16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 3 N SAN 2011 PAZAR 6 HABERLER ÖSYM, ‘şifre basın kitapçığında var, adaylara verilmedi’ dedi, soru işaretlerini daha da arttırdı Şifreyi yalanlayamadı KIVANÇ EL ‘Algı’ ve Ergenekon Epey bir süredir yazmak istediğim konu: Toplumsal algı... Metropoll araştırma şirketinin son yayınında, “Ergenekon” ve yargılamalarının toplumca nasıl “algılandığı” konusunu görünce, çok geç bile kaldı. Araştırmada, şubata kıyasla martta, insanların “Ergenekon davası”na, yargılama süreçlerine ilişkin “güveni azalmış.” Bu konu, iletişim ile kamuoyu oluşturmada, toplumsal algı ile ilgilidir. Bir olay, konu, nesne, kişi, dava, parti, olgu vb. üzerinde toplumda “nasıl bir imaj” veya “görüntü” oluşturmak istiyorsunuz... “Nesne”yi (şey’i), tüm gerçekliğiyle mi topluma algılatmak istersiniz? Yoksa, şey’i, olduğundan çok daha farklı mı? Ulaşmak istediğiniz kitlenin, sunduğunuz “şey”e tam güvenmesini ve “kendisine sunulan her şeyin doğru” olduğunu kabul etmesini isteyebilirsiniz. Bunların hepsi “algı yönetimi”ne girer... Topluma “satacağınız” malın cinsine, cismine ve amacınıza/hedeflerinize göre “toplumsal algı” oluşturmaya soyunursunuz.. “Ergenekon”, bir şirketin piyasaya süreceği ve müşterilerine satacağı sıradan bir ürün/mal değildir. Ergenekon, bir iktidar savaşı nın adı, temel aracı. Büyük ve iddialı bir girişimi, bütün sonuçlarıyla kabul ettirebilmeniz için, topyekun (total!) bir toplumsal algı yönetimi ve bu amaçla da çok güçlü mekanizmalar kurmanız gerekir. İlan ettiğiniz “kötü”yü yok etmek ve yerine geçireceğiniz “iyi”yi de bütünüyle kabul ettirmek zorundasınız. Üçdört yıldır yaşadığımız bütün süreçte bunlar vardır. Örneğin ana akım/büyük medya üzerinde “total egemenlik”, bu gereği yerine getirmenin koşullarından biridir... Medya, toplumsal iletişimin ağını oluşturur; bu ağın içine alabileceğiniz ve istediğiniz algıyı yaratabileceğiniz insan kütlesi kadar, başarılı olabilirsiniz.. İktidarın (yani Erdoğan’ın) başından beri çarpışa çarpışa ilerlediği medya savaşı bu amaca yöneliktir: a) kendi medyasını kurmak ve geliştirmek, b) senden olmayan medyayı ise parçalamak, satın almak, tarafsızlaştırmak, diz çöktürmek... Hukuk/yargı mekanizmasını yönetmek, yine bu sürecin bir parçasıdır.. Çünkü, algının yargısal bir sonucu olmalıdır... “Ergenekon üstelik: terör! örgütü”, 3 yıldır adım adım inşa edilen bir olaydır... Yoo hayır, durup dururken sıfırdan yaratılmış olduğunu söylemiyorum. “Askeri darbe” düşünceleri olabilir, birileri ne etsek ne yapsak diye ilişkiler içinde olmuş olabilir.. İşte algı yönetimi bu noktada devreye giriyor. Birbiriyle ilişkili muazzam olaylar zinciri oluşturuluyor... Bir algı bombardımanı ile aslında “darbenin bütün hazırlıkları” tamamlanıyor, “iyi ki ortaya çıkardık” algısını yaratacak büyük komplo, silah suikast “hazırlıkları” ifşa ediliyor. Hele Balyoz’un “delillerine” baktığınızda, aslında, toplumu ne büyük felaketin eşiğinden dönüldüğüne ikna edecek her türlü plan ve programın hazırlandığını görüyorsunuz. “Bir kötü”den, ülke ve dünya çapında bir “organizma” yaratılmıştır... Toplumsal algı böylesine dallı budaklı bir örgütün varlığına olan inanca varmışsa, o zaman, üye ve yönetici ilan ettiğiniz kişilerin de alabildiğine içeride tutulması gerekir... Çünkü yarattığınız “kötülük imajı” bunu şart koşar, bu imaja eşdeğer hapishane koşulları ve tutukluluk süreci devreye girer! Yarattığınız “canavar olgu”su, sizi de esiri alır! Burada başka bir süreç daha başladı. “Darbe soruşturması”, bütün geçmişin soruşturmasına dönüştürüldü... Taa Dersim’e kadar! Atatürk de hesap vermelidir! Derim ki, büyük bir “yeni gerçeklik” yaratıldı! Öyle ki, gerçeği araştıran yok, toplum algılarla yönetilmekte. Öyle ki, yanınızdaki adam da, bu algının tam esiri olmuş, “aman bize Ergenekoncu” derler diyor, bitmiş/bitirilmiş bir ordunun ne büyük tehlike oluşturduğunu yaveleyerek, yaratılmış gerçekliğin, askerle yer değiştiren “dinci diktatoryal sivil vesayetin” koluna girmeye hazırlanıyor: “Ayy, bu kadar da kötü olmayabilirler!” Yooo hayır, Türkiye esir alınamadı, belirleyici olacak olan “nitelikli çoğunluk” ayaktadır ve bu algı çemberinin içine girmeyi reddetmektedir!.. CHP de bu çemberin içine girmeyi şiddetle reddetmelidir! ANKARA ÖSYM, Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) soruların doğru yanıtlarının şifrelendiğini reddetmedi, “Söz konusu kitapçık, basın ve internet sitesinden duyurmak üzere hazırlanmıştır, sınava giren hiçbir adaya verilmemiştir” savunmasını yaptı. ÖSYM yetkililerinin dün gün boyu ÖSYM’de çalıştıkları ve yakın çevrelerine olayı “Bu bir komplo” şeklinde değerlendirdikleri öğrenildi. Savcılık iddialarla ilgili inceleme başlattı. ÖSYM’den yapılan açıklamada, “Söz konusu kitapçık, ÖSYM’nin sınav sonrasında basına vermek ve internet sitesinden duyurmak üzere hazırlanmış, ana soru kitapçığından türetilmiş, tek bir soru kitapçığıdır. Bu soru kitapçığının herhangi bir adaya verilmesi söz konusu olmadığından, doğru cevabın bulunduğu yer değiştirilmeden sadece yanlış cevap seçeneklerinin yerleri değiştirilmiştir. Bu soru kitapçığı sınava giren hiçbir adaya verilmemiştir” denildi. Ancak yaklaşık 2 milyon farklı kitapçık kamuoyuna açıklanmadığı için diğer sorularda şifre olup olmadığı açıklanamadı. PROF. DR. YARIMAĞAN: Seçenekler değişmemeliydi Eski ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, ÖSYM’nin şıkların sıralamasında yaptığı değişikliği eleştirerek, “Bu sistemi oldukça yanlış buluyorum. Şıklar öğrenciye mantıklı bir sırada verilir. Ya küçükten büyüğe, ya büyükten küçüğe doğru sıralanır. Bu yıla kadar da böyleydi. Burada öğrenciyi şaşırtmaca var. Alışılmış bir sıralama değil. Neden yaptılar bilemiyorum” dedi. Kendilerinin seçeneklerin yerini değiştirmediğini ifade eden Prof. Dr. Ünal Yarımağan, “Şıkları rastgele yerleştirebilirdik ama bu öğrencilerin aleyhine oluyor. Öğrencileri şaşırtmak doğru olmaz, pedagojik de değil. Bu yolla organize kopya sofistike yöntemi neden yapılır? Bana garip geldi. Kamuoyuna sunulan kitapçıkta o şifreyle soruların çözülebilmesi tesadüfen olacak bir olay değil. Organize olması da mantıklı değil. Yorum yapamıyorum” dedi. Son 3 sınavda uygulandı ÖSYM’nin açıklamasında, Şubat 2011’den itibaren gerçekleştirilen tüm sınavlarda “adaya özgü soru kitapçığı” hazırlandığı belirtilerek, son 3 sınavın bu yöntemle yapıldığı kaydedildi. ÖSYM, önümüzdeki günlerde her adayın kendi soru kitapçığı ve yanıt kâğıdını internet ortamında görebileceğini bildirdi, ancak 2 milyon soru kitapçığının kamuoyuna açıklanıp açıklanmayacağı konusuna değinilmedi. Açıklamada, bu tür konularda basına “daha hassas olma” çağrısı da yapılarak basın sorumlu tutuldu. Edinilen bilgiye göre ÖSYM’nin Ali Demir ile birlikte gelen yeni kadrosunun yakın çevresine, “Bizim görev yerlerini değiştirdiğimiz insanlar var. Onların komplosu olabilir” dedikleri öğrenildi. ÖSYM’de bu kapsamda kurum içi bir soruşturmanın da gündeme gelebileceği ifade edildi. ÖSYM Başkanı Ali Demir’in bugün açıklama yapması bekleniyor. KPSS sorularının sızdırılarak kopya çekildiğine ilişkin soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Şadan Sakınan, YGS’de şifreli kopya skandalı ile ilgili inceleme başlattı. Temmuz 1973’te, ÜSYM (Üniversite Seçme ve Yerleştirme Merkezi) tarafından yapılan üniversiteye giriş sınavları, sorularının daha önceden özel bir dershane tarafından ele geçirilmesi üzerine iptal edilmişti. 7 Temmuz 1973’ten önce Cağaloğlu’ndaki Özel Murat Dershanesi öğrencilerinin, sınav sorularının üzerinde çalıştıkları ihbarını alan gazetemizin o dönemki eğitim muhabiri Şükran Soner, soruları notere götürerek bir tutanak hazırlatmıştı. 7 Temmuz Pazar günü sınavda sorulan soruların, daha önce noter tarafından tasdik edilenlerle aynı olması üzerine sınav iptal edilmişti. 7 1973’teki sınavı Cumhuriyet iptal ettirmişti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sınav Dershaneleri, ÖSYM’nin açıklamasını yetersiz buldu. Açıklamada, “Ortada bir şifre olduğu gün gibi açık. Bu şifre, bir tane de basılsa ve sadece basına da dağıtılsa, soru kitapçığının çözümünde taşları yerine oturtuyor. ÖSYM de şifrenin yanlışlığı konusunda herhangi bir açıklama getirmiyor” denildi. Sınav Dershanesi’nden yapılan açıklamada şöyle denildi: “Her adayın soru kitapçığı farklı ise yaklaşık 1 milyon 700 bin farklı soru kitapçığı basılmış demektir. Doğru mu? Doğruysa, 1 milyon 700 bin ayrı cevap anahtarı mı vardır? ÖSYM açıklama ‘1.7 milyon cevap anahtarı mı var?’ sının ilk paragrafında basına dağıtılan soru kitapçığını anlatırken, ‘doğru cevabın bulunduğu yer değiştirilmeden sadece yanlış cevap seçeneklerinin yerleri değiştirilmiştir’ ifadesini kullanıyor. Hangi soru kitapçığına ya da neye göre doğru cevap tespit edilmiş ve bu doğru cevapların yerleri korunarak yanlış seçenekler değiştirilmiştir? Kitapçıkta, esas alınan nedir?” Açıklamada “Yanlış seçeneklerin yerleri değiştirilerek ve doğru seçenek aynı yerde bırakılarak, adaya özel binlerce kitap hazırlanabileceği, bu durumda da binlerce adayın şifreyi kullanabileceğine” dikkat çekildi. EĞ T MC LER TEPK L : YGS iptal edilsin ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ÖSYM’nin açıklamasından, eğitimciler tatmin olmadı. Türk EğitimSen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “Doyurucu bir açıklama değil. Aksine daha fazla kafamız karıştı, şüphelerimiz daha fazla arttı. ÖSYM ne zamandan beri kamuoyuna ilan ettiği kitapçıklara şifre koymayı âdet edinmiş ve buna niye ihtiyaç duymuş? Şaibeyi ortadan kaldırmak için özel kitapçıkları incelememize izin vermek zorunda. Tabii 1 milyon 700 bin kitapçık nasıl incelenebilir, onu da bilemiyorum” dedi. Koncuk gerekirse şüpheleri kaldırmak için sınavın iptal edilmesi gerektiğini de vurguladı. Eğitimİş Genel Başkanvekili Levent Akça da “Daha önce de KPSS’de yaşanan skandalın izleri henüz hafızalardan silinmeden, daha büyük bir skandalın patlak vermesi, bu işin çivisinin çıktığını gösteriyor. Bu kopya girişiminin belli bir anlayışın sahibi kesimlere özel düzenlendiği açıktır. Bu skandalın yaşandığı kurumun başındaki şahsa, en kısa zamanda o koltuğu bırakmak düşer. Acilen YGS’nin iptaline gidilmelidir. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir’in açıklaması ciddiyetten uzaktır. Böyle bir şifrelemenin gerekçesi nedir?” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Engin Altay şunları söyledi: “Hukukçulara inceletiyoruz. Maalesef en güvenilir kurum olan ÖSYM, artık bir şaibe merkezidir. AKP kirletmiştir. Bu kadar yanlışın polis akademisi sınavlarından başlayarak yapılabilmesi, gerçekleşmesi tesadüflerle açıklanamaz. Taraflar mutlaka konuyu yargıya taşıyacaktır ancak tabii ki savcıların da harekete geçmesi lazım. Sınavın iptali için yasal haklarımızı kullanacağız.” MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, KPSS’de yaşananlara dikkat çekerek bugün de “organize” bir durumun söz konusu olduğunu söyledi. Hükümetin içine girmiş birtakım güçlerin idarenin gücünü kullanmak suretiyle yandaşlarına kıyak çekme arayışı içinde olduğunu vurguladı. CHP’li Ahmet Ersin de “KPSS’de yaşanan skandalın sorumluları halen bulunamadı. Devletin kurumları bu kadar aciz mi? Başbakan devreye girmeli ve derhal bu insanlık suçunun sorumluları ortaya çıkarılmalıdır” diye konuştu. ‘ÖSYM şaibe merkezi oldu’ Skandalların adresi ÖSYM ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 2010 yılı Temmuz ayında yapılacakken soruların ÖSYM içerisinden sızdırıldığı ortaya çıkan ve iptal edilen KPSS’nin ardından YGS’de de sıkıntı yaşanması tartışma yarattı. KPSS’ye ilişkin açılan soruşturmada ÖSYM’de inceleme yapılmış ve bazı soru kitapçıklarında kalem oynatılmadan soru çözüldüğü de belirlenmişti. Yaklaşık 350 aday 120 sorunun tamamını doğru yapmış, daha sonra yenilenen sınavda ise hiçbir aday 120 sorunun tamamını doğru yanıtlayamamıştı. Savcılık soruşturma açsa da üzerinden 10 ay geçmesine karşın bir sonuca ulaşılamadı. Daha önce de polis meslek yüksekokulu sınavının sorularının da bir dershaneye verildiği ortaya çıkmıştı. WikiLeaks belgelerine göre polis sınavının sorularının Gülen cemaatine yakın isimlere verildiği de iddia edilmiş, bu iddia da yalanlanmamıştı. ‘Yandaşlarına kıyak çekiyorlar’ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle