26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y Y Y Y Y Y Y Y B B Y B Y 18 23 21 21 22 23 25 16 15 16 15 15 19 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y B Y B Y B Y Y Y Y Y Y Y 20 20 17 24 23 23 18 25 15 17 12 14 11 HABERLERİN DEVAMI Oslo A Helsinki PB Stockholm B Londra PB AmsterdamA Brüksel A Paris PB Bonn B Münih Y Berlin B Budapeşte Y Madrid Y Viyana Y 12 8 10 18 17 18 20 17 14 14 18 19 17 Belgrad Y Sofya Y Roma Y Atina B Zürih Y Moskova Y Aşkabat B Taşkent B Baku Y Bişkek B Tiflis Y Kahire A Şam PB 21 18 21 22 19 14 32 32 18 27 21 29 24 1 MAYIS 2011 PAZAR Ülke geneli parçalı çok bulutlu, Marmara’nın güneyi, Ege, Göller Yöresi, Doğu Akdeniz, Doğu Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Kayseri, Sivas Marmara’nın kuzeyi, Düzce, Eskişehir ve Ankara çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçecek. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Mayıs GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Nalıncı keseri gibi çalışan mantığı, Ecevit söylemiş söylemesine ama… “Bir projeyi söylemek yapmak değildir” diye konuşturuyor RTE’yi... Oysa projeyi Ecevit’ten arakladığını kanıtlamak öylesine kolay. RTE proje adını bile Ecevit’ten almış. Bu, bir. Rahmetli DSP liderinin proje ile ilgili açıklamaları süslü laflardan ibaret değil. Projeyi kanalın olası biçimini slaytlar göstererek anlatıyor. Bu da iki. RTE, Ecevit’in hakkını Ecevit’e vereceği yerde gerçeği karartmaya girişiyor. 19232002 arası yılları silip atıveren RTE’nin gözü mazide; her fırsatta Cumhuriyeti değil, Osmanlı’yı yaşatmaya çalışıyor. Bugünlere değin ne yapılmışsa Osmanlı’dan. Kanal projesinin babası, oğullarıyla torunlarını katleden muhteşemmm Sultan Süleyman. Boğaz’da deniz altına inşa edilen Marmaray projesinin babası da RTE’nin “dedemiz” dediği Padişah Abdülmecit! Ulusal Savaşı da Mustafa Kemal’in Osmanlı Sarayı’nın yardımlarıyla kazandığı ilan edildiğine göre; bir gün Sakarya, İnönü savaşlarının, Yunan’ı İzmir’den postalayan başkumandanlık savaşının da Osmanlı Sarayı sayesinde kazanıldığını açıklarlarsa sakın şaşırmayın! CHP’ye saldırmayı bir günlüğüne rafa kaldırsa siyaset rahat edecek. Kanalı anlatırken de, izlediği ekonomik, toplumsal gelişmeleri, iç dış politikayı överken de CHP de CHP! Cumhuriyet’i her fırsatta ıska geçmek, Osmanlı’nın tamtakır kuru bakır bıraktığı Anadolu’ya Cumhuriyet’in eldeki maddi olanaklarla ilk büyük yatırımları gerçekleştirdiğini inkâr etmek; bugün dincilerin, dün de 1950’den sonra CHP’den DP’ye dönenlerin sanatı. Cumhuriyet’in geçmiş yıllardaki erdemini inkâr edenlere hiciv ustası Necdet Atılgan’ın yazdığı şu dörtlük bir şeyler anımsatır mı acaba? “Paşaya, partisine o kadar dil uzatma / İki gözden olursun Orhan Seyfi Orhon / Tazyik neticesinde yırtılmamış olsaydı / Halk Partisi malıydı hâlâ kıçındaki don.” Seçim arifesindeyiz ya; din konusunu illa ki gündeme taşıyacak ve tabii CHP’yi din konusunda köşeye sıkıştırarak oy avcılığı yapacak! Kılıçdaroğlu söyledi mi, söyledi ise nasıl söylediğini bir yerlerde göremedim. Ama şoförlere seslenirken RTE şöyle dedi; “Geçen gün ne dedi biliyor musunuz? Bu ülkede bu millet ezanı CHP’ye borçludur. Şaşırmamak mümkün değil”. CHP Genel Başkanı ezan konusunda ne söylemiş olabilir? Örneğin tek parti döneminde bu ülkede hiç kimsenin dinine, ibadetine ve ezana engel olunmamıştır dediyse gerçeği söylemiş değil midir? Ha, RTE’yi fıtık eden Türkçe ezan! 1932’den 1950’ye, Demokrat Parti’nin gericiliğe kapıları açıp ezanın Arapça okunmasına izin verdiği günlere kadar bu ülkede bugün esip savuran RTE’nin dedesi de babası da, 18 yıl Türkçe ezanla namaza durdu: “Tanrı uludur. Tanrı uludur / Şüphesiz bilirim, bildiririm Tanrı’dan başka yoktur tapacak / Haydin namaza, haydin namaza / Haydin felaha, haydin namaza / Tanrı uludur, Tanrı uludur / Tanrı’dan başka yoktur tapacak”. 1950 yılına kadar Türkçe ezanı anlamıyla kavrayanlar; 1950 HaziranTemmuz aylarında minarelerden anlamadıkları dilde Arapça sözcüklerle uyandılar. O neslin çocuğuyum; kulaklarımda hâlâ Türkçe ezan ve düşlerimde Türkçe ezana özlem! O nesil; bugün olduğu gibi dün de Atatürk’e inandı. Halkının ezanı ve Kuran’ı Türkçe okuyup anlayarak sindirerek ibadet etmelerini sağlamayı amaçladığına da... RTE, işine gelen her şeyi kullanmakta her zaman usta! Örneğin Ziya Gökalp’in “Minareler süngü / Kubbeler miğfer / Camiler kışlamız / Müminler asker” dizelerini kullanır amma… ….Gökalp’in “Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur / Köylü anlar manasını namazındaki duanın / Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kuran okunur / Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüdâ’nın / Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın” dizelerini tabii işine gelmediği için anımsamaz bile. Nalıncı keseri söylemi kimilerine yaraşıyor ama... Filistin’de birbiriyle 5 yıldır çekişme halindeki Hamas ve El Fetih grupları, hafta içinde Kahire’de sürpriz bir kararla barışarak ulusal birlik hükümeti kuracaklarını açıkladılar. Ortadoğu barış süreci açısından önem taşıyan bu uzlaşının resmi anlaşması gelecek hafta yine Mısır’da düzenlenecek törenle imzalanacak. Uzlaşının sürpriz olmasının nedeni Hamas’tan kaynaklanıyor çünkü, Mısır’ın arabuluculuğunda dört yıldır yürütülen müzakerelerde ortaya çıkan belge Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın liderliğini yaptığı El Fetih tarafından daha bir yıl önce imzalanmıştı. Öyleyse Hamas’ı bugünlerde direnişten vazgeçiren etken neydi? Eminiz Ankara’da bazıları “Biz ikna ettik” demeyi çok arzulardı. Sessizliğe bakılırsa pek öyle olmamış! Hamas Neden Türkiye Yerine Mısır’ı Seçti? kasındaki gelişmelere bakmak gerekiyor. El Fetih’in de lideri konumundaki Abbas kısa süre önce, ulusal birlik hükümeti kurularak seçimlere gidilmesi yönünde bir uzlaşı sağlamak için Hamas’ın kontrolündeki Gazze’ye gitmeye hazır olduğunu açıkladı. Abbas bu önerisinin desteklenmesi için Türkiye’den de destek istedi. Arap Birliği ve İslam Konferansı gibi teşkilatlar destek açıklamaları yaparak Hamas’a baskı yaparken Türkiye ne yaptı? Sessiz kaldı... Gelişmeleri yakından takip edenlerin hemfikir olduğu izaha göre, Suriye’de yaşanan son gelişmeler Hamas üzerinde etkili olmuş durumda. Aralarında Halid Meşal’in de bulunduğu Hamas’ın şahin isimleri Esad yönetimi tarafından korunuyor. O yönetim de görülmemiş bir halk isyanıyla karşı karşıya. Yaşanacak rejim değişikliğinde Şam’daki ayrıcalıklı konumunu koruyamayacağını gören Meşal ekibinin, yeni döneme ayak uydurma manevrası olarak algılanıyor bu sürpriz. Ankara kulislerindeki rivayetlere göre Meşal ve ekibi kendilerine bölgede konuşlanacak yeni bir üs arayışına çoktan başlamış bile. İkinci olarak da, müzakerelerin arabuluculuğunu yürüten Mısır’ın ülkede yaşanan devrimde Hamas’ın sadık destekçilerinden Müslüman Kardeşler güçlü konuma gelmesine rağmen Filistinlileri barıştırma konusundaki tutumunu değiştirmemiş olması da Meşal ve siyasi kanadın direnişini kırmış gözüküyor. Suriye isyanı korkuttu Açık bir destek açıklamasıyla Hamas’a baskı yapmak yerine, sessiz kaldı ve telefon diplomasisini işletti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Abbas ile, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Meşal ile görüştü. Sonrasında Abbas ve Meşal ‘müzakereler için’ İstanbul’a davet edildi. Hamas ‘İmzalamaya hazırız’ demiş olsa Abbas bu daveti kabul etmeye hazırdı. Ancak imza yerine ‘Hamas ile yeniden müzakere’ anlamı taşıyan öneriyi hiç düşünmeden reddetti. Ankara’nın, Abbas ve kurmayları üzerinde bıraktığı izlenim şöyle: Türkiye, Hamas üzerinde baskı yaparak uzlaşmayı kolaylaştırmak yerine, Hamas’ın istediği biçimde yeni müzakerelere zemin sağlayacak şekilde konuya yaklaşmayı tercih etti. Acaba bu ‘sessiz desteğe’ Hamas nasıl yanıt karşılık verdi? Mısır’ın önlerine koyduğu belgeyi hiç değiştirmeden kabul ettiler. Madem aynen imzalayacaklardı, acaba neden tarihi uzlaşıyı sağlamanın gururunu Türkiye’ye bırakmadılar? Biz söyleyenlerin yalancısıyız; Hamas belgeyi imzalamak için Kahire’ye giderken Ankara’daki dostlarını aramamış bile! Meşal stanbul yerine Kahire’yi seçti Silivri’deki Babalar ve Kızları Bugün 1 Mayıs… Emek Bayramı… İşçi Bayramı… Bahar Bayramı. Doğanın, sevginin, aşkın, dayanışmanın, hakkın, hukukun, insanlık değerlerinin çiçeklendiği bayram. İnsanlık kin ve nefretle, zulümle değil, sevgiyle, aşkla, dayanışmayla, üretimle çiçeklenir, yücelir, ilerler, gelişir. İşte 1 Mayıs bunun bayramıdır! Silivri’de yatan babalar… En büyük hazineleri olan evlatlarından ayrı kalmanın işkencesini çekenler… Mahpusluğun yanında, kahredici evlat özlemi… Anılar, yaşanmışlıklar, umutlar, yaşanacaklar, hayaller… Sevgilerin en hası… Sevgilerin en karşılıksızı… Evlat sevgisi… Kırılgan, narin, üzerine titrenen kız evlada duyulan, koruma duygularıyla, gerçekleştirilecek başarıların özlemiyle bütünleşmiş o tarifsiz duygu! Silivri’de yatan babalar… Parmaklıkların dışındaki evlatlar… İlkokul öğrencisinden, dünyanın en parlak üniversitesindeki hocaya kadar, her yaştan kızlar! Bu yazı onlardan sadece bir iki örneği anmak için yazıldı… Evlada karşı duyulan sevginin ne olduğunu bilen… Yaşamını, çocuklarının mutluluklarında gören biri tarafından. Mustafa Balbay… Gazeteci yazar… Yağmur… Daha çok küçük, ilkokul öğrencisi… Babasından ayrı kaldığına ağlıyor, sevgisi cama çarpıyor, durumu anlamaya çalışıyor. Tuncay Özkan… Gazeteci, yazar… Nazlıcan… Ergenlik çağında, lise öğrencisi… Kendi sorunlarıyla, okulla uğraşırken babasını özlüyor. Dursun Çiçek… Albay… İrem… Avukat oldu, babasını savunuyor… Kışladan Hasdal’a, Albay Dursun Çiçek Vakası adıyla bir de kitap yazdı. Çetin Doğan… Emekli Orgeneral… Pınar… Harvard’da başarılı bir hoca, eşi ünlü ekonomi profesörü Dani Rodrik’le birlikte Balyoz, Bir Darbe Kurgusunun Belgeleri ve Gerçekler diye bir kitap yazdı. Ve Ali Tatar… Haksızlığa uğradığı düşüncesini kaldıramayarak intihar eden Yarbay… Kızı Gökçen’e, “Canım kızım, çok iyi çalış, iyi yerlerde ol ki, benim hesabımı sorabilesin” diye vasiyeti var. Silivri’deki babalar, eşleri, oğulları ve kızları: Yukarıdaki örnekler kamuoyuna yansıyan, aysbergin görünen yüzünün bir bölümü… Kimbilir suyun altında, dört duvar arasında, parmaklıkların ardında, bilemediğimiz, göremediğimiz, duyamadığımız daha ne trajediler var! Bir zanlıyı, bir tutukluyu, bir hükümlüyü hapse attığınızda: Bir eşi, bir evladı, bir babayı, bir anneyi, bir kardeşi, tüm bir aileyi, üstelik de kişi daha yargılanırken hüküm giymeden cezalandırıyorsunuz! Bu zulüm hiç bitmeyecek mi? Not: Bugün Suadiye’de saat 13’te, Kanyon’da saat 17’de Remzi Kitabevi’nde “İçimizdeki Zalim”i imzalayacağım. ‘ LAH ADALET’: YARGI NASIL S YASALLAŞTI? Yargı alanında basının donanımlı isimlerinin başında gelen mesai arkadaşımız İlhan Taşcı’nın yeni kitabı ‘İlahi Adalet’, son dönemin en tartışmalı erki olan yargının siyasallaşma sürecinin bilinmeyen yönlerini ve perde arkasında yaşananları aktarıyor. Kitap, AKP iktidarının, kendi yargısını biçimlendirme stratejisini adım adım örüşünden, kapalı kapılar ardında gerçekleştirilen yüzlerce saatlik gizli toplantılarda yaşanan pazarlıklara kadar pek çok bilinmezi gün ışığına çıkarıyor. Türkiye’nin bir dönemine damga vuran hükümetyargı kavgalarının ardındaki sır perdesini de aralayan kitapta, yeniden dizayn edilen yargıda bugün önemli noktalara gelen isimlerin, geçmişte imza attıkları kararlar, bugünkü iktidar sahipleri lehine düzenledikleri raporlar, tartışmalı soruşturmalarda üstlendikleri misyonlar ve destekleri nedeniyle hükümetten aldıkları “özel teşekkürlere” kadar bilinmeyen pek çok ayrıntı yer alıyor. ‘İlahi Adalet’ yargıdaki değişim ve dönüşümü anlatmakla kalmıyor yeni dönemde yaşanacakların ulaklığını da üstleniyor. Abbas’ın istediği açıklama yapılmadı Türkiye bu denklemin neresinde derseniz, perde ar TCY’deki 30’dan fazla maddenin basın özgürlüğüne karşı olduğu vurgulandı ‘Basın özgürlüğü yok’ Fotoğraf: SERKAN YILDIZ Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, Türkiye’de 100’e yakın gazetecinin tutuklu olduğuna dikkat çekti. İstanbul Haber Servisi Basın Konseyi Kurulu’nun yıllık olağan toplantısı Bahçeşehir Üniversitesi’nde düzenlendi. Ankara Barosu Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Türkiye’de 4 bin gazeteci hakkında gazetecilik faaliyetleri nedeniyle soruşturma açıldığını, 2 bin gazetecinin yargılandığını, 100’e yakın gazetecinin ise tutuklu olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye’de basın özgürlüğü yoktur, düşünceyi açıklama hürriyeti yoktur. TCK’deki 30’dan fazla madde basın özgürlüğünü önlemeye yöneliktir” dedi. Toplantıya kavanoz, pamuk ve bir şişe kolonya ile katılan Feyzioğlu, “Bu üçünü bir araya getirdiğinizde molotofkokteyli yapabilirsiniz. Dolayısıyla tamamınız, başta ev kadınları olmak üzere ‘terör örgütü üyesi olma’ tehdidi altındasınız. Nasıl ki basılmamış bir doküman, yapılmamış bir bombanın parçası olarak nitelendirilip gazeteciler zindanlara atılıyorsa, bu ülkenin bütün ev kadınları şu anda terör örgütü üyesi olma şüphesi altındadır” diye konuştu. Feyzioğlu, özel yetkili mahkemelerin de basın özgürlüğü konusunda en önemli engel olduğunu belirterek “Türkiye bir baskı, korku imparatorluğuna dönüşmüştür, dönüştürülmüştür” dedi. ‘Göz yum anlar suçlu’ stanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri ve HD stanbul Şubesi Kayıp Komisyonu üyeleri, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması talebiyle 318’inci kez toplandı. stanbul’da bir kuyumcuda çalışarak biriktirdikleri parayı Şırnak’taki ailelerine götürmek isteyen 16 yaşındaki Zeki Diril ile 12 yaşındaki kuzeni lyas Diril’in, 1994’te jandarma tarafından gözaltına alınarak kaybedildiğini anlatan kayıp yakınları, sorumluların cezalandırılmasını istedi. Galatasaray Meydanı’nda toplananlar ellerinde karanfiller ve kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını taşıdı. 1995’te gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanefe Yıldız, “Asıl suçlular öldürenler değil, bu tür olaylara göz yumanlardır. Başbakan’a sesleniyorum. Artık gaz bombalarını, tankları, silahları çekin. Kimse kaybolmasın, öldürülmesin” dedi. Diyarbakır, Malatya ve Elazığ’daki gece baskınlarında 30 kişi gözaltına alındı Genelkurmay’dan soruşturma ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, önceki gün ve dün bazı basın ve yayın organlarında yer alan, “20072009 yılları arasında Çankırı Garnizonu’nda görev yapan bir albaya ait olduğu ileri sürülen ses kaydı” konusunda soruşturma başlatıldığını bildirdi. Haberlerde Çankırı Garnizon Komutanı Albay Engin Kabadaş’ın “emirle” TSK personelinin eşlerine yaptığı konuşmada AKP ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ağır ifadeler kullandığı iddia edilmişti. KCK operasyonları sürüyor DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Çeşitli kentlerdeki, çok sayıda kişi KCK üyesi olduğu ve olaylara karıştığı iddiasıyla gözaltına alındı. Diyarbakır, Malatya ve Elazığ köylerinde önceki gece düzenlenen eşzamanlı operasyonda 30 kişinin gözaltına alındığı bildirildi. Siirt’teki baskınlarda gözaltına alınan 7 kişi adliyeye sevk edildi. 7 kişiden 3’ü mahkeme tarafından örgüt adına suç işledikleri iddiasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi. stanbul Bağcılar’da düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 9 kişiden 3’ü tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Diğer 6 kişi ise tutuklandı. zmir’deki baskınlarda gözaltına alınan 19 kişi, emniyetteki sorgularının ardından adliyeye sevk edildi. Mahkemeye sevk edilenlerden Batuhan isimli bir çocuk serbest bırakılırken, 11 kişi örgüt adına eylem yapmak suçundan tutuklandı. Manisa’da da gözaltına alınan 20 kişi adliyeye çıkarıldı. Bu kişilerden 15’i serbest bırakılırken 5 kişi örgüt propagandası yaptıkları iddiasıyla tutuklandı. BDP’den protesto yürüyüşü MAHMUT ORAL Fidanlar F16 şeklini oluşturdu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve kuvvet komutanları Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın 100. kuruluş yılı anısına oluşturulan “100’üncü Yıl Hatıra Ormanı”na fidan dikti. Atatürk Orman Çiftliği’ne ait arazideki ormanın bir bölümü bir F16 uçağının görüntüsünü verecek şekilde tasarlandı. DİYARBAKIR BDP Diyarbakır örgütünün son günlerdeki gözaltılara ilişkin protesto yürüyüşü kortejde açılan PKK flamalarına takıldı. Parti binası önünde toplanan kalabalığın başını, BDP Genel Başkanı Hamit Geylani, Filiz Koçali, Emine Ayna, Fatma Kurtulan, Gültan Kışanak, ve Osman Baydemir çekti. Polis PKK flamaları açık olduğu sürece yürüyüşe izin vermeyeceğini belirtirken Ayna, “Onları kaldıracağımıza söz veriyoruz” dedi. Bunun üzerine yürüyüşe izin verildi. Yürüyüşün ardından polis, BDP’nin seçim otobüsünde arama yaptı. Herhangi bir suç unsuruna rastlanmadı. BDP’nin İstanbul 2. Bölge Bağımsız Milletvekili adayı Sırrı Süreyya Önder de İstanbul’da düzenlenen mitingde konuştu. Önder, “Seçim barajının kaldırılması için Meclis’e gideceğiz. Ya barış ya barış...” dedi. Silopi’de ise, Barış Anneleri İnisiyatifi, operasyonlar ile Tunceli’de 7 teröristin öldürülmesine tepki için tülbentlerini yaktı. KISA KISA... ‘YAŞ’zedelere dönüş yolu: “SubayAstsubay Atama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” yürürlüğe girdi. Yönetmelik, TSK’den atılıp sonra iade edilenleri de kapsıyor. Kato Dağı’nda büyük operasyon: Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde Türkiye’ye geçiş yapan PKK’lileri engellemek için Kato Dağı’nda operasyon başlatıldı. Komando TİM’leri dağın birçok noktasında arama tarama faaliyetlerini sürdüyor. ‘Ucube demokrasi’: ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, AKP’ye yönelik sert eleştirilerde bulundu. Taş, “İleri demokrasi masalı kısa sürdü. AKP’nin demokrasisi ‘ucube demokrasi’dir” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle