19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ARALIK 2011 SALI 6 HABERLER Çağdaş Hukukçular Derneği cezaevlerindeki hak ihlalleriyle ilgili rapor hazırladı 11 yıl geçti, tecrit sürüyor ALİCAN ULUDAĞ Başkanlar ‘katılıma’ karşı ? İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Belediyelerin, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu çerçevesinde yurttaşların, mahallelerine yapılan yol ve benzeri hizmetler nedeniyle yerel yönetimlere katılım payı ödemesine belediye başkanları da karşı çıkıyor. Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, katılım payının yurttaşlardan tahsil edilmemesi nedeniyle soruşturma geçirildiğini anımsatarak katılım paylarını istemeseler de tahsil etmek zorunda kaldıklarını söyledi. ANKARA Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Ankara Şubesi, 19 Aralık 2000’de yapılan “Hayata Dönüş” operasyonunun yıldönümünde cezaevlerinde yaşanan hak ihlalerine ilişkin bir rapor hazırladı. ÇHD Ankara Şubesi Cezaevleri ve İnfaz İzleme Komisyonu, Sincan 1 ve 2 No’lu F Tipi hapishaneleri ve Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’nde kalan tutuklu ve hükümlülerle görüşmeler yaparak, hak ihlallerini raporlaştırdı. Aralık 2010’dan bu yana yaşananları kapsayan raporun ayrıntıları şöyle: ? Haftada 10 saat olarak uygulanması gereken sohbet hakkı çeşitli biçimlerde kısıtlanmakta ve bu hak gasp edilmektedir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüleri ise bu haktan tamamen mahrum edilerek, hiçbir şekilde sohbete çıkartılmamaktadır. Sohbete çıkacak kişiler idarenin keyfiyetine gö ? ÇHD Ankara Şubesi tarafından hazırlanan raporda 19 Aralık 2000’de yapılan ‘Hayata Dönüş’ operasyonunun yıldönümünde tutuklu ve hükümlülere yönelik fiziki şiddet ve işkence uygulamalarının sürdüğü belirtildi. re belirlenmekte, açık görüş haftası, yer ve personel yokluğu gibi gerekçelerle de var olan uygulama aksatılmaktadır. ? Ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüleri ile bir kısım tutukluların tek kişilik havalandırması bulunan tek kişilik hücrelerde tutulması ve havalandırma sürelerinin gün içerisinde bir ile dört saat ile sınırlandırılması ağır bir insan hakkı ihlali ve işkence niteliği arz etmektedir. Telefon ve ziyaret hakları da 15 günde bir kullandırılmaktadır. Bu şekilde ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüleri açısından tecrit daha da ağırlaştırılmaktadır. ? Üst arama işlemi adı altında birçok hapishanede tutuklu ve hükümlünün onur kırıcı davranış ve kötü muamele ile karşılaştıkları, kapalı ve açık görüş haklarının ellerinden alındığı, disiplin soruşturmalarına tabi tutuldukları tespit edilmiştir. ? Hasta olan birçok tutuklu ve hükümlü hastaneye gidebilmek için aylarca bekletilmektedir. Öncelikle hapishane doktoru tarafından hastaneye sevkleri oldukça yavaş yapılmakta, daha sonra ise kendilerine sıra gelmesini beklemektedirler. Hastaneye gitmek, konserve kutusu gibi havasız, ışıksız ringler nedeniyle tam bir eziyete dönüşmektedir. Muayene sırasında çoğu kez insanlık dışı kelepçeli muayene dayatmasıyla karşılaşmaktadırlar. ? İnfaz idaresine, savcılığa, hâkimlikler ve mahkemelere, parlamento ilgili komisyonlarına verilmek üzere hazırlanan talep ve şikâyet barındırır di lekçeler sansürlenmekte, takibi imkânsız hale getirilmekte, kaybolmakta veya akıbetleri hakkında bilgi verilmemektedir. ? İnfaz hâkimlikleri hapishane idaresinin tüm uygulamalarını onaylamakta, tutuklu ve hükümlülerin ise tüm başvurularını reddetmektedir. İnfaz hâkimliği idarenin işlemlerinin “onay makamı” olarak görülmekte, etkili başvuru yolu olduğu düşünülmemektedir. ? Basın savcılıklarınca tedbir altına alınmamış, hâkimlik kararı ile yasaklama veya toplatma kararı verilmemiş her türlü süreli yayın ve kitap, cezaevi idareleri tarafından keyfi olarak sınırlandırılmaktadır, günlük gazeteler için dahi fiili yasak ve engellemeler getirildiği gözlenmiştir. ? Tutuklu ve hükümlülere yönelik fiziki şiddet ve işkence uygulamalarının yaşanmaya devam ettiği gözlenmektedir. 3 Koltuk Boşalıyor 7 Erdoğan Vesayet Arıyor Aslında çok önemli 2 yıllık sürece girdik. Beşir Atalay dedi ki: AKP liderliği, geleceğe yönelik politikalarını saptarken stratejik düşünür... Yani diyor ki: Gelişmeleri raslantılara bırakmayız... Erdoğan ve yakınları, boşalacak 3 önemli koltuğun nasıl dodurulacağı sorunuyla uğraşıyor. Temel siyasi gerçek şudur: Erdoğan bugün sahip olduğu liderlik gücüne dayanarak, eğer siyasetten emekli olmaya niyeti yoksa, Cumhurbaşkanlığı’nı, Parti Başkanlığını ve Başbakanlığı, öyle bir şekilde “bağlamaya” çalışacak ki önümüzdeki 10 yılda kendisini ve geleceğini görebilsin. Şüphesiz ki “gelecek 10 yılı bağlama”, politikacının “gönlünde yatan iyi gelişmeler”e dayanır. Varsayım şudur: 5 yıl 10 yıl daha iktidarsak eğer, 10 yıl boyunca ülkenin en etkin kişisi olmayı nasıl sürdürürüm! Özellikle lider konumundaki bir politikacı, bu hesaplamaları ve buna yönelik stratejileri, zirvede olduğu sırada yaparsa, en yüksek yararı sağlayacak denklemler kurar! Bu sadece Erdoğan için geçerli değil! Abdullah Gül de aynı şekilde düşünecektir! İkinciüçüncü sıradaki politikacılar da! Gelecek kariyer ve beklentilerin hesabı, her türlü ‘dini kardeşlik’ hesabının üzerindedir! Hiçbir siyasetçi bunun dışında kalamaz. Şüphesiz, Türkiye iç, dış ve bölge dinamiklerinin; sadece siyasi değil, ekonomik gelişme dinamiklerinin de büyük etkisi altında. Siz “bugünkü olağan gelişmelerin sürmesine göre” hesabınızı yaparken, bu dinamiklerden çok güçlü olan biri bile, yaptığınız denklemleri darmadağın eder! Bu denklemleri, halkın iradesi de muhalefetin dirayeti de bozar... Hele hele muhalefet! Tabii, rakibin iktidar hesabınıdenklemini bozacak kendi “stratejisi ve denklemi” varsa!.. ??? Öyleyse Erdoğan için temel soru: 10 yıl sonra da Türkiye’de egemen kişi olma hesabı, politik denklemi nedir? Şunu söyleyebiliriz: Parti Başkanlığını ve Başbakanlığı da himayesivesayeti altına alacak bir Köşk... Bunun en kestirme çözümü ise şüphesiz Başkanlık Sistemi’ne geçiştir. Erdoğan ikiüç yıldır bunun iklimini yaratacak çalışmalar yapıyor. Bu arada Gül cemaat güçleriyle ititfak yapabilir... Ama hiçbir siyasi lider, bir Cemaat insanı politikacısı olarak liderlikte iktidarda kalamaz. Ta ki cemaat, AKP’nin içini tam oymuş olsun. Zaten o zaman AKP diye bir şey kalmamıştır. Erdoğan’a yönelik, yetmez ama evetçi eleştirilere de bakacağız... Şimdi başka bir konu: ??? 11 yıl önce Bayrampaşa ve Ümraniye cezaevlerinde yaşamını yitiren 28 kişi anıldı ‘İnsanlık suçu’ kabul edilsin ? Tecrite Karşı Mücadele Platformu üyeleri, saldırının ‘insanlık suçu’ olarak kabul edilmesini talep etti. İstanbul Haber Servisi Tecrite Karşı Mücadele Platformu (TKMP) üyeleri, cezaevlerindeki ölüm oruçlarını sonlandırmak amacıyla bundan 11 yıl önce Bayrampaşa ve Ümraniye Cezaevi’ne yönelik gerçekleştirilen eşzamanlı operasyonlarda yaşamını yitiren 28 tutuklu ve hükümlüyü karanfillerle andı. Operasyonun arkasındaki gerçek güçlerin ortaya çıkarılmasını isteyen platform üyeleri, saldırının “insanlık suçu” olarak kabul edilmesini talep etti. Bayrampaşa Sağmalcılar Metro İstasyonu önünde “1922 Aralık şehitleri ölümsüzdür, hesabını soracağız”, “Yaşasın 1922 Aralık direnişimiz. Katliamı unutmadık unutturmayacağız” yazılı pankart ve ölen tutukluların fotoğraflarını taşıyan platform üyeleri, “Tecrite son”, “İçerde, dışarda hücreleri parçala” sloganları atarak Bayrampaşa Cezaevi önüne yürüdü. Ölenler için yapılan 1 dakikalık saygı duruşunun ardından basın açıklamasını okuyan Veysel Şahin, 11 yıl önce Türkiye genelinde 20 cezaevine eşBayrampaşa Sağmalcılar metro istasyonu önünde toplanan platform üyeleri “Tecrite son”, “İçerde, dışarda hücreleri parçala” sloganları attı. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) Patlama: 4 asker yaralandı ? MARDİN (Cumhuriyet) Mardin merkez ile Kızıltepe arasında bulunan 70’inci Mekanize Tugay Komutanlığı içerisinde bulunan atış alanında, dün öğlen saatlerinde, bir cismin patlaması sonucu, kimlikleri açıklanmayan 1 astsubay, 3 uzman çavuş olmak üzere 4 asker yaralandı. Hastaneye kaldırılan 4 askerin, hayati tehlikelerinin bulunmadığı öğrenildi. Korg. Alpdoğan’ın ismi kaldırıldı ? TUNCELİ (Cumhuriyet) Tunceli’nin Hozat ilçesinde “Dersim katliamı” tartışmasıyla yeniden gündeme gelen ve 19371938 harekâtı sırasında korgeneral rütbesiyle operasyonda yer alan Korgeneral Abdullah Alpdoğan’ın adının verildiği sokağın ismi değiştirildi. Hozat Belediye Başkanı Cevdet Konak, “Sokağa ‘Özgürlük’ adını verdik. Bu karar Kaymakamlık tarafından da onaylanınca caddemizin adı değişti” dedi. zamanlı olarak operasyon düzenlendiğini anımsatarak şunları söyledi: “Devrimci tutsaklara 20 bini aşkın asker, polis, özel tim, jandarma, MİT ve kontrgerilla güçleriyle yapılan saldırıda 28 tutuklu yaşamını yitirdi. Bu operasyonların amacı devrimcileri tutsak alarak halkın üzerinde korku imparatorluğu kurmaktı. Ancak Türkiye cezaevlerinde eşi benzeri görülmemiş bir dire niş sergilendi. Burada yaşamını yitiren tüm devrimciler ölüme gülerek ve koşarak gittiler. Onların hiçbirini unutturmayacağız.” Operasyon sırasında Bursa Cezaevi’nde tutuklu olan Nihat Göktaş ise “Saldırı yapıldığında ramazan ayı olduğu için gece hazırlıkları gördüm. Oradaki askerler sanki bir savaşa gidiyorlardı. Devlet orada kimyasal silahlarla bir katliam yaptı” dedi. Törene destek vermek için cezaevi önüne gelen İstanbul bağımsız milletvekili Sırrı Süreyya Önder de cezaevlerine yönelik düzenlenen operasyonun Kıbrıs çıkartmasından sonra en çok askerin kullanıldığı operasyon olduğunu söyledi. Olayların tüm sorumluluğunun 30 askerin üzerine yıkılmak istendiğini kaydeden Önder, “Dönemin askeri ve siyasi sorumluları artık yargı önüne çıkarılsın” dedi. YÖK Başkanı İyi Bir Bilimci mi? Geçen haftaki Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji Gündem’inde yazdım. Kısa özet: Yeni YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’nın “parlak bir bilimsel kariyeri”ne ilişkin, pompalama haberleri okuyoruz. Bilim insanlarının başarılarını sorup bilgi alacağınız Web of Knowledge veritabanı ise öyle demiyor! “Cetinsaya, G” ismiyle araştırıldığında, karşımıza 7 bilimsel yayını ve de topu topuna ise 7 atıfı çıkıyor. 5 makalesine sıfır atıf; birine bir, diğerine 6 atıf almış. Ayrıca 4 makalesi kitap eleştirisi; biri derleme ve 2’si araştırma makalesi gibi gözüküyor. Çetinsaya’nın parlak bir bilimsel kariyerinden değil ama parlak bir siyasi ilişkiler ağından bahsedebiliriz ancak. Bu ağ onu bir vakıf üniversitesi rektörlüğüne, oradan da YÖK Başkanlığı’na taşımış. Şimdi, Çetinsaya’yı, tanımadığınız bir bilim insanımızla kıyaslayacağım: Prof. Dr. Miral Dizdaroğlu, Türkiye Bilimler Akademisi’nin seçkin üyelerinden biri iken, hükümetin TÜBA’ya “bilim insanı atama kararı” üzerine istifa etmişti. Dizdaroğlu’nun uluslararası hakemli dergilerde yayımlanmış 235 makalesi var; bunlara aldığı atıf sayısı 13.600; hindeksi ise 60. Bazı ödülleri: Amerikan Kimya Derneği’den “Hillebrand Ödülü”; TÜBİTAK Bilim Ödülü; ABD hükümetinin gümüş ve altın madalya ödülleri; Polonya’da Nicolaus Copernikus Üniversitesi Onursal Doktor unvanı; 4500 kişinin çalıştığı ve ABD’nin ikinci en büyük Ulusal Laboratuvarı olan National Institute of Standards and Technology’de (NIST) çalışan 17.000 bilimci arasında en çok atıf alan kişi. “NIST Fellow” unvanı; NIST’nin en yüksek bilimsel ödülü olan “Stratton Award”ı. Sadece Dizdaroğlu değil; pek çok insanımız da benzer niteliklere sahip. Ama iktidar, bilimsel başarılara değil, siyasi görüşlerine, ilişkilerine, yandaşlığa bakıyor! Bu kaldıraca bindiğinizde hooop yukarıdasınız! Herkes “profesör” ya! Türkiye’de “bilim” liyakatı, ayaklar altındadır.. İtiraflarının ardından tutuklanan eski özel harekât polisi Çarkın’dan yeni iddialar ‘MİT’çi Ümit’in mezarını gösteririm’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nın 1990’larda işlenen faili meçhul cinayetler ile ilgili yürüttüğü soruşturma kapsamında yaptığı itirafların ardından tutuklanan eski özel harekât polisi Ayhan Çarkın, yeni iddialarda bulundu. Çarkın, 1995’te kaçırıldıktan sonra haber alınamayan MİT’çi Tarık Ümit’in cesedinin bulunduğu yeri gösterebileceğini savunurken “İnfaz edildiği yeri, cesedinin gömüldüğü yeri gösteririm” dedi. Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan Çarkın, Sağlık Bakanlığı Müfettişi Namık Erdoğan’ın ailesinin avukatı Yaşar Sayın aracılığıyla Taraf gazetesinin sorularını yanıtladı. Çarkın, 1978’den itibaren MİT içerisinde çalışmaya başlayan, 1980 ve 1990’lı yıllarda çok sayıda olaya adı karışan ve 2 Mart 1995’te kaçırıldıktan sonra kendisinden haber alınamayan Tarık Ümit’in öldürüldüğünü açıkladı. Mahkemenin talep etmesi halinde Ümit’in cesedinin bulunduğu yeri gösterebileceğini belirten Çarkın, “DNA testi yapılır. Durum ortaya çıkar” dedi. Çarkın, eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’ın 28 Temmuz 1996’da İstanbul’da kaçırılıp öldürülen kumarhaneler kralı Ömer Lütfü Topal cinayeti ile ilgili her şeyi bildiğini savundu. Çarkın, “Topal cinayetinin perde arkasını en iyi bilen isim Mesut Yılmaz’dır. Yılmaz’da cinayete ilişkin tüm belgeler var. Söz konusu dokümanların bir kısmı Uğur Dündar’da da var. Asayiş polisleri tarafından alınmış kamera kayıtları var” dedi. Çarkın, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu’nun da cinayete ilişkin tüm detayları bildiğini söyledi. Mesut Yılmaz, Çarkın’ın iddialarını yalanladı. Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay’ın ablası Şule Oktay da savcılığa dilekçe vererek Ayhan Çarkın’ın tanık olarak dinlenmesini istedi. Salih’e suikast planı iddiası ? İstanbul Haber Servisi Dünya Özbekler Birliği Başkanı Adem Çevik dün Altunizade’de düzenlediği basın toplantısında Özbekistan Halk Hareketi (ÖHH) lideri Muhammed Salih’e İstanbul’da suikast yapılmasının planlandığını iddia etti. Salih’e suikast planının bir parçası olduğunu iddia eden Hurshide Corabaeva ise “Bir insanın canına kıyılmasını istemedim. İtiraf için İstanbul’a geldim” dedi. Ayhan Çarkın KART’IN ALMANYA TEMASLARI CHP MİLLETVEKİLİ BÜLENT TEZCAN El Kaide operasyonu ? GAZİANTEP (Cumhuriyet) Gaziantep polisinin 2’si işyeri 15 ayrı adrese düzenledikleri operasyonda, terör örgütü El Kaide’ye mensup 13 kişiyi gözaltına aldı. Zanlıların ev ve işyerlerindeki aramalarda, 1 adet tabanca, 10 adet mermi, 10 adet hard disk, çok sayıda örgütsel doküman ve yasak yayınlar ele geçirildi. 13 zanlı Adana’ya gönderildi. ‘Uzun tutukluluğa tepkililer’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Almanya’nın Kuzey Ren Westfalya eyaleti SPD Genel Başkan Yardımcısı Britta Altenkamp’ın tutuklu milletvekilleriyle ilgili önergesi hakkında bilgi verirken “kendi deyimleriyle, ‘Türkiye’deki yoldaşlara’ yapılan bu haksız uygulamaya son verilmesi, tutukluluk hallerinin kaldırılması ve yemin etmelerinin sağlanması için yakın işbirliğine girilmesi gereğinden söz edilmektedir” dedi. Kart, dün parlamentoda düzenlediği basın toplantısında Alman adli birimlerinin Bedrettin Dalan’ı, ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanıyor gerekçesiyle iade etmeyi reddettiğine dikkat çekti. Kart, “Aslında ortada ağırlaştırılmış müebbet hapis yolunda bir talep ya da iddia söz konusu olduğunda, doğal olanı o kişinin iade edilmesidir. AB üyesi ülkeler ve AB’ye aday ülkelerin vatandaşlarına, bir AB ülkesinden siyasi mülteci konumu verilmesinden söz ediyoruz. Almanya ve Avrupa kamuoyundaki son gelişmelerden sonra, biz Türkiye olarak evrensel hukukun dışına düşen bir konumdayız” görüşünü dile getirdi. ‘Dinleme ve izleme terörü var’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Türkiye’de yargıdan siyasi partilere kadar herkesin yasadışı yollarla dinlendiğini vurgularken “AKP iktidarı döneminde dinleme ve izlemeler 55 kat arttı. Dinleme terörü var” dedi. Tezcan, en son CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan’a ait olduğu öne sürülen yasadışı ortam dinleme kayıtlarının servis edildiğini söyledi. Tezcan, “Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay üyeleri, Genelkurmay başkanları ve karargâhları yasadışı dinleniyor. Seçim öncesinde siyaset internet medyasında servis edilen görüntülerle dizayn edilmeye çalışılıyor. Dinlenenlerin ortak bir paydaları var; AKP iktidarının hoşlanmadığı kişiler” dedi. AKP iktidarı döneminde örtülü ödenek patlaması yaşandığını da kaydeden Tezcan, “20022011 tarihleri arasında örtülü ödenek harcaması 2 milyar TL. Bu harcamaların istihbarat ve dinleme aygıtları alımıyla ilgili olduğu söylenmişti. Bu artışın yasadışı dinlemelerle bir irtibatı yok mudur?” görüşünü dile getirdi. ‘Cumartesi Annesi’nin feryadı Behzat Ç.’de ? Haber Merkezi Behzat Ç.’ye bir “Cumartesi Annesi”nin feryadı damgasını vurdu. Dizinin önceki geceki bölümünde. “Düzgün” ismindeki oğlu 12 Eylül döneminde gözaltına alınan ve işkence ile öldürülen “Cumartesi Annesi” Behzat Ç.’den oğlunun katillerini bulmasını istedi. Behzat Ç’nin. polis teşkilatı içerisinde ciddi bir direniş ile karşılaşmasına rağmen olayın üzerine giderek cinayeti aydınlatması dikkat çekti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle