19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2011 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Çevre (Ekosistem) Kaynaklı Enfeksiyonlar... İkili Bir Yalnızlıkta... Gençliğimde bir öykü yazmıştım, “Yalnızlık Bana Yasak” adlı... Hepimiz zaman zaman bir yalnızlık isteriz, kimi zaman da yalnızlıktan korkarız. Çelişki insanoğlunun yazgısı... Yaşlılık, yalnızlıktır. Dostlar, sevdiklerin, tanışların, saydıkların, değer verdiklerin birer birer çekilip gitmişlerdir. Kimi yaşamın daha ilk adımlarında, kimi orta yaşlarda, kimi de yaşlanmaya doğru... Ama sen yaşamışsın onların ardından birkaç yıl daha... Belki birkaç yıl daha var yaşanacak? Kim bilir, her an bir kopmadır, koparılmadır. Tenhalık, boşluk, kimsesizlik yazarların aradığı bir yaratma süreci de sayılır. Acı çekeceksin ki, acıları anlayacaksın. Yalnızlık denen canavardan yakanı kurtarmanın çaresini arayanlar da vardır. Hele emekli olup da köşeye çekilenler! Hiçbir uğraşları olmayanlar! Ben kalabalıklar içindeyken de yalnızlığımı duyanlardandım. O, bu, şu, yakınlar, yakın sayılanlar olsa da, yalnızlık yakın arkadaşım oldu yıllarca... Derken bir kurtarıcı çıktı. Bir dost bir sevgili, bir yakın, bir anlayan... Bunca yıl yaşamışsam ona borçluyum! Bir insan! Bir eş. Otuz yıl mı, kırk mı, saymak niye!.. İşte geldik bir uzun yolu aşıp! O eski öykümü yeniden okurken dalıp gittim. Bir sevinç duydum birden, yalnız değildim. Yalnızlık yenilmiş bir düşmandı. Ben değil, o yenilmişti. Şimdi birlikte yalnızlığa bambaşka bir gözle bakıyoruz. İkili yalnızlık bu, Oktay Rifat demişti sevdiğine “Yalnızlık senin gittiğin yoldan gelir”. Benim yalnızlığımsa Ayla’nın geldiği yoldan yitip gitti. Bir yaşam boyu.. Niye yazdım ki bunları? İçinizde benim gibi düşünenler, benim gibi yaşayanlar vardır. Vardır elbet, bu tür duygularda da yalnız olamayız. Bir insandır, bir aşktır, bir sevgidir, yalnızlık denen canavarı kaçıran... Hepimize güzel ikili yalnızlıklar dileyerek... İnsanların yaşamını tehdit eden ve yüzlerce, binlerce insanın ölümüne neden olarak uluslararası boyutta bilinen bu virüslerin ötesinde son 1015 yıllık dönemde medyaya yeterince yansımayan ve uluslararası nitelik kazanmayan farklı birçok öldürücü salgın yapabilen yeni mikroorganizmaların olduğu bilinmektedir. Prof. Dr. Bekir KOCAZEYBEK İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi on 10 yıldır insan yaşamı, çevre (hayvanlar, sular, sebze ve meyveler) kaynaklı enfeksiyon hastalıkları tarafından tehdit edilmektedir ve yüzlerce insan hayatını kaybetmektedir. Şöyle geriye dönük, fazla değil 1015 yılı incelediğimizde, insanların ölümüne neden olan çevre kaynaklı birçok farklı enfeksiyon hastalığının 100’lerce insanı canından ettiği ve bunların yeni teknolojik tanı yöntemleriyle tanımlandığı görülmektedir. İnsanların yaşamını tehdit eden ve yüzlerce, binlerce insanın ölümüne neden olarak uluslararası boyutta bilinen bu virüslerin ötesinde son 1015 yıllık dönemde medyaya yeterince yansımayan ve uluslararası nitelik kazanmayan farklı birçok öldürücü salgın yapabilen yeni mikroorganizmaların (hantavirüs, tatarcık virüsü ve chikungunya virüs vd.) olduğu bilinmektedir. Burada belirtilen ve ölümlere neden olan salgın enfeksiyon hastalık etkenlerinin; Çevresel faktörlerle ( İklim, biriktirici konaklar ve taşıyıcı faktörler), Etkin antimikrobiyal tedavilerin olmaması, Aşılarının olmaması, Fatalite (öldürme) oranlarının çok yüksek olması, Nerede, ne zaman salgın geliştirebileceklerinin S kestirilememesi gibi ortak özelliklerinin olduğunu görüyoruz. Yüzyıllardır insançevre ve ekosistem ilişkileri belirli bir denge içerisinde giderken ne oldu da son 1020 yılda çevre ve onunla ilişkili ekosistem onların bir parçası olan insanlara saldırmaya, sanki intikam almaya başladı? Burada insanlığın hiç mi suçu yok? Evet var. İnsanlığın yüzyıllardır bitmek bilmeyen açgözlülüğü, hırs ve talan zihniyetiyle; Vahşi yaşam alanlarının ve ormanların yok edilmesi, Vahşi kapitalizme bağlı yoksulluğun artması, Küreselleşme ile ticaret ve seyahatin artması ve bunun getirdiği insanlararası ya da insanhayvanlar arası temasın sıklaşması, Küresel ısınmayla iklim değişiklikleri, Özellikle kuraklık, Tek kutuplı ve globalleşen dünyada sosyal devlet kavramının yerini alan bireyci ve sosyoekonomik güce dayanan sağlık politikalarının yürürlükte olması, kısacası sağlık sisteminin çökmesiyle hızlı ve etkin çözümlerin kamu yararına uygulanmaması. Sonuç olarak, son 2030 yılda teknolojik gelişmelerle ortaya çıkmayan ancak teknolojik gelişmelerle tanımlamaları yapılabilen öldürücü, salgın yapabilen ve çevre/ekosistemin bir parçası olan mikroorganizmaları, insan yaşamını tehdit eder halden çıkarmak için ulusal düzeyde; 1) Uluslararası ve farklı sektörel alanlarda işbirliğinin şart olduğunu, 2) Gerek akademik, gerekse kamu hizmeti yapan kurumlarda altyapıların geliştirilmesini, eğitim ve araştırmaya dönük teşviklerin arttırılması, 3) Ulusal veya uluslararası ilişkilerde üretilen bilgi ve teknolojilerin paylaşılması ve kamu yararı düşünülerek, aşırı kâr beklentisi içinde olunmamasını, 4) Öldürücü salgın hastalıklardan korunmada, kontrolde ve tedavide çok gereksinim duyulan bilim insanlarını, özellikle akademik ve bilimsel performanslarıyla Dr, doçent unvanı alan ancak hak ettikleri kadroları verilmeyen genç akademisyenleri küstürmemek, onları bürokrasi kıskacından kurtarmak ve daha çok kamu yararına bilim üretmelerinin yolunu açmak ve epidemiyolog, mikrobiyolog ve moleküler biyolog insanların iş bulmalarını sağlamak ve özellikle ülkemizde YÖK, ÖSYM, Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK), TÜBA, TÜBİTAK gibi bilimakademik kurumlarda ilişkili idari kurumları ideolojik kadrolaşmalardan uzak tutmak, 5) Ve en önemlisi sağlık, sosyal ve ekonomik alanlarda devlet politikalarının yeniden gözden geçirilmesi ve insan yaşamını yok eden yeni salgın hastalıklara maruz kalınmaması için insan yaşamının her şeyden önce geldiğini ve kutsal olduğunu net olarak kavramak gerektiğini düşünüyorum. Öküz Kardeş... Bu köşenin geleneği; pazar günleri burası ırmakların, göllerin, denizlerin, kedilerin, köpeklerin, yunusların, kuşlarındır... Bu hafta yazı konusu “öküz kardeş” idi... Kaldı... ? Milletvekilleri, hasta emeklilerin ilaç alırken verecekleri “katılım payı” ile ilgili yasayı görüşmek üzere toplandılar... Ömrünü çile içinde tüketmiş insanlara zıkkımın kökü bir kutu hap vereceksin, ondan da kutu başına para almaya ilişkin bir yasa tasarısı yani... ? Tam bunu görüşürken... Zırt diye içine milletvekili maaşlarını arttıran maddeyi koydular... “Ne alakası var?” demeyin... Bir zamanlar da orman kanununun içine koymuşlardı... Kerestelikleri ve kalasları madde madde okurken, bir anda “Milletvekili maaşları” diye çıkıyordu karşınıza... Bir diğer zaman hayvancılık ile ilgili yasanın içine koydular... At ile beygir arasına... Katır yani... Yine bu iyi... Hap içinde... Ki “hap haline getireceğiz, milletimiz alacak” diye bir stratejiyi duymuştunuz geçen sene, en yetkilinin dilinden... Bu da öyle oldu... Yuttunuz işte... 170 liralık zam için yıllardır “intibak yasası” bekleyen 2.5 milyon emekli var... Onların sırtından geçinen sendikalar, dernekler var... Sesi çıkan var mı?.. Yok... Diyelim ki siz bir kutu hap alacaksınız; hapış arasına sokulan bu maddeyi hatırlarsınız artık, her yuttukça... ? Dışarıda tam Ermeni soykırımı ve Fransa’nın skandal kararı yüzünden insanlar gece haberlerinin karşısında üzülürken geç vakit dört parti anlaşarak, asla tartışmadan, uyum içinde ve kaşla göz arasında yaptılar bunu... Emekli milletvekili maaşı 7.7 bin lira oldu... Çift maaş alıyorsa, 19.7 bin lira... ? Şimdi “Hani ‘öküz kardeş’ bu yazının neresinde?” derseniz... Yani siz de... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle