23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 25 ŞUBAT 2011 CUMA 6 HABERLER Kılıçdaroğlu, Elazığ’daki yolsuzluk iddialarıyla ilgili hükümetin soruşturma izni vermemesine tepki gösterdi: DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Ortadoğu’nun Yanında Kıbrıs’a da Bak! İçinde bulunduğumuz bölge, ABD’nin BOP’una uygun sınırlarına ulaşmış olarak değişim rüzgârlarıyla kasılıp kavruluyor. Bu konudaki ilginç yorumların kimilerine önümüzdeki günlerde değineceğiz Ama, bölgenin ne hal alacağı, gelişmelerin hangi boyutlara varacağı konusunda bugünden bir tahminde bulunmak gerçekten çok güç. Fakat şurası kesin ki gelişmeler Türkiye’yi de olumsuz etkileyecek, Ankara’nın bölge içindeki tavrının önemi de üzerindeki baskılar da artacak. Bu yüzden, bütün dikkatler Ortadoğu’daki gelişmelere yoğunlaşmış bulunuyor. Bu arada bölgenin hayhuyu içinde Kıbrıs konusu hak ettiği ilgiyi görmüyor. Oysa orada da son derecede önemli ve tehlikeli gelişmeler olmakta. KKTC’nin 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın önceki günkü Milliyet’te de yayımlanan KKTC’deki SİN TV’ye yaptığı açıklamada, çok önemli noktalara değiniyordu. Talat söyleşisinde şu tespitte bulunuyor: Gerginlik halklar arasına da yansıdı. Tümüyle kabulü mümkün olmasa da bu görüşün yabana atılamayacağı da bir gerçek. Mehmet Ali Talat’ın açıklamaları, Kıbrıs konusunda kendi ayağımıza kurşun sıkmakta olduğumuzu gösteriyor. Kıbrıs konusunda, hem KKTC’nin ya da daha önemlisi Kıbrıslı Türklerin Türkiye’ye, hem de Türkiye’nin Kıbrıslı soydaşlarına ihtiyaçları vardır. Kıbrıs’ın Türkiye açısından stratejik önemini Birleşmiş Milletler’in 25 Kasım 1958 tarihli toplantısında o günün Türk Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu açıklıkla dile getirmiş, hatta Shakespeare’nin Othello oyununun birinci perdesinin üçüncü sahnesinden alıntılar yapmıştır. Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkının oradaki Rumlar için olduğu kadar, Türkler için de geçerli olacağını belirten Zorlu, ayrıca “üç yüz yıl Türk hâkimiyeti altında kalmış olan adanın şimdi yeniden başka bir ülkenin egemenliği altına girmesinin gerek hukuk, gerek Türkiye için stratejik bakımdan hiçbir surette kabullenilemeyeceğini” ısrarla belirtmiştir. (Bkz. Semih Günver, Fatin Rüştü Zorlu’nun Öyküsü, sayfa 87 Bilgi Yayınları, Kasım 1985, 2. baskı). Türkiye adadaki stratejik çıkarlarını BM önünde daha 1958 yılında dile getirmiştir. Ama konu yalnızca Türkiye’nin stratejik çıkarıyla değil, aynı zamanda orada yaşayan Türk kökenli topluluğun da haklarıyla ilgilidir. Makarios dönemi de ada Türklerinin de Türkiye’ye muhtaç olduğunu göstermiştir. Adada iki tarafın arasının açılmasına neden olan olaylar ve gösteriler aslında her iki halkın da çıkarlarına aykırı bir durum yaratmıştır. Burada ne Türkiye’deki iktidarın kolonyalist bakış ve tavrını, ne de oradaki kimi grupların ancak bir kolonyalist güce gösterilmesi yerinde olan tepkisini onaylamaya imkân var. O zaman şu soru çıkıyor ortaya: Nasıl oluyor da iki taraf da hem kendilerinin, hem birbirlerinin ayaklarına böylesine fütursuzca kurşun sıkmak aptallığını gösteriyor. Kimi gözlemcilerin teşhisleri salt aptallıktan öte kimi kasıtların da varlığını vurguluyor. Onlara göre, adada Rum lobisinin güdümündeki kimi küçük gruplar, AB ile daha iyi bütünleşme ham hayaliyle Ankara ile ilişkileri soğutmayı amaçlarken, Türkiye’deki kimi AB lobisi güdümündeki kimi aymaz güçler de limanların Kıbrıs gemilerine açılmasını ve dolayısıyla Kıbrıs Rum Yönetiminin tanınmasını kolaylaştıracak bir ortamı yaratmak üzere, Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıs’a duyulan ilgiyi azaltacak ve pörsütecek bir manevra içinde iki halkın arasını açma peşindedirler. Bu görüşü ileri süren gözlemciler, karşılıklı aptallık yerine çok daha ince hesapların var olduğunu söylüyorlar. Oysa, dikkatle ve daha yakından bakıldığında, ilk yaklaşımda kurnazca görülen söz konusu hesapların da koca bir aptallıktan başka bir şey olmadığı kolayca anlaşılıyor. Çamurda mı oturacaklar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanlığı’nın Elazığ Belediyesi’ndeki yolsuzluk iddialarına ilişkin 3 kere soruşturma izni vermemesine tepki göstererek, “Yolsuzluk deyince akla AKP geliyor. Çamurun içinde oturacaklar mı” dedi. Kılıçdaroğlu, dün PM toplantısı öncesi gazetecilerin sorularını yanıtladı. AKP’li Elazığ Belediyesi’ndeki yolsuzluk iddialarına karşın İçişleri Bakanlığı’nın 3 kez soruşturma izni vermediğine ilişkin Cumhuriyet’te yayımlanan haberin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, “Yolsuzluk deyince aklımıza önce AKP geliyor. Elazığ’da yayımlanan yolsuzlukları yazan dergi niye kapatıldı ve kimin baskısı ile kapatıldı? Elazığ’daki yolsuzlukları ortaya çıkaran AKP’li değerli bir insan, onu dinlemek yerine, var olan yolsuzlukları kapatmak istiyorlar” yanıtı verdi. Gelecek hafta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Kayseri’de rüşvet topladığı iddia edilen kişinin kendi el yazısıyla yazdığı notları göndereceğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Başbakan o notları görsün ‘Gazeteciler yasadışı işlere prim vermemeli’ CHP lideri Kılıçdaroğlu, Odatv’nin sahibi Soner Yalçın’ın sorgusunda CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’nin adı geçen bir konuşma kaydının yer aldığı haberleriyle ilgili olarak “Soruşturma tutanakları kimler tarafından servis ediliyor? Yasadışı işlere hiçbir gazeteci arkadaşımın prim vermemesi lazım” dedi. İnce de Ergenekon savcısı Zekeriya Öz ve bu haberi yayımlayan gazete hakkında dava açacağını bildirdi. Akşam gazetesinin dünkü sayısında Soner Yalçın ile Odatv’nin muhabiri İklim Ayfer Kaleli arasında geçtiği öne sürülen telefon konuşması kayıtlarına yer verilmişti. Buna göre Kaleli, Yalçın’a “Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu’nun çok gizli bir toplantısını gece 11.00’de evime gelip bana verdi. Gecenin 10’unda geliyor içkili, evime kadar. En güvendikleri adam kuyularını kazıyor” diyor. bakalım, dava dosyasındaki notları göndereceğim, okuduğu zaman merak ediyorum acaba yüzü kızaracak mı? İçişleri Bakanı’nı çağırıp ‘Bu kadar önemli deliller varken sen niçin Kayseri’ye 2 müfettiş göndermiyorsun’ diye soracak mı? Yoksa o dosyayı da kapatıp çamurun içinde oturacak mı?” dedi. Kılıçdaroğlu, BDP’li Ahmet Türk’ün “Devlet bizzat Abdullah Öcalan ile görüştü” açıklamalarına ilişkin olarak da “Devlet bunun sadece maskesi, görüşmeleri yapan Hükümetin bizzat kendisi. Başbakan yeri gelince benim valim, kaymakamım diyor, senin kimin gidip, ne görüştü? Açıkla” dedi. Kılıçdaroğlu, “Dersim’de yaşananlarla ilgili CHP’nin yeni bir söylemi olacak mı, özür dilemek de bunun içinde olur mu” sorusuna yönelik de “Sayın Başbakan, ‘Elimde Dersim ile ilgili belgeler var, açıklayacağım’ demişti. Eğer Dersim’le ilgili bütün arşivleri CHP’ye açarsa göreceksiniz çok şık bir rapor çıkacaktır ortaya. Sayın Başbakan devletin arşivini açsın. Açmıyorsa korkuyordur, yürekli değildir. Yürekli adam konuşmaz, bütün belgeleri açar kamuoyuna” karşılığı verdi. Van’daki toplantıya ilişkin CHP’nin bir raporu olup olmadığına yönelik soruyu da Kılıçdaroğlu, “CHP’nin o toplantıya ilişkin herhangi bir raporu yok. Orada yapılan görüşmeler konu başlıkları itibarıyla özetlenmiştir” diye yanıtladı. Kılıçdaroğlu, tüzük değişikliğiyle seçimlerde başarısız olan il ve ilçe yönetimlerinin düşmesine yönelik bir hazırlıklarının olduğunun anımsatılması üzerine, “Onu kurultayda yapılacak hazırlıklar için söyledim. Eğer yapılacak seçim lerde bir il veya ilçede CHP’nin oyları oransal olarak düşmüşse orada otomatikman yönetimin düşeceğine ilişkin bir düzenlemeyi öngörüyoruz” dedi. ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan’ın güç birliği çağrısına ilişkin soruya da CHP lideri, “STK’ler kendi aralarında güç birliği yaparlar. Saygı duyacağız. Biz diğer partilerle bir güç birliği yapmayacağız, öyle bir amacımız yok. Eğer yurttaşlar gelip CHP’ye oy verirse mutluluk duyarız, amacımız oylarımızı arttırmak” yanıtını verdi. Kılıçdaroğlu, önceki akşam katıldığı bir TV programında da aile sigortasının kaynağına ilişkin açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, “8.7 milyarlık ekstra maliyet için bulunan kaynak, bütçedir. Milli Savunma Bakanlığı bütçesinde kısıtlama yapabilirsiniz. Buna kim ne diyebilir iktidara geldiğinizde. (Askerler bildiri yayımlayabilir sözleri üzerine) Ne yapabilirse yapsınlar. Halkım açsa ben onun eline silah veremem. Bütçe tercihlerini sosyal devlet için kullanacağız” dedi. Asker sorusuna yanıt ‘Başbakan açıklasın’ PM SEÇMEN ANALİZİ YAPTI ağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi yetkilileri soğuk hava nedeniyle el ve ayakları donan, kangren olan 5 mültecinin hastaneye geldikleri andan itibaren tedavilerinin yapıldığını belirtti. Yetkililer, hastaların günlerce morgda bekletilmesinin de söz konusu olmadığını savundu. (Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE) B CHP 400 ilçeye yoğunlaşacak KIVANÇ EL Hastanede skandal iddiası Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kangren olan 5 mültecinin tedavilerinin yapılmayarak morgdaki bir odada bekletildiği iddiaları üzerine inceleme başlatıldı İstanbul Haber Servisi Türkiye’ye giriş yaptıkları sırada soğuk hava nedeniyle el ve ayakları donan, kangren olan 5 mültecinin Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavilerinin yapılmadığı ve morgun yanındaki bir odada tutulduğu öne sürüldü. İddialara ilişkin İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, mültecilerin tedavisi noktasında, “olası hizmet kusuru ve uygulama eksikliği” açısından inceleme başlatıldığını bildirildi. Hastane yetkilileri ise mültecilerin hastaneye geldikleri andan itibaren gereken tedavilerinin yapıldığını ve morgda bekletilmediklerini belirtti. İddiaya göre İqbal Yoseen, Azim Arşil, Samiha Liyakata, Muhammet Abdurrahim, Asım Abbasi Avrupa’ya gitmek üzere yola çıktıklarında aşırı soğuktan elleri ve ayakları dondu. Tedavi için hastaneye başvuran mültecilere hastane polisi müdahale ederek Bağcılar Emniyet Müdürlüğü ile irtibata geçti, kimlik tespiti yaptırdı. Bu süre içinde mültecilerin “hastanede yer olmadığı” gerekçesiyle tedavi edilmeyerek hastane morgundaki bir odada bekletildikleri ileri sürüldü. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü dün yaptığı yazılı açıklamada, mültecilerden Asım Abbasi (26) ve Samiha Liyakata’nın (21) Plastik Cerrahi Servisi’nde, Muhammet Abdurrahim ve Azim Arşil’in ise Ortopedi ve Kronik Yara Servisi’nde yatırıldığı, tıbbi bakım ve tedavilerinin devam ettiği kaydedildi. Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi yetkililerinden edinilen bilgiye göre ise mültecilerin hastaneye ilk geldiklerinde hayati tehlikelerinin olup olmadığına bakıldığını, birtakım tahlil ve tetkiklerin gerçekleştirildiği, ilk müdahalelerinin de yapıldığı savunuldu. Hastaların el ve ayaklarında oluşan soğuğa bağlı yaraların 2 aylık bir geçmişinin olduğunu kaydeden yetkililer, şu açıklamalarda bulundu: “Bir mülteci pazar günü hastanemize başvurdu ve kısa bir süre sonra hastaneden ayrıldı. Pazartesi ise el ve ayak donmasıyla hastanemize müracaat eden 4 mülteci işlemlerinin yapıldığı sırada morgun olduğu kattaki bekleme odasında bir süre bekletilmiş. Mültecilerin ne bir morgda günlerce bekletilmesi ne de tedavilerinin yapılmaması söz konusudur.” Bağcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü ise mültecilerin Türkiye’de oturma izinlerinin bulunduğunu belirtti. ‘Tedavileri devam ediyor’ ANKARA CHP Parti Meclisi toplantısında aralarında Fikri Sağlar ve Gürbüz Çapan’ın da bulunduğu partiden ihraç edilen 55 kişinin geri dönüşüne ilişkin görüşmeler bir sonraki toplantıya bırakıldı. Toplantıda seçmen analizi yapıldı ve CHP’nin zayıf olduğu bölgeler tespit edildi. CHP’ye oy verme potansiyeli yüksek 400 ilçe belirlendiği ve öncelikle buralarda çalışma yapılacağı kaydedildi. CHP PM dün Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. PM, TBMM’den seçim kararının çıkmasının ardından mart ayında olağanüstü toplantıya çağrılacak. Akademisyenler tarafından hazırlanan “seçmen analizi” ve “gençliğin yapısı ve talepleri” konulu çalışmalar PM üyelerine aktarıldı. Seçmen analizine göre CHP tabanının “Özgürlükçü, demokrat” olduğu sanıldığının aksine “muhafazakâr statükocu” olmadığı da rapora yansıtılırken AKP tabanının daha “itaatkâr” olduğu kaydedildi. PM’de özellikle çoğunluğu Marmara, Karadeniz olmak üzere 400 ilçeye yoğunlaşılmasına da karar verildiği bildirildi. Kılıçdaroğlu’nun 400 ilçeye ilişkin “En az 23 kere gidin. Çalınmadık kapı bırakmayın” dediği ifade edildi. Van’da yapılan “Siyasette Başarı Stratejisi” toplantılarının benzerlerinin bölgenin diğer bazı illerinde yapılmasına karar verilirken Kürt raporunun bu toplantıların ardından hazırlanması yönünde görüş oluştuğu öğrenildi. CHP MYK’nin PM’ye sunduğu raporda CHP’nin KCK davası ile Hrant Dink davalarının insan hakları boyutunda takip ettiği vurgulandı. Raporda Hrant Dink ve KCK davalarına ilişkin, “ Hrant Dink ve KCK davalarının CHP tarafından izlenmesi partimize yönelik olumsuzlayıcı bakışta soru işaretlerine yol açmıştır. İlerideki dönemlerde bu konuda atacağımız adımlar bize yönelik bakışı değiştirecektir” denildi. Dink ve KCK davası raporda [email protected] ‘12 Haziran’ komisyondan geçti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milletvekili genel seçimlerinin 12 Haziran 2011’de yapılması kararı, TBMM Anayasa Komisyonu’nda “oybirliği” ile kabul edildi. AKP’li Haluk İpek, 2008’de çıkarılan yasayla, yurtdışındaki yaklaşık 2.5 milyon seçmenin bulundukları ülkelerdeki konsolosluklarda oy kullanmaları öngörülmesine karşın Almanya’nın “güvenlik” gerekçesiyle izin vermemesi üzerine YSK’nin, daha önceki yıllarda olduğu gibi bu seçmenlerin yine “gümrük kapılarında” oy kullanmak durumunda kalabileceğini söyledi. Kararın gelecek hafta TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi bekleniyor. BTS, demiryollarının kârlı hale getirilip özel sektöre verilmesinin planlandığını belirtti Raylarda özelleştirme sinyali SELDA GÜNEYSU YENİ DÜZENLEME YAPILDI CHP’li Kart’tan suç duyurusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Ankara ve Silivri savcıları hakkında HSYK’ye, “belediye odaklı suç ilişkilerinde kilit rol oynadıkları” gerekçesiyle Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ve dönemin Vali Yardımcısı Ali Yener Erçin hakkında da İçişleri Bakanlığı’na suç duyurusunda bulundu. Kart, yaptığı yazılı açıklamada, “Suç ilişkilerinde kilit rol oynadıkları gerekçesiyle, Özhaseki ve Erçin ile diğer sorumlular hakkında; rüşvet, irtikap, sahte belge düzenlemek, görevi kötüye kullanma suçlamasıyla, adli mercilerin dışında İçişleri Bakanlığı’na idari soruşturma yapılması” talebiyle başvuruda bulunduğunu belirtti. Bakan Binali Yıldırım, demiryollarının verimli bir işletme haline getirileceğini söyledi. ANKARA Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, demiryollarını bilerek serbestleştirmediklerini belirterek, “Çünkü önce demiryollarının verimli bir işletme haline gelmesi lazım. Geciken, eksik kalan yatırımlarının tamamlanması lazım” dedi. Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) Genel Başkanı Yunus Akıl ise “Hükümet demiryollarını önce kârlı hale getirecek, sonra bu kârı özel sektöre aktaracak” diye konuştu. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu (YDK) da devletin 2009’da 1 milyar 350 milyon TL yatırım yaptığı Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD) 496 milyon lira zarar ettiğini bildirdi. Yıldırım, “TİVİBU” hizmetine ilişkin tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, ilerleyen zamanda, TCDD’nin de özelleştirileceğinin sinyallerini verdi. Yıldırım, “2005’ten itibaren serbestleşme sürecini resmen başlattık. Biz aslında sorumlu olduğumuz Ulaştırma Bakanlığı’nın bir alt sektörü hariç bunu hepsinde gerçekleştirdik. Demiryollarında bilerek yapmadık, çünkü önce demiryollarını verimli bir işletme haline gelmesi lazım. Geciken, eksik kalan yatırımlarının tamamlanması lazım” dedi. BTS Başkanı Akıl, bu sözlerin “demiryollarındaki kârın özel sektöre aktarılacağını” gösterdiğini belirterek “İktidarın aklından geçen, demiryollarını kârlı hale getirip özelleştirdikten sonra bir bütün olarak tasfiye etmek” dedi. Akıl bu hedeflerin 2002 yılında yapılan ve bakanlıkta bekletilen “Demiryolu Yasası” çalışmalarında bulunduğunu kaydetti. YDK’nin “TCDD 2009 Raporu”nda da şu ifadelere yer verildi: TCDD’nin ana hizmet konusu olan yolcu ve yük taşımacılığının geçen yıla oranla yüzde 5 oranında azalma, banliyö yolcu sayısında yüzde 4 oranında artış meydana geldiği görülmektedir. 2009 yılı sonu itibarıyla, demiryolu hatlarının uzunluğu 11 bin 405 km’dir. Bunun yüzde 22’sinde mevcut rayların yaşı 30’un üzerinde bulunmaktadır. Bu durum emniyet açısından risk teşkil etmektedir. İlköğretime cemaat yurdu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İlköğretim 6., 7. ve 8. sınıf öğrencileri, ihtiyaç olması ve açık kapasite bulunması halinde, ders yılı ile sınırlı olmak üzere, özel ortaöğretim yurtlarında geçici barınabilecek. “Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” Resmi Gazete’de yayımlandı. Yönetmelik, özel öğrenci yurtlarının tabi olacakları esasları, iş ve işlemler ile denetim esaslarını düzenliyor. İhtiyaç olması ve açık kapasite bulunması halinde, ders yılı ile sınırlı olmak üzere, özel ortaöğretim yurtlarında yükseköğrenim öğrencilerinin yanı sıra ilköğretim 6., 7. ve 8. sınıf öğrencileri de barındırılabilecek. Özel yurtların büyük bir kısmı çeşitli tarikat ve cemaatlerin elinde bulunuyor. ‘Risk söz konusu’ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle