19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y B Y B B B Y Y Y Y B B Y 11 7 13 12 14 12 12 11 13 17 15 16 9 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y B B Y B B S PB PB PB S S S 8 10 7 17 18 18 7 14 11 7 4 5 2 HABERLERİN DEVAMI Oslo K Helsinki PB Stockholm PB Londra Y AmsterdamY Brüksel K Paris Y Bonn K Münih K Berlin K Budapeşte B Madrid B Viyana K 2 4 3 10 9 4 6 5 7 5 3 15 2 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB K Y Y K K B PB PB PB PB B B 3 5 11 15 2 2 9 2 11 4 9 18 19 Ülke genelinin parçalı ve çok bulutlu, İç Ege, Batı Akdeniz, İç Anadolu’nun kuzeybatısı, Batı ve Orta Karadeniz ile İstanbul, Bursa, Yalova, Kocaeli, Bilecik, Sakarya, Yozgat, Kırşehir ve Muğla çevrelerinin yağışlı geçmesi tahmin ediliyor. Yağışların genellikle yağmur ve sağanak, Batı Karadeniz’in iç kesimlerinin yükseklerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olması bekleniyor. 21 ARALIK 2011 ÇARŞAMBA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Aralık GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada giden Başbakanımız, ‘Hitler’e benzetilen İsmet İnönü önünden geçip, ‘diktatör’ damgası yapıştırılan Atatürk’ün mozolesine çiçek koyduktan sonra, ‘katliam’ arşivlerini açmamakla suçlanan Genelkurmay’a gelip, ‘soykırım’cı denilen Fevzi Çakmak Salonu’nda YAŞ’a katıldı. Bilahare… Sarkozy’e mektup yazan Başbakanımız, “Türkiye’de soykırım yok” diyeni hapse tıkacak yasaya dikkat çekti. Türk ulusunu hedef alan hasmane tutumları hayretle karşıladığını söyledi.” ??? Devam edelim... Başbakanımız Sarkozy’e, “Bu tür adımların sonuçları çok yönlü ilişkiler bakımından vahim olur” dedi. Vahim olan sonuçların neler olabileceği sorusu; gayri resmi yoldan haberlerle yanıtlandı. Şayet Fransa meclisi yasayı kabul ederse, Paris Büyükelçimiz (THY’den bileti cebinde) derhal geri çekilecek, yılda 4 milyar küsur ihracatımız ile 6 milyar küsur ithalatımızla zaten aleyhimize olan ekonomik ilişkilerimiz mayna olacak ve askersel ihaleler kapısı Fransa’nın yüzüne kapanacak! TBMM’deki bütçe görüşmelerinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “şayet” Fransa soykırım yapılmadı diyenleri hapse atıp ağır para cezasına çarptıracak yasayı kabul ederse, Cumhuriyet hükümetinin, elbette elçiliklerimiz aracılığıyla dünyanın dört yanında Fransa’yı rezil rüsva edeceğini açıkladı. Bu sert, Fransa’yı dünya ölçeğinde yerin dibine geçirecek müthiş tehdide Meclis Başkanımız da katıldı ve ikili ilişkilerin bozulacağını Başbakan koşutunda vurgulayarak, iktidarın baştan sona ağır toplarının aynı ağzı kullanmalarına seçkin bir örnek sundu. Elçiyi çeker ilişkileri alargaya alabilirsin. Askersel ihalelere “gel lan” diyebilirsin ama ekonomi? Mangır girdi çıkısına dayanınca sorun, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek (19.12.2011), bakanlık bütçesinin görüşüldüğü sırada, önlemler babında gündeme gelen Fransız mallarının boykot iddialarına açıklık getirdi: “Gümrük Birliği’nin tam üyesiyiz, bu anlamda hükümetin bir boykota öncülük yapması söz konusu olamaz” dedi. Maliye Bakanı’nın bu açıklamasından sonra medyadan yansıtılan Fransa’ya sert önlemler için buyurun cenaze namazına!.. Vallahi korkulur bu Sarkozy’den. İşimiz zor. Adam otellere bile egemen.. Baksanıza TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu açıkladı. Siyasal baskıyla Paris’e çıkarma yapan 200 kişiden oluşan TÜSİAD ve TOBB heyetlerini, toplantı salonu ve odaları kiraladıkları La Grand Otel “doluyuz” gerekçesiyle kapıda bıraktırdı! ??? Bu sırada içeride tahterevalli oyunu sürüyor. RTE, 7 yıl ağırlığını koyuncu, tahterevallinin diğer ucundaki Çankaya’daki AKP’li hoppp yukarı! Tahterevallinin orta yerinde toplam oy gücü 216 ile CHP, MHP, BDP, AKP’nin 326’sına karşı! CHP ve MHP, “Madem ki anayasa değişikliği ile milletvekilleri 4 yılda bir, cumhurbaşkanları 5 yılda seçiliyor. AKP’nin Cumhurbaşkanı’nın bu değişiklikten önce seçilmiş olması artık geçersiz... Çankaya’daki 2012’de beş yılını tamamlayınca aşağı inmeli” diyorlar. Bu arada, “7 yılın gerisinde RTE’nin başkanlık hevesi var” diyerek sağır sultanların bile duyduğu bir gerçeği açığa çıkardığı için Bahçeli’ye kamuoyu ne kadar teşekkür etse azdır! ??? Heyhat, itiraf etmek zorundayız; demokrasimiz günbegün güçleniyor... Bakın nasıl güçleniyor: (1) Dışişleri Bakanı Davutoğlu bütçe görüşmelerinde açıkladı: Mavi Marmara olayından sonra öylesine dirayetli, etkili, güçlü politikalar izlemişiz ki, “İsrail önümüzde diz çöktü!” dedi. (2) Kürsüde bardak kırarak tarihe geçen, kâğıt üzerinde kaplan BDP milletvekili Hasip Bey’in, Şırnak’ta düzenlenen mitingde yaptığı konuşma Davutoğlu’nu kıskandıracak özde. Milletvekillerinin, PKK’nin kentsel yapısı KCK mensuplarının tutuklu olmalarına veryansın ederken; bu kez “Tayyip Erdoğan’ı sizin önünüzde diz çöktürmezsek, saygıyla eğdirmezsek bize de Botan (Şırnak) halkı demesinler” diye esti savurdu, daha doğrusu endazesiz salladı! (3) AKP’den bir bakanın, bir BDP milletvekilinin diz çöktürmeye merak saldığı sırada gözlenen eksiği kim tamamlayabilirdi? Tabii CHP’den Kamer Genç: Cumhurbaşkanlığı seçiminde karşısına çıkmaları halinde Çankaya’daki AKP’li ile RTE’yi “ezip geçeceğini” açıkladı. Çankaya seçimi 2012 veya 2014’te de olsa CHP için artık fark etmez. Kamer Genç ile Çankaya çantada keklik! Bu örnek olaylara bakarak, rakiplerine diz çöktürdüğünü, ezip geçeceğini söyleyen kadrolarla demokrasimizin güçlenmediğini söyleyebilir misiniz? Ermeni soykırım iddialarını inkâr edenlerin cezalandırılmasını öngören tasarının Fransa Ulusal Meclisi’nde yarın ele alınarak kabul edilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Ankara karara nasıl tepki gösterecek? İlk adım olarak Paris Büyükelçisi geri çekilecek. Türkiye ile Fransa arasında siyasi ilişkiler zaten iyi olmadığından büyükelçinin geri çekilmesi bu aşamada çok caydırıcı bir hamle gibi gözükmüyor. Ankara’nın bundan sonraki stratejisi ise senatodaki oylamayı engellemek üzerine inşa ediliyor. Ulusal Meclis’te kabul edilecek yasanın yürürlüğe girebilmesi için bir senato onayı gerekiyor. Ermeni seçmenlerin oylarının peşindeki Fransız siyasetçilerin, şubat ayında senato tatile girmeden bu onayı çıkarmak isteyeceği öngörülüyor. İşte bu adıma engel olmak için “caydırıcı” adımlar üzerinde duruluyor. ??? Türkiye’nin Fransa üzerinde en fazla etki sağlayacak “acıtıcı” kozunun iki ülke arasındaki “15 milyar dolarlık ticaret hacmi” olduğunda herkes hemfikir. Hükümetin doğrudan Fransız firmalarını ihalelerden yasaklaması gibi bir adım Dünya Ticaret Örgütü ve AB normları nedeniyle mümkün değil. Ancak, katılsalar bile ihale sonuçlarının Fransızlar açısından memnun edici olmayacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Ancak asıl ses getirecek tepkiyi kimin vereceği belli: Önünde hiçbir hukuki engel bulunmayan ‘Öcalan Boykotu’ Gibi Olacak sivil halk. Bu konuda uygulanacak, yakın geçmişimizden bir örnek de var. ??? Abdullah Öcalan’ın 1998’de Suriye’den çıkarılışı sonrasında, bir süre ikamet etmesine izin veren İtalya’ya uygulanan “sivil boykot” bu kez Fransa’ya karşı gündeme gelecek. Yani arabadan uçağa, şaraptan peynire, içinde Fransız katkısı olan tüm ürünlere yönelik geniş bir halk boykotu gündeme gelecek. Hükümet yetkilileri ile bazı sivil toplum örgütleri yöneticilerinden yağan mesajlar bunun ön habercisi. Dün Meclis’in AB Uyum Komisyonu ile TürkiyeAB Karma Parlamento Komisyonu üyelerinin AB Bakanı Egemen Bağış ile yaptıkları görüşmede de İtalya’ya uygulanan “Öcalan boykotu” gündeme gelmiş. Toplantıya katılanlardan CHP Milletvekili Umut Oran o dönemi en yakın bilenlerden biri. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı sıfatıyla o dönem İtalya’ya uygulanan boykota aktif katılan isimlerdendi. Fransa’ya da benzeri bir tepki gösterilmesi gereğini şöyle izah ediyor: “O dönem İtalyan malı olan iğneden ipliğe her ürüne geniş bir boykot uygulandı ve etkili de olundu. Tamamen sivil bir inisiyatifti. Arkasında dernekler ve meslek örgütleri vardı. Şimdi bu yasanın uygulamaya geçmesini engellemek kararlılığımızı gösteren adımlara ihtiyaç var. Hükümet ve kamu kurumlarının boykot uygulaması bizi uluslararası ilişkilerde zora sokar. Ama içinde kamu unsuru bulunmayan sivil toplum örgütleri, dernekler ve vatandaşlar rahatlıkla bu boykotu uygulayabilir. 89 milyar dolarlık ithalatımız var bu ülkeden. Ancak bu gelir kapıları kapandığında canları yanacaktır. Uygulanacak boykot canlarını yakacaktır.” Yılın İnsanı Yılın ‘Olayı’ Time dergisi “protestocu”yu kapak yaptı. Time belki de uzun zamandır ilk kez doğru bir seçim yapmış. Dergi kapağındaki resme bakınca yüzü kapalı, kimliği belli olmayan bir figür görüyoruz. Bence bu da doğru. Yılın insanı, belli bir “yüzü” olan birey değil de ondan. Yıl boyunca, Tunus, Mısır, Cezayir, Bahreyn, ABD, İspanya, İngiltere, Yunanistan, İtalya, Portekiz, İsrail, Meksika, Suriye, Hindistan, Şili ve Rusya’da sokakları, meydanları dolduran protesto eylemlerinin anlamını, katılanların toplumsal özelliklerini, teknolojinin rolünü tartıştık. Tartışmaya da devam edeceğiz. Büyük bir olasılıkla, 2012’de benzer eylemlerin Çin’de ve diğer Asya ülkelerinde de patlak verdiğine tanık olacağız. Belki de bunların hepsine birden geride bıraktığımız 20, hatta otuz yılın “olayı” demek gerekiyor. Yaşananlar, gözlemlenenler, felsefi anlamda “olay” tanımına uygun: Hiç beklenmedik bir anda, beklenmedik bir yerde, biçimde patlak verdi. Hiç beklenmedik, hatta anlaşılamaz biçimde hızla yayıldı, evrensellik kazandı. Toplumsal olaylar, devrimler konusunda yerleşik bilgilerimizi altüst etti. Daha sonra üzerinde düşünmeye başladığımızda, çoğumuz, bu “olay”ın aslında olmayı beklediğini, koşullarının çoktan hazır olduğunu gördük. Ama “olay” gerçekleştikten, bizi bu koşulları görecek biçimde değiştirdikten sonra... “Olay” verili bilgi sistemimizde bir delik açtı. Şimdi deliği doldurmaya, bilgi sistemimizi yeniden düzenlemeye çalışıyoruz: Olanların anlamı ne? Kimler yaptı? Bizi nasıl etkiliyor, bir sorumluluk yüklüyor mu? Bu açılan delik, artık gerçek anlamda bir ideolojik mücadele sahnesidir. Bu mücadeleyi kazananlar, bu “olayın” anlamını belirleyecekler, tabii etkilerini de... Bu ideolojik mücadele alanında, birbirinden farklı üç yaklaşım dikkat çekiyor. Birincisi, “olay”a açıkça karşı çıkamıyor, saptırmaya başlıyor. İkincisi, aslında olmadı, ortada “olay” filan yok diyor. Üçüncüsü, “olayı” kabul ediyor, ona katılmaya, “hakikatini” evrenselleştirmeye, etkilerini yaymaya çalışıyor. Birinci yaklaşımın en tipik örneğine Foreign Policy dergisinde Hernando de Soto’nun yorumunda rastlıyoruz: Tunus’ta kendini yakarak olayı başlatan Bouazizi, “hayatını kazanmak ve sermaye biriktirmek istiyordu”.. “yeteneği alıp satmaktı”.. “pazarda kalıcı bir tezgâh istiyordu, verselerdi (piyasa serbest olsaydı E.Y.) yaşamı değişecekti”.. “yoksulların da alıp satma hakkı vardı”. Kısacası bu “olay”ın “hakikati”, alıp satma özgürlüğü mücadelesidir. Gözden gizlenen ise şudur: Alış satış işlerinin devam edebilmesi, sermayenin birikebilmesi için, Bouazizi gibi “büyük insanlığın” sürekli başarısızlığa uğraması, yoksul ve işgücünü piyasada satmak zorunda kalması gerekir. Time’ın yaklaşımı da aynı kapıya çıkıyordu. Time, bize kimliği, amacı belirsiz, ama genelde bir eğitimli “orta sınıf” bireyine indirgenmiş, “cool” bir protestocu sunuyor. Ortada ne polis, ne biber gazı, ne tutuklanmalar, ölüler var. Her “cool” orta sınıf bireyi gibi. Bu da “demokrasi”, daha adaletli, sürdürülebilir bir kapitalizm istiyor. Time’a göre “Protestocu” var olan kapitalizme, bir yenisi adına karşı çıkıyor. İnsanın aklına,1980’lerde, neoliberalizmin kapitalizme karşı tepkiyi, postmodernizmin sol liberallerin söyleminden yararlanarak Fordizme karşı bir tepkiyle sınırlayarak, refah devletine karşı mücadelede kullandığı günler geliyor. “Olay”ın gerçekliğini yadsıyan yaklaşıma en iyi örneği, “kendiliğinden hareket”, “devrim” gibi kavramlardan yoksun, buna karşılık kapitalizmin “gücü” karşısında gözleri kamaşmış jeopolitik analistleri oluşturuyor: Bunlara göre ortada “olay” yok, emperyalizm bölgeyi düzenleme planlarını uygulamaya koyuyor, o kadar! Bize de umuda kapılmadan, “gerçekçi” olmak, durumu kabul etmek düşüyor. Üçüncü yaklaşım, kitle eylemlerini, meydanlarda şekillenen örgütlenmeleri, devlet şiddetine karşı direnişi, gezegeni bir felakete sürüklemeye başlayan kapitalizme karşı seçenek arayan yeni bir dalganın ilk örnekleri olarak görüyor. Bu yaklaşım bu ilk örneklerin mutlaka başarılı olacağını, başlattıkları devrimleri tamamlayabileceklerini düşünmüyor. Bu “dalgaya” bakınca, hâlâ boş olan “özne” yerinde, işçi sınıfının yeni şekillenmekte olan, bu anlamda sınıfın geri kalanıyla örgütsel, daha önemlisi kültürel bağları zayıf kesimlerinin izlerini görüyor. Bu “olay” halk kitleleri açısından yeniden tarihi başlatıyor. Kendi kaderini eline almak isteyen “kitle”, 19’uncu, 20’nci yüzyılın, yüzü yağlı, işçi tulumlu tipik örneklerinden (bunlar hâlâ varlığını korumaya devam ederken) farklı özellikler sergileyen yeni biçimleriyle birlikte, 2011’de tarihe geri dönüyor! Hem de tüm insanlığın mutluluğunu amaçlayan, hatta gezegenin geleceğine sahip çıkan taleplerle... “Başka bir dünya mümkündür” diyerek... MEMURLAR BUGÜN GREVDE Başkent de dahil Türkiye’nin birçok ilinde bugün memurlar ve sağlık çalışanları taleplerini dile getirmek için demokratik haklarını kullanacaklar. KESK Başkanı Lami Özgen dün başlıca taleplerini şöyle sıraladı. Grevli toplusözleşmeli sendika hakkı. Güvenceli istihdam. Eşit işe eşit ücret sistemi. KESK yöneticilerine ilişkin sindirme, gözaltı, soruşturma ve tutuklama politikalarına son verilmesi. Kamu hizmetlerinin ticarileşmesine son verilmesi. Sağlık çalışanları ile DİSK ve Türkİş’in bazı sendikaları da bugünkü eyleme destek verecek. Kamu emekçileri Ankara’da Kolej, İstanbul’da ise Beyazıt Meydanı’nda öğlen saatlerinde bir araya gelerek kamuoyuna açıklama yapacaklar. İleri demokrasi iddiasındaki Türkiye’de emekçilerin hak ve özgürlük arayışının hukuk dışı müdahalelerle karşı karşıya kalmamasını dileriz. Emekçiler temel kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine karşı alanlara çıkıyor Peki, ne oldu? Hükümete büyük uyarı Haber Merkezi Emek ve meslek örgütleri, bugün yurt genelinde yaşamı durduracak, kazanılmış haklarının alınmasına, budanması Gerçek anlamda grev hakkı na, kamu hizmetlerinin ticaiçin toplusözleşme düzeni. rileştirilmesine hayır diye Kamu hizmetlerinin cek. AKP hükümetinin, eğiticarileşmesine, zorunlu sağlık tim ve sağlık başta olmak primi dayatmasına, ‘KHK deüzere temel kamu hizmetlerini ticarileştiren anlayışına mokrasi’sine son verilmesi. karşı işçiler ve kamu çalı Tüm çalışanlara kadrolu şanları grev yapacak. KESK iş güvencesi ve insan öncülüğünde bugün Ankaonuruna yakışır çalışma ra’da da yapılacak olan koşullarının sağlanması. “uyarı grevine” CHP ve Angarya ve zorunlu fazla BDP’den destek geldi. mesaiye son verilmesi. İstanbul’da emekçiler bu Ek ödemelerin tüm gün saat 13.00’te Beyazıt emekçiler için eşitlenmesi ve Meydanı’nda bir araya gelegörüşen AKP Zonguldak ALİ AYAROĞLU emekliliğe yansıtılması. rek kitlesel açıklama yapaMilletvekili Ercan Candan, Asgari ücretin 1000 TL’ye cak. KESK ve sağlık örgütşirketin ocak ayında ücretlere ZONGULDAK Zonduldak çıkarılması, tüm ücret ve zam yapacağı sözünü verdi. HEMA Kömür İşletmeleri’nde lerinin çağrısıyla önceki maaşlarda bu tutarın vergi keCandan, kömür istihkakı çalışan ve ücretlerine zam gün, ortak bir basın toplangibi diğer sosyal haklarda da yapılmadığı gerekçesiyle 1 sintisi dışında bırakılması. tısı düzenleyen TTB, DİSK, iyileştirmeler olacağını haftadır eylem yapan işçiler Kıdem tazminatı gibi kazanılTMMOB İl Koordinasyon belirtti. Bunun üzerine zafere ulaştı. HEMA mış haklara dokunulmaması. Kurulu ve İstanbul Meslek eylemi bitiren işçiler, yöneticileriyle bir araya Odaları Koordinasyonu’nun Hukukusuz gözaltı ve ocağa girerek işbaşı yaptı. gelerek işçilerin taleplerini da aralarında bulunduğu örtutuklamalara son verilmesi. gütler, AKP hükümetinin kanun hükmünde kararnaeylemde grev gerekçelerini halka bir kez koyu olduğu günde aydınlığı artırmak melerle (KHK) kamu hizmetinin ticariiçin” grev yapacaklarını söyledi. daha anlatacaklar. leştirilmesi ve piyasalaştırılmasına hızla BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul HP ve BDP’den destek devam ettiğini vurgulayarak, buna izin Kürkçü de KESK’in eylemine hem vermeyeceklerini haykıracaklar. TopluGreve CHP ve BDP’den de destek geldi. BDP’li milletvekilleri hem de “Halklamun her kesiminden işçi ve kamu çalıCHP Grup Başkanvekili Emine Ülker rın Demokratik Kongresi” sözcüleri şanları, tüm yurtta saat 07.30’dan itibaTarhan, dün KESK Genel Başkanı Lami olarak destek vereceklerini açıkladı. ren hastanelerde, işyerlerinde, meydanÖzgen ve beraberindeki heyeti parlamenonak greve hazır larda yurttaşlara grevin nedenlerini antodaki odasında kabul etti. Tarhan, “AKP, latacaklar. İzmir’de de emekçiler, sabah saat kamuda esnek, performansa dayalı çaSaat 10.00’dan itibaren “Sağlık Hakkı 09.00’dan itibaren kendi işyerleri önünde lışmayı, taşeronlaşmayı öngörüyor, kaMeclisleri” kurularak hastaların ve sağlık mu hizmetlerini ticarileştirdi, kişiyi seri toplanacak. Ardından da saat 11.30’dan itiemekçilerinin, sağlık hizmeti ile ilgili gö üretim malzemesi haline getirmeye çalıbaren Konak Alanı’nda buluşulacak. Başta rüşlerini açıklayacaklar. eğitim ve sağlık alanında çıkarılan “yıkım şıyor. Biz buna hayır diyoruz” dedi. Saat 13.00’te ise emekçiler Beyazıt KESK Genel Başkanı Lami Özgen, 21 yasaları”, İzmir Büyükşehir Belediyesi Meydanı’nda gerçekleştirecekleri kitlesel Aralık’ta “en uzun gecede, karanlığın en önünde protesto edilecek. Emekçi ne istiyor? Kömür işçisi kazandı C K Reyting ölçümü durduruldu Haber Merkezi Televizyon İzleme Araştırma Komitesi (TİAK), dünden itibaren AGB’nin ölçümlerini durdurma kararı aldı. TİAK’den yapılan açıklamada, yeni şirket (TNS) hazırlıklarını tamamlayana kadar reyting ölçümü yapılmayacağı bildirildi. TİAK’den yapılan açıklamada şunlara yer verildi: “TV ölçüm sistemindeki deneklerin deşifre olduğu ve manipülasyon yapıldığı iddiaları savcılık kararıyla araştırılma konusu olmuş, panelde aktif bulunan 2224 haneden halen 1110 tanesinin adres bilgilerinin sızdığı tespit edildiği bilgisi TİAK AŞ’ye ulaşmıştır. Bu çerçevede: 1 Reklam pastasının dağıtılmasına esas teşkil eden ve NAM AŞ (AGB) tarafından yürütülen bu ölçüm sisteminin güvenilirliği ortadan kalkmıştır. TİAK AŞ Yönetim Kurulu, NAM AŞ (AGB) tarafından yürütülen ve manipüle edildiği iddia edilen ölçüm sisteminin 20 Aralık 2011 tarihi (bugün) itibarıyla durdurulması kararı almıştır. 2 Yeni dönemde TV izleme ölçümü için sözleşme imzalanmış bulunan TNS Piyasa Araştırma ve Danışmanlık Ticaret AŞ ile bu süreçten etkilenmeden çalışmaların yürütülmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.” Almanya’da Türk bakana tehdit! ? Haber Merkezi Almanya’nın Aşağı Saksonya Eyaleti’nin ilk Türk kökenli Bakanı CDU’lu Aygül Özkan, aşırı sağcıların son hedefi oldu. Özkan’ın eposta adresine gönderilen bir videoda ayı kostümlü bir kişi dönercilere Hitler selamı veriyor ve sınır dışı edilenleri taşıyan uçaklara el sallıyor. Videoda “Önümüzdeki yıl hedeflerimize ulaşmak için yeni bir silah kullanacağız” deniliyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle