18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 ŞUBAT 2011 PERŞEMBE SAĞLIK KÜRŞAT BAŞAR CUMHURİYET SAYFA 9 Romatizmal rahatsızlıklar eklem, kas ve bağlarda hareketi kısıtlayıp yaşam kalitesini düşürüyor HAYAL ve GERÇEK O Dedi, Bu Dedi... Sözler üzerine ne kadar çok konuşuyoruz farkında mısınız? Başbakan bir şey söylüyor, muhalefet partileri, yazarlar günlerce bu söz üzerine açıklama yapıyor. Muhalefet liderleri bir şey söylüyor bu sefer onun üzerine... Süheyl Batum bir şey söylüyor günlerce bunu konuşuyoruz. Hıncal Uluç bir şey söylüyor onu... Müjdat Gezen bir şey söylüyor onu... Ülkemizde bin türlü dalavere çevirene bir şey olmaz, iki laf edenin başına her türlü çorap örülür. Ben artık bu söz üzerine tartışmalardan çok sıkıldım. O dedi, bu dedi tartışmalarından usandım. Muhalefetin, iktidarın ve Başbakan’ın sözleri üzerine siyaset yapmasından bunaldım. Öncelikle herkesin her söylediği sözün öyle büyük anlamlar taşıdığına inanmam. İkincisi, herkesin istediğini söyleme hakkı olduğunu düşünürüm. Üçüncüsü, biri bizim hiç hoşumuza gitmeyecek bir şey söyledi diye kıyamet kopartmayı hiç anlamam. Elbette kimi konumlardaki insanların bazı sözleri önemlidir, onlar üzerine tartışılır, belki onların söylediği bir şey önemli bir sorunun gündeme taşınmasına yol açabilir. Ama birilerini rahatsız etti diye her söylenen söz de günlerce tartışılır mı? İnternete bakın, bilmem kim ne demiş, bakın utanmazlar ne yapmış türünden yorumlar ve tartışmalar sürüp gidiyor. İnsanlar işini gücünü bırakıp bilmem kimin ne dediği üzerine elektronik posta zincirleri oluşturuyor, protestolar düzenliyor. Bunun için inanılmaz bir zaman harcıyor. Sersemin teki olmadık bir şey yapıyor, bir sürü aklı başında adam bunu kendileri yayıp üzerine yorum yaptıkça daha da parlatıyor, adamın ekmeğine yağ sürüyor. Dünyanın bir yerinde salağın biri diyelim ki Türkiye hakkında, Atatürk hakkında abuk sabuk bir yorum yapmış, saçma sapan bir site kurmuş, ileri geri konuşmuş. Üç, beş kişi görmüş aslında. Birdenbire bunu protesto etmeye kalkışanlar sayesinde bu zırvalık dünya çapında ün kazanıveriyor. Her söylenen saçmalığa bir cevap vermek zorunda mıyız? Ne yazık ki güzel bir yazı, güzel bir iş bu kadar yayılmıyor, bu kadar reklamı yapılmıyor, takdir görmüyor. Ama nerede bir saçmalık, zırvalık, ipe sapa gelmez söz varsa bunun üzerinden tartışma yürüyor. Doğru düzgün bir şey söyleyince kimsenin ilgilenmediğini kavrayanlar da olmadık bir şey saçmalayarak gündem oluşturmayı, güdemi saptırmayı, kendilerinin reklamını yapmayı, ortalığı işgal etmeyi çok güzel öğrenmiş durumdalar. Hele bazıları var ki, oturduğu yerde sanki birisi bir şey söylesin diye bekliyorlar. Mahalle kadınları gibi her duyduğuna laf yetiştirmeyi de beceri sayıyorlar. Birçok köşe yazarının en büyük becerisi bu zaafımızı anlayıp ona göre yazı yazmayı öğrenmiş olmaları. Bıraksak da herkes ne istiyorsa söylese... Her söyleneni, söyleyene bakarak ciddiye almamayı öğrensek... Büyük kuramlara, yüzyıllar öncesinin felsefe geleneğine filan uzanmaya gerek yok. Âşık Veysel’in dediği gibi, “Kim okurdu, kim yazardı/ bu düğümü kim çözerdi/ koyun kurt ile gezerdi/ fikir başka başk’ olmasa...” [email protected] Romatizma herkesi vuruyor SİBEL BAHÇETEPE Kireçlenme nedir? Marmara Üniversitesi Pendik Hastanesi İç Hastalıkları Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Rafi Haner Direskeneli, romatizmanın eklemleri ve eklem dışı yerleri tutan iki çeşidinin olduğunu ama çok sayıda da alt gruplarının olduğunu söylüyor. Romatizmal hastalıklar günümüzde yalnız yaşlıları değil gençleri de etkiliyor. Kişinin sosyal ve iş yaşamını olumsuz etkileyen, eklem, kas ve bağlarda hareket kısıtlılığına neden olabilen romatizmal hastalıkların tanı ve tedavisinde güçlükler yaşandığı belirtiliyor. Romatologlar, tanıların doğru konulamaması nedeniyle gereksiz antibiyotik tedavilerinin yapıldığını anımsatarak, “Romatizma tanısında kişinin öyküsünün alınması çok önemlidir, öykü alınması ile tanıların neredeyse yüzde 8090’ı konulmaktadır” dediler. Romatizmanın tek bir hastalık olmadığını, 200’e yakın hastalığın bu sınıfa girdiğini vurgulayan romatologlar, “Romatizmal hastalıklar eklemlerin yanı sıra, kalp, akciğer, beyin ve Prof. Dr. Rafi iç organlarda da iltihap Haner oluşturabilirler. Bu neDireskeneli denle yakınmalar yalnızca eklemler ile sınırlı değildir. Sistemik Lupus Eritematozus, Behçet Hastalığı, Ailevi Akdeniz Ateşi, Ankilozan Spondilit, kireçlenme, Osteoartrit, Osteoporoz başlıca romatizmal hastalıklardır” diye konuştular. Romatizma, vücudumuzun hareket etmesini sağlayan kaslar, kemikler, eklemler ve bu yapıları birleştiren bağlarda ön planda ağrı ve hareket kısıtlılığına bazen de şişlik ve şekil bozukluğuna neden olan hastalıkların genel adına veriliyor. Romatizmal hastalıkların dünyada yaklaşık 335 milyon hastasının olduğu belirtildi. Türkiye’de hastalıkla ilgili yetişmiş eleman sayısının ihtiyaçlara göre az olması nedeniyle romatizmanın tanı ve tedavisinde güçlükler yaşandığı, hastalıkta doğru tanı ve tedavinin hastanın yaşam kalitesi üzerinde çok önemli olduğu ifade edildi. Hastalığın iki türü var armara Üniversitesi Pendik Hastanesi İç Hastalıkları Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Rafi Haner Direskeneli, romatizmanın eklemleri ve eklem dışı yerleri tutan iki çeşidinin olduğunu ama çok sayıda da alt gruplarının olduğunu anımsatarak, “Bunların içinde özellikle gençlerde yumuşak doku romatizmaları, yani vücudun ağrı eşiğinin daha düşük olması ile giden ve daha ziyade kasları ilgilendiren iltihapsız romatizmalar oldukça sık görülüyor. Örneğin Fibromiyalji (yumuşak doku romatizması) dediğimiz hastalık bunlardandır” dedi. Gençlerde iltihaplı romatizmaların sıklıkla görüldüğünün altını çizen Direskeneli, yaşlılarda ise iltihaplı romatizma ve fibromiyaljiye ek olarak iltihapsız romatizma türü olan kireçlenmenin (artroz) görüldüğünü anlattı. “Kireçlenme de eklemlerde ağrı ve hareket kısıtlılığına neden olduğu için romatizmal hastalıklar içinde yer alıyor” diyen Direskeneli, ayrıca toplumda lokal romatizmaların da sıklıkla görüldüğünü söyledi. Lokal yani bir eklemi etkileyen romatizmaların her yaş grubunda görüldüğünü anımsatan Direskeneli, şöyle M devam etti: “Tek bir eklemi etkileyen lokal romatizmalarda, örneğin omuz kılıfı hastalığı, dizde menüsküs gibi hastalıklar söz konusu olabiliyor. Bunların aslında büyük birçoğunluğu romatologlardan çok fizik tedavi ve ortopedi uzmanlarınca değerlendiriliyor. Ancak bizim de bazen diğer romatizmal hastalıklardan ayrımı açısından bu hastaları değerlendirmemiz gerekebiliyor.” hastalıklar sında yer sık Romatizmalalan ve dahaarayaşlılarda görülen osteoartrit (kireçlenme) el, diz, kalça eklemlerini tutar veya omurgada eklem içi kıkırdak kaybı ile seyrediyor. Kadınlarda daha sık görülen hastalık 75 yaşında toplumun yüzde 40’ında görülüyor. Şişmanlık, ileri yaş, eklemlerin aşırı kullanılması, mesleki kazalar, kalça kırığı gibi gelişim bozuklukları, kas zayıflığı risk faktörleri arasında yer alıyor. Bu nedenle tedavisinde kilo vermek, egzersiz, mesleki ve sosyal alışkanlıkların değiştirilmesi, ağrı ve iltihap giderici ilaçlar, fizik tedavisi ve rehabilitasyon uygulaması, ortopedik uygulamalar ön plana çıkıyor. Dünyada 335 milyon hasta var Bel ağrısı romatizma belirtisi olabilir en sık görülen romatizmal hastalıkların Toplumdaağrıları geliyor.başında sırt ve bel Prof. Dr. Haner Direskeneli’ye göre insanların yarısı hayatında bir kez bel ağrısı yaşıyor ve bu da aslında bir romatizmal hastalık. “Örneğin bizim mekanik bel ağrısı, aşağı bel ağrısı dediğimiz hastalık örneğin bir valiz kaldı rıp belinizin tutulması insanların yaklaşık yarısının hayatında bir kez başına geliyor. Bu aslında sınırlı bir romatizma. Birkaç gün sürüp genellikle düzeliyor. Ama kronikleşebiliyor, tekrarlayabiliyor” diyen Direskeneli, bel fıtığının da bir çeşit romatizmal hastalık olduğunu anlattı. Yumuşak doku romatizmaların, lokal romatizmalar ve kireçlenmelerin toplumdaki romatizmaların yüzde 90’ını oluşturduğunun altını çizen Direskeneli, romatizmal hastalıkların tanısında hastanın öyküsünü dinlemenin çok önemli olduğu, tanıların da yüzde 8090’ının öykü sırasında konulduğu, bunun dışında da birtakım kan testleri ile iltihaplı romatizmaların anlaşılabileceğini söyledi. Rahatsızlık ilerleyen safhalarda omurgada şekil bozukluğuna neden oluyor Fıtıkla karıştırılıyor İltihaplı romatizmalar toplumun yüzde 5 gibi bir oranında görülürken, iltihapsız romatizmalar yüzde 8090’ında görülüyor. Buna karşın iltihapsız romatizmalar daha ciddi sorunlara neden oluyor. Prof. Dr. Direskeneli, iltihaplı romatizmaların ikiye ayrıldığını vurgulayarak özetle şu bilgilere yer verdi: “Bu grupta ankilozan spondilit dediğimiz, ağrılı, ilerleyici bir romatizmal hastalık yer alıyor. Bu ağrı türü omurgada şekil bozukluğu ve hareket kısıtlılığı yaratan, öne, yana eğilmeyi, boyun hareketlerini etkiliyor. Ama her spondilit bu kadar ağır seyretmiyor. Aslında spondilitlerin büyük bir kısmı omurgada ağrı yapmakla beraber hastaların hayatlarını normal fonksiyonla sürdürmelerine de neden oluyor. İltihabı dediğimiz bir ağrı var. Bu ağrı özellikle hareketsizlikten sonra olan, yani uzun bir uykudan sonra, bir masada uzun bir süre oturduktan sonra olan ağrılar ve hastalar ilk harekete geçmek istedikleri zaman tutukluk ve kısıtlılık tanımlıyorlar. Yüzlerini yıkamak için musluğa eğildiklerinde zor Ankilozan spondilit lanıyorlar. Ama özellikle hastalığın hafif türlerinde bu birkaç saatte açılıyor. Hasta günün geri kalanında bize bir kısıtlılık tanımlamıyor. İşlerini yapabiliyor, yürüyebiliyor, hareket edebiliyor. Bu her gece tekrarlanıyor, işte bu iltihabi ağrı. Böyle bir sırt, bel ağrısını basit bir mekanik bel ağrısından ya da bel fıtığından ayırt etmek gerekiyor. Özellikle bel fıtığı tanıları ülkemizde çok sık konuluyor. 9 Eylül Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre ilk bel fıtığı tanısı konan hastaların daha sonra spondilit (iltihabi romatizma) tanısını çok daha geç aldığı ortaya çıkmıştır. Hekimlerin özellikle iltihabi ağrıyı iltihapsız ağrıdan ayırt etmesi çok önemlidir.” İkinci büyük iltihabi romatizma grubunda yer alan romatoid artritle hasta sayısının ülkemizde 70 bine yakın olduğu, hastalığın görülme sıklığının kentleşme ile birlikte arttığı anımsatıldı. “Virüs ve bakteriler gibi çevresel kökenli tetikleyiciler, kadınlık hormonu, eklem içi hasar yaratan iltihabi hücre üretimi” gibi risk faktörlerinin olduğu belirtilerek, söz konusu hasta Romatoid artrit Cerrahi tedavi omatizmal hastalıklarda cerrahinin rolü eklemlerde, kaslarda ve tendomlarda geri dönüşümsüz hasar söz konusuysa devreye giriyor. Örneğin genç hastada omuzda kılıf yırtılması, dizin içindeki bağ kopması gibi sorunlar söz konusu ise cerrahi yöntemle tedavi ediliyor. Ancak iltihabi sorunlarda asıl hedefin cerrahiye gerek olmayacak şekilde hastalığın tedavi edilmesi ve geri dönüşümsüz hasarın önlenmesi olarak belirtiliyor. Tanısı konulmamış ya da geciktirilmiş olan kalça eklemindeki romatizmada geri dönüşümsüz hasar olmuşsa protez dışında seçenek kalmayabiliyor. Yağmur ve Romatolog sayısı yetersiz romatizma Toplumun yüzde 23 gibi küçük bir bölümünü ilgilendiren ancak günlük ve iş hayatını olumsuz etkileyen iltihaplı romatizma konusunda hastalar sıklıkla romatologlara başvurmak istiyor. Oysa bu konuda ülkemizde ihtisas yapan hekim sayısı 150 ile sınırlı. Romatologlar bu sayının yetersiz olduğunu ve Sağlık Bakanlığı’nın kadro açması gerektiğini ifade ediyorlar. Aile hekimliğinin de romatizma tanısının konulması aşamasında önemine dikkat çekilerek, “Aile hekiminin iltihabi ağrıyı iltihapsız ağrıdan ayırt edebilmesi çok önemlidir. Birinci basamakta bu sorun doğru anlaşılırsa ikinci basamak olan kamu kurumu hastanelerinde dahiliye, fizik tedavi ve rehabilitasyon ile ortopedi uzmanları birçok hastayı tedavi edebilir. Ağır hastalık varsa tanı güç ise o zaman romatolog devreye girer. Ne yazık ki bu kurumların çoğunda romatolog yok. Romatologlar genel olarak üniversitelerde bulunuyor. Romatoloji üst ihtisastır. Yani iç hastalığı alanında uzmanlık yapan bir hekimin romatoloji yan dal eğitimi sonrasında bu uzmanlığı alabilir” dediler. lıkta hastaların sabahları çok fazla sıkıntı çektikleri, iştahsızlık, el ve ayağın küçük eklemlerinin, dizin ve boyun omurlarının tutulabildiği, kansızlığın ortaya çıktığı, ağız ve ve gözde kuruluk meydana gelebileceği kaydedildi. Daha ziyade uç eklemleri tutan romatoid artrit olduğunu, bunların da 2550 yaş arası menopoz öncesi kadınların yüzde 80’inde görülürken, hastalıkla ilgili Direskeneli şu bilgileri verdi: “İltihabi romatizmalar gençlerde daha sık görülüyor. Romatizmanın yaşlı hastalığı olduğuna dair genel bir yargı var. Evet yaşlılıkta kireçlenmeye bağlı sorunlar, ağrılar genel anlamda vücutta romatizmal ağrılar daha sık olabiliyor ama asıl kısıtlayıcı romatizmaların hemen hepsi genç yaşlarda başlar ve kadınlar için bu anlamda en önemli hastalık romatoid artrittir. Bu elin küçük parmaklarında ağrı ve şişlik yapıyor, hastalar tipik olarak sabah ilk kalktıklarında bir bardağı tutmakta, çocuklarına kahvaltı hazırlamakta çok zorluk çekiyorlar. Gün içinde hareketleri normale dönüyor ama hastalık ağırsa uzun dönemde eklemlerde harabiyete yol açarak kalıcı şekil bozukluklarına, kısıtlılığa yol açabiliyor. Kalbi de etkileyebilir Toplumda romatizmal hastalıkların kalbi tuttuğu şeklinde yaygın bir kanı bulunuyor. Lupus, romatoid artrit gibi hastalıkların kalbi tutabildiği ama çok nadir görüldüğü de ifade edildi. Prof. Dr. Direskeli, asıl önemli olanın az görülen ateşli eklem romatizmasına dikkat edilmesi gerektiğini ifade ederek, “Romatizmal hastalıkların çoğunun nedenini bilmiyoruz ama ateşli eklem romatizmasının nedeni bütün dünyada bir mikrobik romatizmadan kaynaklandığı kabul ediliyor. Boğazla ilgili mikroplar eklemlerde yarattığı ağrı ve hareket kısıtlılığının yanında kalbi etkileyebiliyor. Kalp kapakçığı sorunlarına yol açıp kalp hastalığına yol açabiliyor” değerlendirmesini yaptı. R Ömür boyu sürmüyor tedavisi bir mikrobik hastalık tedavisi ya da kanser gibi Romatizma hastanınsırasındakalitesiniiyileştirici olmadığını, yaşam düzeltme yolunda tedavilerin yapıldığını anımsatan Direskeneli, “Hastalıklar ömür boyu değil genellikle bütün romatizmal hastalıklar başladıktan sonra ilk yıllarda daha aktif ve ilerleyen yaşlarla düzelme eğilimine giriyorlar” dedi. Direskeneli, “Kanında çok yüksek iltihabı olan, genetik bazı testleri pozitif olan, hastalığa dirençli olan kişilerde uzun süreceğini söyleyebiliriz” diye konuştu. İltihaplı romatizmada ana hedefin hastanın ağrısız uyanması ve gün içerisinde bütün aktivitelerini normal yapabilmesine yönelik olduğunu, ilaç tedavisinin de bu yönde olduğunu anlatan Direskeneli, ilaç tedavisi ile hastalığın yüzde 100 iyileşemeyebileceğini, hastalığın yeniden ortaya çıkabileceğini de kaydetti. aman zaman bazı hastaların “bugün romatizma ağrılarım arttı, yağmur yağacak” gibi söylemlerinin bilimsel gerçekliğinin olup olmadığı uzun yıllardır tartışma konusu oldu. Uzmanlar, bilimsel olarak bunun henüz kanıtlanmadığını söyleseler de, ısı ve nem değişikliklerinin ağrı eşiği üzerinde etkisinin olabileceğini belirtiyorlar. Prof. Dr. Haner Direskeneli, “Bilimsel olarak bunu kanıtlamak çok zor. Ancak ısı ve nem değişikliği bizim ağrı eşiğimizi etkiliyor ve vücudumuzun ağrıyı daha az ya da çok duymasına neden oluyor” derken, aynı durumun ruh sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisinin olduğunu anlattı. Direskeneli, “Genellikle sonbaharda mevsimsel değişiklik ile birlikte ruhsal durumumuz da değişiyor. Depresyon genellikle bu ayda artıyor. Örneğin stres gibi bazı faktörlerin de yumuşak doku romatizmalarında etkili olduğunu biliyoruz” değerlendirmesini yaptı. Z C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle