25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 ŞUBAT 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 17 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Her tür şiddetin suçlusu hep aynı (!) ‘Türk Aydınlanması’ Bugün Balçova’da… Köy Enstitüleri ile birlikte başlayan ve ‘Türk Aydınlanması’ adıyla yakın kültür tarihimize geçen büyük atılımın efsane insanı, o dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, bu satırlar yayımlandığında ölümünün 50. yılı nedeniyle İzmirBalçova’da anılıyor olacak. “Aramızdan Ayrılışının 50. Yılında Hasan Âli YÜCEL Eğitim, Bilim, Kültür Politikaları Sempozyumu” başlığıyla ve Balçova Belediyesi, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği ile İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin işbirliğiyle iki günlük bir sempozyum çerçevesinde düzenlenen program, katılanlar ve ele alınan konular bağlamında eşine az rastlanır zenginlikte. Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlanma düşüncesinin doğal bir uzantısı ve uygulaması olarak 1940 yılında hayata geçirilen Köy Enstitüleri projesi, Halk Evleri ve Tercüme Bürosu projelerinin desteğiyle yürütülmesi öngörülen, yalnız bizde değil fakat dünya kültür tarihinde bir eşi daha olmayan bir girişimdi. Bu girişim, Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç tarafından gerçekleştirildi. Bu projenin gerek zamanındaki gerekse günümüzdeki anlamını açıklama bağlamında güncelliğini hâlâ koruduğuna inandığım bir yazıdan, Sabahattin Eyuboğlu’nun “Mavi ve Kara” adlı kitabındaki “Köy Enstitülerini Kuran Düşünce” başlıklı ve 1964 tarihli denemesinden bazı alıntılar yapmak istiyorum: “Köy Enstitüleri İstiklal Savaşı’nın getirdiği yeni bir Türkiye görüşüne dayanır her şeyden önce. Bu yeni Türkiye, topraklarını kesin olarak sınırlamış, İstanbul’daki sarayını, devasız dertlere düşmüş ayağı yerden kesilmiş, dostunu düşmanını bilemez olmuş sarayını kökünden yıkmış, ‘imtiyazsız, sınıfsız’ olmasını istediği, dilediği bir halk devleti kurmuş, eski devletin bağlı kaldığı donmuş Doğu kültürünü de bırakıp yaşayan, gelişen Batı kültürüne yönelmişti. Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimlerin dayandığı inanç, büyük çoğunluğu köylü olan Türkiye halkının kendini yönetecek bağımsız bir devlet kurabileceği inancıydı. Bu inanç olmasa bugün bizim dediğimiz Anadolu bizden başka herkesin olurdu. Halka dayanan, halka güvenen bir yeni devletin yapacağı ilk iş, halkın yaşadığı her yerde ve en çok da köylerde bir tek sözcüsünü olsun bulundurmak, barındırmak, desteklemekti. Köy Enstitüleri bu sözcüyü memleket ölçüsünde yetiştirmek amacıyla kuruldu… Yeni Türkiye sözcüsünün köyde kalabilmesi için en az imam kadar köylü olması, köyün geçimine, yaşamına karışması, çifti çubuğu, çoluğu çocuğuyla köylünün kaderini paylaşması ve değiştirebileceği kadar değiştirmesi gerekiyordu. Bu sözcüyü yetiştirenler ülkücü oldukları kadar da gerçekçi olmak zorundaydılar. Yoksa köyün gerçekleri üstüne bağdaş kurmuş olan imam yeni Türkiye’nin soluğunu bir üfürükle kesebilirdi. Köy Enstitüleri onun için yeni bir öğretmen tipi yaratmaya çalıştılar, içine kapanık okul ve karatahta geleneklerini kırdılar, işe dayanan bir eğitim ve öğretim yolu aradılar ve buldular. Hiçbir eğitim kurumumuz Köy Enstitüleri kadar kendi gerçeklerimizden, sosyal, ekonomik koşullarımızdan doğma, dolayısıyla onlar kadar özden, verimli ve yapıcı olmamıştır. Gördükleri tepki de bu nitelikleri ölçüsünde büyük oldu…” Bugün ve yarın Balçova’dan yükselecek olan sesler, inanıyorum ki; “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır…” demiş olan Mustafa Kemal’in bu mirasını en güçlü biçimde sahiplenmiş olan Hasan Âli Yücel’in estirdiği aydınlanma rüzgârlarının özünü uzun vadede hiçbir üfürüğün kesemeyeceğinin yeni kanıtları olacaktır! acem20@hotmail.com Çocuklar ve kadınlar... hastalık değildir, ilaç verip tedavi edemezsiniz… İlaçla birlikte bir buket de çiçek verin isterseniz! Bu bir zihniyettir! Erkeğin kadın ve çocuk bedeni üzerinde kurmak istediği güçtür, egemenliktir, baskıdır. Ve inanın güç, egemenlik, baskı isteğinin, tahakküm etme kararlılığının “Kadının yeri ün İstanbul Gümüşsuyu evidir”, “Çalışan kadın makCaddesi’nde Arzu; Adabul değildir”, “Her kadın 3 çona’da Semiha… cuk doğurmalı”, “Dekoltesi Önceki gün Gaziantep’te Pınar, açık kadın da tecavüzün suçElazığ’da Gülhan… lusudur” ya da “Dişi köpek Bu yılın başından beri adları Sakikuyruk sallarsa..” söylemlene (yaşı 25), İpek (23), Songül (50), rinin de pek bir farkı yoktur… Ayşe 838), Hacer (20), Arzu (32), Bunların hepsi bir bütünün parRemziye (43) Adile (40)… çalarıdır. Geçen yılın son günlerinde, morarAradaki fark, şiddetin deremış gözlerle gazete sayfalarındaki cesindedir. Biraz daha çok biraz fotoğraflarından bize bakan, defalardaha az… (Biraz hamilelik olaca koruma istediği, savcılığa şikâyet mayacağı gibi, biraz tecavüzcü ettiği halde devletin sırt çevirdiği, ölmeye, öldürülmeye terk ettiği Ayşe Ünlü kadınlara uygulanan plastik makyajla şiddet gören kadının yaşadığı duygusal çöküntüyü ve de olunmaz! ) Farkındaysanız şiddeti ya da Paşalı... çaresizliği topluma aktarmayı amaçlayan fotoğraf sanatçısı Ümit Karalar, 523 Ocak tarihleri katli uygulayan genellikle çoBugün hiçbiri yaşamıyor. Hepsi arasında “Kadına Yönelik Şiddete Hayır” konulu “Sheddeath” başlıklı bir sergi açtı. 50 ünlü cuğun ya da kadının yakını! öldürüldü. Çoğu kocaları, eski kocakadının fotoğraflarının bulunduğu sergide Zeynep Beşerler de objektif karşısına geçti. Hani o muhafazakâr kesimin ları, boşanmak istedikleri kocaları ha bire yücelttiği “Aile”nin tarafından öldürüldü. Kimi babaları ve hiyat Fakültesi Profesörü Orhan Çe nuz! Bu ne biçim hak hukuktur! ağabeyleri tarafından… Silahla, av tüfe ker’in kadının dekoltesiyle “kadının suBir başka örnek: Geçen yıl Anka içinde oluyor bunlar. Dışarıdan gelen tehğiyle, kurşunla, sopayla, taşla, bıçakla öl çu” arasındaki bağı irdelemiştim. ra’nın göbeğinde, ODTÜ’lü bir kadın öğ dit daha az, asıl tehlikeli olan aile içindeki dürüldüler… Geçen hafta bir önemli gerçeği daha renci kaçırıldı, iki erkeğin tecavüzüne uğ şiddet! Mart ayı kapıda. 8 Mart Dünya EmekDaha önce de yazdım yeniden yazayım: yaşadık. Devletin tecavüzcüleri /katille radı. Suçlular mahkemeye sevk edildi. 2002’den 2009’a, kadın cinayetlerinde ri nasıl savunduğunun bir örneğini yaşa Adli tıp raporunda şiddet, darp, cebir, çi Kadınlar Günü ya da Dünya Kadın Güki artış yüzde 1400… (Adalet Bakanlı dık. sperm bulguları vb. Suç delilleri ortada. nü nedeniyle bu istatistikler, yeniden ğı’nın açıkladığı resmi sayı)… Bu gidişle Anımsayacaksınız: N.Ç. 13 yaşın Ancak tecavüzcüler serbest bırakılıyor, yeniden konuşulacak. Bunu fırsat bilelim 2011’in sonunda bu oranın daha da yük daydı. Mardin’deydi. 8 yıl önceydi. Ara çünkü efendim, öğrencinin “ruh sağlığı derim! Bütün bu yukarıda söylediklerimi, seleceğinden hiç kuşkunuz olmasın. larında kamu görevlilerinin de bulundu raporu dosyada eksikmiş… Eh bir Türkiye’deki kadın kuruluşları en ufak ay“2002’den bu yana” ya da “şu son yıl ğu 26 kişinin tecavüzüne uğramıştı… sene sonra da belki o rapor gelir!” larda” gibi tümceler yerine, ben gerçe Şimdi sıkı durun: Tecavüzcüler “iffetli” FeministBiz grubu “Madem tecavüz rıntılarına varana dek inceliyor, tartışıyor, ği vurgulamayı seviyorum: “AKP ikti davrandıkları gerekçesiyle iyi halden en cüler serbest, öyleyse kadınları tutuk öneriler getiriyor. Cezaların arttırılması yetmez. Hukukun yanı sıra örnek oluşdara geldiğinden beri” demek en doğ alt sınırdan ceza aldılar. 13 yaşındaki kız layın” demekte haksız değil! turabilecek uygulamalar kaçınılmaz! rusu. Çünkü bu cinayetler, bu şiddet, bu çocuğunu para karşılığı tecavüzcülere suMeclis’e getirilen cinsel suçlarla ilgili yadehşet bir bütünün parçası. Bir zihniye nan iki kadınsa “iffetsizlik” nedeniyle daÜTÜNÜN PARÇALARI tin yaygınlaşmasından başka bir şey ha ağır cezaya çarptırıldı. Şu günlerde tecavüzcüleri ya da karı sa önerisinin tartışmalarına mutlak, ama değil! Hani neredeyse iyi bari, NÇ’yi “kuy sını, kızını katledenleri hadım edip de mi mutlak kadın örgütleri dahil edilmeli. Zihruk sallamıştır!” diye içeri atmadıkla saklasak, hadım etmeden mi cezalandır niyet değişikliğine varabilecek politikaIZIN RIZASIYLA TECAVÜZ! sak diye tartışılmakta… Ah ah! Şu Mec lar ancak öyle oluşturulur! rına şükredeceğiz… Geçen hafta “Uçkur ve Kuyruk Meİnsaf! 13 yaşındaki çocuğun rızası mı lis’e, şu erkek egemen Meclis’e nasıl anselesi” yazımda Selçuk Üniversitesi İla olurmuş! Siz buna isyan etmiyor musu latmalı ki, tecavüz ya da cinsel şiddet bir zeynep@zeyneporal.com D B K C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle