18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 ŞUBAT 2011 ÇARŞAMBA 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak B Sinop B Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara B 9 6 8 9 14 12 13 6 6 5 4 4 5 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B S B B PB Y Y Y Y K K Y 7 9 1 17 16 15 12 9 8 9 4 4 5 HABERLERİN DEVAMI Oslo K Helsinki K Stockholm B Londra B AmsterdamY Brüksel PB Paris B Bonn PB Münih Y Berlin B Budapeşte Y Madrid Y Viyana K 7 11 4 8 8 9 10 10 6 2 4 5 6 Belgrad Y 11 Sofya K 5 Roma Y 13 Atina B 12 Zürih Y 7 Moskova B 16 Aşkabat PB 13 Taşkent PB 10 Baku Y 4 Bişkek PB 5 Tiflis B 7 Kahire Y 19 Şam Y 11 Ülkemizin kuzey ve doğusu parçalı ve çok bulutlu, Orta ve Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun doğusu, Güneydoğu Anadolu ile Sinop ve Hatay çevreleri yağışlı, diğer yerler parçalı ve az bulutlu geçecek. Yağışlar; Orta ve Doğu Karadeniz kıyılarında kuvvetli olmak üzere, Güneydoğu Anadolu ile Hatay çevrelerinde yağmur ve sağanak, alan diğer yerlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 Şubat GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK Gerçek budur: Soner Yalçın gazeteci olarak hem Odatv’de hem de Hürriyet’te her pazar yayımlanan araştırma ürünü, tarihsel olayları güncelleştiren yazılarında iktidarı eleştirdi. Birçok yanları hâlâ gizemli Ergenekon, Balyoz gibi davalarda kamuoyunun bilmediği gerçekleri belgeleriyle açıkladı. Odatv’deki belgeli haberler, yorumlar… Ergenekon savcısının Soner Yalçın’ı “terör örgütüne üye olmak ve… halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçlamasıyla gözaltına almasına neden oldu. Soner Yalçın’ın suçu, adı Ergenekon savcılarının iddianamelerinde yer alan, ancak varlığını hiçbir resmi makamın doğrulamadığı bir terör örgütüne üyelikse; bu suçlamayı bir kalem geçiniz efendim. AKP’nin yargıyı, orduyu, medyayı sindirmeye, bir bakıma kapıkulu yapmaya yönelik icraatını belgeleriyle halkın bilgisine sunmak, halkı aydınlatmak gazeteciliğin gereği değil de halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek diye yorumlanıyorsa… …Sözün de demokratik rejimin de bittiği yerdeyiz demektir. Yandaş medya, dün Soner Yalçın olayını basit bir zabıta olayı imiş gibi yansıttı. Yalakalık görevlerini, kimi duyumları pompalayarak yerine getirmekle meşguller. Örnek: Başkan Obama demiş ki RTE’ye: “Bölgedeki önemli isimsiniz!” (Sabah) Bu nedenle iktidar medyasını Türkiye’nin “ileri faşizme” gitmesi ilgilendirmiyor. İstanbul Baro Başkanı’nın söylediği gibi, “evleri büroları basılanlar ne tesadüf hepsi muhalif, iktidara eleştirisel yaklaşan insanlar”. Kuşkunun, endişenin yaratıldığı bir ortamda hukuka nasıl güvenilebilir? Ayakları geriye koşan ileri demokrasi ha? Bunun adı “sivil dikta” değil de nedir? Hadi bir an için RTE gibi bakalım olaylara. Ülkeye her alanda demokratik refah taşıyan AKP’ye partisel ve medyatik muhaliflerin söyledikleri, yazdıkları yalanın dik âlâsı diyelim. Peki ama, “Türkiye rejim açısından Mısır’a örnek ve model olamaz. Zira Türkiye askersel otoriteden sivil otoriterliğe geçiyor. Gerçekte Mısır, Türkiye’ye örnek oluyor” diye yazan İngiliz Guardian gazetesi de mi AKP düşmanı, Ergenekon terör örgütü üyesi, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ediyor? Genel kanıya göre RTE’nin yaydığı korkuyla sinen, eleştirisel görevini gerektiği gibi, layıkıyla yapamayan yandaş medya dışındaki gazeteler, TV’ler: Örneğin Tunus’ta devlet başkanını deviren halk isyanının nedenlerine değinirken işsizlikten, açlıktan söz ettiler ama bugün Türkiye’de yaşananların benzerlerinin isyanın asıl nedenleri olduğuna değinmediler. Nedir Tunus’taki tek adam, dikta uygulamalarının başlıcaları: Muhalifleri içeri atmak için sahte delil üreten polis örgütü kurmak telefonları dinlemek, rejime karşı çıkanları tutuklayıp yıllarca süren yargılamalarla susturmak! Soner Yalçın’ın gözaltına alınmasından sonra konuşan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Bu baskı süreci devam ettiği müddetçe bir gün toplum patlar” dedi. Daha önce de “Bir gün gelip bizi alacaklar” diyordu. Aylardır hemen hemen her yazımızda belirttiğimiz gerçeği Kılıçdaroğlu söylüyor: 2011 seçiminde AKP yine tek başına iktidar olursa vay halimize! Gerçekçi bu saptamaları umursamıyor AKP. TSK’nin 301 general ve amiralinin yüzde 10’u 30’unun tutuklanmasına hükümet yargının işidir diye lakayt kalabiliyor. Tahran’da mollalarla şapur şupur öpüşerek İran’la dostluğumuzun giderek daha da güçlendiğini söyleyen Çankaya’daki AKP’li ise sanki Merih’ten Türkiye’deki olayları izliyor. Arap ülkelerindeki isyanları “bazen” diyor: “Yöneticilerin yapamadığını halk yapıyor”. Devletin tepesinde görevli, hükümetin yaptıklarına ses çıkaramayan, görmezden gelen cumhurbaşkanları ile yandaşlar, yalakalar, üzerine toz kondurmamaya özen gösteren “diğer” medya, ne kadar övünse yeridir! Soner Yalçın, medyaya sorumluluğunu CHP milletvekili Çetin Soysal’a bir fıkrayla “anımsatmış”: “Komünistler rahibe geliyorlar. Rahip ‘Ben komünist değilim ki beni ilgilendirmez’ diyor. Hitler, sonra sosyalistleri topluyor. Rahip ‘Ben sosyalist değilim ki beni ilgilendirmez’ diyor. Hitler daha sonra Yahudilere aynı uygulamayı yapıyor. Rahip, ‘Ben Yahudi değilim ki beni ilgilendirmez’ diyor. Gün geliyor rahibi alıyorlar. Rahip arkasına dönüyor. ‘Bana yardım eden yok mu?’ diyor. Bir de bakıyor. Yardım edecek kimse kalmamış”. Soner Yalçın medyaya sesleniyor. Tabii anlayana: Bugün bana yarın sana! Siyaset sahnesinin iki önemli aktörü Başbakan Tayyip Erdoğan ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün partilerinin grup toplarında yaptıkları konuşmalar seçim sürecinde izleyecekleri politikaları deşifre etmesi açısından önemliydi. Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanlığı’na seçilişinden bu yana dün ilk defa eleştirilerinin hedefine hükümetin yanı sıra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü de yerleştirdi; hem de sert bir dille. Meclis açış konuşması için TBMM Genel Kurul Salonu’na girişinde Gül’ü ayağa kalkarak karşılayan CHP lideri, bugüne kadarki konuşma ve ikili görüşmelerinde de Cumhurbaşkanı’nı doğrudan eleştirmemeye özen gösteriyordu. Gül’ü, Erdoğan’dan ayrı bir kefeye koyduğunu her davranışından belli eden CHP lideri dün Cumhurbaşkanı için “diyet borcunu ödüyor” benzetmesi yaptı. Kılıçdaroğlu’nun tepkisi, hükümetin yargı erkini kendine bağlayarak etkisiz hale getirme yönündeki girişimlerine, Çankaya Köşkü’nün yüksek yargı organlarından ve toplumun geniş kesimlerinden gelen uyarıları dikkate almadan onay vermesinden kaynaklanıyor. Dünkü konuşmasından sezinlediğimiz kadarıyla, bugüne kadar işsizlik ve yoksulluk gibi sosyoekonomik sorunları vurgulamaya dayalı bir kampanya yürüten CHP lideri, şimdi bunun ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun değişen üslupları yanına yargı bağımsızlığı, özgürlükler ve demokrasi vurgusunu ekleyeceği yeni hamlelere hazırlanıyor. Odatv’ye yapılan baskında meslektaşlarımızın gözaltına alınmasını eleştirirken gündeme getirdiği Ergenekon davasına ilişkin keskin sözleri de CHP’nin önümüzdeki günlerde farklı inisiyatifler alabileceğinin işaretçisi sayılabilir. Adana’da düzenlenen “işsizlik” mitinginin ardından önümüzdeki günlerde Ege’de “tarım” mitingine hazırlanan Kılıçdaroğlu’nun, kampanyasının bundan sonraki bölümünde stratejik bir manevrayla demokrasi bayraktarlığına soyunması ve hatta geniş katılımlı bir “Özgürlük ve Demokrasi Mitingi” düzenleme kararı alması içinde bulunduğumuz mevcut koşullarda kimse için şaşırtıcı olmamalıdır. Tüm konuşmalarında Ergenekon, Balyoz ve benzeri süreçler için “çete, mafya ve karanlık örgütlerle mücadele etme kararlılığı” vurgusu yapan Başbakan Erdoğan’ın, Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner ile Dolmabahçe’de yaptığı görüşme sonrasında, Balyoz davasında 163 muvazzaf ve emekli subayın tutuklama kararını kamuoyuna izah etme çabası son derece dikkat çekici. Örneğin; YAŞ toplantılarında hakkında tutuklama kararı bile olmayan komutanları yalnızca yakalama müzekkerelerini (ki sonradan onlar da kalktı) gerekçe göstererek terfi ettirmeyen, bununla da yetinmeyip bu uygulamanın yanlış olduğu yönündeki yargı kararlarını da kale almayan Başbakan’ın dün AKP grubundaki “Aksi kanıtlanmadığı sürece herkes masumdur. Gözaltına alındığı, sorgulandığı, tutuklandığı, yargılandığı için hiç kimse suçlu kabul edilemez. Hakkında kesin hüküm bulunmadıkça hiç kimseye suçlu gözüyle bakılamaz” sözlerini acaba nasıl yorumlamalı? Galiba, hükümet yanlısı kalemlerin tutuklamalar ertesinde yaptıkları ‘cemaatAKP ayrımı’ değerlendirmelerinde vurguladıkları gibi AKP, bu kadar fazla tutuklama özellikle de muvazzaf subaylar arasından kamuoyuna açıklanmasında ikna edici gerekçe bulmakta güçlük çekiyor. Nitekim tutuklu subaylar arasında yer alan Korg. Korkut Özarslan’a acı gününde, kaybettiği annesinin cenazesine katılması için ‘özel izin’ çıkarılmış olması da tutuklamaların kamuoyundaki etkisini hafifletme girişiminden başka bir şey olamaz. Sanılmasın ki insani bir inisiyatif. Çünkü, benzer koşullar altında Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal’a, babasının cenazesine katılma izni vermeyen de yine aynı AKP idi. Masumiyet karinesiyle ilgili alıntısına bakarak Erdoğan’da demokrasi ve hukuk devleti doğrultusunda ‘kalıcı’ bir değişiklik yaşandığı sanılmasın... Başbakan, aynı konuşmasında tutuklu asker yakınlarının Beşiktaş Adliyesi ve orduevi önündeki isyanını hoşgörüyle karşılamak yerine “tahrik edici ve tahkir edici” diye niteleyerek daha önce yaptığı gibi yine savcılara yol göstermiştir. Kılıçdaroğlu’ndaki değişiklik, kampanyasının genelini etkileyebilecek yeni bir strateji izlenimi verirken Erdoğan’daki değişiklik Org. Koşaner ile görüşmesi sonrasında TSK’ye ve kamuoyuna yönelik taktik bir değişiklikten ibarettir. [email protected] 9 işçi hâlâ toprak altında Bakan’a tepki: Hani 3 günde çıkarıyordun? SERMET ÇUHADAR Aralarında, bakıcı ve garson olan 39 kişi banka personeli olarak görevlendirildi TKB’de atama skandalı MURAT KIŞLALI KAHRAMANMARAŞ AfşinElbistan B Termik Santralı’na kömür sağlayan Çöllolar kömür sahasında meydana gelen göçükte toprak altında kalan 9 işçi için endişeli bekleyiş sürerken heyelan bölgesine gelen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’e tepki yağdı. Zonguldak’taki grizu faciasının ardından Şili’de meydana gelen maden kazasında göçük altında kalanlar için “Zonguldak’da grizu patlaması yerine, göçük olsaydı, işçilerimizden ölen olmayacaktı ve sadece 3 günde çıkaracaktık” diyen Dinçer’e sendika başkanları, “Hani göçük altında kalanları 3 günde çıkarıyordun. Ne oldu” diye sordu. CHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Çetin ve CHP Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat da dün Afşin’deki kömür üretim sahasındaydı. Göçük altında kalan 9 işçinin yakınları ile görüşen Özbolat, göçük olayında ihmal olup olmadığının araştırılması ve sorumluların yargı önünde hesap vermesi için savcılığa suç duyurusunda bulunacağını ve Meclis araştırması isteyeceklerini de söyledi. Cana karşılık para Çöllolar kömür üretim sahasını işleten firma yetkilisi Şeref Göksu heyelan altında kalan işçilerle ilgili bir açıklama yaptı. Göksu “Hayatını kaybeden ve kayıp personelimizin tüm çocuklarının ilköğretimden yükseköğretimi tamamlayıncaya kadarki tüm eğitim harcamalarını karşılayacağız. Talep etmeleri halinde ailelerden birer kişiyi şirketimizde işe alacağız. Ayrıca 11 personelimizin banka hesaplarına birer konut edinebilecekleri miktarda para yatırıldı” dedi. ANKARA Türkiye Kalkınma Bankası (TKB), sözleşmeli personel olarak göreve başlama şartları taşımayan 39 kişiyi, “süreli sözleşmeli personel” olarak istihdam etmeye başladı. Aralarında garson, aşçı, çocuk eğitimcisi ve bekçilerin de bulunduğu bu kişilerin ‘banka’da personel fazlası varken, özel kalem veya yönetim kurulu bürosu birimlerine “önceki kurumlarındaki unvanlarının üzerinde bir unvanla” atandıkları ve Personel Yönetmeliği’ne aykırı bir şekilde terfi ettirildikleri anlaşıldı. Başbakanlık Yüksek Denetleme Yüksek Denetleme Kurulu, bankada istihdam edilen kişilerin nitelikleriyle ilgili bilgi verirken atamaları, “tasarruf, saydamlık, liyakat ve objektiflik gibi temel ilkelerden uzak uygulamalar” olarak niteledi. Kurulu (YDK) atamaları “tasarruf, saydamlık, liyakat ve objektiflik gibi temel ilkelerden uzak uygulamalar” olarak niteledi. YDK’nin “TKB 2009 Yılı Raporu”nda “2009 yılı sonu itibarıyla 2’si amir, 2’si tam gün avukat, 1’i parttime doktor, 2’si mühendis, 2’si çocuk eğitimcisi ve gelişimcisi, 4’ü teknisyen, 2’si garson, 2’si dağıtıcı, 2’si aşçı, 2’si şef, 5’i memur, 13’ü bekçi olmak üzere 39 kişinin atanması”yla ilgili şu ifadelere yer verildi:  2009 yılında gerçekleştirilen personel politikalarıyla, çoğu özel kalem ve yönetim kurulu bürosu ile insan kaynakları müdürlüğü olmak üzere çeşitli birimlere, ‘banka’da personel fazlası varken, banka dışından idari personel alımına devam edilmiş...  Diğer kamu kuruluşlarında çalışmakta iken bankaya atananların, sınava girmeden önceki çalıştığı kurumdaki en son unvanın üzerinde bir unvanla bankaya atanması sağlanmış, yine bu personelin daha sonraki terfilerinde Banka Personel Yönetmeliği’ne aykırı hareket edilmiş...  Bankada süreli sözleşmeli olarak çalışanların, sözleşmelerinin her yıl uzatılarak süreli personel istihdam etme amacından uzaklaşmasına ve durumları itibarıyla sözleşmeli personel olarak ‘banka’da istihdam edilemeyen kişilerin bu yolla ‘banka’da istihdam edilmesine neden olunmuştur. Sabah asıldı, akşam indirildi Kürtçe tabelanın ömrü kısa oldu DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Diyarbakır İl Örgütü, iki dilli yaşamı desteklediğini açıklayarak bu kapsamda aldıkları siyasi karar doğrultusunda parti binasına Kürtçe tabela astı. ESP İl Başkanı Ramazan Karakaya “Bizler bundan sonra anadilimizi yaşamın her alanında kullanacağımızı ve bunun için ne tür bedel ödememiz gerekiyorsa buna da hazır olduğumuzu vurguluyoruz” dedi. Ancak tabela 1. Sulh Ceza Mahkemesi kararıyla akşam saatlerinde polis tarafından indirildi. Öcalan’ın yakalanışının yıldönümü nedeniyle pek çok kentte olay çıktı Bölgede gerginlik sürüyor Diyarbakır’da 17 yaşındaki bir lise öğrencisi, Dicle Nehri kıyısında yanmış halde bulundu. Mustafa Malçok adlı gencin Öcalan’ın yakalanmasını protesto etmek için kendini yaktığı öne sürüldü. Yurt Haberleri Servisi Terör örgütü PKK’nin lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanışının 12’nci yıldönümü nedeniyle başta Diyarbakır olmak üzere bölgenin birçok yerinde düzenlenen korsan gösterilerde olaylar çıktı. Diyarbakır’da 17 yaşındaki bir lise öğrencisi, Dicle Nehri kıyısında yanmış halde bulundu. Mustafa Malçok adlı gencin Öcalan’ın yakalanmasını protesto etmek için kendini yaktığı öne sürüldü. Diyarbakır’da BDP Genel Başkan Yardımcısı Gülten Kışanak, BDP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Ali Aydın, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile ilçe belediye başkanlarının da aralarında bulunduğu kalabalık, Emek Caddesi’ne kadar yürüdü. Bir başka grup mobese kameralarını tahrip etmek için direklere tırmanınca olaylar patladı. Barikat kuran polise gösterici 5 kişinin kimliği bulundu DNA testi kayıplar için umut oldu Van’daki olaylarda yaralananlar ve gözaltına alınanlar olurken, pek çok esnaf kepenk açmadı. ler molotofkokteyli ve taşlarla saldırdı. Ergani ilçesindeki olaylarda 3 kişi gözaltına alındı. Diyarbakır’da ihbar üzerine bir evde yapılan aramada el bombalarıyla kullanılmaya hazır 100’den fazla molotofkokteyli ele geçirildi. Hakkâri’de de dün yine polisle eylemciler arasında çatışmalar yaşandı. Hakkâri’deki olaylarda 14 kişi gözaltına alınırken Yüksekova’da gözaltına alınanların sayısı 12’yi aştı. Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde yasadışı gösteri yapan bir grup, polise taş, molotofkokteyli ve havai fişeklerle saldırdı. Polis, eylemcilere müdahale etti. Batman’da da polisle göstericiler karşı karşıya geldi. Van’daki olaylarda da yaralananlar ve gözaltına alınanlar oldu. Şehirde, kepenklerin bir kısmı açılmadı. bir grup gösterici polis araçlarına taşlı sopalı saldırıda bulundu. Olayla ilgili 10 kişi gözaltına alındı. İzmir’de de Basmane Meydanı’nda toplanan grup Kürtçe ve Türkçe sloganlar atarak yürüyüşe geçti. Kortejin bazı kesimlerindeki göstericilere, çevredeki yurttaşlar ve esnaf tarafından tepki gösterildi. Sözlü tartışmalar yaşanırken, uyarılarla gerginlik büyümeden önlendi. Konak’taki eski Sümerbank binası önünda açıklama yapan BDP İzmir Eşbaşkanı Mukaddes Kubilay, Öcalan’ın serbest bırakılmasını istedi. İstanbul Haber Servisi İstanbul’da kaybolan toplam 2 bin 609 kişinin DNA genotipi ile Adli Tıp Kurumu’nda (ATK) arşivlenen 2 bin 885 kimliği belirsiz cesedin DNA genotipi karşılaştırılarak kimliklerine ulaşılmaya çalışılıyor. DNA genotipi yöntemi ile bugüne dek kimliği belirsiz 5 kişinin kimliğine ulaşıldı ve ailelerine bilgi verildi. Son olarak Asayiş Şube Müdürlüğü Kayıp Şahıslar Büro Amirliği ekiplerinin 2008 yılında Fatih Reşadiye Caddesi’nde sokak ortasında yakılarak öldürülen kimliği belirlenemeyen cesetle ilgili çalışma başlattığı, şüpheli 2 tinerci Çağrı Y. ile Mehmet Ç’nin gözaltına alındığı ifade edildi. Çalışmalar sonucunda, cesetten alınan DNA genotipinin, 2002 yılında işlenen başka bir cinayette şüpheli olarak kan örneği alınan Kaşif Sayın’ın (52) genotipi ile örtüştüğü kaydedildi. Sayın’ın parmak izi incelemesinin de örtüştüğü belirlendi. 1. KOŞU: F: Rio De Janeiro (3), P: Marshmallow (9), PP: Yesukan (4), S: Danehills Son (1). 2. KOŞU: F: Baba Halil (3), P: Akanoğlu (8), PP: Alişarlı (5), S: Efecan (2). 3. KOŞU: F: Astrakhan (2), P: Kader Fırtınası (1), PP: Warrior (4), S: Fair Star (3). 4. KOŞU: F: Onurkaan (6), P: Fobi (2), PP: Orçun (4), S: Kayrahan (3). 5. KOŞU: F: Bulut Reis ALTILI GANYAN (1), P: Arasbeyi (3), 3 3 2 6 1 4 PP: Çalışkan (4), S: 9 8 3 7 Fehimoğlu (5). 6. KO4 5 4 2 ŞU: F: Hınzır (4), P: 1 2 14 Mızrak (7), PP: Celen5 1 tano (2), S: Miss Den8 6/7 nis (14). Polisten güldüren anons Hakkâri’de polisin, izinsiz gösteri yapan çoğunluğu çocuklardan oluşan grupları “Çocuklar evinize dağılın, Hakkâri bu yıl da ÖSS’de sonuncu oldu, gidin ders çalışın” anonsuyla uyarması dikkat çekti. Iğdır’daki izinsiz gösterilerde de C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle