25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 ŞUBAT 2011 SALI 6 HABERLER Balbay, gazetecihukukçu Engin Aydın’ın kaybından duyduğu üzüntüyü dile getirdi BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI ‘Hukuk yetmezliği öldürdü’ HATİCE TUNCER İkinci Ergenekon davasında tutuklu yargılanan gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, tutuksuz sanık gazeteci Engin Aydın’ın kaybı nedeniyle üzüntüsünü ifade ederken “Engin Aydın, dava sürecinde yaşamını yitiren beşinci kişi oldu. Türkiye’de yeni bir ölüm nedeni daha çıktı: Hukuk yetmezliği... Engin Aydın’ın ölüm nedeni hukuk yetmezliğidir” diye konuştu. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi Yerleşkesi bitişindeki duruşma salonunda görülen davanın dün 100. duruşması gerçekleştirildi. Duruşmalara uzun süredir katılmayan davanın 2 numaralı sanığı eski Birinci Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon, duruşmada hazır bulundu. Başkan Köksal Şengün, parmak kaldıran gazete Tutuklu sanığın telefonuna polis bakmış Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın avukatı Celal Ülgen 2. Ergenekon davasının dünkü duruşmasında ilginç bir bilgi daha aldıklarını belirtti. 2. Ergenekon davasının tutuklu sanığı eski Deniz Yüzbaşı Hasan Ataman Yıldırım’ın cep telefonunun yakalandıktan sonra günlerce açık kaldığını söyleyen Ülgen, “Telefon çalmış ve polis tarafından cevap verilmiş. Her gün artacak bunlar. Gerçekler bir bir ortaya çıkacak. Bugün Odatv’yi basarsınız, yarın başka bir yeri basarsınız ama gerçekleri gizleyemezsiniz” dedi. kanser edebilirsiniz” diye konuştu. İddianamade Aydın ile 301 kez görüştüğünün yazılı olduğunu ama Aydın’ın bölümünde Balbay ile 326 kez görüştüğünün yazılı olduğunu anlatan Balbay, “Arada 25 fark var. Bu 25 fark sehven yazılmış herhalde. Zekeriya Öz, ‘En çok Engin Aydın ile görüşmüşsün’ dedi. Ben de ‘olabilir’ dedim. Sonradan Cumhuriyet Ankara Bürosu’nun telefonlarının hepsinin bana yazıldığı anlaşıldı” diye konuştu. Başkan Şengün’e hitaben “Böyle bir hukukun ayırdına siz vardınız” diyen Balbay, heyet üyelerinin ve savcıların ısrarla aynı tavrı sürdüklerini kaydetti ve “Bu bedenler artık bu hukuksuzluğu kaldıramıyor” dedi. ‘Mühimmatı polis koydu’ Daha sonra eski Yarbay Mustafa Dönmez savunmasını yapmak üzere kürsüye alındı. Dönmez tutukluluğun 25. ayında kendisine savunma sırası geldiğine dikkat çekerek Zir Vadisi’nde bulunan mühimmatın polis tarafından konulduğunu ve kendisine iftira atıldığını öne sürdü. Dönmez, savunmasını Oda TV’de dün yayımlanan ve baskına neden olduğu iddia edilen görüntüler eşliğinde yaptı. Zir Vadisi’nde 1 Ocak 2009 tarihinde yapılan kazılar sırasında emniyet tarafından çekilen görüntüleri salondaki perdeye yansıtarak “Kamera çekimlerinde tespit edilmiş komplo veriler hakkında” bilgi vereceğini ifade etti. Polisin mahkemeye gönderdiği çekimlerde bir saat 25 dakika kesinti olduğuna dikkat çeken Dönmez şunları söyledi: “Bakın Komiser Serdar Yıldız, jandarmanın kamera çekiminden rahatsız oluyor. ‘Mehmet Ali yanından ayrılma’ diyor. Krokiye göre 12 adım olan yer, araziye uymuyor. Serdar ve Mehmet Ali, bomba imha uzmanıyken bu aramadan sonra terfi etti. Başkomiser Gökhan yer gösteriyor, Gökhan’ın görevi arama yapan personeli kontrol etmek. Komiser Serdar, Gökhan’dan mühimmatın yerini öğrendikten sonra davranışlarına dikkat edin. Kolayca mühimmatı buluyor. Polis Yalçın daha mühimmat bulunmadan duygularına hakim olamayarak ‘hah, tamam, devam’ diyor. Polis kazıdan 2 gün önce Amerikalı uzmanlardan eğitim aldıklarını söylüyor.” Dönmez, mühimmat bulunmadan 1 saat önce haberin Samanyolu TV’de yayınlandığına da dikkat çekti. El bombalarının içinde patlayıcı olmadığını, yumurta kolileri ve gazeteleri sarılı olduğunu söyleyen Dönmez “Taraf, Zaman ve Güneş gazetelerine sarmışlar. Kendilerinin koyduğu çok açık. Tüm işlem 9 dakika sürüyor. Sonra dozer çağrılıyor. Gölbaşı’nda, Zir Vadisi’nde, Poyrazköy’de de hep çıkarma işleminden sonra dozer izleri kaybetmek için çağrıldı” dedi. miz yazarı Mustafa Balbay’a ne konuda konuşacağını sordu ve “2 dakikada bitirin” diyerek söz verdi. Mustafa Balbay, heyeti ve salondakileri selamladıktan sonra, davanın tutuksuz sanıklarından gazeteci, eski Halkçı Parti kurucularından Engin Aydın’ın ölümünden duyduğu acıyı dile getirdi. Balbay şöyle konuştu: “Engin Aydın, Ocak 2009’da 11 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı. 2 ay sonra akciğer kanseri oldu. Arkadaşlarıma durumunu sorduğumda ‘İnşallah savunmamı yapacak zamanım olur. Kendimi anlatabilirim’ dediğini anlatıyorlardı. Engin Aydın’ı 4 Şubat’ta kaybettik; Engin, dava sürecinde yaşamını yitiren beşinci kişi oldu. Türkiye’de organ yetersizliği, solunum yetmezliği ölüm nedenleriydi. Şimdi yeni bir ölüm nedeni daha çıktı: Hukuk yetmezliği... Engin Aydın’ın ölüm nedeni hukuk yetmezliğidir...” Aydın’ın serbest bırakıldıktan sonra kanser olduğunu ifade eden Balbay, “Engin Aydın örneğinde olduğu gibi insanları, verdiğiniz kararla GUARDIAN Türkiye Mısır gibi olur mu? İngiliz Guardian gazetesinde yayımlanan bir yazıda Türkiye’nin, model olmak bir yana, Mısır’a dönüşme tehlikesinin olduğu belirtildi. Dış Haberler Servisi İngiliz Guardian gazetesinde yayımlanan bir yazıda, Mısır’a demokratik model olarak gösterilen Türkiye’nin, model olmak bir yana, Mısır’a dönüşme tehlikesinin olduğu belirtildi. Gazetenin eski İstanbul muhabiri Robert Tait, Ortadoğu’da yaşanan olayların ardından Türkiye’nin Mısır’a model olarak gösterilmesiyle ilgili bir yazı kaleme aldı. Yazıda, AKP yanlıları tarafından Mısır’a demokratik model olarak görülen Türkiye’nin muhaliflerce otoriter bir devlet olarak görüldüğünün altı çizildi. Robert Tait, “Genel kanıya göre, Türkiye büyük çoğunluğu Müslüman bir ülke olarak, Avrupa Birliği’ne üyelik kararlılığını vurgulayan demokratik olarak seçilmiş bir hükümet öncülüğünde birkaç yıl içinde askeri egemenlikten sivil yönetime geçmeyi başarmış bir ülke” dedikten sonra AKP’nin yükselişini şöyle özetledi: “AKP’nin yükselişi, Anadolu’daki dindar ve muhafazakâr orta sınıfın yükselerek ordunun ve yargı gibi laikliğin diğer ayaklarının ekonomik tabanını zayıflatmasıyla ivme kazandı.” AKP yanlılarının, kökleri siyasi İslama dayanan partiyi, Mısır’daki Müslüman Kardeşler gibi Ortadoğu’daki İslami hareketleri modernleştirecek bir rol model olarak betimlediklerini belirten Robert Tait yazısında, Bahçeşehir Üniversitesi Avrupa Birliği Bölüm Başkanı Cengiz Aktar’ın “Siyasi İslam Türkiye’de dönüşüm geçirdi ve laik bir ortamda faaliyet göstermeyi kabul etti. Türk modeli, Avrupa’daki Hıristiyan Demokratlar gibi, Müslüman demokratik hareketler olmaları için diğer ülkelerdeki İslamcı hareketlere ilham kaynağı olabilir” ifadelerine yer verdi. Robert Tait’in yazısında İstanbul’da yaşayan ve Türkiye’de güvenlik konularında uzman olan Gareth Jenkins’in “Türkiye askeri otoriterlikten sivil otoriterliğe geçiyor” ifadelerine de dikkat çekti. ‘Liste yaptık, Soner Yalçın ilk sıradaydı’ Balbay, dün sabah saatlerinde araştırmacıgazeteci Soner Yalçın’ın evinde ve Odatv bürosunda arama yapıldığına dikkat çekerek “Burada içeri alınacaklar listesi hazırladık. Bu listenin başında da Soner Yalçın yer alıyordu. Böyle gazetecilik yaparsan, böyle olur. Listedeki diğer isimleri açıklamak istemem” dedi. Yüksek ve aşağı yargıda yapılan değişiklikler ve yargının tamamen iktidarın demir pençesi arasına sokulması ile; Balyoz tutuklamaları, son yılların en başarılı editoryal gazeteciliğinin özgün örneğinin sahibi arkadaşımız Soner Yalçın ve yöneticileri Barış Terkoğlu, Ayhan Bozkurt, Barış Pehlivan’ın gözaltına alınması ve Odatv’nin basılması ve yayının durdurulması, terör polislerinin vatandaşları yere yıkarak 15 dakika sorguya çekmesi, Denizli polisinin Başbakan’ı protesto edecekler gerekçesiyle gençleri gözaltına alması, ve göstericilere karşı büyük şiddet arasında bir paralellik kurmayan bir beyin, düşünen bir beyin değildir! Liboş kafa, Kuzum benim popoma değen bir şey yok henüz, rakımı içiyorum, hele onu elimden alsınlar, o zaman bakarız... diye düşünür. Oğlum Türkiye yıkılıyor, sen ise rakının derdindesin! Biri oradan diyor ki, kimin yaşam tarzına karıştık!.. Diğeri; iyi polis gösterisi içinde olanı da, yıldırım hızına gerekçe gösteriyor: Adaletin tecellisi için... İşin özünü bypass ediyor: Adaletin gerçekleşmesi için, adaletin bütünüyle iktidarın demir pençesi altına girmesi gerekiyor demek ki! En iyi adalet, iktidarın pençesindeki adalettir! Yeni yasa yargıca da güvence veriyorlar: Korkma, yürü, vereceğin bütün kararların arkasında ben varım ve devlet var, sana hiçbir şey olmaz.. Bu, faşist düzen hazırlığının, faşist düzenin yargıçlara siyasi teminatıdır, yargıçların vicdanlarını boşlatmaktır. Diktatörlük düzeninin hukuk düzeni hazır.. Bir aptal soruyor: Bu ülkede hiç mi iyi bir şey yok! Evet, bu ülkede hukuk yoksa, hukuk iktidarın pençesi altına alındıysa, hiç iyi bir şey yoktur! Zerresi yoktur!.. Odatv neden basıldı? Çünkü, sahtekârlıkları ortaya çıkaran bir muhalefet odağı idi! Son yayını, “Ergenekon”da yargılanan Yarbay Mustafa Dönmez’in evinin yakınındaki “Zir Vadisi” baskını olayı ve orada “bulunan” silahlarla ilgili video görüntüleriydi. Kazıda “ele geçen” Türkiye’de olmayan bir silah kıyamet koparmıştı suikast silahı diye... Anlaşıldı ki, baskından iki gün önce polisler bu silahla ilgili Amerikalılardan eğitim almışlar! Baskın yerinde 5 tane Amerikalı istihbaratçı var! Kazı yerine silahlar en çok iki gün önce konmuş! Dönmez’in orduda cemaatçileri faş eden bir isim olduğunu öğreniyoruz! Komplo ile intikam alınıyor! Ordunun kuyusu kazılalı çok olmuş da Genelkurmay’ın haberi yok! Ne demiştik hep? Bu aynı zamanda bir Amerikan operasyonudur! Pensilvanya ve iktidar ile birlikte, ordunun başına bir Pensilvanyalıyı veya baş imamı oturtmak amaçlıdır! Ayrıca Genelkurmay’dan dünkü sorulara bir yanıt bekliyoruz! Balyoz davası ile ilgili bir araştırma yaptınız mı? Yaptınızsa ne sonuca vardınız? Kamuoyunun vicdanının tatmini için, davanın biteceği 10 yıl sonrasını mı bekleyeceğiz? Dün, tıpkı birinci Balyoz’da olduğu gibi yapılan tutuklamaları haklı göstermek amacıyla, yine yandaş gazeteye “flaş haberler” pompalandı! Bir adamlarını itirafçı olarak “faş etmek” zorunda kaldıkları anlaşılıyor. Bu kez, “Balyoz”un, Ankara’ya Genelkurmay’a tırmandırıldığını görüyoruz... Balyoz için kullandıkları gazeteci kılığındaki “alet”, sıranın genelkurmay başkanlarının tutuklanmasına geldiğini haber veriyor! Odatv, bütün muhalefetin susturulmaya çalışıldığının yeni bir belgesidir. Kaç yıldır “medya üzerinde” çalışıyorlar? Kılıçdaroğlu, pazar günü çok açık seçik konuştu: Bu yargı düzenini kurduktan sonra, önce bizi alacaklar, sonra da siz gazetecileri... Hayır, önce gazeteciler gidecek... Sizin alınışınızı ise haber verecek kimse kalmayacak! Gazetecilik için iki yol gösteriyorlar: Ya susacaksınız... Ya susacaksınız! Kahrolsun muhalefet! Not: Yarın yazı günüm değil, belki blogumda sürdürürüm... http://orhanbursali.blogspot.com [email protected] Kahrolsun Muhalefet! (Balyoz’un Nedeni Üzerine 3) ‘Delil çokluğundan serbest’ JİTEM kurucusu emekli Albay Arif Doğan’a sorgusu sırasında “Yalvarırım bizi anlatın” dediğini anımsatan Balbay, “Ben böyle konuşunca Savcı Mehmet Ali Pekgüzel hemen ‘Siz JİTEM’in neresindensiniz’ diye sordu. Şimdi ben soruyorum. Arif Doğan, burada birçok hukuksuzluğu anlattı, adam öldürdüğünü söyledi. Arif Doğan ile ilgili ne yaptınız? Arif Doğan delil çokluğundan serbest, bize ‘delil yokluğundan tutukluluğa’ devam kararı” dedi. Balyoz davasının sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın kızı Pınar Doğan ‘Hukuk değil, kan davası’ NEW YORK (ANKA) Balyoz davasının bir numaralı sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın kızı Pınar Doğan, 163 balyoz sanığı hakkındakitutuklama kararının hukuk dışı bir karar olduğunu belirterek “Sahte belge üretenler dışarıdayken, ürettikleri belgeleri üzerinden 163 kişinin hapiste olmasını kabul edebilir misiniz? Eğer ediyorsanız, hiç değilse bunun hukuk ile ilgili olmadığını, bir kan davası olduğunu kabul ediniz” dedi. Pınar Doğan, “Sahte belge üretenler dışarıdayken, ürettikleri belgeleri üzerinden 163 kişinin hapiste olmasını kabul edebilir misiniz” diye sordu. Doğan, “10. Ağır Ceza Mahkemesi 163 Balyoz sanığı hakkında tutuklama kararını, Gölcük belgelerini gerekçe göstererek verdi. Balyoz sanıklarından 148 tanesi, sırf dijital belgelerde adları geçtiği için yargılanıyor. Hiçbir hukuk devletinde sahteliği bu kadar bariz belgeler delil kabul edilmezdi” dedi. Gölcük’ten çıkan belgelere de değinen Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gölcük’ten 43 klasör Balyoz belgesi çıkmadı. Bu 43 klasörün çok büyük bölümü emniyetin tespit raporlarından oluşuyor. Gölcük’ten Balyoz belgelerinin ıslak imzalı orijinalleri de çıkmadı, bunu teyit etmek isteyen herkes, arama ve el koyma tutanağından ne ler çıktığına bakabilir. Gölcük’ten Balyoz ile ilgili 2 CD ve kullanımdan çıkmış bir harddisk içine kayıtlı dijital belgeleri çıktı. CD’lerden biri, Baransu’nun bavulundan tanıdığımız 11 No’lu CD ile hemen hemen aynı; farklı olarak içinde fazladan bir Word belgesi daha var. 11 No’lu CD’nin 2003’te hazırlanmadığını nasıl biliyorsak, aynı belgeleri ihtiva eden 1 No’lu C’nin de 2003’te hazırlanmadığını biliyoruz.” TGB’DEN USLU’YA TEPKİ ABAKAY’DAN USLU’YA ÇAĞRI ADD’DEN BALYOZ AÇIKLAMASI Taraf yazarının ‘Balyoz’ sıkıntısı ‘Araştırmacılık yerine kışkırtmacı gazetecilik’ KIVANÇ EL ‘Yazarlığı bırak, polisliğe geri dön’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Ahmet Abakay, Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyesi bir gencin verdiği CHP’ye ilişkin “uydurma bir bilgiyi” sorgulamadan köşesine taşıyan Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu’ya tepki gösterdi. Abakay, Uslu’nun okuyucuyu aldattığını, bu nedenle yazarlığı bırakması gerektiğini söyledi. ÇGD Başkanı Abakay, gazeteci olmakla, hükümet ve iktidar yanlısı olmanın farklı konular olduğunu anlatarak “Uslu’nun düştüğü durum da aynen böyle. Emniyet görevlisi olarak görev yapan kişinin genlerinde olan, kültüründe olan amirlerine iktidara yakın olma güdüsü duygusu ile birlikte gazeteci yazarlığa heveslenince ortaya böyle soytarılıklar çıkıyor” dedi. Suçun Uslu’da değil, yazar olarak köşe verenlerde olduğunu dile getiren Abakay, “Kamuoyunu böylesine sübjektif, temelsiz bilgilerle yanıltmanın bir bedeli olmalı. Bu kişi artık bu olaydan sonra tekrar polisliğine dönmeli, yazarlığı bırakmalı” dedi. ‘Olup bitenler faşizmin açık göstergesidir’ İstanbul Haber Servisi Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Merkezi, Balyoz davasında emekli ve muvazzaf subayların tutuklanması ile ilgili “Bu olup bitenler işbirlikçi faşizmin açık göstergeleridir” değerlendirmesini yaptı. ADD tarafından yapılan açıklamada, Balyoz’daki tutuklama kararının kendilerini şaşırtmadığını, kimseyi de şaşırtmaması gerektiği, uzun zamandır, özellikle de “anayasa referandumu” sırasında, tüm olanaklarını kullanarak yaptıkları etkinlikler ve uyarılarla kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştıkları belirtildi. Açıklamada, “12 Eylül darbesinden bu yana süren ve sonrasında gelen iktidarlarca da arttırılarak ve ağırlaştırılarak sürdürülen sözde ‘reform’lar aslında, ülkemizi ABDAB emperyalizminin tam denetimine alma, serbest piyasacı özelleştirmelerle sömürgeleştirme, yasal, anayasal ve yönetsel düzenlemelerle de ‘ılımlı İslam’ adı altında işbirlikçidinci faşizme dönüştürme girişimleridir” denildi. Açıklamada, “Anayasa referandumu ile doruğa ulaşan yargıyı siyasallaştırma süreci, son yargı düzenlemeleriyle tamamlanmıştır” denildi. ‘Balyoz’daki çelişkili bilgiler yadsınamaz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) “Balyoz darbe planı” iddialarının ilk olarak yayımlandığı Taraf gazetesi yazarı Demiray Oral, “Plandaki kimi çelişkili bilgilerin yadsınamayacak varlığı”nın içinde sıkıntı yarattığını kaydetti. Oral, Taraf’ta Balyoz ile ilgili “içindeki bir sıkıntıyı” yazdı. Kimilerinin, tepkisini anlamak maksadıyla kendisine küçük zarflar atmaya başladığını ifade eden Oral, “Herhalde Balyoz’da 163 askere tutuklama kararı çıktığı için ruhumda havai fişeklerin patladığını sanıyorlar” dedi. “Fakat itiraf ediyorum, bir yandan da içimde ciddi bir sıkıntı mevcut” ifadesini kullanan Oral, sıkıntının kaynağının, Balyoz planında yer alan kimi çelişkili bilgilerin yadsınamayacak varlığı olduğuna dikkat çekti. Vicdanım kendisine “Ya Balyoz dosyası bir şekilde şişirilip asıl plana eklemeler yapıldıysa ve bu nedenle tek bir masum bile sanık haline gelip bugün cezaevine girdiyse” sorusunu yönelttiğini belirten Oral, “Bu soruya, taraf olmanın şehvetine yenik düşüp vicdanı nasır tutmamış hiç kimse, ‘ne yapalım onlar da darbecilik oynarken düşünselerdi’ kıvamında bir karşılık veremez” dedi. ANKARA Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Genel Başkanı İlker Yücel, TGB’liler tarafından uydurulan bilgileri teyit etmeden gerçekmiş gibi yazan Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu’ya tepki göstererek “Uğur Mumcu’nun araştırmacı gazeteciliğine karşı Taraf yazarları kışkırtmacı gazeteciliğe başladılar” dedi. TGB’nin bir üyesinin Taraf yazarı Emre Uslu ile irtibata geçerek “CHP’de darbe toplantıları yapılıyor” gibi bilgiler verdikten sonra Uslu’nun edindiği bu uydurma bilgileri gazetedeki köşesine taşımasına TGB’lilerden tepki geldi. Önceki gün Uslu ile yapılan ses kayıtlarını açıklayan TGB Genel Başkanı İlker Yücel, son dönemde başta ordu olmak üzere geniş kapsamlı ve ABD merkezli bir tertibin olduğunu ifade ederek “Biz sadece bu oyunun bir parçasını gösterdik. AKP’nin de boyunu aşan bir operasyon yürütülüyor” dedi. Taraf gazetesinin nasıl çalıştığını göstermek istediklerini ifade eden Yücel, “Uğur Mumcu’nun Abdi İpekçi’nin araştırmacı gazeteciliğine karşın Emre Uslu ve Taraf’ın kışkırtıcı gazeteciliğini, tertipçi gazeteciliğini ortaya koyduk” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle