itibaren festivalin bir ‘konsept’ doğrultusunda biçimleneceğini söyleyen Taner, bu yılın konsepti “Bire Bir”i şöyle tanımlıyor: “2011’in ‘bir’lerinden yola çıkan, hayatla, sanatla karşı karşıya kalıp müca dele etmekle ilgili bir konsept bu, Kars’taki ‘İnsanlık Anıtı’ gibi birebir mantığında bir konsept. Bunun müzikal karşılığı da doğaçlama ve atışmadır, bunun için festivalde doğaçlamalar, piyano ve âşık atışmaları olacak.” Festivalde konserlerin yanı sıra StüdYOYO Etkinlikleri, enstrüman yapımı ve onarımını öğretecek Lutiye Atölyeleri de dü zenlenecek. 2010’da Metro Konserleri’yle bir ilke imza atan festivalin, bu yılki projesi “İstanbul’un Müzikal Keşfi”. Beş gün sürecek projede, içinde birer müzikolog ve tarihçinin yer aldığı dört otobüs İstanbul turuna çıkarak İstanbul’un bölge bölge müzikal tarihi yolcularla paylaşılacak. Festivalde bu yıl da okul konserleri sürecek ve yine beş öğrenciye “Müzik Eğitim Bursu” verilecek. Festivalin hedeflerinden biri de ilerde yetişen bu genç sanatçılarla “Seyrantepe Çocuk Orkestrası”nı kurabilmek. Tüm etkinliklerin ücretsiz olacağı festivalin programına http://www.gencklasikciler.org/ adresinden ulaşılabilir. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle