22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 ŞUBAT 2011 ÇARŞAMBA 4 HABERLER GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Erdoğan, Balyoz tutuklamalarında yargıyı adres gösterirken CHP’yi tahrik edici olmakla suçladı ‘Hezeyan içindeler’ Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında Balyoz soruşturmasında topu yargıya attı. Erdoğan tutuklamaları hükümetle ilişkilendirenleri ‘hezeyan içindeler’ diye nitelerken, CHP’yi tahrik edici tutum takınmakla itham etti. Başbakan, Bahçeli’ye ise ‘Bizi ecelle korkutmaya kalkma’ diye seslendi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, Balyoz davasındaki asker tutuklamalarının, “yargının tasarrufu altında ilerlediğini” söyleyerek, hükümete yönelik eleştirilere, “Bu işleri hükümetle ilişkilendirenler, kusura bakmasınlar hezeyan içindedirler” dedi. Erdoğan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum ve tutuklamaya karşı asker ailelerinin gösterdiği tavrı da, “TSK’ye karşı takındıkları tavır ve kullandıkları üslup tahrik ve tahkir edici bir üsluptur” diye eleştirdi. Erdoğan, partisinin grup toplantısında Balyoz davasındaki tutuklamaları ilk kez değerlendirdi. Erdoğan şunları söyledi: AKP ile ilişkilendirmek hezeyan: Süreç yargının tasarrufu altında ilerliyor. Aksi kanıtlanmadığı sürece herkes masumdur. Gözaltına alındığı, sorgulandığı, tutuklandığı, yargılandığı için hiç kimse suçlu kabul edilemez. Hakkında kesin hüküm bulunmadıkça hiç kimseye suçlu gözüyle bakılamaz. Ancak, ak ile karanın ortaya çıkması, sürecin hassasiyetle ilerlemesi, kamuoyuna tatmin edecek kararların verilebilmesi için herkesin bu noktada yargıya ve yargı süreçlerine saygı duyması şart. Bu işleri hükümetle ilişkilendirenler, kusura bakmasınlar hezeyan içindedirler. Batum ve tutuklu aileleri: CHP Genel Başkan Yardımcısı’nın, onun ardından tutuklu yakınlarının askere karşı, TSK’mize karşı takındıkları tavır ve kullandıkları üslup tahrik edici, tahkir edici bir üsluptur. Şundan hiç kimsenin endişesi olmasın, bu yargı süreci sonucu ne olursa olsun TSK’yi daha da güçlendirecek, bütün iddialara net bir şekilde son verecek, zihinlerdeki soru işaretlerini ortadan kaldıracak bir süreçtir. Kılıçdaroğlu tahrik ediyor: Bir kez daha, başta anamuhalefet partisi olmak üzere herkesi sorumlu davranmaya davet ediyorum. Zira son birkaç gündür, CHP Genel Başkanı, haziran seçimleri sonrasına ilişkin hayali bir tablo kurguluyor. Daha önce Anayasa Komisyonu’nda milletvekillerinin yaptığı ‘sokak sokak direnme’ çağrısına benzer bir şekilde, CHP Genel Başkanı da haziran sonrasına ilişkin tahrik edici açıklamalar yapıyor. Belli ki, CHP, bizzat genel başkan düzeyinde haziran seçimlerinde başarı sağlayamayacağını artık kanıksamış durumda. CHP’nin, en üst düzeyde, genel başkan düzeyinde artık siyaseti bırakıp falcılık yapmaya başlamış olmasını da ben milletin takdirine bırakıyorum. Bahçeli’ye: Hiç kimse de kalkıp bizi ecelle korkutmaya kalkmasın. Biz bu yola başımızı, canımızı, ruhumuzu, sadece elimizi değil bütün bedenimizi koyarak... Bir beyefendi çıkıyor şu ifadeleri kullanıyor: ‘iktidara geldiğimizde iki şeyi yapacağız. Birincisi TOKİ’nin tüm çalışmalarını didik didik ettireceğiz. İkincisi ‘hükümetin kademelerinde yer alan AKP’lilerin tüm malvarlıklarını inceleyeceğiz, fitil fitil burunlarından getireceğiz.’ Sayın Bahçeli, toplu konut sana bağlıydı. Adama sormazlar mı? ‘Ya sen kaç tane konut yaptın. Bunun hesabını verdin mi? Ne yaptın bunun hesabını ver.’ (...) Biz korkmayız, bu ucuz tehditlere de pabuç bırakmayız. Arap kadınlarını küçümsüyorlar: On yıllar boyunca Arapları Ortadoğu’yu nasıl küçümsedilerse maalesef aynı konumdadırlar. En son Arap kadınlarını tahkir edecek kadar vicdansız ve izansızlar. Sizin hiçbir ülkenin kadınına veyahut yaradanın yaratığı insanlara bu şekilde yaklaşma hakkınız olamaz. Ondan sonra kadın haklarından bahsediyorlar. Bunlar tornadan çıkmış hanımlar. CHP zihniyeti bu. Türkiye’deki eylemler antidemokratik: Şimdi bizde bu tür (Mısır’daki gibi) eylem, gösteri yapanlar açık konuşuyorum demokratik yoldan iktidar arayışı içinde olmayanlardır. Bu tür gösterileri yapanlar, antidemokratik yollardan acaba bu ülkede bir şeyler olabilir mi demişlerdir. Bunlar 22 Temmuz seçimleri öncesinde Cumhuriyet yürüyüşleri düzenleyenlerdir, ‘Ordu göreve’ diye, orduya başka rotalar çizmeye çalışanlardır. Milletimiz ne dedi? AKP’yi yüzde 47 ile iktidara taşıdı. Bunlara biz diyoruz, gösteri yapacaksan gel gösteri yapılacak yerler var, ne diyeceksen orada de, ne konuşacaksan orada yap diyoruz. Ama yok ‘biz istediğimiz yerde yaparız’ dersen kusura bakma. Mısır’da Tek Yol Sürekli Devrim Mısır devrimi, çok kritik bir noktada. Halkın talepleri artmaya devam ediyor. Mübarek’ten ülke yönetimini devralan askeri cuntanın ve Mısır kapitalizminin bu taleplere cevap verme olasılığı yok. Dünya gıda piyasalarındaki gelişmeler var olan çok ufak bir olasılığı da ortadan kaldıracak gibi görünüyor. Mısır halkına da, bu noktaya kadar elde ettiklerini korumak için devrimi ilerletmekten başka bir seçenek kalmıyor. ERDOĞAN, DERS KİTABINDA ‘TOPLUMSAL HAYATIN KURALLARI’NI BELİRLEDİ KIVANÇ EL ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan sosyoloji ders kitabında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Konya’daki Adalet Sarayı’nın açılışındaki hukuk üzerine sözlerine yer verildi. Kitapta Kayseri Belediye Başkanı’nın da fotoğrafı yer aldı. Milli Eğitim Bakanlığı, Sosyal Bilimler Liseleri için yeni sosyoloji kitabı hazırladı. 326 sayfalık kitapta metinlerin büyük bölümünün internetten alındığı görüldü. İnternet kaynaklarının büyük bölümünün Zaman gazetesinin “www.zaman.com.tr” in ternet sitesinden alınması, internet kaynakları arasında Yeni Asya, Yeni Şafak, Taraf, Bugün gibi gazetelerin de yer alması dikkat çekti. Bazı İslami sitelerin de kitapta kaynak olarak kullanıldığı görüldü. www.felsefe.gen.tr gibi internet sitelerinden de felsefe metinlerinin alınması, kitabın ‘kopyala yapıştır’ şeklinde hazırlandığını ortaya koydu. Kitapta muhafazakâr bir dil kullanılması da dikkat çekti. Erdoğan’dan sözler Başbakan Erdoğan’ın Konya Adalet Sarayı açılışında yaptığı konuşmada kullandığı bazı ifadeler de ders kitabının 114. sayfasında yer aldı. “Toplumsal Hayatı Belirleyen Kurallar” ünitesinin ilk metni olarak Erdoğan’ın sözlerine verilen ders kitabındaki söz konusu bölüm şöyle: “Başbakan, Konya Adalet Sarayı yeni binasının açılışında yaptığı konuşmada, hukukun, toplumsal düzenin temeli, bireysel hak ve özgürlüklerin garantisi olduğunu belirterek ‘Hukuk, er veya geç herkese lazım, hukuksuzluk ise kaosun, çatışmanın ve haksızlıkların zeminidir’ dedi. Başbakan, hukukun her türlü töhmetten, her türlü olumsuz tartışmadan, şaibeden uzak, herkesin güvendiği, kendini teslim ettiği bir kurum niteliği taşımasının şart olduğunu söyleyerek gelişmiş ülkelerin bu şekilde anılmasını sağlayanın sadece ekonomik refah düzeyleri olmadığına işaret etti.” 2006 yılında da AKP milletvekilleri Burhan Kuzu ve Nevzat Pakdil ders kitaplarına girmiş ancak tartışmaların ardından, yaşayan aktif siyasetçileri olma gerekçesiyle sözleri kitaplardan çıkarılmıştı. Ekonomik talepler hızla öne çıkıyor Rosa Luxemburg, ünlü “Kitle Grevi” broşüründe, “Siyasi mücadelede elde edilen her taze zafer, hem dışsal olasılıkları hem de işçilerin içindeki mücadele arzusunu arttırarak, ekonomik mücadelede yeni bir motivasyon yaratır. Siyasi mücadelenin her köpüklü dalgası arkasında, içinden ekonomik mücadelenin binlerce filizinin fışkırdığı verimli bir alüvyon tabakası bırakır” diyordu (IV. Bölüm). Tunus ve Mısır devrimlerinde de böyle oluyor. New York Times’dan Thomas Fuller, Tunus’un başkentinden gönderdiği bir haberyorumda “Adeta bir şişenin mantarı açıldı, herkes sorunlarını dile getirmeye başladı... Medya üzerinde kısıtlamalar kalktığından, ifade özgürlükleri genişlediğinden bu yana ücretlere, çalışma koşullarına ilişkin sorunlar öne çıkmaya başladı” diyor. Mısır’da sanayi ve kamu sektörü işçileri devrime katılırken kendi sorunlarını da dile getiriyorlardı. Şimdi bunlar giderek öne çıkıyor. Öyle ki, polisler bile gelip içişleri bakanlığı önünde ücret artışı talep ediyor, protesto gösterileri düzenliyorlar. Bu gelişmelere karşılık cuntanın ilk tepkisi, kaosu önlemek gerekçesiyle önce Tahrir Meydanı’nı boşaltmak, sonra El Cezire’nin pazartesi günü aktardığına göre, işçi sendikalarının, meslek örgütlerinin toplantı ve grev yapmasını yasaklamak, Mısır halkından işinin başına dönmesini istemek oldu. Google Pazarlama’nın müdürü Wael Ghonim’in ve Müslüman Kardeşler örgütünün temsilcilerinin cuntayla yaptıkları bir toplantıdan sonra kaos uyarılarına, normalleşme, işbaşı yapma çağrılarına katıldıkları görüldü. Mısırı ekonomisinde, içme suyu şişeleme tesislerinden inşaat, elektrikle ev aletleri sektörlerine kadar büyük yatırımları olan ordunun, işbaşı yapma çağrısı anlaşılabilir bir durum. Wael Ghonim’in, MK’nin iş çevrelerine yakın liderliğinin ağzından küçük ve orta işletmelerin de bu çağrılara katılması, “kaos korkusunun” basında sıkça dile getiriliyor olması, basıncın işçi sınıfı üzerinde yoğunlaşmaya başladığını düşündürüyor. Demokraside olur böyle şeyler! Türkiye’de siyasilere yumurta atan veya protesto eden öğrenciler hapis cezasıyla yargılanırken Kosova’da Priştine Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muje Rugova, üniversitede konuşma yaptığı sırada “Kendin Karar Al” hareketi üyesi 2 kişi kürsüye yaklaştı ve “Üniversiteyi bu duruma getirdiğiniz için utanmalısınız” diyerek yanlarında getirdikleri 3 şişe kırmızı boyayı rektörün yüzüne ve elbisesine döktü. Protesto ile bir süre şaşkınlık yaşayan Rugova, sonrasında hiçbir şey olmamış gibi konuşmasına devam etti. Rugova, “Demokraside böyle şeyler olur. Arnavut halkı kırmızıyı sever bu nedenle beni de kırmızıya boyadıkları için kızmıyorum” dedi. Rejimin taleplere cevap vermesi çok zor Asharq Alawsat yazarlarından Amir Taheri haklı olarak Mısır’da “rejim değişmedi, rejimde kimi değişiklikler yapıldı” derken rejimin temel özelliklerinin değişmeden kaldığına işaret ediyordu. Aslında çok daha ilginç bir durum söz konusu: Rejim, şiddet uygulama kapasitesini, devletin diktatörlük özelliğini, Mübarek döneminde, parlamento, anayasa, seçilmiş devlet başkanı gibi incir yapraklarının arkasına saklamaya çalışıyordu. Şimdi, ortada açık bir diktatörlük var. Bu açık diktatörlüğün, kendine yeni incir yaprakları üreterek orduyu, açık şiddeti geriye çekebilmesi (saklayabilmesi) büyük ekonomik kaynakları harekete geçirerek halkın taleplerine cevap verebilecek bir yeni “mutabakat” oluşturabilmesine bağlı. Halbuki bu rejim ve Mısır kapitalizmi ve ondan beslenen uluslararası sermaye, kendileri için gerekli birikimi (sömürü oranlarını), ancak bu baskı araçları sayesinde gerçekleştirebiliyordu. Rejimin karakterini bu ekonomik sınıfsal ilişkiler ve dengeler belirliyordu. Bu ilişkiler, Mısır halkının yaklaşık yarısının günde 2 dolardan daha az bir gelirle yetinmesini gerektiriyordu. Credit Agricole’un hesaplarına göre devrimin ekonomiye maliyeti günde yaklaşık 380 milyon dolar olmuş. Bu sırada 700 milyon dolarlık bir sermaye kaçışı yaşanmış; GSMH’nin yüzde 11’ini, istihdamın yüzde 10’unu sağlayan turizm sektörü siyasi kriz sırasında büyük mali kayıplar yaşamış. Kısacası bu koşullarda, halkın öne çıkmaya başlayan ekonomik taleplerine cevap vermek, ekonomik kaynaklarda ve iktidar ilişkilerinde köklü bir yeniden dağılımı sağlayacak yeni bir modele geçmeden olanaklı değil. Böyle bir modele bugünün siyasi ilişkileri, güçler dengesi altında geçmek olanaksız. Bu olanaksızlık “demokratikleşmenin” olanaksızlığına da işaret ediyor. Bu koşullarda Mısır halkının özellikle emekçi sınıfların önlerindeki tek seçenek, devrimi bu ekonomik ve siyasi iktidar ilişkilerini sorgulayan bir yönde ilerletmek. Bölgede yükselmeye devam eden dalga, dünya kamuoyunda oluşan duyarlılıklar, uluslararası koşulların şimdilik Mısır halkından yana olduğunu söylüyor. Aksini düşünmek bile istemiyorum. Çünkü tarih korkmuş egemen sınıfların tepkisinin çok şiddetli olduğunu gösteriyor. erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com Öğrencilere 3 yıla kadar hapis istemi Dolmabahçe’de polisin orantısız güç kullanarak müdahale ettiği öğrenci eylemine katılan ve gözaltına alınan 29 kişi hakkında 3 yıl hapis istemiyle dava açıldı İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın öğrenci temsilcileri ile Erzurum’da gerçekleştirdiği toplantıya katılmak isteyen arkadaşlarının kente sokulmamasını protesto etmek için Dolmabahçe’de yapılan eylemde gözaltına alınan 29 kişi hakkında 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Eyleme katılan öğrenciler “kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşü” yapmakla suçlanıyor. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nca hazırlanan iddianamede emniyet mensuplarının şüphelileri eylemin kanunsuz olduğu konusunda uyardıkları, şüpheliler trafiği engellememek kaydıyla kaldırımdan yürümelerine izin verdiği belirtildi. Şüphelilerin trafiğin akışını engelleyici şekilde caddeden yürümek istemeleri üzerine güvenlik görevlilerinin yolun bir şeridini boş bırakmaları kaydı ile yürüşüye izin verdiği ancak şüphelilerin caddeyi tamamen trafiğe kapatarak yanlarında taşıdıkları döviz ve pankartlarla yürümek istedikleri anlatıldı. Bunun üzerine çevik kuvvet ekipleri tarafından zor kullanılarak dağıtılan şüphelilerin yakalanarak gözaltına alındıkları kaydedildi. 29 şüphelinin bu şekilde kanunsuz toplantı, gösteri ve yürüyüşü yapmak suçunu işledikleri iddia edilerek 6 aydan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi. Öğrenciler, önümüzdeki günlerde İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak. Eyleme müdahale edilmişti Öğrenci Kolektifleri, 27 Ocak günü Barbaros Bulvarı Yıldız Teknik Üniversitesi’nin karşısında toplanıp Başbakan’ın Dolmabahçe’deki ofisine yürümek istemişlerdi. Polis 14’ü kız 29 öğrenciyi gözaltına almıştı. BALYOZ OPERASYONUNU DEĞERLENDİRDİ DEMİRTAŞ: HEGEMONYA ÇATIŞMASI VAR Bahçeli: TSK’den intikam alınıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son Balyoz operasyonunda 163 askerin tutuklanmasına, “Bunların içinde Güneydoğu’da terörle amansız bir mücadele sergileyen emekli ya da muvazzaf askerlerin de bulunması, aklımıza bu değerli şahsiyetlerden intikam alındığı hususunu getirmektedir” sözleriyle tepki gösterdi. Bahçeli, partisinin seçim öncesinde “son” grup toplantısını gerçekleştirirken, milletvekillerine de çalışmalarından dolayı teşekkür ederek bundan sonra meydanlarda olacaklarını belirtti. Dünyanın 18 günde Mısır’da Hüsnü Mübarek yönetiminin gitmesine tanık olduğunu belirten Bahçeli, “İnşallah 118 gün sonra da milletvekilliği genel seçimlerinde Erdoğan ve ekibi demokratik yollardan gidecek” dedi. Bahçeli, Mısır’da “askeri vesayet” yönetiminin oluşmasına paralel, Türkiye’de asker kişilerin mahkeme önüne çıkarılmasını “ilginç ve manidar” bulduğunu ifade etti. Bu “tesadüfün” arkasında başka dinamikler ve yönlendirici unsurlar varsa bunların er geç ortaya çıkacağını belirten Bahçeli, “Mısır’da askeri vesayete sesini dahi çıkarmayanların, hatta alkış tutanların, ülkemizde güya darbe karşıtı tutum takınmaları iflah olmaz bir çelişkidir ve kapatılamayacak kadar açığa çıkan ikiyüzlülüğün dışavurumudur” diye konuştu. BDP, Öcalan’a özgürlük istedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Kürt isyanının lideri” olarak nitelendirdiği Abdullah Öcalan için kaldığı İmralı Cezaevi’nin kapatılması ve “denetimli serbestliğin” de tartışmaya açılmasını istedi. Demirtaş, partisinin grup toplantısında, Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin 12. yıldönümü olan 15 Şubat’ı “uluslararası komplonun yıldönümü” olarak nitelendirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Mısır’daki olaylarla ilgili “Biz hiç kimseyi beklemeden Mısır halkından yana tavır koyduk” sözlerine de tepki gösteren Demirtaş, “Bu kadar milleti saf enayi yerine koyan bir anlayış olabilir mi? Eğer öyle olmasaydı 30 yıldır Arap halklarına kan kusturan diktatörlerle bu kadar işbirliği yapmazdın” görüşünü dile getirdi. Kürt sorunu konusunda “aldatmaca” üzerine kurulan siyasetin artık iflas ettiğini ifade eden Demirtaş, “Bütün dünyada isyan liderlerine yaklaşım, isyanın sonucunu belirler. Siz son Kürt isyanını barışla sonlandırma konusunda kararlıysanız, o isyanın liderine de ona uygun yaklaşmak zorundasınız. Realite budur” dedi. Demirtaş, Balyoz tutuklamaları ve yargıyla ilgili tartışmalara dikkat çekerek, yaşananları “Kemalist elitler yargıdan tasfiye olurken, dinci, siyasal İslamcı elitlerin yargıya egemen olması” olarak nitelendirdi. Demirtaş şunları söyledi: “Darbe iddiasıyla tutuklananlar suçlu mu değil mi, tarafsız yargı olmadığı için bilemeyiz. Ama darbeyle hesaplaşma olmayacak. Ortada hegemonya çatışması var.” Erdoğan’la Genelkurmay Başkanı’nın Dolmabahçe görüşmesinin kabul edilemez olduğunu belirten Demirtaş, “Dava Dolmabahçe’de mi görülüyor, Silivri’de mi? Görünen o ki Dolmabahçe’de” dedi. Arıtman Erdoğan’a dava açacak ANKARA (Cumhuriyet) CHP’li Canan Arıtman, “Arap kadınlarına benzemet istemiyoruz” sözlerinin ardından Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, söylediği “En son Arap kadınlarını tahkir edecek kadar vicdansız, izansız ve insafsızlar. Bu ülkenin hanımları dışında, bunlar tornadan çıkmış hanımlar, bu CHP zihniyeti” sözlerine sert tepki gösterdi. “Başbakan bana ve tüm cumhuriyet kadınlarına hakaret etmiştir” diyen Arıtman Erdoğan hakkında tazminat davası açacağını söyledi. ‘AKP’ye siyasi rant’ Türkiye’de son yıllarda bazı dava süreçlerinin, hukuki çerçevesi dışına çıkarılarak “AKP’ye siyasi rant sağlama” hesabıyla kullanıldığını belirten Bahçeli, “AKP’nin seçimler yaklaşırken, yeniden sahte mağdur rolü oynamak için TSK’yi darbeci olarak gösterme çabaları bu bakımdan çok çirkin ve kabul edilmezdir” diye konuştu. Erdoğan tazminat kazandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, Diyarbakır’da yaptığı konuşmada “Bizi şahin ve güvercin olarak ayırmayın, has...tir diyorum, has...tir” diyen Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir aleyhinde açtığı davada 30 bin TL manevi tazminat kazandı. Erdoğan, Kasım 2010’da Baydemir aleyhinde 50 bin liralık tazminat davası açmıştı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle