28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 ARALIK 2011 PERŞEMBE 4 HABERLER Başkan Aziz Kocaoğlu İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik baskıların amacına ulaşamayacağını belirtti ‘Demokrasi ve AB’ 25 Aralık Pazar günkü Milliyet gazetesinin 23. sayfasındaki “dış haberler” bölümünde ABD’nin önde gelen eğitim kuruluşlarından Princeton Üniversitesi’nin Anayasa Profesörü Kim Scheppele’nin New York Times gazetesinde çıkan Macaristan ile ilgili bir makalesi yayımlandı. 10 yılını Macaristan’da geçiren Prof. Scheppele, “bir demokrasinin yasal yoldan nasıl öldürüldüğünü anlattığı makalesinde, geçen yıl iktidara gelen Fidesz Partisi’nin yasa ve anayasa değişiklikleriyle Avrupa’nın göbeğinde nasıl otoriter bir rejim kurduğunu” anlatıyor. Prof. Scheppele söz konusu yazısında Macaristan’da geçen baharda yapılan seçimlerle, Fidesz Partisi’nin oyların yüzde 53’ünü alarak sandalyelerin yüzde 68’ine sahip olduğunu belirtirken, seçimlerin özgür ve adil olduğunu söylüyor. Tabii burada oransızlık yüzünden seçimlerdeki temsil adaletinin tartışmalı olduğunu söyleyebiliriz. Ama sonuç fazla değişmiyor. Fidesz’in iktidara geliş yöntemi, yüzde 5 baraj sisteminin getirdiği temsil adaletsizliğine karşın yine de demokratiktir. Bunu kimse yadsımıyor. Zaten makalenin yazılış nedeni de demokrasinin “yasal” yöntemlerle yok edilmesidir. ??? Amerikalı profesörün anlattığı yöntem, Türkiye’de 2002’den bu yana bir sivil darbenin yürürlüğe konduğunu ileri sürenlerin altını çizdikleri yönteme çok benziyor. Türkiye ile Macaristan’da, her ikisi de demokratik şekilde iktidara gelen partiler AKP ve Fidesz, daha sonra özerk kuruluşları teker teker kendi denetimlerine alarak, daha sonra da yargıyı yine yürütmenin sultasına sokup, medyayı zincirleyerek, ülkede rejimin yapısını demokrasiden otoriter rejime, giderek dikta yönetimine çevirmede çok benzer yöntemler uygulamaktadırlar. AKP’nin 10 yıla yaydığı uygulamaları Fidezs çok daha kısa bir süreye sığdırmıştır. Her iki ülkede de sivil darbenin ana enstrümanı anayasa değişiklikleri oluyor. Fidesz iktidardaki bir yılı süresince anayasayı 10 kez değiştirirken, AKP aynı sonuçlara 12 Eylül 2010 referandumu ile ulaşmış bulunuyor. Fidesz’in ihmal etmediği hususlardan biri de, Anayasa Mahkemesi’ni kendi denetimine almak; bunun için mahkemenin üye sayısını arttırıp yeni koltukları yandaşlarıyla doldurmuş, sonra da mahkemenin yetki alanı sınırlanmıştır. ??? Benzerlikler gerçekten şaşırtıcı; demokrasinin etkisizleştirilmesi, sonra da otoriter bir rejime dönüştürülmesi için şart olan basının tasfiyesi için uygulanan yöntem daha ilginç. Yalnızca Fidesz üyelerinden oluşan ve başkanı başbakan tarafından 9 yıllığına seçilen bir denetim kurulu oluşturulmuş bulunmakta; bu kurul medya kuruluşlarını iflaslarına yol açabilecek tazminat cezalarına çarptırabiliyor. Böylelikle medya otosansür uygulamak zorunda kalıyor. Bütün özerk kuruluşların iktidara bağlanması, yeni kurulan Ulusal Yargı Ofisi aracılığıyla, tek kişiye tüm hâkimleri atama ve görevlendirme yetkisini vermesi, yüksek para cezalarıyla medyanın otosansür uygulamaya mecbur bırakılması yöntemleri sizlere de tanıdık gelmiyor ve bazı çağrışımlar yapmıyor mu? Şimdi herkes önümüzdeki dönemde yürürlüğe girecek olan yeni anayasa ile durumun ne olacağını merak ediyor. İşin ilginci, Macaristan 2004’ten bu yana AB üyesi. Bakalım AB, Macaristan’ın sivil darbeyle diktaya geçmesini engelleyebilecek mi? AB’yi Türkiye’de demokrasinin güvencesi olarak görenler bunu dikkatle izlemelidirler. Gerçekten 1 Ocak 2012’den itibaren AB demokrasi sınavından geçecektir. Macaristan’a gelince: Onun sınavdan çaktığı daha 2011’de belli oldu bile. ‘Operasyon bir proje’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, belediyeye yönelik operasyonu “proje” olarak nitelendirirken “Bir yerden koordine edilen projenin sonunu, oyunu kuranlar belirleyecek” dedi. CHP’de “disiplinli çoksesliliğe” gereksinim olduğuna işaret eden Kocaoğlu, “Partili olarak CHP’nin değirmenine su taşıyacaksın. Taşımıyorsan susacaksın. Hiç değilse suyu boşa dökmeyeceksin. Biz çay kaşığıyla topluyoruz, biri geliyor kepçeyle dağıtıyor” diye konuştu. Ankara büromuzu ziyaret eden Aziz Kocaoğlu’nun gündeme ilişkin değerlendirmelerinden öne çıkanlar şöyle: Oyunu kim kuruyor: Belediyeden şu anda 17 arkadaşımız tutuklu. Bizim bildiğimiz incir çekirdeğini dolduracak bir şey yok. 52 vergi müfettişi gönderdiler. Çocukların hepsi hem vergi mevzuatından hem de belediye mevzuatından bihaberler. İş bilmeyen adam “define” bulduğunu sanıyor. Ancak bu (operasyon) bir proje. Bir yerden koordine ediliyor. Bu oyunu kim kuruyor, bilmiyoruz. Oyunu benim kurmadığım kesin. İpler benim elimde değil. Bu operasyonlar projedir. İzmir, yerel yönetim anlamında Ege Bölgesi demektir CHP açısından. Türkiye’nin belediye anlamında güçlü olduğu yerdir. Sonuçta ikisi bir yerde birleşiyor. Operasyonların seçim atmosferine etkisi: Bugün seçim olsa yüzde 60’ın üzerine çıkarız. Minimum çizgiyi söylüyorum. Operas ? Cumhuriyet Ankara Bürosu’nu ziyaret eden Aziz Kocaoğlu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonu ‘bir proje’ olarak tanımladı ve “Bugün seçim olsa yüzde 60’ın üzerinde oy alırız’’ dedi. CHP’de yaşanan değişimin bir gereklilik olduğunu belirten Kocaoğlu, “Disiplin içinde çoksesliliği sağlamak gerekir. Biz çay kaşığıyla topluyoruz. Biri geliyor kepçeyle dağıtıyor’’ diye konuştu. yonlara ilişkin iddianamenin zamanlaması falan hiç önemli değil. Ben hedefi yüzde 50 koydum. Ancak adamlar ilk kez İzmir’e gelmişler, yüzde 70 diyorlar. Oradan hareketle biz oyumuzu arttırıp makası açmamıza karşın “kayıplı” çıktık. Diğer adamlar da (AKP) boy boy reklam verdi, İzmir’e teşekkür ettiler. İki de göstermelik temel attılar. Ancak hava kırıldı. Yüzde 60’ın üzerinde oy alırız. Partinin genel durumu: Partide büyük bir değişim yaşanıyor. Bu değişimin de bir sürü sancıları var. Değişim şarttı. Bu değişim nasıl yönetilir, doğru yönetilir mi, yönetilemez mi, CHP bu süreçten toplanarak, büyüyerek mi çıkar; bu yaşadığımız sürece bağlı. Ancak değişim için bugünkü yönetimi suçlamak doğru değil, bugünkü yönetimin herkes gibi hataları var, ama suçlamak haksızlık olur. Her örgüt gibi CHP örgütüne de taze kan lazım. Siyaset 1980’lerden sonra “adamlarla” gitmeye başladı, esas sorun bu. Doğruya aidiyet değil, adama aidiyetçilik ortaya çıkar. Ben 50 yıldır siyasetle uğraşıyorum, hiç “adamcı” olmadım. Partide ana omurga olur: Partinin ülke sorunlarını masaya yatırıp, herkesin anlayacağı şekilde çözüm üretip, bunları sürekli işlemesi gerekir. Disiplin içinde çoksesliliği sağlamak gerekir. Biz çoksesliliğe karşı değiliz. Biz sosyal demokrat bir partiyiz. CHP dönemlerindeki en büyük çokseslilik dönemi İnönü döneminde yaşandı. Partide İnönü’ye muhalif olanlar da vardı. Ancak adamlar ön seçime giriyorlardı, aslan gibi seçiliyorlardı. Sonra da geliyordu, inandığı şey neyse savunuyordu. Ancak partinin genel ilkeleri, genel bir duruşu, omurgası var. Kardeşim sen Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ CHP’nin dibine dinamit koyuyorsan git, karşı tarafta hangi partiye adaylığını koyacaksan koy. Ya da bağımsız mı olacaksın, ol. O ayrı. Diyelim ki benim bir fabrikam var. Fabrikamda çalışan bir pazarlama elemanı var. Pazarlama elemanı karşı fabrikanın ürününü satıyor gibi bir şey bu. Siyasete pek uymuyor. Ama kimin değirmenine su taşıyorsun? Sen CHP’nin değirmenine su taşıyacaksın. Taşıyamıyorsan, susacaksın. Hiç değilse suyu boşa dökmeyeceksin. Biz çay kaşığıyla topluyoruz. Biri geliyor kepçeyle dağıtıyor. MEB ÇALIŞMA YÜRÜTÜYOR İmam hatip lisesine yeni isim arayışı ? AKP iktidarı ile birlikte talep patlaması yaşanan imam hatip liselerinin isminin ‘din bilimleri’ ya da ‘ilahiyat lisesi’ olarak değiştirilmesi tartışılıyor. Velilerden gelen talep üzerine başlatılan çalışma, imam hatiplere meslek lisesi dışında farklı bir statü kazandırma girişimi olarak eleştiriliyor. MAHMUT LICALI BATMAN VE SİİRT Cemaat rakip istemiyor MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Batman’da 2009’da açılan ve üniversiteye hazırlanan öğrencilere ücretsiz eğitim verilen Orhan Doğan Destek Evi ile Siirt’te aynı amaçla faaliyet yürüten BDP’li belediyeye ait eğitim destek evi Batman ve Siirt valilikleri tarafından evrak eksikliği gerekçe gösterilerek kapatıldı. BDP’liler, bunun Fethullah Gülen cemaatine ait dershanelerin baskısıyla yapıldığını savundu. DP Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile Bismil Belediye Başkanı Cemile Eminoğlu, eğitim destek evinin tekrar açılması için baş latılan eyleme destek için Batman’a gitti. Batman Valisi Ahmet Turhan’a tepki gösteren Baydemir, “Bu çocuklar okumasın da ne yapsın? Burada molotof mu var, silah mı var? Bilgi, kalem, kitap ve öğretmenden başka ne var? Bu çocukları kendi ideolojinin eğitimini yapan başka kuruluşlara yönlendiriyorsan bunu sana yedirtmeyiz” dedi. Orhan Doğan Destek Evi’nin kapatılmasına tepkiler valiliğe geri adım attırdı. BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve Batman Belediye Başkanvekili Serhat Temel, Vali Turhan’la görüştü. Görüşmeler sonucunda öğrencilerin eğitimine devamı konusunda anlaşıldı. ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ders programlarında yapılan değişiklik ve katsayı düzenlemesiyle genel liselerden farkı kalmayan imam hatip liselerinin (İHL) isminin “din bilimleri lisesi” ya da “ilahiyat lisesi” olarak değiştirilmesini gündeme aldı. AKP iktidarında genel liselerden farkı kalmayan İHL’lerde ders programlarının genel liselerdeki programlara benzetilmesi ve katsayı uygulamasının kaldırılmasının ardından talep patlaması yaşanıyor. Son yıllarda öğrenci sayısı artan İHL’ler, Türkiye’de mesleki ve genel bütün ortaöğretim kurumlarında eğitim gören öğrencilerin yaklaşık yüzde 5’ini oluşturuyor. İHL’lere talebin bu kadar yükselmesiyle birlikte kız öğrencilerin de ilgisi arttı. MEB’in verilerine göre 20102011 eğitimöğretim yılında İHL’lerde okuyan toplam 235 bin 639 öğrencinin 123 binini kız öğrenciler oluşturuyor. Kız öğrencilerin genel ortaöğretime oranla daha fazla ilgi göstermeye başladığı İHL’ler hakkında velilerden gelen tepkileri değerlendiren bakanlığın İHL’lerin isminin değiştirilmesini değerlendirmeye aldığı öğrenildi. Edinilen bilgiye göre, kız öğrencilerin Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki imam ya da hatip kadrolarında görevlendirilmesinin mümkün olmadığı için veliler İHL’lere yeni bir isim verilmesini istiyor. Bu kapsamda MEB bünyesinde Din Öğretimi Genel Müdürlüğü içerisinde bir çalışma başlatıldı. Genel müdürlüğün çalışmasında İHL’lere kız öğrencileri de mağdur etmeyecek yeni bir isim verilmesi değerlendirmeye alınırken, bu okullara “din bilimleri lisesi” ya da “ilahiyat lisesi” isminin verilmesi önerileri gündeme geldi. İHL’lerin isminin değiştirilmesi bu okulların kurulma amaçları hakkında da yeni bir tartışmaya neden oldu. Milli Eğitim Temel Yasası’nda imamlık, hatiplik ve Kuran kursu öğreticiliği gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek üzere, MEB tarafından ortaöğretim sistemi içinde, hem mesleğe hem yükseköğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumları olarak tanımlanan İHL’lerin isminin değişmesi yeni bir yapıya bürüneceği eleştirilerini beraberinde getirdi. İHL’ye yeni statü tartışması C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle