24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 ŞUBAT 2011 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 ERG, 65 ülkeden 15 yaşındaki öğrencilerin katıldığı PISA sınavının sonuçlarını değerlendirdi DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ ‘Başarı uçurumu’ derin 2006’da uygulamaya Türkiye’den katılan öğrencilerin yüzde 32’si okuma testinde, yüzde 52’si de matematik testinde temel yeterlik düzeyinin altında kalırken, bu oran 2009’da sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 42’ye düştü. FİGEN ATALAY Kâğıttan Kaplan!.. Hep aynı oyun, hep aynı nakarat... Darbeciler ve mağdurlar!.. Geçen hafta “Kumpanya” başlıklı yazımda iktidarın tam desteğini alan işbirlikçi tetikçilerin, CHP’yi karalamak, MHP’yi barajın altına itmek için her türden ahlak dışı “Kampanya”yı tezgâhlayacaklarını yazmıştım. Daha o yazının mürekkebi kurumadan, en bayağısından kampanyalar, art arda gündemin ilk sırasına tırmandırılıverdi. Önce bu ülkenin yüz akı bir sanatçısını, Müjdat Gezen’i hedef aldılar; Sevgili Gezen işin aslını tetikçilerin yüzüne olabildiğince ağır bir şekilde çarptı... Ama ne gam; bu topraklarda yüz binlerce kez benzeri görüldüğü üzere “çamur atılmıştı” ya, “Kumpanya”ya bu kadarı da yeterdi... Yeniden ava çıktılar!.. Bu kez hedeflerinde eğilip bükülmeyen, her şartta doğruyu söylemekten çekinmeyen bir “yeni siyasetçi” vardı... “İpini çekebilmek” için uzun süredir uğraştıkları Süheyl Batum ile ilgili olarak kampanyanın düğmesine basılıverdi!.. Ne yapmıştı Süheyl Batum?.. Zonguldak’ta bir yığın insanın karşısında orduya “Kâğıttan Kaplan” demiş, böylece TSK’yi darbe yapmadığı için kınamıştı!.. İnsan zekâsına aykırı bu haberi okuduğumda ilk düşüncem “cımbızla çekilmiş” oldu... Batum’un o sözlerinin tamamını Ruhat Mengi’nin köşesinde görünce yutturulmaya çalışılan kampanyanın ne denli vahşice tasarlandığını gördüm ve inanın hiç şaşırmadım... İşte önü ve arkası ile o sözler... Türkiye’de bir sistem, bir statüko oluşturuldu, buna karşı olan tüm kurumlar ortadan kaldırıldı. Koskoca ordunun önce dost ve müttefik ülkeler tarafından içi boşaltılmış; kâğıttan bir kaplan kalmış olmalı ki yıkmaları kolay oldu. Biz onu güçlü bir ordu zannederken o koca ağacı yıktılar. Sonra yargı operasyonu yapıldı. Şimdi sıra CHP’ye geldi, ama CHP’yi yıkamayacaklar... O sözlerin özeti böyle. Devamı da var tabii; TSK’nin kendisine yapılan ağır suçlamalara, aramalara, subaylarının delilsiz olarak hapsine kayıtsız kalması, 27 Nisan muhtırasının orduya ve demokrasiye verdiği zarara rağmen sorgulanmaması, Hilmi Özkök gibilerinin konuşmaması... İşte Batum bu örneklerden yola çıkarak yukarıdaki sözleri söylediğini tüm açıklığı ve delilleri ile ortaya koydu. Peki, söyledikleri yalan mıydı?.. Orduyu dize getirmek için en akıl almaz yalanlar manşetlere çıkarılmadı mı? Genelkurmay’ın kalbi sanılan “Kozmik Oda” ne idüğü belirsiz bir telefon ihbarı ile, “Bülent Arınç’a suikast” çığlıkları arasında aranmadı mı?.. Ortaya atılan delillerin sehven(!) yaratıldığı bir bir ortaya çıkmadı mı, çıkmıyor mu? Sözün özü, seçime dört ay kala “Kumpanya”, en ahlak dışı yalanları kullanarak, muhalefeti karalamayı sürdürüyor, sürdürecek... Buna en sert karşı çıkışı ise yine muhalefetin kendisi yapmalı; bu yalanları muhataplarının yüzüne boş bir eldiven gibi çarpmalı; orduyu da, yargıyı da, aslında kimin aşağılayıp ortadan kaldırmaya çalıştığını, hangi odakların Cumhuriyeti gömmek için uğraştığını açıkça anlatmalı. Bu ülkede namusluların en az namussuzlar kadar cesaretli olduğunu göstermeli... Tabii, eğer kâğıttan kaplan değillerse!.. EŞİTLİK YOK... ERG’nin değerlendirmesine göre, PISA testlerinden eğitimde eşitlik alanında elde edilen sonuçlar da çarpıcı. Sosyoekonomik statü açısından en alt çeyrekte bulunanlarla en üst çeyrekte bulunanlar arasındaki “başarı uçurumu”, Türkiye’de birçok ülkeye göre daha derin. En üst çeyrekte bulunan öğrenciler, ortalama 92 puan daha fazla alıyorlar. Oysa puan farkı, Finlandiya’da 61, Hırvatistan’da 73. Türkiye’de öğrenci başarısındaki farklılaşmanın yüzde 19’u, doğrudan öğrenciler arasındaki sosyoekonomik statü farklarıyla açıklanıyor. Bu, Macaristan ve Belçika’dan sonra OECD ülkeleri arasındaki en yüksek değer. Ayrıca bu değer 2006’da yüzde 13.1 iken 2009’da 6 puan yükselmiş. Yani, çocuğun içinde bunduğu sosyoekonomik koşulların okul başarısı üzerindeki belirleyiciliği son üç yılda artmış. PISA sonuçları, Türkiye’deki okulların sosyoekonomik kökene göre ayrıştığını ortaya koyuyor. Sosyoekonomik statü açısından en alt çeyrekte bulunan öğrencilerin yüzde 64’ü dezavantajlı okullara giderken, yalnızca yüzde 7’si avantajlı okullara gidiyor. En üst çeyrekte bulunanlarınsa yüzde 64’ü avantajlı okullarda eğitim alıyor. Avantajlı öğrenciler avantajlı okullara, dezavantajlı öğrenciler dezavantajlı okullara gidiyor. Farklı sosyoekonomik kökenlerden gelen öğrencilerin bir arada eğitim aldığı ve eşit fırsatlara sahip olduğu “karışık okullar” azalıyor. Türkiye, karışık okulların sistem içindeki ağırlığının en az olduğu dört OECD ülkesinden biri. Eğitim Reformu Girişimi, (ERG) OECD tarafından uygulanan ve 65 ülkeden 15 yaşındaki öğrencilerin katıldığı PISA sınavının sonuçlarını eğitimde eşitlik açısından değerlendirdi. Değerlendirme sonuçlarına göre, Türkiye, toplumsal dezavantajların öğrenci başarısı üzerinde en etkili olduğu üç OECD ülkesinden biri. Sosyoekonomik Farklı sosyoekonomik kökenlerden gelen öğrencilerin bir arada eğitim aldığı “karışık okullar” azalıyor. Türkiye, karışık okulların sistem içindeki ağırlığının en az olduğu dört OECD ülkesinden biri. gruplar arasındaki başarı uçurumu, özel müdahaleleri zorunlu kılıyor. OECD tarafından her üç yılda bir düzenlenen PISA testlerinin aralık ayında açıklanan sonuçlarına göre, Türkiye okuma, matematik ve fen alanlarında yapılan testlerde 2223 puanlık artışlar elde etti, ancak OECD ül keleri arasındaki sıralamasında herhangi bir gelişme sağlayamadı. Puan artışlarının Türkiye’de temel yeterlik düzeyinin altında kalan öğrenci sayısının azalmasından kaynaklandığı görülüyor. 2006’da uygulamaya Türkiye’den katılan öğrencilerin yüzde 32’si okuma testinde, yüzde 52’si de matematik testinde temel yeterlik düzeyinin altında kalırken, bu oran 2009’da sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 42’ye düştü. İlerlemeye rağmen Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin yüzde 25’inin okuduğunu anlayamaması ve 42’sinin basit matematiksel problemleri çözememesi düşündürücü. Yaşam Pahalı Ölüm Sudan Ucuz... PERİHAN ERGUN Şubatın başında başkent Ankara’nın OSTİM ve İvedik organize sanayi bölgelerindeki iki işletmede iki patlama oldu. Sonuç; 20 ölü, biri ağır olmak üzere 58 yaralı. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’nin saptadıklarına göre; iş kazalarında bunlar giderek faciaya dönüşüyorTürkiye’nin bu konuda Avrupa’da 1. dünyada 2. oluşunun nedeni işletmelerin denetimsiz ve yasadışı yöntemlerle çalışıyor olmaları. Bunları bizler de basından izliyoruz. Daha önce Zonguldak ve işte bu patlamalar da bunun kanıtları oluyor. Bir de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer “Bu iki yerde ciddi iş sağlığı ve güvenliği sorunlarının olduğunu, ruhsatlarının incelenip, buna göre gereğinin yapılacağını” söylemez mi? Bu işyerleri 7 yıldır izinsiz çalıştırılmakta olup 34 yıl önce denetimleri yapılmış, söylenilen bulgulara o zaman ulaşıldığı halde hiçbir işlem yapılmamış. Toplumun temel bireylerinin en önemlisi olan emek ve emekçi, bu denli göz ardı edilirse o memleket demokratik haklarla övünülebilir mi? Bu konunun baş sorumlusu Bakan Dinçer değil mi? Kurbanlardan biri olan Aytaç Akkaya’nın ağabeyi, kardeşinin Çubuk Meslek Yüksekokulu’nda bilgisayarlı muhasebe okuduğunu, tatillerde Metsan şirketinde 3 gün sigortasız çalıştığını, olay yerinde ondan haber beklediğini anlatıyordu. Yazık ki ülkemizde Aytaç gibi yüksek eğitimli, branşlarıyla ilgili iş bulmaktan vazgeçmiş, ekmek kapısı arayan binlerce gencimiz var. Ankara’da sokaklara, meydanlara hak arayışıyla dökülen emekçiler, atama sınavlarını kazanmalarına karşın tayinleri yapılmayan öğretmenler ve binlerce işsizin derdini dinlemeyen iktidar, bir de direnişçilerin üzerlerine Ankara’dakiler yetmiyor başka kentlerin polislerini de getirerek, anakentin ayazında üstlerine basınçlı su ve gaz sıktırarak, sindirilip susmalarını istiyor. Adeta acımasızca canlarına kastediyor. Dış ülkelere yönetimini tanımlarken nitelediği ‘yeni demokrasi’ şekli bu olsa gerek! Anadolu ve Trakya’da tarım üreticisi ve emekçilerinin de dertlerini sıralarsak buna yürek dayanmaz... Emekçilerin hak gasplarını içeren bir konu da 2009 sonunda hükümetin işletme yeri açanlara 3 ay ruhsatsız çalışma iznini verişidir. Buna, her ne kadar işleticileri özendirmeyi amaçlamak adı verilse de üç ay denetim yapılmayan yerin işvereni, bu ihmalden faydalanarak yıllarca izinsiz çalışabiliyor. Böylece bu yasadışı çalıştırma işverene, doğal olarak, vergisiz yüklü kazanç, çalışanlara da sayısız mahrumiyet getiriyor. Bunlar yetmezcesine adına ‘torba yasa’ denilene göre ben ona harar yasa diyorumdevlet isterse işçilerin çalışma yerlerini keyfince, hatta çalıştığı kentin dışında başka yerlere de gönderebilecek. Halen kamu görevlilerinin eş durumlarına göre aynı yerde çalışmaları gereğini çözememişken bir de emekçilerin aile düzenlerini bozacaklar. O zaman emeğin veriminin ne denli düşeceğini hiç dikkate almıyorlar. Sanki toplum yabancıların işgalinde! Türkiye’nin gidişatında bunlarla birlikte başta düzmece Ergenekon davası varken bir yığın sorunla uğraşılırken, Ortadoğu’daki halk kalkışmaları üzerine Sayın Başbakan, akıl vermelere de kalkabiliyor. E… tabii ‘Biz BOP’un stratejik ortağıyız’ diye dış siyasetini defalarca dile getiren ve ABD eşliğinde bunu görev bilerek hatta hakemliğini de yüklenen iktidarın, Mısır’da 30 yıldır hüküm süren Mübarek’e akıl vermesi doğal olsa gerek. O zaman orada kalkışan halkın eylemlerine ABD ile AB durumu kollayarak, karışmaz görünürken, Başbakan, bizdeki halk direnişlerine insanlık dışı uygulamalarla karşı çıkacağına, Mübarek’e önerdiği gibi halkını neden önemsemiyor? Bu görüntü bizde ataerkil ve ilkel alışkanlıklarla aile içinde akıl almaz, kınanası davranışlara neden olan genelde erkeklerin dışarıya hoşgörülü ve efendi portresi vermesine benziyor. Yaradan iktidara insaf, halkımıza da sağduyuyla düşünüp seçimini yapma yetisini versin… Bu yazımda sizlere yurdumun geleceğinden duyduğum karamsarlığı gideren, sevgili Gülsen Tuncer’in lütfedip götürdüğü 6 Şubat günü Atatürk’çü Düşünce Derneği’nin Ümraniye’de Haldun Alagaş Spor Salonu’nda halka sunduğu Cumhuriyet buluşması toplantısının ana temi ‘Türkiye Bizim Cumhuriyet Bizim’ sloganına binlerce kişinin coşkuyla ant içmesini tüm yurtseverlerin görüp duymasını isterdim. Derneğin Genel Başkanı Tansel Çölaşan’ın hitabındaki inanca, oradakilerin Atatürk ve Cumhuriyetimize dört elle sarılacaklarına içtenlikli söz verişlerini de gördüm… HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Sevgili kardeşim Balbay, kara saldırı tam da tahmin ettiğim üzere, en bayağısından kampanyalarla başlatıldı. Bu ülkenin namuslu aydınlarını, en değerli sanatçılarını, en ağır iftiralarla, kara çalmalarla safdışı etme, halkı iyice sindirme ve ne pahasına olursa olsun yeniden iktidara gelme planı sahneye konmuş durumda... Ön planda, her türlü itilmiş kakılmışlıklarına karşın yine “liberal” etiketli işbirlikçiler var!.. Bu nasıl bir hazmetme yeteneğidir, bu ne türden bir bağımlılıktır, inan yazarken tüylerim ürperiyor... Sanatçı deyince; Yıldız Kenter için yazdığın yazıyı okurken, arkadaşın olmaktan bir kez daha onur duydum sevgili kardeşim... “Acaba” diye düşündüm: “Şu kiralanmış ruhlar, bu yazıyı okurken bir nebze olsun utanmışlar mıdır?” Yanıt, Kocaman bir “hayır” tabii!.. Seni ve tüm yurtseverleri saygı, sevgi ve özlemle kucaklıyorum... eposta: [email protected] Bir Yurtsevere Mektup (100) BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Orduda sol ka 1 nat. 2/ Satrançta bir değerlendirme ve 2 klasman sistemi... 3 Dinleyiciler önün 4 de, bir konuşmacı grubunun genellik 5 le sosyal ya da si 6 yasal bir konuyu 7 tartışmak amacıyla düzenledikleri top 8 lantı. 3/ ABD hal 9 kından olan kim1 2 3 4 5 6 7 8 9 se... Gözleri görmeyen. 4/ Köy evlerinde giriş ye 1 K E P E N E K M ri. 5/ Korunmak için bir 2 E V İ N D A R A yere bırakılan eşya... Bir 3 P İ AMA Z ON nota. 6/ Bir meyve... Siv 4 E N A Y İ A L İ risinekleri kovmaya ya 5 N M İ M İ K F rayan tablet. 7/ Konut... 6E D A İ N B E Eğilip bükülmez, katı. 8/ K E S Hititlerin akıl ve bilgelik 7 K A Z A K 8 R O L B E N T tanrısı... “İnsan bir misali / Seni eken biçer bir 9 M A N İ F E S T O gün” (Karacaoğlan). 9/ Bir tür gemici düğümü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Orduda sağ kanat. 2/ Bir göz rengi... “Yalan, uydurma söz” anlamında argo sözcük. 3/ Üç telli bağlama... Şaşma belirten bir ünlem. 4/ Trabzon ilinde bir yayla... Tanrı. 5/ Salgın hastalık. 6/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Rafları olan kapaksız ve taşınır dolap. 7/ Kuran’da bir sure... Argoda marka düşkünü züppe kimselere verilen ad. 8/ Gerçekleştirilmesi zamana bağlı güçlü istek... Ruh. 9/ Samsun’un bir ilçesi... Olumsuzluk belirten bir önek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle