16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 N SAN 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 Türkiye KamuSen’in araştırmasına göre, hakların gasp edildiği 4/C uygulaması, son 5 yılda tavan yaptı Kamu çalışanı sürgünde MUSTAFA ÇAKIR Yazma ve Uygulama TÜSİAD’ın yeni anayasa taslağı, önerisi ya da hazırlattığı rapor, nasıl nitelendirilse nitelendirilsin, tartışmalara, değerlendirmelere yol açtı. Bir taslak, bir model, bir rapor ya da bir öneri belli kriterlere, ölçütlere göre değerlendirilmelidir. Genellikle bir taslakta, incelemede, önerilerde şu nitelikler aranır: (I) Amaç ya da amaçlar açık bir şekilde ortaya konulmuş mu? (II) İfade, kullanılan terim, kavram ve sözcükler herkes tarafından kolayca anlaşılabilir netlikte mi? Yoksa farklı yorumlara, belirli yerlere çekilmeye elverişli mi? (III) Kapsamı yeterli mi? Kapsamadığı, kapsama dışında bıraktığı önemli konu ve sorunlar var mı? (IV) Düzenlemeler amaç ile tutarlı mı? Tutarsızlıklar varsa ne boyutta? (V) Geniş kitleler tarafından kavranıp desteklenebilir mi? (VI) Nihayet uygulanabilir mi? Kuşkusuz bir taslak, bir rapor değerlendirme yapılırken başka ölçütler, nitelikler de aranabilir. Örneğin raporu hazırlayanların eğilimleri, bağımlılıkları gibi. Bir taslağın, bir raporun ya da önerinin nasıl olması gerektiği şeklinde bir anlayışla, normatif bir yaklaşımla TÜSİAD Anayasa raporu tartışmaya, hatta yapılacak değişikliğe esas alınmaya değer bulunabilir veya okkalık bir tomar kâğıt olarak nitelendirilebilir. Bir TC vatandaşı olarak bana göre önemli olan anayasa taslağı, raporu yazmak değil anayasayı uygulamaktır. Biz hangi anayasayı gereği gibi uygulayabildik, yaşama geçirdik? Temel ilkeleri yaşama geçiremediğimiz gibi, anayasa ihlali, anayasayı ihlale teşebbüs, anayasal düzeni ortadan kaldırma niyeti gibi suçlar, en azından son yarım yüzyıldır, gündemimizden düşmedi. İşte Yassıada mahkemesi, askeri darbe ya da yönetimleri suçlamalar, Ergenekon, Balyoz olarak isimlendirilen, tesmiye edilen davalar, tüm bunlar anayasa ihlalinden, ihlale teşebbüsten ya da ihlal niyetinden, hazırlığından kaynaklandı. Yine günümüzde yaşanan baskınlar, aramalar, ön sansür uygulamaları, düşünceyi açıklama kısıtlamaları, göz korkutmaları büyük bir olasılıkla gelecek yıllarda da anayasa ihlal davalarına yol açacaktır. Bir olay ya da işlemde mahkeme kararının olması, hukuka uygunluğu kanıtlamaz, yapılanları meşrulaştırmaz. Hemen her dönemde, geçmişte de yapılan ihlallerin ardında da kesinlikle mahkeme kararı vardır. Nazi Almanyası’nda SS’lerin, Gestapo’nun baskın, arama yaptığında, kitap topladığında kitap yaktığında, herhalde elinde mahkeme kararı bulunuyordur. Mahkeme kararı olması, onları mahkum edilmekten kurtaramadı. Açık konuşalım; anayasaya “Türkiye Cumhuriyeti, laik, sosyal hukuk devletidir” yazmakla, ne yazık ki laik, sosyal, hukuk devleti olunamıyor. Gerçekten bir demokratik düzen de kurulamıyor, bireysel ve sosyal haklar, kâğıt üzerinde kalıyor, yaşama geçirilemiyor. “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” tümcesi bile bir slogan olarak kalıyor. Öncelikle anayasayı uygulamaya yönelik altyapının oluşturulması gerekiyor. Altyapı, vatandaşlarımızın aydınlanarak haklarına bilinçli olarak sahip çıkmaları ve oyları ile haklarını korumalarıdır. Ülkenin coğrafyasını, tarihini, siyasal sistem ve yapısını bilmeyen, kayıtsız, tepkisiz bir kitle ile anayasal demokratik düzen kurulamıyor veya yaşatılamıyor. “Her toplum layık olduğu hükümetle yönetilir” tümcesinin, gözlemler sonucu ortaya atıldığı bir toplumsal gerçeği ifade ettiği unutulmamalıdır. Vatandaşı göbeğini kaşıyan insan olarak nitelendirenleri halk dalkavukluğu ile halka gammazlıyoruz ama, halka da göbeğini kaşıyan insan muamelesi yapıyoruz. Sorun Kıbrıs’ın, Suriye’nin, Libya’nın nerede olduğunu, ülkenin kuzeyini güneyini, yönünü bilmeyen kişileri, düşünen, bilgili, gerçekte ülkenin yönetiminde söz sahibi olabilecek kişiler haline getirmektir. İşte yapılmak istenmeyen de insanımızın gerçek vatandaş olmasıdır. Vatandaşı aydınlatmak için çaba harcamadığımız gibi, harcayanları da susturuyor, dışlıyor, hatta yok ediyoruz. Vatandaşı aydınlatma amacını gütmeyen öneri, rapor ve projeler lafügüzaftan öteye gidememektedir. Emekli, parasının peşine düştü ANKARA (AA) DİSK’e bağlı Tüm Emekliler Sendikası (EmekliSen), “2002 ve 2006 yıllarında emeklilere yapılan eksik ödemelerin mahkemelere gerek kalmadan yapılması” için imza kampanyası başlattı. EmekliSen Genel Başkanı Veli Beysülen, Kızılay’da yaptığı açıklamada, AKP uygulamalarının milyonlarca emekliyi mağdur ettiğini öne sürerek kazanılan mahkeme kararlarına rağmen SSK ve Bağkur emeklilerine TÜFE alacaklarının ödenmediğini, kamu çalışanlarına verilen ek ödemelerin Emekli Sandığı emeklilerine verilmediğini söyledi. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının 890 lira olduğuna dikkati çeken Beysülen, emeklilerin yüzde 80’inin açlık sınırının altında yaşadığını ifade etti. ANKARA Anayasa Mahkemesi’nin 4/C kararı çalışanlarda hayal kırıklığı yaratırken, Türkiye KamuSen’in yaptığı araştırmaya göre de bu statüdeki personel “ailesinden ayrı, düşük maaşla, her an işini kaybetme korkusu” ile çalışmak zorunda kalıyor, “güvenceli bir işte çalışmanın hayalini” kuruyor. Türkiye KamuSen Araştırma Geliştirme Merkezi’nin Türkiye genelinde yaptığı araştırmada, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 4/C maddesine göre geçici olarak çalıştırılan personelle ilgili şu sonuçlara ulaşıldı:  Kamuda güvencesiz, düzensiz Araştırmaya göre, 4/C’lilerin yüzde 43’ü başka kentlere göç etti. “Ailesinden ayrı, düşük maaşla, her an işini kaybetme korkusu” ile çalışmak zorunda kalan 4/C’liler baskıdan yakınıyor. ve geçici personel çalıştırma uygulaması son 5 yılda doruk noktaya çıktı. 4/C’li personelin yüzde 76’sı son 5 yılda göreve başladı. Özelleştirilen kuruluşlardaki işini kaybeden işçiler, güvencesizliğe mahkum edildi ve 4/C’li olarak düşük ücretle, ailesinden ayrılarak çalışmak zorunda kaldı. Buna göre 4/C’li personelin yüzde 43’ü başka şehirlere göç etti.  4/C’li çalışanların yüzde 44’ü ailesinden, eş ve çocuklarından ayrı çalışmak zorunda kaldı. Yüzde 93’ü ise geçinemiyor. 4/C’li çalışanlar her an işini kaybetme korkusuyla yaşıyor. Personelin yüzde 50’sinin en büyük korkusu işini kaybetmek. Kadınlarda bu oran yüzde 55.  4/C’li çalışanların yüzde 82’si güvenceli bir işte çalışmanın hayalini kuruyor. 4/C’li kadınların yüzde 91’i; erkeklerin ise yüzde 78’i gelecek kaygısı yaşamamak için daha güvenceli bir iş istiyor.  İş güvencesi olmadan çalışmak zorunda bırakılan 4/C’li personel, aynı zamanda işyerinde idari baskıya da maruz kalıyor. Her iki 4/C’li çalışandan birisi işyerinde kurum idarecilerinin baskısından şikâyetçi. Erkeklere oranla kadınlar daha fazla baskıyla karşılaşıyor. İşyerinde baskı görüyorum diyen erkeklerin oranı yüzde 49 iken bu oran kadınlarda yüzde 51’e çıkıyor. Türkiye KamuSen Genel Başkan Vekili İsmail Koncuk, Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla 4/C’li personelin umudunun söndüğünü belirterek “Ancak hükümet isterse 4/C’lilerin mağduriyetine son verebilir. 16 Nisan’da Abdi İpekçi Parkı’nda tüm sözleşmeli personeli sorunlarını dile getirmek için eylemimize davet ediyoruz” dedi. Çorlu’dan 16 ülkeye ihracat yapıyor, NATO’ya da satıyor Çorlu fabrikasından 16 ülkeye ihracat yapan Algida’nın, dağıtım ağını ne kadar kısaltırsa karbon emisyonu ve dünyaya verdiği etkileri de azaltacağını belirten Mustafa Seçkin, ikinci fabrika kararlarında bunun da etkili olduğunu aktardı. Türkiye’deki pazar paylarının şu anda yüzde 74’lerde bulunduğunu söyleyen Seçkin, 2015 hedefinin kişi başına tüketimi 5.6 litreye çıkarmak olduğunu belirtirken 2010’da 2.8’den 3.5 litreye çıkararak önemli bir adım attıklarını anlattı. Türkiye’de yoksul yokmuş! Ekonomi Servisi Sendikaların dört kişilik bir ailenin açlık sınırını 871, yoksulluk sınırını da 2 bin 834 TL (Mart 2011) olarak hesapladığı Türkiye’de milyonlarca insanın aldığı asgari ücret 630 lirayı bulmazken Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ülkede açlık sınırında insan kalmadığını ileri sürdü. Babacan, asgari ücretlileri unuttuğu gibi işsiz insanları tamamen yok sayarak pembe tablo çizdi. G20 toplantısı için Çin’de olan Babacan, kişi başına düşen milli gelirin 10 bin doların üstüne çıktığını anlattı. Babacan, gelir dağılımının da düzeldiğine ve Türkiye’de açlık sınırı altında geliri olan vatandaş kalmadığına dikkati çekti. Babacan, “Günde 2 doların altında geliri olan vatandaşlarımız nüfusun sadece binde 2’si” dedi. Çayı da hedefe koyan Unilever, dondurmada ezber bozuyor FATMA KOŞAR Unilever Türkiye Gıda Pazarlama Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Seçkin, Türkiye’de inovasyon ve reklam yatırımları ile büyüttükleri dondurma satışını 2015’te ikiye katlamayı hedeflediklerini söyledi. Mustafa Seçkin, Türkiye’deki “rekor büyüme” yanı sıra ihracat pazarının da genişlemesiyle artacak talebi karşılamak üzere ikinci bir fabrika için kolları sıvadıklarını söyledi. Muhtemelen Konya’da kurulacak fabrika, NATO’ya da ürün gönderen Çorlu “Çayda da büyük sürprizlerimiz olacak” diyen Mustafa Seçkin, NATO’ya ve 16 ülkeye dondurma sattıkları Çorlu fabrikası büyüklüğünde yatırım kararı aldıklarını söyledi. fabrikasının büyüklüğünde olacak. Mustafa Seçkin, Algida Pazarlama Direktörü Özgür Kölükfakı ile şu bilgileri verdi:  Algida, 20 yılda Türkiye dondurmaya 450 milyon Avro yatırım yaptı ve 3 bin 800 kişiye istihdam sağladı. Sezon 12 aya hâlâ yayılmasa da ev dışı tüketimdeki artış, Algida Türkiye’yi Unilever operasyonu içinde dünyada bir numara yaptı. Ciro artışı yüzde 28.  Pazarı 5 yıl içinde iki misli daha büyütme hedefimiz var. Bu yıl büyüme hedefimiz yüzde 1520. Yeni fabrika mutlaka Anadolu’da olacak. Bu yıl yeni kategorilerde 14 yeni ürün ve bir yeni marka ekleyeceğiz. 230 bin kabinimiz var.  2010’da üçüncülükten ikinciliğe yükseldik ve Almanya’yı geride bırakarak ABD’den sonraki ikinci ülke olduk. Antep fıstıklı ürünler, pek çok ülkede tuttu, bu yenilik Türkiye’nin başarısı.  Unilever olarak çayda da büyük sürprizler yapacağız. Lipton dünya çay pazarında en büyük alıcı. Son 12 ayda dünyada yüzde 24.5 pazar payına ulaştık. Kişi başına tüketimin 1.8 kg ile oldukça yüksek olduğu Türkiye’de de pazarın büyüme potansiyeli yüksek.  2 milyar liralık çay pazarında bardak ve demlik poşette işimizi ciroda yüzde 15 büyüttük. Tüm ürünlerde yüzde 10’un üzerinde bir büyüme kaydetmekle birlikte, yeşil çayda ciroda yüzde 50 büyüdük. T.C. DİDİM SATIŞ MEMURLUĞU TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2010/14 Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 TAPU KAYDI: Aydın ili Didim ilçesi Didim Mahallesi Sulubatak Mevkii Cilt: 49 Sayfa: 4816 Ada: Parsel: 14795’te kayıtlı ana taşınmazdaki Dubleks Mesken nitelikli zemin ve birinci kat 68 nolu bağımsız bölüm. ÖZELLİKLERİ: Taşınmaz Yeniay sitesi içerisindedir. Karkas yapı olup 20 yıllık bir binadır. Niteliği Dubleks Meskendir. Taşınmazın arsa payı 1/82 olup hissesine düşen arsa payı 154.94 m2’dir. Kapalı kullanım alanı 64,00 m2’dir. Zemin katta 1 salon, 1 mutfak, 1 WC, 1. katta 3 oda ve 1 banyo kapalı alanlarından oluşmaktadır. Dış cephesi sıva üzeri boyadır. Giriş kapısı ve dış cepheye bakan kapı ve pencere doğramaları ahşaptır, Site içerisindeki taşınmazlar yazlık konut amaçlı kullanılmaktadır. İMAR DURUMU: TKA2 Katlı Konut Alanı SATIŞ SAATİ: 14.00 14.10 Arası MUHAMMEN BEDELİ: 50.000,00 YTL Satış Şartları 1Satış 16.05.2011 günü yukarıda belirtilen saatler arasında DİDİM ADLİYE MEZAT SALONU 2. Kat 101 nolu oda açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış ve paylaştırma giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedele alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak şartıyla 26.05.2011 günü aynı yer ve saatler arasında ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da rüçhünlı alacaklıların alacakları toplamını, satış ve paylaştırma giderlerini geçmesi ve arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması lazımdır. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu harç ve masrafları ile KDV alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaştırmadan hariç bırakılacaktır. 4Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve %10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. İşbu ilan tebligat yapılamayan ilgililere tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. İİK.m.126 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 21640) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle