22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 ŞUBAT 2011 ÇARŞAMBA HABERLER CUMHURİYET SAYFA 7 Odatv.com’daki aramalar sona erdi. Gazeteci Soner Yalçın’ın yarın savcılığa sevki bekleniyor ‘Muhalif ses istemiyorlar’ Soner Yalçın avukatına yaptığı değerlendirmede, “AKP seçim startını gözaltına alınmamla vermiştir” dedi. İstanbul Haber Servisi Odatv haber sitesinin sahibi, Hürriyet gazetesi yazarı Soner Yalçın gözaltında iken avukatına yaptığı değerlendirmede, “gözaltı kararına konu iddiaların asılsız ve gerçekdışı olduğunu” belirterek, “AKP seçim startını gözaltına alınmamla vermiştir. AKP muhalif bir ses duymak istemiyor” dedi. Yalçın’ın gözaltına alınmasını CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında gündeme getirirken, DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız da Odatv baskınını TBMM’ye taşıdı. Gazeteciyazar Soner Yalçın’ın sahibi olduğu Odatv haber sitesinin Taksim Gümüşsuyu’ndaki binasında yaklaşık 21 saat süren aramanın ardından polis, Odatv internet sitesinin bilgisayarlarının harddisklerinin kopyaları ile bazı evrakları kolilere doldurarak emniyete götürdü. Yalçın’ın emniyette ifadesi alındıktan sonra yarın savcılığa sevk edilmesi bekleniyor. Yalçın ve arkadaşlarının “Ergenekon terör örgütü üyeliği ve bu kapsamda halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçlamasıyla” gözaltına alındığı öğrenildi. Polisin eşzamanlı olarak yaptığı aramalarda Soner Yalçın’ın evi yaklaşık 11.5 saat boyunca aranırken sitenin haber müdürü Barış Terkoğlu’nun evinde de 8 saat boyunca suç unsuru aranmıştı. Aramalarda el konulan belge ve bulgular koliler halinde polisler tarafından iki ayrı polis aracına yüklenerek İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. İçeride bulunan bilgisayarlardaki bilgiler iki harddiske kopyalandı, çok sayıda CD’ye de el konuldu. Gözaltına alınan Soner Yalçın, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Ayhan Bozkurt’un polis tarafından savcılık kararıyla 8 ay önceden teknik takibe alındığı öğrenildi. Operasyon Odatv’de yayımlanan Ergenekon soruşturmasında kazı çalışmalarına katılan polislerin ABD tarafından eğitildiğini gösteren videonun yayına konulmasından sonra yapılmasına dikkat çekildi. Gazeteci Soner Yalçın’ın avukatı DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Paşalar Yoklaması TSK’nin Başkomutanı Sayın Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı’na emir verse ve ‘Bütün generalleri toplayın, kendileri ile konuşacağım” dese. 320 general ile amiral, bu emir gereğince Çankaya’da saf tutmuş olsalar. Genelkurmay Başkanı da Cumhurbaşkanı’na tekmil vermeden önce yoklama yaptırsa... Böyle bir senaryo düşündüm dün bu yazıya başlarken. Ve o 320 general ile amiralden 30’unun ismi okunduğu zaman, saf tutan komutanlardan yer yer, “Cezaevinde, Gözaltında” gibi yanıtlar almak beni bayağı üzdü, ürküttü. Masamın üstündeki gazetelerden Milliyet’in ilk sayfasında, Güneydoğu’da PKK’nin bir süre önce Öcalan tarafından açıklanmış olan KCK Asayiş Kontrol Gücü adındaki milislerinin anayollarda göreve başladıklarını belgeleyen bir fotoğraf yayımlanmıştı! Metris ya da Silivri’deki darbe şüphelisi tutuklu komutanlar kendi sorumluluklarını üstlenmiş, bu milisleri görünce ne düşünmüşlerdi? Dahası İçişleri Bakanı, hatta Başbakan ne diyorlardı? ‘WikiLeaks’te yayımlanmayan belgeler vardı’ İstanbul Haber Servisi Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, Odatv.com internet sitesinin sahibi ve Hürriyet gazetesi yazarı, gazeteci Soner Yalçın’ın gözaltına alınmasının nedeni olarak “WikiLeaks belgelerini” gösterdi, söz konusu belgeleri kitabında yayımlayacağını yazdı. Saygı Öztürk, Sözcü gazetesindeki yazısında, Soner Yalçın’ın WikiLeaks belgelerinin Türkiye ile ilgili yayımlanmayan bölümlerini mart ayında çıkaracağı kitabında yayımlayacağını ifade ederek, “Soner Yalçın ve arkadaşları belgelerin tümünü tercüme ettirerek bunu 2011 Mart ayında kitap haline getirmeyi planlıyordu. Yalçın gizli bilgileri hem Odatv.com’da hem kitabında açıklayacaktı” dedi. Öztürk, WikiLeaks belgelerinin de yer alacağı ve mart ayında yayımlanacak kitabında Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan ve Cumhuriyet yazarı Bekir Coşkun’un da aralarında bulunduğu bazı isimlerden kitapta yer vermek üzere yazı istediğini, kitabın hazırlıklarını büyük bir gizlilik içinde tamamlayan Odatv ekibinin, “Belgeler bomba gibi patlayacak, büyük yankı uyandıracak. Bir an önce kitabı yayımlamak istiyoruz” dediklerini kaydetti. “Yalçın’ın yazarlardan kitapla ilgili yazı istemesinden bir gün sonra gözaltına alınması ‘Telefonları da dinleniyor muydu?’ sorusunu akla getirdi” diyen Öztürk yazısında kitaba ilişkin belgelere polis tarafından el konulması nedeniyle kitabın yazılmasının zor olduğunu, belgelerin ancak iddianame hazırlandıktan sonra Odatv yöneticilerine verilebileceğini kaydetti. Soner Yalçın’ın daha önce de “Devrimci Karargâh” soruşturması kapsamında tutuklanan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın “Haliçte Yaşayan Simonlar” kitabını yazmasına yardımcı olduğu ileri sürülmüştü. Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde şu soruları yöneltti: “Bu baskın ve gözaltıların, medyada muhalif yayın yapanları sindirme ve basın özgürlüğüne vurulan yeni bir darbe olduğu yönündeki görüşleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Genel seçimler öncesinde basına yönelik yeni baskın ve gözaltılar olacağı iddialarını nasıl karşılıyorsunuz? Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu’nun, Balyoz davası kapsamında eski Genelkurmay başkanlarından Yaşar Büyükanıt ile İlker Başbuğ’un da tutuklanacağı iddiası doğru mudur?” ‘Gözaltına tepkiler sürüyor’ Gazeteci Yalçın’ın gözaltına alınmasına ise tepkiler artarak sürüyor. Odatv’ye açıklama yapan Yargıtay Cumhuriyet Savcısı ve YargıSen Kurucu Başkanı Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, basını hizaya sokma çalışmalarına hız verildiğini belirtti. Eminağaoğlu, “Sivil darbenin ‘basını hizaya sokma’ operasyonu niteliğindeki bu işlemler artık son bulmalıdır. Odatv’ye yapılanlar, muhaliflere yönelik bir gözdağıdır. Basın özgürlüğüne yönelik saldırıyı kınamak için herkese ve tüm demokratik kitle örgütlerine açık çağrı yapıyorum. Bu saldırıya uğrayanlar demokratik bir toplumda bir hukuk devletinde asla susturulamazlar. Baskılara muhatap olanlar basın özgürlüğü için bedel ödeyenler basın özgürlüğünün sembolü olacaktır” dedi. ADD GYK üyesi Ümit Ülgen ise yaptığı yazılı açıklamada 12 Eylül’de gerçekleştirilen anayasa değişikliği referandumunun ardından demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan kuvvetler ayrılığının ve bağımsız yargının yok olduğunu belirtti. Mutlu bir istifa müjdesi mi? Sayın Başbakan dünkü AKP grubunda yaptığı konuşmasında, artık Ergenekon savcılığından kesin olarak vazgeçtiğini açıklayan o paragrafa yer vermek gereğini niçin duydu dersiniz? Niçin “son günlerde bazı iddialarla ilgili emekli ve muvazzaf askerlere yönelik yargı sürecini biz de dikkatle izliyoruz. Ak ile karanın ortaya çıkması, sürecin hassasiyetle ilerlemesi, kamuoyuna tatmin edecek kararların verilebilmesi için herkesin bu noktada yargıya ve yargı süreçlerine saygı duyması şart. Bu işleri hükümetle ilgilendirenler, kusura bakmasınlar hezeyan içindeler” diye, kuvvetler ayrılığı ilkesine sahip çıkanlar arasına katılmak istedi. Bence de gecikerek de olsa doğru olanı yaptı. Kamuoyunda, bir politikacının ve özellikle de yürütmenin başındaki başbakanın, kendisini görülmekte olan bir davanın savcısı imiş gibi takdim etmesinin ne kadar büyük bir yanlışlık olduğunu Erdoğan gecikerek de olsa anlamış ve o sözlerinden çark etmişti. Ama yakın zamana kadar, kendisini tutamayarak yargı aşamasındaki dosyalar hakkında bilgi almak amacıyla, seçim bölgesi Hatay’da bulunan Adalet Bakanı’nı özel uçakla İstanbul’a çağırmakta sakınca görmüyordu. Bakan da aldığı talimatı müsteşarına iletiyor, o da gerekli yerlere icap eden telkinler için harekete geçmekte gecikmiyordu. Bunları anımsayınca, Başbakan’ın Silivri davalarındaki beklentilerinin değiştiğini mi düşüneceğiz? Yoksa, “yargı kendi işine baksın, benim görevim yürütme” görüşüne geç de olsa sahip çıktığını mı? İçimizdeki Faust’un, “son yasa değişiklikleri ile her şey ayarlandı” diye bize nanik yapacağını mı? Her şeye rağmen ben, kendi halkımın Berlin’deki Değirmeci’nin bugünkü kuşakları kadar ülkemdeki yargıya güvenmek istiyorum. Geciken adaletin adalet olmadığını, özellikle 30 Ağustos 2011 tarihi için unutmayan bir yargıya. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@ekolay.net Önceki gün Odatv binasında yapılan aramanın ardından el konulan evraklar kolilere doldurularak emniyete götürüldü. (AA) Arama dış basında Feza Yalçın, gözaltı kararına konu iddiaların asılsız ve gerçekdışı olduğunu belirterek “Soner Yalçın ile gözaltındayken sohbet ederken bana ‘AKP seçim startını gözaltına alınmamla vermiştir. AKP muhalif bir ses duymak istemiyor… Gazeteciysem, mesleğimi yapacaksam, yazmadan nasıl yapabileceğim. Türkiye’nin getirildiği durum bu’ dedi” açıklamasını yaptı. Avukat Yalçın, “Evde bulunan yaklaşık 15 bin kitap tek tek sayfa sayfa bakılarak silkelendi. Üzerlerinde not var mı diye bakıldı. Bu kitap topluluğundan sadece 10 kadarı alındı. Kitaplardan birisi ise Ferit İlsever’in yazdığı bir kitap. Tutulan notlardan müzik CD’lerine kadar her şey didik didik arandı. Cep telefonları kartları ile 4 bilgisayara ait harddisk kopyalarına da el konuldu” diye konuştu. Öte yandan, NewYork Times gazetesi dünkü sayısında Odatv’ye yapılan baskına yer verdi. AKP hükümetini İslamcı hükümet olarak nitelendiren gazete, baskın sonrası 4 kişinin tutaklandığını belirtti. Gazete, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “ Bu, hükümetin gerçeklerden rahatsız olduğunun raporlanmasıdır” dediğini belirtti. Başbakan’a Odatv soruları DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız, Odatv baskınını soru önergesiyle Meclis’e taşıdı. Yağız, Başbakan Dönmez, evindeki aramayı anlattı ‘YÜN ÇORAPLARI BİLE ALMIŞLAR’ HATİCE TUNCER ‘Anlayamıyorum’ UTKU ÇAKIRÖZER Yeni ABD Büyükelçisi Ricciardone, gazetecilerin tutuklanmasını değerlendirdi C MY B C MY B İkinci Ergenekon davasında Ankara Zir Vadisi’nde 9 Ocak 2009’da bulunan mühimmattan sorumlu tutulan eski Yarbay Mustafa Dönmez savunmasında TSK’ye ait olduğu ileri sürülen G3 mermilerinin Emniyet Genel Müdürlüğü’nün olduğunu belirterek “Ya da küçük bir sapma ile MİT’in olabilir. Zir Vadisi’nde hiçbir şekilde kazı yapılmamıştır. Bunlar olsa olsa ‘kazı kazan’dır” dedi. Davanın dünkü duruşmasında savunmasını sürdüren Dönmez, “Polisler, olay yerinde bulunduktan sonra kaybolan 800 G3 mermisinin İstanbul Emniyeti’ne götürüldüğünü söylüyor. G3 mühimmatı İstanbul’a gönderilmedi. 14 Ocak 2009’da İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne giden askeri savcılık heyetine mühimmat gösterilmemiş. TEM Müdürü Mutlu Ekizoğlu 27 Ocak’ta sanki mühimmat kendilerindeymiş gibi rapor yazmış” iddiasında bulundu. Oda TV’nin önceki gün Zir Vadisi’ndeki aramalara ilişkin görüntüleri yayınlamasından sonra basıldığı iddialarıyla ilgili olarak Dönmez “Biz her şeyin hesabını vermeye hazırız. Ama aydınları içeri almasınlar. Soner Yalçın gözaltında. Umarım bizim yüzümüzden değildir” diye konuştu. Dönmez, Sapanca’daki evde yapılan arama sonucunda babasının Cumhuriyet gazetesi koleksiyonunun götürüldüğünü anlattı. Dönmez şöyle etti: “Arama tutanağında yer almayan ev eşyalarından beğendiklerini götürmüşler. Babamın pul koleksiyonunu, antika vazoyu beğenmiş ve almıştır. Rahmetli annemden babamdan kalan hiçbir maddi değeri olmayan ekmek sepetini, antika vazoyu almışlar. Siz hırsız mısınız? Yün çorap almışlar.” Dönmez, eli ürünü olduğu idida edilen Başbakan’a suikast krokilerinin 7 Ocak’ta önce Sapanca’daki evde daha sonra lojmanda bulunduğunun iddia edildiğini, önce 2 adet olan krokilerin daha sonra üçe çıktığını söyledi. Dönmez, kendisine ait olduğu iddia edilen malzemenin “emanet eşya” makbuz numarasıyla, İbrahim Şahin’in emanet makbuz numarasının aynı olduğuna dikkat çekti. ANKARA ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, Odatv’ye yapılan baskın ve gazetecilerin tutuklanması konusunda, “Bir yandan basın özgürlüğünü savunurken diğer yandan gazeteci tutuklanmasını anlayamıyorum” dedi. Türkiye’de Ergenekon, Balyoz gibi darbe soruşturmalarını “sağlıklı bir tartışma” olarak değerlendiren Riccardone, bu süreçlerin “özgür basın” ve “bağımsız yargı” eşliğinde ilerlemesinden yana olduklarını söyledi. Ricciardone, dün akşam verdiği tanışma resepsiyonu sırasında gazetecilerle Türkiye gündemi üzerine sohbet etti. Ricciardone’nin değerlendirmeleri şöyle: Darbe dosyaları Sağlıklı tartışma: Balyoz, Ergenekon ve diğer soruşturmalarla bizim tabii ki bağlantımız yok. Sağlıklı bir tartışma olarak değerlendiriyorum. Ama yanıtını tabii ki biz bilemeyiz. Türk halkı bilecek. Bunu da özgür basın ve demokratik süreç içinde yapacak. Bu bölgede demokrasinin gelişmesi Türkiye ve ABD’nin ortak çıkarınadır. Bunun da iki unsuru var. Birincisi: Özgür basın. Olmazsa olmaz şarttır. İkincisi ise bağımsız ve özgür yargıdır. ABD’de iyi işleyen bir yargı sistemimiz olmasına rağmen Başkan Obama’nın önerdiği 150’den fazla yargıç adayından Senato sadece birkaç tanesini onayladı. Yargı ile ilgili yaşadıklarınızda yanıtı yine siz bulacaksınız. Sizin adınıza bu yanıtı veremeyiz. Odatv Türk halkı özgür basın ister: Henüz isnat edilen suçlama yok sanırım. Türk halkı da bizim gibi özgür bir basına sahip olmayı talep eder ve bekler. Bu, eleştirel ve muhalif bir basın olsa bile. Gazeteci tutuklamayı anlamıyoruz: Bir yandan gazeteciler tutuklanırken diğer yandan basın özgürlüğünün nasıl korunacağını ben anlayamıyorum. Kimseyi eleştiriyor değilim. Bunun izahı nedir? Nasıl bir süreç yaşanıyor? Bu soruların yanıtını vererek değerlendirme yapacak olan sizlersiniz. Şeffaf yargılama olmalı: Balyoz soruşturmasını yakından izliyoruz. Sürecin şeffaf, masumiyet karinesi ilkesi unutulmadan ve usulüne uygun bir şekilde ele alınması gerekir. Gül’ün demokrasi çağrısını önemsiyoruz: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İran gezisine eleştirimiz yok. Bölge liderlerine yaptığı “halklarını dinlemeleri ve halkın haklarını vermeleri” çağrısını önemsiyoruz. Eksen kaymasına inanmıyorum: Ne Başkan Obama, ne Dışişleri Bakanı Clinton ne de ben eksen kayması tezlerine inanıyor. ‘İktidar, Kanlı Pazar’ı yaratanların uzantısı’ İstanbul Haber Servisi İstanbul Boğazı’na demir atan ABD’nin 6. Filosu’nu protesto etmek için 16 Şubat 1969’da gerçekleştirilen protesto gösterisine gericilerin saldırması sonucu 2 kişinin ölmesine neden olan ve tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen olayların üzerinden 42 yıl geçti. 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan, tarihi “Kanlı Pazar” olarak geçen olayları, unutmadıklarını ve unutturmayacaklarını belirterek “Bugünkü siyasi iktidar Kanlı Pazar’ı yaratanların uzantısıdır” dedi. 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan yaptığı açıklamada, Cumhuriyet dönemindeki gericiliğin tarihinin çok eskilere kadar uzandığını belirterek, “1969 yılında yaşanan Kanlı pazar olayı buna en canlı örnektir. Bugünkü gerici iktidarın yapılanmasının taşları o günlerden örülmüştür” dedi. Targan, Kanlı Pazar’ın tarihte, demokrasi mücadelesinde kara bir leke olarak durduğunu vurguladı. ‘Hukuk güvenliği yok’ Balyoz tutuklamalarına ve Odatv baskınına tepki gösteren İstanbul Barosu, herkesi hukuku savunmaya çağırdı İstanbul Haber Servisi İstanbul Barosu Başkanlığı, Balyoz Planı Davası’nda verilen tutuklama kararları ile Odatv’ye yönelik operasyonun, artık hiç kimsenin hukuk güvenliğinin kalmadığını ortaya koyan keyfiliğin yansıması olduğuna dikkat çekti. Baro, bu ortamda savunma yapmanın anlamının kalmadığını vurgulayarak ilgili tüm kişi ve kuruluşları hukuku savunmaya çağırdı. Barodan yapılan açıklamada, şüpheli ve sanıklarla ilgili “sehven” delillerin yaratılabildiği, yargı bağımsızlığının yok edilerek bir itiraz mercisinin bırakılmadığı vurgulandı. Açıklamada “Bunun adı hukuk devleti ve demokrasi olamaz. Bunun adı polis devleti ve sivil diktadır” denilerek en tehlikeli durumun da tüm bunların amaca uygun mahkemeler eliyle meşrulaştırılmaya çalışılması olduğu belirtildi. Bu durumda hukuken yapılacak bir şey kalmadığının altı çizilerek “Gerçekten savunmaları önyargısız bir biçimde dinleyecek ve değerlendirecek, gerektiğinde savunmanın taleplerine uygun kararlar verebilecek bir yargı bulunmadığında, savunma yapmanın da bir anlamı ve önemi kalmamaktadır” denildi. Açıklamada, Odatv’ye yönelik operasyonun tesadüf olmadığı kaydedilerek “Bu yolla muhalif kişi ve kurumlar büyük bir baskı altına alınmaktadır. Gerek yargıya, gerekse medya ve kişilere, bazı askerlere karşı yapılan uygulamaların asıl muhatabı, toplumun kendisidirr” denildi. SAVCI SARIKAYA GÖREVE DÖNÜYOR Haber Merkezi Şemdinli olayları ile ilgili hazırladığı iddianamede eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın yargılanmasını isteyen ve HSYK tarafından meslekten ihraç edilen eski Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya, mesleğine geri dönmek için HSYK’ye başvuru yaptı. 12 Eylül referandumundan sonra HSYK Kanunu değiştirilmiş ve ihraç edilen hâkim ve savcılara geri dönüş yolu açılmıştı. Yasa yürürüğe girdikten sonra uzun süre sessiz kalan ve “Geri dönmek istesem meslekte beni rahat bırakırlar mı? Dönmek istemesem niye dönmek istemedi, baskı mı yapıldı diyecekler. Karar veremiyorum” diyen Sarıkaya, mesleğe geri dönmek için 11 Şubat’ta HSYK’ye başvurdu. Sarıkaya 20 Nisan 2006’da HSYK kararıyla savcılık mesleğinden ihraç edilmişti. ‘Haberal’ın ayrıcalığı yok’ İstanbul Haber Servisi İstanbul Mehmet Âkif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimliği’nden yapılan açıklamada, eski Başkent Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın kaldığı kurşun geçirmez camların bulunduğu odanın yalnız Haberal için olmadığı, bir yıl önce yapıldığı, mahkum hastaların hizmetine sunulduğu belirtildi. Açıklamada, Haberal’ın yatışından itibaren tüm yaşamsal fonksiyonlarının normal olarak devam ettiği, sağlık durumunun klinik şefi tarafından değerlendirilerek uygun periyotlarla avukatları ile yüz yüze görüştürüldüğü kaydedildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle