16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 15 N SAN 2011 CUMA 4 HABERLER İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, ‘Cemil Kırbayır’ın işkencede öldürüldüğü kanaatindeyiz’ dedi Erdoğan Kime Konuştu? Yıllar önceydi. Bir yabancı diplomat Sayın Turgut Özal’ın sözlerini anlamakta güçlük çekmiş, nasıl yorumlanması gerektiğini soruyordu. Kendisini şu soruyla yanıtladım: Siz neden bu sözlerle ilgileniyorsunuz? Sonra da ekledim: Sizlere yönelik olarak algılamayın! O iç kamuoyuna sesleniyor. Aldırmayın! Turgut Bey ne yazık ki, bu yanlışı sık yapardı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çarşamba günü, Strasbourg’da yaptığı konuşma da aynı türdendi. Tayyip Bey’i ve o takımın politik alışkanlıklarını bilenler, çarşamba konuşmasının iç tüketime yönelik olduğunu kolaylıkla anlayabilirlerdi. Nitekim dünkü Cumhuriyet’in başlığı olayı fevkalade güzel açıklıyordu: “Erdoğan seçim kampanyasını Avrupa’da başlattı.” Hedefi tam 12’den vuran ölçülü başlık dolayısıyla arkadaşları kutlarım. Bu arada, Tayyip Erdoğan’ın Strasbourg konuşmasındaki özgüvenine de dikkati çekmek isterim. Beğenin beğenmeyin Tayyip Bey özgüvenini geliştiriyor. Özgüven konusunda söylediklerimi ne yazık ki, içerik açısından yineleyemeyeceğim. Orada büyük yanlışlar var. Önce bir noktayı belirtmekte yararlı olur. Demokrasi ve insan hakları, artık iktidarların, karışılmasına imkân olmayan egemenlik alanları içinde değil. Herkes, herkesin ülkesindeki baskıcı uygulamalar konusunda hesap sorabilir. Başbakan da, kendisine azınlıkların dini hakları konusunda hesap soranlara kızmadan, kimi Avrupa ülkelerindeki İslam düşmanlığını çağrıştıran uygulamalar hakkında soru sorabilirdi, sormalıydı da. Temsil adaleti, demokrasinin temel öğelerinden biridir. Hele hele, çoğunluk diktasına sapmaya eğilimli olan ülkelerde, bu konu daha da önem kazanır. O yüzden bir parlamento, temsilde çok çarpık sonuçlar veriyorsa, tartışma konusu edilmesi kaçınılmazdır. Buna da sinirlenmemek, doğru yanıt vermek gerek. Ayrıca “Bu konuyu size soracak değilim, gerekirse, halkıma sorarım” çıkışı iyi de, adama da şunu sorarlar: Eee o zaman referandumda neden sormadın? Yazdığı, hatta yazmakta olduğu ve henüz yayımlatamadığı kitaplar yüzünden gözaltına alınıp tutuklanmış kimseler için bombacı benzetmesi yapılması ise talihsizliktir. Avrupalı da çok mal matah değildir ama, böyle bir benzetmeyi de yutmaz. Bomba malzemesi ile kitap taslağını bir tutmak büyük demokrasi ayıbıdır. Başbakan’ın açıklaması, bu açıdan çok ama çok talihsiz olmuştur. Sonra, bir iktidar “Uzun tutukluluk sürelerinden biz de rahatsısız” diye yakınmak hakkına sahip değildir. Çünkü en sonunda, bu tutuklamalar yürürlükteki yasalara göre yapılmaktadır. Ya yasalarda bir bozukluk söz konusudur ya da yargının uygulamasındaki algılamasından doğmaktadır sakıncalar. Ama her halükârda, muhalefeti ve iktidarı ile bütün toplum bundan şikâyetçi ise yapılacak iş uzlaşma ile yasal düzenlemeleri yaşama geçirmektir. İktidarı ellerinde tutanlar, “Biz de şikâyetçiyiz ama, ne yapalım yargının işi” diyerek sorumluluktan sıyrılamazlar. Böyle bir mazeret inandırıcı olmaktan uzaktır. Özetle Başbakan’ın konuşması sırasındaki özgüvenini takdir etmemek mümkün değil. Ama özgüven içeriği, her zaman haklı kılmıyor. İçerik haklı olmayınca, özgüvenin de anlamı azalıyor. Hatta yanlışı kendinden emin bir şekilde savunmak, tam tersine onda inat etmekte ısrarlı olunacağı izlenimini bile uyandırıyor. Keşke Başbakan, Avrupa Konseyi parlamanterlerine seslenirken bu hususları da göz önünde bulundursaydı ve iç tüketime yönelik seslenişlerini yapmak için Strasbourg’u değil de, yurdun herhangi bir köşesini seçseydi. Tayyip Bey’in içerik yanlışlarına rağmen, biçemindeki özgüveni beğendiğimi söylerken ayrıca, bunun yalnız demokrasi ve insan hakları konularıyla sınırlı kalmayıp örneğin Kıbrıs gibi sorunları da kapsaması gerektiğini vurgulamak isterim. Berfo Ana’ya kötü haber Meclis nsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, 13 Eylül 1980’de evinden alınan ve resmi belgelere göre gözaltındayken kaçtığı ileri sürülen Cemil Kırbayır’ın gözaltındayken işkence ile öldürüldüğü kanaatine ulaştıklarını açıkladı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, 8 Ekim 1980’de, gözaltında “kaybolan” Cemil Kırbayır’ın “gözaltında işkencede öldürüldüğü” kanaatine ulaştıklarını bildirdi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, kamuoyunda “Berfo Ana” olarak tanınan “Cumartesi Annesi” Berfo Kırbayır’ın gözaltında kaybolan oğlu Cemil Kırbayır’la ilgili yaptığı incelemeyi tamamladı. Komisyon Başkanı Zafer Üskül, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, kayıplarla ilgili kurulan alt komisyonun Kırbayır konusunda ulaştığı nokta hakkında bilgi verdi. Ailesinin anlatımına göre Cemil Kırbayır’ın darbenin hemen ertesinde 13 Eylül 1980’de evinden alınıp, 247. Piyade Alayı’na, orada bir hafta tutulduktan sonra da Kars Askeri Gözetimevi’ne gönderildiğini anlatan Üskül, daha sonra sorgu evi olarak kullanılan Dede Korkut Eğitim Enstitüsü’nde Emniyet personelince sorgulandığını bildirdi. Üskül, polisin gözaltında tutulduğu yerden kaçtığına ilişkin tutanak tuttuğunu kaydetti. Kırbayır’ın annesi Berfo Kırbayır’ın oğlunun mezarının olması için kemiklerini talep etti TUTUKLU VEKİL TARTIŞMASI ‘Seçilenler tahliye edilmeli’ 12 Eylül darbesinin hemen ardından gözaltına alınan oğlu Cemil Kırbayır’ı (solda) bulmak için 30 yıldır mücadele eden Berfo Kırbayır, Başbakan Erdoğan’la da görüşerek yardım istemişti. Cemil Kırbayır’ın işkencede öldüğünü açıklayan Zafer Üskül de Berfo Ana’yı ziyaret etmişti. ğini anımsatan Üskül, alt komisyonun bu konuda da çalışma yaptığını ifade etti. Kırbayır’ın kaybolmasından sonra Kars Cumhuriyet Savcılığı’nın hiçbir soruşturma yapmadığına dikkat çeken Üskül, ancak komisyon olarak bilgi istemeleri üzerine soruşturma başlatıldığına dikkat çekti. O dönemde emniyet, MİT ve sıkıyönetimde görev yapan kişilerin isimlerini istediklerini anlatan Üskül, o dönemde görev yapan polis, bekçiler, MİT görevlilerinin, Kırbayır ile birlikte sorgu evine götürülen üç kişinin Kırbayır’ın götürülüşüne tanık oldukları bilgisine ulaştıklarını anlattı. Kırbayır olayıyla ilgili bilgi sahibi olan çok sayıda kişiyi dinlediklerini belirten Üskül, şu bilgileri verdi: “Cemil Kırbayır’a sorguevinde işkence yapılmıştır. Bilgisine başvurduğumuz bazı kamu görevlileri o sorguevinde işkence yapıldığını ve Cemil Kırbayır’ın kaçmasının mümkün olmadığını ifade etmişlerdir. Bize göre de bir kişinin oradan kaçma ihtimali yoktur. Sorgulamadan önce ya da sonra kalorifer borusuna kelepçelenen bir kişinin kaçma ihtimali aşağı yukarı yoktur. 2. ya da 3. kattan atladığı söyleniyor. Bunu başarması da akla uygun gelmemektedir.” Soruları da yanıtlayan Üskül, “Size göre gözaltındayken mi öldürüldü?” sorusuna, “Bizim kanaatimiz o yöndedir” karşılığını verdi. Ancak Kırbayır’ın akıbetinin ne olduğunu bilen birkaç kişinin olduğu kanaatinde olduklarını belirterek “Vicdan sahibi bu birkaç kişinin konuşmasını, yer göstermesini bekliyoruz” dedi. Bilen kişilerin kimler olduğu konusunda da izlenimlerinin olduğunu anlatan Üskül, ancak şu anda bu bilgiyi paylaşamayacağını söyledi. Yeniden milletvekili adayı olmaması ile ilgili kırgınlığının olup olmadığının sorulması üzerine ise Üskül, “Hayır” karşılığını verirken “Benim gibi bir insanın siyasetten uzak durma ihtimali olabilir mi? Siyaset illa milletvekili olarak yapılmaz. Tabii ki ilgileneceğim” dedi. Tutuklu milletvekili adaylarının durumu hakkında yorum yapan hukukçular, milletvekili seçilenlerin tahliye edilmeleri gerektiği düşüncesinde. Hukukçular yargılamanın nasıl süreceği konusunda ise farklı tezleri savunuyor. LHAN TAŞCI/TARKAN TEMUR ANKARA/İSTANBUL Prof. Dr. Ülkü Azrak, tutuklu milletvekili adaylarının seçilmesi durumunda tahliye edilmeleri gerektiğine işaret ederek “Seçilmeleri milli iradenin bir sonucu olur. Buna karşı çıkmak, görevlerini yapmalarını engellemek demokratik bir davranış olmaz” dedi. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Erdoğan Teziç, milletvekili seçilenlerin tahliye edilmesi gerektiğini ve dokunulmazlık hakkı elde ettiğini söylerken gazetemiz avukatlarından Akın Atalay ise milletvekili seçilenlerin tahliye olması gerektiğini ancak yargılamanın devam edeceğini belirtti. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Ergenekon soruşturması kapsamında yargılanan ve milletvekili adayı olanların önünde hiçbir hukuki engel olmadığını belirtti. Ergenekon davası sanıklarının da seçilmeleri halinde dokunulmazlık hakkı kazanacağını vurgulayan Prof. Teziç, “Ancak yargılama makamı bir tereddüt hissediyorsa TBMM’ye bu kişilerin mazbatalarının durumu hakkında yazı yazar. TBMM Başkanlığı da bu aşamada sadece bu kişilerin milletvekili olduğuna ilişkin yazısını mahkemeye bildirir. TBMM Başkanlığı’nın bu kişilerin mazbatalarının olduğu yönündeki yazısı onların dokunulmazlıklarının olduğu anlamına gelir. TBMM’nin yanıt yazısı ilgili mahkemeye ulaştığı anda da adı geçen kişiler serbest bırakılmak zorundadır. Böylece yemin ederek milletvekili haklarının tümünü elde ederler. Bu kişilerin yargılanmalarının devamının istenmesi ise ayrı bir konudur. İlgili mahkeme, yargılanmasını istediği kişiler hakkında TBMM’ye yazı yazarak, dokunulmazlıklarının kaldırılmasını talep eder. Sonrası ise TBMM’nin kararındadır” diye konuştu. Cezaevinde iken milletvekili seçilenlerin görevlerini yapmaları gerektiği düşüncesini dile getiren Prof. Dr. Azrak da, “Bu görevi yapmalarına engel olunmaması gerekir. Çünkü hem hukuki, hem de siyasi bakımdan savunulması gereken bir tez gibi görünüyor. Siyasi bakımdan, seçilmişlerse o zaman iktidarın mensuplarının her gün söyledikleri ‘milli iradenin’ bir sonucu değil midir bu? O zaman buna karşı çıkılması demokratik bir davranış olmaz” değerlendirmesini yaptı. AKP’nin eleştiri hedefinin Ergenekon kapsamında tutuklu olan gazetemiz yazarı Mustafa Balbay ve Prof. Dr. Mehmet Haberal olduğunu anlatan Prof. Azrak, “Seçilmelerine rağmen mahkemenin tahliye etmeme, tutukluluklarını kaldırmama yetkisi olup olmadığı konusunda tereddütlerim var. Tahliye edilmemeleri bana makul görünmüyor” diye konuştu. Gazetemiz avukatlarından Akın Atalay da, “Ergenekon davası sanıkları yargılamadan kaçmak ve yasama dokunulmazlığı zırhına bürünmek için aday oldular” eleştirisinin gerçeği yansıtamadığını belirterek “Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan ve yargılananların milletvekili seçilmeleri halinde yargılamaları yine devam edecek” dedi. Atalay, “yargılamanın devam etmesi” ile “tutukluluk halinin devamı”nın ayrı konular olduğunu vurguladı. Hukukun mantık dışı bir yorumu olmayacağını dile getiren Atalay, şunları söyledi: “Kanun metinlerini yorumlarken, o metinlerden sonuç çıkarırken amaca uygun bir yöntem izlemek zorundasınız. Anayasamızda açık ve kesin bir kural var. Bir milletvekili hakkında yargılama yapılıp kesin hükümle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş olsa bile, milletvekilliği devam ettiği sürece bu cezası infaz edilemez, yani cezaevine konulamaz. Bu durumda, ömür boyu hapse mahkum olmuş birini bile cezaevine koyamaz iken, henüz yargılaması devam etmekte olan ve hukuk nezdinde masumiyet karinesine sahip, henüz suçluluğu kanıtlanmamış birini tutuklama yoluyla cezaevinde tutabilirsiniz demek, mantık kurallarına uygun değildir.” Kürtçe cinayetinde 18 yıl istendi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’da bir barda, “Kürtçe şarkı söylenmesi” üzerine başlayan ve Emrah Gezer’in ölümüyle sonuçlanan kavgayla ilgili davada mütalasını sunan savcı Halis Özmen, sanık polis Serkan Akbulut’un, “tahrik altında adam öldürmek” suçlamasıyla 12 yıldan 18 yıla kadar hapsini istedi. Mankeme taraflara savunma için süre verdi. 2 BDP’li başkan görevden alındı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinin BDP’li Belediye Başkanı Ruken Yetişkin ile Bitlis’in Hizan ilçesinin BDP’li Belediye Başkanı Lezgin Bingöl, İçişleri Bakanlığı’nca görevlerinden alındı. Danıştay 8. Dairesi, sanıkların hakkındaki mahkumiyet kararlarının onanması üzerine görevlerini yürütme yeterliliğini yitirdiklerine hükmetmişti. Bursa’da Hizbullah operasyonu BURSA (Cumhuriyet) Bursa’da,Hizbullah üyesi oldukları öne sürülen O.D. ve E.T. evlerinde gözaltına alındı. Zanlıların, daha önce eski İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir’e, terör örgütü Hizbullah’a yönelik gerçekleştirdiği bir operasyonla ilgili “Beykoz’un hesabı sorulacak” yazılı eposta gönderdikleri belirlendi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle