22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 N SAN 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA HABERLER Saldırgan, Bedri Baykam’ın programını siteden öğrenmiş, asistanını ise koruma sandığı için bıçaklamış. Çelikel’in eski nişanlısını ve arkadaşını bıçaklamaktan hapis yattığı anlaşıldı 7 Baykam’ı ‘net’ten izlemiş stanbul Haber Servisi Kars’taki İnsanlık Anıtı’nın yıkılmasına karşı önceki gün Akatlar’da düzenlenen basın toplantısı çıkışında bıçaklı saldırıya uğrayan Bedri Baykam ve asistanı Tuba Kurtulmuş’un durumunun iyiye gittiği ve yoğun bakımdan çıkarıldığı belirtildi. Baykam 45 gün daha hastanede kontrol altında tutulacak. Baykam’ın polise verdiği ifadede “Şahsı tanımıyorum. Yanıma yaklaşarak, ‘Bedri bey, beni Beyoğlu’daki Kafe 57’ye götürebilir misin?’ dedi. Ben de ‘İşim var, o tarafa gitmeyeceğim. Seni başkası götürsün’ dedim. O sırada bir yumruk hissettim. Meğer beni bıçaklamış. Kızın bıçaklandığını ise hastanede öğrendim” dediği öğrenildi. Olayın faili Mehmet Çelikel’in de emniyetteki ilk ifadesinde “Bedri Baykam’a uyuz oluyordum. Bu yüzden kendisini vurdum, görüşlerini sevmiyordum” dediği öğrenildi. Saldırının ardından Çelikel’in kardeşi Şaban Çelikel ve eniştesi de gözaltına alınarak sorgulandı. Mehmet Çelikel’in “komando bıçağı” diye tabir edilen bir bıçak kullandığını, Baykam’ın Akatlar Kültür Merkezi’nde olacağını da bir sosyal paylaşım sitesine olan üyeliği sayesinde öğrendiğini açıkladı. Çelikel’in ilk ifadesinde, “Akatlar Kültür Merkezi’ndeki toplantılara zaman zaman gider katılırım. Bir hafta önce kültür merkezinden çıkarken Baykam’ı gördüm. Otomobiline biniyordu. Beni Taksim’e bırakır mısın dedim. Beni bırakmadığı gibi bir de küfür etti. Davranışının nedenini sormak için yanına yaklaştım oralı olmadı. Yanındaki bayan, ‘Müsait değiliz, daha sonra’ gibi bir şeyler söyledi. Ben de sinirlenerek bıçakladım” dediği kaydedildi. Tuba Kurtulmuş ise zanlıyla aralarında bir konuşma geçmediğini belirtti. Çelikel’in Kurtulmuş’a neden saldırdığının sorulması üzerine kendisine müdahale eden iki kadını, Baykam’ın koruması sandığını söylediği belirtildi. Haberal’ın Adaylığı Sarıgül’ün Değerlendirmeleri Sayın Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı politik görüşleri bakımından merkez sağda görenlerin, 12 Haziran seçimlerinde CHP’den aday gösterilmiş olduğunu öğrendikleri anda şaşkınlık geçirmeleri doğaldır. Dahası, merhum Başbakan Ecevit’in 2002 yılında bir mide spazmı nedeniyle bu üniversitenin adını taşıyan hastanede yattığı zaman, eksik tedavi nedeniyle öldürülmek istenildiği kuşkusunu hâlâ taşımakta olanların da bulunduğu bilindiği için CHP Genel Merkezi’nin, Mustafa Balbay dışındaki Ergenekon davası sanıklarından sadece “doktor”u tercih etmiş olmasını anlamak güçtür. CHP, genel seçimler için göstereceği adayları belirleme yetkisini, partinin tabanına, yani önseçime bırakmış olsaydı, bilim açısı bakımından çok değerli olduğuna kuşku duymadığım Sayın Haberal, böyle bir şansın sahibi olur muydu? Sanmıyorum. Bu görüşlerimi, politika kulvarında genç yaşından beri uzun bir yürüyüşü sürdürdüğü bilinen ve bugün Şişli Belediye Başkanı olan Sayın Mustafa Sarıgül de önceki gün yaptığı basın toplantısında “Milletimiz atanmışları onaylayan noter değildir” sözleriyle paylaşmış. Sarıgül, siyasi partiler ve seçim kanunlarının önümüzdeki dönemde ivedilikle değiştirilmesini isterken, genel başkanlara 550 milletvekilinden sadece yüzde 5’ini kontenjan adayı olarak gösterme yetkisi verilmesini önermiş. 12 Haziran akşamı sandıklardan yine bugünkü iktidar partisinin galip çıkacağına inananlar, AKP Genel Başkanı’nın seçim bildirgesi ile ilgili açıklamalarında, seçim yasasında herhangi bir değişiklik yanlısı olmadığını, dolayısıyla önümüzdeki dönemde de eski tas eski hamam yönteminin süreceğini görmektedirler. Demokrasi şampiyonluğunu kimselere bırakmayan Erdoğan, yüzde 10’luk barajın partisine hangi avantajları getirerek ülkede görünüşte çok partili bir sistem olmasına karşın aslında tek parti egemenliğinin hüküm sürmüş olmasının kaymağını sekiz yıldır “tıksırıncaya kadar” yemektedir. Sadece kendisine demokrat olan bir lider, 12 Haziran seçimlerine bu avantajlarla girerken YSK’nin, hukuksal açıdan haklı olsa bile politik bakımdan şaşırtıcı son kararıyla Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki tek güçlü rakibi olan BDP’li bağımsızları da ekarte etmiş olmanın moral gücünü de taşımaktadır. Ben bugün politikada olsaydım CHP ve MHP’den, tüm bu çarpıklıklar sürerken seçimlere katılma kararını gözden geçirmelerini isterdim. ‘Beni almazsan başın belaya girer’ ‘Sinirlendim bıçakladım’ Çelikel’in saldırının ardından bıçak tehdidiyle gasp ettiği su dağıtım aracının sürücüsü ve daha sonra bindiği taksi şoförünün de ifadelerine başvuruldu. Su firmasına ait aracın şoförü, “Koşarak aracıma bindi. ‘Beni buradan uzaklaştır. Bir taksi durağına götür’ dedi. Başım belaya girer dedim. O da ‘Esas beni almazsan başın belaya girer’ dedi. Biraz gittik taksi durağı gördüm. Orada bıraktım” dediği öğrenildi. İki eşinden de şiddetli geçimsizlik nedeniyle ayrılan zanlının manik depresif hastalığı nedeniyle ilaç tedavisi gördüğü belirlendi. Mehmet Ç’nin daha önce Aksaray ilinde nişanlısının eski nişanlısı ve arkadaşını bıçakladığı ve 6 ay hapis yattığı öğrenildi. Baykam’ı ziyaret eden CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi de enfeksiyon tehlikesi nedeniyle Baykam’la odasında görüşemediklerini belirterek “Bir sanatçıya, her şeyden önce bir insana karşı böyle bir saldırının olması düşünülemez” diye konuştu. Türkiye’ye basın özgürlüğü uyarısı ANKARA (AA) Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü, “Türk adalet sisteminin, sadece işlerini yapan gazetecilere karşı terörle mücadele tedbirlerine başvurmayı sınırlandırması” çağrısında bulundu. Açıklamada, Türk yetkililere basın özgürlüğünü savunmayı ulusal öncelik yapması çağrısında bulunuldu. Balyoz davasında tutuklulukların kaldırılmasına yönelik itirazı görüşen mahkemenin başkanı isyan etti ‘Tahliye istedim diye selam bile vermiyorlar’ İstanbul Haber Servisi Balyoz davasında sanıkların, tutuklama kararına yaptıkları itiraz oyçokluğuyla reddedildi. İtirazın kabul edilmesi yönünde oy kullanan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay, sanıkların tahliyesi yönünde görüş bildirdiği için adliyede bazı meslektaşlarının kendisiyle selamlaşmayı kestiğini belirtti. Balyoz davasındaki tutukluluğa yapılan itirazlar, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay ile üyeler Metin Özçelik ve Birol Bilen’i karşı karşıya getirdi. Üye hâkimlerin oyuyla alınan ret kararında, Akçay’ın muhalefet şerhlerinin, ihsası rey (görüşünü önceden açıklama) niteliğinde olduğu savunuldu. Kararda, tutukluk itirazını inceleyen mahkemenin, yargılamayı yapan mahkemenin yetki sahasına girerek, son hüküm olacak biçimde değerlendirme yapamayacağı ifade edildi. Çocuğu olmuyor diye öldürdü MERSİN (AA) Mersin’de Aysel T’den (35) haber alamayan yakınları polise haber verdi. Eve gelen polisler, Aysel T’nin cesedini buldu. Polis, Aysel T’nin eşi Y.T’yi gözaltına aldı. Y.T’nin, ilk ifadesinde, çocuk sahibi olamadığı için çıkan tartışma sonucunda eşini öldürdüğünü söylediği öğrenildi. Osman Paksüt’ün dinlenmesi Polis donarak yaşamını yitirdi SARIVELİLER (AA) Karaman’ın Sarıveliler ilçesinde mantar toplamaya giden iki polis memurundan biri donarak hayatını kaybetti. Abdullah Taşköse (35) hastane yolunda yaşamını yitirdi, Murat Türkmen (36) ise hastanede tedavi altında. ‘Üyeler nezaket sınırını aştı’ Akçay ise kamuoyuna mal olmuş bu davalarda yazdığı muhalefet şerhleri nedeniyle, bazı meslektaşlarının kendisine selam vermeyi dahi kestiklerini belirtti. Balyoz sanıkları hakkındaki yakalama emrinin kaldırılması kararından sonra ‘sizin de dangalak bir kararınız gelecek’ diyen hâkimin olduğunu kaydeden Akçay, “Mahkememizin üyelerinin de nezaket kurallarını aşan tutum ve davranışlar içerisine girdikleri ve işi en son başkan ile konuşmama aşamasına getirdikleri görülmüş olup, bu hususların da kamuoyunca bilinmesinde yarar olduğu görüşündeyim” dedi. Kuşkulu görevlendirme AL CAN ULUDAĞ TAYAD’dan tecrit protestosu Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD), cezaevlerinde devam eden tecride karşı dün Gazi Mahallesi Sultan Düğün Salonu önünde bir araya geldi. “Hapishanelerde 10 yılda 1758 ölüm, tecrit can almaya devam ediyor. Siz neredesiniz?” pankartı açan TAYAD’lı aileler adına konuşan Nagihan Kurt, “Adına ‘hayata dönüş’ diyerek evlatlarımızın hayatlarına kastettiler. Yanmış, kararmış, kurşunlanmış cesetlerini aldık hapishanelerden. Bu operasyonlardan sağ kalanlar, F tiplerine götürüldüler. Bu kanlı operasyon, F tiplerinde tecritle devam ettirildi. 19 Aralık operasyonunda 28 evladımız hayatını kaybetmişti, tecrit altında toplam 1758 insan hayatını kaybetti. Devletin sözünü tutması için birlik olmak, mücadele etmek gerekiyor. Aksi durumda, sıra en yakınımızdaki veya bize gelene kadar, bu sessiz ölümler olmaya devam edecek” dedi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) Öldürülenler listesine itiraz İstanbul Haber Servisi Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, Yazar ve yayıncı Ragıp Zarakolu, Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Rober Koptaş’ın da aralarında bulunduğu gazeteciler, meslek örgütlerinin “Öldürülen Gazeteciler” listelerine, 1915 yılında öldürülen Ermeni gazetecilerin de alınmasını istedi. Rober Koptaş, listelerin eksik olduğunu belirterek “Bazı Kürt gazeteciler yer almaz, Hrant Dink dışındaki Ermeni gazetecilere yer verilmez” dedi. ‘Yazı istemek dışında ne yaptılar’ Tüm sanıkların aynı suçtan yargılanırken, bazılarının serbest olduğuna dikkat çeken Akçay şöyle devam etti: “Davanın görüldüğü mahkeme, sanıklar hakkında, resmi makamlardan yazı istemek dışında başka hangi delili topladı? Resmi makamdan istenen belgeler sanıklar tutuklu olmadan toplansa ne olur? Toplanacak bir delil varsa, 29 duruşmada, bugüne kadar toplanması gerekirdi. Ancak yapılmamıştır. Çünkü esasa ilişkin tüm deliller bu CD’ler ve dökümleri. Başka bir şey yok. Sanıkların hangi delillere, nasıl etki yapacağı belli değildir. Çünkü hangi delillerin toplanması gerektiği mahkemece henüz belirtilmemiştir. Tutuklama gerekçelerinin hukuk ve dosya kapsamına uygun olmadığı açıkça görülmektedir.” Cumhuriyet’e molotof davası Ergenekon’la birleştirildi HAT CE TUNCER Gülseven yaşamını yitirdi İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) üyesi gazeteci Fahrettin Gülseven yaşamını yitirdi. Gülseven’in cenazesi, yarın Ankara Karşıyaka Mezarlığı Camisi’nde öğleyin kılınacak cenaze namazının ardından Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verilecek. ‘Takdir hakkı keyfi kullanılmıştır’ Darbe yapacak kişilerin hazırladığı iddia edilen listelerde isimleri bulunan bazı kişilerin savcılıkça sorgulanmadığını, tutuklu sanıkların durumlarının ayrı ayrı incelenmediğini belirten Akçay, üyelere de şöyle seslendi: “Hukukçu olarak bu tür dosyalarda önyargısız ve objektif davranmak zorundayız. Bunun neresi ihsası rey? Mahkememizin bazı kararlarının bu dosyayla kıyaslanmasının amacı nedir? Hukuken anlamak mümkün değildir. Tutuklamayı izah edemezseniz, bu, takdir hakkının objektif değil keyfi kullanıldığını gösterir.” Birinci Ergenekon davasının dünkü duruşmasında Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Cumhuriyet gazetesine molotofkokteyli atılması davasını resen birleştirme kararıyla mahkemeye gönderildiğini anımsattı. Şengün, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ise dosyaların birleştirilmesine gerek görmediğini belirtti. Şengün, dosyanın gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 13 Nisan 2011 tarihinde “İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ret kararını kaldırdığını ve dosyanın birinci ‘Ergenekon’ davasıyla birleştirildiğini” açıkladı. Duruşmaya Cumhuriyet gazetesine molotofkokteyli atılması davasının tutuklu sanıkları Bayram Demir, Seyhun Zayim, Boğaç Kaan Murathan, Bora Bal lı, Bedirhan Şinal ve Fatih Derdiyok da katıldı. Birleştirmeyle birlikte 1. Ergenekon davasında tutuklu sanık sayısı 27’ye çıktı. Toplam sanık sayısı ile 106 oldu. Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Cumhuriyet gazetesinin bombalanması ve Danıştay’ın silahla basılması olayına ilişkin Ankara’da görülen davada sanık Süleyman Esen’in avukatlığını yapan Mehmer Ener tanık olarak dinlendi. Ankara’daki Danıştay davasında Esen’in isteği üzerine Osman Yıldırım’ı cezaevinde ziyaret ettiğini belirten tanık Mehmet Ener, “Yıldırım, Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarını Veli Küçük’ten aldığını, bombaları aldığı evde bir toplantı düzenlediklerini, Hablemitoğlu suikastını da kendisine teklif ettiklerini ancak kabul etmediğini söyledi” dedi. Ener, Yıldırım ile görüştük ten bir gün sonra Star Gazetesi Ankara Temsilcisi, halen AKP Gaziantep milletvekili adayı Şamil Tayyar ile görüşerek Yıldırım’ın anlattığı bazı konuları paylaştığını söyledi. Yıldırım ile görüşmesini Eski Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hamza Keleş’e de aktardığını ifade eden Ener şöyle devam etti: “Savcı Keleş ‘Bu tip şahıslar cezaevinde senaryolar kurabiliyorlar’ dedi.” Başkan Şengün ise “Yazıya dökmediniz mi?” diye sordu. Avukat Ener’in “Savcı almadı” sözleri üzerine Başkan Şengün “Nasıl almaz? Siz nasıl bu anlatılanları yazıya dökmezsiniz. Mahkemede niye söylemediniz” diye tepki gösterdi. Tutuklu sanık Oktay Yıldırım ise “Hamza Keleş’ten Mehmet Ener’in beyanlarını neden tutanağa bağlamadığının sorulmasını talep ediyorum” dedi. ANKARA Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ü yasadışı takip ettikleri gerekçesiyle sanık üç polis memurunun yargılandığı davada yeni bir ayrıntı daha ortaya çıktı. Emniyetten mahkemeye gönderilen yazıda, olay günü olan 13 Mayıs 2008’de, sanık polisleri Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden iki kez arayan Kubilay Akgün’ün 15 Şubat9 Temmuz 2008 tarihleri arasında bu kente geçici olarak görevlendirildiği bildirildi. Mahkeme, Akgün’ün İstanbul Emniyeti’nde hangi birimde görevli olduğunu sordu. Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi, daha önceki duruşmalarda sanık polisler Gökhan Ayhan, Ahmet Teke ve Nesip Söylemez’in 13 Mart13 Haziran 2008 arasındaki GSM hatlarıyla yaptıkları görüşme tutanaklarını Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan istemişti. Mahkemeye gönderilen tutanaklardan da olayın yaşandığı Kavaklıdere Tenis Kulübü’ne doğru araçla yol alan Gökhan Ayhan’ı, Ergenekon soruşturmalarının yürütüldüğü Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasından Kubilay Akgün’ün iki kez aradığı belirlenmişti. olarak dinlenmesini Avukatlar: Tanıkisteyebiliriz Bunun üzerine mahkeme de geçen duruşmada, Kubilay Akgün’ün 13 Mayıs 2008 tarihi ve öncesi itibarıyla Emniyet Genel Müdürlüğü nezdinde görevli olup olmadığı, varsa görev sıfatı ve unvanının bildirilmesini istemişti. Dün görülen duruşmada yargıç Mahmut Kara, emniyetten istenen yazının geldiğini açıkladı. Yazıda, Akgün’ün KOM Daire Başkanlığı kadrosunda emniyet amiri olarak görev yaptığı belirtilerek farklı tarihlerde, farklı illerde geçici olarak görevlendirilebildiği belirtildi. Şu an 4. sınıf emniyet müdürü olan ve halen Şırnak Emniyet Müdürlüğü’nde görevini sürdüren Akgün’ün olay gününü de içine alan 15 Şubat9 Temmuz 2008 tarihleri arasında İstanbul’da görevlendirilmesi kuşkuları iyice arttırdı. Paksüt’ün avukatı Bülent Acar “Kubilay Akgün’den şikâyetçi olabiliriz veya tanık olarak dinlenmesini isteyebiliriz” dedi. Yargıç Mahmut Kaya, Akgün’ün olay tarihlerinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde nerede görev yaptığının sorulmasına karar verdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle