28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara B Y Y Y B B B Y Y Y Y Y B 16 22 17 17 22 22 23 14 14 15 13 14 18 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B Y Y B Y Y Y Y Y Y Y Y Y 16 18 17 23 22 22 19 24 17 19 13 13 14 HABERLERİN DEVAMI Oslo A Helsinki Y Stockholm B Londra Y AmsterdamA Brüksel Y Paris PB Bonn B Münih Y Berlin B Budapeşte Y Madrid Y Viyana Y 16 8 13 20 19 21 17 19 21 18 21 16 19 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Y Y Y Y Y B A B Y B Y A Y 20 19 20 23 20 16 26 31 21 27 21 27 23 Ülke geneli parçalı ve çok bulutlu, Karadeniz, İç Anadolu’nun güney ve doğusu, Göller yöresi, Doğu Akdeniz, DOğu ve Güneydoğu Anadolu ile İstanbul dışında Marmara bölgeleri, sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı geçecek.Yağışlar; Kayseri, Nide, Diyarbakır, Batman, Siirt, Mardin, Şanlıurfa, Bingöl, Bitlis, Hakkâri ve Şırnak çevrelerinde kuvvetli olacak. Hava sıcaklığı kuzey, iç ve batı bölgelerde 2 ile 4 derece artacak. 30 N SAN 2011 CUMARTES TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 30 Nisan GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada aynalara da bakmıyor. 2023’e kadar kim kalmış kim ölmüş demeden, birbiri ardına çılgın senaryolar üretiyor. Önümüzdeki yıllardaki ekonomik olasılıkları hesaba katmadan, bir hamlede dünyanın 10 büyüğü arasına koyuverdi Türkiye’yi. Parlamenter rejim yerine başkanlık sistemini getirmeye çabalıyor. Zira RTE için sistem değişikliği kendi açısından, egosunu tatmin etmek açısından önemli. Söylemiyor elbette; ne çare RTE, Türkiye’yi yönetecek tek insanın kendisi olduğuna kendini inandırmış bir kere. Kürt açılımını yüzyılın en büyük atılımı diye ilan ederken bin yıldır çözüm bekleyen bir sorunu çözeceğine inanmamış mıydı? Oysa mallar meydanda. Kürt açılımı çılgınlığı şimdilik molotoflu bombalarla, ama ne kadar görmezden gelinirse gelinsin, devlete isyanın ilk sahnelerini yansıtıyor. Çılgın senaryoların ardı arkası da kesilecek gibi değil. Son çılgınlığı Kanal İstanbul! Fatih Sultan Mehmet karadan gemilerini yürüterek tarihe geçer de; RTE, ikinci bir boğazdan Karadeniz’i Marmara’ya bağlayarak tarihte neden sayfalar dolusu bir yer almasın? Çevresinde her alandaki çılgınlıklarına destek veren, öven, övgülerin karşılığı kalemi bal tutan yazarlar… Süveyş, Panama Kanalı, İngiltere ile kıta Avrupa’sını bağlayan Manş Denizi altındaki tünel vs. vs… bin dereden su getirerek kanal projesini yağlayan yazarlar… rahat mı rahat RTE! Süveyş Kanalı’nın iki yanı çöl mü çöl. Panama Kanalı’nın iki yakası insansız mı insansız. Manş Tüneli ne Londra’nın ne Paris’in yaşam damarlarını bıçaklıyor. Çevreden ekolojik sakıncalara, İstanbul’un su sorunundan tutun da taaa yeni göçlere kadar toplumsal yaşamı altüst edecekmiş. RTE’ye ne gam! Seçim kapıda. Böyyük mü böyyük, çılgın mı çılgın proje ile seçmenlerin aklını çelmenin peşinde. Tarihe oynuyor, büyük oynadığını sanıyor. Tarihe Türkiye Cumhuriyeti’nin bilmem kaçıncı başbakanı diye geçmek tatmin etmiyor RTE’yi. Osmanlı’nın mirasçısı RTE neden Kanal İstanbul projesi ile tarihte böyyük mü böyyük bir yer kapmasın? Başındaki kavuktan başka Fatih’ten ne eksiği var? Çevresinde besleme basın. Süveyş, Panama Kanalı, Manş denizi altından geçen, İngiltere ile kıta Avrupa’sını bağlayan tünel yapılabildiğine göre, İstanbul kanalı neden gerçekleşmesin diye iki gündür İstanbul’a ne getirir ne götürür hesaplamadan çalakalem veryansın destek veriyorlar RTE’ye! Bre kardeşler; Süveyş’in iki yanı çöl. Panama’nın iki yakası insansız. Manş Tüneli ise ne Londra’nın ne Paris’in sosyal, ekonomik yaşamını altüst etti. İstanbul öyle mi? Kanal projesine açıklandığı ilk saatlerde çeşitli yönleriyle yoğun eleştiri. Projenin yaratacağı çevre sorunlarıyla, ekolojik açıdan kente getireceği sakıncalarla yeni göçler nedeniyle yaşamı allak bullak edeceğine ilişkin açıklamalarla yerden yere vuruldu. Kimileri de kanalı RTE’nin seçim arifesinde seçmeni yanına çekmek için kullandığını ve belki de RTE’nin projeyi, “hayali bile cihan değer” diye benimseyip yola çıktığını söylüyor. Eleştiriler, gerçekçi her türden uyarı vız gelir RTE’ye. Kanal eleştirileri de öylesine. İsmet İnönü 1960’tan sonraki başbakanlık dönemlerinde Cadillac araba yerine Opel marka bir araba kullandı. Demirel, yıllarca Menderes’in kullandığı arabayı yeğledi. Yenisini almadı. Oysa ufku geniş mi geniş RTE ise 500 milyar liraya 2011 model BMW 760 yeni bir arabaya solda şoför koltuğun sağ tarafına kuruldu. Ola ki çılgın projelerini düşleyerek, “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” diyerek… …Önceki gün MGK toplantısına katıldı! Bir zamanlar İstanbul Valiliği görevinde bulunan Fahrettin Kerim Gökay’ın milletvekili, sonra bakan olduğunu söyleyenlere deli doktoru ünlü Mazhar Osman görüşünü açıklamış: “Olabilir. Hatta cumhurbaşkanı da olabilir. Ama F. K. Gökay bir gün ben Allah oldum diyecek, işte o zaman bana getirecekler”. Bu da çılgınlıklara, çılgınlara dair bir öykü işte! ‘Hekimler umutsuz’ Türk Tabipleri Birliği (TBB) heyeti Erzurum’da 14 ayda 3 hekimin öldüğü hastanede incelemelerde bulundu, çarpıcı bulgulara ulaştı MUSTAFA ÇAKIR GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ANKARA Türk Tabipleri Birliği (TTB), 14 ayda 3 hekimin yaşamını yitirdiği Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki incelemelerinde çarpıcı sonuçlara ulaştı. TTB heyetine göre, “mutsuz, geleceğinden umutsuz” hekimler, yatkınlık da varsa madde kullanımına yöneliyor. Hekimler haklarındaki her şikâyetin soruşturmaya dönüştürülmesinden de bıkmış. Sorunların sadece Erzurum’a özgü olmadığını vurgulayan TTB 2. Başkanı Özdemir Aktan, “Türkiye’deki sağlık ortamı artık sağlık çalışanlarını boğuyor” dedi. TTB Merkez Konseyi 2. Baş kanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Halis Yerlikaya ve Ağrı Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Heval Bozdağ’dan oluşan heyet, Erzurum Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Nihat Çimen ile birlikte hastanede hekimler ve yöneticilerle görüştü. TTB heyetinin görüşmeler sonrasındaki ortak değerlendirmesi şöyle: “Ölümler arasında bağlantıyı net bir şekilde kurmak mümkün değil ama sağlık çalışanları arasında depresyonun, psikolojik rahatsızlıkların, yoğun çalışma şartları sebebiyle fiziki rahatsızlıkların arttığını ve tüm bu etkenlere bağlı olarak madde kullanımında artış olabileceğini de söy lemek mümkün. Hekimler üzerinde bir toplumsal baskı da var. Son dönemde hekimlere yönelik ortaya atılan olumsuz söylemler, halkta yaratılan hekimler ‘çok para kazanıyor’ algısı, mecburi hizmet dolayısıyla parçalanmış aileler ve gelecek kaygısı hekimleri depresyona sürüklüyor. Hastanedeki ölümlerin ve bunlara sebep olan etkenlerin münferit olarak değerlendirilmesi hata olur.” ‘ laca erişim kolay’ Heyette yer alan TTB 2. Başkanı Özdemir Aktan, ölen hekimlerden ikisinin anestezide kullanılan bir ilacı aldıklarına dikkat çekti. Sağlık çalışanlarının bu tür ilaçlara eri şiminin çok kolay olduğuna işaret eden Aktan, “Maalesef hastanelerde bu tür ilaçlar kontrollü olarak saklanmıyor” dedi. Erzurum’daki üç olayın birbirinden bağımsız gibi düşünülmemesi gerektiğini dile getiren Aktan, “Bir hekim mutsuzluğu olduğu ortada” dedi. Ölen hekimlerden birisinin anestezist, birisinin kalp damar cerrahı, birisinin de acil servis uzmanı olduğuna dikkat çeken Aktan, “Her kesimdeki, düzeydeki hekim ve sağlık çalışanı durumdan ve gelecekten umutsuz. Bu da maalesef bu tür şeylere yansıyor. Bu stresli ortamda zaman zaman bu tür ilaçlara başvurmak söz konusu olabilir” diye konuştu. olarak kullanılan “emek en yüce değerdir” sözünün yerini, “bilgi en yüce değerdir” sözü almaya başlamıştı. İkilem bugün de devam ediyor. Belki bir münazara konusu bile yapılabilir. Böyle bir tartışmada ben önceliği emeğe veririm. Zira bilgiye ulaşmak da özünde emek ister. Bilgi meyveyse, emek ağaç ve toprak. Bu, elbette bilginin önemini küçümsemek anlamına gelmiyor. Bugünkü dünyada bilgi, toplumları ileri götüren başlıca motor güç. Öyle bir güç ki baş döndürücü bir hızla yol alıyor. Bugün yeryüzünde insanoğlunun ürettiği bilgi her 6 yılda bir ikiye katlanıyor. Tıpta ise 45 yılda bir. Ancak bilgi toplumu olabilmenin yolu çok bilgiye sahip olmak değil. Bilgiyi kullanabilmek, geliştirebilmek. Nasıl ki, yediğimiz kadar değil sindirdiğimiz kadar besleniyorsak; sahip olduğumuz bilgiler kadar değil, kullanıp geliştirebildiğimiz bilgiler kadar donanımlıyız. Buna Türkiye’den ve dünyadan güncel örnekler verebiliriz. YGS skandalı 1 milyon 700 bin öğrenciyi etkiledi. Üniversite yaşamına hazırlanan gençler aynı zamanda bilgi çağının kuşağı. Skandaldan sonra bilgisayar ortamında iletişim kurdular, bilgi alıp, bilgi verdiler. Ortak eylem yapma kararı aldılar. Sonuçta Başbakan’ın bile şifrelerini bozan ortak sesler üretmeyi başardılar. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan toplumsal dalgalanmanın merkezi de yine sosyal paylaşım siteleri. Bilgi ile ortak eylem kararı birleşince ortaya önceki yıllarda görülmeyen yepyeni güç merkezleri çıktı. Yeni güç merkezlerinin ne kadar bilinçli kullanıldığı, ne kadar yönlendirildiği ayrı bir tartışma konusu. Ancak şu gerçek ki; bilgi toplumu ile birlikte ortaya bilgiemek karışımından oluşan yeni davranış biçimleri çıkıyor. Belki de çağımızın giderek daha kabul edilemez hale gelen refah paylaşımı dengesizliğine bu noktalardan müdahale edilecek. Çünkü üretilen refahın artması dünyanın daha yaşanır hale geldiğini göstermiyor. Hatta bugün tam tersine giden bir grafik var. Zengin Kuzey ülkeleri dünyadaki refahın yüzde 85’ini elinde tutuyor. Güney yarımküreye yüzde 15 kalıyor. Bu oran 1990’larda 75’e 25, 1980’lerde 70’e 30, 1970’lerde 60’a 40’tı. Türkiye’ye, iktidarın emeğe bakışına gelirsek; kötü dönemlerimizden birini yaşıyoruz. Her şeyden önce hükümetin emeğe saygısı yok. Başkentin merkezinde bir kilometre yarıçapında bir daire çizin, devlet katında aynı işi yapan ama, maaşları birbirinden çok farklı 5 ayrı çalışan grubu bulursunuz. Bu farklılıkların üzerine bir de sözleşmeli personel uygulaması eklendi. Sözleşmeli personel, adı üzerinde kadrosu olmayan, her yıl sözleşmesinin uzatılmasıyla görev yapan kişi. Sözleşmeyi kim uzatacak? Hükümet. Bu fiili olarak devlet memuru kavramının yerine “hükümet memuru” kavramını koymak anlamına gelir. Ekonominin çok iyi gittiğini söyleyip devlet memurlarını güvencesiz, daha düşük maaşla hükümet memuru haline getirmek, her şeyden önce insana, insan emeğine saygısızlık. Emek yelpazesinde geniş bir tur attık. 1 Mayıs, emeğin bayramı kutlu olsun. ankcum@cumhuriyet.com.tr KILIÇDAROĞLU ANKARA VE YOZGAT’TA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 1 Mayıs günü Ankara’da önce Merkez Yönetim Kurulu’nu (MYK) toplayacağı daha sonra da Yozgat’a gideceği belirtildi. Kılıçdaroğlu’nun önümüzdeki hafta da Adıyaman, Osmaniye, Siirt, Kars, Muş ve Malatya mitinglerine katılacağı ifade edildi. ADANA’DA 1 MAYIS ÇAĞRISI Adana’da yarın 13.00’te Uğur Mumcu Meydanı’nda kutlanacak olan, 1 Mayıs öncesinde, nönü Parkı’nda buluşan kitle örgütü ve parti temsilcileri bir basın açıklaması yaptı. Yurttaşları mitinge çağıran grup, bildiri dağıttı. (Fotoğraf: YUSUF BAŞTUĞ) Yarın kutlanacak 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü programı belli oldu 1 milyon yürek Taksim’de İstanbul Haber Servisi 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla Taksim Meydanı’nda yapılacak mitingin programı belli oldu. Bu yıl kürsü The Marmara Oteli’nin önüne kurulacak ve işçi bayramını Taksim’de kutlamak isteyenler 4 koldan alana girecek. DİSK korteji Şişli, Türkİş Dolmabahçe, KESK Tarlabaşı, Hakİş ve MemurSen kortejleri Mete Caddesi’nden ulaşacak. Ruhi Su Dostlar Korosu’nun 1 Mayıs Marşı’nı seslendirmesi ile başlayacak program, direnişteki işçiler adına yapılacak ortak açıklama ve miting tertip komitesinin emek örgütleri adına okuyacağı ortak metinle devam edecek. Kutlamalar Kardeş Türküler, Grup Yorum ve Agire Jiyan gruplarının konseri ile sona erecek. 1 Mayıs Tertip Komitesi tarafından Gümüşsuyu’ndaki Türkİş 1. Bölge Temsilciği’nde basın toplantısı düzenlendi. Tertip komitesi adına ortak açıklamayı yapan KESK Genel Sekreteri Kasım Birtek, Türkiye’nin çok zor günler yaşadığını, adaletsizlik, işsizlik, açlık ve yoksulluğun her geçen gün arttığını vurguladı. Birtek, meydana herkesin bulunduğu yerden sahneyi görebileceği, 1 milyon kişiye ulaşacak ses ve görüntü sistemleri kurulacağını söyledi. Birtek’in yaptığı açıklamaya göre saat 09.00’dan itibaren Şişli’den yürüyecek DİSK kortejinde TMMOB, TTB, meslek örgütleri ve dergi grupları olacak. Dolmabahçe’de Türkİş öncülüğünde oluşturulacak yürüyüş kolunda CHP ve İP yerini alacak. İnönü Stadı’nın yanından uzanan Mete Caddesi’nde Hakİş, TKP, HKP ve İşçi Kardeşliği Partisi birlikte yürüyecek. Unkapanı’nda toplanacak KESK kortejinde de Emek Özgürlük ve Demokrasi Bloku, BDP, EDP olacak. azancı Yokuşu’nda anma Gruplar meydana girmeden 11.00’de sendika başkanları 1 Mayıs 1977’de hayatını kaybedenleri Kazancı Yokuşu’na karanfiller bırakarak anacak. Türkİş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak, alanda polisin bulunmayacağını, düzeni tertip komitesinin görevlendirdiği kişilerin sağlayacağını söyledi. DİSK Genel Başkan Yardımcısı İsmail Yurtseven, 2. Filistin Gençlik Kongresi için 33 ülkeden gelen gençlerin de kutlamalara katılacağını anımsattı. 3 bin polise dağıtılan kulaklıklı ve kameralı kasklar 1 Mayıs’ta ilk kez kullanılacak. 1 Mayıs’ta görevli polis sayısı 22 bin olacak. K F NANC AL T MES’TE GÜLEN YAZISI 2008’DEKİ POLİS ŞİDDETİ 3 YIL SONRA YARGI ÖNÜNDE H LAL KÖSE Boyner: 1977’deki saldırı vicdanları sızlatıyor İstanbul Haber Servisi 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’ne ilişkin kutlama mesajı yayımlayan (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, “1 Mayıs 1977’deki saldırının aydınlığa kavuşturulmamış olmamasının vicdanları sızlatmaya devam ettiğini belirtti. Bu demokrasi ayıbı ile birlikte tüm faili meçhul cinayetlerin bir an önce aydınlatılmasını umut ediyoruz. Boyner, 1 Mayıs emeğe saygı, çalışan hakları ve sosyal diyalog, demokratikleşmenin de ayrılmaz bir parçası konumundadır.” C MY B C MY B 1 Mayıs 2008’de gazetemize sığınan eylemcilere saldırırken, muhabirlerimiz Esra Açıkgöz ve Ali Deniz Uslu’yu da yaralayan polislerin amirleri 3 yıl sonra yargı önüne çıkıyor. Saldırgan polislerin kimlikleri tespit edilemedi ancak amirler hakkında “zor kullanma sınırının aşılması suretiyle yaralama” dan dava açıldı. Şişli’de Cevahir İş Merkezi’nin önünde toplanarak DİSK binasına ulaşmak isteyen grup, polisin biber gazlı ve coplu müdahalesi sonucu, gazetemizin bulunduğu Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sokak’a doğru dağıldı. Gruptan birçok kişi gazetemiz binasına ve bahçesine sığınmıştı. Eylemcileri takip ederek gazeteye giren polis, Pazar Dergi muhabirleri Uslu ve Açıkgöz’ü de hastanelik etti. Cop darbeleriyle sağ kolu kırılan Uslu’nun dirseğine ameliyatla platin takıldı. Olay sırasında bahçede başından ve kalçasından darbe alan Açıkgöz de hastaneye götürüldü. Üç yıldır süren soruşturma sonucu, Şişli Cumhuriyet Savcısı Sait Kunt, olay tarihinde Çevik Kuvvet’ten sorumlu amir Şahin Güneş, hazır kuv vetlerden sorumlu amir Zülfükar Ünlütürk, Cevahir AVM önünde görevli sorumlu amirler Selami Poyraz, İdris Kaya, Fatih İmal ve Mehmet Nur Öztürk hakkında iddianame düzenledi. Açıkgöz ve Uslu’nun gazeteci olarak olayı takip etmelerine karşın görevlilerce copla dövüldüklerini belirten Savcı, Uslu’nun kemik kırığının olduğuna, Açıkgöz’ün ise basit tedavi gerektirir şekilde yaralandığına dikkat çekti. Savcı, amirlerin 5’er yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını ve belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarını istedi. Sanıklar, 12 Mayıs’ta yargıç karşısına çıkacak. ‘ mamın Ordusu’ korkuyu arttırdı Haber Merkezi İngiliz Financial Times’ta Delphine Strauss tarafından kaleme alınan “İlham verici mi sinsi mi?” başlıklı Fethullah Gülen analizinde, okulları gittikçe daha fazla ülkeye yayılan Gülen’in savunduğu hoşgörülü İslamın genel olarak olumlu karşılandığı, ancak Türkiye’de hareketin etkileriyle ilgili endişelerin var olduğu belirtildi. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanarak cezaevine konulan gazeteci Ahmet Şık’ın taslak halindeki kitabı “İmamın Ordusu”na atıf yapılan yazıda, “Uzun süredir varlığını sürdüren korkular, polisin geçen ay İstanbul’da bir yayınevine bir taslak kitabın tüm kopyalarına el koymak üzere baskın düzenlemesiyle yeni bir boyuta ulaştı” vurgusu ise dikkat çekti. Gülen yanlılarının büyük çoğunluğunun AKP’yi halihazırda Türkiye’nin önündeki en iyi seçenek olarak gördüğünün altını çizen Strauss, “Fakat hiçbir siyasetçi rakip bir güç merkezinin ortaya çıkmasından hoşlanmaz ve Gülen medyası bir anlaşmazlık noktası gördüğünde, genellikle Erdoğan’ın değil, Gül’ün tarafını tutuyor” tespitini yaptı. Yollar kapalı Gün nedeniyle OsmanbeyTaksim arasındaki metro, finiküler sistem ve nostaljik tramvay çalışmayacak. Burada alternatif güzergâh olarak E5 karayolu ile Piyalepaşa Bulvarı, Fişekhane Deresi CaddesiKasımpaşa belirlendi. Unkapanı güzergâhında ise araçlar Atatürk Bulvarı’ndan Unkapanı Köprüsü’ne girmeden Ragıp Gümüşpala Caddesi’ni takiben Galata Köprüsü’den Beşiktaş’a yönlendirilecek. DolmabahçeTaksim arasında ise BeşiktaşKaraköyEminönüSahil Yolu kullanılabilecek. Bakanlık tazminat ödedi Öte yandan Açıkgöz ve Uslu, İçişleri Bakanlığı aleyhine açtıkları tazminat davasını da kazanmıştı. İstanbul 1. İdare Mahkemesi, Açıkgöz’e 1000 TL, Uslu’ya ise 5 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetmişti. Kararda, “Gazetecilerin orantısız ve ölçüsüz fiil nedeniyle vücut ve ruh sağlıklarının bozulmasında bakanlığın hizmet kusuru bulunmaktadır” denilmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle