22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2011 PAZAR 6 HABERLER daha” başlığını koymuş ve altına da “Kış geçirmiş yılana Rabbim güneş göstermesin” sözünü... İthafı da “ebedi ve ezeli lideri Mustafa Kemal”e ve oğlu İlim’e.. vee Hatice Anasına.. Müyesser’in kitabının üzerinden dumanları tütüyor, o kadar taze ve güncel. Dağlıca baskını olmuş, ülke kan ağlıyor ve aynı gün Deniz Feneri sanıklarından Zahit Akman ve arkadaşlarının salıverildiği altyazısını okuyor ekrandan.. “Ülke şehitlerine ağlıyor, çoğu defnedilmemiş bile, böylesi bir kapkaççılık. Aklım, vicdanım almadı, koğuşumda saklanacak delik aradım utancımdan. Gelip ‘hadi seni tahliye ediyoruz’ deseler, kabul etmez, ‘ayıptır yahu, çıkamam’ diye direnirdim. Onurum kırıldı.” Bu kadar derin bir yurt sevgisi ve insan vicdanı! Polisinden savcılarına ve yargılayanlara kadar, hemen hiçbirisinin asla anlayamayacağı bir duygu. Müyesser, güncelliği, tarihle ve okuduğu kitaplardaki büyük bilgeliklerle çok güzel yoğuruyor. Brecht’ten “daha kolay olmaz mı acaba / hükümetin halkı feshetmesi / ve yerine yenisini seçmesi” dizeleriyle.. sonra da... ..“Dünyanın dört bir yerinde renkli devrimler, darbeler oluyor.. Bir tek ABD’de olmuyor. Neden acaba? Bolivyalı bilge bir kişinin bu konuda vardığı sonuç şudur: ‘..sebebi, orada Birleşik Devletler Büyükelçiliğinin bulunmamasıdır..” anlatımıyla karşılaşıyorsunuz.. Müyesser, dışarıdayken yazacaklarını, içerideyken yazıyor! Bir yıl olacak yakında! Okuyun “Yılan”ın Kış Güneşi’ni! ??? YAŞASIN YENİLENLER: Sevgili dost Öner Yağcı’nın Cumhuriyet Kitapları’nda yayımlanmış, bir hapishane romanı! Bir solcunun arayıp da belki ancak Samuel Beckett’de bulabileceği sözlerini kitabına darbımesel yapmış!: “Hep denedin, hep yenildin / Olsun gene dene, gene yenil / Daha iyi yenil!” Öner, “yenilenlerin de bir gün mutlaka yeneceği inancıyla..” diyor bana notunda. Düşündüm, acaba biz solcular yenmek için mi çalışıyoruz? Şüphesiz, iktidar olmak, yenmektir siyasal olarak. Ama içimde hiç de öyle “yenmek” kıpırtısı da yok ki!? Neden acaba? Öner’in sözleri bende “iktidar olsak bile ben muhalefetteyim...”e benzer düşünceler kıpırdattı... Öner, 3 yıl hapis yattı “TÖBDER” davasından. Bu romanın temelleri orada atıldı! Mapushane bir okul, her yaş için, kendini keşfetme yılları, gözlem yapma ve yazı yazma zamanları.. Yaşamları, içerideki ve dışarıdaki parçalarıyla bir bütünlük içinde dokuyor Öner Yağcı. Keyifle okudum! Üçünün de beyinlerine sağlık diyeyim.. Haydi herkes dışarı!!! Emekli öğretmen darbe döneminde işkence gördüğü şubeye 31 yıl sonra ifade vermeye çağrıldı Geç kalmış soruşturma ? 12 Eylül darbesinden sonra gözaltına alınıp Niğde’deki Siyasi Şube’de işkence gören Akdemir, şikâyetçi olduğu polis ve askerlerin çoğunun öldüğünü belirterek soruşturma için geç kalındığını söyledi. ALİCAN ULUDAĞ Üç Kitap ve Cezaevi Fransa’ya girmemeyim pazar pazar; en iyisi uzun zamandır bu köşeye taşımak istediğim kitaplardan önce ilk üçüne yer vereyim. İlk ikisinin yazarı hapishanede, zulüm altında. Diğeri ise “hapishanenin tadını” bir bilenden... Bilirim, bu köşelerden oralara gidecek her güzel sözcük, zulmü, haksızlığı “çekilir hale” getirmez. Ama onlara dayanma ve başkaldırma gücü verir. Beyin durmaz üretir, üzerine binbir kilit vursanız bile. Üreten beyin bedeni de, aklı da uyanık tutar. Biz de “mapushane çeşmesi”nden akan sözcüklerle, fikirlerle de hemhal oluruz. Ayrıca “mahpuslarımız” bilsinler ki yüzlerce internet sayfasında dijital güncelerde de anılıyorlar durmadan. Örneğin (http://peripateticperspective.blogspot.com) hâlâ Balbay’a “binlerce güvercin” gönderilmesine aracılık ediyor! Gelelim kitaplara. ??? HAPİSTE YATACAK OLAN’A ÖĞÜTLER: Tuncay Özkan’ın Cumhuriyet Kitapları’ndaki yayını. Henüz okumadınız mı? Bir gün herkese lazım olabilir g! “Hapisteki adama her şey baskınla yapılır” diyor “Tecritteki Adama” yazısında; “Sizi bir cezaevinden alıp bir başkasına yollayacaklar, baskın yaparlar ‘haydi hemen gidiyorsun’! Eşyan, düzenin, üstün başınkitabın, kalemin, defterin doldurulur bir torbaya, kırıla döküle çıkarırlar yola. Sakın üzülme. Bu, vatandaşından korkan, nefret eden yönetimin intikam biçimidir.” Tuncay bilgelikle söylüyor: “Tecritten mi yılacaksınız. Yılmayın. İçinizi sevgiyle doldurun ‘Vardır bunda da gizlenmiş bir iyilik’ deyin, arayıp bulun!” Tuncay’ın “Anlıyor musunuz?” yazısında mahkeme başkanı ile karşılıklı konuşmasından, bu davanın, üyesinden başkanına kadar mahkeme heyeti için nasıl dayanılmaz bir işe ve onlar için de bir zulme dönüştüğünü (farkındalar mı bilmiyorum!) anlıyorsunuz! Tuncay, yer yer mahkemedeki konuşmalarından tutun, pratik bilgilere, insanın insana ettiklerine, çöpe, suya, spora, televizyona ve duruşma salonuna kadar “mahpushane” günlerine ilişkin pek çok konuyu bizlerle paylaşıyor. Tuncay’a sevgilerimi gönderiyorum.. ??? “YILAN”IN KIŞ GÜNEŞİ: Silivri’nin gazeteci “esirlerinden” arkadaşımız Müyesser Yıldız’ın Togan Yayıncılık’ta basılmış kitabı. “Silivri’den bir terör faaliyeti ANKARA 12 Eylül darbesine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında mağdurların ifadelerinin alınmasına devam edilirken bir skandala imza atıldı. Devrimci 78’liler Federasyonu Niğde Şube Başkanı emekli öğretmen Vedat Bayram, darbe döneminde gözaltına alınarak işkence gördüğü Niğde’deki Siyasi Şube’ye, bugünkü adıyla TEM Şube’ye ifade için çağrıldı. Bayram da çağrıya uyarak TEM polisine gördüğü işkenceleri anlattı. Özel yetkili Ankara Başsavcılığı’nın yürüttüğü 12 Eylül soruşturmasında, işkence gördüklerini belirterek şikâyette bulunanların ifadeleri Ankara dışında oturuyorlarsa bulundukları illere yazılan talimat yoluyla alınıyor. Bu ifade işlemini ise talimat savcısı gerçekleştiriyor. Ancak Niğde’de farklı bir durum yaşandı. 12 Eylül ihtilali sonrası gözaltına alınan emekli öğretmen Vedat Bayram’ın kapısını yıllar sonra polis çaldı ve Niğde Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) Şube Müdürlüğü’ne müşteki sıfatıyla ifade vermeye davet edildi. Bayram da yıllar önce işkence gördüğü Siyasi Şube’ye, bu kez mağ duriyetini anlatmak için gitti. Bayram, ifadesinde 1980 sonrasında gözaltına alındığını, Siyasi Şube’de falaka, tekmetokat dayak, yan odada işkence görenlerin sesini dinletme gibi çeşitli uygulamalara maruz kaldığını dile getirdi. fadeyi savcı almalıydı’ Cumhuriyet’e konuşan Bayram, ifadeyi polisin değil savcının alması gerektiğini belirterek “Bunu polisin üzerine yıkmamaları gerekirdi. Burada ifade vermekten korkmadım ama daha hassas davranılabilirdi” dedi. İfadesini alan polisle karşılıklı çay içtiklerini de anlatan Bayram, “Polise, ‘yıllar önce burada işkence gördüm ama şimdi karşılıklı çay içiyoruz’ dedim. O da bana ‘artık anlayışın değiştiğini’ söyledi” diye konuştu. Bayram, ifadesinden bir örnek istediğini ancak ne polisin, ne de gittiği Niğde savcısının vermediğini kaydetti. İstanbul’da ifade veren Murat Akdemir de darbe sonrası İstanbul’da gözaltına alındığını, 9 yıl çeşitli cezaevlerinde yattığını, işkencenin her türlüsünü gördüğünü vurgulayarak “Denenmedik yöntem kalmadı. Falaka, elektrik verme, başa su damlatma, aç bırakma...” dedi. ‘İ çukurlarda bırakmayacagız’ ‘Seni o soguk Cumartesi Anneleri, henüz 26 yaşındayken 24 Aralık 1994’te gözaltında kaybedilen Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu öğrencisi İsmail Bahçeci’nin akıbetini sordu. Bahçeci’nin kardeşi Umut Bahçeci, “10 yaşında bir oğlum var. Adını ‘İsmail’ koydum. Ona bakarak kardeşimi yaşatıyorum. İsmail’den geriye yalnızca şiirleri ve karikatürleri kaldı” dedi. Cumartesi Anneleri, kayıpların bulunması için 352. kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Aileler, yine ellerinde karanfiller ve kaybedilen yakınlarının fotoğrafları ile İstanbul’da 1994 yılında kaybedilen İsmail Bahçeci’nin karikatürlerini taşıdı. Eyleme, arkadaşları ile CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da destek verdi. Tanrıkulu, “İnsan hakları ihlalleri bakımından Türkiye model ülke haline gelmiştir. Failler bulununcaya kadar burada oturmaya devam edeceğiz” dedi. Bahçeci’nin dönem arkadaşı CHP İstanbul İl Başkanlığı Basın Danışmanı Süleyman Kalyon da “İsmail Bahçeci 17 yıldır seni arıyoruz. Seni o soğuk ve karanlık çukurlarda bırakmayacağız. Bunun için de çok kararlıyız” dedi. (Fotoğraf: KAYHAN AYHAN) 4 önemli davaya yarın devam edilecek İstanbul Haber Servisi İstanbul ve Silivri’de yarın 4 önemli davanın duruşmaları görülecek. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen “Üçüncü Balyoz Harekât Planı” davasına Silivri Cezaevi yerleşkesi bitişindeki büyük duruşma salonunda başlanacak. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin baktığı “İnternet Andıcı” davasının 47. duruşması Silivri Cezaevi yerleşkesindeki küçük salonda yapılacak. Çağlayan’daki Adliye Sarayı’nda “Odatv” davası görülürken Beşiktaş Adliyesi’nde Hrant Dink’in öldürmesi davasına devam edilecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle