19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ARALIK 2011 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Tunus’un Öğrettikleri... Çatlama BİR ülkenin en önemli kurumları, büyük medya dünyası, en ağırbaşlı insanları dağıtır da iktidarı dağıtmadan kalır mı? Sonuçta orası da dağıttı: İktidar partisinin parlamentodaki üyeleri dağıttı. Sistemin çivisi çıkınca zıtlıklar, çelişkiler, kopmalar birbirini izlemeye başlıyor. uhaf olan şu: Hakkında kıyametin koparıldığı konu, sporla, daha doğrusu futbolda şikeyle ilgili bir yasa değişikliği: “Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 622 sayılı Kanun”da daha önce değişiklik yapılarak cezalar arttırılmıştı. Uygulama başlayıp şikeyle suçlananlar toparlanarak bu ağır cezalara çarptırılmak için çok kişi yargılanmak üzere tutuklanınca, gerçekle karşı karşıya gelen politikacıların büyük çoğunluğu yasayı yeniden değiştirip şike cezalarında önemli tenzilat yapmışlardı. Acaba ulus adına oy kullananların yürekleri önce gaddarlaşıp sonra yufkalaşmış mıydı, yoksa olup bitenlerin gerisinde partide önemli bir çatlama mı söz konusuydu? Acaba Cumhurbaşkanı şike olaylarının hafife alınıp cezaların kısaltılmasını sporun kirlenmesi açısından içtenlikle endişe verici bulup sonucun düzeltilmesini bu nedenle mi isteyerek yasa metnini geri çevirmişti? Soruları bu minval üzre çoğaltıp ciddi tartışmalara siz de kendinizi kaptırabilirdiniz. Eğer sorunun bu denli basit bir etik tartışmasından ibaret olmadığını, daha derin bir kapışmanın söz konusu olduğunu söyleyenler çok ciddi bir başka çatlağı gündeme getirmiş olmasalardı. vet, öyle seziliyor ki Atlantik ötesinde yer alan, ama aynı zamanda Türkiye’nin her yanında, devletin her noktasında ve en yüksek makamında nüfuzunu hissettiren bir “güç odağı” ile iktidarın Meclis içindeki ağırlığını arkasına alarak hükümet gücünü bu vesileyle ileri sürmeye kararlı bir başka güç merkezinin örtülü, sessiz ve görünmez çatışmasıyla karşı karşıyayız. Eğer bu sezgi doğruysa, şimdiki devlet başkanının görev süresi ya da başkanlık sistemine geçiş hazırlıkları gibi konularla sınırlı kalmayan, çok daha derin bir çatışmanın arifesindeyiz demektir. Böyle dönemler, Kemalist Cumhuriyeti ayakta tutmaktan yana olanların son derece dikkatli ve hazırlıklı olmalarını gerektiren dönemlerdir. Hükümetler ve uluslararası kuruluşlar, insan haklarını ekonomik ve kalkınma işbirliği çalışmalarıyla birleştirecek ciddi politika değişikliklerine giderek, insan hakları yasalarının ülkelerin yönetiminin merkezinde yer almasını sağlayarak ve uluslararası sistem içindeki politikaları tutarlı hale getirerek söz konusu talepler doğrultusunda hareket etmeli. Yeni bin yıl için görevimiz budur. Navi PİLLAY BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri arihte herkesin tarafını belirlemesi gerektiği dönemler olmuştur. Bugün de o dönemlerden birinden geçtiğimize inanıyorum. Son bir yıl içinde, Tunus, Kahire, Madrid, New York ve yüzlerce şehirde sıradan insanlar seslerini yükseltiyor ve taleplerini açıkça ortaya koyuyor. Ekonomik ve siyasi sistemin temelinde insan haklarının yer almasını istiyorlar. Kamusal çalışmalara daha anlamlı bir şekilde katılmayı talep ediyorlar. Korkmadan ve kimseye muhtaç olmadan sürdürecekleri onurlu bir hayat istiyorlar. İnsan onuruna yakışır bir yaşam sürebilmek için gerekli olan en temel unsurların bile sürekli kendisinden esirgendiği çaresiz bir kişinin, insan haklarından yoksun bir hayatın hayat olmadığını ilan eder bir şekilde kendisini ateşe vermesi sonucu Arap Baharı’nın fitilinin ateşlenmiş olması çok dikkate değer bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Tunus’ta, bölgede ve daha birçok yerde bu duruma yavaş yavaş gelinmesine baskı, mahrumiyet, dışlama ve istismarın yol açtığı görülüyor. Bu duruma gelinmesinde bölge hükümetlerinin eylemleri, ihmalleri ve aşırılıkları merkezi rol oynadı. Ancak, bölge dışındaki güçlü ülkelerin otoriter rejimleri destekler tutumları ve kendi çıkarları için baskıyı, suçların cezasız kalmasını, ihtilafları ve ekonomik sömürüyü besleyen yıkıcı politikalar izlemeleri de önemli bir rol oynadı. Arap Baharı öncesinde uluslararası seviyede olaya baktığımızda, finans kuruluşları ve kalkınma ajanslarının tahminlerini gözden geçirmemiz de yararlı olacaktır: Bu tahminlere göre Tunus “eşitlikçi kalkınma, yoksullukla mücadele ve iyi sosyal göstergelere ulaşma konusunda dikkate değer ilerleme sağladı”. Aynı tahminlere göre “Tunus, ‘bin yıl kalkınma hedefleri’ne ulaşma hususunda da doğru yolda ilerliyordu. Yö tergelerin hiçbiri insan hakları temelli değildi, çok azı ölçülebilirdi, hiçbiri katılımcı bir süreci garanti altına almıyordu, herhangi bir yasal hesap verebilirlik unsuru içermiyordu. Siyasi liderlerin tutumu Analizciler için doğru soruya yanlış cevap verdi diyemeyiz, çünkü onlar en önemli soruları hiçbir zaman gündeme getiremediler. Bu politika yoksunluğu da dünyanın dört bir yanında tekrarlandı. Sağlık hizmetleri, eğitim, barınma, adaletin adil yönetimi gibi konuların küçük bir gruba satılacak varlıklar değil, her insanın doğuştan hiçbir ayrımcılık olmadan sahip olduğu haklar olduğunu siyasi liderler sanki unuttular. Ekonomik politikalar ve kalkınma adına yaptığımız her şey insan haklarını daha da ileri götürmeli, en azından insan haklarının göz ardı edilmesine neden olmamalıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edildiğinde bildiriyi hazırlayanlar “İnsanların zorbalara karşı, en son seçenek olarak, isyana mecbur bırakılmaması için insan hakları yasalarca korunmalıdır” uyarısında bulunmuşlardı. Bildiri, sağlık hizmetlerinden eğitime, barınmadan siyasi katılıma ve adaletin adil yönetimi dahil olmak üzere, korkudan uzak, onurlu ve kimseye muhtaç olunmadan sürdürülecek bir yaşam için gerekli olan hakları sıralıyor. Bildiri, bu haklara nerede olursa olsun hiçbir ayrım olmadan herkesin sahip olduğunu belirtiyor. Günümüzde sokaklara çıkan halk hükümetlerden ve uluslararası kuruluşlardan verdikleri bu sözleri yerine getirmelerini istiyor. Bu isteklerini internet ve sosyal medya üzerinden duyuruyorlar. Bu talepleri görmezden gelmek artık bir seçenek dahilinde bulunmuyor. Hükümetler ve uluslararası kuruluşlar, insan haklarını ekonomik ve kalkınma işbirliği çalışmalarıyla birleştirecek ciddi politika değişikliklerine giderek, insan hakları yasalarının ülkelerin yönetiminin merkezinde yer almasını sağlayarak ve uluslararası sistem içindeki politikaları tutarlı hale getirerek söz konusu talepler doğrultusunda hareket etmeli. Yeni bin yıl için görevimiz budur. Süzülmüşsün Usta... Dün gazetelerde resmini gördüm... “Ameliyattan sonra ilk görüntü” diyordu resmin altında... Süzülmüşsün usta... ? Hapishanelerde tutuklu hastalar ya da onların yolunu bekleyen dışarıdaki hastaları bir an geldi aklıma... Hiç hissettin mi acaba: Hastanın bir bardak su istediğini... Suyu veren bir sevgili el... Hastanın bir ses istediğini... Başucunda bir ayak sesi... ? Hissettin mi mesela; hastanın sevgilisini son bir kez, ama son bir kez görmek istemesindeki o yüce yalvarışı... Uzaktaki hasta sevgililer... Hasta anneler... Ölmekte olan babalar... Uyanmış gecede, ağlayan çocuklar... Ya da boş bir hücrenin tavanına baka baka ölen oğullar... İçeridekiler ya da dışarıdakiler... Hiç düşündün mü bu arada, hasta ne hisseder usta?.. ? Hasta ya da sahibi... “Tutuklu” diyorsunuz buna sadece... Yani hüküm giymeden, suçlu bulunmadan, suçlu olup olmadığı daha anlaşılmadan bir hücreye kapatılmış insanlar... T T netim, etkinlik, hukukun üstünlüğü, yolsuzlukla mücadele ve denetim mekanizmaları açısından diğerlerine göre çok daha fazla ilerleme sağlamıştı”. Tunus “en eşitlikçi ve reformcu toplumlardan biriydi”. Kısacası, bize, “Tunus’ta son 20 yıl boyunca uygulanan kalkınma modelinin ülkeye yarar sağladığı” söylendi. Ancak, aynı dönemde Birleşmiş Milletler ve insan hakları gözlemcisi sivil toplum kuruluşları, dışlanmış ve marjinalleştirilmiş toplulukları, insanlara yönelik kötü muameleyi, ekonomik ve sosyal hakların verilmediği bir tabloyu ortaya koyuyordu. Keyfi tutuklamalar Eşitsizlik, ayrımcılık, katılımcı yapının bulunmaması, insan onuruna yakışır işlerin yokluğu, çalışan haklarının yokluğu, toplantı, gösteri ve ifade özgürlüklerinin kısıtlandığı bize bildiriliyordu. Sansür, işkence ve keyfi tutuklama uygulamasının olduğunu, bağımsız bir yargının bulunmadığını gördük. Kısacası, korku ve yoksulluğu gördük. Ne varki, kalkınma analizlerinde madalyonun bu yüzü pek fazla dikkate alınmadı. Bu söylenenlerden, kalkınma analizlerinin tümden yanlış olduğu veya doğru olmayan veriler içerdiği anlamı çıkarılmamalıdır. Sorun, analizlerin olaya çok dar bir açıdan bakmaları, hatta bazen de yanlış istikamete yönelmeleridir. Daha açıkça söylemek gerekirse, analizlerin büyük bölümü tam olarak korku ve yoksulluk üzerine odaklanmayı başaramamıştır. Aksine analizler kalkınma, pazarlar ve özel sektör üzerinde yoğunlaştı ve eşitlik konusuna çok az; medeni, siyasi, ekonomik ve sosyal haklar alanlarına ise neredeyse hiç dokunmadı. Dikkatin “bin yıl kalkınma hedefleri”ne yöneltildiği zamanlarda dahi sadece ekonomik ve sosyal göstergelerle sınırlı dar bir bakış açısı benimsendi. Bu gös E Ve orada tutmak; günlerce, aylarca, yıllarca... İşte o sırada... Su ister hasta... ? Misal, bir tutuklu hastanın aslında sağlam olduğunu anlatmak için “Golf ve tenis oynayabilir” raporu verilmişti... Size tam bu arada “Futbol oynayabilir” deseler ya... Bir diğerine ise “Spor yaparken öldü” dediler... Oysa... Suçu günahı yoksa, bir bardak su ister... Bir ses... Başucunda torunların, çocukların, yiğidinin, kızının, oğlunun varlığını... Sevgilinin elini alnında ister hasta... ? Belki de farkımız burada; kinimiz, nefretimiz asla vicdanımızdan büyük değil bizim... Bizler bir can yandığında, duygularımızın içinde boğuluruz da sesimiz çıkmaz usta... Sende bu yok... Yarın bu köşede, hasta annesine koşamayan, hastalandığında bunu evde bekleyen bebeğinden gizleyen tutuklu Müyesser Yıldız’dan gelen mektubu yayımlayacağım... İşte yine: Bir kız, bir anne, bir hasta... Ben okurken ağladım... (......) Yarın; Sen Ağlama... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle