22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ARALIK 2011 CUMA CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 11 amaçla sivil toplum örgütleri oluştururlar, bu tür örgütlere girip destek ararlar? Özgüven eksikliği, kişisel kaygılar, gelecek korkusu, bir şairimizin ifadesiyle “viran olası hanede evladü ayal” olması, belli orunlara gelme tutkusu... Bunlara başka güdüler de eklenebilir. Kişi bir destek, bir güven arıyor. Siyasal destek, örgütsel destek; yerine göre cemaattarikat desteği, hatta dış ülke desteği. Tabii bu alınan desteğin, güvencenin bir bedeli oluyor. Bu bedel de bir şekilde yalakalık, isteklerin, talimatın yerine getirilmesi, partizanlık, hoş görünme çabaları, sesyayarlık şeklinde ödeniyor. O kişi özgür, bağımsız hareket edemiyor olsa bile vicdanının sesini dinleyemiyor, bir şekilde robotlaşıyor, hatta saldırgan, ısırıcı hale gelebiliyor. Bu saldırı, çoğu kez fiziki güç kullanılmadan sözle, çamur atarak; yerine göre devlet gücü, yetkiler kötüye kullanılarak, kişilerin ardından tuzaklar kurarak, ayak oyunlarıyla gerçekleştiriliyor. Tasnif dışı diye nitelendirdiğim kişiler hakkında bir görüşüm, bir tezim var. İstisnaları olabilir; bu kişilerin genelde eğitim düzeylerinin düşük olduğunu düşünürüm. “Nasıl olur” diye sorulabilir. Söz konusu olanlar çoğunlukla yüksek eğitim görmüş kişiler, üniversite bitirmişler, hatta bir bölümünün ayrıca akademik unvanları var. İnsanlara takılan bazı etiketler de yanıltıcı olabiliyor. Yüksek tahsilli ama hangi üniversiteyi, hangi dereceyle, kaç yılda bitirmiş? Bence kişiler arasındaki farkı, bu sorunun yanıtı oluşturur. Bir üniversiteyi süresinde pekiyi, AA, 90100 puan aralığında bitirmiş bir kişiyle orta dereceyle ortalama C ile 6065 puanla bitirmiş bir kişi arasında bilgi, algılama, çözümleme yeteneği açısından büyük farklar vardır. Bir araştırmam yok ama daha çok ortalamanın da altında başarısı olan, kompleksli kişilerin, tasnif dışı davranışlar gösterdiklerini, güdümlü davrandıklarını düşünürüm. Bir maliyeti, bir bedeli, bir riski olsa da, yine de kişilerin, özgürlüklerini, saygınlıklarını korumalarının güdümlü davranmaya kıyasla, en azından daha akılcı olduğunu düşünüyor ve savunmaya çalışıyorum. Büyüme oranının 2012’de hızla fren yapıp yüzde 2’ye düşeceğini öngördü IMF’den şok uyarı Ford Otosan 2011 sonu tahminlerini revize etti. Şirket satış beklentisini 349 bin adetten 355 bin adete yükseltirken bir önceki ayda 294 bin adet olarak öngörülen üretim beklentisi 295 bin adete çıkardı. Sanayide çarklar dönüyor Ekonomi Servisi Toplam sanayi üretimi, ekimde bir önceki yılın aynı ayına göre neredeyse tüm sektörde beklentilerin üzerindeki artışlar nedeniyle yüzde 4.6 olan piyasa beklentisinin üzerinde yüzde 7.3 arttı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksi bir önceki aya göre yüzde 4.4 arttı. Ekimde geçen yılın aynı ayına göre, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 7 arttı. Söz konusu dönemde madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 8.6, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksinde de yüzde 9.4 artış gösterdi. Ana Sanayi Grupları Sınıflamasına göre, ekimde geçen yılın aynı ayına göre en yüksek artış yüzde 8.9 ile sermaye malı imalatında kaydedildi. Bunu, yüzde 8.2 ile dayanıklı tüketim malı imalatı, yüzde 8 ile ara malı imalatı, yüzde 6 ile dayanıksız tüketim malı imalatı ve yine yüzde 6 ile enerji imalatı izledi. Ekonomi Servisi Uluslararası Para Fonu (IMF), Türk ekonomisinin 2011’in ilkyarısında güçlü büyüme göstermeye devam ettiğini, ancak büyüme oranının, zayıf sermaye girişleri nedeniyle 2012’de hızla yüzde 2’ye düşmesinin beklendiğini açıkladı. IMF’den yapılan açıklamada, IMF İcra Kurulu’nun, Türkiye ile 4’üncü maddeyi gözden geçirmelerini 30 Kasım’da tamamladığı belirtildi. IMF açıklamasında Türk ekonomisinin, bir önceki 10 yılda uygulanan yapısal reformlar ve yenilenmiş politika çerçevelerinin semeresini görerek, 2011’in ilkyarısı boyunca güçlü büyüme göstermeye devam ettiğini belirtti. Bununla birlikte, büyümenin giderek daha fazla şekilde iç talep ve ithalattan desteklendiği, bunun güçlü kredi büyüme ? Direktörler, önümüzdeki dönemde Türk yetkilileri, dalgalı sermaye akışları, artan cari işlemler açığı ve dıştan finanse edilen kredi patlamasını göz önünde tutarak, yumuşak bir inişi sağlamak için para ve maliye politikaları bileşimini yeniden dengelemeye çağırdı. siyle desteklendiği, düşük faiz oranları ve kısa vadeli sermaye akışlarındaki artışla beraber para biriminin değer kazanmasını yansıttığına dikkat çekildi. Açıklamada, cari işlemler açığının gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) yaklaşık yüzde 10’una denk gelecek şekilde hızla arttığı kaydedildi. IMF açıklamasındaki uyarılardan Merkez Bankası da payını aldı. Merkezin uyguladığı politikaların bir yönüyle cari açığın büyümesini, öte yanıyla enflasyonun oluşumunu engellemede “yetersiz kaldığı” kaydedilen açıklamada, uygulanan para ve faiz politikaları “alışılmadık karışım” olarak eleştirildi. Açıklamada, kredi büyümesini önlemeye yönelik bazı kararların “geciktirildiği” vurgulandı. Açıklamada “Cari işlemler açığı, GSYH’nin yüzde 10’una denk gelecek şekilde hızla arttı. Enflasyon hızla yükseldi ve 2011 sonunda yüzde 9.5’e ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu yüzde 5.5’lik hedefin çok üstünde. Mali olmayan şirketlerin net döviz borçları arttı” denildi. Tasnif Dışı Türkiye’de öyle olaylarla, öyle kişilerle, öyle davranışlarla karşılaşırsınız ki tanımlamak için lügatta sözcük dahi bulamazsınız. Sözcük bulamadığımda çoğu kez kişileri, olayları tasnif dışı olarak nitelendiririm. Türkiye’de ne yazık ki bilgisine, kişiliğine, karakterine, davranış tutarlılığı ve düzgünlüğüne güvenilebilecek kişi sayısı azdır. Türkiye’nin temel sorununu kişilik eksikliği, bilgi yetersizliği, kültür yoksulluğu olarak gördüğümden yaşanan, yaşanabilecek olaylar, beni şaşırtmaz. Yalakalık, ikiyüzlülülük, bilgi, kültür, kişilik yetersizliği nedeniyle Türkiye’de ne hukuk devleti kurulabilir, ne ciddi bir eğitim verilebilir, ne tarafsız, etkili yayın yapılabilir ne de gerçek anlamda ekonomik kalkınma sağlanabilir. Geçenlerde Türkiye’de yaşananları üzülerek, yüreği yanarak izleyen bir arkadaşla nedenleri üzerine tartışırken arkadaş sinirli bir tepki göstererek bence biraz ileri giderek, “Türkiye’de kişilikli insan yok” iddiasında bulundu. Ben yok savına, tanısına katılmamakla beraber, az olduğu ve tersine, negatif bir seleksiyonla, ayrımla da dışlandıkları kanısındayım. Türkiye’de kamuda olsun, özel sektörde olsun ağır aksak da olsa çarklar dönüyorsa, kurumlar tümüyle çökmüyorsa, arada sırada iyi şeyler de başarılıyorsa bu düzgün, dürüst, yetenekli, görevine bağlı, kişiliği gelişmiş, onurlu vatandaşlarımızın çabalarının sonucudur. Haksızlık etmemek, onları tanımasak da saygı göstermek gerekir. Ne yazık ki şarlatanlar, yalakalar, sesyayarlar, kişisel çıkar peşinde koşanlar yaşamlarında onur, saygınlık gibi kavramların yeri olmayanlar çoğunlukta, belki de ezici çoğunlukta. Kişiler, niçin güçlü gördüklerine sığınırlar, onlara hoş görünmeye çalışırlar, hatta bu MB de payını aldı Kriz kapıyı çalabilir Ekonomi Servisi Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, “Ekonomimizdeki olumlu göstergelere rağmen dış kaynaklı krizler her an kapımızı çalabilir” dedi. Boyner, Rekabet Kurumu’nun Perşembe Konferansı’nda yaptığı konuşmada büyümenin sadece niceliksel bir anlam ifade etmediğini, büyümenin toplum refahına katkısı, istikrarı, sürdürülebilirliği ve istihdam yaratma potansiyelinin de büyüme oranının en az kendisi kadar önem taşıdığını söyledi. Boyner, Türkiye’nin bir sanayi politikasına ihtiyacı olduğunu, ancak sanayi politikası denildiğinde sadece ya da ağırlıkla finansman veya yatırım desteğinin de anlaşılmaması gerektiğini ifade etti. Boyner, “Biz açıkça sektörel bazda teşviklerden değil, yatay kesitte tüm sektörlerdeki teknoloji artışını, verimlilik artışını veya altyapıdaki iyileştirmeleri, beşeri sermayedeki iyileştirmeleri teşvik eden bir sistemden bahsediyoruz. Tabii ki sektör bazında yapılması gerekenler yapılabilir ama devlet güdümlü politikalara, kesinlikle hayır diyoruz” diye konuştu. Şimşek: Cari açık yüzde 10 olacak Ekonomi Servisi 2012 bütçe tasarısını Genel Kurul’a sunan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, cari açığın GSYH’ye oranının bu yıl yüzde 10 civarında olacağını söyledi. Şimşek, bütçe açığı/GSYH oranının bu yıl yüzde 1, gelecek yıl binde 8 olacağını kaydetti. Enflasyonun 2012’de yüzde 5 hedefine yakın olacağını kaydeden Şimşek, alınan önlemlerle ekonomide yumuşak iniş sürecinin başladığını dile getirdi. Şimşek, Avrupa borç krizinin Türkiye ekonomisi için de risk oluşturduğunu 9 Aralık zirvesinin kriz açısından büyük önem taşıdığını belirtti. Şimşek, Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 7.5, gelecek yıl yüzde 4 büyüme kaydetmesini beklediklerini de sözlerine ekledi. Boyner: Mali disiplinin sürekliliği, yatırım ortamının iyileştirilmesi; vergi mevzuatının gözden geçirilmesi, kayıt dışı ile mücadele alanlarında hızlı adımlar atmamız kritik bir öneme sahip. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle