14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ARALIK 2011 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR ‘Hugo’ ilk ödülünü aldı ? Kültür Servisi Martin Scorsese’nin 3 boyutlu filmi “Hugo”, ABD’li “Eleştirmenler Birliği” tarafından ödüle değer görüldü. Scorsese’nin “En İyi Yönetmen” ödülüne değer görüldüğü ödüllerde, Tilda Swinton “En İyi Kadın Oyuncu”, George Clooney ise “En İyi Erkek Oyuncu” seçildi. 17 Marquez 17 yıl sonra ‘aklandı’ ? Kültür Servisi Nobel ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez’in 17 yıl önce intihal suçlamasıyla dava edilen romanı “Kırmızı Pazartesi”, Kolombiya Bölge Yüksek Mahkemesi tarafından “intihal olmadığı” kararıyla aklandı. “Kırmızı Pazartesi”, Miguel Reyes Palencia tarafından, kendisinin romandaki ana kahramanlardan Bayardo San Roman olduğu ve Marquez’in bire bir kendi hayatını romana konu ettiği iddiasıyla dava edilmişti. Uganda’da AIDS’le yaşamak ? Kültür Servisi Fotoğraf sanatçısı Carol Allen Storey, 1 Aralık Dünya AIDS Günü nedeniyle HIV Pozitif ile yaşayan Ugandalı kadınları fotoğrafladı. Sanatçının fotoğraflarını çektiği 6 çocuk sahibi 32 yaşındaki Sarah Faraha, yaşam koşullarını şöyle anlatıyor: “Burada erkeklerin kadınları dövmesi ve tecavüz etmesi normaldir. Kocam geçen yıl, ırmakta balık avlarken bir su aygırı tarafından öldürüldü. Hayattaki en büyük endişem, çocuklarımın bu yoksulluktan hiçbir zaman kurtulamaması. Bu bereketsiz topraklarda alkol ve seks birer zevktir. Burada erkekler beni sürekli taciz ediyor ve geri çevirdiğimde ya dövüyor ya da tecavüz ediyorlar.” ? Doğu Alman yönetimini açıkça eleştirmekten kaçınmayan Wolf, Marx’ın düşüncelerine bağlı kalmıştı. 1970’lerden başlayarak romanlarıyla kadın hareketine esin kaynağı olan Wolf 82 yaşındaydı. Bonhams’tan Andrew McKenzie, tablonun serüvenini Cumhuriyet’e anlattı Bir Velázquez keşfi HANDE EAGLE İki Almanya arasında beynamaz Ünlü yazar Christa Wolf yaşama veda etti Kültür Servisi Eski Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin en ünlü yazarlarından Christa Wolf önceki gün Berlin’de yaşama veda etti. Uzun süredir hasta olan Wolf 82 yaşındaydı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Doğu Almanya’da kalmayı seçen ve Komünist Parti’ye katılan romancı, edebiyat eleştirmeni ve deneme yazarı Christa Wolf, yazarlık uğraşı boyunca tartışmalara yol açmış, eleştirilere hedef olmuş, 195961 yılları arasında Doğu Alman devlet güvenlik örgütü Stasi’ye çalıştığı ileri sürülmüştü. Ancak Stasi görevlileri de Wolf’un “suskunluğundan” yakınarak onunla işbirliğine son vermişler, dahası izleyen 30 yıl boyunca Wolf’u “takip altına” almışlardı. Soğuk Savaş boyunca Alman Demokratik Cumhuriyeti yönetimini açıktan açığa eleştiren Wolf, buna karşılık Karl Marx’ın düşüncelerine bağlı kalmış ve Almanya’nın yeniden birleşmesine karşı çıkmıştı. Hemen tüm yapıtlarında “Ben gerçekte kimim ve benim ben olmamı engelleyen nedir?” temel sorusunu soran Wolf, 1968’de yayımlanan “Christa T.’yi Arayış” adlı yapıtıyla Batı’da da üne erişmişti. 1960’lı yıllarda ülkesinde edebiyata uygulanan sansüre karşı mücadele çağrısında bulunan Wolf, giderek Doğu Almanya yönetiminin gözünden düşmüş, buna karşılık Batı ülkelerinde daha çok okunur olmuştu. Wolf’un romanları özellikle 1970’lerden başlayarak kadın hareketlerinin esin kaynağı olmuş, feministler onun romanlarında kendilerini bulmaya çalışmışlardı. Wolf’un romanlarında kendilerini “öteki” ve “yabancı” hisseden, erkeklerin yönettiği bir dünyaya uyum sağlayamayan kadınlar hep odak noktası olmuşlardı. Wolf, bu açıdan önemli bir örnek oluşturan ve 1983’te yayımlanan “Kassandra” adlı romanında Troya savaşını, ekonomik güç uğruna bir savaş ve anaerkil toplumdan ataerkil topluma geçiş olarak yeniden yorumlamıştı. Christa Wolf, Berlin Duvarı yıkılmadan önce iki Almanya’nın da ortak yazarı olmayı başaran tek edebiyatçıydı. Doğu Alman yönetimi, Wolf Biermann gibi muhaliflere verdiği desteğe karşın Wolf’un yazdıklarını sansürlemiyordu. Wolf, Alman Demokratik Cumhuriyeti yıkıldığında, “Bu ülkeyi sevmiştim” demişti. Geçenlerde Cumhuriyet’te yayımlanan bir haberde, 17. yüzyıl İspanyol ressamı Diego Velázquez’in bir tablosunun keşfedildiği aktarılıyordu. Dünyanın en büyük ressamlarından biri olarak kabul edilen Velázquez’in bilinmeyen bir resminin gün ışığına çıkarılması, sanat dünyası açısından kuşkusuz çok önemli bir haberdi. Bugün her ikisi de Prado Müzesi’nde bulunan “İplik Eğirenler” ve “Nedimeler” gibi başyapıtların ressamının bir tablosu, aynı zamanda bir sanat koleksiyoncusu olan 19. yüzyıl İngiliz ressamı Matthew Shepperson’ın resimleri arasında bulunmuştu. Bu erkek portresi az kalsın Shepperson’ın bir resmi olarak satışa sunulacaktı. Tablo dünyanın önde gelen müzayede evlerinden Bonhams’a teslim edilmiş, ama çok geçmeden Shepperson’ın resimlerinden farklılığıyla dikkati çekmişti. Bonhams yetkilileri resmi hemen incelemeye almışlar ve inceleme sonucunda uzmanlar tablonun Velázquez’e ait olduğu görüşünde birleşmişlerdi. İspanya kralı IV. Felipe’nin av işleri yöneticisi Juan Mateos’un portresi olduğu sanılan tablo, 7 Aralık günü Bonhams’ın Eski Ustalar Müzayedesi’nde 23 milyon sterlinlik bir tahmini değerle satışa sunulacak. Sanat dünyasında “kırk yılda bir” rastlanan böylesi bir keşfin öyküsünü, Bonhams’ın Eski Ustalar Direktörü Andrew McKenzie’ye sorduk. McKenzie, bu keşfin serüvenini Cumhuriyet’e anlattı. Tablonun gerçekten bir Velázquez olduğu nasıl anlaşıldı? Tablonun üstün niteliğinin yanı sıra, portredeki adamın 1630’lara ait bir İspanyol giysisi giyiyor olması, bizi Rembrandt gibi Velázquez’le aynı düzeydeki bir ressamın aynı boyutlardaki bir portresi yaklaşık 23 milyon sterlin edebilir. Ama bu ressamların yapıtlarına müzayedelerde daha sık rastlandığını düşünecek olursak, bu tablonun çok daha yüksek bir fiyata ulaşabileceğini söyleyebiliriz. Eski Ustalar pek ender rastlandığını vurgulayan McKenzie, Bonhams’ın 7 Aralık’taki Eski Ustalar Müzayedesi’nde 23 milyon sterlin tahmini değerle satışa sunulacak portrenin çok daha yüksek bir fiyata ulaşabileceğini belirtiyor. açıkça Velázquez’e yöneltiyordu; ama Velázquez’in yetenekli öğrencilerini de ayıklamamız gerekiyordu. Üslup ve nitelik açısından, o yüzden Velázquez ve çevresi konusundan önde gelen uzmanlardan biri olan, Dublin Üniversitesi Sanat Tarihi Profesörü Dr. Peter Cherry’nin görüşüne başvurduk. Dr. Cherry’nin ilk tepkisi bizim görüşümüzü destekliyordu. Ardından, tabloda kullanılmış pigmentler ve malzemenin bilimsel çözümlemesi ve röntgen incelemesi de bizim kanımızı inandırıcı bir biçimde doğruladı. Daha sonra, Dr. Cherry, portreyi İspanya’daki Ars dergisinin ekim sayısında yayımladı. Sonra tabloyu daha başka Velázquez uzmanlarına da gösterdik; onların yorumları da bizim görüşümüzü destekler nitelikteydi. Kamuoyuna sunulmasından sonra, müze dünyası ve sanat piyasasından uzmanlar da resmi coşkuyla karşıladılar. Bir 19. yüzyıl İngiliz ressamı olan Matthew Shepperson’ın aynı zamanda “alçakgönüllü bir koleksiyoncu” olduğu söyleniyor. Sizce Shepperson elindeki tablonun bir Velázquez olduğunun farkında mıydı? Portre sanatının olağanüstü bir örneği olduğunu hiç kuşkusuz anlamıştı, ama bir Velázquez olduğunu anlayıp anlamadığını tam olarak bilemeyiz. Resmin satış öncesi tahmini değeri 23 milyon sterlin olarak belirlendi. Bu belirlemede ne gibi ölçütler temel alındı? Velázquez tablolarına müzayedelerde pek az rastlanır. Rubens ya da Velázquez tablolarına müzayedelerde Bu çapta bir “keşfi” daha önce hiç yaşadınız mı? Resimler kimin tarafından yapıldıkları unutulacak kadar uzun süre ortalıkta oldukları ve çoğu kez imzalı olmadıkları için, Eski Ustalar alanı sık sık bu türden keşiflerde bulunulmasına açıktır. Gelecek haftaki müzayedede, Adriaen Coorte’nin yeni keşfedilmiş bir natürmortu (300 bin500 bin sterlin) ve 17. yüzyılın Felemenkli ressamı Cornelis van Haarlem’in “Diana” adlı resmi de (25 bin30 bin sterlin) var. “Diana”nın Van Haarlem’e ait olduğu, 18. yüzyıl sonlarında aslından kopya edilmiş bir desenden anlaşılmıştı. Ne var ki, Velázquez çapında keşifler son derece enderdir. Gerçi 1991’de değerlendirmem istenen bir resmin, JeanFrançois de Troy’un “Retour de Bal” adlı tablosu olduğu anlaşılmıştı. Bu tablonun en son 1800 dolaylarında bir gravürde kullanıldığını ortaya çıkarmıştım. Gravür Getty Müzesi’ndeydi; tablo 2 milyon 200 bin sterline satılmıştı. Yine, 1990’ların başında Bonhams’ta çalışmaya başladığımda, 18. yüzyıl İspanyol ressamı Luis Melendez’in bir natürmortunu 850 bin sterline satmıştım; bu resim şimdilerde 2 ya da 3 milyon sterlin ediyor olmalı. Portobello Caddesi’nde bir fotoğraf baskısı sanılarak satın alınmıştı. O zaman da tablonun Melendez olduğunu Peter Cherry doğrulamıştı. BENYAMİN SÖNMEZ 28 YAŞINDA YAŞAMA VEDA ETTİ Genç çello ustasının erken vedası... ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dünyaca ünlü çello sanatçımız, dünya müzik literatürüne “çello dâhisi” olarak adını yazdıran Benyamin Sönmez, önceki akşam geçirdiği kalp krizi sonucu 28 yaşında yaşama veda etti. Sönmez için dün eğitim gördüğü Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nda bir tören düzenlendi. Törene, ailesi ve yakınlarının yanı sıra Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü Erol Erdinç, CSO Müdürü Tahsin Arslan ve Hacetttepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı öğretim üyeleri ile öğrencileri, pek çok sanatçı katıldı. Erdinç, Sönmez için “Türkiye genç bir yıldızını kaybetti. Sönmez’in müzik dünyasına katkıları çok büyüktü” derken Gökmen de “Türk müzik dünyası büyük yeteneğini, çello dâhisini yitirdi” şeklinde konuştu. Sönmez’in Türkiye’nin yetiştirdiği en üst düzey çello sanatçılarından biri olduğunu söyleyen Arslan ise “Böyle yetenekler çok az yetişir. Çellosunun başında inanılmazdı” dedi. Törenin ardından Sönmez’in cenazesi Fethiye’ye gönderildi. Sönmez, bugün öğle namazının ardından Fethiye’de toprağa verilecek. 1983 yılında Bremen’de doğan Sönmez, viyolonsel eğitimine 14 yaşında başladı ve 17 yaşında Ulusal Viyolonsel Yarışması’nda birinci oldu. Eğitimi sırasında David Geringas, YoYo Ma ve Anner Bylsma gibi birçok tanınmış viyolonsel sanatçısının ustalık sınıflarına katılma fırsatı yakaladı. Schleswig Holstein, Oleg Kagan, Manchester çello festivallerine davet edilen sanatçı, 2006’da Adam Çello Yarışması’nda 350 kişi arasından ilk beş arasına girdi. Solist olarak pek çok ulusal orkestraya eşlik eden Sönmez, Christoph Eschenbach, Kurt Sanderling, Donald Runnicles ve Valery Gergiev’in de aralarında olduğu ünlü orkestra şefleriyle çalıştı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle