19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ARALIK 2011 PAZARTESİ 6 HABERLER Ergenekon, Poyrazköy, Odatv gibi davalarda TÜBİTAK’ın ve üniversitelerin raporları karşı karşıya geliyor Bilirkişi savaşları kızıştı HİLAL KÖSE Devlerle Dans AKP, anlayamadığı bir dış politika kulvarında seyrettiriyor ülkeyi. Sanıyor ki Türkiye’nin içinde bulunduğu ilişkiler kumkuması, kurallar, anlaşmalar, iyi niyet, hukuk, saygı vb çerçevesinde akıp gidiyor. Öyle değil... İlişkide olduğumuz ana güçler, birer dev... Hem siyasi.. hem ekonomik.. hem de geçmiş ve bugünkü emperyalistlikleri, çıkarlarını orta ve uzun vadeli koruma, ilişkileri ve kültürel etkisi bakımından birer dev... Ortadoğu, bu devlerin dünyadaki ana siyasi ve ekonomik pazarı. Hepsi, ABD’sinden tutun Fransız’ına, İngiliz’ine kadar orada kendilerini inşa etme peşinde... Bu, 100 yıldan fazla böyle! Birinci nedeni petrolse, ikinci nedeni de bölgenin pazar büyüklüğü; bu bunlara bağlı olarak dünya/bölge üzerindeki güçler rekabetinde coğrafistratejik konumu. Ortadoğu büyük güçlerin cepheleştikleri bölgenin adıdır: Batı (NATO), Rusya ve Çin. Kafkasya ve Ortadoğu/İslam ülkelerinin kapsadığı alan, sürekli nüfuz savaşlarının konusu... ??? Sarkozy, neden 54 milletvekiliyle soykırım yok demeyi suç sayan yasayı geçirme sürecine girdi? Fransa’nın “tarihsel aydınlanma vicdanı”nın bunu kabul etmemesine rağmen: 450 milletvekilinden sadece 54 milletvekili bu zırva yasanın görüşülmesine katıldı... Özgür aydınların ve tarihçilerin önemli bir çoğunluğu olayı aptallık olarak görmekte... Bunu, Fransa’nın dış politikasından ve çıkarlarından bağımsız düşünmek zordur... Peki neden, nedir bu? (*) Üstelik tam Suriye’yi “halletmek için” Türkiye ile ittifak kurarken. Ortadoğu’da, Türkiye’nin bir güç olarak “sivrilmesini” istemediği... Ermenistan’ı “tarihsel üs” olarak seçmeyi bölgedeki çıkarlarına daha uygun bulduğu... Türkiye’nin Arap ülkeleri üzerinde, tarihsel nedenlerden ötürü bir etkisinin olamayacağını gördüğü.. için mi? (Nuray Mert, Milliyet).. Belki de, Türkiye’nin Avrupa Birliği macerasını kesin sonlandıracak bir politik süreci başlatma amacıyladır... Veya, Türkiye’de bazı ben neyim Allah’ım pozisyonuna bürünen bakanların, ekonomik krizdeki Avrupa’ya üst perdeden ve alaycı dille ekonomi dersleri veren tutumlarına bir yanıttır (Ertuğrul Özkök)... Ama unutmayalım ki Fransa soykırım meselesini Avrupa’da adım adım tırmandıran ve sonunda bu noktaya getiren ülkedir. Salt bu açıdan bakıldığında, yoksa, politikacının, “soykırım inancı”nı bizzat “tarihsel olgu”ya dönüştürerek, tarih yazma tutkusundan mı? Yani aptal bir inanmış vicdan mı? Ve buna bağlı olarak, Ermenistan’a verdiği bir sözü yerine getirme çabası mı!? Benim için bir problem bu. Sevr’in tarihsel intikamı desek, zor: Anadolu’da hiçbir kent ve bölgenin “Ermenileşmesi” için minik bir durum bile göremiyorum. Tabii, 100 yıllık fütüristikfantastik planlar için bir şey diyemem! Yabancı ve İslam düşmanı, “Libya savaşı bir haçlı seferidir” kafasına sahip emperyalist bir kötü kafanın, Ermeni davasına en iyi hizmeti, olsa olsa, TürkiyeErmenistan ilişkilerinde, kolaylaştırıcı, geliştirici rol oynaması olurdu... Moda deyimle, pozitif katkı! Tam tersine, zorlaştırıcı, Türkiye’de politikacının kamuoyu karşısında elini kolunu bağlayan bir negatif katkı... Eğer bir siyasal aptallar güruhunun salakça bir yasa girişimi değilse, bu konuyu iyi izlemeliyiz! ??? Şüphesiz, birtakım karşı girişimler yapacaktır Türkiye. Ama bizim yönetenlerin de, İsviçre örneği ortadayken, hiçbir şey yapmama eylemsizliği, en az Fransızlarınki kadar aptaldır. Avrupa’nın hukuk tanımayan haksız yasalarına karşı bugüne kadar tek doğru politik girişimi, İşçi Partisi ve lideri Doğu Perinçek ve arkadaşları yaptı! İsviçre, yediği haltın ayaklarına dolaşma sürecini yaşıyor! Tabii, Avrupa’da hukuk vicdanı varsa, bunun sonucunu göreceğiz; İnsan Hakları Mahkemesi’nin gelecek yıl vereceği karar, Türkiye’nin kurtuluşu olacak gibi! Hukuk: En önemli kaledir, üzerinde duracağımız... Tamam, Fransa’yı engelleyici pek çok şey yap. Ama Türkiye’de üretilen Reno otomobillerini boykot gibi baltayı kendi ayağına indiren aptal girişimlerden uzak dur. Bir de kibirli ekonomik diskurlar çekme! Çukurun kenarında dururken! (*) Topu topu 200 bin Ermeni oyu, komik duruyor! Ama durum şuysa bir şey diyemem: Ermeniler Fransa’da devletin ve siyasetin o kadar etkili kademelerinde bulunuyorlar ki bu yasa girişimi başlı başına onların bir eseridir! Balyoz, Poyrazköy, Odatv ve Ergenekon davalarında, TÜBİTAK ve üniversitelerden alınan bilirkişi raporları, dijital delillerin geçerli olup olmayacağı konusunda iki uç görüş sunuyor. Mahkemeler, karar verirken genelde sanıklar aleyhine tespitler bildiren TÜBİTAK’ı dikkate alıyor. Avukatlar ise üniversitelere başvurarak, dijital verilerin delil niteliğinde olmadığını ispatlamaya çalışıyor. Avukatların, hukuksuz delillerin dosyadan çıkarılması yönündeki talepleri de reddedildi. El konulurken kopyalanmayan dijitallerdeki verilerin, geçerli delil niteliği taşıyıp taşımadığı ise mahkemenin davayı sonuçlandırdığı aşamada netlik kazanacak. Ahmet Şık, Nedim Şener, Soner Yalçın’ın da aralarında bulunduğu birçok gazetecinin tutuklu yargılandığı Odatv dosyasına Boğaziçi Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nden uzmanların raporları sunuldu. 7 Nisan 2011 tarihli Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Ufuk ABD’Lİ UZMAN: HEDEF ALINMIŞ BİLGİSAYAR DELİL SAYILAMAZ ABD’li bilişim uzmanı Jashua Marpet, Odatv kurucusu Soner Yalçın’ın ve diğer Odatv çalışanlarının avukatları Duygun Yarsuvat ve Hüseyin Ersöz’ün başvuruları üzerine hazırladığı 21 Aralık 2011 tarihli bir raporda, Odatv’den alınan harddisk üzerinde kurcalama yapılıp yapılmadığının incelendiği ifade edilerek sonuç bölümünde “Uzman kanaatimize göre bilgisayar zaafa uğraması ve teslim olması için bilinmeyen kişilerce hedeflenmiş ve sahibi bilgisayar üzerindeki kontrolünü kaybetmiştir” denildi. ABD’li bilişim uzmanı Marpet, şöyle devam etti: “Bu bilgisayar, kasti olarak hedef alındığı ve zaafa uğratılarak teslim alındığı için bu bilgisayardan elde edilen hiçbir dijital kanıta güvenilemez. Bu kanıtlar herhangi bir medeni kanun veya ceza kanunu takibatında veya davasında kullanılamaz. Bilinmeyen saldırganların söz konusu kanıtları harddiske ‘eklenmiş’ olması oldukça yüksek olasılıktır.” Avukat Ersöz, raporla ilgili olarak şu değerlendirmeleri yaptı: “Bilişim uzmanı Marpet, suça isnat edilen harddiskin bu haliyle ‘Siber Suçlar Sözleşmesi’ne aykırılık oluşturduğunu ifade etti. Bilgisayarın ‘güvensiz’ olduğu tespiti yapılan rapor, tutuklu gazetecilerin özgürlüklerinin on ayı aşkın bir süredir haksız ve hukuka aykırı olarak sürdürüldüğünü bir kez daha gözler önüne serdi.” Çağlayan imzalı raporunda, Truva atı ya da virüs tehlikesi altında olduğu tahmin edilen bir bilgisayardaki kayıtlara bakılarak, iddia edilen belgenin o bilgisayarda yaratılıp yaratılmadığı, yaratıcısının kim olduğu konularında sağlıklı bir tespitin yapılmasının mümkün olmadığını vurguladı. Çağlayan “Birçok kişi tarafından ortak kullanılan bilgisayarda, gerçek kullanıcının tespiti yapılamaz” ifadesini yer aldı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Göktürk Üçoluk ve araştırma görevlisi Gökdeniz Karadağ’ın 21 Ekim 2010 tarihli raporunda, tutuklu gazeteci Müyesser Yıldız’ın bilgisayarının imajı incelendi. Raporda suç isnadı olan dosyalara ilişkin “Hangi yollarla geldiğinin tespiti mümkün değil. Dijital bir belgenin kimin tarafından oluşturulduğunun kesin tespiti ya pılamaz” tespiti yer aldı. Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde görevli Prof. Dr. Coşkun Sönmez, araştırma görevlisi Dr. Göksel Biricik, Soner Yalçın’a ait olduğu söylenen Odatv’de bulunan bilgisayarın imajını incelediler. Rapora göre, “Ulusal Medya 2010” ve gazeteci Ahmet Şık’ın tutuklanmasına gerekçe gösterilen “000KITAP.docx” ile birlikte de toplam 21 doküman in Mesai takibi için yapılan uygulamaya ‘kişisel bilgi’ gerekçesiyle mahkemeden ret: Parmak izi kullanılamaz ANKARA (AA) Bazı kamu kurumlarının yanı sıra özel sektörde çalışanların mesai takibini yapmak için kullanılan parmak iziyle takip uygulamasına karşı mahkemeden ret kararı çıktı. Belediye ve Özel İdare Çalışanları Birliği Sendikası (BemBirSen), Osmaniye İl Özel İdaresi’nde personelin işe giriş ve çıkış saatlerini tespit etmek için uyguladığı parmak izi alma yöntemini mahkemeye taşıdı. Uygulamanın insan haklarına ve kişilerin özel hayatının gizliliğine aykırı olduğu gerekçesiyle Adana 1. İdare Mahkemesi’nde görülen dava, önceki gün sonuçlandı. Mahkeme heyeti, parmak izini, “bireyin fiziksel olarak belirlenmesini sağlayan bir kişisel bilgi” olarak kabul etti. Mahkeme heyetinin, anayasada ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde, “özel yaşamın gizliliğinin korunması” ilkesine yapılan vurguları dikkate alarak verdiği kararında şöyle denildi: “Bireyin izni olmadan parmak izinin alınması, uygulamanın yasal dayanağının bulunmaması, yine toplanan verilerin ileride başka bir şekilde kullanılmayacağına dair bir güvencenin bulunmaması göz önüne alındığında, anayasanın 20. maddesi ve uluslararası sözleşmelerin özel hayatın gizliliği hakkı ile ilgili düzenlemelerine aykırı olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.” Mahkeme kararında ayrıca Osmaniye İl Özel İdaresi insan kaynakları ve eğitim müdürlüğünün parmak iziyle mesai takip sisteminin kaldırılması istendi. Kalkana 6. filo yanıtı Malatya Kürecik’te kurulacak olan NATO Füze Kalkanı Sistemi’ne karşı Demokratik Haklar Federasyonu, Halk Cephesi ve ESP’nin de aralarında olduğu çok sayıda sivil toplum örgütü, Şişli camisi önünden AKP İlçe Başkanlığı’na yürüdü. Grup, yürütülen mücadelenin aynı zamanda emperyalizme karşı olduğunu belirterek “6. Filo’yu unutmayın” dedi. ÇANAKALE’de de “Füze Kalkanı”nı protesto etmek isteyen çok sayıda kişinin önceki gün gözaltına alınmasının ardından dün de çadır kurmak isteyen 13 kişi gözaltına alındı. celenen bilgisayarda oluşturulmadı. Raporda, harddiskte bulunduğu söylenen dosyaların yazılma tarihinin, disk üzerindeki yaratılma tarihinden eski olduğuna dikkat çekilerek, “Dosyanın bilgisayara hangi kaynaktan nasıl geldiğiyse elde edilen verilerle kesin olarak söylenemez” denildi. Balyoz davasının tutuklu sanığı emekli Albay Hakan Büyük’ün Eskişehir’deki evinde yapılan aramada ele geçirilen ve içinde Nakşibendi Tarikatı’nın Menzil Grubu tarafından kurulan Bilvanis Çiftliği’ne ilişkin görüntülerin de yer aldığı öne sürülen taşınabilir belleğe ilişkin teknik raporu BÜ’den Prof. Ufuk Çağlayan hazırladı. 22 Kasım 2010’da hazırlanan raporda “Dijital dosya üzerindeki, oluşturma, değiştirme, yazar gibi üst veriler anlamına gelen metadata bilgileri, harddisk, flash bellek gibi yazılabilen bir ortamda depolanmışsa, özel bir yazılım kullanılarak, bu bilgiler istenildiği şekilde değiştirilebilir” görüşüne yer verildi. TÜBİTAK’ın Balyoz delilleriyle ilgili 19 Şubat 2010 tarihli raporda ise tam tersi bir tespitte bulunularak “CD’lere sonradan ekleme yapılmadığı tespit edilmiştir” denildi. Amerika’da Bilgisayar Tahkikat Kurumu’nda Teknolojiden Sorumlu Başkan olarak görev yapan John D. Tessel’in 4 Mayıs 2010 tarihli raporunda, “Orijinal ya da orijinal gibi görülen sistemin yetkili bir hukuki analiz uzmanı tarafından incelenmemesi durumunda, herhangi bir bilgisayar dosyasında, dokümanlardaki üst verilerin veya zaman damgasındaki tarihlerin doğruluğu şüphelidir ve gerçek olarak kabul edilemez” denildi. Mahkeme, Balyoz davasındaki dijital verilere ilişkin olarak TÜBİTAK’tan, ilk TÜBİTAK raporu ile askeri bilirkişilerin raporları arasındaki çelişkileri açıklamasını istedi. Mahkemeye ulaşan, 16 Haziran 2010 tarihli ikinci raporda da “Bir CD tekrar yazılabilir özellikte değilse, dosyalarda sonradan değişiklik yapılamaz” denildi. İTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümün’nden Prof. Dr. Eşref Adalı, 15 Haziran 2010 tarihli raporunda “Dosyaların yanında yer alan zaman bilgisi değiştirilebilir nitelikte olduğundan adli delil olarak kullanılamaz” ifadesini kullandı. TÜBİTAK ve 1. Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’nca aynı konuda hazırlanan zıt raporların değerlendirilmesinin istenmesi üzerine Adalı, “Kanıtlar, kurallara uygun olarak toplanmamışsa, üstelik değiştirilebilir nitelikteyse bu kanıtlara dayanarak yargıya varılamaz” dedi. Bilgisayar Adli Tıp ve soruşturmalarında uzman Amerika’daki Cyber Diligence’in genel müdürü Yalkın Demirkaya da 10 Mayıs 2010 tarihli raporunda, 19 Şubat 2010 tarihli TÜBİTAK raporu ile askeri savcılığın raporunu irdeledi. TÜBİTAK’ın raporunda, belgelerde sahteciliğe işaret eden bulguların tamamen göz ardı edildiğini vurgulayan Demirkaya, “Eldeki delillerin kaynağı ve teknik yöntem, soruşturma ve usül açısından tüm çarpıklıklar göz önünde bulundurulduğunda, bu belgelerin sahte olması muhtemeldir ve herhangi bir yargı sürecinde kullanılmaları son derece sakıncalıdır” ifadesini kullandı. Çelişkiyi açıklayın 143 kişi hâkim karşısında (Fotoğraf: ALİ AÇAR) Bel fıtığı teşhisi konuldu Üçüncü Balyoz davası başlıyor İstanbul Haber Servisi Koramiral Deniz Cora, korgeneraller Korcan Pulatsü, Ziya Güler, Rıdvan Ulugüler ve Abdullah Can Erenoğlu ile HAVELSAN Genel Müdürü Ömer Faruk Yarman’ın da aralarında bulunduğu 64’ü tutuklu, 143 kişinin yargılandığı 3. Balyoz Harekât Planı davasına bugün başlanacak. İstanbul’da bugün 3. Balyoz davasıyla birlikte önemli davanın duruşmaları yapılacak. Silivri Cezaevi yerleşkesi bitişiğindeki büyük salonda 3. Balyoz’a başlanırken küçük salonda 29 sanıklı “İnternet Andıcı” davasına devam edilecek. Çağlayan’da “Odatv”, Beşiktaş’ta ise Hrant Dink’in öldürülmesi davası görülecek. Prof. Haberal hastaneye yattı İstanbul Haber Servisi Başkent Üniversitesi Kurucusu ve CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal, belindeki ağrılar ve kardiyolojik sorunlardan dolayı Selimpaşa Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Müşahade altında tutulan Haberal’ın sağlık durumunun iyi olduğu ve birkaç gün hareket etmeden hastanede yatacağı belirtildi. Doktorlar tarafından bel fıtığı teşhisi konulan Haberal’ın avukatı Dilek Helvacı, Haberal’ın önceki gün cezaevinde bel ağrılarının arttığını ve acil olarak hastaneye kaldırıldığını belirterek “Kardiyolojik ve endokrinolojik ileri tetkiklerinin yapılması için karar çıktı” dedi. ‘Karar örnek olmalı’ Kararı değerlendiren BemBirSen Genel Başkanı Mürsel Turbay şunları söyledi: “Bu kararın diğer kamu kurumlarında ve özel sektörde parmak izi alarak mesai takibi yapanlara örnek olması gerekiyor. Zira, önemli olan personelin işe gelip gitmesi değil işini verimli biçimde yapmasıdır.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle