22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 16 KÜLTÜR CUMHURİYET 15 ŞUBAT 2011 SALI kultur@cumhuriyet.com.tr Oscar ödülleri öncesinde İngiliz Akademisi’nden ‘Zoraki Kral’a 7 ödül KARŞILAŞMALAR İNCİ ARAL ın dili çözüldü BAFTA ödüllerinde ‘Zoraki Kral’, En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu kategorileri de dahil 7 dalda ödül aldı. David Fincher ‘Sosyal Ağ’ ile En İyi Yönetmen seçilirken, 12 dalda aday gösterilen “Siyah Kuğu” yalnızca Natalie Portman’a ödül getirdi. Kültür Servisi Her yıl Oscar ödül töreninden önce dağıtılan ve Oscar’ların habercisi sayılan İngiliz Film ve Televizyon Sanatları Akademisi (BAFTA) ödüllerine bu yıl beklendiği gibi “The King’s Speech” (Zoraki Kral) filmi damgasını vurdu. Londra’daki tarihi Royal Opera House’da yapılan ödül töreninde, İngiltere Kralı VI. George’un kekemeliğini konuşma terapisti yardımıyla yenmesini ve tahta çıkışını anlatan “The King’s Speech” filmi, “En İyi Film”, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” kategorileri de dahil 7 dalda ödül aldı. “En İyi Yönetmen” ödülünü ise Facebook’un kuruluşunun anlatıldığı “Social Network” (Sosyal Ağ) filminin yönetmeni David Fincher aldı. BAFTA’da 12 dalda aday gösterilen “Black Swan” (Siyah Kuğu) filmi ise yalnıızca “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü alabildi. Ödülün sahibi Natalie Portman hamile olduğu için ödül törenine katılamadı. BAFTA ödüllerinin başlıca kazananları şöyle: En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü Colin Firth aldı.  En İyi Film: Zoraki Kral  En İyi Kadın Oyuncu: Natalie Portman/Siyah Kuğu  En İyi Erkek Oyuncu: Colin Firth/Zoraki Kral  En İyi Yönetmen: David Fincher/Sosyal Ağ  En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Helena Bonham Carter/Zoraki Kral  En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Geoffrey Rush/Zoraki Kral  En İyi İngiliz Filmi: Zoraki Kral  En İyi Özgün Senaryo: Zoraki Kral/David Seidler  En İyi Yabancı Film: Ejder Dövmeli Kız (İsveç)  En İyi Animasyon: Toy Story 3 (Oyuncak Hikâyesi 3)  En İyi Uyarlama Senaryo: Sosyal Ağ  En İyi Görsel Efekt: Inception (Başlangıç).  En İyi Kostüm Tasarımı: Alice Harikalar Diyarında  En İyi Kurgu: Sosyal Ağ.  En İyi Müzik: Zoraki Kral/Alexandre Desplat Sabır Taşı İstanbul B.B. İtfaiyesi’nin alacağı üç yüz elli eleman için işsizler ordusundan binlerce kişi başvurmuş. Seçmelerin yapılacağı yerin önünde, tıklım tıkış saatlerdir bekleşiyorlar. İçlerinde üniversite bitirmişler çoğunlukta. İşin çekiciliği 1500 TL maaş ve devlet memurluğu garantisi. İstenilen kiloyu tutturmak için günlerdir aç gezenler, tartı az çeksin diye soyunup dökünenler var. Binlerin arasından sıyrılıp seçmelere katılma ve ateşe atılma şansı arayanlar, uzaktan koyu renk giysiler içinde sabırlı sessiz, çaresiz görünüyorlar. Kamera yakınlaştığında ise yüzlerdeki umutsuzluk ve öfke açıkça belli oluyor. Sabır taşı çatladı çatlayacak! İşsizliğin yüzde yirmi beşlere vardığı bir toplumda benzeri sahneler, daha da beter sefalet ve cinnet manzaraları, her akşam odalarımıza giriyor, gözlerimizin önüne seriliyor. Ekmek bekleyen çocuklar, hastalar, yatalak yaşlılar. Varını yoğunu çocuğunu okutmaya harcamış ana babalar. Yoksulluktan duyulan utanç, yıkılan hayaller. Bu tür deneyimlere maruz bırakılmış insan, sabrını nasıl korur? Sekiz kişi, bir kap bulgurla doymaya çalışırken işşiz baba kendini ölümden nasıl uzakta tutabilir? Okula gidebilmek için bir buçuk liraya muhtaç delikanlı birilerinin yaşadığı lükse nasıl isyan etmez! Otuz yıl boyunca, hem kendi içinden hem de dışından, sol sorgulandı. Demokratik örgütlenme bilinci yerle bir edildi. Solun modasının geçtiği, kalelerinin iskambil kâğıdı gibi yıkıldığı, solculuğun bir çocukluk hastalığı olduğu söylemi kafalara zorla sokuldu. Yeni sağın sol düşmanlığına arka çıkanlara, yarası olan, sözde yeninin büyüsüne kapılmış ya da sağla çıkar ittifakını yeğlemiş birçok eski solcu, yeni liberal demokrat gazeteci, akademisyen, sanatçı da katıldı. Solu vurulup düştüğü yerde lanetleyenler, tarikat, ticaret ekseninde azgınca yol alan siyasetleri sorgulamaya hiç hevesli olmadılar. Polis devleti haline gelişimize, çiğnenen adalet ve hukuka, insan onurunu yerle bir eden uygulamalara soyut bir demokrasi söyleminin peşinde destek çıktılar. Solun cenazesi ne kadar dayanıklı imiş ki hâlâ ortada duruyor, bir türlü kalkmıyor. Çünkü sorunlar çözülmek yerine katlanıyor. Kazanılmış haklar tekrar tekrar budanıyor, yargı yürütmenin emrine geçiyor, orduya saldırı hamleleri şiddetleniyor. Kabul edilebilir sağ siyasetlerin çok altında kurnaz, sinsi bir çizgi izleyen güdümlü sağ, kalıcı olmak için baskı, sansür, yok etme yöntemlerini ölçüsüzce kullanarak tam gaz ilerliyor. Günlük yaşamdan sanata, kavram düşünce ve alışkanlıkların değişimini öngören, daha özgür, daha kaliteli ve adil bir dünya hayal ederken paranın egemenliğinde yaman bir siyasi ve kültürel yozlaşma içine düştük. Yılgınlık diz boyu. Artık özel olan hiçbir şey politik değil. Büyük gazeteler makyajlı. Sayfaları giyim kuşam, yemek, dizi geyiklerinden, köşeleri ben ben’lerden geçilmiyor. Seçime beş ay kala manzara o kadar iç karartıcı ki kitaplardan, sanattan, insanı insan yapan güzel şeylerden söz etmek kolay değil. Sabır iş bitiricilikle sınandıkça göz göre göre üç maymunu oynamak zorlaşıyor. Sabır taşı, Türk tasavvufunda özellikle Alevi Bektaşi geleneğinde yeri olan, dervişler tarafından yekpâre taştan sabırla oyularak yapılan bir simge. Yola kendini vermenin göstergesi. Taşta biçimlenen insan kalbi ve sabrının gücü. Taşın gönül hararetinden ya da soğumasından çatlayabileceğine inanılıyor ve bu hayra yorulmuyor. Önemli şeyler oluyor, bekliyoruz. Bizimki ne zaman çatlayacak? aralinaral@gmail.com En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü Natalie Portman aldı. TİYATRO DAFNE’NİN ‘ARİANNASEVDA YOLU’ YARIN KUMBARACI50’DE SAHNELENECEK evdanın S çıkmaz yolu ULUSLARARASI ÇUKUROVA SANAT GÜNLERİ KAPSAMINDA Kültür Servisi Tiyatro Dafne’nin aşk fırtınalarındaki kopuşları, acıyı anlatan, hüzünlü, mitolojik aşk efsanesi “Arianna Sevda Yolu” oyunu yarın saat 20.30’da Kumbaracı50’de, 20 Şubat’ta saat 16.30’da Duru Tiyatro’da sahnelenecek. Filiz Kutlar, Neslihan Ayşe Öztürk ve Edip Tepeli’nin rol aldığı oyunun yönetmeni, ilk filmiyle 1987 Cannes Film Festivali seçkisinde yer alan senarist, sinema yönetmeni ve oyuncu Memé Perlini. Fransız yazar Pierre Louys’un aşk ve terk edilişi antik bir Yunan efsanesinden esinlenerek yazdığı oyun, Teatro Altrarte ile işbirliği ile geçen yıl İstanbul Tiyatro Festivali’nde ilk kez sahnelenmişti. Şiirselliğine uygun müzikal bir altyapıyla sunulan bu mitolojik aşk öyküsünün müziklerini Eddy Mattei yapıyor. Tiyatro Dafne, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan “Bilitis’in Şarkıları”nın da yazarı Pierre Louys’un “Arianna Sevda Yolu”nu mayıs ayına kadar sahnelemeye devam edecek. ‘Çukurova Ödülü’ Ayla Kutlu’nun ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Bu yıl beşinci kez gerçekleştirilecek “Uluslararası Çukurova Sanat Günleri” (UÇSG) kapsamında geleneksel olarak verilen Çukurova Ödülü’nün sahibi AyAyla Kutlu la Kutlu oldu. Ödül, Kutlu’ya 4 Mayıs’ta Antakya’da düzenlenecek törenle verilecek. Çukurova Sanat Girişimi’ni temsilen Çetin Yiğenoğlu, Mehmet Karasu, Ziya Aykın ve Uğur Pişmanlık’tan oluşan seçici kurul, ödülün Ayla Kutlu’ya verilme gerekçesini, “Yazın yaşamı boyunca yazdığı yetişkinlere yönelik 13, çocuklara yönelik 20 kitabıyla özgün atmosferler yaratarak kadın ve çocuk sorunsalları üzerine eğildiği, eserlerinde ülkemizin her zaman duyarlı olan güney bölgesine ilişkin sosyolojik gelişmeleri irdeleyip aydınlatarak kültürümüze yaptığı katkıları dolayısıyla” sözleriyle açıkladı. Çukurova Sanat Girişimi adına açıklama yapan Çetin Yiğenoğlu, 5.’si düzenlenecek etkinliğin bu yılki izleğinin “Kültürüm Kimliğimdir” olacağını belirterek etkinlik kapsamında “Sanatsal Etkinliklere Neden İlgi Az?” içerikli bir anket çalışması da yapılacağını söyledi. Ayrıca kimi sanatçılarla yazarlar tarafından kaleme alınacak makalelerle de sorun değişik boyutlarıyla irdelenecek. 5. Uluslararası Çukurova Sanat Günleri, bu yıl 4 7 Mayıs tarihleri arasında Antakya, Adana ve Mersin kentlerinde yapılacak. BERLİN’DE ÜÇ BOYUT SANAT SİNEMASINA TAŞINDI ‘Sinyora Cardinale’ İstanbul’da Kültür Servisi Claudia Cardinale, İsmail Hacıoğlu’yla başrolünü paylaştığı “Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak” filminin galası için İstanbul’da. Ali İlhan’ın yönettiği 18 Şubat’ta gösterime girecek filmin basın gösterimi sonrasında film ekibiyle birlikte gazetecilerle biraraya gelen Cardinale, bir çok senaryo okuduğunu ama daha çok bu filmde de olduğu gibi genç yönetmenlerle çalışmak istediğini belirtti. Cardinale Altın Portakal’da yarışan filmdeki rolüyle “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne değer görülmüştü. K A M İ L M A S A R A C I Ç İ Z İ K K Ü L T Ü R Pina Bausch’un üçüncü boyutu Kültür Servisi Alman film yönetmeni Wim Wenders, 61. Uluslararası Berlin Film Festivali’nde, üç boyutlu dans filmi “Pina” ile büyük ilgi uyandırdı. Usta yönetmen Werner Herzog’un “Unutulmuş Düşler Mağarası” adlı üç boyutlu filminin de gösterildiği festivalde bir basın toplantığsı düzenleyen Wenders, efsanevi koreograf Pina Bausch’la ilgili bir film yapmayı çok uzun süredir tasarladığını söyleyerek “Ama bu, üç boyutlu teknolojinin gelmesiyle mümkün oldu. Üç boyut, dansçıların dünyasına girmemi ve onların dilini yansıtmamı daha olanaklı kıldı” dedi. Hollywood’un “Avatar”, “Alice Harikalar Diyarında” ve “Toy Story 3” gibi üç boyutlu fantastik filmlerle büyük gişe yaptığını vurgulayan Wenders, bu teknolojinin sanat filmlerinde henüz yeterince uygulanmadığını belirterek “Bu teknolojinin ille de fantezi filmlerinde kullanılması gerekmiyor, yakında daha küçük ve daha hafif kameraların da kul Wim Wenders’in, efsanevi koreograf Pina Bausch anısına üç boyutlu olarak çektiği “Pina”, yeni teknolojinin fantastik sinemadan sanat sinemasına taşınmasının kapısını açtı. lanılabilmesiyle birlikte bu teknoloji gerçeklikten yola çıkan filmlerde de uygulabilecek” dedi. “Tutkunun Kanatları” ve “Buena Vista Social Club” gibi sinema klasiklerinin yönetmeni Wenders’in “Pina” adlı filminde üç boyutlu teknoloji Hollywood filmlerindeki kadar kullanılmasa da, dans sahnelerine bir derinlik kazandırıyor ve izleyiciyi sahneye çekiyor. Wenders, modern dans dilinde devrim gerçekleştiren Pina Bausch ve onun Wuppertal Dans Tiyatrosu topluluğunu turnede izleyerek yolculuğu, provaları ve gösterileri üç boyutlu olarak filme almayı tasarladığını, ancak Ba usch’un 2009’daki ani ölümüyle projenin yarım kaldığını belirtti. Wenders, “Bu filmi Pina’yla birlikte yapmak istiyorduk. Ama sonra hiç beklenmeyen şey oldu ve Pina’yı yitirdik. İlk başta projeden tümüyle vazgeçmeyi düşündüm, ama giderek filmi mutlaka gerçekleştirmemiz gerektiğine karar verdik. Kaldı ki, Pina her zaman bizimleydi” dedi. Wenders’in “Pina” filminde, Bausch’un koreografilerinden sahnelere, provalardaki çalışmalarına, Wuppertal kentindeki şiirsel dans performanslarına yer veriliyor. Wenders, 35 yıl boyunca Bausch’a esin kaynağı olmuş olan Wuppertal kentiyle ilgili olarak da, “Pina’nın hayal gücünü ateşleyen Wuppertal kentiydi. O yüzden, bu filmde bu kente bir karakter olarak yer vermek bizim için çok önemliydi” dedi. “Pina”, Berlin Film Festivali’nin ana bölümünde, ama yarışma dışı olarak gösteriliyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle