18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 ŞUBAT 2011 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Çiçek isteyince açıklama geldi Balyoz’daki tutuklamaların mahkeme heyetinin değişmesinin ardından gelmesi üzerine “HSYK açıklama yapsın” demişti İLHAN TAŞCI Oyçokluğu gizlendi HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, kurulun internet sitesinden yaptığı açıklamayı “Mahkeme başkanlarının görevlerinden oybirliğiyle alındığı vurgulanıyor. Ancak hâkim Ömer Diken’in oyçokluğuyla getirildiği belirtilmiyor. Sanki oybirliğiyle atanmış izlenimi yaratılıyor” sözleriyle eleştirdi. Ertosun, kendisinin de aralarında bulunduğu HSYK’nin tüm yargıç üyelerinin Ömer Diken’in İstanbul 10. Ağrı Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na atanmasına karşıoy kullandıklarını bildirdi. Buna göre Balyoz davasının görüldüğü ve tartışmalı tutuklama kararını veren mahkemenin başkanı Ömer Diken, HSYK’de oybirliğiyle değil, 5’e karşı 16 üyenin oyuyla atandı. Söz konusu atamanın yapıldığı görüşmeler sırasında “Bunlar üzerinde birlik sağlayalım” dediklerini vurgulayan Ertosun, “Buradaki atama oyçokluğuyla yapıldığı için bazı üyeler buna karşıdır demektir. Kritik mahkemelerdeki görevlendirmelerde oybirliği işin esprisine ve esasına daha uygun olur. Ergenekon, Balyoz gibi Türkiye’nin gündemini değiştiren mahkemelerdeki atamalarda keşke oybirliği olsa. Bu haliyle yasal değildir demiyorum. Türkiye’de hâkim kalmadı mı üzerinde uzlaşılacak? Gelin onu tartışalım. Yok mu? Elbette var. Sizin güvenmediğiniz, benim güvenmediğim hâkim olabilir. Ama ikimizin de güvendiği hâkim mutlaka olur. Olmaz olur mu hiç...” dedi. AVRUPA GÜRAY ÖZ Karanlığın Yazıcılarına Geceyle gündüzün, karanlıkla aydınlığın diyalektiği çok öğreticidir. Gece, güç toplamanın, kendini sabaha hazırlamanın kaçınılmaz zamanıdır. Ortaçağ, doğurmak istemediği Aydınlanmayı karnında büyüttü. Peki bu kin nereden geliyor? Masasına oturduğunda “şimdi sıra onlara geldi” diye yazan yazıcının iflah olmaz iştahının, gemlenmesi mümkün olmayan hırsının kaynağı nedir? Bu soruyu yanıtlamak insan denilen hayvanı anlamaktaki güçlük nedeniyle zor. Meslektaşlarının zindana yollanışını ellerini ovuşturarak, sevinçle seyreden ve koşarak bilgisayarının başına geçen “yazar”, sadece bir yazıcıdır. Kendini bir büyük kavganın mücahidi gibi göstermesine aldanmayın, en küçüğünden bir sokak kavgasının bile erbabı değildir. Şimdi yaşadığı hayatın, sekiz on yıla uzanan cömert karanlığın kendine verdiği güvenle yazıyor. Ama o da farkındadır ki gece gündüze evrilir, karanlık aydınlığı karnında büyütür. Bizim derdimiz onlar değil, tarihin bu kaçınılmaz diyalektiğine güvenerek sessizce bekleyen, “nasıl olsa sabah olacaktır” diyen mütevekkil toplumdur. Biz “ulusların gafil avlandığını” söylemekle yetinemeyiz, bu saptamayla avunamayız. Marx”ın dediği gibi, “Ne bir ulusun ne de bir kadının, karşılarına çıkan ilk serüvencinin kendilerini iğfal edebildiği zaaf anı bağışlanabilir bir şeydir.” Ama yine onun dediği gibi durumu bu biçimde sunmak sorunu çözmez. Bu durumu açıklamak, açıklamakla yetinmemek onun ünlü tezlerinin 11’incisine başvurmak gerekir: “Filozoflar dünyayı yorumlamakla yetindiler, oysa asıl olan onu değiştirmektir.” Bu durumu karanlığın içinde büyüyen aydınlığı, ortaçağın karnında büyüyen, düşürmek için bin bir çaba gösterdiği, ama düşüremediği istenmeyen çocuğu, Aydınlanmayı kavrayanlar anlayabilir. “İşte artık şimdi sıra onlara geldi” diye sırıtan tuhaf yazıcı değil. Kimliksiz ve kişiliksiz oldukları için şimdi Mısır’da da darbeye bel bağladılar da, halkın isyanını unutuverdiler. Birdenbire darbeci oldular. Başından beri Tahrir meydanındaki halkı, halkın isyanını nasıl denetleyebileceğinin hesaplarını yapan ve sonunda hep başvurduğu zorbalığın kılıcıyla işi çözen emperyalisti görmek istemediler. Çünkü onu zaten “demokrasi kahramanı” sayıyorlar. Onunla birlikte Irak’a girmenin, orada “demokrasi” kurmanın düşlerini kurmuşlardı. Her defasında dönüp ağababaları olan emperyaliste büyük bir aşkla bakarlar. Emperyalist ülkenin başkanı Türkiye’yi aradığında göğüslerini gururla kabartır, “işte bak gördünüz mü” diye caka satarlar. Onlar için zorbalar, diktatörler çeşit çeşittir. Kimisi kardeşleridir, kimisini korumaya almışlardır. Esad, Ahmedinejad, El Beşir iyidir. Yıkılacağı kesinleşmiş, tahtı terk edeceği artık anlaşılmış, emperyalistin gözünden düşmüş olan kötüdür. Yazıcıya düşense durumu bir şekilde kitabına uydurmaktır. Genellikle reel politiğin tükenmez hazinesinde bulur aradığını. Şimdi de aradığını mahkemelerde TRT spikerlerine okutulan iddianamelerin içinde buluyor. Kuşku duymuyor, irdelemiyor, kendi aklını kullanmayı beceremiyor. Arada bir içine küçücük bir kuşku tohumu düşer de “acaba fazla mı ileri gittik” diye yazarsa, o karanlığın sabaha dönüşebileceği ihtimali bir an için aklından şöyle bir geçiverdiğindendir. Hiçbir önemi yoktur o yazıcının. Yarına kalmayacaktır. Gecenin ve karanlığın adamıdır. Sabaha doğru mürekkebini tüketecek ve herkesin uyandığı saatlerde uyumaya gedecektir. Ona şimdiden iyi uykular diliyoruz. eposta:[email protected] ANKARA Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek Balyoz davasında heyetin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda (HSYK) oybirliğiyle değiştiğini açıklarken; HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, mahkeme başkanlığına getirilen Ömer Diken’in oyçokluğuyla atandığını söyledi. Çiçek’in “açıklama yapsın” dediği HSYK, bu isteği dün yerine getirdi. HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, mahkeme başkanının oybirliğiyle görevden alındığını belirtirken; Diken’in oyçokluğuyla atandığı bilgisini ise gizledi. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, mahkeme heyetinin değiştirilmesinin ardından Balyoz davasında 163 tutuklama kararının çıktığı eleştirilerine “Mahkeme başkanları bildiğim kadarıyla oybirliği ile değişti. Kamuoyunda böyle bir tereddüt varsa ortadan kaldırmak da HSYK’nin görevidir. HSYK bir açıklama yapsın uygun görüyorsa” demişti. Çiçek’in bu çağrısının ardından HSYK’den açıklama geldi. Ancak HSYK Başkanvekili Hamsici’nin yaptığı açıklama, kuruldaki “çatlağı” ve atama konusundaki “oybirliği çarpıtmasını” da gün ışığına çıkardı. Hamsici, İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kamuoyunda Balyoz davası olarak adlandırılan davanın duruşmasında, bazı sanıkların tutuklanmasına karar vermesi üzerine, yargılamanın başlamasından 2 gün önce mahkeme başkanının değiştirilmesinin eleştiri konusu yapıldığını anımsatarak şunları kaydetti: “İstanbul 10 ve 14. Ağır Ceza Mahkemesi başkanları hakkında yürütülen soruşturmalar sonucunda aynı yerde göreve devamlarının soruşturmaların selametine ve yargı erkinin nüfuz ve itibarına zarar vereceğinden, görev yerlerinin değiş tirilmesi teklifini içeren soruşturma raporu kurulumuzca 13 Aralık 2010 tarihinde görüşülüp, adı geçen başkanların bu görevlerinden alınarak başka bir yargı alanında görevlendirilmelerine, Sayın Bakan’ın katılmadığı toplantıda 21 kurul üyemizin oybirliğiyle karar verilmiştir. Başkanlar Balyoz davası sebebiyle değil, izah olunan soruşturma dosyası sebebiyle başka mahallerde yetkilendirilmiştir. Tartışma konusu yapılan 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na atanan Hâkim Ömer Diken önceki kurul tarafından 2008 yılında İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğine atanmış, mesleki geçmişi itibarıyla da 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na atanması genel kurulumuzca uygun görülmüştür.” Çiçek Ergin Saygun ÖZARSLAN CENAZEYE ÖZEL İZİNLE KATILDI Platform kuruyorlar Adliyeye gelirken kriz geçirdi İstanbul Haber Servisi Balyoz davası sanıklarından emekli Albay Hakan Sargın ile GATA’da tedavi gören emekli Tümgeneral Recep Rıfkı Durusoy dün tutuklanarak cezaevine gönderildi. GATA’da tedavisi süren emekli Orgeneral Ergin Saygun’un da dün adliyeye gelip teslim olacağı ancak sabah 07.00 sıralarında kalp krizi geçirdiği için gelemediği öğrenildi. Mahkemede kimlik tespiti yapıldıktan sonra söz alan Tümgeneral Durusoy, “Ben askerim, bir şey yaptıysam ‘yaptım’ yapmadıysam ‘yapmadım’ derim. Bu iddiaları ortaya atanların, bu bilgisayar çıktılarını hazırlayanların bulunmasını, mahkemenin de bunları hazırlayanlara en ağır cezayı vermesini istiyorum” dedi. Suçlamaları reddeden ve beraat talep eden Durusoy, şöyle devam etti: “20022003 yıllarında Silahlı Kuvvetler Akademisi komutanıydım. Bu okulda kurmay subaylara beş altı ay eğitim verilir. Bu okul Genelkurmay’a bağlıdır. 1. Ordu ile ilgisi yoktur. Ben 2003 yılı temmuz ayında NATO bünyesindeki görev nedeniyle Belçika’ya gittim. Buradaki iş ilişkilerimin 1. Ordu ile ilişkisi yoktur. 1. Ordu Komutanlığı’na nezaket ziyareti amacıyla bir kez komutanlarla gittik.” Durusoy, tutuklama kararının verildiği cuma günkü oturuma katıldığını saat 11.00 sıralarında rahatsızlanınca salondan ayrıldığını belirterek, “Daha sonra hastaneye kaldırıldım. Taburcu olunca da geldim. Beş ay önce bypass oldum” dedi. Aileler sokağa iniyor İstanbul Haber Servisi Ergenekon, Kafes Eylem Planı ve Balyoz davaları kapsamında cezaevinde tutuklu bulunan askerlerin eşleri kamuoyunun dikkatini çekmek için geniş katılımlı eylem hazırlığına başlıyor. Yasal bir zeminde örgütlenerek eşlerinin haklı mücadelelerini sürdürecek olan subay eşleri “Tutarsız delillerle tutuklanan eşlerimizin haklı mücadelelerini kuracağımız platformda örgütlenerek sürdüreceğiz” dedi. Balyoz davasında 163 asker hakkında verilen tutuklama kararına tepki gösteren subay eşleri, önce Çırağan Caddesi’ni trafiğe kapatarak tepkilerini gösterdi. Daha sonra Harbiye Orduevi’nde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’le görüşen subay eşleri, bugün de haklı tepkilerini yasal bir platforma taşıyacağını açıkladı. Balyoz Planı davası kapsamında tutuklanan Eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgün Doğan, Silivri Cezaevi ve Hasdal Askeri Cezaevi’nde bulunan emekli ve de muvazzaf sanık durumda olanların eşleri ve aileleri olarak çeşitli eylemler planladıklarını belirtti. Sivil toplum kuruluşlarından da çok sayıda telefon aldıklarını ifade eden Doğan, “Hukuksuzluğa birlikte başkaldıralım, olay sadece askerlerin tutuklanması değil, bir hukuk katliamı diyorlar. Özellikle hukukçulardan çok büyük destek alıyoruz. Etkinlik, geniş katılımlı sokak eylemi şeklinde olacak” diye konuştu. Anneye son bakış İstanbul Haber Servisi “Balyoz Planı” davası kapsamında tutuklanarak Hasdal Cezaevi’ne gönderilen 8. Kolordu Komutanı Korgeneral Mustafa Korkut Özarslan’ın annesi Bedriye Özarslan, Selimiye Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından Topkapı Kozlu Mezarlığı’na defnedildi. Siroz hastası olan 74 yaşındaki Bedriye Özarslan, oğlunun tutuklandığını öğrenince fenalaşıp tedavi gördüğü GATA’da pazar günü hayatını kaybetmişti. Selimiye Camisi’ne özel izinle 3 sivil giyimli subay eşliğinde gelen Korgeneral Özarslan, burada eşi Selda Özarslan ile birlikte taziyeleri kabul etti. Törene, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Erdal Ceylanoğlu, 1. Ordu Komutan Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral Bekir Kalyoncu, Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt, “Balyoz Planı” davasında tutuklanan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan ile çok sayıda subay, emekli subay ve vatandaş katıldı. Korgeneral Özarslan, öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından annesi Bedriye Özarslan’ın tabutunu cenaze arabasına kadar omuzlarında taşıdıktan sonra Topkapı Kozlu Mezarlığı’na götürülmeye başlandığı sırada arkasından el salladı. Korgeneral Özarslan, cenazenin hareket etmesinden sonra, 1. Ordu Komutanlığı Kışlası’na girdi. Korgeneral Özarslan, annesinin cenaze törenine gelişi sırasında kendisine uzatılan mikrofonlara, “Annemin cenazesine geldim, sağ olun arkadaşlar” dedi. Geçen yıl meydana gelen Elazığ depreminden sonra bölgeye giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Korgeneral Özarslan’ı sarılarak kutladığı fotoğraflar basında yer almıştı. Mahkemenin suçlu bularak mahkum ettiği hükümlüler, izin alarak yakınlarının cenazesine katılabilirken bu hak, henüz suçlu sayılmayan ve tedbiren cezaevine konulan tutuklular için tanınmıyor. Bu yasa hükmü nedeniyle Özarslan’ın törene katılıp katılamayacağı merak konusuydu. “Ergenekon” davasında tutuklu bulunan Prof. Dr. Mehmet Haberal, izin alamadığı için kalp krizi nedeniyle 81 yaşında vefat eden babası Yaşar Ali Haberal’ın cenaze törenine katılamamıştı. ‘Balyoz ordunun prestijine darbe’ Dış Haberler Servisi Balyoz davası kapsamındaki tutuklamaları değerlendiren Financial Times gazetesi, tutuklamaların “50 yıllık bir sürede dört hükümeti deviren ordunun azalan prestijine yeni bir darbe oluşturduğunu” savundu. Haberde, “Tutuklamalar, sivil otoritelerin artan güvenini ve ordunun siyasi güç olarak düşüşünü teyit ediyor” denildi. “Türkiye’deki iddia edilen darbe komplosu lideri teslim oldu” başlığıyla yayımlanan haberde mahkemenin 163 subay için tutuklama emrini vermesinin ardından eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın teslim olduğu belirtildi. Gazete tutuklama kararlarını “Aynı zamanda pratik zorlukları da yaratıyor. Ordunun 364 generalinin 29’u ve deniz kuvvetlerinin amirallerinin dörtte biri cezaevinde olacak. Bu da terfi zincirini altüst edecek” yorumuyla verdi. Son tutuklamaların hafta sonunda Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Koşaner arasında sürpriz bir görüşmeyi tetiklediği savunulan haberde “Ancak son yıllardaki yüksek profili bir dizi dava ve tutuklamadan sonra cezaevi araçlarındaki üst düzey subaylar görüntüsü, Türk kamuoyu veya yatırımcıları şoke etme gücünü kaybetti” yorumu yer aldı. Kamuoyunun dava konusunda bölündüğü belirtilen haberde “bazıları bunu demokrasi için bir zafer, bazıları da AKP’nin siyasi muhaliflerinden intikam almaya yönelik bir hile olarak görüyor” denildi. 6 personel yurtdışında ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Balyoz davası kapsamında haklarında yakalama kararı çıkarılan 6 sanığın yurtdışı görevlerinde olduğu belirtildi. Star TV’nin haberine göre bu personele, Ankara’dan resmi yazı gönderilerek yerlerine atanan personel ile devir teslim işlemlerini tamamlamaları, Türkiye’ye dönmeleri ve teslim olmaları istendi. Söz konusu 4 sanığın isimleri ve görev yerleri şöyle: Kurmay Albay Murat Ataç Avustralya’da askeri ataşe, Kurmay Albay Bahtiyar Ersay Tunus’ta askeri ataşe, Kurmay Albay Alper Gençgezer İtalya’daki NATO karargâhında daimi temsilci, Kurmay Albay Nedim Ulusan Hırvatistan’daki NATO karargâhında daimi temsilci. Kalan iki ismin ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı olarak yurtdışında görev yapan personel olduğu belirtildi. ‘Ordu feshediliyor’ Tutuklama kararlarını eleştiren ve eşlerinin haklı mücadelelerinde yanlarında olacaklarını açıklayan subay eşleri tepkilerini özetle şöyle dile getirdi: İrem Kutluk (Tümamiral Deniz Kutluk’un eşi): Bizler eşlerimizin suç suzluğundan eminiz. Üzüldüğümüz hukukun işlememesidir. Özlem Ilgar (İskenderun Deniz Üs Komutanı Tuğamiral Mehmet Fatih Ilgar’ın eşi): Bir senaryoyla karşı karşı Gönül: Açığa alma yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, memuriyette açığa almanın bir tedbir olduğunu ifade ederek, “Tevkif edilince zaten delillerin karartılması söz konusu olmaz” dedi. Gönül, muvazzaf generallerin tahliye taleplerinin kabul görmesi durumunda ise açığa alınabileceklerini işaret etti. “TSK Personel Kanunu’nun 65. maddesi durumu düzenlemiş. Kanun ne diyorsa o...” diyen Gönül, bazı subayların açığa alınacağı ya da emekli edileceği yönünde haberlerin anımsatılması üzerine şunları söyledi: “Tevkif edilince zaten delillerin karartılması söz konusu olmaz. Sivilde tevkif edileni de açığa alırız. Çünkü hukuk öyle diyor ama 926 sayılı Kanun’da böyle bir öneri, böyle bir hüküm yok. Tevkif edildiğine göre bu tedbire şu ana ihtiyaç görülmüyor ama duruma tabii bir kere tevkifin devam edip etmeyeceğini, itirazların durumuna göre görececeğiz. Şu anda itiraz aşamasında...” Tutuklananların terfilerine ilişkin soru üzerine de Gönül, “65. maddenin son fıkrası diyor ki açığa alınanlar ve tevkif edilenler emekli de edilemezler, terfi de edemezler” karşılığını verdi. Balyoz kapsamında tutuklanan askerin eşleri, cumartesi günü 14.00’te Anıtkabir’i ziyaret edecek. yayız. Türk ordusu feshediliyor. Nevin Alan (Emekli Korgeneral Engin Alan’ın eşi): Biz böyle bir karar ve rileceğinden emindik, bekliyorduk. Bu meseleyi sonuna kadar takip edeceğiz. Rengin Gürdeniz: (Cem Gürdeniz’in eşi): Engizisyon mahkemesine benzer bir uygulamayla, bir anda kendilerini ifade hakkı, avukatlarına söz hakkı verilmeden tutuklandılar. Bu karar mücadele edememeleri için alınmıştır. Davanın hiçbir dayanağı yok. Hizbullah şu an bu durumdayken bizim eşlerimiz içeriye alınıyor. Vatanını eşlerinden fazla seven insanların bugün böyle itham edilmeleri çok hırpalayıcı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle