18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 ŞUBAT 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA HABERLER Kılıçdaroğlu, yerel yönetimleri güçlendiren özerklik şartının tüm maddelerine sahip çıktı 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Özerklik şartına CHP’den onay KIVANÇ EL ANKARA CHP Kürt sorununun çözümünde yerel yönetimleri daha da güçlendiren Avrupa Özerklik Şartı’nda Türkiye’nin çekince koyduğu maddeleri de benimsedi. Şarta göre, yerel makamlara bir dizi hak getiriliyor. Türkiye’nin çekince koyduğu maddeler arasında, “yerel makamların kendi yetkilerini kullanımı, kendi iç örgütlenmelerini kurmaları”, “yerel makamlara danışılmadan planlama yapılmaması”, “yerel makamların başka ülkeler ile işbirliği anlaşması yapması” gibi şartlar bulunuyor. Şart, 11 ana madde 7 uygulama maddesi olmak üzere 18 maddeden oluşuyor. Türkiye, 11 ana maddeden belli bir kısmını kabul ederken bir kısmına da çekince koymuştu. Şartın önsözünde, “Demokratik şekilde oluşan karar organlarına ve sorumlulukları bakımından, bu sorumlulukların kullanılmasındaki olanak ve yöntemler bakımından, sorumlulukların karşılanması için gerekli kaynaklar bakımından geniş bir özerkliğe sahip yerel makamların varlığını gerektirdiği teyit ederler” deniliyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu, şartın tüm maddelerine sahip çıkarken CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da tüm maddelerin uygulanması gerektiğini ifade ederek “Bu çerçeve çok önemlidir. Bunu inceleyip Türkiye’ye bir model olarak sunacağız. Merkez yerel dengesi açısından da önemli olacak” dedi. Feodal Yapı Aşiret Devleti... Bireyin diri kalma duygusu, yaşama sımsıkı sarılması, düşünmesi... Aşiret toplumlarında bunların hiçbirisi yoktur... Dinci toplumlarda da olmaz. Ne aşiret ne de dinci, tarikatçı toplumlarda birey olunur... Olunmadığı için de kişi yurttaş sayılmaz. Tarikat şeyhi de, ülkeyi yöneten de onları “kul” olarak görür... Yine yağmurlu bir İstanbul sabahında eski düşüncelerin gömütünde dolaşıyor gibiyim. Tarihin yapraklarında payımıza düşen nedir, gerçekten çok merak ediyorum. Halkının üzerine bomba yağdıran, onlara “fare gibiler” diyen Kaddafi’nin en yakın dostları Sarkozy ve Berlusconi onun hakkında ne düşünüyorlar? Başbakan Erdoğan’ın İnsan Hakları Ödülü’nü Kaddafi’nin elinden alması, Türk müteahhitlerinin Libya’da 14 milyar dolarlık iş almaları, 25 bin emekçinin çalışması, ABD, İngiltere, Güney Kore, Çin, Fransa, Almanya gibi ülkelerin milyarlarca dolar kapması... Bunların hepsinin oturulup tartışılmaması, Mübarek için “çekil” diyenlerin, halkını öldüren Kaddafi’yi seyretmesi sizce insani midir? Benim merak ettiğim, Kızıldeniz ve Okyanus’u, Akdeniz’i çevreleyen Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde gerçekten istenilen demokratik hak ve özgürlükler midir, yoksa bu diktatör gitsin, bir başkası gelsin midir? Tunus’ta üniversiteli gençler ne diyor yabancı gazetecilere ve televizyonculara: “Japonya’da, Fransa’da ve Almanya’daki demokrasi ve özgürlükleri istiyoruz.” Peki, Libya’daki halk gerçekten demokrasi ve özgürlük mü istiyor? Başkaldıranlar aşiretler ve sayıları 2 milyona yakın, öteden beri Kaddafi’ye muhalif olanlar. Bingazi yöresinde büyük çoğunluğu... Libya, Mısır gibi değil... Mısır’da baskıcı Mübarek rejimine karşı bir tarih ve kültür var... Sendikalar, demokratik kitle örgütleri, ikiye bölünmüş Komünist Partisi, Müslüman Kardeşler, sanatçılar, bilim insanları... Libya’da bunların hiçbirisi yok! Petrol gücü var Libya’da... O nedenle ABD Başkanı Obama bile Kaddafi’ye kafa tutmuyor, BM kararlarına uyacaklarını söylüyor. Gelişmiş AB ülkeleri ve ABD, Türkiye’yi bir Ortadoğu ülkesi sanıyor, 12 Mart, 12 Eylül öncesisonrası olduğu gibi hem sivil hem de darbeci yönetimlerle gül gibi geçinip gidiyor. Bizim kimi solcu dostlarımız, arkadaşlarımız bir dönem Kaddafi’yi çok severlerdi... Kaddafi’nin çölün ortasında bir uygarlık yarattığına, “Yeşil Kitap”la sosyalizmin o coğrafyada yaşama geçirileceğine, Ortadoğu halklarının da bundan etkilenip, işçi sınıfının iktidara geleceğine inanırlardı. O yıllar ben de onlar gibi düşündüm bir süre... 1989 yılında Fransız Hava Yolları’nın yolcu uçağını düşüren, 170 kişinin ölümüne neden olan Kaddafi’ydi... Ben onun bir sosyalist olmadığını 70’li yılların sonlarında anladım... Silah gücüyle iktidara gelmişti ve çatlaktı! Sanırım 1978’de Türkiye’de petrol bunalımı başlayınca Başbakan Bülent Ecevit Libya’ya gitmişti. Bedevi lider Kaddafi, ikiüç gün Ecevit’i bekletmiş, sonra çadırına buyur etmişti. Çok sonraları Başbakan Erbakan’a nasıl davrandığını, Türkiye’ye hakaret ettiğini de unutmadık! ABD’yle arasını 2000’li yıllarda New York’ta ikiz kulelerin vurulmasından sonra düzeltti, Fransa’yla ilişkilerini savaş uçağı alarak geliştirdi, Berlusconi’ye tazminat ödetip, elini öptürdükten sonra 40 milyar dolarlık iş verdi. Libya’da olup bitenleri uzaktan izlerken, Türkiye’dekilere biraz şaşı bakıyoruz. İmralı ve Kandil’den gelen haberler iç açıcı değil. Ateşkesin mart ayında bozulacağı haberlerini okuyoruz gazetelerde... Haziranda seçimler var. Seçimlerden önce ateşkesin bozulması Türkiye’yi sarsar. Bu da en çok Kürt kökenli yurttaşlarımıza zarar verir. Öcalan’ın Başbakan Erdoğan’ı ve AKP’yi “düşman” olarak görmesi düşündürücü... Erdoğan’ı eleştirmek başka bir şey, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı “düşman” olarak göstermek başka bir şey. Ben bunu kabul etmiyorum. Eli kanlı bir terörist başı nasıl oluyor da Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na kafa tutabiliyor, anlamıyorum! Başbakan, Erdoğan değil de Kılıçdaroğlu ya da Bahçeli de olsa kabul etmem. Güneydoğu’da feodal yapının sonucu oluşan aşiretler seksen yıl öncesi gibiler... Dinci yapılanma orada... Hizbullah’tan Müslüman Kardeşler’e, El Kaide’ye, Taliban’a dek ne varsa orada. Güneydoğu’da başlayan bir hareket tüm Türkiye’ye sıçrar! Bu, beni gerçekten ürkütüyor... şte o maddeler Türkiye’nin 1991’de kabul etmeyerek çekince koyduğu maddeler özetle şöyle: Kanunla düzenlenmiş genel hükümlere halel getirmemek koşuluyla, yerel makamlar iç idari örgütlenmelerini, bunları yerel ihtiyaçlarla uyumlu kılmak ve idare sağlamak amacıyla, kendileri kararlaştırabilecekler. (Madde 6/1) Yerel yönetimler kendi yetkilerinin serbestçe kullanımı ile anayasa veya ulusal mevzuat tarafından belirlenmiş özerk yönetim ilkelerine riayetin sağlanması amacıyla yargı yoluna başvurma hakkına sahip olacaklardır. (Madde 11) Yerel makamları doğrudan ilgilendiren tüm konulara ilişkin planlama ve karar alma süreçleri içinde, kendilerine danışılacaktır. (Madde 4/6) Yerel makamlara sağlanan kaynakların dayandığı mali sistemler çeşitlilik arz etmeli ve esneklik taşımalı. (Madde 9/4) Yeniden dağıtılan kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda, kendilerine danışılacaktır. (Madde 9/6) Yerel makamlara yapılan hibeler belli projelerin finansmanına tahsis edilme koşulu taşımayacaktır. (Madde 9/7) Yerel makamlar, kanunlarla muhtemelen öngörülen şartlar dahilinde, başka devletlerin yerel makamlarıyla işbirliği yapabilirler. (Madde 10/3) Torba kavga çıkardı Kendisi yurtdışındayken torba yasadan 3 maddenin ayıklanmasına tepki gösteren Ömer Dinçer, Faruk Çelik ve Cemil Çiçek ile ters düştü FIRAT KOZOK ANKARA Emek örgütlerinin büyük tepkisine karşın AKP’nin ısrarıyla TBMM’den geçen Torba Yasa’da son anda yapılan 3 değişiklik bakanları birbirine düşürdü. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, evden çalışma, uzaktan çalışma, deneme süresinin uzatılması ve işçilerin denkleştirme süresini 4 aya kadar uzatan maddelerin kendisinden habersizce yasa metninden çıkarıldığı gerekçesiyle Bakanlar Kurulu toplantısında Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’e tepki gösterdi. Tartışmalar üzerine Başbakan Tayyip Erdoğan, ortamı yumuşatmaya çalışırken görüşmelerin Çiçek ve Çelik’in koordinasyonunda yürüdüğünü söyledi. Türkİş ile hükümet temsilcileri arasında yürütülen görüşmeler ve değişiklikler sırasında yasanın mimarları arasında yer alan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer Yeni Zelanda’da bulunuyordu. Türkİş Dinçer’i bypass ederek görüşmeleri Çiçek ve Çelik ile yürütmüştü ve ardından 3 madde yasadan çıkarılmıştı. Dinçer’in Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında sonrasında Çelik’le tartışmasını telefonda da sürdürdüğü öğrenildi. 1 milyon imzalı anadil dilekçesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP, Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) de aralarında bulunduğu bir grup sivil toplum örgütü ile birlikte “anadilde eğitim” talebini içeren 1 milyon 100 bin imzalı dilekçeyi TBMM Dilekçe Komisyonu’na sundu. DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, hafta başında da AB Temsilciliği, AB Komisyonu, BM ve UNESCO temsilciliklerine dilekçeleri sunacaklarını belirterek Kürt dilinin sayısız engeller ve yasaklarla karşı karşıya olduğunu ileri sürdü: Tuğluk “İnkâr politikasından vazgeçilmesini istiyoruz. Başbakan Mısır’daki olaylar için ‘halkın taleplerini dikkate alın’ demişti. İşte imzalar, halkın taleplerini dikkate alın. Kampanyamızı devam ettirsek imzalar 10 milyonu bulur, Başbakan’ın yanı başındaki halkın dilini öncelikli gündem haline getirmesini istiyoruz. Kürtçe, Türkçe kadar saygıdeğer bir dildir, hak gaspının iade edilmesini istiyoruz.” Tuğluk kendisinin ve DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün, genel seçimlerde bağımsız milletvekili adayı olup olmayacağı yönündeki soru üzerine ise, “Bir şey söylemek durumunda değilim. Çalışmalarımız devam ediyor” yanıtını verdi. Tuğluk, “Dil hakkı evrensel bir haktır ve pek çok uluslararası sözleşmede güvence altına alınmış bir haktır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın da bu normlar çerçevesinde değişim yaşaması gerekiyor. Bu yaklaşım, ortamın daha da yumuşamasına yol açacaktır. Bu tür jestleri yapmak gerekiyor” dedi. (Fotoğraf: AA) Halefselef kavgası mı? Başbakanlık kulislerinde Dinçer ile Çelik’in tartışmalarının altında iki bakanın halef selef kavgasının yattığı da ileri sürülüyor. Dinçer’in, Çalışma Bakanlığı’nda Çelik döneminde yenilenen logosyu değiştirdiği, Çelik’in ekibini tasfiye ettiği belirtiliyor. BM sözleşmesi yasalaştı İşkenceyi önleme birimi kurulacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye, işkenceyi önlemek ve bu konudaki şikayetleri izlemek için özel birim kuracak. TBMM Genel Kurulu’nda, “İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani ve Küçültücü Muamele ve Cezaya Karşı BM Sözleşmesi’nin Onaylanması”na ilişkin yasa tasarısı önceki gece kabul edildi. Yasa haline gelen sözleşme, şu düzenlemeleri içeriyor: Türkiye ulusal düzeyde işkence ve diğer zalimane suçları takip etmek amacıyla bir yıl içinde bağımsız özel birim kuracak. Özel birim, iddialara ilişkin her türlü bilgiye ulaşabilecek ve cezaevi, karakol gibi her türlü işkence iddiası olan yerlere girebilecek. İşkenceyi Önleme Alt Komitesi ulusal düzeydeki birimlerle gerektiğinde gizli temas kurarak, işkence vakalarına takibi konusunda destek verecek. Alt Komite yaptığı inceleme ve ziyaretlere ilişkin bir rapor hazırlayacak. Taraf devlet, iddia konusu olan işkence vakasına ilişkin tavsiye ve kararları uygulamayı reddetmesi halinde, İşkenceyi Önleme Alt Komitesi sözkonusu devlet hakkındaki raporunu tüm dünyaya yayımlayacak. [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 Erzurum Milli Eğitim Müdürü Budak Kürtçe savunma talebine ret DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’da KCK davasının kilitlenmesine neden olan Kürtçe savunma talebi, Hakkâri’nin Şemdinli ilçesindeki bir davada da mahkeme tarafından kabul görmedi. Aralarında Belediye Başkanı Sedat Töre’nin de bulunduğu 7 kişi, Kürtçe ifade vermek isteyince hâkim duruşmayı bitirdi. Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde 15 Ağustos 2010 tarihinde yapılan şölende “örgüt propagandası” yaptıkları iddiası ile haklarında dava açılan Şemdinli Belediye Başkanı Sedat Töre, BDP İlçe Başkanı Reşit Erbaş, İHD Temsilcisi Emin Sarı, Belediye Başkan Yardımcısı Naif Yalçın, belediye meclis üyeleri Necmettin Özer Uysal, Nebahat Özcaner ve BDP Yöneticisi Kadir Özcaner’in yargılanmalarına başlandı. Şemdinli Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki oturuma tutuksuz yargılanan sanıklar ile avukatları Mehmet Ekici ile Vatan Erler de katıldı. Sanıkların kimlik tespitlerinin ardından savunmalara geçildi. Mehmet Ekici, müvekkillerinin Türkçe bildiklerini ancak savunmalarını anadilleri olan Kürtçe yapacaklarını söyleyerek, mahkemenin tercüman atamasını talep etti. Ancak hâkim sanıkların Türkçe bildiklerini belirterek talebi reddetti. Sanıkların, söz hakkı verildiğinde Kürtçe konuşmak istemesi üzerine hâkim sözlerini keserek bir sonraki sanığa söz verdi. Fakat sanıkların tümünde aynı durum yaşandı. Bunun üzerine hâkim tutanaklara “Sanıklar Kürtçe ifade verdikleri için mahkeme tarafından bilinmeyen bir dil olduğu için ifadeleri anlaşılamamıştır” ifadesini geçirerek, oturumu erteledi. 12’nci sürgün yeri Kars oldu ERZURUM (Cumhuriyet) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “malum zat” dediği, daha önce 11 kez görevden alınan Erzurum Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak, 12. kere görevden alınarak Kars’a atandı. Hükümet tarafından 11 defa farklı illere atanan ama her defasında mahkeme kararıyla görevine dönen Erzurum Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak’ın ataması, bu defa da Kars’a yapıldı. Budak, Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanan atama kararnamesi ile açık bulunan 1. derece kadrolu Kars l Milli Eğitim Müdürlüğü’ne atandı. Budak’ın 12. atamasının, 657 sayılı kanunun 76’ncı maddesi ile 2451 sayılı kanunun 2’nci maddesi gereğince uygun görüldüğü belirtildi. 26 yıldır Erzurum’da görev yapan Fevzi Budak hakkında bugüne kadar 66 kez soruşturma açıldı. Budak, son olarak da geçen yıl bir soruşturma sonucu tutuklanarak yaklaşık iki ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılmıştı. 25 Ocak’ta yeniden görevine başlayan Budak, 19841989 yıllarında Milli Eğitim Müdürü olarak görev yaptığı Kars’a atanmasının da mahkemeden döneceğini söyledi. ÖZCAN’A ‘ NSAN DEĞERLER ÖDÜLÜ’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İnsani Değerler Derneği, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’a “insani değerler” ödülü verdi. Bir süre önce kendi döneminde üniversiteden 131 bin 452 öğrencinin ilişiğinin kesildiği ortaya çıkmışken Özcan, “Yıllarca kendi insanımızı yükseköğretim hakkından mahrum ettik” diyerek kendi dönemini savundu. İsim vermeden türban ve imam hatip lisesi mezunlarının durumuna vurgu yapan Özcan, “Maalesef geçtiğimiz yıllara kadar bazı vatandaşlarımızı, bazen katsayı sorunuyla bazen de kılık kıyafetle ilgili yasaklarla yükseköğrenim hakkından mahrum ettik. Niye bunu yapıyoruz insanımıza, ben bugüne kadar tatminkâr bir cevabını bulamadım” diye konuştu. Kılıç’a yumurta atan öğrencilere hapis istemi ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a yumurta atan Anadolu Üniversitesi öğrencileri 22 yaşındaki Yakup Çetinkaya ile 20 yaşındaki Tevfik Caner Ertay hakkında 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Çetinkaya, 1 Mart 2011 tarihinde Kılıç’a yumurta attıkları Atatürk Kültür Merkezi önünde Anadolu Üniversitesi öğrencileriyle birlikte basın açıklaması yapacaklarını söyledi. Davanın ilk duruşmasının 3 Mart’ta yapılacağı bildirildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle