22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 ŞUBAT 2011 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Yard. Doç. Dr. Cumhur Aydın, trafik düzenlemeleri için hiçbir plan, program olmadığına dikkat çekti: 7 Trafik makyajla çözülmez LEYLA TAVŞANOĞLU GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Bir Leylek Öyküsü... UNESCO, 2011 yılını doğumunun 400’üncü yılı nedeniyle Evliya Çelebi Yılı kabul etti. Avrupa Konseyi de Çelebi’yi “21’inci yüzyılda insanlığa yön veren en önemli 20 kişiden biri” saydı. Çelebi’nin Seyahatname’sini biçemini bozmadan ilk yayımlayanlardan Mustafa Nihat Özön 20 Ocak 1980’de kitabı daha da genişletip, bilimsel notlar ve sözlük ekleyerek yayına hazırlayan Nijad Özön de 15 Ocak 2011’de aramızdan ayrılmıştı. Üçünü de saygı ile anarak sizleri 358 yıl öncesine götürmek istiyorum. Evliya Çelebi’nin yanına kapılandığı Melek Ahmet Paşa 1652 yılında Özi Eyalet Valiliği’nden alınıp Rumeli Valiliği’ne atanmıştı. Aynı yılın kasım ayı sonunda Sofya’ya ulaştı. Halk arasında leyleklerin “Marta kalmam gelirim, ağustosa kalmam giderim” dediği söylendiğine göre Evliya’nın, alıntıladığım öyküsüne en erken 1653 yılı Nisan ayında tanık (?) olduğu anlaşılıyor. Ama öncelikle vurgulamak istiyorum ki Evliya Çelebi, bugünkü değil, 358 yıl önceki bizi anlatıyor. Arada fark göremiyorsanız kabahati Evliya Çelebi’ye yüklemek haksızlık olur. “Sofya şehrinde paşa sarayı önünde Çelebi Camisi aslı eski tapınağın kurşunlu damı üzerinde bir çift leylek yuvalanıp yumurtlamışlardı. Bir gün Debbağoğlu adlı bir rezil caminin düzlüğüne çıkıp leylek kuşunun yumurtalarını alıp yerine kara karga yumurtası kor. Vakit ve saati geldikte iki tane karga yavrusu ortaya çıkar. Kara karga yavrusu, leylek yuvasında kımıldamaya başladıkça, leylek baba avdan gelip görse kim iki tane karga yavrusu! Hemen leylek baba leylek anaya gagasıyla bir iki kötek vurup, leylek baba uçup feryad ü figan ile Sofya şehrinin içinde ve dışında dolaşıp, laklakayla nice bin leylek kuşunu toplayıp, doğru Çelebi Camisi’nin kubbeleri üzerinde durup, caminin kubbeleri ve düzlük yerleri leylek kuşlarından kurşunlu kubbe görünmez oldu. Bu kere bütün kuşlar, anılan yuvaya birer birer gelip, aşılama olan karga yavrularına bakıp ‘lak lak’ diyerek kubbe üzerinde dururlardı. Sanki hal diliyle feryad ü figan ederlerdi. Her kim bu çığlığı işitirdi, sanki ödü patlardı. Ol gün bütün kuşlar ne yediler ve ne içtiler. Leylek feryadından Sofya’da asla gönül rahatlığı olmayıp, bütün halk işinden kalıp leylekleri seyrederlerdi. İşin sonunda nice yüz leylek, karga yavrularını öldürüp, ondan sonra leylek anasına ‘piç evlat kazanmışsın’ diye gaga vurup parça parça edip, halkın gözü önünde cami kubbelerinden aşağı parçalarını bırakıp, bir tür laklak sesleri dahi ederek laklak babaya bir laklak anne eş verip, bütün kuşlar, yuvalı yuvasına kanat çırpıp gittiler. Bütün kent halkı bu duruma şaştılar. Melek Ahmet Paşa Efendimiz dahi çok acıklı duruma hayran kalıp ‘Tez yumurtaları değiştiren rezili getirsinler hakkın gelelim demişken’ Sabreyleyin. ‘Allah adalet edip ol rezilin hakkından gelir’ diye nefes etti.” oerinc@cumhuriyet.com.tr Aygün: Bomba üzerindeyiz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ATO Başkanı Sinan Aygün, LPG’li araçların kontrolsüzce alışveriş merkezlerinin kapalı otoparklarına girebildiğini belirterek “Bomba üzerinde yürüyoruz” uyarısında bulundu. Aygün, kapalı otopark girişlerinde LPG’li araç kontrolü yapılmadığını belirlediklerini vurgulayarak “Facia geliyorum diyor” dedi. CHP’li Sezgin Tanrıkulu’na dava DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu)JİTEM davasında askeri mahkemenin görevsizlik ve tahliye kararlarını eleştiren Sezgin Tanrıkulu hakkında, “adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçundan dava açıldı. Tanrıkulu’nun ilk duruşması Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Davayı açan mahkeme ise Siverek Ağır Ceza Mahkemesi. Tanrıkulu’nun “etkilemekle” suçlandığı dava, görevsizlik kararları nedeniyle henüz görülmüyor. Yani Tanrıkulu “gelecek davaları etkilemeye teşebbüsle” suçlanıyor. Atılım Üniversitesi öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Cumhur Aydın Türkiye’nin trafik sorununun yıllardır makyajlarla halledilmeye çalışıldığını söylüyor. Aydın trafik düzenlemeleri için hiçbir plan, program olmadığına dikkat çekiyor. “Eğer olsa o zaman yapboz yapıp birilerine rant sağlama olanağı ortadan kalkar” diye önemle vurguluyor. Türkiye’de bir ülke ulaştırma planı var mı? Biz plandan ve planlamadan hoşlanmayız. Çünkü planlar bize keyfi davranma ve ikide bir değiştirip çıkar sağlama imkânı vermiyor. Varsa da, planların, oldukça esnek ve kamuoyunun bilgisi dışında olmaları gerekiyor. Ulaştırma ana planı da yok. Olsaydı bile ne kadar uygulanırdı, bilmiyorum. Özal 1980’li yıllarda otoyol hamlesine girişirken eldeki ulaştırma planlarının hiçbirinde otoyolun O’su anılmazdı. Olsaydı İzmirÇeşme Otoyolu yapılır mıydı? Ya da İstanbulAnkara arasında Bolu Dağı geçidi en sona bırakılır mıydı? 2002’de duble yol hamlesi başlatılırken de bir ulaştırma planımız yoktu. Olsaydı 15 bin km. duble yol içermesi mümkün olur muydu? Neden? Çünkü kapasite açısından bu uzunlukta bölünmüş yola gereksinmemiz yok. Bunları imal etmekle yük ve yolcu taşımasında dünya ortalamalarının üstünde yüklendiğimiz karayollarında bu ağırlığı azaltmak bir yana, daha on yıllar boyunca artaracak yatırımlar yapıyoruz. Yolların uygun olmayan yüzeylerini kısa sürede elden çıkmalarını, bitmeyen inşaatların getirdiği olumsuzlukları bir yana bırakalım. “Yaptık. Fena mı oldu?” garabet bir tanımlama. Bütün ülkeler sınırlı kaynaklarını hem ulaştırma sektöründe hem sektörler arasında en etkili biçimde paylaştırmaya çalışıyor. Bunun için de plana ve bilime başvuruyorlar. Yapılan yolların büyük kısmının öncelikleri yok; öncelikleri uydurulmuş. Açılmış ya da inşaatı süren hızlandırılmış tren hatları da bir planlamanın parçası değil. En fazla Ulaştırma Bakanlığı’nın yıllık planlamalarının parçası olabilirler. Ama tüm sistemlerin bütünleştiği ülke ulaştırma planının parçası olamazlar. Böyle bir ülke planı söz konusu olsaydı tüm taraflar önümüzdeki beş on yılda demiryolu, karayolu, deniz ve havayolu taşımacılığında yük CHP’den ‘sağ’ açılıma devam ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, dün gece Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde geçmiş yıllarda ANAP ve DP’de genel başkan yardımcılığı, il başkanlığı olarak görev yapmış yaklaşık 30 isimle yemekte bir araya geldi. CHP’nin bu tür yemeklere devam edeceği de kaydedildi. P O R YRD. DOÇ. DR. CUMHUR AYDIN T Sapanca, 1961 doğumlu. Yükseköğrenimini Dokuz R Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde yapE tı. ODTÜ’de İnşaat Mühendisliği Bölümü Ulaştırma Dalı’nda master çalışmasını tamamladı. Doktora derecesini aldı. Daha sonra Karayolları Genel Müdürlüğü’nde trafik birimini yönetti. Kısa süre özel sektörde çalıştı. 19982001 arası Dünya Bankası kredisiyle yürütülen Türkiye trafik güvenlik projesinde görev aldı. 2002’den beri Ankara Atılım Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde ulaştırma ve trafik dersleri veriyor. ve yolcu taşınmasındaki payların ne şekilde öngörüldüğünü, artış ve azalışların hangi yatırımlarla gerçekleşeceğini biliyor, izliyor olurlardı. Her ile havaalanı açılması, bazı limanların genişletilmesi kulağa hoş geliyor. Arz, yolculukhareket talebini de genişletir, diyoruz. Doğru. Ama bunun doğru olması, plansız çalıştığımız ve bu plansızlığın olumsuz sonuçlarını yaşadığımız ve daha da yaşayacağımız gerçeğini değiştirmez. Sizinle yaklaşık 10 yıl önce görev aldığınız Türkiye Trafik Güvenliği Projesi sonuçlanmak üzereyken konuşmuştuk. O zamandan bugüne, özellikle bu projenin sonuçlarının hayata geçirilmesi konusunda önemli adımlar atıldı mı? Bu proje, Türkiye tarihinin trafik güvenliğinin iyileştirilmesine yönelik ilk ve tek bilimsel, tüm tarafları bir araya getiren hamlesiydi. 1998’de başlayıp 2001’de sonuçlandı. Mühendislik, denetim, eğitim ve acil yardım bileşenlerinde bütün yenilikler, gelişmeler o çalışma aracılığıyla Türkiye’deki muhataplarına aktarılmıştı. Önemli olan sadece son model bir bilgisayarın trafik kontrol aracında bulunması değil, kontrol için yolu nasıl güvenli olarak daraltmalısınız? Bu da çok önemli. Nasıl daha fazla araç hız kontrolünden geçirilir, nasıl kural değil, riskler üzerinde yoğunlaşmış trafik eğitimi verilir, nasıl her yıl yeni kara noktalar imal edilen yollar yapılmaz? Bu konular üzerinde durulmuştu. Dahası, bu üç yılı aşkın ortak deneyimin ışığında, Türkiye’de ilk kez ölçülebilir hedefleri, bunlara bağlanmış ve ayrıntılı tarif edilmiş eylem planlarıyla bir “Ulusal Trafik Güvenliği Programı” ortaya konmuştu. Kısa, orta ve uzun vadede yapılacak konular ve hedefler belirlenmişti. Ne yazık ki İsveç parlamentosunda onaylanarak uygulanan örneğinin iskeletini baz alan bizim programımız hiçbir zaman uygulanma olanağı bulamadı; rafa kaldırıldı. 1 kilo patlayıcıyla yakalandı İZMİR (AA) Bir ihbarı değerlendiren polis ekipleri İzmir’in Buca ilçesindeki ormanlık arazide lise 3. sınıf öğrencisi F.G’yi durdurarak, arama yaptı. F.G’nin yanındaki poşetin içinden, 1 kiloluk konserve kutusu kullanılarak hazırlanmış el yapımı bomba çıktı. Polis, olay yerine gelen Afyon Kocatepe Üniversitesi Yapı Öğretmenliği bölümü öğrencisi M.C.D’yi de gözaltına aldı. Bomba elinde patladı AĞRI (Cumhuriyet) Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde Uluyol Polis Merkezi’nin bahçesine, el yapımı olduğu belirlenen patlayıcıyı atan E.A, patlama olmaması üzerine elindeki ikinci düzeneği atmaya hazırlandı. Bu düzeneğin elinde patlaması sonucu yaralanan E.A, kaçmaya çalıştı. Kısa süren kovalamaca sonucu polis merkezine 500 metre uzaklıkta yaralı halde yakalanan E.A, hastaneye kaldırıldı. Bu proje neden uygulanamadı? Birçok neden söylenebilir. Doğruluk payları da vardır. Ancak ben ön sıraya akıl almama ve alışkanlıklarımızı değiştirmemeyi çıkaracağım. Yanlış anlaşılmasın. Belirtmek istediğim sürüş alışkanlığı değil. Çalışma yöntemleri ve düzenlemeler. Karayolları teşkilatı konuyu hâlâ elli yıllık alışkanlığıyla projeler üretme ve asfaltlama seferberliği olarak görüyor. Belediye başkanları için de durum aynı. Güvenli Yol Tasarımı’nın içselleştirilmesi, affedici yollar, kendini ifade eden yol kavramları için kafaların, eğitim biçimlerinin değişmesi gerek. Sahadaki polisin etkin hız denetimi yapabilmesi için önce genel müdüründen bakanına yöneticilerin hız unsuruna bakış açılarının değişmesi gerekiyor. 2001’de Talim Terbiye Kurulu’na ve ilgili bakanlığa yüzlerce sayfa değişik yaşlara uygun, risklere odaklanan trafik güvenliği eğitimi müfredatı, materyali ve eğitim yöntemleri ilkeleri sunulmuştu. Yöneticiler bunları inceleyeceklerine, “Biz İskandinav ülkelerinin toplam nüfusu kadar öğrenciye ilköğretim ve lise eğitimi veriyoruz. Bizim kimseden alacağımız akıl yok” dediler. Sağlık Bakanlığı da konuyu ambülans alımına ve sadece kullanılan teknolojiyi yükseltmeye indirgedi. Bir araya gelip ortak planları uygulamak ise zaten hiçbir şekilde beceremediğimiz bir şey. Yalnızca kanun değişiklikleriyle işleri düzeltiriz sanıyoruz. Üstelik de kanunu, çıktığı günün ertesi sabahı delmek şartıyla. Keşke bu iş bu kadar basit olsa. Her şeye rağmen son yıllarda alınan önlemlerle trafik kazalarında ölümlerin sürekli azaldığı belirtiliyor. Bu bilgi doğru mu? Ne yazık ki bizim resmi rakamlarımız doğru değil. Yani ölülerimizi bile doğru dürüst sayamıyoruz. 10 yıl önce yılda ortalama 10 bin insanımızı trafik kazalarında yitiriyorduk. Bugün de bilimsel analizler toplam ölü sayısının aynı düzeyde olduğunu gösteriyor. Gerçeğe karşı dürüst olmak yerine hâlâ ‘Kazalarda azalma yok’ Affedici yollar ve kendini ifade eden yollar araç sürücüleri açısından ne anlam ifade ediyor? Affedici yol tasarımları şunlar: Birçok ülkede trafik güvenliğinin değişik bileşenleriyle ilgilenen, çalışan uzmanlar, yol kullanıcıların artan eğitim ve riskler konusunda bilinçlendirilme çabalarına karşın trafikteyken hata yapmayı, kuralları ihlal etmeyi ve riskler almayı belirli düzeyde sürdürdüklerini tespit ediyorlar ve sürdüreceklerini de öngörüyorlar. Kuşkusuz bunun arkasında dizginlenemeyen çok güçlü araç tasarımlarından insan doğasına kadar değişik faktörlerin etkisi var. Bu durumda şöyle bir sonuç gelişiyor: Karayolu projecileri, işletimcileri öyle yollar tasarlamalı ve işletmelidirler ki sürücülerin, diğer kullanıcıların hatalarının bedeli onların ölümleri olmamalı. Trafik kazaları yaralanma ya da maddi hasarla geçiştirilmeli. ‘On şerit yol yapıp 50 km. hız sınırı koyamazsınız’ Peki, ya yolun kendini ifade etmesi? Yollar projelendirilip inşa edildikten sonra öyle işletilmeliler ki tasarımlarıyla fonksiyonları birbirine uygun olsun. Neredeyse ilave bir işaret olmaksızın sürücüler böyle gerçekleşmiş yollarda, örneğin hangi hızda araç kullanabileceklerini algılayabilmeli. Yani Ankara’daki gibi on şerit yol yapıp 50 km. hız sınırı koyamazsınız ya da 50 km. hız istiyorsanız yol ona göre tasarımlanmalı. Yavaş şehir (cittaslow) de bu tür çabalardan destek alıyor mu? Almaz mı? Yavaş şehir kuşkusuz turizmden beslenmeye, üretime kadar her alanda küreselleşmenin emirlerinin aksine yerel motifleri öne çıkaran topyekun bir değişiklik öngörüyor. Bunun içinde yaşanan yerlerin imkân dahilinde motorlu taşıtlardan arındırılması, hızların azaltılması ve yönetilmesi ile yayainsan öncelikli uygulamaların hayata geçirilmesi de var. Prof. Dr. Özgüç (solda) ve Prof. Dr. Çambel ödüllerini Cumhurbaşkanı Gül’den aldı. (Fotoğraf: AA) Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ herkes kendi dönemini olumlu göstermeye çalışıyor. Belki kafa kafaya çarpışmalar azaldı. Ama bu kez de yüksek hıza bağlı yoldan çıkma ve diğer çarpışmalar öne çıktı. Ayrıca sadece ölüm rakamlarını kıyaslamak da yanıltıcı olabiliyor. Bu çerçevede uluslararası karşılaştırma kriteri, seyahat edilen milyon kilometre başına ölüm değeridir. ‘İki dev toprak kadın’ ANKARA (Cumhuriyet) Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca verilen 2010 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne arkeoloji alanında değer görülen Prof. Dr. Halet Çambel ile Prof. Dr. Nimet Özgüç, ödüllerini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den aldı. Ankara Cer Modern Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen törende arkeologlar adına bir konuşma yapan Prof. Dr. Fahri Işık, Çambel ve Özgüç’ün yaşam ve çalışmalarıyla Atatürk’ün hedeflediği ulusal arkeolojinin kurulup gelişmesini sağlayan “iki dev toprak kadın” olduklarını vurguladı. Işık, Cumhurbaşkanı’ndan da Türk Arkeoloji Enstitüsü’nün kurulması için çaba sarfedilmesini istedi. Törende ayrıca arkeoloji alanın da yaptıkları çalışmalar nedeniyle Prof. Dr. Hayat Erkanal, Prof. Dr. Marc Waelkens ve Dr. Sachihiro Omura’ya da “Şükran Belgesi” verildi. Avrupa’dan 810 kat daha güvensiz Bu değeri resmi değil, gerçek rakam beklentileriyle hesaplayıp, karşılaştırmalar yaparsak Avrupa ülkeleri ortalamasına kıyasla trafik güvenliği açısından 810 kez daha güvensiz trafik ortamlarında hayatta kalmaya çalıştığımızı görebiliyoruz. 7 otomobil kundaklandı İstanbul Haber Servisi İstanbul’da 7 otomobil kundaklandı. Kadıköy Rasimpaşa Mahallesi Duatepe Sokağı’nda 3, Bahçelievler Hürriyet Mahallesi Ahmet Yesevi Caddesi Doğru Sokak’ta 3 ve Esenler Yüzyıl Mahallesi Gazi Caddesi Fetih Parkı önünde ise bir otomobil kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce kundaklandı. Sis faciası Kazada, kamyonette birlikte yolculuk yaptığı kardeşi Muttalip Köse’yi yitiren Ramazan Köse, kardeşinin cesedinin elini tutarak “Bu acıya nasıl dayanacağım. Rüya gibi. İnşallah doğru değildir” diyerek ağladı. (AA) Çevreciye dava yağdı İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Özellikle çevre koruma ve ülke çıkarlarını ilgilendiren konularda yaptıkları eylemlerle dikkat çeken Bodrum Yurttaş İnisiyatifi’nin Sözcüsü Ayhan Karahan hakkında, sadece son 2 yılda 214 suç duyurusunda bulunulduğu, 118 dava açıldığı belirtildi. Suç duyurularının 96’sının savcılıkta takipsizlikle sonuçlandığı, açılan davaların da 66’sında beraat ve 8’inde de zamanaşımı kararı verildiği öğrenildi. 5 davada da toplam 19 yıl 2 ay hapis cezasına çarptrılan Karahan, “Bu davalar temyiz aşamasında. 12 Eylül referandumunun ardından 5 dava açıldı. Doğa koruma mücaledesini arkadaşlarımızla birlikte sürdüreceğiz” dedi. BURSA (Cumhuriyet) Bursaİzmir çevre yolunda dün sabah saatlerinde yoğun sis nedeniyle 12 araç birbirine girdi. Kazada 4 kişi öldü, 14 kişi de yaralandı. Bursa’da dün sabah Merkez Nilüfer ilçesi Yeni Hal mevkiindeki İzmir Çevreyolu’nda yoğun sis ve buzlanma nedeniyle bir TIR önünde seyreden kamyona çarptı. Görüş mesafesinin 1 metreye kadar düştüğü kazada bu araçlara arka dan gelen Balıkesir Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı içerisinde hasta olmayan cankurtaran ve otobüsle kamyonlar çarptı. Peşpeşe meydana gelen kazalara 12 araç karıştı. Kazada, 16 J 4964 plakalı kamyonette yolcu olarak bulunan Muttalip Köse, 16 ABS 02 plakalı kamyonet sürücüsü Mehmet Donat, 16 BYP 90 plakalı kamyonetin sürücüsü Fikret Mutlu ile yanında bulunan Erkan Bilgin olay yerinde öldü. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle