19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 ARALIK 2011 PAZAR CUMHURİYET SAYFA [email protected] PAZAR KONUĞU 13 Türkiye Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar’la baskı altındaki yargıyı ve meslek sorunlarını konuştuk Görevimiz hukuksuzlukla mücadele SÖYLEŞİ P O LEYLA TAVŞANOĞLU Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Ahsen Coşar, AKP hükümetinin yargıyı tam anlamıyla teslim aldığı şu dönemde baroların TBB şemsiyesi altında birlik ve bütünlük içinde hareket etmeleri gerektiği çağırısında bulunuyor. Kimi barolara, özellikle de İstanbul Barosu’na hafiften serzenişte bulunan Coşar, KCK davasıyla bağlantılı olarak toplu avukat tutuklamalarının Cumhuriyet tarihinde bir ilk olduğuna dikkat çekiyor. Coşar neredeyse kırk yıllık hukukçu olduğunu ama şimdiye kadar katalog suçlar diye bir kavram duymadığını belirtiyor. Türkiye’deki kimi barolarla Türkiye Barolar Birliği (TBB) arasında anlaşmazlıklar olduğu 6 Aralık’ta İstanbul’da yapılan “Dünyada Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Uygulamaları” konulu çalıştay sırasında su yüzüne çıktı. İstanbul Barosu çalıştaya çok sert tepki verdi. Sorun nedir? A.C. Bir kere İstanbul Barosu ya da diğer barolarla TBB arasında bir sorun yok. Çünkü biz bir aileyiz. Aile içinde zaman zaman anlaşmazlıklar olur. Bu gayet olağan bir durumdur. Bu anlamda bir sorun yok. Ama bazı konularda görüş ayrılıkları var. Arabuluculukla ilgili olarak İstanbul Barosu yönetimi farklı düşünüyor. TBB olarak biz konuya biraz daha farklı bakıyoruz. Ayrıca İstanbul Barosu o konuda yalnız da değil. Onun gibi düşünen başka barolar da var. Biz her baronun görüşüne saygılıyız. Demokratik terbiyemiz ve kültürümüz bunun böyle olmasını gerektiriyor. Ama hiçbirimizin birbirimizi yargılamaya hakkı da yok. Her baro görüşünü özgür biçimde ifade ediyor. Biz de ifade edilen o görüşlere saygı göstermek zorundayız. Orada benim üzüntüm şu: O deyimi kullanmak istemiyorum ama o toplantı basıldı. Üstelik İstanbul Barosu’nun Sayın Başkanı da oraya davet edilmişti. Ben, Sayın Başkan’ın o davete icabet edip kürsüde düşüncelerini özgür bir biçimde ifade etmesini isterdim. Böylece hepimiz için daha yararlı olurdu. Onu yapmayıp öyle bir yöntem kullanmalarına üzüldüm. Kimileri arabuluculuk kurumunun kadılık sistemine dönüş, kimileri de neoliberal politikaların uzantısı olduğunu savunuyor. Siz bu eleştirilere ne diyorsunuz? A.C. İkisi de doğru değil. Şeriat, kadılık sisteminin geleceği yolundaki eleştiriler ciddi değil. Bunlar biraz fazla arkaik düşünceler. Korku, insani bir duygudur. Ama gerçekten şeriatın geleceğinden korktukları için mi bu argümanı dile getiriyorlar, yoksa korkuyu bir propaganda aracı olarak mı kullanıyorlar? Arabuluculuk Türkiye’de henüz yasal düzenlemeyle yürürlüğe konmuş değil. Ama Anadolu’nun pek çok yerinde bugüne kadar anlaşmazlıklarda pek çok kişinin arabulucu olarak araya girmesiyle çözülmüş sorunlar vardır. Dolayısıyla arabuluculuk dün vardı, bugün de var. Büyük olasılıkla yarın da olacak. Öte yandan arabuluculuk küresel sermayenin bir dayatması mıdır? O da değil. Biz Türkiye olarak AB üyeliğine aday bir ülkeyiz. AB’ye dahil olmak bana göre Atatürk’ün de bir projesidir. Çünkü Atatürk bize her zaman hedef olarak Batı’yı göstermiştir. AB Komisyonu’nun 2004’te yayımladığı bir direktif var. Orada her üye ülkenin kendi bünyesindeki koşulları göz önüne almak suretiyle arabuluculukla ilgili yasal bir düzenleme yapması yolunda tavsiye var. AB Komisyonu’nun bu tavsiyesi küresel sermayenin bir dayatmasıysa o zaman biz AB’ye girmek için boşuna çabalamayalım. Aksi halde AB’ye girmemiz küresel sermayenin dayatması anlamına gelecektir. T emel konularda kendi meslek örgütüm dahil meslek kuruluşlarının ortak hareket etmesi gerekir. Çünkü bizim ortak paydamız hukuk, mesleğimiz, barolarımız. S uç işleyenlerin mutlaka cezalarını çekmeleri gerekir. Ama birtakım soyut iddialarla, birtakım siyasi taktiklerle bir şeyler yapılıyorsa bu yanlıştır. Siyaseten tutarlı ve şeffaf olmak gerekir. R T R E AHSEN COŞAR Samsun,Vezirköprü, 1949 doğumlu. 198689 arası Yargıtay Birinci Başkanlığı yapan Ahmet Coşar’ın oğlu. Yükseköğrenimini İÜ Hukuk Fakültesi’nde yaptı. 1975’ten beri Ankara Barosu’na kayıtlı avukat olarak çalışıyor. 20042010 arası Ankara Barosu Başkanlığı yaptı. Karadeniz Ülkeleri Barolar Birliği’nin Genel Sekreterliği’ni yürütüyor. Bilkent Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde dersler veriyor. Nisan 2010’da Özdemir Özok’un ölümü üzerine Haziran 2010’da yapılan olağanüstü kurultayda Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanlığı’na üç yıllığına seçildi. TBB siyaseten taraf tutmaz Biz ne AKP çizgisindeyiz ne de sessiziz. Ses çıkarmayı gürültü yapmak olarak anlıyorsanız ben gürültü filan yapmıyorum Kimi barolar TBB’yi pasif davranmak, kimileri de AKP çizgisine kaymakla eleştiriyorlar. Sizce bu eleştirilerin bir dayanağı var mı? A.C. Bu eleştiriler haksızlıktır. Siyasi anlamda söylüyorum, bir kere biz kimsenin yanında ya da karşısında değiliz. Biz önce bir meslek kuruluşuyuz. Bir siyasi parti, siyasi topluluk ya da siyasi hareket değiliz. TBB meslek kuruluşu olarak öncelikle meslektaşlarının sorunlarına odaklanmalıdır. Onların ve baroların sorunlarının çözümü için düşünce, proje üretmemiz gerekir. Biz sadece bugünü yönetmekle görevli değiliz. Aynı zamanda geleceği de planlamakla yükümlüyüz. Ama bu sözlerimden bizim siyasetle ilgilenmediğimiz sonucu da çıkmasın. Aksine, bu ülkede yaşayan her insanın siyasetle ilgilenmesi gerekir. Atinalı ünlü devlet adamı Perikles’in binlerce yıl önce verdiği bir öğüt var: “Siyasetle, yönetimle ilgilenin.” Siyasetle ilgilenmek bir siyasi partinin yanında ya da karşısında olmak anlamına gelmez. Siyasetle ilgilenmeyi bu noktaya indirgerseniz o zaman kendi kurumunuzun saygınlığına, ağırlığına zarar verirsiniz. Dolayısıyla bizim her siyasi partiye, her siyasi görüşe aynı mesafede olmamız gerekir. TBB’de Faruk Erem’den bana kadar bütün başkanlar ve yönetimler hep bu çizgiyi korudular. Biz öyle bir gelenekten geliyoruz. Biz ne AKP çizgisindeyiz ne de sessiziz. Ses çıkarmayı gürültü yapmak olarak anlıyorsanız ben gürültü filan yapmıyorum. Hemen her konuda sesimi çıkarıyorum. Çünkü avukatlık yasasının 76. maddesinin bize verdiği görevler var. O görevlerin başında hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü korumak, insan hakları ihlalleri karşısında tavır almak var. Biz hukukla ilgili her konuda sesimizi çıkarıyoruz. Sessiz, seyirci kaldığımız hiçbir konu yok. KCK davasında kitlesel avukat tutuklamaları var. Savunmaya Özgürlük Platformu bunun Cumhuriyet tarihinde bir ilk olduğunu beyan etti. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz? A.C. Hatırlayabildiğim kadarıyla bu Cumhuriyet tarihinde bir ilk. Çünkü bu kadar fazla sayıda avukat hakkında yürütülen bir soruşturma süreci hiç olmadı. Demin söyledim. Siyasi düşüncesi ne olursa olsun, TBB olarak bizim için fark etmez. Biz nerede hukuksuzluk, hukuka aykırı bir uygulama varsa onun karşısındayız. Bu operasyonda gözaltına alınan, daha sonra da tutuklanan arkadaşlarımıza sahip çıkmak görevimiz. TBB Başkanı olarak kendileriyle görüştüm. Küçük çapta bir basın toplantısı da yaptık. Bir kere bu avukat arkadaşlarımızla ilgili ortada somut bir şey yok. Ama soyut bir suçlama var. Bu suçlamanın ne olduğunu da bilmiyoruz. Ortada hazırlanmış bir iddianame de yok. Bu suçlamaların doğru olup olmadığı yargılamanın sonunda belli olacak. Mademki masumiyet karinesini savunuyoruz o meslektaşlarımız bizim için masumdur. Dolayısıyla, meslek kuruluşu olarak suçlulukları kanıtlanıncaya kadar onların arkasındayız. Haklarında mahkumiyet kararı verilirse ailelerinin yanında oluruz. Meslek dayanışması bunu gerektirir. Tutuklu avukatların 14’ünün İstanbul Barosu’na bağlı olmalarına rağmen Baronun güçlü bir itirazı olmamasını nasıl karşılıyorsunuz? A.C. Bir baroyu ya da İstanbul Barosu’nu eleştirmek istemem. Demin İstanbul’a gidip avukat arkadaşlarımızla görüştüğümüzü, basın toplantısı yaptığımızı anlattım. İstanbul Barosu’nun da bu olaya böyle bakması gerekirdi. Baronun üyeleri oldukları için mesleki dayanışma olarak o avukat arkadaşlarının arkasında durmalıydılar. Neden durmadıklarını bilmiyorum. Bu soruyu İstanbul Barosu’nun Sayın Başkanı ve yöneticilerine sormak gerekir. Habur mu yanlış, KCK operasyonları mı? İki yıl önce insanlar Kürt açılımı çerçevesinde dağdan indirildi. Habur’dan alayıvala ile karşılandı. Ayaklarına hâkimler, savcılar götürüldü. İki yıl sonra ise KCK yasadışı ilan edilip avukatlar, akademisyenler, gazeteciler hapse tıkılıyor. Bu nasıl bir çelişkidir? A.C. İşin içyüzünü bilemiyoruz. Ama dediğiniz gibi bu bir çelişki. Habur’dan bugüne kadar olan gelişmeleri takip ettiğimizde acaba o gün yapılan doğruysa bugün yapılan yanlış mı? Ya da bugün yapılan doğruysa o gün yapılan yanlış mıydı? TBB olarak herkesin hukuk tarafından korunması gerektiğini düşünüyoruz. Suç işleyenlerin mutlaka cezalarını çekmeleri gerekir. Ama birtakım soyut iddialarla, birtakım siyasi taktiklerle bir şeyler yapılıyorsa bunlar yanlıştır. Bu konularda siyaseten tutarlı ve şeffaf olmak gerekir. Kamuoyu olarak da bizim bu operasyonların niye yapıldığını öğrenmek hakkımız vardır. Siyasi iktidarın durumu aydınlatması gerekir. Barolar ortak tavır almalı İktidarın yargı üzerinde ağırlığını çok ciddi olarak hissettirdiği bir dönemden geçerken meslek kuruluşlarının kendi aralarında zaman zaman patlak veren anlaşmazlıklar olmasını doğru buluyor musunuz? A.C. İktidarın hukuka uygun davranıp davranmamasını bir tarafa bırakalım. Ama temel birtakım konularda, kendi meslek örgütüm dahil meslek kuruluşlarının ortak hareket etmesi gerekir. Çünkü bizim ortak paydamız hukuk, mesleğimiz, barolarımız. Bu ortak paydalarımız üzerinden hepimizin aynı şeyleri söylememiz ve aynı şekilde davranmamız gerekir. İktidarın hukuka aykırı olan tasarrufları karşısında elbette ki baroların ortak hassasiyet göstermeleri ve ortak tepkilerini ifade etmeleri lazımdır. İktadardaki, benim siyasi görüşlerime yakın bir partidir. Dolayısıyla onun yaptığı yanlışlara karşı sesimi çıkarmayayım tavrı avukata ve barolara yakışmaz. Katalog suç kavramını ilk kez duyuyorum Özel yetkili mahkemeleri siz çok ciddi şekilde eleştiriyorsunuz. Sizce bu özel yetkili mahkemeler nasıl sadır oldu? A.C. Bilemiyorum ama bir şekilde sadır oldu. Daha önce DGM’ler vardı. Biz DGM’lerden kurtulduk derken yağmurdan kaçarken doluya yakalandık. O tarihte bu mahkemelerin bireysel hak ve özgürlüklerin korunması, hukuk güvenliğinin korunması ve sağlanması konusunda ciddi bir tehdit oluşturabileceğini öngörüp ona göre tavır almamız gerekirdi. Ama bunu öngöremedik. Başkalarını suçlamak istemiyorum. Önce kendimi eleştirip suçluyorum. Ben de baro başkanıydım. CMK değişikliğiyle birlikte bir de katalog suçlar diye bir kavram ortaya atıldı... A.C. Dünyanın başka ülkelerinde inceledim. Katalog suçlara hiçbir yerde rastlamadım. İlk kez bu CMK değişikliğiyle birlikte katalog suç diye bir suç sınıflandırılması olduğunu öğrendim. Kırk yıla yakın hukukçuyum bu kavramı ilk kez duyuyorum. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle