22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul Y Edirne B Kocaeli Y Çanakkale B İzmir PB Manisa PB Denizli PB Zonguldak B Sinop B Samsun B Trabzon B Giresun B Ankara S 16 21 22 17 20 20 20 17 15 18 18 16 16 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B S B B B B B B B B B S 15 15 11 20 21 19 17 18 16 17 10 11 6 HABERLERİN DEVAMI Oslo B Helsinki B Stockholm PB Londra PB AmsterdamB Brüksel PB Paris B Bonn B Münih B Berlin B Budapeşte B Madrid Y Viyana Y 1 2 3 13 12 14 16 15 16 11 17 13 17 Belgrad Y 17 Sofya Y 16 Roma Y 18 Atina PB 18 Zürih Y 17 Moskova B 2 Aşkabat B 5 Taşkent A 9 Baku PB 14 Bişkek B 3 Tiflis B 17 Kahire A 25 Şam B 21 Ülkemizin kuzeybatısı parçalı ve çok bulutlu, İstanbul ve Kırklareli çevreleri yağmur ve sağanak diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. İç ve doğu kesimlerde gece ve sabah saatlerinde yer yer sis, doğu bölgelerimizde buzlanma ve don olayı görülecek. Doğu Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu Anadolu bölgesinde çığ tehlikesi ve doğu kesimlerde kar erimelerinin oluşturacağı olumsuzluklara karşı tedbirli olunması gerekmektedir. 16 MART 2011 ÇARŞAMBA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 Mart GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Öfkesini mantığı zorlayan saldırılarla örtmeye çalışıyor. Bir toplantıda basın özgürlüğüne vurduğu darbeleri Türkiye’nin “değişim hareketine ve reform mücadelesine gölge düşürmek” diye yorumlaması, sınırsız öfkesinin yeni bir kanıtı. AKP iktidarında gazeteciliğin ve gazetecilerin sürekli darbe yediğini yazan Batı medyasını, bu konuda konuşan görüş ve raporlar açıklayan AB ile Avrupa Parlamentosu’nu “sistematik karalama kampanyası” başlatmakla suçladı. Elindeki tek koz özel savcılığın tutuklu gazetecilerle ilgili kanıtlanmamış, mahkeme tarafından hükme bağlanmamış suçlamaları içeren iddianame. Gelişmiş ülke ve demokrasilerde darbelere, vesayete çanak tutan medya olmadığından söze giriyor. Bizde ise Silivri’de yargılanan kimi gazetecileri darbeye ve vesayete çanak tuttuklarını iddia ederek yitip giden basın özgürlüğünün var olduğuna delil diye göstermeye gayret ediyor. Bir gazetecinin siyasal havadaki elektriklenmeyi, olası gelişmeleri hesaba katarak sivilasker her kesimle görüşmesini, notlar almasını… …o gazetecileri darbeye çanak tutmakla eşdeğer tutan bir Başbakan’a: Gazetecinin görevini, mesleksel görevini yerine getiren bir gazetecinin darbecilerle bir tutulamayacağını… anlatabilirsen anlat! Bir başbakan bir davanın önce savcılığına ve dava karara bağlanmamışken o davanın yargıçlığına soyunursa… O Başbakan’a gazeteciyi de gazeteciliği de elbette anlatamazsın! Zira, bir iki gün önce, umursamaz, hatta alaycı bir üslupla, “Avrupa Parlamentosu rapor yapar. Biz de bildiğimizi” diyen bir Başbakan; birkaç gün sonra “Elbette biz hakkımızda yapılan eleştirileri dikkate alıyor, bu eleştirilerin gereğini de samimiyetle yerine getiriyoruz” derse… …bu anlayışa, bu kafaya demokrasilerde yer olmadığını, başbakanların savcılık ve yargıçlık görevini üstlenemeyeceğini nasıl anlatacaksın? Bu ülkede insanların yoksulluk içinde yaşam savaşı verdiğini emrindeki kurumlar açıklar... Bu ülkede yargının siyasal etkiler altında görev yaptığı açıklamalar, söylemlerle ayyuka çıkar… Darbe suçlamasıyla kimi generallerin başına balyoz iner… Aynı dönemde sorumlu olan kimi generallerin savcılıkta ifadesi alınmaz. “İçi boş bu iddiaların teyidi için balyoz günlerinde Kara Kuvvetleri Komutanı olan Aytaç Yalman’ın ifadesine başvurulması” talebi, Silivri’nin yüksek ve kalın duvarlarını aşar, kamuoyu vicdanında yankılanır. Bu iktidar zamanında Japonya’da görülmemiş bir felaket yaşanırken TBMM Deprem Komisyonu bir rapor açıklar… Bilinen bir gerçeği bir kez daha Türkiye’ye bir Türkiye daha kattığını iddia edenin yüzüne… İstanbul’da binaların yüzde 70’i kaçak olduğu gerçeğini vurur. Eski binaları güçlendirmenin yetmeyeceğini, yıkıp yeniden yapılmalarını öncelikli koşul olarak ilan eder… Yakın gelecekte İstanbul’u 7 büyüklüğünde bir depremin vuracağını ilim adamları yıllardır söyler dururlar… Eski binaların yeniden yapılmasından vazgeçtik, son yıllarda İstanbul’da neredeyse yüz katlı dev binalar inşa edilmektedir ve… …Bu binalar yapılırken acaba şu veya bu şiddete, depreme dayanabilecek mi diye resmi veya gayri resmi bir araştırma yapılıp yapılmadığı sorusu ortada dururken… Bu sorunları tartışmayı, irdelemeyi bırakalım bir yana. Başbakan’ın Türkiye’ye bir Türkiye daha kattıklarını söyleyebildiği bu ülkede: Silivri’de Mustafa Balbay’ın, Doğu Perinçek’in, emekli subay Levent Göktaş’ın, Levent Bektaş’ın ve Nusret Senem’in… … Yaşamaya zorlandıkları, yaşamdan tecrit edildikleri daracık hücreleri lağım suyu bastı! Adres şaşırmış olmalı! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Aile Sigortası’ndan sonra partisinin seçim sürecindeki ikinci önemli projesini oluşturan ‘Sivil Toplum’ raporunu önceki gün basın aracılığıyla kamuoyuna duyurdu. CHP Bilim Kültür Platformu Başkanı Prof. Sencer Ayata’nın koordinasyonunda hazırlanan projenin temel mesajı şu: “CHP devletin değil, örgütlü sivil toplumun partisidir.” Aile Sigortası ve ardından açıklanan Sivil Toplum projeleriyle Kılıçdaroğlu aslında aynı hedefe yükleniyor: AKP ve CHP hakkında hem iç ve hem de dış kamuoyunda yaratılan genel algılamayı kırıp tersine çevirebilmek. Neydi bu algılar? “AKP yoksulların, varoşların partisidir” Kılıçdaroğlu göreve geldiği 22 Mayıs kurultayından bu yana temel siyasi mesajlarını yoksulluk ve işsizlikle mücadele eksenine oturtmuş durumda. Son olarak ‘Aile Sigortası’ kavramını projelendirerek seçim kampanyasının belkemiği yapmasının ardında da halk içinde yer etmiş durumda olan bu algıyı kırma çabası yatıyor. Gerçekten de parasal ya da ayni yardımları karşılığı her seçimde AKP’ye oy veren kitleleri, Aile Sigortası’nın ardında yatan ‘sosyal devlet’ ilkesi yönünde ikna edemezse CHP’nin iktidar şansı oldukça sınırlı gözüküyor. Uzun süredir iktidar ve ana muhalefet partileri hakkında Türkiye ve Batı’da yaygın olan ikinci genel algı ise şuydu: “AKP sivil toplumun partisi, CHP devletin partisi...” Bu algının yaratılmasında, Milli Görüş hareketinde Fazilet Partisi sonrasında yaşanan yol ayrımında Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi Avrupa ve ABD’de sivil toplum kavramının si rinin uzantısı olması, siyasetin arka bahçesi haline gelmesi ve çıkar amaçlı olarak kullanılması. Eğer bu ayrım başta CHP’nin laik tabanı olmak üzere topluma iyi anlatılabilirse CHP aleyhine kullanılan yanlış bir algı ortadan kaldırılabilir. “Devletin partisi değiliz, özgürlükçü sivil toplumun yanındayız” demek tek başına haziran seçimlerini kazandırmaya yeter mi? Bugünden kestirmek zor. Ancak ‘sivil toplum’ söyleminin CHP’nin gerçek sosyal demokrat parti kimliği kazanmasına büyük katkısı olacağı muhakkak. Kılıçdaroğlu ve yeni CHP’nin sivil toplumcu söylemi, eğer ustaca işleyebilirlerse, Batı dünyasında da önemli yankı yaratabilir. Özellikle de AKP’nin, hak ve özgürlükler konusundaki samimiyetsizliğinin, sekiz yıl sonra da olsa artık dünya tarafından net biçimde görülmeye başlandığı şu günlerde. Mesela, CHP heyetinin önümüzdeki günlerde yapacağı Washington ziyareti bu özgürlükçü söylemin dünyaya anlatılabilmesi doğrultusunda önemli bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY CHP ve Sivil Toplum yasetteki önemini gören bazı isimlerin AKP’yi bu kavramlarla süratle tanıştırmasının etkisi büyüktür. Nitekim AKP, 2002 ve 2007 seçimlerinde ‘devletçi güçlere karşı, sivil toplumun partisi’ söylemini iyi şekilde değerlendirererek oylarını arttırdı. AKP’nin ve kurucularının İslamcı köken ve eğilimlerinin o dönem Batı tarafından tolere edilmesinde bu sivil toplumcu söylemin etkisi de büyüktü. Şimdi CHP’nin yapmak istediği, bu önemli kozu AKP’nin elinden alabilmek. AKP ve siyasi geçmişimizdeki diğer sağ partilerin geniş halk kesimlerinden oy toplayabilmesinin ardındaki bir başka neden, Anadolu’da ısrarla “CHP’nin dini inançlara karşı olduğu” söylemini işlemeleridir. Kılıçdaroğlu tarafından açıklanan ‘Sivil Toplum’ raporu bu haksız algıyı da ortadan kaldırma amacı taşıyor. Raporun, “İnanç Temelli Kuruluşlar” bölümünde CHP’nin yeni yönetiminin bu konuya bakışı ortaya konmuş durumda. Rapor ve Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından çıkan sonuç şu: CHP bireylerin yalnızlaşmasını önleyen ve manevi doyuma ulaşmalarını sağlayan cemaat ve benzeri inanç temelli sivil toplum örgütlerine karşı bir tutum içinde olmayacak. Ancak Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin temel itirazı, bu cemaatlerin iktidar partile Tabii bir de şu anda oldukça ‘akademik’ gözüken projenin hedef kitlesi olan toplum kesimlerine ve onların örgütlerine anlatılarak desteklerinin alınması sorunsalı var. Bunun için de CHP’nin sivil toplum örgütleriyle tek tek ve sürekli bir diyalog içinde olması şart. Gazeteciler ve sağlık emekçileri hafta sonu meydanlardaydı. 18 Mart’ta DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, ‘Sözün Bittiği Yerdeyiz’ başlıklı bir ortak basın açıklamasıyla hükümete tepkilerini gösterecek. Kılıçdaroğlu’nun ‘Sivil Toplum’ projesinin başarısı, CHP’nin toplumdan yükselen bu sesleri işitebilmesine bağlı... Yücel’in sözleri vardır. Şöyle der: “Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığının en müşahhas şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar... Hangi milletin kütüphanesi bu yönden zenginse o millet, medeniyet âleminde daha yüksek bir idrak seviyesinde demektir.” Hasan Âli Yücel bu ruhla 7 yıllık Milli Eğitim Bakanlığı’na onlarca dünya klasiğinin Türkçeye kazandırılmasının yanı sıra şunları sığdırdı: Birinci Coğrafya Kongresi’nin mimarı oldu. Türkiye’nin 7 coğrafi bölgeye bölünmesi onun eseridir. Teknik eğitimin öncüsü oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin kuruluşu onun başarısıdır. İsmail Hakkı Tonguç’la el ele vererek yaşama geçirdikleri Köy Enstitüleri öyle bir eğitim köküdür ki, bugün bile yeni kuşak sürgünleri vermektedir. Girişte sözünü ettiğimiz çevirilerin yapılması için ilk “Neşriyat Kongresi”nin ardından Tercüme Bürosu ve Ansiklopedi Bürosu oluşturdu. Tercüme Bürosu klasikleri dilimize kazandırırken Ansiklopedi Bürosu, Türk Ansiklopedisi’ni ve İslam Ansiklopedisi’ni hazırladı. UNESCO, 1997’yi Hasan Âli Yücel Yılı ilan ederken şu saptamayı yaptı: “En çok dünya klasiğini ülkesinin diline çeviren Milli Eğitim Bakanı.” Yücel’i yarım asır önce 26 Şubat 1961’de kaybettik. 50 yıl nedeniyle pek çok etkinlikle anıldı. Russo diyor ki: “Bir toplumu aydınlatmak, yönetmekten zordur.” Hasan Âli Yücel işte bu zor olanı seçti ve başardı. Daha 26 yaşında gencecik bir öğretmenken 2 Şubat 1923’te bir toplantıda Atatürk’e şu soruyu yöneltti: “Bir yanda modern eğitim bir yanda medreseler, ikili eğitim daha ne kadar sürecek?” Atatürk soruyu sevmişti. Yıl 1930. Yücel artık eğitim müfettişidir. Atatürk bir Anadolu gezisinde kendisine eşlik edip eğitimin durumuyla ilgili araştırma yapacak, rapor haline getirecek bir kişi ister. Hasan Âli Yücel verilir. Atatürk onu görünce ilk sorusu şu olur: “Sen İzmir’de bana eğitimdeki ikiliği soran öğretmen değil misin?” Anadolu Aydınlanma hareketinin mimarlarından Hasan Âli Yücel’in şu sözü, kadrolar kurup başarıya ulaşmasının perde arkasını ortaya koyuyor: “Bir kişinin atacağı dev adımları değil, bin kişinin atacağı insan adımlarını özlüyorum.” Hasan Âli Yücel’in kızı Canan Yücel Eronat, özgür günlerde aile dostluğumun da olduğu bir kişiydi. İlhan Ağabey’in Ankara gelişlerinde bazı akşamlar onun Oran’daki evine konuk olurduk. Can Yücel şiirde ne ise Canan Yücel sofrada o desem, sanırım uygun düşer. Canan Hanım’da hem babasına hem de babasının dönemine ait zengin bir kültür arşivi var. İyi bir projeyle kim bilir neler yaratılır oradan. Hele ses arşivi bugünün teknolojisi ile birleşse... Canan Hanım babasının bütün giysilerini de saklıyor. Yazı aramızda bir kravatını bana hediye etmişti. Vişne rengi, beyaz çizgili. Zengin biri sayılırım. Bir hazinem de odur. Tutuklu anneler ve onlarla yaşayan çocukları için bir proje başlatıldı Masum mahkumlar için Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü kadınların 479’u, 06 yaş arası çocuğuyla birlikte kalıyor. “Masum Mahkumlar” isimli proje, hem çocukları hem de annelerini psikososyal açıdan desteklemeyi amaçlıyor. F GEN ATALAY Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde başlatılan proje ile anne ve çocukların rehabilitesi hedefleniyor. Anneleri cezaevlerinde olan çocuklar, iki mahkumiyetten birini yaşamak zorunda kalıyorlar: Ya anneleriyle kurumda yaşamaya mahkum olmak ya da annelerinden ayrı büyümeye mahkum olmak. Türkiye genelinde açık ve kapalı toplam 5 kadın ceza ve infaz kurumu bulunuyor. Bu kurumlarda, 4 bin 169 kadın hükümlü, hükmen tutuklu ve tutuklu olarak kalıyor. Bu kadınlardan 479’unun 06 yaş arasındaki çocukları da anneleriyle birlikte kurumlarda yaşıyor. Bu küçüklerin ve annelerinin psikososyal açıdan desteklenmesi amacıyla Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda “Masum Mahkumlar’’ başlıklı bir proje uygulanmaya başlandı. Proje, Türkiye Çocuk Projenin amacı Doğuş Üniversitesi’nde konuşan Yrd. Doç. Dr. Aslı Akdaş Mitrani, projenin amacını aktardı:  Annelerin yoğun stres altında, çocuklarıyla ilişkilerindeki riskleri azaltma (fiziksel şiddet kullanımı, duygusal istismar, ihmal),  Çocukların dışarıdaki yaşama adaptasyon sürecinde maruz kalabilecekleri akademik, duygusal ve sosyal riskleri azaltma. lara Yeniden Özgürlük Vakfı ve Ceza İnfaz Sistemindeki Sivil Toplum Derneği’nce, Doğuş Üniversitesi ortaklığında, Adalet Bakanlığı işbirliği ve İstanbul Hollanda Başkonsolosluğu’nun finansal desteğiyle yürütülüyor. Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu ya da hükümlü olarak yaklaşık bin kadın kalıyor. Kurumda, annelerinin yanında kalan 06 yaşları arasında yaklaşık 60 çocuk bulunuyor. Bu çocukların, annelerinden ayrı kurum dışında bakım ve koruma altına alınmaları başka mağduriyetlere neden oluyor. Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan çocuklar ve annelerine yönelik proje, “Etkili Annelik Becerileri Eğitimi, AnneÇocuk Etkileşimini Güçlendirme Atölyesi ve 1318 Yaş Arası Genç Kızlarla Kişisel Gelişim Atölyeleri”ni kapsıyor. Ceza infaz kurumlarında çocukların anneleriyle beraber kalmasının, gelişmiş ülkelerde örneği olmayan bir uygulama olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Aslı Akdaş Mitrani, alternatiflerin hiçbirinin şu anda bu çocukların kurum dışına gönderilmesini tercih edilir kılmadığını, amaçlarının, ülke koşullarına uygun bir destekleyici modelin geliştirilmesi olduğunu vurguladı. 3 kentte PKK operasyonu Haber Merkezi Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamaya göre, Şırnak Güçlükonak kırsal kesiminde güvenlik güçlerinin yaptığı operasyonda 3 PKK’li terörist öldürüldü. Hakkâri Yüksekova’da PKK’nin şehir yapılanması KCK’ye yönelik operasyonda gözaltına alınan 16 kişiden 15’i tutuklandı. İstanbul’da da polis, Maltepe ve Gaziosmanpaşa’da bazı adreslere operasyon düzenledi. PKK sempatizanı olduğu öne sürülen şüpheliler gözaltına alındı. 16 YAŞINDA CANINA KIYDI brahim Tatlıses’in geçen ay K.Irak’ta düşen uçağın yolcusu olduğu iddia edildi Polise molotoflu saldırı önlendi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’in Menemen ilçesine bağlı Asarlık beldesinde devriye gezen polis ekibi, şüpheli 4 kişinin kimlik kontrolünü yapmak istedi. Kaçan ve polise molotof kokteyli atmak isteyen 4 kişi, takviye ekibin yardımıyla yakalandı. ‘Çocuk gelin’in töre intiharı ŞANLIURFA (Cumhuriyet) Töre baskısı küçük bir kızın daha intiharıyla sonuçlandı. İddiaya göre Şanlıurfa’da yaşayan 16 yaşındaki Ayşe K, istemediği halde ailesinin baskısıyla geçen hafta sonu bir akrabasıyla nişanlandı. Tören sonrası abisiyle de tartışan genç kız iddiaya göre şiddet gördü. ‘Uçağa binmekten son anda vazgeçti’ MUSTAFA K. ERDEMOL Buzdolabının lastiklerini söktü kendini astı Aile fertlerinin evden ayrıldığı bir sırada Karkar, buzdolabı kapısının lastiklerini boynuna geçirip kendisini merdiven boşluğuna astı. Komşu çocukları tarafından asılı bir vaziyette bulunan Karkar, yaşamını yitirdi. Küçük kızın cansız bedeni otopsi için morga kaldırılırken, ailesi ve akrabaları arapça ağıtlar yakarak gözyaşlarına boğuldu LONDRA Kendisini mevcut Irak yönetimi ve ABD muhalifi olarak tanımlayan Iraklı kadın gazeteci ve aktivist Nidhal Ail Shbib, uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır şekilde yaralanan sanatçı İbrahim Tatlıses’le ilgili önemli bir iddiada bulundu. Shbib, Tatlıses’in isminin yaklaşık bir buçuk ay önce Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentindeki havalimanından kalktıktan kısa bir süre sonra düşen özel uçaktaki yolcular arasında olabileceğini ancak son anda özel jete binmekten vazgeçtiğini iddia etti. Shbib’in iddia ettiği işadam larının da aralarında bulunduğu yedi kişi hayatını kaybetmişti. Söz konusu uçak kazasıyla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmaması dikkat çekiyor. Shbib, 4 Şubat’ta meydana gelen uçak kazasıyla ilgili haberi sahibi Iraklı olan ve Beyrut’tan yayın yapan Alsumaria televizyonundan duyduğunu, haberde kazada yaşamını yitirenlerin altyazıyla adlarının verildiğine vurgu yaptı. Kaza sonucu yaşamını yitirenler arasında İbrahim Tatlı adının da geçtiğini belirten Shbib, İbrahim Tatlı’nın sonradan uçakta olmadığı anlaşıldığını sözlerine ekledi. Sahne dünyasında İbrahim Tatlıses adını kul lanan sanatçının gerçek adının İbrahim Tatlı olduğu biliniyor. Nidhal Ail Shbib, Londra’yı ziyaret eden eski ABD Başkanı George W. Bush’a karşı yapılan ayakkabılı eylemlerde ve Irak yönetimine karşı gösterilerde aktif olarak yer almasıyla tanınıyor. Irak’ın Süleymaniye kentinden Ankara’ya gitmek üzere havalanan özel jet kalkıştan hemen sonra düşmüştü. Lübnanlı bir şirkete ait özel jet 4 Şubat günü saat 10.45’te İstanbul’dan iki pilot, bir kabin memuru ile JP Morgan Chase Bank Ortadoğu, Kuzey Afrika, Orta Asya, Türkiye Üst 7kişi ölmüştü Yönetiecisi Murad Megalli, JP Morgan’da Başkan Yardımcısı Javier Zurita ve Lohoud Abdallah isimli üç üst düzey yönetici, işadamı yolcusunu alıp Irak’a havalandı. Saat 14.30’da Süleymaniye kentine inen uçağın yolcuları, Iraklı işadamı Faruk Molla Mustafa’nın sahibi olduğu AsiaCell şirketi ile toplantı yaptı. Toplantı sonrası pilotlar dörde çıkan yolcularıyla beraber Ankara’ya gitmek üzere havalandı. Uçak kısa süre sonra da düştü. Süleymaniye Havalimanı Müdürü Tahir Abdullah Kadir havalandıktan kısa süre sonra uçağın motorunda arıza meydana geldiğini açıklamıştı. Siverek’te iki ev kurşunlandı SİVEREK (AA) Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde biri astsubaya ait iki ev, kimliği henüz belirlenemeyen kişi veya kişilerce kurşunlandı. İlçe jandarma komutanlığında görevli astsubay Z.S’nin evine önceki gece geç saatlerde pompalı tüfekle birkaç el ateş edildi. Evde maddi hasar meydana geldi. ‘Nevruz Kazlıçeşme’de yapılacak’ İstanbul Haber Servisi Nevruz’u Taksim’de kutlamak için valiliğe dilekçe veren BDP İstanbul İl Başkanlığı dün dilekçesini geri çekti. Tabandan gelen istek üzerine kutlamayı Zeytinburnu’nda yapacaklarını belirten İstanbul İl Eşbaşkanı Mustafa Avcı, “Nevruz’u Kazlıçeşme’de kutlayacağız” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle